| Imam Azamin Bes Eseri |
| Mustafa Öz |
| 80 |
| Türkçe |
|
|
| İndirme için tıklayın |
| Kağıt Kapak için |
Imam Azamin Bes Eseri – Kitap örneği
ÖNSÖZ – IMAM AZAMIN BEŞ ESERİ
Bismillahirrahmanirrahim
Ebu Hanife 80/699 – 150/767 Yıllan arasında yaşamış büyük bir fıkıh ve akaid alimidir. Asıl adı Numan, baba adı ise Sabit’ tir. Müslümanlar arasında İmamı Azam yani en büyük imam la kabı ile bilinmektedir. Ailesinin Fars, Türk yahut başka bir kav me mensup olduğu kesin olarak belli değilse de, arap olmadığı, fakat araplar arasında doğup büyüdüğü muhakkaktır.
Hz. Peygamber’in ailesine bağlılığı ve dinde samimiyeti aile sinden alan Ebu Hanife ilk talebelik yıllarında Küfe’de Kur’anı Kerimi hıfzetti. Arapçanın yeni teşekkül etmekte olan sarf ve nahiv bilgileri ile edebiyatını öğrendi. Yetiştiği çevrede bulunan büyük hadis alimlerinden hadis dinledi ve bir çok fıkıh mesele lerini öğrendi.
Son derece kuvvetli bir mantık ve muhakemeye sahip olmasından dolayı, özellikle Irak’ın Basra ve Kufe gibi bel delerinde çok gelişmiş olan Cedel yolu ile Kelam konusunda iler lemeler kazandı. Özellikle Kfıfe’li büyük alim Ebu Amr eş-Şa’bi’ den Cöl. 104/722) istifade etti. 16 yaşında bulunduğu esnada, ba bası ile hacca gittiği ve oradaki hadis alimlerinden hadis dinle diği bilinmektedir. Kendisi müsned’inde bu seyahati esnasında sahabeden Abdullah b. cüz’ez-Zebidi’yi dinlediğini belirtmekte dir.
Aynca Irak’ta bulunduğu esnada tabiilerden birçok zat ile ilgisi olmuştur. Bu duruma.göre Numan b. Sabit’ bir bakıma ta biinden olmasına mukabil, etbau’t-Tabiin’in ileri gelen şahsiyet lerinden sayılmaktadır.
Ebu Hanife, tahsil hayatına devam edip çeşitli kelami tar tışmalara girerken, ticarete de başlamış bulunuyordu. Bilhassa, Hint, İran ve Arap yarımadasının ticaret yollarının birleştiği, her türlü fikrin islami bir çerçeve dahilinde münakaşa edildiği Bas ra’ya yirmi kadar seferi olduğunu, bu seferler esnasında birçok tartışmalarda bulunduğunu kendisi ifade etmektedir.
Bütün bu faaliyetleri neticesinde Ebu Hanife yüksek bir ilmi seviye elde etmiş, özellikle İslam akaidi konusunda derinleş miştir.
Daha sonra fıkıh konusu ile daha yakından ilgilenen Ebu Hanife bu konuda Gş-Şa’bi ve İbrahim en-Nehai’nin (96/714) ta lebesi Hammad b. Ebi Süleyman’da.n (120/7371 faydalandı. Ho casının ölümünden sonra onun halkasında ders ve fetva verme işi takriben kırk yaşında olan Ebu Hanife’ye kaldı. Otuz yıl ka dar süren ders ve fetva devresinde, birçok konularda içtihad eden, dini konulara açıklık getiren büyük imam, bir kısmı içti had seviyesine ulaşan bir çok talebe yetiştirdi. Bu talebeler ara sında temayüz eden ve ictihad seviyesine ulaşanlar arasında Ebu Yusuf 058/774) ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybani (189/805) fıkhının devam ettirilmesinde ençok emeği geçen imamlardır. Yetiştirdiği talebeler yanında imla usuli ile yazdırdığı eserleri ile birçok fıkıh ve itikad meselelerinin haJlinde açık bir anlayış ge tirmiştir.
Ehli Beyt’e karşı derin bir sevgisi olan Ebu Hanife, çağdaşı olan büyük alimler gibi, Emevi idaresi ve daha sonra kurulan Abbasi idaresini benimseyememişti. . Bundan dolayı kendisine her iki devirde de yapılan vazife tekliflerlni reddetmişti. Fakat ikinci Abbasi halifesi Ebu Ca’fer Mansur kendi teklifinin kabul edilmemesi karşısında Ebu Hanif e’yi hapse attırdı. Bağdat’ta on beş günlük bir hapis müddetinden sonra Ebu Hanife 150/767 tarihinde 70 yaşında iken hapiste vefat etti.
Ebu Hanife İslam fıkhında kendisine kadar devam eden rey ekolünün, asrında.ki en mühim simasıdır. Bizzat kendisinin ifa desine göre, bJr me·sele hakkındn. Hz. p.3ygamber’den gelenleri mutlaka. kabul ed0r, Sahabeden gelenleri seçer, birini diğerine tercih eder fakat hepsini terketmezdi. Bundan başka tabiilerin ictihadına gelince, kendisini onlara uyma durumunda görmezdi. Onların ictihad ettiği gibi kendisinin de ictihad edeceğini ifade ederdi. Onun ictihadında sırasıyla uyduğu esaslar kitap, sünnet, sahabe sözleri, kıyas, istihsan, icma ve örftür. O uzun tedris yıl larında fıkıh konusunda birçok fetvalar vermiş ve pekçok öğrenci yetiştirmiş olmasına rağmen, müstakil bir fıkıh kitabı yazmamış-
EL-FIKHU’L EBSAT – Imam Azamin Bes Eseri
Hamd Alenıleriıı Rabbına, Salat ve Selam Efendimiz Hz. Muhammed ve Onun AI ve Ashabına.. İma.m Ebu Bekr Muhammed b. Muhammed el-I{aşani, Ebu Bekr Alau’d-Din Muhammed b. Ahmed es-Semerkandi’den riva yet etti. Bize Ebu’l-Muin Meymun b. Muhammed en-Mekhuli en Ncsefi, ona el-Fadl Jakablı, Ebu Abdillah el-Huseyn b. Ali el-Kaş gari, ona Ebu Malik Nasran b. Nasr el-Hutteli, ona Ali b. el Hasen b. Muhammed el-Gazzal, ona Ebu’I-Hasen Ali b. Ahmed el-F .risi, ona Nusayr b. Yahya el-Fakih haber verdi. Şöyle dedi: EbuMuti Hakem b. AbdiUah el-Belhi’nin şöyle söylediğini işittim: Ebu aHnife’ye Cr.aJ fıkhı ekberi snrdum, şöyle dedi :
Ehli kıbleden olan bir kimseyi herhangi bir günahla tekfir etmemen, kimseyi imandan uzaklaştırmaman, marufu emredip münkerden sakındırman, senin için takdir olunan eyin sana mutlaka isabet edeceğini, senin için takdir olunmayanın da sana isabet etmeyeceğini bilmen, Hz. Peygamber’in ashabından hiç biri ile ilgini kesmen1en. birini sevip diğerini sevmemezlik et memen, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin durumunu Allah’a havale et mendir.
Ebu Hanife Cr.a.) şöyle dedi : Dinde fıkıh, ahkamda fıkıhtan daha üstündür. Kişinin Rabbine nasıl ibadet edeceğini öğrenme ye çalışması, kendisi için bir çok ilmi toplamasından daha ha yırlıdır.
Ebu Muti şöyle dedi: Bana. dinin en faziletlisini haber ver, dedim. Ebu Hanife şöyle dedi:
– Fıkhın en faziletlisi, kişinin Yüce Allah’a imanı, şerayi, sünnetler, hadler, ümmetin ittifak ve ihtilafını bilmesidir. Ebu Muti : İmanın ne olduğunu bana çıklayın…
ALLAH’IN DİLEMESİ KONUSUNDA BİR BAŞKA BÖLÜM
O kimse «Allah bütün insanları melekler gibi itaatkar yarat mak isteseydi, buna kadir olur muydu? Bunu haber ver.» denil- diğinde «Hayır,» diye cevap verirse, Allah’ı kendisini tavsif etti ğinden başkası ile vasıfiandırmış olur. Zira Allah Kur’an’da:
«Kullarının üzerine yegane mutasarrıf odur.» 44, «O kullarının küfrüne razı olmaz.» 45 ve «O sizin üzerinizden size azap gönder- meğe kadirdir.» 46 buyurmaktadır. Eğer «kadirdir.» derse «Allah İblis’in itaat konusunda Cebrail gibi olmasını dileseydi, buna muktedir olmaz mıydı?» de. Eğer «Hayır,» derse kendi sözünü terketmiş, ve Allah’ı sıfatlarından başkası He vaSJflandırmış olur. Eğer «Kulun zina etmesi, içki içmesi, namuslu insanlara dil uzatması Allah’ın izni ile değil midir?» diye söylerse «Evet,» de- nir. Eğer «O halde o kimseye niçin had cezası tatbik edilir?» der se : «Allah’ın emrettiği şey terkolunmaz,» denir. Çünki o kimse kölesini kesse, bu Allah’ın dilemesi ile olur, insanlar da o kimseyi kötülerler.
Eğer kölesini azat ederse, insanlar da yaptığından dolayı onu öğerler. Bunların her ikisi de Allah’ın dilen1esi ile vü cuda gelir, o kimse bu fiilleri Allah’ın dilemesi ile işlemiş olur. Fakat kul Allah’ın dilemesi ile masıyet işlerse, işleyen kimsenin fiilinde ilahi rıza ve doğruluk yoktur. «Niçin ona had cezası tat- bik edilir?» sözü, onların prensiplerine göre fasit bir sualdir. Çünki onlar bir çok masiyetlerde de Allah’ın dilemesini kabul et- miyorlar. Ona göre içki içmek gibi bir fiilin haricinde had cezası gerekmiyor. Oysaki yaptığı bütün işleri Allah’ın dileınesi ile yapmıştır…
for websites