Skip to content
Home » Fikih Tarihi Ve Islam Hukuku pdf ındırın

Fikih Tarihi Ve Islam Hukuku pdf ındırın

Fikih Tarihi Ve Islam Hukuku
  • Kitap başlığı:
 Fikih Tarihi Ve Islam Hukuku
  • Yazar:
Osman Keskioğlu
  • Kitap Sayısı
329
  • Dil:
Türkçe
  • Görünümleri:

Loading

  • PDF Doğrudan  
İndirme için tıklayın
  • Satın al  
Kağıt Kapak için

Fikih Tarihi Ve Islam Hukuku – Kitap örneği

VAHYİN İND1Gi ASR-I SAADET:

İsHim’dan önce Araplar cehalet ve anarşi içinde ya· şıyor ve hiçbir nizama bağlanmıyorlardı. Batıl inançlar onların kafalarını doldurmuş, hurafelerin esiri olmuşlar­ dı. Elleriyle yaptıkları putlara taparlardı. Can ve mal em­ niyeti yoktu. Kan davaları, çapulculuk yaygındı. Aile ha· yatı çığırından çıkmıştı. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. Fuhuş almış yiirümüştü. Bir kadın istediği kadar erkeği kabUl eder, onlarla yaşardı. Kadın eşya gi­ bi maldan sayılırdı. üvey ana ile evlenmek vardı. Birçok kötü adetlerin esiri idiler. Perişanlık ve anarşi içinde yü­ züyorlardı.

İslamiyet evvela akideleri ıslah ile işe başladı. Batıl inançları ve hurafeleri temizleyerek Allah’ın varlığı­ m ve birliğini tamtmak için uğraştı. Onun için Mekke’de inen ayetler, Allah’ın birliğine davet ediyor, şirki kötülü­ yor, geçen milletlerden ibret alınağa çağırıyor, gözlerİlı önüne ibret levhalarım seriyor, kötü şeylerden vazgeçip, fazilete sarılmayı telkin ediyor, kainatta olan her şeye bakıp Allah’ın varlığım ve birliğini bulmak için akılları harekete geçiriyor.

Bunlar hep ruhları, hakkı kabfı.le ha­ zırlamak içindir. Alıkamın vaz’ı ve teşrii Hicretten sonra başlamıştır. Hicretten önce teşri’ edilenler hep akideye dairdir. Ve akideyi korumak için onunla alakah şeylerdir. Alah’ın ismi arnlmayarak kesilen hayvanların ve leşterin yasak edilmesi bu kabildendir. Şunu da kaydedelim 

6236 ayetten ahkama dair olanlar 200 veya 330 kadardır.

Çoğu akideye dairdir. Yüreklere fazilet duygusunu yerleştirmek, ruhlara iyiliği aşılamak içindir. Kur’an Hic­ retten önce 13 sene zarfında şirk ve dalaletle mücadele ederek ruhlara hidayet yolunu açınağa çalıştı. Medine’de Hicretten sonra ahkam teşri’ edilmeye başlandı. Fert ve cemiyet olarak insanlar için dini hükümler kondu. Mekke’­ de inen ayetler akaide dair olduğu halde Medine’de inen­ ler ise: İbadat, muamelat, cihad, nikah, vasiyyet, miras, yemin, dava ve ukubet gibi ahkama dair ayetleri ihtiva eder.

Bu devirde teşri’ vahy yoluyladır. Ve vuku’bulan hıt­ diseleri ele alır. Olmamış şeyleri farzederek hüküm ver­mez. Takdiri fıkıh yoktur. Bu devrin özelliğini şöyle özet­ leyebiliriz:

  1. – Bu devirde teşri’ vahye dayamr. KuT’an esastır.
  2. – Hz. Peygamber’in Sünnetleri Kur’an’ı izah ve beyan eder.
  3. – Hz. Peygamber bazı mes’elelerde kendi re’y ve iadiyle hüküm vermiştir. İçtihadın savaba da, hata­ ya da ihtimali vardır. Bedir esirleri hakkındaki karardan

dolayı Kur’an’da muahaze var. Tebük Harbinde münafık­ verilmesi de öyle. Kur’an,

DURAKLAMA DEVRi

(656 H./1380 M. )

İkinci ve üçüncü devirlerde Ashabın ve Tabiinin ic­ tihad yaparak Kur’an’dan ve Sünnetten nasıl hüküm al­ dıklarım gördük. IV. devirde gelen imamlar ve müctehid­ ler onların açtıkları çığırda yürüyerek ictihad, usfıl ve kaidelerini geliştirdiler. Böylelikle bu devir, İctihad ve Mezhebierin Kurulma Devri olarak tarihe geçti. Ondan sonra gelen fukaha, eski imamları taklide başladılar.

Halbuki bunlardan hiçbiri kendilerine taklidi ileri sür­ müş değildi. İctihad kapısının kapalı olduğunu ileri sür­ mekle fıkıh ilmi gerilerneğe başlamıştır. Kapısı kapanan bir müessesenin etrafına kim uğrar ? 656 senesine kadar geçen devirde taklid hüküm sürdü. Bu zamanda da tek tük parlayan yıldızlar gibi görünen ulema da olmasa, bu devir karanlık içinde kalırdı. Tahric ve tercih erbabı na­ mı verilen ulema fıkha yine bazı hizmetlerde bulunmuş­ lardır.

VI. devre gelince : X. Asra gelinceye kadar arasıra değerli ulema çıktığını görüyoruz. (Halil Mruiki, Remli, İbn-i llif’a, İbn-i Hümam, Süyuti, Sübki gibi.) Bu devir

ulem.ası ictihad yoluna gitmemişler, eskilerin eser}erini toplayıp, kitab yazma hevesine düşmüşlerdir. Yazılan ki­ tabları şerh ve ihtisar etmeğe uğraşmışlardır. Hatta…

TAKLİD SEBEPLERİ

  • – Mezlıeb taraftarlan öyle kuvvetli bir propagan­ da yaptılar ki, o imamlardan birine tabi’ olmayan kimse

“Bid’atçı” olarak tarundı. Ruhlara öyle. bir telkin sindi. Şamlı İbrahim b. Müslim. sofu bir alimdi. Dört oğlu var­ dır. Herbirini bir mezhebe intisab ettirerek dört mezhebi de hoşnfıd etti.

  • – Baştakler muayyen bir mezhebi destekleyordu. Muhammed Sebüktekin, Nizamülmülk, Selahaddin Ey­ bi, Şafii mezhebini desteklediler. Türk hükümdarları, ek­ seriya Hanefi mezhebini tuttular. :mndülüs’te Maliki mez­ hebi himaye gördü. Dehlevi’nin El-İnsaf’ta dediği gibi, “Umera ve vüzera medreseler kurup cihetleri, vazifeleri muayyen mezheb erbabına tahsis ettiler. Müderrisler ve talebe dört mezhebden birine bağlanmak durumunda kaldılar”.

Ebu Zer’a, hocası Bulkim’ye sordu : “Tekiyyıiin

Sübki, ictihad şartlarına haiz olduğu halde neden ictihad etmiyor?” Hocası cevap vermedi. Bunun üzerine Ebu Zer’a: “Bence bunun sebebi şu olsa gerek : Dört mezheb fukahasına tahsis olunan vazifeleri, maaşı kaçırmak iste­ miyor da ondan ! Bu mezhebierden çıkıp ictihad edenler vazifelerden, kadılıktan mahrum kalır. Üstelik kendisine bir de bid’at nisbet olunur. Kimse ondan fetva almaz ulktni bu sözü gülümseme ile kabfıl etti*…

MÜCTEHİDLERİN DERECELERİ

Tabakat-ı Fukaha: İslam müellifleri, her alime la­ yık olduğu mevkii vermişler ; müfessirleri, muhaddislerı, fakihleri, haiz oldukları ilmi kudrete göre derecelere ayır­ mışlardır. Bu hususta yazılan eseriere “Tabakat” denir. Fakihleri kategorilere ayıran eseriere “Ta.bakatü’l-Fuka­ ha” adı verilmiştir. İslam’ın ilk devirlerinde Sahabe ve Tabiin zamanlarında İslam uleması muhtelif derecelere ayrılmış değildi. Hatta o zaman fukaha tabiri bile bugün­ kü anlamda kullanılmazdı. Fıkıh mezhebieri kurulmuş değildi. o devirlerde büyük küçük her alim kendi ilmiyle arrıil olur, kimse kimseyi taklid etmezdi. Bilmedikleri bir mes’ele olursa, onu birbirinden sorup öğrenirlerdi. Hiç­ bir kimse Ashabın veya Tabiin’in fakibierinden birine nisbet olunmazdı. Öğrenmek istediğini, dilediğine sorardı. Ortada bugünkü manada mezheb yoktu. Fakat Tabiin devrinin sonuna doğru yavaş yavaş ictihad meslekleri kurulmağa ve fıkıh, hususi bir ders halinde okunınağa başlandı. İctihad kavillerine göre, fukaha gruplara ayrıl­ dı. Irak’ta i:ınam-ı: A’zam Ebu Hanüe, Hicaz’da İmam

Malik, Mısır’da İmam Şafi gibi büyük müctehidler fıkıh

mes’eleleriıii inceleyerek hükme bağladılar. Bu suretle gerek usiil-ü fıkıh ve gerekse fürô:-u fıkh’a ait esasları hazırlayarak, usUl ve füru’ ile, kavaid ve zavabitiyle, kül­ liyat ve cüz’iyatiyle az çok birbirinden farklı birer fıkıh ekolü meydana gelmiş oldu. İşte bu müctehidlerin i hadlarına uyup onların yolundan gidilmeğe başlandı…

KESBİ OLAN ARlZALAR

Cehil : Bilmernek bazı hallerde özür sayılır. Ve­ kilin, aziedildiğini haber almadan önce yaptığı tasarruf­ ları mfıteberdir. Şuf’a hakkındaki cehil de muteberdir. Satışı öğrendiği zaman şuf’a hakkım kullanır.

Sarhoşluk : Mübah bir yolda sarhoş olma, ba­ yılma hükmündedir. Kavli tasarrufları muteber olmaz. Haram şeylerle sarhoş olan kimsenin kavl.i tasarrufları muteberdir. Bu ona bir nevi cezadır. Sarhoşluktan zecir­ dir.

Hezl ( Şaka, latife) : Akidlerde muteber olup ol­ maması bazı şartlara bağlıdır.

Sefa.het ve Hacr: Sefahate dalıp malını beyhude yere harcayan kimse sefihtir. Bunun tasarrufları, mü­ meyyiz sabi hükmündedir. Fayda, zarar karışık işlerdeki tasarrufları, hakimin iznine bağlıdır. Vasiyyet, nikah, boşama yapabilir. Bu ona bir nevi cezadır, varsın elinden çıksın. Sefih, hacredilir. Borcunu ödesin diye hapse ko­ nur. İmam-ı A’zam hacri, hürriyete tecavüz sayar. Ka­ ez. Hacri kaldırılan kimse tasarrufa mezun olur.

Fikih Tarihi Ve Islam Hukuku” kitap hakkında daha fazla bilgi edinmek için Ücretsiz pdf olarak almak için aşağıdaki indirme düğmesini tıklayın

Bozuk bağlantıyı bildirin
Siteyi Yardim Et


for websites

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *