Skip to content
Home » MUSNED AISE – Müsned-i Aişe pdf ındırın

MUSNED AISE – Müsned-i Aişe pdf ındırın

MUSNED AISE
  • Kitap başlığı:
 Musned Aise
  • Yazar:
Menar Gündüz
  • Kitap Sayısı
135
  • Dil:
Türkçe
  • Görünümleri:

Loading

  • PDF Doğrudan  
İndirme için tıklayın
  • Satın al  
Kağıt Kapak için

MUSNED AISE – Kitap Örneği

Mukaddime

Allah’a hamd eder, O’ndan yardım ister, O’ndan bağışlanma diler ve O’na tevbe ederiz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O kime hidayet etmişse, onu saptıracak olan yoktur. Kimi de saptırmışsa, ona doğru yolu gösterecek olan yoktur. Şehadet ederiz ki, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Muhammed (s.a.v) de O’nun kulu ve rasulüdür.

Son zamanlarda insanların hadis okumaya olan gayretleri bizi bu tür hadis kitapları hazırlamaya sevk etti. Sahabe müsnedleri hakkında kitap serisi yayınlamayı düşündük. Bu düşüncemizin ilk ürünü ise; “Hz. Aişe Müsnedi” oldu.

Hz. Aişe (Allah kendisinden razı olsun) bizlere Allah Rasulünün 2210 hadisini kazandırmıştır. Biz bu çalışmamızda, benzer ve tekrar rivayetleri çıkartmaya çalıştık.

Bu çalışma yapılırken, Buhari; Tecrid-i Sarih, Müslim, Tirmizi,

Ebu Davud, İbni Mace, Nesai, Müsned-i Ahmed bin Hanbel, Kitab’üz-zühd, Müsned-i Ebu Hanife, Muvatta, Dârimî, İbni Hacer; Metalibu Aliye, Suyuti; Camiu’s-Sağir ve Taberânî; Mucemü’s-Sağir gibi hadis kitapları tarandı.

Bu tür kitapların hazırlanmasında bir şekilde emeği geçen bütün kardeşlerimize teşekkür eder, afv ve afiyet üzere bir hayat yaşamalarını temenni ederiz.

Bu çalışmanın hayırlara vesile olmasını temenni eder, sünneti anlama ve yaşama bilincinin hayatımıza hakim olması konusunda Allah’ın yardımını isteriz.

Yayına hazırlanan sahabe müsnedleri:

  • Müsned-i Faruk (Hz. Ömer)
  • Müsned-i Ebu Hureyre

HZ. ÂİŞE

Babası Ebû Bekir b. Ebû Kuhâfe, “es- Sıddîk” lakabıyla tanındığı

için kendisine, “Âişe es- Sıddîka (es- Sâdıka) binti’s-Sıddîk” denilmiştir. Annesi Kinâne kabilesinden Ümmü Rûmân binti Âmir b. Uveymirdir.

Bi’setin 4. yılında (614) Mekke’de doğdu. Hz. Âi       in; “Ben ebeveynimi bildim bileli onları Müslüman buldum.

İfadesinden kendisinin bi’set-i nebeviyyeden sonra doğduğu anlaşılmaktadır. Çocukluğu hakkında fazla bilgi yoktur. Hz. Peygamber ile nikâhı hicretten önce Mekke’de kıyılmıştır. Babası Rasul-i Ekrem ile daha önce hicret ettiği için, aynı yıl (622) annesi, ağabeyi Abdullah, kız kardeşi Esma, Hz. Peygamber’in hanımı Sevde, kızları Fâtıma ve Ümmü Külsûm ile birlikte Medine’ye hicret etti. Önceleri Medine’nin havasına alışamadığı için babası gibi rahatsızlandı. Ancak kısa bir süre sonra sağlığına tekrar kavuştu. Hicretin ikinci yılı Şevval ayında Hz. Peygamber’le evlendi. Hz. Ebû Bekir, düğünü neden geciktirdiğini Hz. Peygamber’e sormuş, mehir parasını temin edemediği için tehir ettiğini öğrenince, ihtiyacı olan 500 dirhemi ona ödünç vermişti.

Hz. Âişe Rasul-ü Ekrem ile evlendikten sonra üstün bir mevkie ve haklı bir şöhrete ulaştı. Peygamber hanımlarının mü’minlerin anneleri (ümmehâtü’l-mü’minîn) olduklarını bildiren ve Hz. Peygamber’den sonra, başkalarının onlarla evlenmesini ebediyen yasaklayan Kur’an âyetleri2 gereğince “ümmü’l mü’minîn” diye anılmaya başladı.

Hz. Âişe Uhud Gazvesi’nde sırtında su taşıma, haber toplama ve yaralılara bakma gibi geri hizmetlerde çalışmıştır. Hendek Savaşında ise Benî Hârise kabilesinin kalesinde Sa’d b. Muâz’ın annesiyle birlikte bulunmuştur. Hudeybiye Musâlahasına da katılmış, Hayber’in fethinden sonra Hz. Peygamber diğer hanımlarıyla birlikte ona da bir miktar hisse ayırmıştır.

Hz. Ömer Hayber Yahudilerini Filistin taraflarına sürdüğü zaman, Hz. Peygamber’in hanımlarını Hayber’deki hisselerini, mahsul veya toprak olarak almakta serbest bırakmış, Hz. Âişe toprak almayı tercih etmiştir. Mekke fethi için hazırlıklara başlandığında seferin ne tarafa olacağını herkesten gizleyen Hz. Peygamber, bunu sadece Âişe’ye bildirmiş, Hz. Ebû Bekir bu hazırlığın Mekke için olduğunu kızından öğrenmişti. Hicretin 10. yılında yapılan Vedâ haccına diğer ümmehâtü’l-mü’minîn ile katılmıştır.

Hz. Âişe’nin iştirak ettiği en mühim seferlerden biri, hicretin 5. yılı (bazı kaynaklara göre 6. yıl) Şaban ayındaki Benî Mustalik Gazvesi’dir. Hz. Peygamber sefere çıkarken Hz. Âişe’yi de yanına almış, savaş sonrası Medine’ye dönülürken ordunun konakladığı bir yerde Hz. Âişe devesinden (mahmil) inip bir ihtiyacını gidermek için ordugâhtan biraz uzaklaşmış, dönüşünde boynundaki gerdanlığın düştüğünü fark etmişti. Gerdanlığı aramaya çıktığı sırada onun mahmilde olduğu düşünülerek orduya hareket emri verilmişti. Hz. Âişe geri dönünce konak yerinde kimseyi bulamadı.

Ve kendisini almaya gelecekleri ümidiyle beklemeye başladı. Ordunun artçısı Safvân b. Muttal, Hz. Âişe’yi görünce onu devesine bindirip orduya yetiştirdi. Bu savaşa katılmış olan münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selül, Hz. Âişe aleyhine iftira ve dedikoduya başladı. Bazı Müslümanlar da onun bu çirkin iftirasına alet oldular. Hz. Peygamber ve Âişe’nin ebeveyni dedikodular sebebi ile çok üzüldüler.

Savaş dönüşü bir ay kadar hastalanan Hz. Âişe, kendisine yapılan bu iftirayı çok sonra tesadüfen öğrendi. Hz. Peygamber’den izin alıp babasının evine gitti ve üzüntüsünden günlerce ağlayıp acı çekti. Nihayet Nur Sûresinin 11–21. âyetleri nazil oldu ve Allahu Teâlâ yapılan dedikoduların tamamen asılsız olduğunu ve Âişe’ye iftira edildiğini bildirdi. Bu âyetlerin nazil olmasıyla çok sevinen Hz. Ebû Bekir ile hanımı Ümmü Rûmân, kızlarına Hz. Peygamber’e gidip teşekkür etmesini söyledilerse de, Hz. Âişe; “Hayır! Vallahi gitmem! Ben yalnızca suçsuz olduğumu ortaya çıkaran Allah’a hamdederim.” dedi.3

Hz. Âişe katıldığı bir başka seferde (Mekke fethi yahut Zâtür- Rikâ) kardeşi Esma’dan ödünç aldığı gerdanlığı yine kaybetti. Hz. Peygamber gerdanlığın aranması için bazı kimseleri gönderdi. Müslümanlar susuz bir yerde bulunuyorlardı.

Sabah namazı vakti yaklaştığı ve su da olmadığı için gerek Hz. Ebû Bekir, gerekse diğer Müslümanlar Hz. Âişe’ye çok kızdılar. Bunun üzerine teyemmüm ayeti nazil oldu. Babası ve diğer Müslümanlar hayırlı bir işe vesile olduğu için ona dua ettiler.

Hz. Peygamber hicretin 11. yılı Safer ayının son haftasında rahatsızlaşınca, diğer hanımlarının iznini alarak, Hz. Âişe’nin odasına geçti ve mübarek başı onun kucağında olduğu hâlde vefat etti ve onun odasına defnedildi. 18 yaşında dul kalan Hz. Âişe Peygamber hanımlarının başkalarıyla evlenmelerini yasaklayan 3 Buhârî, Şehâdât: 15.

Kur’an hükmüne uyarak bir daha evlenmedi. Hz. Peygamber’den sonra 47 yıl daha yaşadı ve 65 (veya 66) yaşında iken 17 Ramazan 58 (678) Çarşamba gecesi, vitir namazını kıldıktan sonra Medine’de vefat etti. Ölümü Medine’de büyük bir üzüntüyle karşılanmış, cenazesi aynı gece kaldırılmıştır.

Kadınlar da dahil olmak üzere Medine ve civarındaki bölgelerde yaşayan bütün halk geceleyin Cennetü’l- Bakî’a gelmiş, cenaze namazı mezarlığın ortasında Medine vali vekili Ebû Hureyre tarafından kıldırılmış, vasiyeti üzerine Bakî’a defnedilmiştir. Onu kabre erkek ve kız kardeşlerinin çocukları (Kasım b. Muhammed, Abdullah b. Abdurrahman, Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahman, Urve b. Zübeyr ve Abdullah b. Zübeyr) koymuşlardır.

Ubeydullah b. Abd’in bildirdiğine göre, Hz. Âişe’nin vefatından sonra bir adam gelmiş ve Ubeyd b. Umeyr ona:

“İnsanlar onun ölümünü nasıl karşıladılar?” diye sormuş, o da: “Fazla hüzünlendiler; ama herkes değil.” deyince, Ubeyd;

“Âişe’nin ölümüne, o kimin annesi ise, o hüzünlenir.” demiştir.

Hz. Âişe gelişmesini, yetişmesini ve şahsiyetinin olgunlaşmasını Peygamber evinde tamamlama imkânı buldu. Çocuğu olmadı. Bununla birlikte, Araplar’da anne ve babaların büyük erkek çocuğun adını künye olarak almaları âdeti sebebiyle, bir künyesi olmadığına üzüldüğünü söyleyince, Hz. Peygamber ona kız kardeşi Esma’nın oğlu Abdullah b. Zübeyr’e nisbetle, “Ümmü Abdullah” künyesini vermiştir.

Hz. Peygamber onu çok sevdiği için kendisine Âyşe, Uveyş ve Âiş diye de hitap ederdi. Ayrıca beyaz tenli olmasından dolayı, Hz. Âişe’ye “Hümeyrâ” denildiği, kendisine Hz. Peygamber’in bu şekilde hitap ettiği de rivayet edilmiştir. Hz. Ali hadis rivayetinde ondan “Rasulullah’ın sevgilisi” diye söz etmiş, Tabiinden Mesruk ise Hz. Âişe’den rivayet ettiği hadislerin senedinde, “Allah’ın sevgilisinin sevgilisi, semadan inen âyetle temize çıkan” ifadesini kullanmıştır:

İbrahim (en-Neheî) şöyle demiştir: “Mesrûk, Hz. Âişe (r.a.)’dan hadis rivayet ederken şöyle derdi:

“Bana rivayet eden, “her zaman doğrulayıcı”nın kızı olan, her zaman doğrulayıcı (Sıddîka), masum olduğu Kur’an ile sabit olmuş olan, azamet ve bereket sahibi Allah’ın elçisi (s.a.v)’nin sevgilisi (Hz. Âişe (r.a.))’dır.”5

Musned Aise” kitap hakkında daha fazla bilgi edinmek için Ücretsiz pdf olarak almak için aşağıdaki indirme düğmesini tıklayın

Bozuk bağlantıyı bildirin
Siteyi Yardim Et


for websites

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *