ESİRGEYEN BAĞIŞLAYAN ALLAH'IN (CC.) ADIYLA
Birinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkelerini Şöylece Sıralayabiliriz:
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (cc.) Adıyla
Birinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkelerinin Açıklamaları Şöyledir:
- Dostlarla Dil Şakası Yapmak:
- Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek:
- Dostların Kusurlarını Araştırmaktan Vazgeçmek:
- Güvendiğin Kimsenin Evine Davetsiz Gitmek:
- İkram Edilen Yemeğe Kusur Bulmaktan Vazgeçmek:
- Ahlâkın Güzelliklerini Benimsemek:
- Sünnet Olan Bazı Güzel Davranışlar:
- Dostlarla Kaynaşmak:
- Eli Açıklık:
- Eskî Dostluğu Korumak:
- Sofra Adabına Uygun Davranmak:
- Dine Aykırı Düşmedikçe Dostları Kırmamak:
- Dostlarla Yardımlaşmak:
- Acıma Konusunda Ailesini Bırakıp Arkadaşlarına Öncelik Tanımak:
- Misafir Ağırlamayı Sevmek:
- Müslüman Kardeşlerine Saygı Göstermek Ve Onlar İçin Bir Şeyler Yapmak:
- Her Durum Ve Pozisyonda Doğruluktan Ayrılmamak:
- Gönül Zenginliği Ve İç Huzuru:
- Müslüman Kardeşlerimize Şefkat Ve Varlığımızı Onlarla Paylaşmak:
- Allah (cc.) İçin Sevişmek, Allah (cc.) İçin Ziyaretleşmek ve Allah (cc.) İçin Bağlantıyı Sürdürmek:
- Kimsesizleri Sevmek Ve Onları Güzelce Kollamak:
- Doğru Sözlülük Ve Emaneti Yerine Vermek:
- Salihlerin Görüntüsüne Bürünmeden Önce İçini Düzeltmek:
- Yemeği Arkadaşlardan Sonra Yemek:
- Malın Kalıcı Olanı Elde Tutulanı Değil, Allah (cc.) Yolunda Harcanılanıdır, Görüşünü Benimsemek:
- Din Kardeşlerinin Sevinçli Gününde (Nafile) Orucu Bozmak:
- Dostlarla İyi Geçinmek, Onlarla Şakalaşmak Ve Sevinçlerini Paylaşmak:
- Tövbeyi Sürdürmek ve Tövbe Edilen Yanlışı Tekrarlamama Kararlılığı Göstermek:
- Allah (cc.) Dostlarına Sevgi Duyarak Allah'ın (cc.) Sevgisini Kazanmaya Çalışmak:
- Dostların Hatalarını Affetmek:
- Çalışmayı Bırakmamak:
- İnana Düzeltmeye Çalışmak:
- Allah'ın (cc.) Yasaklarına Saygı Göstermek:
- İnsanların Sana Nasıl Yanaşmalarından Hoşlanıyorsan Onlara Öyle Yaklaşmak:
- Kalp ve Gönülle Allah'a (cc.) Göç Etmek:
- Allah (cc.), Rasûlüllah (s.a.v.) veya Allah (cc.) Dostlarıyla Sohbet Etmek:
- Kişinin Kendisini Doğrulukla Yükümlü Görmesi:
- Rızk Konusunda Yüce Allah'ın (cc.) Garantisine Güvenmek:
- Genellikle Dostlarla Uyum İçinde Olmak Ve Onlara Ters Düşmemek:
- Sevilen Ve Sevilmeyen Şeylerde Sevdiklerine Ters Düşmemek:
- Cenâb-ı Hakk'a Duada, İstekte Ve Duygularını Açmakta Edebi Korumak:
- Kulluk Âdabını Koruyarak Halkın Sıkıntısını Gidermede Yardımcı Olmak:
- Kendini Hesaba Çekmek:
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla
İkinci Bölümde Yer Alem Fütüvvet İlkelerinin Açıklamaları İse Şöyledir
- İç ve Dışta Allah (cc.) Korkusunu Korumak:
- Aç Kalarak Şeytandan Kaçınmak:
- Zikrin, Kulun İç ve Dışına Etkisi:
- Allah'ın (cc.) Garantilediğine Güvenmek ve Emretükleriyle Uğraşmak:
- Her İki Dünyada da Hiç Bir Şeyin Seni Allah'tan (cc.) Alıkoymaması:
- Organları Koruyarak ve Anlamlı Şeylerle Meşgul Ederek Kalbi Düzeltmeye Çalışmak:
- Gücü Yeterken Affetmek:
- İnsanların Kusurlannı Bırakarak Kendi Kusuruyla Uğraşmak:
- Zikirle İçi, İbadetle de Dışı Diriltmek:
- Sevenin, Sevdiğinin Bütün İsteklerine Uyması:
- Dostları Azarlamak Yerine Onları Bağışlamak:
- Halka Karşı İyi Zanda Bulunmak ve Onlara Saygıyı Korumak:
- Dostlara Öğüdü Artırmak ve Onlara Öğütlediği Konulan Yerine Getirmede Kendi Eksiklerinin Olduğunu da Bilmek:
- Hikmet Sahiplerinin Sözlerinden İşittiklerini Kabul Etmek:
- Şefkatli Olmak ve Başkalarına Öncelik Tanımak:
- Seriyye's-Sakati'nin Bildirdiği Beş Ahlâk İlkesi:
- Allah'ı (cc.) Tanıdıktan Sonra O'nun Uğrunda İşkenceye Katlanmak:
- Belâ Karşısında Şikâyetten Vaz Geçip Onu Sükûnet ve Gönül Hoşluğuyla Karşılamak:
- Yoksulluğa Alışmak ve Yoksullukla Sevinmek:
- Her Durum ve Pozisyonda Yaltaklanmayı Bırakmak:
- Kâinatın Tümüyle Sahibi Olan Allah'a (cc.) Kul Olabilmek İçin Kâinattan ve İçindekilerden Hür Olmak:
- Efendisine Hizmetten Sevinip Neşe Duymak ve Bunu Göz aydını Saymak:
- Özel Durumlarında ve İşlerinde Kulun Keiîdisini İlgilendiren Şeylerle Uğraşması:
- Her Türlü Durumda Fakirlik Adabından Ayrılmamak:
- Hal Sahibinin Bulunduğu Konuma Göre Hallerden Bahsetmesi, Yani Yaşamadığı Şeylerden Bahsetmemesi:
- Kulun, Geçmişteki Yanlışlarını Ve Efendisine Karşı Gelişlerini Bildikten Sonra Allah (Cc.) Korkusundan Ayrılmaması:
- Kulu, Allah'la (Cc.) Birliktelikten Hiç Bir Şeyin Alıkoymaması:
- Kulun, Durum Ve Zamanlannı Göz Önünde Bulundurması Ve Hiç Birini Boşa Harcamaması:
- Kulun, Tövbeye Devam Etmesi ve Kabul Olunmama Tehlikesini Göz Önünde Bulundurması:
- Doğruluktan Aynlmamak ve Konumlara Fazla Güvenmemek:
- İyilerle Görüşmeyi Sürdürmek ve Kötülerle Görüşmekten Uzak Durmak:
- Kulun, ilmiyle Allah'ı (cc.) Tanımayı, Allah'ı (cc.) Tanımakla İdrak Ötesi Olayların Kendisine Gösterilmesini, Bununla Birlikte Hiç Kimsenin Aüah'i (cc.) Tam Olarak Bilemeyeceğinin Bilincinde Olmayı Amaçlaması:
- Dünyada Kalma Hırsıyla Yapılan Hileyi Bırakmak:
- Sevenin, Sevgisinden Hiç Bir Şekilde Kurtulamaması:
- Geleni Kabul Etmek, Gelmeyenin Peşini Bırakmak:
- Bir Yanılgısından Dolayı Öğrenciyi Bırakmamak ve İyiliklerinden Dolayı Yabancıyı Kabul Etmemek
- Mümkün Oldukça Kulluk Âdabından Ayrılmamak:
- Gittiği veya Geldikleri Zaman Dostlar Arasında Rahat Davranmak:
- İşlerle Uğraşırken Sıkıntıları Göğüslemek:
- Zikredenlere Alçakgönüllülük Göstermek ve Öğüt Verenlerden Gerçeği Kabul etmek:
- Kulun, Bütün Çabalarında Rab'bine Başvurması ve Yaratıklar Yerine Yaratana Güvenmesi:
- Her Durumda Yaratıklara Şefkat Göstermek:
- Bir Zenginin Bir Fakirden Hiçbir Sebeple Hizmet Beklememesi:
- Vermenin de Almanın da Allah'tan (cc.) Olduğunu Düşünmek:
- Kulun Her Durumda Kendinde Eksiklik Görmesi, İçinde Bulunduğu Durumdan Asla Memnun Olmaması:
Ödüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim
- Hiç Bir Dünyevi Nedenle Müslüman Kardeşine Karşı Tutumunun Değişmemesi:
- Ca'fer ibn Muhammed ( Ca'fer-i Sadık) in Söyledikleri:
- İç ve Dış'ın Âdabını Korumak:
- İhtiyacını Halka Bildirmemek ve Halktan İstemekten Kaçınmak:
- Dünyevi Arzulan Terk ederek Tehlikelerden Korunmak:
- Tevekkül Noktasında Sırf Allah'a (cc.) Güvenmekle Yetinmek:
- Halktan Uzak Durmayı ve Yalnızlığı, Halk Arasında Serbest Dolaşmaya ve Arkadaşlık Yapmaya Tercih Etmek:
- İyi Bitirmek İçin İyi Başlamak:
- Allah'ın (cc.) Bildiği Sırrı Başkasının Öğrenmesinden Korumak:
- Nefsin Yöntemlerini Öğrenebilmek İçin Nefsin Arzularına Karşı Çıkmak:
- Allah (cc.) İçin, Allah'ın (cc.) Yardımıyla ve Allah'la (cc.) Birlikte Davranmak:
- Ebu'l-Hasen e'1-Büşenci'ye Sorulan Soru:
- Kulun, Yalnızca İçinde Bulunduğu Zamanı Değerlendirmeye Çalışması:
- Davranışlarda İncelik:
- Bütün İşleri Allah'a (cc.) Bırakmak:
- Yapılanlara İyilikle Karşılık Vermek:
- Allah'tan (cc.) Sağlık Dilemek ve Verince de Şükretmek:
- Verebilecekken Olanı Vermekten Sakınmamak:
- Minnet Etmemek İçin Kanaatkar Davranmak ve Aza Razı Olmak:
- Seriyye's Sakatî'nin (Allah (cc.) rahmet eylesin) Dile Getirdiği Üstünlük ve Bayağılıklar:
- İş ve Davranışları Düzeltmek:
- Alçakgönüllülük:
- Sıkıntı Ve Zorlukları Üstlenerek Müslüman Kardeşlerini Rahat Ettirmek:
- İnsanlarla Olan İlişkilerde Sabretmek Ve Gereken En Az Şeyle Yetinmek:
- Alçak Gönüllü Olmak Ve Müslüman Kardeşlerine Karşı Büyüklenmekten Vazgeçmek:
- Başlanan Bir İyiliği Bitirmek:
- Hiç Kimseyi Küçümsememek:
- Doğruların Kendilerinden Veya Hocalanndan Verdikleri Haberleri Doğrulamak Ve Onlara Karşı Çıkmaktan Vazgeçmek:
- Dostların Kabalıklarına İyilikle, Yatıştırarak Ve Özür Dileyerek Karşılık Vermek:
- Sohbet Ederken Söz Ve Davranışlarda Nezaketi Korumak:
- İnsanların Değerini Bilmek: Dedemden Şöyle Dediğini İşittim:
- Kendilerine Açılan Sırlarda Arkadaş Ve Dostlara İhanet Etmemek:
- Kendini Beğenmenin, Kişinin Gayretini Düşürmesi:
- Dostlan Özür Dilemek Zorunda Bırakmamak:
- Çekememezlikten Kaçınmak:
- Güzel Ahlâk Sahibi Olmak:
- Ebû Bekr e'l Varrâk'in Söyledikleri:
- Geçmişi Hatırlamak ve Geleceği Plânlamak Yerine İçinde Bulunulan Zamanı Değerlendirmek:
- Ubeydullah İbn Yahya'dan İşittiklerim:
- Müslüman Kardeşlere Harcamada bulunmak:
- İtaatkârlara da isyankârlara da Şefkat Göstermek:
- Dostlar Katında Kendi İyiliklerini Unutup Onları Takdir Etmek:
- Kulun Dışından Çok İçine Dikkat Etmesi Gerekir:
- İnsanlarla İlişkide Saygılı davranmak:
- Allah (cc.) İle Yalnızlıkta Saygılı Davranmak.
- Eski Dostluğu Sürdürmek:
- İçinde Bulunduğu Durumu Dişan Yansıtmamak:
- İçi Ve Dışı Denetlemek:
- Arzulardan Uzak Durup Azarlanmayı Önlemek:
- Bedeni Aykırılıklardan Arındırıp Uyumluluklarla Donatmak:
- Bir Belâya Bulaşmamak İçin Kötü Arkadaşlardan Uzak Durmak:
- Kulun Dinine Cimri, Malına Cömert Olması:
- Kulun, Bütün Mal Ve Mülküne Efendisini Tercih Etmesi:
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim Ve O'na Sığındım.
- Hiçbir Zaman Dostlarını Unutmamak:
- İnsanlara Muhtaç Olmamak Ve Tamah Nedeniyle Onların Yanında Küçük Düşmemek:
- Dostlara Kavuşmaktan Sevinç Duymak: İsmail ibn Ebî Ümeyye şöyle der:
- Yapacağı İyiliğe İstenmeden Başlamak:
- Dostların İhtiyaçlarını Karşılamaya Koşmak:
- Fakirlere Lütufta Bulunmak Ve Şereflilerden Utanmak:
- Şımarıklık Yapana Yumuşaklık, Günahkâra Af İle Yaklaşmak:
- Dostları Bıktırmadan Sevgiyi Sürdürmek:
- Kulun Din Ve Dünyasında Hedefi Yüksek Tutması:
- Kulun Kendisi İçin Şu Beş Kuralı Koruması Ve Bunlardan Hiç Birini Çiğnememesi:
- Sevgiye Denk Bir Sevgiyle Karşılık Vermek:
- Bütün Durumlarda Dostlara Şefkatle Yaklaşmak:
- Kendi İşlerini İhmal Ederek Allah'ın (cc.) Sorumluluğunu Yüklediği Kimselerin İşleriyle İlgilenmek:
- Öfkeden Tamamen Kaçınmak:
- Vakitlerin Âdabını Korumak:
- Kulun Bütün İyilikleri Dostlarından Bilmesi Ve Kötülüğünü Bildiği İçin Kendi Nefsini Bundan Uzak Görmesi:
- İçiyle Ve Dışıyla Varlıklarında Ve Yokluklarında Dostları İçin İhlâslı Olmak:
- İnsanın Dünyaca Kendisinden Alçak, Dince Kendisinden Yüksek Kimseyle Arkadaşlık Etmesi:
- Her Durum Ve Konumda Kulun, Rab'bine Güven Duyması:
- Kulun Dostlarına Olan Şefkatinin Yakınlarına Olan Şefkatinden Fazla Olması:
- İç Ve Dışıyla Organlara Sahip Oîmak: Ebü'l-Hasen El-Bûşenciye:
- Ebû Hüseyn İbn Sem'ûn'un (Allah (cc.) Ona Rahmet Eylesin) Muhatap Olduğu "Fütüvvet Nedir ?" Sorusuna Verdiği Cevaptın
- Kulun, İçi Ve Dışının Bir Olması:
- Gönlü, Varlık Âleminden ve İçindekilerden Soyutlamak:
- İnsanın Korktuğu Zaman Yalnızca Rab'bına Güvenmesi, Başkasına Güvenmemesi:
- Akraba Ve Yabancılara Uymak Yerine Dostlara Uymayı Tercih Etmek:
- Dostlara ikramda Son Noktaya Ulaşmak:
- Dostlara Katlanmak Ve Onları Değiştirmeyi Bırakmak:
- Cenâb-ı Hakk'ın Kendisi Hakkındaki Düzenlemelerine Katlanmak:
- Büyüklerin, Çağrıldıkları veya Yanlarında Bulundukları Zaman Küçüklerin Hizmetlerine Koşmaları ve Misafire Hizmet Etmekten Kaçınmayı Bırakmaları:
- Dost ve Sevgililerin Ayrılışından Sonra Hayatın Sıkıcılığı:
- Yardımları Devam Ettirerek Ve Birbirine Ekleyerek İyiliği Tamamlamak:
- Ebû Abdiliah Muhammed İbn Abbas E'l Isaminin Bize Haber Verdiği Şu Âdâb Ve Öğütlere Uymak:
- Uzak Veya Yakın Dostlara Karşı Samimiyeti Sürdürmek:
- Herhangi Bir Durumlarından Dolayı Dostlarının Yerilmesini Dinlememek:
- Yaptığı İyilikleri Sayıp Dökmemek:
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim.
- Yolculukta veya Memleketinde Her Durum ve Zamanda Yalnızca Allah'a (cc.) Güvenmek:
- Dostları İstemek Zorunda Bırakmamak, Hallerinden Anlayıp Gereğini Yerine Getirmek:
- İnsanın, Dostların Güçlülüğünü Kendininkine Ve Kendinin Düşkünlüğünü Dostlannkine Tercih Etmesi:
- Hizmet Ve Yardımda Kimseyi Ayırmamak:
- Halka İyilikte Aynını Yapmayı Bırakmak, Kendi Yaptıklarını Küçük, Kendine Yapılanları Büyük Görmek:
- Dıştan Ahlâklı Davranmaya, İçten Davranışları Düzeltmeye Çalışmak:
- Kulun Fütüvvet Kıyafetine Ancak Fütüvvetin Ağırlıklarını Omuzladıktan Ve Şartlarını Yerine Getirdikten Sonra Bürünmesi: Ebû Abdillah Es-Siciziye:
- İnsanın Dostlarından Ayrılmasından Üzüntü Duyması Ve Mümkün Olduğunca Onlarla Birlikte Bulunması:
- Kişinin İstenmeden Önce Vermeye Başlaması:
- Ahlâklı Davranmak Ve Her Halde Yüce Allah'ın (cc.) İhsanını Görmek:
- Nimetleri Sahiplerine Saklamak İçin Çaba Harcamak:
- Dost Ve Arkadaşlann Hizmetlerine Mal Tahsis Etmek:
- Adamlara Düşmanlıktan Kaçınmak.
- Kişinin Dilini Kötü Sözler Söylemekten Koruduğu Gibi Kulağını Da Kötü Sözler Dinlemekten Koruması:
- Kişinin Malını Dostlannın Hizmetlerine Sunduğu Gibi Mevkiini De Onların Hizmetlerine Sunması:
- Düşük Ahlâktan Kaçınmak Ve Yüce Ahlâkı Benimsemek:
- Komşuya Ve Komşuluğa Sahip Çıkmak:
- İstemenin Eziyetine Katlanmak:
- Kötülüğe Karşılık Vermeyi Bırakarak Dostları Düzeltmeye Çalışmak
- Hüseyin İbn Ahmed İbn Musa'nın Bize Bildirdikleri:
- Sıkıntı İçindekine Mürüvvetli Davranmak:
- Kötülük Yapanı Affetmek:
- Zaman Bozulduğu Sırada İnsanın Yalnız Kalmaktan Ayrılmaması:
- Mürüvvetin Şartlarını Yerine Getirmek:
- Zorluk Ve Darlık Zamanında Sana Arkadaşlık Edenin Hakkını Yerine Getirmek:
- Tüm İnsanlara İkramda Bulunmak:
- İçinde Yaşayanlara Saygıdan Dolayı Evlerin Hakkını Yerine Getirmek:
- Dostlara Hıyanetten Kaçınmak Ve Onları İçtenlikle Sevmek:
- Kişi Dostunun Samimiyetini Anladıktan Sonra Dostuna Karşı Hiçbir Zaman Kusur İşlemez:
GENÇLİK AHLÂKI "FÜTÜVVET"
Önsöz
Bu eser, büyük Tasavvuf ve Tefsir bilgini Ebû Abdurrahman es-Sülemî'ye aittir. Katip Çelebi, Sülemî'nin bu eserine işaret etmektedir.[1] Sülemî, 325 (936) tarihinde Nîsâbur'da doğmuş ve 412 (1021) tarihinde orada ölmüştür. Babası Tasavvuf bilgini olduğu gibi anne tarafından dedesi İsmail ibn Nüceyd de Cüneyd-i Bağdâdi'nin sohbetinde bulunmuş büyük bir Tasavvuf bilgini idi. Çocukluğunda babası Hüseyin'i kaybeden Sülemî, zengin dedesi İsmail'in yanında büyüdü. Büyük bir Hadis, Tarih ve Tefsir bilgini oldu. Kendisine kadar dağınık halde bulunan Tasavvuf Bilimlerinin her dalında eserler kaleme aldı. Tasavvuf bilginlerinin Tefsir hakkındaki görüşlerini bir araya toplayan ansiklopedik tefsiri, tasavvufi (tasavvufla ilgili yorumlan yansıtan) tefsirler dalında tek kaynak oldu. Elimizdeki eser de fütüvvet konusunda yazılmış en eski risaledir. Fütüvvet hakkında daha önce çevirisi Ankara İlahiyat'tan hocamız olan Prof. Dr. Süleyman Ateş tarafından yapılan bizim de o tahkikli nüshasından tercüme ettiğimiz bu eserin önsözündeki şu açıklamalar yeterli bilgi vermektedir.
Fetâ; genç, yiğit, delikanlı demektir. Çoğulu fityan ve fitye'dir. Farsça civanmert ve bunun çoğulu olan civanmerdan da aynı anlamdadır. Eski Araplar fetâ terimiyle ideal olarak zihninde yaşattığı "asil ve tam anlamıyla insan"ı kastediyordu. Fetâ'nın misafir severliği ve eli açıklığı sonuna, yani kendisinin hiç bir Şeyi kalmaymcaya ve büsbütün fakir düşünceye kadar devam eder. Mücadelede de fetâ, arkadaşları uğruna hayatını ortaya koyar. Misafir severliğin ve mücadelede kendini feda etmenin bu en yüksek derecesi, yani fütüvvet göklere çıkarılmıştır. Fütüvvetin cömertlik açısından Hâtem-i Tâî ve yiğitlik açısından da Hz. Ali (r.a.) örnek kahramanları sayılmıştır.
Fütüvveti kendilerine ilke edinen bir topluluğun daha hicretin ikinci yüzyılında varlığı bilinmektedir. Bu ad, toplum içerisinde bir takım kahramanların unvanı olmuştur. Halife Nasır üdînillâh, bu topluluğu kendisine bağlamış ve bunlan simgeleyen şalvarı giyerek Seyyidü'l-Fityân olmuş, böylece fütüvvet kuruluşunu resmi kontrol altına almıştı.
Fütüvvetin fedakârlık ve başkalarına öncelik tanıma gibi bazı düşünceleri Nisabur Tasavvuf Ekolünü geniş ölçüde etkisi altına almış i ve orada fütüvvet, tasavvufu çağrıştıran bir kimliğe bürünmüş, böylece daha önce toplumsal hayatta bir ideal İken bu defa manevi hayattada bir ideal haline gelmiştir. İşte yazar bu eserinde fütüvvet ahlâkının ilke ve prensiplerini beş bölüme ayırarak açıklamaktadır.
Fütüvvet ilmi, tasavvuf ve tevhit ilminin bir şubesi olarak çeşitli eserlerde kaydedilmektedir. Dünyanın ileri gelen bilgin ve filozofları bu konuyla ilgili makaleler yazmış, konuya açık kazandırmak için kitaplar kaleme almışlardır. Başlangıcı takiben zamanla bir ilim şeklini alan fütüvvetin batını anlamı kesin olarak bir açıklık kazanmamakla birlikte, bu kuruluşa mensup olanlar tarafından fütüvvetin piri, peygamberlerin ilki ve insanlığın başlangıcı Hz. Âdem (a.s), peygamberlerin kutbu, yani merkezi, Hz. ibrahim (a.s) ve sonu ise Hz. Muhammed (s.a.v.) olarak kabul edilmektedir.
Peygamberlerin merkezi olarak kabul edilen Hz.İbrahim (a.s), aynı zamanda fütüvvet kuruluşu mensuplan tarafından fütüvvetin başlangıç ve çıkış noktası olarak da kabul edilmektedir. Hz. Ali (r.a.) ise bu kuruluşun merkezi olarak bilinmektedir.
Fîz. İbrahim (a.s) den sonra gelen peygamberler, Hz. İbrahim'e (a.s) tabi olmuşlardır.
Bu durum bazı vesilelerle Kur'an-ı Kerim'de şöyle dile getirilmiştir:
" Şimdi sana, Doğruya yönelen, puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine uy" diye.[2]
" İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim edip, hakka yönelen İbrahim'in dinine uyandan, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim'i dost edinmişti. " [3]
De ki: " Allah doğru söyledi, doğruya meyleden İbrahim'in dinine uyun; O, puta tapanlardan değildi. " [4]
" İbrahim, Yahudi de, Hıristiyan da değildi, ama doğruya yönelen bir Müslimdi; puta tapanlardan değildi. " [5]
Kur'an'da, Peygamberlerin bile uymaları emredilen Hz. İbrahim (a.s), fütüvvet ehlinin kaynağı olarak da bilinmektedir. İşte kaynağını ibrahim Peygamber'den alan fütüvvet, sonralan bir bilim şeklinde gelişmiş, ve olgunluk derecesine ulaştınlmıştır. Her ilmin bir konusu olduğu gibi fütüvvet ilminin de bir konusu vardır ve o da insan nefsidir.[6]
Tasavvuf bilginlerine göre fütüvvet, peygamberlerden kalma bir ahlâk ve yaşantı tarzıdır. Özellikle Hz. İbrahim ve Hz. Yusuf peygamberlerle Ashab-ı Kehf'e ve Hz. Yuşa'ya (a.s) fetâ denmiştir. Hz. İbrahim'e (a.s) oğlunu kurban etmesi emredilince, gocunması şöyle dursun memnun bile olmuştu. Ziyafet vermek ve konuk ağırlamak da ondan kaldı. Hem bu nedenlerden hem de putlan kırmasından dolayı fetâ adını aldı. Hz. Yusuf (a.s) da kendisine kötülük eden kardeşlerini affetmesi nedeniyle fütüvvet' i hak kazanmıştı. Ashab-ı Kehf de bâtıla uymayıp Allah'a (cc.) sığındıklanndan dolayı bu adı aldılar. Hz. Musa'ya (a.s) arkadaşlık eden Hz. Yuşa (a.s) da fütüvvet ahlâkına uyduğundan fetâ adıyla anıldı. Kısaca fütüvvet, her kötülüğü bırakmak ve bütün güzel huylan her durum ve pozisyonda yaşamaktır.
Sülemî bu eserde fütüvvet ahlâkının ilkelerini teker teker göstermekte, her ilkeyi bir hadisle, bir sahabe veya tasavvuf bilgininin sözüyle desteklemektedir. Bu sözlerin hepsini, söyleyenden kendisine kadar gelen bir aktaranlar zinciriyle aktarmıştır. Ancak biz, okuyucuyu u-sandırmamak ve kitapta gereksiz yer kaplatmamak amacıya hadisleri Peygamber (s.a.v.) Efendimizden aktaran İlk sahabeyi veya bir sonrakiyle birlikte anmayı uygun bulduk.
Amacımız, bu büyük İslâm bilgininin günümüzde yazma olarak kalan bu değerli eserini gün yüzüne çıkararak tasavvufla İlgilenenlerin yararlanmalannı sağlamaktır.
Yazarımızın elinizdeki eserinden başka:
Tasavvufı Tefsiri ve tasavvufla ilgili Mukaddime fi't-Tasavvuf, Sülûkü'I-Arifîn, Cevâmi'u Âdâbi's-Sûfiyye, Beyânü ahvâli's-Sûfiyye, Mes'eletü Derecâti's-Sâdikîn, Nesîmü'l-Ervâh, Beyânü Zelîli'l-Fukarâ, Uyûbü'n-Nefsi ve Mudâvâtühâ vb. küçük çapta eserleri mevcuttur.
Bunlar tasavvufun ana kaynaklanndandır. İlk tasavvuf ahlâk ve ilkelerinin belirlenmesi siyonizmin ve misyonerliğin hedefi haline gelen gençliğimize de, fütüvvet anlayışı doğrultusunda hareket etmeyi nasip etmesini, bu eserin yayınlanmasını tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ederim.
Yusuf ERTUĞRUL 30.08.2006 / Konya
ESİRGEYEN BAĞIŞLAYAN ALLAH'IN (CC.) ADIYLA
BİRİNCİ BÖLÜM
Övgü, fütüvvet yöntemini yorumlayan ve bütün güzel görevlere rehberlik edecek çok açık bir anlatım tarzı haline getiren, bu yöntemi eksiklik ve kusurlardan anndıran, en yüksek derecelere yükselten Yüce Allah'a (cc.) özgüdür. Gönderilen Peygamberlerinden (Salâtü Selâm onlara olsun) ve kendisine yaklaştırılan seçkin kullanndan ismi doğruluk levhasına temiz olarak yazılan, Hakk'ın yolu kendisine açılan, böylece görevini yerine getiren, derecelerine yerleşerek yoluna devam eden herkes, bu yöntemden hoşnut kaldı.
Fütüvvet çağnsma ilk olumlu cevabı veren ve yiğitlik erdemlerini koruyan, eşsiz yaratılışa sahip, insanlık için yüksek bir örnek oluşturan ve adı yerkabuğu anlamına gelen "Edim" den türemiş olan Adem (a.s) dır. Ki O, irade mahallinde ismi sabit, haşmet diyarında resmi sakin, nurlar ve masumiyetle desteklenen, şeref ve cömertlik tacıyla taçlanan ve kurtuluş diyarına yerleşen kimsedir.
Kabil fütüvvet'i kovunca Habil kabul etti. Şit (a.s) fütüvvet'in hakkını yerine getirdi ve bütün uygunsuz işlerden onu arındırdı. İdris (a.s) fütüvvet sayesinde yüce mevkiye yükseltildi. İblis'in (aleyhilla'ne) tuzağından kurtuldu. Fütüvvet sevgisiyle Nuh'un (a.s) inlemeleri çoğaldı, üzerinde fütüvvet nurlan parlıyordu.
Ad kavmi onunla adlandırıldı. Eski yanlışlara tekrar dönüp aynı hatalan işlemedi. Hûd (a.s) fütüvvet sebebiyle sözünde durmayı gereği gibi yerine getirdi. Salih (a.s) fütüvvet sayesinde yanlışlıklara düşmekten kurtuldu. İbrahim (a.s) yine fütüvvet sayesinde Allah'ın (cc.) dostu unvanını aldı. Heykel ve putların başlannı kopardı. Güçlü ve rakipsiz hükümdann emriyle fütüvvet uğruna İsmail (a.s) feda edildi. Yine Lût (a.s) fütüvvet sayesinde ötesinde iniş olmayan bir makama çıkartıldı. İshâk (a.s) buluşma gününe kadar fütüvvet'in gereklerini yerine getirmekteydi. Ya'kub (a.s) fütüvvet araçlanyla ayakta kadı. Eyyüb'ün (a.s) derdi yine onlarla yok oldu. Yine onlar sayesinde dosdoğru olan Yusuf (a.s) en üstün yola koyuldu. Fütüvvet sayesinde Hz. Yusuf'un başansı devam etti. Zülkifl, fütüvvet'in en yüce rütbesine boyun eğerek en güzel ve en hoşa giden işlerini yaptı. Şuayb (a.s) fütüvvet kamışlannı biçerek yanşmada en Önde geldi. Böylece her türlü şüphe ve kusurdan temizlenmiş oldu. (a.s) fütüvvet kaftanını (özel kıyafetini) giyerek boy gösterdi. Hârûn (a.s) güzel söz söyleyerek ona cevap verdi. Fütüvvetie mağara arkadaşları ve Rakim halkı şereflenerek nimetler diyarına erdi. Davud (a.s)'m kalbi fütüvvetie tamir oldu, böylece rükû ve secde kendisine tatlı geldi. Süleyman (a.s)'a fütüvvet, Davud (a.s)'dan miras kaldı. Bu sayede insan ve cinler emrine âmâde kılındı. Fütüvvet şartlan Yunus (a.s)'a uygun hale getirildi ve o da onları yerine getirdi. Zekeriyya (a.s) fütüvvet sayesinde seçkinler konumuna getirildi. Yahya (a.s) fütüvvet'i doğrulayarak sıkıntıdan kurtuldu. Önem verdiği için saygı gösterdi ve sıkıntı çekmedi. Bu sayede üzüntüye hiç düşmedi. İsa'nın (a.s) karanlığı fütüvvet sayesinde açık bir nurla parladı. Yine fütüvvet sayesinde Ruh ve Mesih olarak unvanlandı. Hz. Muhammed'e (s.a.v.) ve ailesine fütüvvet sayesinde açık bir fetih nasip oldu. Kardeşi ve amca oğlu mü'minlerin emin Hz. Ali (r.a.)'yi fütüvvet emini kıldı.
Allah'ım bu sohbetin gereklerini yerine getirmek için bize başarı nasip et. Bu bağlanmanın bereketlerini bizim üzerimize döndür. Bizi bu gerçeklere ulaşanlardan eyle. Bu gerçekler sayesinde bizleri yolların en üstününde yürüt. " Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işlesin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın. " [7] Nimetlerine karşılık övgü, sürekli olarak Cenâb-ı Hakk'a özgüdür. Güç ve kuvvet, ancak azamet sahibi olan Yüce Allah sayesindedir. Ki O," Çocuk edinmemiştir, mülkünde ortağı yoktur, düşkün olmayıp yardımcıya da ihtiyaç göstermez. O'nu gereği gibi büyükle. " [8] Övgü, fadlının eserlerini seçkin kullanna göstererek onları kendi nzası doğrultusunda davranmaya yönlendirip rızasına aykırı davranmaktan uzaklaştıran, bulundukları makamdaki durumlannın dostu olan İbrahim peygamber (a.s)'ı süslediği şey olduğunu haber veren Allah'a (cc.) özgüdür. Ki, O dostunu kendisiyle süslediği şey de fütüvvet'tir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:
" Bazıları: " İbrahim denen bir gencin onları dilme doladığını duymuştuk" dediler. [9] Cenâb-ı Hak Hz. İbrahim (a.s)'ı fetâ olarak adlandırdı. Çünkü O, canına, ailesine, malına ve çocuğuna karşı olan sevgilerini Allah (cc.) uğruna gönlünden boşalttı ve her şeyi her şey kendisinin olan Allah'a (cc.) bıraktı. Fütüvvet olarak adlandırılan şey uğruna evrenden ve içindekilerden vazgeçerek fetâ unvanını aldı. Bundan sonra Yüce Allah (cc.) seçkin velilerinden bu isimle haber verdi ve şöyle buyurdu:
" Onlar Rab'lerine inanmış bir kaç gençti. " [10] Rab'lerine araçsız ve kanıtsız İnanarak hidayetlerinin artırılmasıyla ikram edildiler. Sonunda Yüce Allah'a (cc.) yakınlık postuna oturdular. " Durup, şöyle demişlerdi: "Rab'bimiz göklerin ve yerin Rab'bidir. [11] Cenâb-ı Hak onlara kaftanlarından birini giydirerek en üstün gözetimine aldı. Üzerlerinde en zarif değişimini gerçekleştirdi.
" Biz onları sağa ve sola döndürürdük. "[12] Fütüvvet yolunu benimseyen de aynı şekilde Cenâb-ı Hakk'ın gözetim ve koruması, güvence ve garantisi altında olur.
Allah (cc.) sana kendi nzasıyla ikramda bulunsun, fütüvvet'ten sormuştun cevap vereyim. Bilesin ki fütüvvet; hiç kuşkusuz Yüce Allah'ın (cc.) rızasına uygun davranmak, O'na güzelce boyun eğmek, bütün yerilenleri bırakarak gizli ve açık, ruhen ve bedenen ahlâkın tüm üstünlük ve güzelliklerine sanlmakür. İçinde bulunduğun her durum ve pozisyon, her saat ve saniye, fütüvvetin bir türünü senden istemektedir. Böyle olunca durum ve pozisyonlardan hiç biri fütüvvetin dışında kalamaz. Rabb-ı Taâlâ (cc.) ile, Peygamberin (s.a.v.) ile, Sahabe-i Kiram (r.a.) ile, Selef-i Şalinin (r.a.)' ile, hocalarınla, dostlarınla, eşin, çocukların ve yakınlannla ve en son yazıcı meleklerinle birlikte iken kullandığın ayn ayrı fütüvvetier vardır.
Ben burada ve bütün işlerimde Allah'a (cc.) sığındıktan sonra ki, O bana yeter ve ne güzel vekildir fütüvvetin Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sünnetinden, selefin eserlerinden, edeplerinden ve yaşantı biçimlerinden olan kimi yönlerini açıklayacağım.
Birinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkelerini Şöylece Sıralayabiliriz:
Fütüvvet Nedir ?
1- Dostlarla Dil Şakası Yapmak.
2- Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek.
3- Dostların Kusurlarını Araştırmaktan Vazgeçmek.
4- Güvendiğin Kimsenin Evine Davetsiz Gitmek.
5- İkram Edilen Yemeğe Kusur Bulmaktan Vazgeçmek.
6- Ahlâkın Güzelliklerini Benimsemek.
7- Sünnet Olan Bazı Güzel Davranışlar.
8- Dostlarla Kaynaşmak.
9- Eli Açıklık.
10- Eski Sevgiyi Korumak.
11- Müslüman Kardeşlerini Gözetmek.
12- Sofra Âdabına Uygun Davranmak.
13- Dine Aykırı Düşmedikçe Dostları Kırmamak.
14- Dostlarla yardımlaşmak.
15- Acıma konusunda ailesini bırakıp arkadaşlarına öncelik tanımak.
16- Müslüman kardeşlerinin, malını kendi mallan gibi kullanmalarına izin vermek.
17- Misafir ağırlamayı sevmek.
18- Müslüman kardeşlerine saygı göstermek ve onlar için bir şeyler yapmak.
19- Her durum ve pozisyonda doğruluktan ayrılmamak.
20- Gönül zenginliği ve iç huzuru.
21- Müslüman kardeşlerimize şefkat ve varlığımızı onlarla paylaşmak.
22- Allah (cc.) için sevişmek, Allah (cc.) İçin ziyaretleşmek ve bağlantıyı sürdürmek.
23- Kimsesizleri sevmek ve onları güzelce kollamak.
24- Doğru sözlülük ve emaneti yerine vermek.
25- Salihlerin görünüşüne bürünmeden önce içini düzeltmek.
26- Konukseverlik ve misafire ikramda bulunmak.
27- Arkadaşlardan sonra yemek.
28- Malın kalıcı olanı elde tutulanı değil, Allah (cc.) Yolunda harcanılanıdır, görüşünü benimsemek.
29- Din kardeşlerinin sevinçli gününde (nafile) orucu bozmak.
30- Dostlarla iyi geçinmek, onlarla şakalaşmak ve sevinçlerini paylaşmak.
31- Kulun kendini ve kendi işlerini önemsememesi.
32- Tövbeyi sürdürmek ve tövbe edilen yanlışı tekrarlamama kararlılığı göstermek.
33- Allah (cc.) Dostlarına sevgi duyarak Allah'ın (cc.) sevgisini kazanmaya çalışmak.
34- Dostların hatalarını affetmek.
35- Çalışmayı bırakmamak.
36- İnancı düzeltmeye çalışmak.
37- Allah'ın (cc.) yasaklarına saygı göstermek.
38- İnsanların sana nasıl yaklaşmalarından hoşlanıyorsan onlara öyle yaklaşmak.
39- Kalp ve gönülle Allah'a (cc.) göç etmek:
40- Allah (cc.), Rasûlüllah (s.a.v.) veya Allah (cc.) Dostlarıyla sohbet etmek.
41- Kişinin kendisini doğrulukla yükümlü görmesi.
42- Rızk konusunda yüce Allah'ın (cc.) garantisine güvenmek.
43- Genellikle dostlarla uyum İçinde olmak ve onlarla ters düşmemek.
44- Sevilen ve sevilmeyen şeylerde sevdiklerine ters düşmemek.
45- Cenâb-ı hakk'a duada, istekte ve duygularını açmakta edebi korumak.
46- Kulluk âdabını koruyarak halkın sıkıntısını gidermede yardımcı olmak.
47- Kendini hesaba çekmek ve kendini bilmek, yanlış davranışlarla geçirdiği ömrüne üzülmek.
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (cc.) Adıyla
Fütüvvet Nedir ?
Arapça Fetâ; genç, yiğit, delikanlı, mert demektir. Çoğulu fityan ve fitye'dir. Farsça Civanmerd ve bunun çoğulu olan Civanmerdim da aynı anlamdadır. Yiğit bir delikanlıda bulunması gereken üstün vasıf ve meziyetleri ve bunlardan özellikle cömertliği, eli açıklığı İfade eder. Aşağı yukarı Mürüvvet 'le aynı anlama gelir. Erlik, adamlık, insaniyet, karşılıksız iyilik ve yardım, elinin emeği, alnının teriyle geçinen bir kişilik vakarı demektir. Fetâ kelimesi genç delikanlı anlamında Kur'an-ı Kerim'de de geçer. [13] Eski Araplar fetâ terimiyle İdeal olarak zihninde yaşattığı "asil ve tam anlamıyla insan" ı kastetmektedir. Fetâ'nın misafir severliği ve eli açıklığı sonuna kadar, yani kendisinin hiç bir şeyi kalmayıncaya ve büsbütün fakir düşünceye kadar devam eder. Mücadelede de fetâ, arkadaşlan uğruna hayatını ortaya koyar. Fütüvvetin cömertlik açısından örneği Hâtem-i Tâî ve yiğitlik açısından da Hz. Ali (r.a.) dır.
Fütüvvet bir yiğitlik payesi olmuştu ve Peygamber ailesi mensuplan kendilerini, fütüvvetin gerçek temsilcileri sayıyorlardı. Tarihte bir çok devlet adamı ve emirlere bu paye tevcih edilmişti.
Tasavvuf bilginlerine göre fütüvvet, peygamberlerden kalma bir ahlâk ve yaşantı tarzıdır. Onlara göre fütüvvet, kendi nefsini aşağılamak ve başkalarını kendinden üstün bilmek (melâmet) ti. Bunun için başkalannın kusurları karşısında hoşgörülü olmak, sessiz ve sakin kalmak, sonsuz fedakârlık, belâ ve musibetlere katlanmak, iyiliği ve hayn sessiz ve gösterişsiz yapmak, gizlemek, kendi kusur ve kabahatlerini, kötülüklerini gizlememek, halkın rağbetine aldırmamak ve kınamasından korkmamak gibi ilkeleri vardır. Melâmetle fütüvvet, biri teorik, diğeri pratik, biri ideoloji ve hal, diğeri yaşayış ve örgüt olmak üzere aynı şey sayılmıştır. Melâmet ve fütüvvet mensuplarının diğer tasavvuf mensuplanndan farklan, hayat mücadelesinde aktif olmalarıdır. Bunlar, tekkelerde oturup vakıf malı ile geçinmeyi kabul etmezlerdi. Herkesin bir iş güç sahibi olmasını, geçim için kimseye boyun eğmemesini, kimsenin sırtından geçinmemesini, bir yandan nefisleriyle, bir yandan da hayatın güçlükleriyle savaşmalarını şart koşardı.
Fütüvvetin bazı tasavvuf büyüklerince yapılan tanımları şöyledir:
Ebû Abdillah Ahmed Makkarî: Fütüvvet: Gücendiğin kimseye iyilik etmek, sevdiğine ihsanda, iyilikte bulunmak ve sıkıldığın kimseye güler yüzlü olmaktır.
Cüneyd-i Bağdadi: Fütüvvet: İnsanlara bol ihsanda bulunmak ve halka eziyet etmekten el çekmektir.
Ahmed ibn Hanbel: Fütüuvet: Korktuğun şey olan cehennem için, arzu ettiğin şey olan nefsinin istek ve arzulanndan vazgeçmektir.
Fütüvvet: Cömertlik ve ikramda bulunmak, daima başkalarının işlerini düzeltmeye çalışmak ve faydasına koşmaktır. İyilik yapmak, insanlann gizli şeylerini örtmek ve kötülükleri affetmektir. Sevdiğine ihsanda bulunmak ve başkalannı kendine tercih etmektir.
Kısaca fütüvvet her kötülüğü bırakmak, her durum ve pozisyonda bütün güzel huylan yaşamaktır.
Seyyid Abdülhakim Arvâs: [14] Fütüvvetin en üstünü ve en mükemmeli, kâinatın efendisi, ceza gününün şefaatçisi, Rasûllullah'a (s.a.v.) mahsustur ki, o günde herkesin. " Nefsim ! Nefsim !" diyerek kendi halleriyle meşgul ve telâş içinde oldukları o dehşet anında: "Ümmetim! Ümmetim !" niyazını, şefaat kapılarının anahtarı yapacak ve kalplerin mahşer korkusuyla müthiş bir ıstırap içinde titrediği o vakitte, asla kendi mübarek nefislerinin derdine düşmeyerek, ümmetinin başlan üstüne koruma kanatlannı açacak ve bütün mahşer arsasını fütüvvet gölgesinin muhafazası altına alacaktır.
Ayrıca Peygamber (s.a.v.) Efendimizin; " Ben yiğidim, yiğit oğluyum, yiğit kardeşiyim " diyerek kendisi ile birlikte büyük atası Hz.İbrahİm (a.s)'a ve kardeş edindiği Hz.Ali (r.a.)'a fütüvvetle övdüğü, bir başka sözünde: " Ali'den başka yiğit, Zülfikar'dan başka kılınç yok ?" dediği nakledilir.
Birinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkelerinin Açıklamaları Şöyledir:
1. Dostlarla Dil Şakası Yapmak:
Dostlarla dil şakası yapmak ve onların ihtiyaçlarını gidermek konusunda Enes ibn Malik (r.a.) Peygamber (s.a.v.) Efendimizin şu buyruğunu aktarır:
" Bir kimse bir mü'mine iltifatta bulunur ve onun küçük ya da büyü/c dünyevi bir ihtiyacını gide-rirse, kıyamet gününde Allah (cc.) onun emrine bir hizmetçi vermeyi kendisine bir borç bilir. " [15]
2. Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek:
Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyi ve onu cezalandırmayı bırakarak kötülüğe iyilikle karşılık verme konusunda Ebü'l-Ahvas babasından şöyle aktarır; babası der ki: Peygamber (s.a.v.) Efendimize: " Ey Allah (cc.) 'nun elçisi! Kendisine uğradığım ve bir ihtiyacımı gidermesini istediğim bir adam benim ihtiyacımı gidermez de bana uğrayıp aynı şekilde bir ihtiyacını gidermemi isterse, kendisine aynı şekilde davranabilir miyim? " diye sordum. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: " Hayır " cevabını verdiler.
3. Dostların Kusurlarını Araştırmaktan Vazgeçmek:
Dostların kusurlarını araştırmaktan vazgeçme konusunda Hz. Muavye (r.a.) şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular: " Eğer Müslümanlann kusurlannı ve gizli yanlarını araştırırsan onların bozulmalarına ya da bozulmaya yüz tutmalarına neden olursun. "[16]
4. Güvendiğin Kimsenin Evine Davetsiz Gitmek:
Güvendiğin kimsenin evine davetsiz gitmek konusunda Ebû- Hüreyre (r.a.) şöyle der: Hz. Ebü Bekir ve Hz. Ömer (r.a.) oturuyorlardı, o sırada Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yanlarına çıkageldiler ve onlara:
" Sizi burada oturtan neden nedir ?" diye sordular. Onlar da:
" Ey Allah (cc.) 'in elçisi ! Seni hak peygamber olarak gönderen Allah (cc.) 'a yemin ederiz ki, bizi burada oturtan neden açlıktır, " cevabını verdiler. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de:
" Nefsim kudret elinde olan Allah (cc.) 'a yemin ederim ki, beni dışarı çıkartan da açlıktan başka bir şey değildir." buyurdular ve eklediler:
" Siz falanın evine gidiniz. "[17] Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: Adı geçen kimse Ensar'dan biri idi.
5. İkram Edilen Yemeğe Kusur Bulmaktan Vazgeçmek:
İkram edilen yemeğe kusur bulmaktan vazgeçmek konusunda Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) hiç bir yemeğe kusur bulmamıştır. İştahı çekerse yer, iştahı çekmezse yemezdi. [18]
6. Ahlâkın Güzelliklerini Benimsemek:
Ahlâkın güzelliklerini benimsemek gerekir. Çünkü böyle yapmak cennetliklerin işlerindendir. Enes (r.a.) den aktarıldığına göre o bir keresinde hastalanmıştı, dostlarından bazılan ziyaretine geldiler. Bunun üzerine hizmetçisi olan hânıma dedi ki:
" Bir ekmek parçası da dostlarıma ver. " Zira ben Rasûlüllah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu işittim: " Ahlâkın güzelliklerini benimsemek cennetliklerin davranışlarındandır. " [19]
7. Sünnet Olan Bazı Güzel Davranışlar:
İbn Ömer (r.a.)'in Peygamber (s.a.v.) Efendimizden aktardığına göre O, şöyle buyurmuştur:
" Ahlâkın güzelliklerinden birisi, Allah (cc.) için ziyaretleşmektir. Ziyaret edilene düşen de Müslüman kardeşine kolayca bulabileceği bir şeyler ikram etmektir. Yanında bir yudum su dışında bir şey olmasa da onu ikram etmelidir. Eğer kolayca bulabildiği bir şeyi Müslüman kardeşine ikram etmekten çekinirse, o gün ve gece boyunca sürekli Allah (cc.) 'm öfkesiyle karşı karşıya kalır. " [20]
8. Dostlarla Kaynaşmak:
Dostlarla kaynaşmak konusunda Câbir (r.a.) in aktardığına göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: " Mü'min, kendisiyle kaynaşılan, çevresine sıcak ve samimi duygularla yaklaşan kimsedir. Kaynaşmayan ue kaynaşılmayan kimsede hayır yoldur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır. " [21]
9. Eli Açıklık:
Eli açıklık konusunda Hz. Aişe (r.a.) den rivayet edildiğine göre o şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular: "Cennet, cömertlerin yurdudur. " [22]
10. Eskî Dostluğu Korumak:
Bu konuda Hz. Aişe (r.a.) den rivayet edildiğine göre o şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
" Allah (cc.) eski dostluğu korumayı sever. " [23]
Müslüman kardeşlerini gözetmek: Müslüman kardeşlerini koruyup gözetmek konusunda İbn Abbas, ibn Zübeyr (r.a.)'e hediye götürmüş ve ona şöyle demiştir: Rasûlüllah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduklarını işittim:
" Yanındaki komşusu aç yatarken kendisi tok olan mü'min değildir. " [24]
11. Sofra Adabına Uygun Davranmak:
Sofra âdabına uygun davranma konusunda Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle der Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: " Hiç biriniz Müslüman kardeşinin lokmasına göz dikmesin."
12. Dine Aykırı Düşmedikçe Dostları Kırmamak:
Bu konuda ibn Abbas (r.a.) şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
" İmandan sonra aklın başı, hakkı terk etme sınırına girmeyen konularda halkı kırmamaktır. " [25]
13. Dostlarla Yardımlaşmak:
Dostlarla yardımlaşma konusunda Ebû Saîd e'1-Hudrî şöyle anlatır: Bir adam Peygamber (s.a.v.) Efendimize bir yemek yaptı, O'nu ve arkadaşlarını yemeğe davet etti. Yemek sofraya konulunca topluluktan birisi: " Ben oruçluyum" dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
" Kardeşiniz sizi yemeğe davet etti ve zahmete katlandı. İstersen orucunu şimdi ye, daha sonra yerine bir gün tut. [26]
14. Acıma Konusunda Ailesini Bırakıp Arkadaşlarına Öncelik Tanımak:
Bu konuda Hz. Ali'nin (r.a.) anlattığına göre Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kızı Hz. Fatıma (ra.), babasından bir hizmetçi ister. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.):
" Soffa'da barınanları karınaları açlıktan içine göçmüş halde bırakayım da sana bir hizmetçi tahsis edeyim öyle mi ?" buyururlar. [27]
Müslüman kardeşlerinin, malını kendi malları gibi kullanmalarına izin vermek: Bu konuda Zühri'nin ibn Müseyyeb'den aktardığına göre Rasûlüllah (s.a.v.) Ebû Bekir (r.a.)'in malını kendi malı gibi kullanırdı.
15. Misafir Ağırlamayı Sevmek:
Misafir ağırlamaktan hoşlanma konusunda Akaba ibn Amir'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki;
" Kendilerine misafir gelmeyen ve misafir ağırlamayan topluluk, kötü bir topluluktur. "[28] Yine aynı kanaldan gelen rivayete göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
" Misafir kabul etmeyen kimsede hayır yoktur."
16. Müslüman Kardeşlerine Saygı Göstermek Ve Onlar İçin Bir Şeyler Yapmak:
Müslüman kardeşlerine saygı göstermek ve onlar için bir şeyler yapmak konusunda Vasile İbn Hattâb e'1-Kuraşi'nîn şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in mescîdde yalnız bulundukları sırada bir adam mescide girdi, onu gören Peygamber (s.a.v.) yerinden kımıldadı. Bunun üzerine yanındakiler tarafından:
" Ey Allah (cc.) 'in elçisi! Yer geniş, denildi. Bunu işiten Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
" Mü'minin hakkı vardır." buyurdular.
17. Her Durum Ve Pozisyonda Doğruluktan Ayrılmamak:
Davranıştan gözden geçirerek yanlışlar varsa düzeltmeye çalışıp doğruluktan aynlmamak konusunda Urve'den nakledildiğine göre o şöyle anlatır: Süfyan ibn Abdillah e's-Sakafi Peygamber (s.a.v.) Efendimize şöyle dedi:
" Bana İslâm'da öyle bir söz söyle ki, onu senden sonra hiç kimseye sormayayım. " Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de kendisine şu tavsiyede bulundular:
" Allah (cc.)'a inandım de, sonra dosdoğru ol. "[29]
18. Gönül Zenginliği Ve İç Huzuru:
Gönül zenginliği ve iç huzuru konusunda Ebû Saîd e'1-Hudrî'den rivayet edildiğine o şöyle der: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
"Ümmetimin ileri gelenleri cennete ibadet ve tâatları ile değil de Yüce Allah'ın merhametı, gönül zenginlikleri ve iç huzurları ile girdiler. " [30]
19. Müslüman Kardeşlerimize Şefkat Ve Varlığımızı Onlarla Paylaşmak:
Bu konuda Ebû Saîd e'1-Hudrî şöyle anlatır: Bir ara Peygamber (s.a.v.) Efendimizle birlikte bir yolculukta bulunuyorduk, ansızın Rasûlüllah (s.a.v.)'ın huzuruna bineği üzerinde bir adam çıkageldi. Gözlerini sağa sola gezdiriyordu. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
" Kimin fazla bineği varsa bineği olmayana, kimin fazla azığı varsa azığı olmayana versin. " [31] Ebû Saîd e'l-Hudrî der ki: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu şekilde malları art arda sıraladı, öyle ki fazlalıklarda hiç birimizin hakkı yok sanmıştık.
20. Allah (cc.) İçin Sevişmek, Allah (cc.) İçin Ziyaretleşmek ve Allah (cc.) İçin Bağlantıyı Sürdürmek:
Bu konuda Şu'be, Ya'la ibn Atâ'nın şöyle dediğini aktarır: Ben Velid ibn Abdirrahman'dan hadis aktardığı Ebû İdris e'l-Havlânî'nin rivayet ettiği bir hadisle ilgili olarak şöyle dediğini işittim: Ben Ubâde ibn Sâmit'e rasladım ve bana şöyle dedi: Sana Allah Taâlâ'dan işittiğim Peygamberi (s.a.v.)'ın diliyle açıkladığı kelâmından başka bir şey aktarmıyorum:
" Benim için sevişen, benim için ziyaretleşen ve benim için ilişkilerini koparmayan iki kişi sevgimi hak etmişlerdir. " [32]
21. Kimsesizleri Sevmek Ve Onları Güzelce Kollamak:
Kimsesizleri sevmek ve onları güzelce kollamak konusunda Abdullah ibn Amr'in rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur;
" Allah Taâlâ'nın en sevdiği şey, kimsesizlerdir. " Oradakiler dediler ki:
" Ey Allah'ın elçisi i Onlar kimlerdir? " Buyurdular ki:
" Dinleriyle kaçanlardır. Kıyamet gününde onlar, Meryem oğlu İsâ aleyhisselâm'a götürüleceklerdir. " [33]
22. Doğru Sözlülük Ve Emaneti Yerine Vermek:
Doğru sözlülük ve emaneti yerine vermek konusunda yine Abdullah ibn Amr'in rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
" Dört şey vardır ki, bunlar sende olursa dünyadan kaybettiklerinin hiçbir önemi olmaz. Bunlar: Emaneti korumak, doğru sözlülük, güzel ahlâk ve helal lokmadır. "[34]
23. Salihlerin Görüntüsüne Bürünmeden Önce İçini Düzeltmek:
Bu konuda Mâlik ibn Dinar'ın Hasen'den rivayet ettiğine göre Hasen şöyle anlattı: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in şöyle buyurduğu bana kadar gelmiştir:
" Sofu sadece kalpleriniz temizken giyiniz. Bir kimse kalbi kötülük ue bozuk fikirlerle doluyken sof giyerse, gökyüzünün Cebbâr(dediğini zorla yaptıran)'ı onu dışarı atar. "[35]
Konukseverlik ve misafire ikramda bulunmak: Konukseverlik ve misafire ikramda bulunmak konusunda Ebû Hüreyre (r.a.) den rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
" Bir kimse Allah (cc.) a ve âhiret gününe inanıyorsa, misafirine ikramını güzelce yapsın. "[36]
24. Yemeği Arkadaşlardan Sonra Yemek:
Arkadaşlardan sonra yemek konusunda Ca'fer ibn Muhammed'in babasından rivayet ettiğine göre o şöyle der: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir toplulukla yemek yedikleri zaman en son yeyen kendileri olurlardı.
25. Malın Kalıcı Olanı Elde Tutulanı Değil, Allah (cc.) Yolunda Harcanılanıdır, Görüşünü Benimsemek:
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin bu görüşte olduğu konusunda Amr İbn Şürahbil'in Hz. Âişe (r.a.) den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.)'a bir koyun hediye edildi, o da koyunu çevresindekilere bölüştürdü. Dedim ki:" Sadece boynu kaldı." Bunun üzerine buydular ki:
" Her tarafı kaldı ancak boynu kalmadı."
26. Din Kardeşlerinin Sevinçli Gününde (Nafile) Orucu Bozmak:
Din kardeşlerinin sevinçli gününde (nafile) orucu bozmak konusunda Nâfi'in ibn Ömer'den rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
" Bir kimse oruçlu iken Müslüman kardeşinin yanına gittiğinde isterse orucunu bozsun. " [37]
27. Dostlarla İyi Geçinmek, Onlarla Şakalaşmak Ve Sevinçlerini Paylaşmak:
Dostlarla iyi geçinmek, onlarla şakalaşmak ve sevinçlerini paylaşmak konusunda Hüseyn ibn Zeyd'den rivayet edildiğine göre o şöyle der: Ca'fer ibn Muhammed (Ca'fer-i Sadık)'e dedim ki:
" Kurbanın olayım, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'de şakalaşma var mıydı ? " Dedi ki:
" Allah Taâlâ O'nu, şakalaşmada büyük bir ahlâkla vasıflandırdı. Allah Taâlâ (diğer) peygamberlerini kendilerinde sertlik, nefret ve öfke bulunduğu halde gönderdi, oysa Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'i kendisinde şefkat ve merhamet bulunduğu halde gönderdi. O'nun ümmetine olan şefkat ve merhamet belirtilerinden biri de onlarla şakalaşmasıydı. Bunun nedeni içlerinden herhangi birinin kendisine bakamayacak kadar saygı göstermesini önlemekti.
Ca'fer ibn Muhammed daha sonra şöyle devam etti: Bana babam Muhammed, babası Ali'den, o da babası (Hüseyin)'nden (Allah (cc.) hepsinden de razı olsun) aktardığına göre o, (dedem Hüseyin) şöyle demiştir: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyururlardı:
" Allah Taâlâ Müslüman kardeşlerine surat asana öfke duyar. " [38]
Kulun kendini ve kendi işlerini önemsememesi: Kulun kendini ve kendi işlerini önemsememesi, yaptıklarının karşılığını beklememesi konusunda Muhammed ibn Abdillah er Râzi'nin şöyle dediğini işittim: Abdullah ibn Abbas ibn Ata'ya (r.a.), Allah'ın (cc.) öfkesine en yakın davranışın ne olduğu soruldu. O da: Kişinin kendi nefsini ve yaptıklannı dikkate almasıdır. Bundan daha kötüsü de yaptıklannın karşılığını beklemektir, cevabını verdi.
28. Tövbeyi Sürdürmek ve Tövbe Edilen Yanlışı Tekrarlamama Kararlılığı Göstermek:
Tövbeyi sürdürmek ve tövbe edüen yanlışı tekrarlamama kararlılığı göstermek konusunda Mansur ibn Abdillah el Hirevi'den Ebu'l-Hüseyin el Müzeyyin'in şöyle dediğini İşittim: " Tövbenin geçerliliği üç şeye bağlıdır. Bunlar: Geçmişten pişmanlık duymak, tövbe edilen yanlışa geri dönmeme konusunda azimli olmak ve İşlenen günah yakından bilindiği ama yapılan tövbenin kabul mü edileceği yoksa yüzüne mi çarpılacağı kesin bilinmediği için bu yanlış hatırlandığında kalbin ürpermesidir.
29. Allah (cc.) Dostlarına Sevgi Duyarak Allah'ın (cc.) Sevgisini Kazanmaya Çalışmak:
Allah (cc.) dostlarına sevgi duyarak Allah'ın (cc.) sevgisini kazanmaya çalışmak konusunda
Abdü'l Vahid İbn Bekre'l-Veresânî, Kannâd ve Ebû Musa ed-Debîli kanalıyla aktarıldığına göre adamın biri Ebâ Yezid-i Bistâmi'ye:
" Bana bir iş göster ki onunla Allah'a (cc.) yaklaşayım, " der. Ebâ Yezid-i Bistâmi ise şöyle cevap verir:
" Allah dostlarını seversin ve sana karşı sevgi duymalan için onlara karşı sevgi beslersin, Allah Taâlâ günde ve gecede yetmiş kez dostlannın kalbine bakar, belki dostlarından birinin kalbinde senin ismini görür de seni sever ve affeder. "
30. Dostların Hatalarını Affetmek:
Dostların hatalarını affetmek, kusurlarını yüzlerine vurmamak ve günah işlediklerinde onlar için af dilemek konusunda Ebü'l-Ferec es-Sâiğ, Hüseyin ibn Sehl, Ahmed ibn Ömer er-Râzi, Ali ibn Salih kanalıyla İmran ibn Musa ed-Debili, babasının şöyle dediğini işitmiştir. Yusuf ibn Hüseyin Ebâ Yezid-İ Bistâmi'ye gelerek:
" Kiminle sohbet etmemi emredersin ? " diye sordu. O da şöyle cevap verdi:
" Hastalandığın zaman seni kim ziyaret ediyor ve günah işlediğin zaman senin için kim tövbe ediyorsa onunla sohbet et. " Bu anlamı içeren şu şiiri de söyledi:
Hastalandığın zaman gelir seni ziyaret ederiz. Günah işlediğin zaman senin için tövbe ederiz.
31. Çalışmayı Bırakmamak:
Ebû Bekre'r-Râzî'nin Ebû Osman el-Ademi'den onun da İbrahim rel-Havvas'tan işittiğine göre tevekkül bağını sağlamlaştırmadıkça kulun çalışmayı bırakmaması ilkesiyle ilgili olarak ibrahim el-Havvas şöyle demiştir: Sûfî'nin çalışmayı terkedecek bir mevkiye gelip de kendisini çalışmaktan alıkoyan ve çalışmayı bırakması istenen bir pozisyonu olmadıkça, çalışmaya devam etmesi daha doğrudur. İhtiyaçlar sürdükçe ve ihtiyaçlara karşı kendisinde bir isteksizlik belirmedikçe çalışmak ve kazanmak onun için daha uygun, daha yerinde bir davranış ve daha helal bir kazanç olur. Çünkü çalışmayı bırakmak törenler, teşrifatlar ve gelenekler sınırlarını aşanlar içindir.
32. İnana Düzeltmeye Çalışmak:
Ebû Bekre'r-Râzi'nin Hayru'n-Nesac'dan, onun da Ebû Hamza'dan işittiğine göre Allah'la (cc.) arasındaki hal ve davranışlannda inancını düzeltmek ilkesiyle ilgili olarak Ebû Hamza şöyle demiştir: " Tevekküle inandığım halde aç karına çöle girip de yanımda bulundurduğum azığım, açlığım olmazsa Allah'tan (cc.) utanırım."
33. Allah'ın (cc.) Yasaklarına Saygı Göstermek:
Muhammed ibn Şâzân'ın işittiğine göre Ali İbn Musa et Tahranı Allah'ın (cc.) yasaklarına saygı göstermek ilkesiyle ilgili olarak şöyle demiştir: " Abdullah ibn Mervan'dan bir fels (metal para) kirli bir kuyuya düşmüştü. Onu çıkarmak için on üç dinar harcadı. Kendisine neden böyle yaptığı sorulunca da, üzerinde Allah'ın (cc.) ismi yazılıydı ona saygımdan dolayı böyle yaptım, " cevabını verdi.
34. İnsanların Sana Nasıl Yanaşmalarından Hoşlanıyorsan Onlara Öyle Yaklaşmak:
Bu ilkenin temeli Peygamber (s.a.v.) Efendimizin söylediği rivayet edilen şu mübarek sözüdür:
" Kendin için istediğini insanlar için de iste ki, (gerçek) mü'min olasın. " [39] Bir başka sözünde de şöyle buyurur:
" Kendine verilmesini istediğini insanlara ver. " Ebû Bekre'r-Razi, Saîd es-Süfi'den, kendisine: " Bana tavsiyede bulun" diyen birine: " İnsanların senden ihtiyacları giderildiği kadar sen de onlardan ihtiyacını gider," dediğini işitmiştir.
35. Kalp ve Gönülle Allah'a (cc.) Göç Etmek:
Kalp ve gönülle Allah'a (cc.) göç etme ilkesinin temeli şu âyet-i kerimeye dayanır:
Lut ona inandı ve "Doğrusu ben Rabbime göç ediyorum" dedi [40] Ebü't-Tayyibe'ş-Şirâzi Ebû Bekre't-Tamestâni'nin şöyle dediğini işitmiştir: " Bizden birisi kitap ve sünnete sarılır, nefsinden, halktan ve dünyadan uzaklaşır, kalbi ve gönlüyle Allah (cc.) 'a göç eder ve göçünde doğruluktan ayrılmazsa, fütüvvette hedefe ulaşır. Ancak uzaklaştığı şeylerden birine dönerek bu ilkeyi çiğnerse, o zaman durum değişir. " Bu konuda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
" Kişinin göçü, hedefine yöneliktir. " [41]
36. Allah (cc.), Rasûlüllah (s.a.v.) veya Allah (cc.) Dostlarıyla Sohbet Etmek:
Bu ilkesiyle ilgili olarak Ebû Osman el Hîrî şöyle der: Kimin Allah'la (cc.) sohbeti doğru ise, O'nun kitabını üzerinde düşünerek okuması, O'nun kelâmını bütün diğer sözlere tercih etmesi, âdap ve buyruklarına uyması, muhatabı bulunduğu kurallarını çiğnememesi gerekir. Kimin Rasûlüllah (s.a.v.) la sohbeti doğru ise, O'nun ahlâk ve davranışlanna, sünnet, ve âdabına, davranış ve yaşantılarına uyar. Yapacağı ve bırakacağı işlerde sünneti göz önünde bulundurur. Kimin de Allah (cc.) dostlarıyla sohbeti doğru ise, onların yaşantılarını örnek alır, yollarından gider, edeplerini benimser ve davranışlarını taklit eder. Artık bu dereceden daha aşağı düşen de, helak olanlardandır.
37. Kişinin Kendisini Doğrulukla Yükümlü Görmesi:
İnsan böylece kendini meşgul ederek diğer insanların durumlarıyla ilgilenme fırsatı bulamaz. Ebû Bekre't-Tamestâni'den bana aktarıldığına göre o, bu ilkesiyle ilgili olarak şunları söylemiştir: 'Allah (cc.) 'la arasında geçenlerde doğru olmaya çalışan herkes, Allah'la (cc.) arasındaki bu doğruluğu gerçekleştirmeye çalışmaktan, Allah'ın (cc.) yaratıklarıyla meşgul olmaya fırsat bulamaz. '
38. Rızk Konusunda Yüce Allah'ın (cc.) Garantisine Güvenmek:
Ahmed ibn Muhammed ibn Zekeriya Ali ibn ibrahim'in o da İbrahim ibn Şeyban'ın o da Sehl ibn Abdillah'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiştir: ' Bir kimse Allah (cc.) kendisine garanti verdikten sonra hâlâ rızkı için endişe ederse, Allah (cc.) katında onun hiç bir değeri yoktur. '
39. Genellikle Dostlarla Uyum İçinde Olmak Ve Onlara Ters Düşmemek:
Ebü'l-Abbas Ahmed ibn Muhammed en Nesevî, Ahmed ibn Atâ, Ali ibn Ca'fer ve Ahmed ibn İbrahim e's Sûri'nin işittiklerine göre Müseyyib ibn Vazıh, bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle demiştir: Kendisine:
" Haydi kalk, " dediğinde:
" Nereye ? diyen hiç kimse senin kardeşin değildir. "
40. Sevilen Ve Sevilmeyen Şeylerde Sevdiklerine Ters Düşmemek:
Abdü'l Vahid ibn Bekr, Abdullah ibn Ahmed en-Nâkid ve Ahmed ibn Sult, Bişr ibn Hâris'in bu ilkeye ilişkin şu sözünü işitmişlerdir: Sevdiğinin kendisine öfkelendiğini sevmek, mürüvvetten, yani mertlik ve yiğitlikten değildir.
Bu ilkesiyle ilgili olarak şu şiiri söyledim:
Düşmanlarıma benzedin seni sevmeye devam ettim.
Çünkü senden aldığım zevk onlardan aldığım zevkti.
Sen beni küçük gördün diye ben de kendimi küçük gördüm.
ikramda bulunduklarım arasında seni hor görenler yoktur.
41. Cenâb-ı Hakk'a Duada, İstekte Ve Duygularını Açmakta Edebi Korumak:
Muhammed ibn Abdillah, Saîd ibn Osman el-Abbas'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiştir: Fakirlikte yaya olarak yetmiş kez hacca gittim, bir ara tavaf ederken dilimden: " Sevgilim " kelimesi dökülüverdî. Ansızın
boşluktan bir ses: " Sen miskinliğe razı değilsin ki, sevgi iddiasında bulunasın." dedi. Bunun üzerine baygın düştüm. Ayıldığımda: " Miskinin ! Miskinin ! Miskinin !" demekteydim.
42. Kulluk Âdabını Koruyarak Halkın Sıkıntısını Gidermede Yardımcı Olmak:
Muhammed ibn Abdillah el-Aziz Yusuf İbn Hüseyin'den Zün-Nun'un bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini İşitmiştir: Marifet sahiplerinin belirtisi, şu üç ilkeyi benimsemeleridir: Canlıların sıkıntılarını gidermek, zikredenler topluluğunda Allah'ın (cc.) nimetlerini yaymak ve ariflerin diliyle Allah'a (cc.) yöneltmek.
43. Kendini Hesaba Çekmek:
Ebû Hüseyne'l-Fârisi, Ahmed İbn Ali'nin şöyle dediğini işitmiştir: Bu ilkesiyle ilgili olarak Kettâni der ki: Bana Rakka'lı bir adam hakkında şöyle anlatıldı. Adam nefsini hesaba çekmekteydi. Bir gün baktı ki, altmışına girmiş, yaşadığı günleri hesapladı, gördü ki, yirmi bir bin beş yüz gün olmuş. Bir çığlık attı ve bayılıp düştü. Ayıklığında şöyle dedi: Yazıklar olsun ! Her güne bir günah olmak üzere Yüce Allah'ın huzuruna yirmi bir bin beş yüz günahla çıkacağım, oysa benim her güne on bin günahım var halim nice olur ? diye bağırdı ve ikinci kez bayıldı. Kendisini sarstılar, baktılar ki, adam ölmüştü.
İKİNCİ BÖLÜM
" İkinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
- İç ve Dışta Allah (cc.) Korkusunu Korumak.
- Aç Kalarak Şeytandan Kaçınmak.
- Zikrin, Kulun İç ve Dışına Etkisi.
- Allah'ın (cc.) Garantilediğine Güvenmek ve Emrettikleriyle Uğraşmak.
- Her İki Dünyada da Hiç Bir Şeyin Seni Allah'tan (cc.) Alıkoymaması.
- Organları Koruyarak ve Anlamlı Şeylerle Meşgul Ederek Kalbi Düzeltmeye Çalışmak.
- 7. Gücü Yeterken Affetmek.
- İnsanların Kusurlarını Bırakarak Kendi Kusuruyla Uğraşmak.
- Zikirleİçi, İbadetle de Dışı Diriltmek.
- Sevenin, Sevdiğinin Bütün İsteklerine Uyması.
- Dostları Azarlamak Yerine Onları Bağışlamak.
- Halka Karşı İyi Zanda Bulunmak ve Onlara Saygıyı Korumak.
- 13.Dostlara Öğüdü Yaygınlaştırmak ve Onlara Öğütlediği Konularda Kendi Eksiklerini Bilmek.
- Hikmet Sahiplerinin Sözlerinden İşittiklerini Kabul Etmek.
- Şefkatli Olmak ve Başkalanna Öncelik Tanımak.
- Seriyye's-Sakatî'nin Bildirdiği Beş Ahlâk İlkesi.
- Allah'ı (cc.) Tanıdıktan Sonra O'nun Uğrunda İşkenceye Katlanmak.
- Belâ Karşısında Şikâyetten Vazgeçip Sükûnet ve Gönül Hoşluğuyla Karşılamak.
- Yoksulluğa Alışmak ve Yoksullukla Sevinmek.
- Her Durum ve Pozisyonda Yaltaklanmayı Bırakmak.
- Kâinat Tümüyle Kendisinin Olan Allah'a (cc.) Kul Olabilmek İçin Kâinattan ve İçindekilerden Hür Olmak.
- Efendisine Hizmetten Dolayı Sevinmek, Neşe Duymak ve Bunu Gözünün Nuru Saymak.
- Özel Durumlarında ve İşlerinde Kulun Kendisini İlgilendiren Şeylerle Uğraşması.
- Her Türlü Durumda Fakirlik Âdabından Ayrılmamak.
- Hal Sahibinin Bulunduğu Konuma Göre Hallerden Bahsetmek.
- Kulun, geçmişteki yanlışlarını ve efendisine karşi gelişlerini bildikten sonra Allah (cc.) korkusundan ayrılmaması.
- 27. Kulu, Allah'la (cc.) Birliktelikten Hiç Bir Şeyin Alıkoymaması.
- Kulun, Durum ve Zamanlarını Göz Önünde Bulundurması ve Hiç Birini Boşa Harcamaması.
- Kulun, Tövbeye Devam Etmesi ve Kabul 0lunmama Tehlikesini Göz Önünde Bulundurması.
- Doğruluktan Ayrılmamak ve Konumlara Fazla Güvenmemek.
- İyilerle Görüşmek ve Kötülerle Beraberlikten Kaçınmak.
- Kulun,İlmiyle Allah'ı (cc.) Tanımayı Amaçlaması.
- Dünyada Kalma Hırsıyla Hileyi Bırakmak,
- Sevenin, Sevgisinden Hiç Bir Şekilde Kurtulamaması.
- Kendisine Geleni Kabul Etmek, Gelmeyenin Peşine Düşmeyi Bırakmak.
- Bir Yanılgısından Dolayı Öğrenciyi Bırakmamak ve İyiliklerinden Dolayı Yabancıyı Kabul Etmemek.
- Mümkün Oldukça Kulluk Adabından Ayrılmamak.
- Gittiği veya Geldikleri Zaman Dostlar ArasındaRahat Davranmak.
- İşlerle Uğraşırken Ağırlıklara Katlanmak.
- Zikredenlere Alçakgönüllülük Göstermek ve Öğüt Verenlerden Gerçeği Kabul etmek.
- Kulun, Bütün Çabalarında Rab'bine (cc.) Başvurması ve Yaratıklar Yerine Yaratana Güvenmesi.
- Vermenin de Almanın da Allah'tan (cc.) olduğunu düşünmek.
- Her Durumda HalkaŞefkat Göstermek.
- Bir Zenginin Bir Fakirden Hiçbir Sebeple Hizmet Beklememesi.
- Kulun her durumda kendinde eksiklik görmesi, içinde bulunduğu durumdan asla memnun olmaması.
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla
İkinci Bölümde Yer Alem Fütüvvet İlkelerinin Açıklamaları İse Şöyledir
1. İç ve Dışta Allah (cc.) Korkusunu Korumak:
Ebû Hüseyne'l-Fârisi İbn Aleviye'de Yahya ibn Muaz er-Râzi'nin bu ilkeye ilişkin şöyle dediğini işitmiştir; Allah (cc.) korkusu iki şekilde olur; biri dışta, diğeri de içtedir. Dışta olanı tüm davranışlarının Allah (cc.) için olması, içte olanı ise, kalbine Allah'tan (cc.) başka hiçbir şeyi sokmamandır.
2. Aç Kalarak Şeytandan Kaçınmak:
Ebû Hüseyne'l-Fârisi İbn İsâm'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiştir: Bir kimse aç kalır da açlığı bilgiyle olursa, şeytan ona yaklaşmaz.
3. Zikrin, Kulun İç ve Dışına Etkisi:
Dışına etkisi Allah (cc.) 'na saygı ve huşu, içine etkisi ise Allah'tan (cc.) gelene razı olmaktır. Cafer ibn Muhammed İbn Naşir, Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şu açıklamada bulunduğunu işitmiştir: Allah'ın (cc.) öyle kulları vardır ki, Allah'ın (cc.) azametini andıklan zaman O'ndan ayn kalmaktan ve O'nun heybetinden eklemleri ayrılır. Onlar; açık sözlü, güzel konuşan, zeki, Allah'ı (cc.) ve O'nun günlerini bilenlerdir.
4. Allah'ın (cc.) Garantilediğine Güvenmek ve Emretükleriyle Uğraşmak:
Ebû Hüseyne'l-Fârisi'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işittim: Yüce Allah'ın (cc.) garantilediği rızkını önemseme, üslendiğin görevi yapmaya çalış. Zira böyle yapmak Allah (cc.) katında ikram görenlerin ve fütüvvet sahibi olanların davranışlarıdır.
5. Her İki Dünyada da Hiç Bir Şeyin Seni Allah'tan (cc.) Alıkoymaması:
Hüseyin ibn Hemdân babasından Rabiatü'l-Adeviyye'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Allah'ım (cc.)! Benim dünyadayken dünya'dan istediğim senin zikrin, âhirette ise seni görmektir. Daha sonra bana ne istersen yaparsın.
6. Organları Koruyarak ve Anlamlı Şeylerle Meşgul Ederek Kalbi Düzeltmeye Çalışmak:
İbn İsam Sehl ibn Abdiliah et-Tusteri'nin bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Organlarını koruyan hiçbir kul yoktur ki, Allah (cc.) onun kalbini korumasın. Allah'ın (cc.) kalbini koruduğu hiçbir kul yoktur ki, Allah (cc.) onu emin kılmasın. Allah'ın (cc.) emin kıldığı hiçbir kul yoktur ki, Allah (cc.) onu kendisine uyulan önder yapmasın. Allah'ın (cc.) kendisine uyulan önder yaptığı hiçbir kul yoktur ki, Allah {cc.) onu halkına rehber yapmasın.
7. Gücü Yeterken Affetmek:
Ali ibn Ab-di'l Hamid el-Gudârî, Seriyye's-Sakâtî'nin bu ilkeye ilişkin şu sözünü işitmiş: Bir kimse öcünü alabilecekken affederse, Allah'ta (cc.) onu cezalar verebilecekken affeder.
8. İnsanların Kusurlannı Bırakarak Kendi Kusuruyla Uğraşmak:
İbn Osman, Zü'n-Nûn-i Mısri'nin (Allah (cc.) her ikisine de rahmet eylesin) bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Bir kimse insanların kusurlarına dikkat ederse, kendi kusurlarına kör olur. Bir kimse kendi kusurlarına dikkat ederse, insanların kusurlarına kör olur.
9. Zikirle İçi, İbadetle de Dışı Diriltmek:
Hüseyin ibn Aleviyye, Yahya ibn Muaz'm bu fütüvvet ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Allah (cc.) gönlü yaratmış, canlılığını kendini anmaya bağlamış, organlan yaratmış, onların canlılığını da kendine itaate bağlamıştır. Dünyayı yaratmış, ondan kurtuluşu ondakileri terke bağlamış, âhireti yaratmış, ondan faydalanmayı da ona yönelik davranışlara bağlamıştır.
10. Sevenin, Sevdiğinin Bütün İsteklerine Uyması:
Ali ibn Muhammed el-Kazvini es-Sûfi, Ebü'l Hüseyin el-Mâliki'nin bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak şunları söylediğini işitmiş: Ebü'l Hüseyn en-Nûri, Ebü'l Kasım el-Cüneyd ibn Muhammed'e gelerek şöyle dedi:
" Haber aldığıma göre sen her konuda konuşuyormuşsun, istediğin bir konuda konuş da ben de sana eklemede bulunayım. " Bunu işiten Ebü'l-Kâsım:
" Sana hangi konuda konuşayım? " diye sordu. Ebü'l-Hüseyn:
" Sevgi konusunda, " dedi. Ebü'l-Hüseyn:
" O zaman sana bir hikaye anlatayım, dedi ve başladı anlatmaya:
Ben ve bir grup arkadaşım bir bahçede bulunuyorduk. İhtiyacımız olan şeyleri bize getiren kimse gecikti. Bahçenin tamamını görebilmek için bahçenin damına çıktık. Bir de ne görelim bir körle yanında güzel yüzlü bir genç geliyor. Kör olan gence:
" Ey falan ! Bana şunları yapmamı emrettin, onları yaptım. Şunları yapmamı da yasakladın, onlara da uydum. Hiç bir konuda sana karşı gelmedim. Şimdi benden ne istiyorsun? " diyordu. Genç:
" Ölmeni istiyorum, " dedi. Kör:
" Öyleyse işte ben de ölüyorum, " dedi ve uzanarak yüzünü örttü. Arkadaşlarıma:
" Bu kör her şeyi yapabilir ama, gerçekten ölmesi mümkün değildir, ancak ölmüş gibi yapabilir, " dedim. Damdan aşağı indik, yanına vardık, kendisini sarstığımızda gördük ki, gerçekten ölmüş. " Nuri bunu dinledi ve kalkıp gitti.
11. Dostları Azarlamak Yerine Onları Bağışlamak:
İbn Mesrûk, Muhammed ibn Beşir'in fütüvvetin bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: İbn Semmâk bana kendisiyle bir dostu arasında şöyle bir konuşma geçtiğini anlatmıştı, dostu kendisine:
" Yarın buluşup birbirimizi azarlayalım, " der. O da:
" Aksine yarın buluşup birbirimizi affedelim, " der.
12. Halka Karşı İyi Zanda Bulunmak ve Onlara Saygıyı Korumak:
Muhammed ibn Abdillah el-Ferğâni, Cüneyd-i Bağdâdî'nin (Allah (cc.) her ikisine de rahmet eylesin) bu fütüvvet ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiştir: Arkadaşlarım halkaya katılanlar hakkında benimle konuştular ve dediler ki:
" Onlar söylenenleri dinlemiyor ve inatlaşıyorlar, halkada oturup soru soruyorlar, en doğrusu sizin zahmete katlanıp öylelerine cevap vermemenizdir. " Buna karşılık ben de onlara:
" Ben onlarda sizin gördüklerinizi görmüyorum, belki kurtuluşlarına vesile olacak bir kelimeye rastlayacaklarını umuyorum, " dedim.
13. Dostlara Öğüdü Artırmak ve Onlara Öğütlediği Konulan Yerine Getirmede Kendi Eksiklerinin Olduğunu da Bilmek:
Muhammed ibn Abdûn, bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak Bedrü'l-Mağâzili'nin şunları söylediğini işitmiş-tir: Bişr-i Hafi'ye:
" Bağdat'ta oturma konusunda ne dersin? " dedim. Dedi ki:
" Müslüman olarak ölmek seni sevindirirse burada kalma. " Peki ama:
" Sen de burada oturuyorsun, " dedim. Bu sefer şöyle dedi:
" Kul, Allah'ın (cc.) emrini bırakırsa onu, yok eden bir kötülük karşılar. Ben de Allah'ın (cc.) emrini bırakmış olmaktan ve beni de yok eden bir kötülüğün karşılamasından korkuyorum. "
14. Hikmet Sahiplerinin Sözlerinden İşittiklerini Kabul Etmek:
Anlamasa bile bereketiyle kavrayış düzeyini yükseltmesi için hikmet sahiplerinin sözlerini kabul etmek de fütüvvet ilkelerinden biridir. Bu konuda Muhammed ibn Abdillah el-Ferğâni, Cüneyd-i Bağdâdi'nin şöyle dediğini işitmiş: On küsur yıl önceydi, hocaların derslerine otururdum, onlar kendi aralannda bu ilim (tasavvuf) ile ilgili konuşurlardı, onları anlamadığım halde karşı çıkmadan dinlerdim, onlardan istifadem, cuma'dan cuma'ya gelip sözlerini dinlemekti, anlamasam da karşı çıkma belâsına düşmemiştim, çünkü söyledikleri bence doğruydu, bir süre böyle devam ettim, sonunda bana gelerek:
" Aralarında bir konu görüşüleceği zaman eve gelip konuyla ilgili fikrimi alır oldular, bunun için aramızda şöyle şöyle bir konu geçti, senin bunları işitmen bizim hoşumuza gidiyor " derlerdi.
15. Şefkatli Olmak ve Başkalarına Öncelik Tanımak:
Ebû Ca'fer el-Ferğâni diyor ki, Ebû Türab'ın arkadaşı Ebû Ca'fer el-Isbahâni'nin anlattığına göre o, bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak şöyle der: Ebû Türab buraya, yani hac mevsiminde Hareme (hacca) geldi. Yanında on bir dirhem bulunan Horasanlı bir adam kendisine gelerek:
" Ey Ebû Türab! Bunu al, " dedi ve keseyi açtı. Sonra Ebû Türab:
" Şuraya dök, dedi. Sonra adam kesedekileri Ebû Türab'ın önüne toprak üzerine döktü. Ebû Türab ondan iki dirhem aldı, " arkadaşının birine:
" Git bunlarla kendine bir ceket al, dedi. Ceketi yırtıyor, aralarına birer ikişer avuç para koyuyor, diğer fakirlere gönderiyor, onları gelip istemek zorunda bırakmıyordu. Paralar tükenmeye yüz tutunca, " adamın biri Ebû Türab'a:
" Arkadaşların günlerdir hiç bir şey yemediler, " dedi. Bunun üzerine Ebû Türab bir avuç para alıp adama verdi ve:
" Onlar için bir şeyler al, " dedi. Daha sonra bir kadın gelerek:
" Ey Ebû Türab! Ailen ne olacak? " dedi. Bunun üzerine Ebû Türab:
" Bakın, para kaldıysa ona verin, " dedi. Araştırdılar, iki dirhem kaldığını gördüler ve onları da ona verdiler.
16. Seriyye's-Sakati'nin Bildirdiği Beş Ahlâk İlkesi:
Abdul ibn Kasım'in anlattığına göre Seriyye's Sakatî, bu ilkelerle ilgili şöyle demiştir: Beş şey müritlerin ahlâkındandır:
1- Kendileri için arzu, zevk, irade veya şehvet olan bir yere adım atmazlar.
2- Kötülüğe yönlendiren ve meramı zor anlaşılan arzunun otoritesinden çıkarlar.
3- Beş şeyi yapmakta kararlıdırlar. Bunlar:
a- İnsanların ellerindekine göz dikmemek.
b- Kimseye sıkıntı vermemek,
c- Ellerini, karınlarını (midelerini) ve edep yerlerini bozmamak.
d- Gösteriş yapmamak,
e- Dinen kendilerinden üstün 'olana uymaktır.
4- Beş şeyden uzak durmakta kararlıdırlar. Bunlar:
a- Bütün geçici şeylerden uzak durmak,
b- İnsanlardan uzak durmak,
c- Şehvet ve arzulardan uzak durmak,
d- Liderlik sevdasından uzak durmak.
e- Övülmek isteğinden uzak durmaktır.
5- Beş şeye de düşkündürler. Bunlar da:
a- Yanlarında dünya pek değersiz kalan cennet nimetlerine düşkündürler.
b- Doğruluğa düşkündürler. Zira kalplerinden Allah (cc.) korkusu çıkmaz.
c- Allah (cc.) dostlanyla oturmaya düşkündürler, karşıt görüştekilerle oturmaktan kaçınırlar.
d- Allah (cc.) 'ı memnun edecek her şeye düşkündürler.
e- Bir de cahilin uzak durduğu şeylere düşkündürler.
17. Allah'ı (cc.) Tanıdıktan Sonra O'nun Uğrunda İşkenceye Katlanmak:
Ebü'l-Hüseyn Muhammed ibn Ali el-Havarizmi, Zünnûn-i Mısrî'nin (r.a.) bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işittim: Mısırda bir yere yolum düştü, gördüm ki, çocuklar adamın birini taşlıyorlar. Onlara dedim ki:
" Ondan ne istiyorsunuz? "
" Allah'ı (cc.) gördüğünü ileri sürüyor, " dediler. Ben de:
" Bana yol verin de onunla görüşeyim. Yol verdiler, içeri girdim, bir de ne göreyim sırtı duvara dayalı bir genç. " Kendisine:
" (Allah'ın (cc.) merhameti üzerine olsun) Bu çocuklann senin hakkında söylediklerine ne dersin? " diye sordum. O da:
" Hakkımda ne diyorlar? " diye sordu. Ben de:
" Senin Allah'ı (cc.) gördüğünü ileri sürüyormuşsun, " dedim. Zünnûn anlatmaya devam ediyor ve diyor ki:
" Adam bir süre sustu ve sonra başını kaldırdı, yanaklarından göz yaşları akıyordu ve şöyle dedi:
" Allah'a (cc.) yemin ederim ki, ben O'nu bildim bileli hiç kaybetmedim. " Ardından da şu şiiri söyledi:
Âşık idrâk ötesinde dolaşmak istedi, kalp yükselirken dil suskundu.
Sonra elleriyle yüzünü kapadı ve şöyle diyordu:
Ey erişilemeyen yüksek! Biz çamurdanız, sana selâm.
Bu hayat sadece bir faydalanmadır. Ölümle birlikte ayaklar düzelir.
18. Belâ Karşısında Şikâyetten Vaz Geçip Onu Sükûnet ve Gönül Hoşluğuyla Karşılamak:
Abdullah ibn Muhammed el-Haris es-Sûfî'nin anlattığına göre Muhammed ibn Mahbub, bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak şöyle demiştir: Bağdad caddelerinde yürürken Bir ara yolum tımarhaneye düştü. Orada güzel yüzlü bir genç gördüm. Ayaklannda zincir, boynunda da halka vardı. Görünce yüzümü çevirdim. Arkamdan seslendi:
" Ey ibn Mahbub ! Kendisini sevdiğim için Mevlâ' n, ayaklanma zincir, boynuma halka geçirdi, benden hâlâ razı olmadı mı ? Ona söyle, eğer benden razı olduysa ben bu halime aldırmam. " Sonra da şu şiiri söyledi:
Yakınlık alışkanlığı olan senin uzaklığına sabretmez
Sevgi kendisini saran, ayrılığa güç yetirmez.
Göz seni göstermese de kalp seni mutlaka gösterir.
19. Yoksulluğa Alışmak ve Yoksullukla Sevinmek:
Abbas ibn Abdi'1-Azim, Bişr ibn Haris'in bu fütüvvet ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Fakirlik ve muhtaçlık mü'min için Allah (cc.) katında saklı bir İncidir. Nitekim şehitlik de öyledir. Bunlara yalnızca Allah'ın (cc.) sevdiği kulları erişir.
20. Her Durum ve Pozisyonda Yaltaklanmayı Bırakmak:
Muhammed ibn Abdi'l-Aziz, Ebû Abdillah el-Kuraşî'nin bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Kendisine veya başkasına yaltaklanan kimse, doğruluğun kokusunu duyamaz.
21. Kâinatın Tümüyle Sahibi Olan Allah'a (cc.) Kul Olabilmek İçin Kâinattan ve İçindekilerden Hür Olmak:
İsâ ibn Reis, Ahmed ibn Hanbel (Allah (cc.) her ikisine de rahmet eylesin) in bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: İbn Semmâk'in bîr dostuna şunları yazdığını gördüm: Eğer Allah'tan (cc.) başkasına kul olmamayı başarabildiysen, elbette kendinde başkasına kulluktan bir şey bulamazsın. Öyle ise hiç durma yap.
22. Efendisine Hizmetten Sevinip Neşe Duymak ve Bunu Göz aydını Saymak:
Ali e'r-Râzi diyor ki, Yahya ibn Muaz'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şunları söylediğini işittim: Kim Allah'a (cc.) hizmetten sevinç duyarsa, eşya da onu hizmetten sevinç duyar ve kim Allah'ı (cc.) göz aydını sayarsa, her şey ona bakmayı göz aydını sayar.
23. Özel Durumlarında ve İşlerinde Kulun Keiîdisini İlgilendiren Şeylerle Uğraşması:
Ebû Rufâatü'l-Fehmi, Ebû Bekir es-Sıddîk'tan Peygamber (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu aktarır:
" Kişinin iyi bir Müslüman olduğunu gösteren şeylerden biri, kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesidir." İbn Ebi Verd de Marûf-u Kerhî'nin bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini söyler: Allah'ın (cc.) kuluna öfke duyduğunun belirtilerinden birisi, özel zamanlannda kendisini ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmasıdır.
24. Her Türlü Durumda Fakirlik Adabından Ayrılmamak:
Ebü'l-Abbas ibn Ata der ki: Bu ilkesiyle ilgili olarak bazılan şöyle derler: Fakirlerin sofrasında şu dört şey mutlaka bulunmalıdır: Birincisi açlık, ikincisi muhtaçlık, üçüncüsü düşkünlük ve dördüncüsü şükür.
25. Hal Sahibinin Bulunduğu Konuma Göre Hallerden Bahsetmesi, Yani Yaşamadığı Şeylerden Bahsetmemesi:
Ebû Bekr ibn Abdi'l-Celil, Cüneyd-i Bağdâdi'nin bu fütüvvet ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiştir: Fırat çevresine çıktım, oralarda bir gencin olduğu bana anlatılmıştı. Bir gence rastladım ki, dünyanın sıkıntıları kendinde toplanmış. Kendisine dedim ki:
" Allah (cc.) senden razı olsun, dünyada vefa ne zaman olgunlaşır? " bana şöyle dedi:
" Ey Cüneyd! Vefanın başı senin bana soru sormamandır. " Ben bu cevaptan üzüldüm. Bunun üzerine beni çağırarak şöyle dedi:
" Ey Cüneyd! Vefayı fiilen yaşamadan anlatmak, iyilerin davranışlarından değildir. "
26. Kulun, Geçmişteki Yanlışlarını Ve Efendisine Karşı Gelişlerini Bildikten Sonra Allah (Cc.) Korkusundan Ayrılmaması:
Ebû Muhammed el-Ceriri der ki, Cüneyd'in bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işittim: Bir kimse kendinde tek bir yanlışlığa tanık olur da iyiliklerine güvenmeye devam ederse, kendini aldatmış olur. Bir kimse emirleri yerine getirirken içten davranmazsa, gerçeklerden uzak olur.
27. Kulu, Allah'la (Cc.) Birliktelikten Hiç Bir Şeyin Alıkoymaması:
Kulu, Allah'la (cc.) Birliktelikten Hiç Bir Şeyin Alıkoymaması ve bu uğurda belâya katlanması konusunda Ca'fer ibn Muhammed, Cüneyd-i Bağdâdî'nin şöyle dediğini işitmiş: Bir gün erkenden Seriyye's-Sakati'ye (Allah rahmet eylesin) gittim, bana şöyle dedi;
" Ey Ebel-Kâsım! Bu gece bana biraz müşahede verildi, " ruhuma seslenilerek şöyle denildi:
" Ey Seriy! Ben yaratıkları yarattığımda onlar bana bakıyor ve bana geliyorlardı. Onlara Dünya'yı sundum, onda dokuzu dünyaya meyletti, onda biri de benimle kaldı. Üzerlerine belâ yağdırdım, zayıflık gösterip imdat istediler. Böylece kalanların onda dokuzu daha gitti, geriye onda birin, onda biri kaldı. " Bu sefer kendilerine:
" Siz Dünyayla ilgilenmediniz, Cennet'i istemediniz, belâdan da kaçmadınız, " dedim. Buna karşılık:
" Bizim ne istediğimizi sen biliyorsun, " dediler. Ben de:
" Üzerinize yüce dağların dayanamayacağı belâlar yağdırırım, " dedim. Onlar da:
" Bize bunu yapan sen olduktan sonra biz de ona katlanırız, " dediler.
28. Kulun, Durum Ve Zamanlannı Göz Önünde Bulundurması Ve Hiç Birini Boşa Harcamaması:
Bu ilkesiyle ilgili olarak Sehl ibn Abdillah et-Tusterî şöyle der: Vaktin en değerli varlığındır. Onu değerli işlerle geçir. Ebü'l-Hüseyn el-Mihlebi el-Bağdâdi de Cüneyd-i Bağdadinin şöyle dediğini işitmiş: İyiliğin tümü üç şeydedir: Gündüzünü lehine bir şeyle geçirmezsen de hiç olmazsa aleyhine bir şeyle geçirme. İyilerle arkadaşlık etmezsen de hiç olmazsa kötülerle arkadaşlık etme. Malını Allah'ın (cc.) nzasını kazandıracak işlerde harcamazsan da hiç olmazsa öfkesini kazandıracak işlerde harcama.
29. Kulun, Tövbeye Devam Etmesi ve Kabul Olunmama Tehlikesini Göz Önünde Bulundurması:
Ebû Bekre'r-Râzi Ebü'l-Hüseyne'l-Müzeeyyin (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) in bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Tövbe üç öğeden oluşur; geçmişte işlenenlerden pişmanlık duymak, tekrar günaha dönmemekte kesin karalı olmak ve (eski günahlar akla geldikçe) kalbin ürpermesi. Çünkü günahların işlendiği kesin bilinmekte fakat tövbenin kabul olmama riski daima önümüzde durmaktadır.
30. Doğruluktan Aynlmamak ve Konumlara Fazla Güvenmemek:
Ebü'l-Hüseyn ibn Katâde el-Belhi, Kannâd'ın bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Cüneyd-i Bağdâdî'ye (Allah cc.) ona rahmet eylesin) denildi ki:
" Sûfi'lerde bulunması gereken özellik ne olmalıdır? " Şöyle cevap verdi:
" Onlar öyle kimselerdir ki, verdikleri sözü tutarlar. "
" Onların çehreleri nasıldır? " diye soruldu. Ona da şöyle cevap verdi:
" Kalpleri dalgınlık ve arzu peşinde iken onların göz kapakları hiç bir zaman yumulmuş değildir. "
31. İyilerle Görüşmeyi Sürdürmek ve Kötülerle Görüşmekten Uzak Durmak:
Hasen ibn Aleviyye, Yahya İbn Muaz'ın bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Eğer (gökyüzünden) bir çığlık gelseydi, iyilikte birbirlerini destekleyenlerin birbirlerine nasıl kenetlendiklerini ve kötülükte birbirlerini destekleyenlerin birbirlerinden nasıl kaçıştıklarını elbette görürdün:
" O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar. " [42]
32. Kulun, ilmiyle Allah'ı (cc.) Tanımayı, Allah'ı (cc.) Tanımakla İdrak Ötesi Olayların Kendisine Gösterilmesini, Bununla Birlikte Hiç Kimsenin Aüah'i (cc.) Tam Olarak Bilemeyeceğinin Bilincinde Olmayı Amaçlaması:
Kannâd, en-Nuri'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Allah (cc.) halka bilgiyi serbest bırakmış, marifeti dostlarına, perdelerin kaldırılmasını seçkin kullarına, idrak ötesi olayları gözlemeyi de sevdiklerine ayırmıştır. Bütün yaratıklarından gizlenmiş, tam O'nu tanıdıklarını sandıklarında hayretler içinde kalmışlar, tam perdelerin kendilerine kaldırıldığı kuruntusuna kapıldıklarında perdeler önlerine gerildi. Tam gerçeklere tanık olduklarını sandıkları zaman görmez edildiler. İşleri çok şaşırtıcı olan ve kendisinden daha şaşırtıcı biri bulunmayan Allah'ı (cc.) bütün noksanlıklardan tenzih ederim.
33. Dünyada Kalma Hırsıyla Yapılan Hileyi Bırakmak:
Ali ibn Abdillah el-Basri, Fâris ibn Abdillah'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Sehl ibn Abdillah'a (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) hizmet eden ihtiyar bir kadın vardı, bir hastalığa yakalandı ve kendisine:
" Keşke tedavi olsaydın, " denildi. Cevap olarak dedi ki:
" Eğer iyi olmam kulağıma dokunmama bağlı olsaydı ona dokunmazdım. Kendisine gidilen Rabb'dır. Bu gidiş ne güzeldir. "
34. Sevenin, Sevgisinden Hiç Bir Şekilde Kurtulamaması:
Said ibn Muhammed eş-Şâsi, Heysem İbn Küleybin kendisine Sümnûn es-Sûfî'nin bu ilkesiyle ilgili şu şiiri söylediğini haber verdi:
Ağlamak derdime derman olsun diye,
Sana yaşım yerine kanla ağladım.
Muhammed ibn İsmail, bana sûfi'lerden birinin şu şiirini okudu:
Sevenin sevgilisine yaklaştığında usanacağını,
Uzaklaşanın da coşkudan kurtulacağını ileri sürdüler.
Bütan tedavilerimize rağmen derdimiz derman bulmadı,
Bu durumda evin yakınlığı uzaklığından daha İyidir.
35. Geleni Kabul Etmek, Gelmeyenin Peşini Bırakmak:
Abdü'l Vahid İbn Ali, bu ilkesiyle ilgili olarak Fâris'in (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle dediğini işitmiş: Fütüvvet sahibi sûfilerin huylarından biri de; kendisine geleni kovmamak, gelmeyenin peşine düşmemek ve görüştüğü kimse üzerinde otorite kurmamaktır.
36. Bir Yanılgısından Dolayı Öğrenciyi Bırakmamak ve İyiliklerinden Dolayı Yabancıyı Kabul Etmemek
Bu ilke çerçevesinde Ebû Türâb en-Nahşebi'nin şöyle dediği anlatılır: Adam iradenin huylarını benimsediği (tekkenin kurallarını yerine getirdiği), sûfilerin yaşantı biçimine uyduğu ve onu (müritliğe) kabul ettiğin zaman, yüz kusuru da olsa çevrenden uzaklaştırma. Dünya düşkünlerini ise, kendilerinde yüz iyilik de görsen araştırmadan sûfilerin arasına sokma.
37. Mümkün Oldukça Kulluk Âdabından Ayrılmamak:
Cafer ibn Muhammed Cüneyd-i Bağdadî'nin bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş: Kulluk, iradeyi bırakıp alçakgönüllülük ve muhtaçlığa sanılmaktır.
38. Gittiği veya Geldikleri Zaman Dostlar Arasında Rahat Davranmak:
Hasen el-Hayyât, Bişr İbn el-Hâris'in bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş: İhvan arasında resmiyeti bırakmak âdaptandır. Dinen sakıncası olmayan hususlarda ihvan arasında rahat davranmayan kimse, ihvanı kendisinden uzaklaştırır.
39. İşlerle Uğraşırken Sıkıntıları Göğüslemek:
Abdullah ibn Ali, Dukkî'nin bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş: Abdullah el-Harrâz bana geldi, dört gündür bir şey yememiştim. Bana bakınca dedi ki:
" İçinizden biriniz dört gün yemek yemez ve kendisine açlık nara atar ve seslenir. " Sonra da şöyle dedi:
" Kavrayabiliyor musunuz? Verilen her nefes, Allah'tan (cc.) istediğiniz şey uğruna tüketilse bunun büyük bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz. "
40. Zikredenlere Alçakgönüllülük Göstermek ve Öğüt Verenlerden Gerçeği Kabul etmek:
Hilâl ibn Alâ der ki: Feyd ibn İshak'ın bize anlattığına göre Fudayl ibn îyad'a:
" Fütüvvet nedir? " diye soruldu. Dedi ki:
" Zikredenlere karşı alçak gönüllülük göstermek' ve öğüt verenlerin dile getirdikleri gerçekleri kabul etmektir. İshak ibn İsmail'in bize anlattığına göre o, Veki'in bu ilke çerçevesinde şunları söylediğini işitmiş: Kişinin dost ve ahbaplarına hoşgörülü davranması, onların hatalarına ve hiç bir hallerine kızmaması gerekir. "
41. Kulun, Bütün Çabalarında Rab'bine Başvurması ve Yaratıklar Yerine Yaratana Güvenmesi:
Kasım ibn Abdirrahman'ın bize anlattığına göre o, Yahya ibn Muaz er-Râzi'nin (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bu ilke çerçevesinde şunları söylediğini işitmiş: Dört meziyet vardır ki, evliya'nın sıfatlarındandır. Bunlar:
a- Her konuda Allah'a (cc.) güvenmek,
b- Her konuda Allah'a (cc.) başvurmak,
c- Her konuda Allah'tan (cc.) yardım dilemek ve
d- Her konuda Allah'a (cc.) ihtiyaç duymaktır.
42. Her Durumda Yaratıklara Şefkat Göstermek:
Ca'fer ibn Muhammed ibn Nasr'ın bize anlattığına göre o, Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş: Şam'da hocalanmızdan birisi bulunuyordu ve ona Ebû Mûsa'l-Kûmesi (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) denilirdi. Kendisi fütüvvet sahiplerindendi ve bir takım faziletlerinden bahsedilirdi. Cüneyd dedi ki: Hocamız ve hanımı bir evde kalıyorlardı, ev üzerlerine yıkıldı, halk gelerek üzerlerinden yıkıntıları kaldınyorlardı, önce hanımına yöneldiler. Hanımı:
" Hocaya koşun, hocaya koşun, Ebû Musa falan köşede! " diye seslendi. Hanımı bırakıp hocanın yanına gelerek üzerinden yıkıntıları kaldırdıklarında bu sefer hoca:
" Hanıma koşun, hanıma diye herkesi onun yardımına gönderdi. "
Ebû Kasım diyor ki: O zaman insanlardan her birisi diğeriyle ilgileniyordu. İşte Allah (cc.) için dost olanlar, Allah (cc.) için ve Allah (cc.) yolunda birbirine bağlananlar hep böyleydi. Her türlü durum ve pozisyonda kalpleri tam bir biçimde kenetlenmişti.
43. Bir Zenginin Bir Fakirden Hiçbir Sebeple Hizmet Beklememesi:
Mansur ibn Abdillah el-Havvas, Tiflisi'nin şöyle dediğini işitmiş: Cüneyd ve arkadaşları (Allah (cc.) onlara rahmet eylesin) topluca bir camide oturuyorlardı. İhtiyaç içindeydiler. Dostlarından birisi içeri girerek onlardaki açlık belirtisini gördü. Fakirlerden birine:
Benimle gel, dedi ve çarşıya çıktı, bazı ihtiyaç maddelerini alarak taşıması için fakire verdi.^Mescidin kapısına geldiğinde onu uzaktan gören Cüneyd:
" Onları at ve İçeri gir, dedi. O yiyecekleri yemekten kaçındılar. " Sonra Havvas o yiyecekleri gönderene:
" Gözünde dünya değerlerini büyüttün, öyle ki, sonunda fakiri yiyeceklerine hamal yaptın. Onlardan hiç kimse bir şey tatmadı, " dedi.
44. Vermenin de Almanın da Allah'tan (cc.) Olduğunu Düşünmek:
Böylece hırsla kendini rezil etmemiş, isteyip yüzünü yere geçirmemiş olur. Mansur ibn Abdillah el-Hirevi bize, İbn Rûmi hakkındaki şu şiiri söylemiştir:
Allah'ın (cc.) vermediğini verecek, verdiğini de engelleyecek birini görmüyorum.
Cömertlik, hoşgörü ve nimetlerini ayağının altına sermek, seni affedenindir. Yüz suyu dökmen de O'nun hakkıdır.
Umarım ki, dileneni Allah (cc.) çirkin (daha kötü) kılsın. İsterim ki, yardım edecek kimse istemeden (İstemeye mecbur bırakmadan) versin.
45. Kulun Her Durumda Kendinde Eksiklik Görmesi, İçinde Bulunduğu Durumdan Asla Memnun Olmaması:
Mansur ibn Abdillah, Ebû Va'kûb en-Nehrecûri'nin bu ilke doğrultusunda şöyle dediğini işitmiş: Davranışlarında Allah'ın (cc.) kendisine vekil olduğu kimsenin belirtileri; ihlâsında eksiklik, zikrinde gaflet ve doğruluğunda noksanlık gözlernesidir. Dolayısıyla hiçbir davranışı hoşuna gitmez, amaca ulaşmada Allah'a (cc.) muhtaçlığı daha da artar, gidişatında her türlü maksadından vazgeçer.
Hamd, âlemlerin Rab'bı olan Allah'a (cc.), salât da Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.) ve temiz aile efradının tümüne aittir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ödüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
- Hiç Bir Dünyevi Nedenle Müslüman Kardeşine Karşı Tutumunun Değişmemesi.
- Ca'fer ibn Muhammed (Ca'fer-i Sadık) in Söyledikleri.
- İç ve Dış'ın Adabını Korumak.
- Halkaİhtiyaç Belirtmemek ve Halktan İstemekten Kaçınmak.
- Dünyevi Arzuları Terk ederek Tehlikelerden Korunmak,
- Tevekkül Noktasında Allah'a (cc.) Güvenmekle Yetinmek.
- Halktan Uzak Durmayı ve Yalnızlığı, Halk Arasında Serbest Dolaşmaya ve Arkadaşlık Yapmaya Tercih Etmek.
- İyi Bitirmek İçin İyi Başlamak.
- Allah'ın (cc.) Bildiği Sırrı Başkasının Öğrenmesinden Korumak.
- Nefsin Yöntemlerini Öğrenebilmek İçin Nefsin Arzularına Karşı Çıkmak.
- Allah (cc.) İçin, Allah'ın (cc.) Yardımıyla ve Allah'la (cc.) Birlikte Davranmak.
- Ebü'l-Hasen el-Büşencî'ye Sorulan Soru.
- 13.Kulun, Yalnızca İçinde Bulunduğu Zamanı Değerlendirmeye Çalışması.
- Davranışlarda İncelik.
- 15. Bütün İşleri Allah'a (cc.) Bırakmak.
- Yapılanlara İyilikle Karşılık Vermek.
- Allah (cc.) 'tan sağlık Dilemek ve Verince de Şükretmek.
- Vermeye Gücü Yeterken Vermekten Sakınmamak.
- Minnet Etmemekİçin Kanaatkar Davranmak ve Aza Razı Olmak.
- Seriyye's-Sakatî'nin Dile Getirdiği Üstünlükler.
- İş ve Davranışları Düzeltmek.
- Alçakgönüllülük.
- Sıkıntı ve Zorlukları Üslenerek Müslüman Kardeşlerini Rahat Ettirmek.
- İnsanlarla Olan İlişkilerde Sabretmek ve Gereken En Az Şeyle Yetinmek.
- Alçak Gönüllü Olmak ve Müslüman Kardeşlerine Karşı Büyüklenmekten Vazgeçmek:
- Başlanan Bir İyiliği Bitirmek
- Hiç Kimseyi Küçümsememek.
- 2Doğruların Kendilerinden veya Hocalarından Verdikleri Haberleri Doğrulamak ve Onlara Karşı Çıkmaktan Vazgeçmek.
- Dostların Kabalıklarına İyilikle, Yatıştırarak ve Özür Dileyerek Karşılık Vermek.
- Sohbet Ederken Söz ve Davranışlarda Nezaketi Korumak.
- İnsanların Değerini Bilmek.
- Kendilerine Açılan Sırtarda Arkadaş ve Dostlara İhanet Etmemek:
- Kendini Beğenmenin, Kişinin Gayretini Düşürmesi.
- Dostları Özür Dilemek Zorunda Bırakmamak.
- Çekememezlikten Kaçınmak.
- Güzel Ahlâk Sahibi Olmak.
- Ebû Bekr el-Varrâk'ın Söyledikleri.
- Geçmişi Hatırlamak ve Geleceği Plânlamak Yerine İçinde Bulunulan Zamanı Değerlendirmek.
- Ubeydullah İbn Yahya'dan İşittiklerim.
- 40. Müslüman Kardeşlere Harcamada bulunmak.
- İtaatkârlara da İsyankârlara da Şefkat Göstermek,
- Dostlar Katında Kendi İyiliklerini Unutup OnlarıTakdir Etmek.
- Kulun Dışından Çok İçine Dikkat Etmesi Gerekip
- 44.İnsanlarla İlişkide Saygılı Davranmak.
- Allah (cc.)İle Yalnızlıkta Saygılı Davranmak.
- Eski Dostluğu Sürdürmek.
- İçinde Bulunduğu Durumu Dışarı Yansıtmamak.
- İç ve Dışı Denetlemek.
- Arzulardan Uzak Durup Azarlanmayı Önlemek.
- Bedeni Aykırılıklardan Arındırıp Uyumluluklarla Donatmak.
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim
Üçüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkelerini Şöyle Açıklayabiliriz:
1. Hiç Bir Dünyevi Nedenle Müslüman Kardeşine Karşı Tutumunun Değişmemesi:
İbn Uyeyne, Muhammed ibn Suka'nın bu fütüvvet ilkesi çerçevesinde şunlan anlattığını işitmiş: Birbirine kardeş gibi davranan iki adam vardı. Birisi diğerinden bir şey istedi. Fakat diğeri istediğini vermedi. Vermeyen isteyene:
" Kardeşim benden bir hacet istedin, ben onu vermedim, ama bana karşı tutumunu neden değiştirmedin? " dedi. İsteyen:
" Ben seni bir nedenle sevdim ve kardeş edindim. Sevme ve kardeş edinme nedenim değişmedi. Dolayısıyla benim ihtiyacımı gidermesen de sana karşı tutumumu değiştirmem, " dedi. Vermeyen tekrar:
" Seni denemek için vermemiştim. Şimdi uzat elini ve istediğin malımı al. Ben onlara senden daha layık değilim, " dedi.
2. Ca'fer ibn Muhammed ( Ca'fer-i Sadık) in Söyledikleri:
Hüseyin ibn Nasr, Ali İbn Musa er-Rıza'nın (Allah (cc.) ondan razı olsun) bu ilke çerçevesinde şunlan anlattığını işitmiş: Ca'fer-i Sadik'a:
" Fütüvvet nedir? " diye soruldu. Dedi ki:
" Fütüvvet günah ve suçla değil, (açlara) yapılan yemek, (muhtaçlara) harcanan mal, insanlara gösterilen güler yüz, İyi bir namus duygusu ve el çekilen işkence ile olur. "
3. İç ve Dış'ın Âdabını Korumak:
Ebû Hüseyn el-Fârisİ, Ebû Muhammed e'l Ceriri'nin bu ilke ile ilgili şu bilgileri verdiğini i-şitmiş: Din'in, beşi dışta beşi de içte olmak ü-zere on tane sermayesi vardır. Dışta olanlar: Dilde doğruluk, malda cömertlik, bedende alçakgönüllülük, eziyetten el çekmek ve çekinmeden eziyetlere katlanmaktır. İçte olanlar da: Efendisinin varlığından hoşlanmak ve ondan ayrılmaktan korkmak. Efendisine kavuşma ümidi taşımak. Yaptığı yanlışlardan pişmanlık duymak ve Rab'binden utanmaktır.
4. İhtiyacını Halka Bildirmemek ve Halktan İstemekten Kaçınmak:
Ebû Hüseyn e'l-Farisi, Ebû Bekr Muhammed ibn Ahmed ibn Dâvûd el-Belhi'nin bu ilke çerçevesinde şu açıklamayı yaptığını İşitmiş: Sıkıntısı az olanın sevgisi devam eder. İffetli olanın dostuna kavuşması kolay olur. İhtiyacı çok olanın kimse yüzüne' bakmaz.
5. Dünyevi Arzulan Terk ederek Tehlikelerden Korunmak:
Hüseyin ibn Yahya der ki: Ebû Türab bu konuda şöyle dedi: Afetlerden korunmanın çaresi, kendini arzulardan uzak batmandır.
6. Tevekkül Noktasında Sırf Allah'a (cc.) Güvenmekle Yetinmek:
Ebû Muhammed e'l-Ceriri, Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu ilke doğrultusunda şöyle dediğini işitmiş: Hak Taâlâ mülkünde yaşayanların ihtiyaçlarını gidermeyi ve yetecek kadar rızkını üslenmiş, böylece onlar da tevekkülle ilgili işlemlerden kurtulup rahat etmişler, Hak Taâlâ'dan başkasına razı olmamışlardır. Tevhide inananların kalplerinden kuruntuyu gideren (Hak Taâlâ İle) karşılıklı dostluğa güvenmelerinden sonra Allah adamlarının birbirlerinden istemeleri ne çirkin şeydir?
Halktan Uzak Durmayı ve Yalnızlığı, Halk Arasında Serbest Dolaşmaya ve Arkadaşlık Yapmaya Tercih Etmek: Hüseyin İbn Aleviyye, Yahya ibn Muaz (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerlerine olsun) bu ilke doğrultusunda şöyle dediğini işitmiş: Her şeyin bir kalesi vardır, nefsin kaleşi de yalnızlıktır ve halkla görüşmeyi bırakmaktır. Seninle olmayan, senin aleyhindedir. Yardımcı olanlar çok azdır. Zaman gaddardır. Öyleyse onlardan önce davran ki, seni de mahvetmesinler. Fethi el-MevsıIî'ye adamın biri:
" Bana tavsiyede bulunur musun? " dedi. Oda:
" İnsanlardan uzaklaş, nefsinle baş başa kal ki, dinin ve mürüvvetin sağlam kalsın, tavsiyesinde bulundu. "
7. Halktan Uzak Durmayı ve Yalnızlığı, Halk Arasında Serbest Dolaşmaya ve Arkadaşlık Yapmaya Tercih Etmek:
Hüseyin ibn Aleviyye, bu ilkesiyle ilgili olarak Yahya ibn Muaz'ın şu açıklamasını işitmiş: Her şeyin bir koruması vardır, nefsin koruması da yalnızlık ve halkı terk etmektir. Seninle olmayan, senin aleyhindedir. Yardımcı olanlar pek azdır. Zaman gaddardır, mahvetmeye seninle başlanmadan elini çabuk tut. Adamın biri Fethi el-Mevsılî'ye:
" Bana tavsiyede bulun, " dedi. O da:
" Nefsinle baş başa kal, insanlardan uzak dur kî, dinin de mürüvvetin de sağlam kalsın. "
8. İyi Bitirmek İçin İyi Başlamak:
Ebü'l Hüseyin el-Farisi, ibn Atâ'nın bu ilke doğrultusunda şöyle dediğini işitmiş: Allah'la (cc.) arasındaki ilişkileri en başından sağlıklı başlatmayan, 'üs kademelere yükselemez. Sağlıklı başlatmak ise; yerine getirilmesi gereken farzlar, temiz virdler, boş zamanları doğru değerlendirme ve kesin kararlardır. Allah'la (cc.) arasında bunlan iyi başlatan, sonunda öyle bitirir.[43]
9. Allah'ın (cc.) Bildiği Sırrı Başkasının Öğrenmesinden Korumak:
Ebû Nasr et-Tûsî'den işittim. Diyor ki: Ebü'l-Ferec el-Akberî'nin bana anlattığına göre bu ilke doğrultusunda Şiblî ona şu soruyu yöneltmiş:
" Ey Ebü'l-Ferec! Vakitlerini neyle geçiriyorsun? " O da:
" Eş ve çocuklarımla, cevabını vermiş. " Buna karşılık Şiblî:
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: " Allah (cc.) kıskançtır, bütün kıskançları sever." buyurmuşken sen, nasıl olur da kırmızı kibrit'ten daha değerli olan vaktini Allah'tan (cc.) başkasına ayırabiliyorsun? Allah (cc.), dostlarına başkalarının baskın gelmesini ve kendinden başkalarına vakit ayırmalarını kıskanır, demiş. Ebü'l-Ferec de:
" Ben kıskanç biriyim, " cevabını vermiş. Şiblî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin):
" İnsanlığın kıskançlığı şahıslar, Allah'ın (cc.) kıskançlığı vakit içindir. Yani kendisinden başkasına vakit ayrılmasını kıskanır, " demiş.
10. Nefsin Yöntemlerini Öğrenebilmek İçin Nefsin Arzularına Karşı Çıkmak:
Ariflerin birinden bu ilke çerçevesinde şöyle dediği anlatılır: İrade konusunda bir sorunla karşılaşan birisi, eğer herhangi bir yönde bir işaret göremediyse baksın, nefsinin arzusuna hangi taraf daha yakınsa aksini tercih etsin, böylece olayın gerçek yönü kendisine görünmüş olur.
11. Allah (cc.) İçin, Allah'ın (cc.) Yardımıyla ve Allah'la (cc.) Birlikte Davranmak:
Allah için davranmanın belirtisi; davranışlarında bir son bulunmamak, makamlara ve kerametlere güvenmemek ve yaptıklarının karşılığını beklememektir.
Allah'ın (cc.) yardımıyla davranmanın belirtisi; davranışlarında irade olmadığı halde eşyayı yok etmek üzere hazırlanmamaktır.
Allah'la (cc.) birlikte davranmanın belirtisi ise; Cenâb-ı Hak'la birlikte eşyanın yer almaması, Cenâb-ı Hakk'a eşyanın perde olmaması ve kendisini Allah'tan (cc.) alıkoymamasıdır.
12. Ebu'l-Hasen e'1-Büşenci'ye Sorulan Soru:
Bir soru üzerine Ebü'l-Hasen, fütüvvet İlkelerinden birinin de Allah'la (cc.) olan İlişkide gönül güzelliği olduğunu söyler ve bunu şöyle tanımlar: Allah'la (cc.) olan ilişkilerde gönül-güzelliği; kendin için istediğini Müslüman kardeşlerin için de istemen, hatta onları kendine tercih etmendir. Çünkü Allah (cc.) şöyle buyurmuştur:
" Kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar." [44] Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ise bu konuda:
" Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için istemedikçe hakkıyla iman etmiş olmaz." buyurmuşlardır. [45] Buna göre kimde bu iki meziyet bir araya gelirse işte o zaman onun fütüvvet ve zarafeti geçerli olur.
13. Kulun, Yalnızca İçinde Bulunduğu Zamanı Değerlendirmeye Çalışması:
Sehl ibn Abdillah e't-Tusterî'ye (Allah (cc.) ona rahmet eylesin):
" Kişi nefsinden yana ne zaman rahata erer? " sorusu yöneltilince:
" Kişi kendisi için, içinde bulunduğu vaktin dışında bir vakit görmediği zaman, " dîye cevaplamıştır.
14. Davranışlarda İncelik:
Bu da Ebû Saîd el-Harrâz'a sorulan sorunun cevabıdır. Ona:
" Fütüvvet nedir? " sorusu yöneltildiğinde:
" Bilineni bırakmak, nefse katlanmak, halktan ümidi kesmek, istemekten ve halka sitemden vazgeçmek, muhtaçlığı gizlemek, zenginliği göstermek ve her konuda kendini tutmaktır, " cevabını vermiştir.
15. Bütün İşleri Allah'a (cc.) Bırakmak:
Abdullah er-Râzî'den işittiğime göre o şöyle demiştir: Bunu ben Ebû Osman'ın kitabından yazdım. O da bu sözün Şah'ın sözlerinden olduğunu anlatmaktadır ve şöyledir: İşleri Allah'a (cc.) bırakmak, iradeyi bırakmak demektir.
16. Yapılanlara İyilikle Karşılık Vermek:
Bu da; ziyaret etmeyeni ziyaret etmek, vermeyene vermek ve kötülük edene iyilikle karşılık vermektir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den de böyle rivayet edilmiştir.
17. Allah'tan (cc.) Sağlık Dilemek ve Verince de Şükretmek:
Hz. Aişe'den (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a)'e dedim ki:
" Söyler misin, kadir gecesine ulaşırsam Rab'bimden ne isteyeyim? " Buyurdular ki:
" Allah'tan (cc.) dünya ve âhirette sağlık ve af dile. " [46] Ebû Bekr ibn Ahyed, Ebû Bekr el-Varrak'-ın şöyle dediğini işitmiş: Her (türlü) sağlığın başı, Allah'ın (cc.) affıdır. Allah'ın (cc.) affı olmasaydı, asla sağlık olmazdı. Ca'fer el-Huldî de İbrahim Havvas'ın (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle dediğini işitmiş: Afiyeti yalnızca ya bir peygamber ya da bir sıddik taşır. Ebû Osman el-Mağribî'nin şöyle dediğini işittim: İnsanlann en zekisi, sağlık konusunda konuşabilendir.
18. Verebilecekken Olanı Vermekten Sakınmamak:
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz adamın birine:
" Efendiniz kimdir ?" diye sordular. Adam da:
" Cimriliği olmakla birlikte Cüd ibn Kays'tir, " cevabını verdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
" Cimrilikten daha kötü hangi dert vardır ki ?" buyurdular. [47] Muhammed ibn Abdillah e'1-Merğînâni'nin Ahmed ibn Mesrûk'tan aktardığına göre İbn Mesrûk bu ilkesiyle ilgili şu olayı anlatmıştır: Bağdat caddelerinden birinde Ebû Nasr el-Muhib'le birlikteydim. Ebû Nasr'ın üzerinde yeni bir gömiek bulunuyordu. Değeri sekiz dinar civanndaydı. Karşımıza Hz. Muhammed (s.a.v.) hürmetine dilenen bir dilenci çıktı. Dilenci gömleği istiyordu. O da gömleği eline aldı ve onu ikiye bölerek yarısını dilenciye verdi. Bir kaç adım yürüdü. Sonra:
" Bu cimriliktir, dedi ve diğer yarısını da dilenciye attı. "
19. Minnet Etmemek İçin Kanaatkar Davranmak ve Aza Razı Olmak:
Hasen el-Musûhi anlatıyor: Bişr ibn Haris beni soğuk bir günde üzerimde eski bir elbiseyle titrer bir halde görerek şu şiiri söyledi:
Eski elbisenin içinde günler gecelerden kesildi.
Çardak altında uyku bir sıkıntı ve tedirginliktir.
Benim için yarın şöyle denmekten daha iyidir:
Muhannetin elinden zenginlik istedi.
Diyorlar ki: Kurumaya, zayıflığa razı oldun.
Dedim ki: Kanaatkar zengindir.
Zenginlik mal ve para çokluğu değildir.
Varlıkta da darlıkta da Allah'ın (cc.) verdiğine razı oldum.
Yolun açığından başka bir şey istemiyorum.
20. Seriyye's Sakatî'nin (Allah (cc.) rahmet eylesin) Dile Getirdiği Üstünlük ve Bayağılıklar:
Abdûl ibn Kasım, Seriyye's-Sakatî'nin bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş:
Beş meziyet vardır ki, bunlara uyarsa insan rahat eder:
a- Kötülerle içli dışlı olmaya son vermek,
b- İnsanlardan istekte bulunmamak,
c- İnsanların gözünden uzak olduğu zaman ibadetten zevk almak,
d- İnsanları suçlamaktan vazgeçmek, öyle ki,
e- Hiç kimsenin Allah'a (cc.) isyan ettiğinden haberi olmamak.
Beş de bayağılık vardır ki, bunlardan sıyrılırsa insan rahat eder:
a- Gösteriş,
b- Kavga,
c- Şüphe,
d- Yapmacık davranmak ve
e- Koltuk düşkünlüğü.
Beş de aşağılık vardır ki, bunlardan ayrılırsa insan rahat eder:
a- Cimrilik,
b- Hırs,
c- Öfke,
d- Tamah ve
e- Oburluk.
21. İş ve Davranışları Düzeltmek:
Said ibn Abbas'ın bize bildirdiğine göre o, Zü'n-Nûni Mısrî'nin bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: 'İş ve davranışlarını düzelten rahat eder. Allah'a (cc.) yaklaşmaya çalışan yaklaşır. Gönlünü temizlemeye çalışan temizler. Allah'a (cc.) tevekkül eden O'na güvenir. Kendisini ilgilendirmeyen işlerle uğraşan, ilgilendirenleri yitirir.
22. Alçakgönüllülük:
Alçakgönüllülük, gerçeği kabul etmek ve ahlâklı davranmaktır. Muhammed ibn Ca'fer ibn Harun'un bize bildirdiğine göre o şöyle der: Fudayl'a (Allah'ın (cc.) rahmeti onun üzerine olsun) alçakgönüllülükten soruldu, şöyle dedi: Kimden işitirsen işit, gerçeği kabul etmek ve ona boyun eğmektir. Fütüvvetten soruldu, ona da şöyle cevap verdi: Halka karşı ahlâklı davranmaktır.
23. Sıkıntı Ve Zorlukları Üstlenerek Müslüman Kardeşlerini Rahat Ettirmek:
Muhammed ibn Abdillah el-Ferğânî, Ebû Ca'fer el-Haddâd'ın bu ilkesiyle ilgili şu açıklamalarını işitmiş: On küsur yıldır tevekküle inanır ve sokakta çalışırım. Her gün ücretimi alır, onunla bir yudum su satın almam ve bir kere hamama girmem. Ücretimi götürür Şünûzi'deki ve diğer yerlerdeki fakirlere dağıtır, kendim eski halimde kalırım. Akşam yemek vakti gelince, kapı kapı dolaşır, ekmek kırıntıları ister, onlarla iftarımı açarım.
24. İnsanlarla Olan İlişkilerde Sabretmek Ve Gereken En Az Şeyle Yetinmek:
Hasen ibn Aleviyye diyor ki: Yahya İbn Muaz'in bu konuda şu açıklamalarını işittim: İnsanlarla olan ilişkiler bir sınavdır. Onlara katlanmakta zahmet vardır. Mutlaka ilişki kuracaksan Allah'tan (cc.) korkanları seç, onlarla arkadaşlık kur, onların edep ve ahlâkını benimse ki, yarın kıyamet koptuğunda sen de iyilerden olasın.
25. Alçak Gönüllü Olmak Ve Müslüman Kardeşlerine Karşı Büyüklenmekten Vazgeçmek:
Ali ibn Muhammed el-Kazvînî, Ebû Hüseyn el-Mâlikî'nin şöyle dediğini işitmiş: Hikmet sahiplerinden biri, bu ilkesiyle ilgili şöyle dedi: Büyüklenmenin sonucu, insanların büyüklenen kimseyi küçümsemelerinden ve işlerini ağırdan almalarından ibaret değildir.
26. Başlanan Bir İyiliği Bitirmek:
Saîd e'l Mâ'dânî bana, Ebü'l-Hasen ibn Ebî'l-Bağal'ın şu şiirini okudu:
Bir iyiliğe başladın, tamamlaman farz oldu,
Zira sen, tehlikelere açık bir gruba mensupsun.
Benim senden bitecek işimi aklında tut,
Zira sana teşekkür eden eller daima öyle kalacaktır.
Yararıma olan işlerde lütfedip destek ver,
Zira eller boyunlarda gerdanlıktır.
27. Hiç Kimseyi Küçümsememek:
Ebü'l Kasım Ca'fer ibn Ahmed er-Râzi, kardeşi Ebû Abdillah'ın bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Hamal Bennan, Muhannes'e gitti, ona iyilikle emretti. Muhannes ona:
" Geri dön, sendeki sana yeter, " dedi. Bennan:
" Yazıklar olsun! Bende ne var ki? " dedi. Muhannes de:
" Sen evinden çıkarken, kafanda benden hayırlı olduğun düşüncesi vardı, işte bu sana yeter, " dedi.
28. Doğruların Kendilerinden Veya Hocalanndan Verdikleri Haberleri Doğrulamak Ve Onlara Karşı Çıkmaktan Vazgeçmek:
Ebü'l-Kâsım el-Mukrî'nin şöyle dediğini işittim: Tasavvufa girmenin ilk bereketlerinden biri de, Allah'ın (cc.) gerek kendilerine ve gerekse hocalarına verdiği nimetler ve onlara gösterdiği cömertliklerle ilgili bilgilerde doğru insanları tasdik etmektir.
29. Dostların Kabalıklarına İyilikle, Yatıştırarak Ve Özür Dileyerek Karşılık Vermek:
Ubeydullah ibn Osman ibn Yahya diyor ki: Ben, Ca'fer ibn Muhammed ibn Naşir ibn Mesrûk'u şöyle derken işittim: Bir keresinde Ebü'l-Kâsım el-Haddâd'a eziyet ettim. Bu ilke çerçevesinde bana şu şiiri yazdı:
Benden başkasını denediğinde beni hatırlayacaksın.
Senin için bir hazine olduğumu o zaman anlayacaksın.
Bütün sevgiyle safayı sana serdettim.
İstediğin gibi oldun, değer kazandın.
Sen güçlenirken ben çöktüm ve böylece,
Kardeşi güçlenirken çökenlerden oldum.
Yeryüzünde benden dolayı pişman kalacaksın.
Görüşünün güçsüzlük olduğunu öğreneceksin.
30. Sohbet Ederken Söz Ve Davranışlarda Nezaketi Korumak:
Söz ve davranışlarda nezaket; kendinden üstündekilere saygıyla, kendi seviyesindekilere uyum ve kaynaşmayla, kendinden aşağıdakilere iyilik, şefkat ve merhametle, ana babaya saygı ve itaatle, çocuklara merhamet ve güzel eğitimle, eşine güzel yönetimle, yakınlara iyilik ve bağlılıkla, dostlara samimi sevgiyle ve sevgide yaşanacak zahmetleri aşmakla, komşulara işkenceden uzak durmakla, halka güleryüz ve eli açıklıkla, fakirlere haklarına saygı ve değerlerini takdirle, zenginlere onlara ihtiyacının olmadığını göstermekle, bilginlere işaret ettikleri şeyi kabul etmekle, Allah (cc.) dostlarına onların yanında düşkünlüğünü göstermek, onlara boyun eğmek ve onlara karşı çıkmayı bırakmakla olur. Bunun yanında boş vakitlerinde bid'atçıların, iddia sahiplerinin ve insanların kendilerine tabi olmalarını sağlayıp ellerindekileri almak amacıyla zühd gösterisinde bulunanların sohbetlerinden kaçınmak da davranış kurallarından biridir.
31. İnsanların Değerini Bilmek: Dedemden Şöyle Dediğini İşittim:
Ebû Osman bu konuda şöyle derdi: Bir kimsenin kendine olan saygısı yüksekse, onun gözünde insanların değeri de yüksektir. Bir kimsenin kendine olan saygısı düşükse, onun gözünde insanların değeri de düşüktür.
32. Kendilerine Açılan Sırlarda Arkadaş Ve Dostlara İhanet Etmemek:
Mansur ibn Abdillah, Kâmihî'nin Remle'de şöyle dediğini işitmiş: Fakirlerle birlikte oturuyorduk, üzerime dirhemler açıldı, onları fakirlere dağıttım, nefsim dirhemlerden birini kendime ayırmamı söyledi, ben de öyle yaptım ve kalanını onlara verdim. Bir kaç gün sonra canım bir şey istedi, çarşıya çıktım ve aldığım dirhemi bakkala verdim, o anda dirhem bakıra dönüştü. Bakkal da dirhemi bana iade etti. Çarşıda dolaştım ve bunu bir kaç kez denedimse de her defasında aynı şey oldu. Arkadaşların yanına döndüm ve onlara:
" Arkadaşlar ! Hakkınızı helal edin, ben bu dirhemle sizleri aldattım, (onu sizlerden habersiz aldım), " dedim.
Dirhemi elimden alıp çarşıya gittiler, onunla üzüm ekmek alıp geldiler ve hep birlikte oturup yedik.
33. Kendini Beğenmenin, Kişinin Gayretini Düşürmesi:
İbrahim Havvas Hazretleri şöyle söylemiş: Kendini beğenmek, nefsin değerini bilmeye, acele etmek gerçeği yakalamaya, yumuşaklık ve sabır da pişmanlığa engeldir. Güç sadece Allah'a (cc.) aittir.
34. Dostlan Özür Dilemek Zorunda Bırakmamak:
Hasen ibn Aleviyye Yahya ibn Muaz er-Râzî'nin (Allah'ın (cc.) rahmeti onun üzerine olsun) bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Seni özür dilemek zorunda bırakan ve istemeden vermeyen kimse, gerçek bir dost değildir.
35. Çekememezlikten Kaçınmak:
Ebü'l-Kâsım İbrahim ibn Muhammed en-Nasrâbâdî, Abdurrahman ibn Ebî Hâtem'in bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş: Allah'ın (cc.) kendisine fadlından verdiği nimetlerden dolayı hiç kimseyi çekememezlik etmemek, Allah'ın (cc.) kendisini aynı günahla denemesi korkusuyla günahından dolayı hiç kimseyi kınamamak ve Allah'ın (cc.) kendisi hakkındaki lehine ve aleyhine olan bütün hükümlerine razı olmak, fütüvvet belirtilerindendir.
36. Güzel Ahlâk Sahibi Olmak:
Nasrâbâzî diyor ki, Müslüman gençlerimizden birinin bu konuda şöyle konuştuğunu işittim: Güzel ahlâk; Allah'ın (cc.) kitabına tutunmak, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sünnetine uymak, herkese güler yüz göstermek, kimseyi rahatsız etmemek ve iyiliği yaygınlaştırmaktır. Yüce Allah'ın, Nebî'si (s.a.v.) için tercih ettiği de budur:
" Affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir. " [48]
37. Ebû Bekr e'l Varrâk'in Söyledikleri:
Müslüman gençler önceleri ihvanı över, kendilerini yererlerdi, bugün ise kendilerini Övüp ihvanı yeriyorlar. Yine önceleri ihvan için rahat ve nimeti, kendileri İçin şiddet ve olumsuzluklara katlanmayı tercih ederlerdi, oysa bugün aksini yapmaktalar.
38. Geçmişi Hatırlamak ve Geleceği Plânlamak Yerine İçinde Bulunulan Zamanı Değerlendirmek:
Ahmet ibn Şâhoye'nin bize anlattığına göre o, Yahya ibn Muaz'ın bu konuda şöyle dediğini işitmiş: Geçmişe özlem duymak ve geleceği plânlamak, (İnsan) ömrünün bereketini giderir.
39. Ubeydullah İbn Yahya'dan İşittiklerim:
Ahmet ibn Şâhoye'nin bize anlattığına göre o, Yahya ibn Muaz'ın bu konuda şöyle dediğini işitmiş: Üç meziyet vardır ki bunlar, senin iş ve davranışlarını düzeltir; Zenginleri isyan gözüyle değil de ibret gözüyle izlemek, fa-
kirleri kibir gözüyle değil de tevazu gözüyle izlemek, kadınları şehvet gözüyle değil de şefkat gözüyle izlemek.
40. Müslüman Kardeşlere Harcamada bulunmak:
Ebû Bekr er-Râzi, Muhammed ibn Abdillah el-Kettânî'nin bu konuda şöyle dediğini işitmiş: Kulun tüm geçimliği kendisinden sorulur, ancak kardeşlerin birbirine harcadıkları bunun dışında kalır. Zira Allah Taâlâ (cc.) kuluna bunu sormaktan utanç duyar.
41. İtaatkârlara da isyankârlara da Şefkat Göstermek:
Ebû Bekr el-Harbî, İbrahim el-Atrûş'un bu doğrultudaki şu sözlerini işitmiş: Marûf-u Kerhî ile birlikte Dicle kenarında oturuyorduk, o sırada önümüzden eğlenen gençlerle dolu bir kayık geçti. Def çalıyor, içiyor ve oynuyorlardı. Marûf-u Kerhî'nin arkadaşlarından biri:
" Ey Ebû Mahfuz! Şu denizdekileri görmüyor musun? Rab'lerine isyan ediyorlar, onlar aleyhine Allah'a (cc.) dua etsen ya, " dedi. İbrahim el-Atrûş diyor ki:
" Maruf-u Kerhî ellerini gök yüzüne kaldırarak şöyle dua etti:
Allah'ım! Efendim! Onları dünyada sevindirdiğin gibi âhirette de sevindirmeni diliyorum. " Bunun üzerine arkadaşı Marufa dedi ki:
" Biz aleyhlerine dua et dedik. " O da arkadaşına:
" Kardeşlerim! Eğer Allah (cc.) onları âhirette sevindirirse, tövbelerini kabul eder. "
42. Dostlar Katında Kendi İyiliklerini Unutup Onları Takdir Etmek:
Muhammed ibn Abdi'1-Aziz, Ebü'l-Kâsım İshak ibn Muhammed'in şöyle dediğini işitmiş: Kendisinden ayrılış vaktimde Ebû Bekr ibn Varrâk'a:
" Kiminle arkadaşlık edeyim? " diye sordum. O da:
" Sana yaptığı iyilkleri unutanla arkadaşlık et, senin kötülüklerini ezberleyip seninle karşılaştığında tekrarlayandan uzak dur. Sana verdiği değer, sana ihtiyacı kadar olanla da arkadaşlık etme. "
43. Kulun Dışından Çok İçine Dikkat Etmesi Gerekir:
Çünkü iç Hakk'ın (cc.) bakışlarına, dış ise halkın bakışlarına hedeftir. Ebû Bekr er-Râzi, Ebû Yakub es-Sûsî'nin bu doğrultudaki şu sözünü işitmiş: İnsanlardan elli yıl dilini şarkıdan korumaya çalıştığı halde içini bir şarkıdan bile korumayanlar vardır. Bu durumda olanlar aldanmışlardır.
44. İnsanlarla İlişkide Saygılı davranmak:
Sehl İbn Abdillah bu konuda şöyle der: Düşmanlarına adaletli davran, dostlarına cömert ve bağlı ol.
45. Allah (cc.) İle Yalnızlıkta Saygılı Davranmak.
Ebû Nasra'l Isbahâni, bu konuda Ebû Muhammed el-Ceriri'nin şöyle dediğini işitmiş: Yalnızken ayağımı asla uzatmadım. Allah Taâlâ ile beraberken saygının azlığı yakışır mı ? Ömer el-Bistâmi, babası Bâyezid-i Bistami'nin şöyle dediğini işitmiş: Bir gece namaz kılmaya kalktım, yorulup oturdum, ayağımı uzattım, birinin şöyle dediğini ya da gaibten şöyle seslenildiğimi duydum: Hükümdarlarla oturanın, huzurlannda saygıyla oturması gerekir.
46. Eski Dostluğu Sürdürmek:
Peygamber (s.a.v.) Efendimizden de bu doğrultuda bir hadis-i şerif rivayet edilmiştir. hadis-i şerif şöyledir:
" Allah (cc.) eski dostluğu sürdürmeyi sever. " [49] Ca'fer İbn Nasır, Ebû Muhammed ibn Mağâzilî'nin konuyla ilgili şöyle dediğini işitmiş: Kendisine olan sevginin devam etmesini isteyen, eski dostlarına olan sevgisini sürdürsün.
47. İçinde Bulunduğu Durumu Dişan Yansıtmamak:
Nitekim Sehl ibn Abdillah da bu çerçevede şöyle demiştir: Beş şey vardır ki, onlarda nefis gerçeği bulunur. Zengin görünen fakir, tok görünen aç, neşeli görünen üzgün, aralannda düşmanlık bulunan adama sevgi gösteren kimse ve geceleri ihya edip, gündüzleri oruç tutup, zayıflık göstermeyen kimse.
48. İçi Ve Dışı Denetlemek:
Ebû Ali el-Cüzcânî şöyle der; Düzgün davranış, kalbin Allah'la (cc.) birlikte uyum içinde bulunması ve dışın (bedenin) da samimiyetle müşahede etmesidir.
49. Arzulardan Uzak Durup Azarlanmayı Önlemek:
Yönetimini arzunun eline bırakma, yoksa arzun seni karanlığa götüren rehberin olur. Çünkü arzun zaten karanlıktan yaratılmıştır. Aklın ardına düş, zira akıl seni aydınlıklara ve Cebbar olan Allah'a (cc.) ulaşmaya götürür.
50. Bedeni Aykırılıklardan Arındırıp Uyumluluklarla Donatmak:
Bu konuda Ebû Ali el-Cüzcânî'den şöyle dediği aktarılır: Gönlünü dünyadan yüz çevirmek ve Allah (cc.) korkusuyla süsle, korku ve üzüntüyle yıka, sevgi ve utanç giysisini giydir, sonra senin için yetiştirmek üzere rıza ve tefvizle (İşi Allah'a (cc.) bırakarak) nefsini Allah'a (cc.) teslim et.
51. Bir Belâya Bulaşmamak İçin Kötü Arkadaşlardan Uzak Durmak:
Hasan ibn Aleviyye, Yahya ibn Muaz'ın bu konuda şöyle dediğini işitmiş: Kötü arkadaşlarla birlikteliğin oranında pisliklere bulaşırsın. Kim dışını (bedenini) onlarla birliktelikten ve onlarla arkadaşlıktan korursa, Allah'ta (cc.) içini (gönlünü) onlarayakınlık hissetmekten ve onlara ilgi duymaktan korur.
52. Kulun Dinine Cimri, Malına Cömert Olması:
Hasan İbn Aleviyye, Yahya ibn Muaz er-Râzi nin (Allah'ın (cc.) rahmeti onun üzerine olsun) bu konuda şöyle dediğini işitmiş: Mü'min, malı konusunda aldanabilir ancak dini konusunda aldanamaz. Münafıksa dini konusunda aldanabilir ancak malı konusunda aldanamaz.
53. Kulun, Bütün Mal Ve Mülküne Efendisini Tercih Etmesi:
Ebû Ali el-Beyhakî, Ebû Bekr Muhammed ibn Savlî'nin konuyla ilgili şöyle dediğini işitmiş: Bana ulaştığına göre Mü'minlerin emin Me'mûn, bir gün evine girdi, Çevresindekilere ve kölelerine:
" Kim bu evden bir şey alırsa o onundur, " dedi.
Savlî diyor ki: Bu söz üzerine oradakilerden her biri derhal harekete geçerek alabildiklerini aldı. Ancak başında duran, diğerlerine aldırmayan ve aldıklarını önemsemeyen bir köle vardı. Me'mûn köleye:
" Sen de bir şeyler alsaydın, " dedi. Bunun üzerine köle:
" Gerçek mi söylüyorsunuz ey mü'minlerin emiri, aldıklarım benim mi? " diye sordu. Me'mûn:
" Evet, " diye cevap verdi. Muhammed ibn Savlî sözüne devamla diyor ki:
" Bu cevabı alan köle Me'mûn'un yanına geldi, " Me'mûn'un boynuna sarıldı ve:
" Ben, senden başkasını istemem, " dedi. Bu davranışına karşılık Me'mûn o köleye, diğerlerinin aldıklarının kat kat fazlasını verdi. Daha sonra hiç kimseyi onunla bir tutmadı.
Övgü, yalnızca âlemlerin Rabb'ı olan Allah'a (cc.) mahsustur. Allah (cc.) Efendimiz Hz. Muhammed'i (s.a.v.) ve tüm aile fertlerini hayırlar ile kuşatsın ve huzurdan ayırmasın.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Dördüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
- Hiçbir Zaman Dostlarını Unutmamak.
- İnsanlara Muhtaç Olmamak Ve Tamah Nedeniyle Onların Yanında Küçük Düşmemek.
- Dostlara Kavuşmaktan Sevinç Duymak.
- Yapacağını (İyiliği) İstenmeden Yapmak.
- Dostların İhtiyaçlarını Karşılamaya Koşmak.
- Fakirlere Lütufta Bulunmak Ve ŞereflilerdenUtanmak.
- Şımarıklık Yapana Yumuşaklık, Günahkâra Afİle Yaklaşmak.
- Dostları Bıktırmadan Sevgiyi Sürdürmek.
- Kulun Din Ve Dünyasında Hedefi YüksekTutması.
- Kulun Kendisiİçin Şu Beş Kuralı Koruması Ve Bunları Çiğnememesi.
- Sevgiye Eşit Bir Sevgiyle Karşılık Vermek.
- Bütün Durumlarda Dostlara Şefkatle Yaklaşmak.
- Kendi işlerini ihmal ederek Allah'ın (cc.) sorumluluğunu yüklediği kimselerin işleriyle ilgilenmek.
- Öfkeden Tamamen Kaçınmak.
- VakitlerinÂdabını Korumak.
- Kulun Bütün İyilikleri Dostlanndan Bilmesi VeKötülüğünü Bildiği İçin Kendi Nefsini Bundan Uzak Görmesi.
- İçiyle Ve Dışıyla Varlıklarında Ve YokluklarındaDostları İçin İhlâslı Olmak.
- İnsanın Dünyaca Kendisinden Alçak, Dince Kendisinden Yüksek Kimseyle Arkadaşlık Etmesi.
- Her Durum Ve Konumda Kulun, Rab'bine Güven Duyması.
- 20. Kulun Dostlarına Olan Şefkatinin Yakınlarına Olan Şefkatinden Fazla Olması.
- İç Ve Dışıyla Organlara Sahip Olmak.
- Ebû Hüseyn ibn Sem'ûn'un Muhatap Olduğu "Fütüvvet nedir ?" sorusuna verdiği cevaptır;
- Kulun,İçi Ve Dışının Bir Olması.
- 24. Gönlün, Varlık Aleminden Soyutlanması.
- 2İnsanın Korktuğu Zaman Yalnızca Rab'bınaGüvenmesi, Başkasına Güvenmemesi.
- Akraba Ve Yabancılara Uymak Yerine DostlaraUymayı Tercih Etmek.
- Dostlara İkramda Son Noktaya Ulaşmak.
- Dostlara Katlanmak Ve Onları Değiştirmeyi Bırakmak.
- 29. Cenâb-ı Hakk'ın Kendisi Hakkındaki Düzenlemelerine Katlanmak.
- 30. Büyüklerin, Küçüklerin Hizmetlerine Koşmaları.
- Dost ve Sevgililerin Ayrılışından Sonra Hayatın Sıkıcılığı.
- Yardîmları Devam Ettirerek Ve Birbirine Ekleyerek İyiliği Tamamlamak.
- Ebû Abdillah Muhammed İbn Abbas E'l Isamî'nîn Bize Haber Verdiği Şu Âdâb Ve Öğütlere Uymak.
- Uzak Veya Yakın Dostlara Karşı SamimiyetiSürdürmek. .
- Her hangi bir durumlarından dolayı Dostlannınyerilmesini dinlememek.
- Yaptığı İyilikleri Sayıp Dökmemek.
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim Ve O'na Sığındım.
Dördüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri ve açıklamaları şöyledir:
1. Hiçbir Zaman Dostlarını Unutmamak:
Ebû Muhammed el-Cerîrî bu doğrultuda şöyle der: Vefa, gönlün gaflet uykularından uyanması ve niyetin gereksiz düşüncelerden boşaltılmasıdır.
2. İnsanlara Muhtaç Olmamak Ve Tamah Nedeniyle Onların Yanında Küçük Düşmemek:
Bu anlamda Muaviye ibn Ebî Süfyan (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) şöyle der: Senin yardımını kabul eden mürüvvetini sana satmış ve senin gücün karşısında şerefini ayaklar altına düşürmüştür. Kadi Ebû Ali e'l-Hüseyn ibn Ahmed el-Beyhaki, bana Muhammed ibn Hazım'in şu şiirini okudu:
İki parça eski elbise giymek ve bir gün iki gece bükülmek, başkasına kendisinden göz kapakları kapanan minnetten daha iyidir.
Ben, her ne kadar çoluk çocuk sahibi, az malı çok borcu olan biriysem de, Rabbimin rızkıyla yetinirim. İhtiyaçlarım benimle Rabbim arasında kalır.
3. Dostlara Kavuşmaktan Sevinç Duymak: İsmail ibn Ebî Ümeyye şöyle der:
Dostlara kavuşmayı kolaylığına rağmen oldukça faydalı bir durum kabul ederim. İbn Mübarek (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) şöyle der: Dostlara kavuşmak, dine destek ve dertlere avuntudur. Süfyan es-Sevri (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) de şöyle der: Dostlara kavuşmaktan aldığım zevk dışında dünyada hiç bir şeyim kalmadı.
4. Yapacağı İyiliğe İstenmeden Başlamak:
Saîd İbn Abbas (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) şöyle der: En güzel iyilik, istenmeden başlananıdır. Ama fakir senin iyilik yapıp yapmayacağını bilmeden yüzü kızararak gelirse, Allah'a (cc.) yemin ederim ki, artık malının tamamını çıkanp o fakire versen de, bunun karşılığı olamaz. Ebû Zer el-Münzir el-Varrak bana şu şiiri okudu:
Yüz suyu dökerek istediğim kimsenin elinden alana Allah (cc.) lanet etsin.
5. Dostların İhtiyaçlarını Karşılamaya Koşmak:
Süfyan es-Sevri (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) şöyle der: Mümkün olduğunca dostların ihtiyaçlarını görmekten geri durmak, Cenâb-ı Hakk'ın değer verdiği davranış biçimlerinden değildir. Me'mûn da Fadl ibn
Rabî'a şöyle demiştir: Sana ihtiyaç bildiren kimselerin ihtiyaçlannı gidermeyi bir fırsat bil. Zira dehr çok acımasızdır, felek çok hızlıdır ve ömür bir halin tamamlanmasına veya bir sevincin devam etmesine yetmeyecek derecede kısadır.
6. Fakirlere Lütufta Bulunmak Ve Şereflilerden Utanmak:
A'meş bu konuda şu bilgileri verir: Hz. ibrahim (a.s) kendisine zayıf birisi geldiğinde ona ilgi gösterir, şerefli birisi geldiği zaman da ondan utanırdı.
7. Şımarıklık Yapana Yumuşaklık, Günahkâra Af İle Yaklaşmak:
Muhammed ibn İsa el-Kuraşı, babasının şöyle dediğini işitmiş: Adamın biri oğluna tavsiyede bulunuyor ve şöyle diyordu: Ey oğul! Sana karşı şımarık davranana yumuşak, kötü davranana da af ile yaklaş. Katında barışa bir pay bırak ki, dostların sana teslim olsun, düşmanların senden utansın.
8. Dostları Bıktırmadan Sevgiyi Sürdürmek:
İbn Enbâri der ki: Ahmed İbn Yahya bize şu şiiri okudu:
Benim dostum benden bıkkınlık getiren ve yokluğumda beni başka bir dosta satan değil, benimle sürekli görüşen ve herkese karşı sırrımı saklayandır.
Bağdat'ta bulunan Ebü'l-Feth el-Kavvas ez-Zâhidde şöyle der: Bil ki, dostlarına karşı sebepsiz bıkkınlık gösterenin sevgisi yalnızca bir çıkar içindir.
9. Kulun Din Ve Dünyasında Hedefi Yüksek Tutması:
Ca'fer ibn Muhammed el-Hawas diyor ki: Ben Cüneyd-i Bağdâdî'nin (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle dediğini İşittim: Herkesin değeri hedefine göredir. Hedefi dünya olanın hiç bir değeri yoktur. Hedefi âhiret olanın değeri genişliği göklerle yerler kadar olan cennettir. Hedefi Allah (cc.) rızası olanın değeri, gökler ve yerlerde Rıdvan'dan başkası değildir. Allah Tebâreke ve Taâlâ şöyle buyurur:
"Allah'ın (cc.) rızası ise daha üstündür. " [50]
Ebû't- Tayyib eş-Şirazi şöyle der: Ebû Bekre't-Tumustânî'ye kendisinin ayrılışı sırasında: Bana tavsiyede bulunur musun ? dedim. O da bana: "Niyeti Niyet!" dedi. Ebû Ali Ca'fer el-Basri der ki: Bana İsmail ibn Abbad kendisi için söylediği şu şiiri okudu: Birisi bana:
" Dertler sana neden baskın çıktı ve yaşadıkların topluluklara örnek gösterildi ? " dedi. Ben de:
" Beni tasamla baş başa bırakın. Zira hedefler niyetlere göredir, " dedim.
Ebû Ahmed el-Hîrî der ki: Ebû Ali es-Sakafî'nin şöyle dediğini işittim: Niyeti yüksek tut. Zira eşyayı nefisler değil niyetler taşır. Ardından da şu şiiri okudu:
Bedenin taşıyamadığını kalbe yüklediniz. Kalp, bedenini taşıyamadığını taşıyor.
10. Kulun Kendisi İçin Şu Beş Kuralı Koruması Ve Bunlardan Hiç Birini Çiğnememesi:
Bunlar; güvenilirlik, suçsuzluk, doğruluk, sabır, iyi arkadaşlık ve içini düzeltmektir. Kim bunlardan birini yitirirse, yakın sınırlanndan çıkar. Hikmet sahiplerinden biri şöyle der: Kendisinde şu altı şeyi bulduğun kimsenin tam bir fütüvvet sahibi olduğuna karar ver. Bunlar:
a- Nimetin azına şükretmek,
b- Şiddetin çoğuna sabretmek,
c- Yumuşaklığıyla cahili yönetmek,
d- Cömertliğiyle cimriyi eğitmek,
e- İnsanlar övdüler diye yaptığından fazlasını yapmamak ve
f- İnsanlar yerdiler diye yaptığından eksiğini yapmamaktır.
Yahya ibn Muâz da (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der:
Fütüvvet samimiyettir, sonra cömertliktir, sonra bağlılıktır ve sonra da utanmaktır.
Ebü'l Hasen ibn Sem'ûn da (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der:
Fütüuvet, açığa çıktığı zaman utanacağın bir işi gizlice yapmamandır.
Ebü'l Hüseyn el-Mâlikîde (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der:
Fütüvvet; davranışların güzelliği ve gönüllerin temizliğidir.
Ebû Amr ed-Dımeşkî de (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der:
Fütüvvet; halka rıza, kendine öfke gözüyle bakmaktır. Üstündekilerin, altındakilerin ve kendi seviyesindekilerin haklarını bilmektir. Bir hata veya bir kusur ya da bir yalan ulaşması nedeniyle dostlarından yüz çevirmemektir. Kim dostlarından birini severse, onun cefasını vefa olarak, yüz çevirmesini yönelmek olarak görmesi, hal ve davranışlarına kızmaması kendisine bir görev olur. Eğer böyle değilse, onun sevgisi çıkara yönelik olur.
Ebû Saîd er-Râzi bize şu şiiri okudu:
Kendimi bütün suçluları affa zorlayacağım,
Bana karşı suçları ne kadar çok olsa da.
İnsanlar mutlaka şu üçünden biridir,
Ya üstümde, ya katımda, ya da benim altımda.
Üstümdekinin değerini bilir, hakkını vermeye kendimi zorlarım,
Zira hakkın verilmesi lazımdır.
Katımdaki yanılır veya hata yaparsa,
Bilirim ki karar, faziletle hüküm vermektir.
Âltımdakine gelince, bir söz söylerse sözünden namusumu korurum.
Biri beni kötülese de buna aldırış etmem.
11. Sevgiye Denk Bir Sevgiyle Karşılık Vermek:
Çünkü sevginin, sevgiden başka karşılığı yoktur. Fehrî bize ibn Mübarek'in (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şu sözünü nakleder: Bir kimse senin hakkında güzel bir görüşle temiz bir sevgiyi bir araya getirirse, sen de ona karşı halis bir sevgiyle gerekli bir itaati bir araya getir.
12. Bütün Durumlarda Dostlara Şefkatle Yaklaşmak:
Yine Cüneyd-i Bağdadiye halka karşı şefkatten soruldu, o da şöyle dedi: Halka karşı şefkat; senden istediklerini onlara vermek, kaldıramayacaklarını onlara yüklememek ve bilmediklerini onlara söylememektir. Birine:
" Dostlarına şefkatin nasıldır? " diye sordular. Dedi ki:
" Yüzüne sinek konsa ben ona üzülürüm. " Bu anlamda şu şiir okundu.
Seni kıskanır, başka yere basmana kıyamam.
Ne olur yaşadığım sürece yanağıma bas.
Ruveym'e (Allah (cc.) ona rahmet eylesin):
" Dostlarına şefkatin nasıldır? " diye soruldu. O da şöyle cevap verdi:
" Kardeşim! Bil ki, dünyada beni ancak dostlarımın sevinci sevindirir. Yine dünyada beni ancak dostlanmın hüznü hüzünlendirir. "
Fütüvvet sahiplerinden birine:
" Dostlarına sevgin ve onlara olan şefkatin nasıldır? " diye sordular. O da:
" Gözlerimden biri onları gördüğünde, bütün organlarım birer göz olup da onları görmez, dîye onları kendi gözümden, kulaklarımdan biri onların sözlerini işittiğinde bütün organlarım birer kulak olup da onların sözlerini işitmez, diye onları kendi kulağımdan kıskanırım, " cevabını verdi.
Sözünü şöyle sürdürdü:
Bir gece Hızır aleyhisselam'ın (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) huzurundaydım. O öyle bir şarkı söyledi ki, bende kendisinin bir kulak olmasını temenni etmediğim hiçbir organ kalmadı.
Söyledikleri karşısında şeyh ona dedi ki:
Ahbaplar arasında temenni de ne demek? "Bütün organlarımın kulak olduğunu gördüm." de.
Birinin buna yakın bir şiiri bana okundu ve şöyle diyordu:
Sana olan tutkumdan sana bakan gözlerimi kıskanırım da sana bakarken onları yumarım.
Beni baştan çıkaran güzelliğinde seni düşünceli görürüm de, o zaman seni senden kıskanırım.
Aşın tutkunluğumdan ve son derece düşkünlüğümden seni (yanındaki) meleklerinden kıskanırım.
Eğer yapabilsem, ağzından çıkan sözlerini yaralarım. Zira ben onları, dudaklarını öper görüyorum.
Birine soruldu:
" Dostuna karşı şefkat ve sevgin nasıldır ? " Cevap verdi:
" İsterim ki, onu gördüğümde iyice göreyim ve ondan başka bir şey görmeyeyim. Yine isterim ki, onun sözünü işittiğimde sözünü İyice işiteyim ve ondan başka bir şey işitmeyeyim. "
Bu anlamda şu şiir okundu:
Yapabilsem gözümü yumarım da seni görür, senden başkasını görmem.
Birisi de şöyle der:
Ayrılık günleri onların sırları beni sağır etti.
Sen sağırlık bırakan bir sır bilir misin ?
13. Kendi İşlerini İhmal Ederek Allah'ın (cc.) Sorumluluğunu Yüklediği Kimselerin İşleriyle İlgilenmek:
Abdullah ibn Ömer' den (r.a.) rivayet edildiğine göre O, kölelerini doyurur kendisi aç dururdu. Kölelerini giydirir, kendisi çıplak dururdu. Diğer ihtiyaçlannda da onları kendine tercih eder ve şöyle derdi: Nefsime en kolay gelen şey bu olduğu gibi böylece nefsin kötülüğüne karşı da uyanık oluyorum.
14. Öfkeden Tamamen Kaçınmak:
Muaviye ibn Ebî Süfyan'dan (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) aktanldığına o şöyle der:
Yetki ve sorumluluğum altında olan kimseye niye öfkeleneyim, olmayan kimseye niye öfkeleneyim? Yetki ve sorumluluğum altındakinden intikam alabilirim, dolayısıyla kendimi kızmaya mecbur hissetmem. Yetki ve sorumluluğum altında olmayana da benim öfkem zarar vermez. Dolayısıyla gönlüme öfkeyi sokmam.
15. Vakitlerin Âdabını Korumak:
Ca'fer el-Haldi diyor ki: Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu Çerçevede şöyle dediğini işittim: Amellerin en üstünü, vakitlerin âdabını korumaktır. Bu da, kulun haddinden fazlasını düşünmemesi, vaktinden fazlasını kullanmaması ve Rabbinden başkasına uymamasıdır. Muhammed ibn Ali et-Tirmizî de şöyle der: Muhammed Mustafa (s.a.v.) dışında vakit ve durumların gereğini tam olarak yerine getiren hiç kimse yoktur. O, dünya ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
" Nefsimi sana teslim ettim. İşimi sana havale ettim. Sırtımı sana dayadım.[51] Yine şöyle buyurmuştur: "Senden sana sığınırım " [52] Ancak huzurda bulunduğu sırada Allah Taâlâ kendisinden haber verdi ve övgüde bulunarak O'nu en güzel süslerle süsledi. O övgü de şöyleydi:
" Şüphesiz ki sen, en büyük bir ahlâk üzeresin. " [53]
16. Kulun Bütün İyilikleri Dostlarından Bilmesi Ve Kötülüğünü Bildiği İçin Kendi Nefsini Bundan Uzak Görmesi:
Dedem (Allah (cc.) ona rahmet eylesin), Ebû Abdillah e's Sicizi'nin bu yönde şöyle dediğini işitmiş: Kendini faziletli gördüğün takdirde sende fazilet yoktur. Abu Ali el-Ansârî de Şah ibn Şüca el-Kirmanf nin bu doğrultuda şöyle dediğini işitmiş: Fazilet sahipleri bunu görmedikleri sürece fazilet sahibidirler. Gördükleri takdirde faziletleri kalmaz. Velayet sahipleri (erişmişler) de bunu görmedikleri sürece velayet sahibidirler. Gördükleri takdirde velayetleri kalmaz. Şah, Ebû Hafs'a:
" Fütüvvet nedir ? " diye sorar. O da:
" Ahlâklı olmaktır, " cevabını verir.
17. İçiyle Ve Dışıyla Varlıklarında Ve Yokluklarında Dostları İçin İhlâslı Olmak:
Ebû Ahmed el-Hafiz'in şöyle dediğini işittim: Hikmet sahiplerinden biri şöyle dedi: Fütüvvet sahibinin üzerine düşen kardeşlik görevlerinden biri de; kardeşin kardeşini kalbiyle içtenlikle sevmesi, diliyle onu eğitmesi, malıyla onu desteklemesi, edebiyle onu düzeltmesi ve yokluğunda onu güzelce savunmasıdır.
18. İnsanın Dünyaca Kendisinden Alçak, Dince Kendisinden Yüksek Kimseyle Arkadaşlık Etmesi:
Osman ibn Hakim bu noktada şu öğütte bulunur: Dince kendinden yukanda, dünyaca kendinden aşağıda bulunanla arkadaşlık et. Zira dince kendinden yukanda bulunanla arkadaşlık etmen, ibadetlerini gözünde küçültür. Dünyaca kendinden aşağıda bulunanla arkadaşlık etmen de Allah'ın (cc.) nimetlerini gözünde büyültür. Dâvûd-u Tâî de (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bu meyanda şöyle der: Takva insanlarla arkadaşlık et, zira dünya ehlinden sana yükü en hafif ve yardımı en çok olanlar onlardır.
19. Her Durum Ve Konumda Kulun, Rab'bine Güven Duyması:
Süfyan ibn Uyeyne der ki: Ebû Hazım'a:
" Malın nedir? " diye soruldu. O da:
" İki malım vardır; Allah'a (cc.) güvenmek ve insanların ellerindekileri kendime ummaktır, " diye cevapladı.
20. Kulun Dostlarına Olan Şefkatinin Yakınlarına Olan Şefkatinden Fazla Olması:
Hüseyin İbn Yahya eş-Şâfiî'nin, Ca'fer ibn Muhammed es-Sadık'tan hikayeten şöyle dediğini işittim: Bir kimse kendisi için olduğu gibi kardeşi için de olmazsa, kardeşliğin gereğini hakkıyla yerine getirmiş olmaz. Görmez misin ki, Allah Taâlâ kıyamet gününde oğlun babasından, kardeşin kardeşinden kaçtığını kutsal kitabında nasıl hikaye ediyor ? Sonra da aynı yerde dostların birbirine acıdığını şöyle dile getiriyor:
" Şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur. " [54]
21. İç Ve Dışıyla Organlara Sahip Oîmak: Ebü'l-Hasen El-Bûşenciye:
" Fütüvvet nedir ? " diye soruldu. O da:
" Bu dünyada yazıcı meleklerden utanacak bir şey yapmamaktır, " cevabını verdi. Huzeyfe de (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) Şöyle der: Fütüvvet; dört şeye sahip olmaktır. Bunlar: Gözün, dilin, kalbin ve arzundur. Gözüne sahip ol, onunla senin için helal olmayan şeye bakma. Diline sahip ol, onunla sevaba ve hakka uygun olan sözden başkasını söyleme. Kalbine sahip ol, onda bir Müslüman'a karşı aldatma ve öfke bulunmasın. Arzuna sahip ol, kötülükten bir şey istemesin.
22. Ebû Hüseyn İbn Sem'ûn'un (Allah (cc.) Ona Rahmet Eylesin) Muhatap Olduğu "Fütüvvet Nedir ?" Sorusuna Verdiği Cevaptın
Ebû Hüseyin der ki: Fütüvvet bir kaç meziyettedir. Bunlar da: Az tartışmak, insaflı olmak, kusur aramayı bırakmak, görülen kusurları düzeltmek, mazereti kabul etmek, eziyetlere katlanmak, kendini kötülemek, küçüğe ve büyüğe karşı güler yüzlü davranmak, iyiliği çokça yapmak, halka öğüt vermek, halkın öğütlerini kabul etmek, dostlarla kardeşlik içinde bulunmak ve düşmanlan idare etmektir. Bunlar, meziyetlerin dış görünüşleridir, içyüzlerinden söz edinceye dek durum böyledir.
23. Kulun, İçi Ve Dışının Bir Olması:
Ebû Dücâne, Zü'n-Nûn-i Mısrî'nin (Allah (cc.) her İkisine de rahmet eylesin) şöyle dediğini aktardı: Bir kimse açıktan yaptığı takdirde utanacağı bir işi gizli olarak yaparsa, kendi katında kendisinin hiç bir değer ve önemi yoktur.
24. Gönlü, Varlık Âleminden ve İçindekilerden Soyutlamak:
Ebü'l-Abbas ibn Atâ konuyla ilgili olarak şöyle der: Bir kimse gönlünü dünyadan ve halktan soyutlamaz, nefsinden arındırmazsa, Mevlâ'sı için nasıl yalnız kalabilir? Bir kimse içini başka varlıklardan arındırıp gönlünü Mevlâ'sına ayırırsa, kendisine ihsan kapıları açılır, bu sayede Mevlâ'sını razı eden ve öfkelendiren şeyleri birbirinden ayrır.
25. İnsanın Korktuğu Zaman Yalnızca Rab'bına Güvenmesi, Başkasına Güvenmemesi:
Öncekilerden birisi aklı başında insanlardan bir adama şöyle demiştir:
" Gelir getiren bir taşınmaz alsan da çoluk çocuğuna saklasan olmaz mı ? " Adam da karşısındakine şöyle demiştir:
" Bana gösterdiğin yol ne kötüdür ? Aksine ben akan Rab'bim katında nefsim için alıyorum. Çoluk çocuğum için de Rab'bimi saklıyorum. "
26. Akraba Ve Yabancılara Uymak Yerine Dostlara Uymayı Tercih Etmek:
Ebû Ali ibn Ömer el-Hafız der ki: Bana Bişr ibn Musa birinin şu şiirini okudu:
Anamın oğluna dostu tercih ederim. Dostu (kendim için bir) yarı kabul ederim.
Her ne kadar benimle hür ve itaatkâr olarak karşılaşsan da,
Aslında beni dosta köle bulursun.
İyiliğimle, ihsanımın arasını ayırırım. Ancak,
Malımla, hakların arasını birleştiririm.
27. Dostlara ikramda Son Noktaya Ulaşmak:
Ebû Muhammed el-Ceriri anlatıyor ve şöyle diyordu: İbn Mesrûk (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bizi evine davet etti. Bir dostumuza rastladık, şeyhimize davetli olduğumuzu söyleyerek evine gitmekte bize yardımcı olmasını istedik. O da bize; davet etmediği halde şeyhin evine nasıl gelebilirim? dedi. Sonra da "Dostlarıma ters düşmeyeyim" diyerek bize katıldı.
28. Dostlara Katlanmak Ve Onları Değiştirmeyi Bırakmak:
Rivayet edildiğine göre Hz. Dâvud (a.s) oğlu Süleyman (a.s) a şöyle demiştir: Sana karşı dürüst olduğu sürece eski dostunu faydalanmayı umduğun bîr başkasıyla hiçbir zaman değiştirme. Zira böyle yaparsan Allah'ın (cc.) sana olan nimetlerini değiştirirsin. Bir tek düşmanı dahi az görmeyeceğin gibi bin tane dostu dahi çok görmemelisin.
29. Cenâb-ı Hakk'ın Kendisi Hakkındaki Düzenlemelerine Katlanmak:
Anlatıldığına göre adamın biri hikmet sahibi bir adama yakındı. Bunun üzerine hikmet sahibi ona şöyle dedi: Kardeşim ! Allah'tan (cc.) başka bir düzenleyici mi istiyorsun ? Tasavvuf ehli kimselerden biri de şöyle demiştir: Bir kimse Allah'ın (cc.) kendisi hakkındaki düzenlemelerine katlanmazsa, Allah'ın (cc.), onun nefsine yaptığı düzenlemelere de katlanmaz. Vâsıtî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle demiştir: Kim kendisini ve varlıkları Allah'a (cc.) ait olarak görürse, bu sayede hiçbir varlığa muhtaç olmaktan kurtulur. Ebü'l-Abbas ed-Dineverî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) de şöyle der: Nefsine göre düzenlemelerde bulunan, sonunda pişman olur. Kim de Allah'ın (cc.) kendisini yönetmesine razı olursa, işin başında da sonunda da Allah (cc.) 'a hamd eder.
30. Büyüklerin, Çağrıldıkları veya Yanlarında Bulundukları Zaman Küçüklerin Hizmetlerine Koşmaları ve Misafire Hizmet Etmekten Kaçınmayı Bırakmaları:
Süleyman ibn Fadl el-Belhî bize, İbn Eksem'in şöyle dediğini aktarmıştır: Bir gece Halife Me'mûn'un (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) yanındaydım, gecenin ortasında susadım, su içmek için kalktığımda halife şöyle dedi:
" Ey Yahya! Sana ne oluyor da uyumuyorsun? " Ben de:
" Ey mü'minlerin emin! Allah (cc.) 'a yemin olsun ki, ben susadım, " dedim. Bunu işitince bana:
" Yerine döner misin? " dedi. Allah (cc.) 'a yemin olsun ki, yerinden kalkarak testiye gitti
ve bir bardak su getirerek bana içirdi. Ardından bana:
" Misafirinden hizmet bekleyen adam çok ayıp etmiştir? " dedi. Daha sonra şöyle devam etti:
" Sana bir şey söyleyeyim mi? Bize İbn Abbas, Cerir İbn Abdillah aracılığıyla Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den şu mübarek sözü nakletmiştir:
" Misafirinden hizmet bekleyen adam ayıp etmiştir. " [55]
31. Dost ve Sevgililerin Ayrılışından Sonra Hayatın Sıkıcılığı:
Hüseyin İbn Yahya, Ca'fer ibn Muhammed'in şöyle dediğini işitmiş: Rivayet edildiğine göre Cüneyd-i Bağdadî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bir gün oturmuş üzüntülü bir şekilde düşünürken kendisine:
" Ey Ebû Kasım ! Seni üzen nedir ? " diye sorulmuş. O da:
" Yalnızlıktaki sırrı kaybettim. Kendileriyle görüştüğüm dostları kaybettim. Bunlardan başka bedeni yıkan, güç ve kuvvetten düşüren, kalbi meşgul eden şeyleri kaybettim, " cevabını vermiş, ardından da şu şiiri okumuş:
Leva aşamasından sonraki duraklar kötüdür. Bu topluluklardan sonraki hayat da kötüdür.
Afi ibn Ömer e'l Hafız Bağdat'ta bize şiir okudu ve dedi ki: Yezdan e'l Kâtip bize Ubeydullah ibn Abdillah ibn Tâhir'in şu şiirini okudu:
Eğer hürün canı avucunda olsaydı, dostlarından (ölümlerinden) sonra onu atardı.
Kişi için dostlarından sonra yaşadığı her saat onun için en kötüdür.
Yine bu anlamda bize şu şiiri okudu:
Kayboldular, onlardan sonra beden, gözün, onların bir gölgesi olarak gördüğü şey oldu.
Kendilerinden sonra bent sağ görürlerse, onlarla hangi yüzle karşılaşırım ?
Yazık bana onlardan ve onların: " Bizim kaybolmamız sana bir zarar vermez. " sözlerinden.
Muhammed İbn Hasen el-Hâlidî el-Bağdâdi'nin şöyle dediğini işittim: Duydum ki: ibn Hâlûye şöyle diyordu: İbn Cerir'e:
Babanın: " Eğer son zamanlarının taşınma günü olduğunu bilseydim, yapmadığımı yapardım" sözüyle ilgili düşüncen nedir ? Eğer bunu bilseydi baban ne yapardı ? diye sordular. O da:
" Göz bebeklerini oyar, ayrılış noktasını görmezdi, " dedi.
Muhammed ibn Tahir el-Veziri bize, kendisine Abdullah ibn Bağdâdî'nin okuduğunu bildirdiği şu şiiri okudu:
Gemilerin geldiğini birbirlerine seslenmelerine kadar aradaki üzüntünün boyutlarını kavrayamamıştım.
Kalktı bana veda ediyor, rüzgarın dalı eğdiği gibi gözyaşı da ona baskın çıkıyordu. Sonra ağlayarak ayrıldı ve giderken şöyle dedi: Ne olurdu keşke seni hiç tanımasaydım!
32. Yardımları Devam Ettirerek Ve Birbirine Ekleyerek İyiliği Tamamlamak:
Ebû Huzeyme el-Bân İsa'nın bize aktardığına göre o şöyle der; Emîru'l-Mü'minîn Mehdi şöyle dedi: Bir kimse benden bir yardım İstemesin veya benim hoşlanacağım bir İşe girişmesin, yoksa ona yardım elimi uzatır, diğer elimle de desteklerim. Böylece girişimde bulunana ihsan ve iyilikte bulunurum. Çünkü iyiliği sonradan engellemek, yani devam ettirmemek, önceki iyiliklerin de şükrünü kesintiye uğratır.
33. Ebû Abdiliah Muhammed İbn Abbas E'l Isaminin Bize Haber Verdiği Şu Âdâb Ve Öğütlere Uymak:
Mehdi'nin kölesi Abdullah ibn Haccac'ın ibrahim ibn Şekle'den aktardığına göre o şöyle demiştir: Birini dost edindiğinde şüphen olmasın ki o, doğru da yapar yanlış da, iyi de yapar kötü de, sahip de çıkar, ilgilenmez de. Sahip çıktığında teşekkür etmeye, ilgilenmediğinde sabretmeye, iyi yaptığında ödüllendirmeye, kötü yaptığında gereğini yapmaya kendini alıştır. Zira dosta gereğini yapmak, sevginin devamını sağlar. Denilir ki: Açıktan azarlamak, gizliden kin tutmaktan daha iyidir.
34. Uzak Veya Yakın Dostlara Karşı Samimiyeti Sürdürmek:
Ömer ibn Ahmed ibn Osman'ın aktardığına göre o şöyle der:
İbn Enbârî'nin, Yezid ibn Muhallebî'ye ait olan şu şiiri okuduğunu işittim:
Eğer bizi bırakıp gidersen, sulak ve otlaklar yerlere konasın.
Eğer bize kattlırsan hoş geldin safalar getirdin.
Ayrılıp gidersen seni unutacağımızdan korkma.
Bize katılırsan da senden usanacağımızı düşünme.
35. Herhangi Bir Durumlarından Dolayı Dostlarının Yerilmesini Dinlememek:
Yusuf ibn Salih bize, ibn Enbârî'nin birisine şu şiiri okuduğunu aktardı:
Bana bir dostun ayıplanması için dehre kulağımı iğreti vermem.
Katımda dostların kusurlarını da saklamam.
Ben yokken beni korudukları gibi, ben de kendileri yokken dostları korurum.
36. Yaptığı İyilikleri Sayıp Dökmemek:
Muhammed ibn Fudayl'ın bize anlattığına göre o şöyle der: ibn Şibrime dedi ki: Sayıldığı zaman iyilikte hayır yoktur.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Beşinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
- Yolculukta veya Memleketinde Her Durum ve Zamanda Yalnızca Allah'a (cc.) Güvenmek:
- Dostları istemek zorunda bırakmamak, işaretleriyle yetinip açıklamalarına gerek duymamak:
- İnsanın, dostlarının güçlülüğünü kendininkineve kendisinin düşkünlüğünü dostlannınkine tercih etmesi.
- Hizmet ve yardımda kimseyi ayırmamak.
- Halka iyilikte ayrım yapmayı bırakmak, kendiyaptıklarını küçük, kendine yapılanları büyük görmek.
- Dıştan ahlâklı davranmaya, içten davranışları düzeltmeye çalışmak.
- Kulun fütüvvet kıyafetine ancak fütüvvetin ağırlıklarını omuzladıktan ve şartlarını yerine getirdikten sonra bürünmesi.
- İnsanın dostlarından ayrılmasından üzüntü duyması ve mümkün olduğunca onlarla birlikte bulunması.
- Kişinin istenmeden önce vermeye başlaması.
- Ahlâklı davranmak ve her halde Yüce Allah'ın ihsanını görmek.
- 11.Nimetleri sahiplerine saklamak için çaba harcamak.
- 12. Dost ve arkadaşların hizmetlerine mal tahsis etmek.
- 13. Adamlara düşmanlıktan kaçınmak. Çünkü düşmanlıkta bozulma vardır.
- Kişinin dilini kötü sözler söylemekten koruduğu gibi kulağını kötü sözler dinlemekten koruması.
- Kişinin malını dostlarının hizmetlerine sunduğu gibi mevkiini onların hizmetlerine sunması.
- Düşük ahlâktan kaçınmak ve yüce ahlâkı benimsemek.
- 17. Komşuya ve komşuluğa sahip çıkmak.
- İstemenin eziyetine katlanmak.
- Kötülüğe karşılık vermeyi bırakarak dostları düzeltmeye çalışmak.
- Hüseyin ibn Ahmed ibn Musa'nın bize bildirdikleri.
- Sıkıntı içindekine mürüvvetli davranmak.
- Kötülük yapanı affetmek.
- 2Zaman bozulduğu sırada insanın yalnız kalmaktan ayrılmaması.
- Mürüvvetin şartlarını yerine getirmek.
- Zorluk ve darlık zamanında sana arkadaşlık edenin hakkını yerine getirmek.
- Tüm İnsanlara ikramda bulunmak.
- İçinde yaşayanlara saygıdan dolayı evlerin hakkını yerine getirmek,
- 2Dostlara hıyanetten kaçınmak ve onları içtenlikle sevmek.
- Kişi dostunun samimiyetini anladıktan sonra dostuna karşı hiçbir zaman kusur işlemez.
- Doğruluk, bağlılık, cömertlik ve iyi huy da fütüvvet ilkelerindendir.
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim.
Beşinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
1. Yolculukta veya Memleketinde Her Durum ve Zamanda Yalnızca Allah'a (cc.) Güvenmek:
Ebü'l-Kâsım Abdullah ibn Muhammed ed-Dımaşki'nin, adamın birine çıkmayı düşündüğü bir yolculuk hakkında tavsiyede bulunarak şöyle dediğini işittim: Kardeşim! Allah'tan (cc.) başkasını arkadaş edinme. Zira sıkıntılı durumlarında sana yetecek o'dur. İyiliklerin karşılığında sana nimetlerini nasip edecek o'dur. Kötülükte bulunduğun zaman senin kötülüklerini örtecek o'dur. Attığın hiçbir adımda senden ayrılmayacak olan da o'dur.
2. Dostları İstemek Zorunda Bırakmamak, Hallerinden Anlayıp Gereğini Yerine Getirmek:
Ahmed ibn Yahya'nın ibn A'râbî'den aktardığına göre Ümeyye ibn Ebi's-Salt, Abdullah ibn Cüd'ân'ın yanına girdi ve yanında kendilerine çıplaklar denilen iki şarkıcı bayan vardı. İbn Cüd'ân'a:
" Günaydın Ebû Züheyr, " dedi ve ardından şu şiiri okudu:
İhtiyacımı söyleyeyim mi? Yoksa senin tutancın bana yeter mi ? Zira senin mizacın utanmaktır.
Sen bir dalken sahip olduğun hukuk bilgin, donanım ve üstünlük olarak sana yeter.
Şereflisin, ne sabah ne de akşam, senin şerefli yaratılışını değiştiremez.
Senin toprağın tümüyle Teym oğullarının inşa ettiği şerefli bir toprak ve sen de onun göğüsün.
Kış köpeği kuşattığı zaman, cömertlik ve keremde sen rüzgârla yarışırsın.
Kişi seni bir gün övdüğü zaman, ona karşılık olarak övgü yeterlidir.
Bu şiiri okuyunca Abdullah ibn Cüd'ân, Ümeyye ibn Salt'a:
" Bu ikisinden hangisini istersen onu al, " dedi.
Bunun üzerine Ümeyye şarkıcılardan birinin elinden tuttu, sonra Kureyş'in oturduğu yerlere geldi. Dediler kî:
" Ebû Ümeyye! Yaşı geçmiş, kemikleri incelmiş bir ihtiyar getirdin. Oysa Abdullah'ın yanında iki genç şarkıcı vardı, birini alıp gelseydin ya. " İbn Arabi der ki: Ümeyye buna üzüldü, Abdullah'a geri döndü. Abdullah onu görünce:
" Sen sus, neden geri döndüğünü ben söyleyeyim, " dedi. Kureyş'in söylediklerini haber verdi ve ardından da:
" Ötekinin elinden tut " dedi ve şu şiiri söyledi:
Hiçbir ihsan kişiye süs olmazken, ihsanda bulunursan senin ihsanın kişiye bir süstür.
Bazı istemeler çirkin olduğu gibi kişinin yüzünü senin emrine vermesi bir çirkinlik değildir.
3. İnsanın, Dostların Güçlülüğünü Kendininkine Ve Kendinin Düşkünlüğünü Dostlannkine Tercih Etmesi:
Muhammed ibn Abdillah e'r Râzi diyor ki: Hüseyn ibn Ali el-Kûmesî'nin şöyle dediğini işittim: Isâm el-Belhî Hâtam-i Esam'a (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bir şey gönderdi. Hâtem de onun gönderdiği şeyi kabul etti. Kendisine:
" Neden kabul ettin? " denildi. Cevabı:
" Onu almakta kendi düşkünlüğümün, onun güçlülüğünün olduğunu, geri çevirmekte de kendi güçlülüğümün, onun düşkünlüğünün olduğunu düşündüm. Böyle olunca onun güçlülüğünü kendi güçlülüğüme, kendi düşkünlüğümü de onun düşkünlüğüne tercih ettim, " oldu.
4. Hizmet Ve Yardımda Kimseyi Ayırmamak:
Abdullah ibn Muhammed er-Râzî'yi şöyle derken işittim: Alçak gönüllülük, hizmette ayrımı bırakmaktır.
5. Halka İyilikte Aynını Yapmayı Bırakmak, Kendi Yaptıklarını Küçük, Kendine Yapılanları Büyük Görmek:
Ebû Osman Saîd ibn Ebi Saîd diyor ki: Ca'fer ibn Muhammed el-Huldî'yi şöyle derken işittim: İnsanların hayırlılarından olan, sûfilerin kendisine sığındığı ve çoğu kez kendi tarikatlanndan olmayanlar da kendisine gelen Ebû Bekr el-Gazzaz el-Mısrî'ye şöyle dedim:
Neden hizmetinde kimseyi ayırt etmiyorsun? O da cevap olarak şöyle dedi:
Ben eşraftan değilim, ayrım yaptığım takdirde yanılmaktan ve istediğimi yapamamaktan korkarım.
6. Dıştan Ahlâklı Davranmaya, İçten Davranışları Düzeltmeye Çalışmak:
Ebü'l Hüseyn el-Fârisî, Ebû Muhammed el-Cerirî'nin şöyle dediğini işitmiş: Marifet sahiplerinin katında geçerli olan kurala göre göre dinin on sermayesi vardır. Bunlardan beşi dışanda beşi de içerdedir. Dışarıda olanlar: Dilde doğruluk, malda gönül zenginliği, bedenlerde alçakgönüllülük, eziyet etmekten kaçınmak ve eziyete çekinmeden katlanmaktır. İçerde olanlar da: Efendisinin varlığından hoşlanmak, efendisinden uzak kalma korkusu, efendisine kavuşma ümidi, yaptığına pişmanlık ve Rab'bından utanmaktır.
7. Kulun Fütüvvet Kıyafetine Ancak Fütüvvetin Ağırlıklarını Omuzladıktan Ve Şartlarını Yerine Getirdikten Sonra Bürünmesi: Ebû Abdillah Es-Siciziye:
" Neden yamalı kıyafet, yani fütüvvet kıyafeti giymiyorsun? " diye soruldu. O da şöyle cevap verdi:
" Fütüvvetin ağırlıklarını omuzlamadan fütüvvet kıyafeti giymek, münafıklıktandır. Fütüvvet kıyafetini ancak onun ağırlıklarını taşımaya katlanan giyer. Kendisine fütüvvet nedir ? " diye soruldu, bu soruya da şu cevabı verdi:
" Halkı mazur, kendini kusurlu görmektir. Halkın tamamına kendini eksik görmektir. Halkın tamamına, yani iyisine de kötüsüne de şefkatle yaklaşmaktır. Fütüvvetin olgunluk derecesi ise, seni Allah'la (cc.) birliktelikten hiçbir şeyin alıkoymamasıdır. "
Maruf-u Kerhi (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der: Fütüvvet sahibi olduğunu ileri süren birinde şu üç özellik bulunmalıdır: Tereddütsüz bağlılık, övgüsüz cömertlik ve istenmeden iyilikte bulunmak.
8. İnsanın Dostlarından Ayrılmasından Üzüntü Duyması Ve Mümkün Olduğunca Onlarla Birlikte Bulunması:
Ebü'l Abbas el-Kâtib el-Âkûlî'nin bize aktardığına göre Muhamrned ibn Yezid el-Müberred şöyle demiştir: Bana anlatıldığına göre Araplardan bir adamın güzel bir cariyesi vardı. Adam varlıklı ve cariyesine hayrandı. Varlığını cariyesine harcadı ve elinde avucunda bir şey kalmayınca dostlanna gidip onlardan isteyerek cariyesine harcadı. Durumdan cariyenin haberi oldu ve cariye:
" Böyle yapma, beni sat, inşallah yine bir gün beraber oluruz, " dedi. O öyle deyince adam cariyesini Fars valisi Ömer ibn Ubeydullah ibn Ma'mer'e götürdü. Vali cariyeyi beğendi ve:
" Kaç para ? " diye sordu. Adam:
" Aslında değeri daha fazla ama yüz bin dirhem, " dedi. Vali cariyeyi bu fiyata aldı. Parasını verdi ve adam parayı alıp çıkmak istedi. Tam o sırada cariye şu şiiri okudu:
Aldığın parayı güle güle harca,
Benim avuçlarımda yalnızca hatıram kaldı.
Gözlerim yaşardıkça içimden diyorum ki:
Sevgilin ayrıldı, ister az, istersen çok ağla.
Kalbe yerleşen sıkıntıya dönüyorum,
Derdimi engin görüşlü bir kimseye açacağım.
Bunlan dinleyen adam, cariyeye baktı ve o da şu şiiri şöyleydi:
Felek seni gözden çıkarmasaydı,
Ölümden başka bir şey bizi ayıramazdı, lütfen beni mazur gör.
Senin ayrılığından dolayı sürekli acı veren bir üzüntü duyacağım,
Derdimi engin görüşlü bir kimseye açacağım.
Selam sana bundan sonra aramızda ne ziyaret, ne görüşme olacak,
Ancak ibn Ma'mer dilerse o zaman durum değişecek.
Ömer ibn Ubeydullah (vali) adamla cariyenin birbirine söyledikleri bu şiirleri dinleyince şöyle dedi:
" Diledim işte. Al götür onu, mal da senin. "
Adam beraberinde cariye ve elinde yüz bin dirhemle geri döndü. Tabii ki sevinç içindeydi. Sevinçlerine tanık olan vali şöyle dedi:
" Allah (cc.) 'a yemin ederim ki, yüz bin dirheme bundan daha büyük bir iyilik satın alınamazdı. Bu iyilik, iki sevgilinin helal yoldan birleşmeleri ve ayrılık kederinden kurtulmalarıdır. "
9. Kişinin İstenmeden Önce Vermeye Başlaması:
Zira istendikten sonra verdiği zaman o, isteyenin döktüğü yüz suyu karşılığı olur. Oysa cömert insan kardeşinin çehresinin değişmesini (yüzünü kızartmasını) istemez. Ebu Amr el-Medîninin, Hüseyin ibn Abdillah İbn Ubeydullah ibn Abbas'tan bize aktardığına göre o şöyle der: Ubeydullah ibn Abbas, biraderinin oğluna (yeğenine) şöyle dedi: iyiliğin en üstünü, kişiye istetmeden verdiğindir. İstettiğin takdirde, yani sana yüz suyu döktüğü zaman, ancak yüz suyunun karşılığını vermiş olursun. Bana bunu anlatan şu şiir okundu:
Yüz suyu dökene karşılığını vermiş olmazsın,
İsterse isteyerek zenginliğe erişsin.
Çünkü isteme ile alınan, karşılıklı tartıldığında,
Bütün alınanlar karşısında isteme ağır basar.
Ayrıca bana şu şiir de okundu:
Senin elinin suyu cömert de olsa cimri de,
Yüzümün suyuna bir karşılık değildir tükettiğimde.
10. Ahlâklı Davranmak Ve Her Halde Yüce Allah'ın (cc.) İhsanını Görmek:
İbn Enbârî'nin şöyle derken işittim: Ebû Yezid'in (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) öğrencilerinden biri, onun şöyle dediğini söyledi: Bir insan sana arkadaş olup da seninle iyi geçinmezse, sen ona güzel davranışlarınla yaklaş ki, onunla iyi geçinesin. Sana iyilikte bulunursa, Allah'a (cc.) şükret, zira kalpleri sana (senin lehine) çeviren o'dur. Bir belâya uğratılırsan, hiç zaman geçirmeden tövbeye yönel. Sabret, çünkü sabırla helak olan hiç bir nefis yoktur.
11. Nimetleri Sahiplerine Saklamak İçin Çaba Harcamak:
Hasan ibn Urfe'nin Hişam bin Muhammed'den onun da babasından bize aktardığına göre babası şöyle demiş: Hurka binti Numan ibn Münzir, Sa'd ibn Ebî Vakkas'a (Allah (cc.) ondan razı olsun) şöyle dedi: Allah (cc.) seni bir kötüyle denemesin, zira sana kötülük eder. Kerem sahibi birini de seninle denemesin zira sen ona kötülük edersin. Senin iyiliğini hürlerin boyunlarına bağlasın. Ne senin ne de senden başkasının yüzünden kerem sahibi birinden nimeti yok etmesin. Ancak seni o nimetin geri verilmesine vesile kılsın.
12. Dost Ve Arkadaşlann Hizmetlerine Mal Tahsis Etmek:
Hasan ibn Kasım bize şöyle aktarmıştır: Ebû Ca'fer bize, Süleyman ibn Yahya ibn Ebî Hafsa'nın bir şiirini okudu ve şiiri dedesine nispet etti. Şiir şöyleydi:
Birisi: Senin malının hali nedir ? Başkalarınınki artarken seninki eksiliyor ? dedi.
Ben de ona, bazılarının eli sıkıyken ben elimde olanı paylaşmaktan kaçınmadığımı bildirdim.
13. Adamlara Düşmanlıktan Kaçınmak.
Çünkü düşmanlıkta bozulma vardır: İbrahim ibn Cüneyd'in bize bildirdiğine göre Salih ibn Hamza şöyle demiştir: İnsanlara düşmanlıktan sakın, zira seni asla bir yumuşak huylu insanın hilesi ya da bir bilgisizin düşmanlığı yok etmez. Salih sözüne şöyle devam etti: Asıl üstün gelen iyilikle üstün gelen, asıl yenilgiye uğrayan da kötülükle üstün gelendir. Kötülükten ayn kal ki, o da senden ayn kalsın.
14. Kişinin Dilini Kötü Sözler Söylemekten Koruduğu Gibi Kulağını Da Kötü Sözler Dinlemekten Koruması:
Muhammed ibn Ömer ibn Merzüban, birinin şu şiirini bize tasvip ederek haber verdi:
Kötüyü söylemekten dilini koruduğun gibi kötüyü dinlemekten de kulağını koru,
Kötüyü dinlediğin takdirde söyleyene sen de ortak olursun, aklını başına al.
Nice dünya düşkünlerinin gözünü hırs bürümüş, fakat arzularına ulaşmadan ölüm yakalamıştır.
15. Kişinin Malını Dostlannın Hizmetlerine Sunduğu Gibi Mevkiini De Onların Hizmetlerine Sunması:
Muhammed ibn Ömer ibn e'l Merzüban bize birinin şu şiirinin kendisine okunduğunu söyledi:
Canım feda olsun, beni hatırla.
Senden istemekten en başından beni koru.
Malımı malınla genişlettiğin gibi.
Makamımı makamınla genişlet.
16. Düşük Ahlâktan Kaçınmak Ve Yüce Ahlâkı Benimsemek:
Ebû Hüseyn el-Harbi der ki, ibn Mesrûk bize şu şiiri okudu:
Kişinin huyu kötü olduğu zaman yaşantısını anlatma.
Yolları ve geçitleri ona daralır.
Huyu kötü olanı halk övmez.
Fakat güzel huy, sahibini övdürür.
17. Komşuya Ve Komşuluğa Sahip Çıkmak:
Bu noktada Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: " Cebrail (a.s) bana komşu hakkıyla ilgili sürekli tavsiyelerde bulundu. Öyle ki, komşuları birbirine mirasçı yapacak sandım." [56] Ebü'l Feth er-Rakkî'in bize anlattığına göre Hasen el-Basri şöyle demiştir: İyi komşuluk, komşuna eziyet etmemen değildir. Asıl iyi komşuluk, komşunun eziyetine katlanmandır.
18. İstemenin Eziyetine Katlanmak:
Abdülvâhid ibn Ahmed e'l Haşimi der ki: Abdullah ibn Yahya el-Osmânî bize, ibn Düreyd'in şu şiirini okudu:
İsteyenin istemesi seni sıkmasın.
Senin için en hayırlı dönemin, istenen olarak görüldüğün dönemdir.
Umanın yüzünü kovarak,karartma.
Şerefinin kalıcılığı, umulan olarak görülmendedir.
19. Kötülüğe Karşılık Vermeyi Bırakarak Dostları Düzeltmeye Çalışmak
Ebü'i-Muğayyis'in bize anlattığına göre Ebû Abdillah el-Cühenî şöyle demiştir: Yardımlaşmakta düşmanlığın açtığı zarara karşılık vermeyi terketmek ve kardeşliği yenilemek vardır.
20. Hüseyin İbn Ahmed İbn Musa'nın Bize Bildirdikleri:
Ahmed ibn Yahya'nın ibn Arabî'den bize aktardığına göre o şöyle demiştir: Köylünün birine:
" Fütüvvet nedir? " diye soruldu. O da şöyle cevap verdi:
" Bol ikram, yerinde güler yüzlülük, ölçülü iffet ve el çekilen eziyettir. "
21. Sıkıntı İçindekine Mürüvvetli Davranmak:
Muhammed ibn Tâhir el-Vezîrî bana birinin şu şiirini okudu:
Bir fütüvvet sahibi maldan geçer, mürüvvetten değil.
Sana istemeden verir, istemenin kötülüğü sana yeter.
22. Kötülük Yapanı Affetmek:
Ca'fer ibn Ahmed'in bize aktardığına göre o şöyle der: Bize babam Mansur'un şu şiirini okudu:
Ben büyük bir günah işledim. Sense ondan büyüksün.
Önce o günahın affını lütfet, sonra da onu hilminde affet.
Ben yaptığımda (İstememde) şereflilerden olmadımsa da sen ol (da ver). Yine Ca'fer, aynı senetle bana Mansûr e'l Fâkîh'in şu şiirini okudu: İddia ettiğin gibi kötülük yaptıysam beni bağışla. Yoksa kardeşliğin faydası nerede ? Sen de benim gibi kötülük yaparsan, senin erdem ve mürüvvetin nerede ?
23. Zaman Bozulduğu Sırada İnsanın Yalnız Kalmaktan Ayrılmaması:
Ebû Bekr ibn Ebî Ca'fer e'l Müzekki'nin bize aktardığına göre o, Hâkim Abdülhamid ibn Abdurrahman'ın birine ait şu şiiri okuduğunu söyler:
Yalnızlığıma alıştım, evime bağlandım. Şerefim tamamlandı ve neşem arttı. Zaman beni uslandırdı. Keşke göç etseydim de ziyaret etmeseydim ve edilmeseydi m.
Hayatta kaldığım sürece:
" Ordu hareket etti mi ya da hükümdar yola koyuldu mu ? " demeyeceğim.
24. Mürüvvetin Şartlarını Yerine Getirmek:
Yahya ibn Selim'in Zâfir ibn Süleyman'dan bize aktardığına göre o şöyle der: Denilir ki, mürüvveti tam olan, dinini koruyan, yakınlarını ziyaret eden, malını imar eden, dostlanna ikram eden ve evinde söyleyendir.
25. Zorluk Ve Darlık Zamanında Sana Arkadaşlık Edenin Hakkını Yerine Getirmek:
Şeyhû Sehl ibn Muhammed ibn Süleyman'dan şöyle dediğini işittim: Bana haber verildiğine göre Ebû Salim, günlerce Ali ibn İsa'ya titizlikle ilgi gösterirdi. Ebû Salim bakanlığa atanınca Ali ibn İsa ile gereği gibi İlgilenmedi. Böyle olunca Ali, Ebû Salim'e şunları yazdı:
Ömrüm boyunca senin bakan olmanı istedim, ancak istediğim olduğunda, benim yanımda konuşamayanlar benden öne geçtiler. Bu durumda ben de ölmek istedim. Zira ölmek isteyerek yaşadığım her hayat zaten bir ölümdü.
Ali ibn Hamdan der ki: ibn Anbâri bana İbrahim ibn Abbas'ın şu şiirini okudu:
Bir zamanlar kardeşimdin. Zamanla acımasız bir düşman oldun.
Bir zamanlar yardım vadinde bulunurdum.
Zamanla yardım ister hale geldim.
Zamanı sana yererdim, şimdi sana över oldum.
26. Tüm İnsanlara İkramda Bulunmak:
Medâinî'nin şöyle dediğini işittim: Yahya ibn Halid el-Bermeki oğluna şu tavsiyede bulundu: Oğlum! İnsanlara ikramda bulunmayı bırakma, zira onlara ikramda bulunduğun zaman ancak kendine ikramda bulunmuş olursun.
27. İçinde Yaşayanlara Saygıdan Dolayı Evlerin Hakkını Yerine Getirmek:
Ebü'l Fad es-Sükri'nin şöyle dediğini işittim: Ben, Ebû Amr ve Muhammed ibn İsmail'i şöyle derlerken işittim: Bîze anlatıldığına göre bir kadın gelerek Süfyan ibn Asım'm sarayına girdi. Sarayın toprağında yuvarlandı ve duvarlanndan birine şöyle yazdı:
Aşık olana, kendisiyle ilgilenmeyenin yerlerini görmek hüzün olarak yermez mi?
Sabahtan ta akşama kadar saraylarda oturuyor da sarayına sığınan aşıklan görmüyor.
Kendisini seven ve çocuklarla ilgilenmeyi üslenen aşık, ne zaman sabretmeye çalıştıysa aşkı artıyor.
Ve altına şunu yazmış:
Bunu yazan: Süfyan ibn Asım'ın kansı Abdü'l Aziz kızı Amine.
28. Dostlara Hıyanetten Kaçınmak Ve Onları İçtenlikle Sevmek:
Muhammed ibn Hüseyn ibn Hurkân'ın bize anlattığına göre o şöyle demiştir: Süfyan ibn Uyeyne'yi Şöyle derken işittim: Kardeşler olarak adlandırılmaları yalnızca hıyanetten uzak oluşlanndan, dost olarak adlandırılmaları da yalnızca sevgiye hakkıyla bağlı kalışlarındandır.
29. Kişi Dostunun Samimiyetini Anladıktan Sonra Dostuna Karşı Hiçbir Zaman Kusur İşlemez:
Muhammed ibn Ahmed ibn Tövbe el-Mervezi'den şunları işittim: Adamı sevgiyle tanıdığın zaman, onun bütün kusurlan affedilmiş demektir. Adamı düşmanlıkla tanıdığın zaman onun bütün iyilikleri kendine geri çevrilmiş demektir.
Allah (cc.) senin gözetimini üslensin. Bil ki, fütüvvetin temeli; dini gözetmek, sünneti izlemek ve Allah Taâlâ'nın: " Affa sarıl, iyiliği emret ve bilgisizlerden yüz çevir. " [57] ve "Allah (cc.) adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder. Ahlâksızlığı, kötü davranışı, azgınlığı ve aşınlığı yasaklar. Ders alasınız diye size öğüt verir. " [58] buyruklarında peygamberine bildirdiği ilke ve kurallara uymaktır.
Bunun yanında Peygamber (s.a.v.) Efendimizin Mekke'ye girdiği gün şu sözüyle emrettiği:
" Ey insanlar! Selâmı yayınız, fakiri doyurunuz, yakınları ziyaret ediniz, insanlar uykudayken siz namaz kılınız ve selametle Cennet'e giriniz." [59] ve şu sözüyle yasakladığı:
" Yakınlarınızı ziyareti kesintiye uğratmayın ve birbirinize arkanızı dönmeyin. Ey Allah'ın (cc.) kullan! Allah'ın (cc.) size emrettiği gibi kardeş olunuz. " [60] ilke ve kurallara uymaktır.
Fütüvvet ilkelerinden bazılan da şunlardır: Doğruluk, bağlılık, cömertlik, iyi huy, gönül zenginliği, dostlarla şakalaşmak, arkadaşlarla iyi geçinmek, kötü söz dinlemekten kaçınmak, İyi İşler yapmaya özlem duyma, iyi komşuluk, konuşmalarda zarafet, sözünü yerine getirmek, bakmakla yükümlü bulunmadığın aile bireyi ve yardımcıya iyilikte bulunmak, çocuklan eğitmek, büyüklere iyi davranmak, kin, aldatma ve öfkeden uzak durmak, Allah (cc.) için dostluk kurmak, Allah (cc.) için düşmanlıkta bulunmak, mal ve mevkiinden Müslüman kardeşlerini faydalandırmak, bu durumu onların başına kakmamak, mal ve mevkiiyle kendisinden yardım isteyenin sözünü yerine getirmek, misafirlerin hizmetine koşmak, dostlann çağrısına koşmakta onlara minnettarlığı hissettirmek, yemeğiyle onlara saygısını belli etmek, mal ve canıyla dostların ihtiyaçlanna koşmak, kötülüğe iyilikle, gelmeyene giderek karşılık vermek, büyüklenmekten uzak durmak, kendi durum ve davranışlarını beğenmeyi bırakmak, ana babaya iyilikte bulunmak, akrabaya ziyarette bulunmak, dostlann kötülüklerini görmezlikten gelmek, kusurlarını örtbas etmek, dostlara yalnızken öğütte bulunmak, her zaman dostlar için duada bulunmak, yaptıkları işlerde halkı mazur görmek, nefsinin kötülük ve gaddarlığını kesin bildiği için sürekli kendini ayıplamak, halkla kaynaşmak, Müslüman'lara merhamet etmek, onlarla şakalaşmak ve onlara iyilikte bulunmak, fakirlere acımak, zenginlere şefkatle yaklaşmak, âlimlere tevazu göstermek, kimden işitirse işitsin hakkı kabul etmek, yalan gıybetten dili ve çirkin sözleri dinlemekten kulağı korumak, yasaklara bakmaktan gözü kapatmak, ibadetlerde ihlâslı, davranışlarda doğrudan yana olmak, iç dünyasını denetim, dış dünyasını gözetim altında tutmak, yaratıklarda iyilikler görmek, iyilerle arkadaşlık etmek, kötülerden uzak durmak, dünyadan yüz çevirmek, Allah Taâlâ'ya yönelmek, isteklerden vazgeçmek, hedef ve gayeyi şu geçici dünya için kirletmekten uzak durmak, fakirlerle oturmaktan güç almak, zenginliklerinden dolayı zenginlere saygı göstermeye tenezzül etmemek, zenginliği Rabbinin yardımıyla olmak, zenginliğinde şükretmek, hiçbir kötüleyene aldırmadan gerçeği söylemek, hoşlandığı durumlara şükretmek, hoşlanmadığı durumlara sabretmek, hıyanetten kaçınmak, sırlan saklamak, mecliste aşağıya oturmaya razı olmak, kendi haklannı istemekten vazgeçmek, başkalannın haklannı yerine getirmek, nefsi bunu yapmaya zorlamak, tenhalarda Allah'ın (cc.) yasaklannı çiğnememek, arkadaşlarla fikir alış verişinde bulunmak, yoklukta yalnızca Allah'a (cc.) güvenip dayanmak, aşın hırsa kapılmamak, kanaatten güç almak, halkın sıkıntılarına katlanmak, kendi sıkıntılarını halka yüklemek, iyilere saygıda kusur etmemek, günahkârlara şefkatle yaklaşmak, hiç kimseye sıkıntı çektirmemek için çaba harcamak, dışıyla içini birbirine ters düşürmemek, dostunun dostuyla dost, düşmanıyla düşman olmak, dostunun hayatı boyunca bunu değiştirmediği gibi ölümünden sonra da değiştirmemek.
Bunlar ve benzeri ilkeler, fütüvvet yol ve ahlâkındandır. Allah Taâlâ'dan bizlere üstün ahlâk bahşetmesini, fütüvvet yollarını nasip etmesini, vaktimizi boşa harcadığımız ve görevlerimizi ihmal ettiğimiz için cezalandırmamasını, kendisine yaklaştıracak işler yapmayı bizlere nasip ederek katına yaklaştırmasını dileriz. O yakındır ve dualan kabul edendir.
Hamd âlemlerin Rab'bına özgüdür. Yüce Allah'ın (cc.) rahmet ve mağfireti, her zaman ve bol bol peygamberlerin efendisi ve bizim efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) ve O'nun tüm temiz ve günahsız aile fertlerine olsun.
[1] Keşfü'z-Zunûn, II, 1445
[2] Nahl: 16/123
[3] Nisa: 4/125
[4] Al-i İmran: 3/95
[5] Al-i İmran: 3/67
[6] Atatürk Küttür ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi erdem Dergisi, Türklerde Hoşgörü Özel sayısı, Ocak 1996, C. 8, Sayı: 24
[7] Kehf: 18/110
[8] İsra: 17/111
[9] Enbiya: 21/60
[10] Kehf: 18/13
[11] Kehf: 18/14
[12] Kehf: 18/18
[13] Bkz.Yusuf: 12/30, Kehf: 18/10, 60, 62 ve Enbiya: 21/60 âyetler
[14] 1943'te vefat etti.
[15] Bu hadisi Bezzar Müsned'inde Enes ibn Malik'ten rivayet etmiştir. Hadis zayrftır. Heysemi der ki: Senedinde Ya'la ibn Meymûn vardır ve kendisi hadisçiler tarafından terk edilmiştir. Feyzü'l-Kadir, C. 6, S. 8
[16] Hadisi Ebû Davud ve ibn Hibban Sahih'inde rivayet etmişlerdir. et-Terğib, C.3, S.240 Bkz. et-Edeb, araştırmayı yasaklama bölümü.
[17] Hadis-i şerif için bkz. Müslim, Eşribe, 20
[18] Hadisin Ebû Hüreyre (r.a.) hadislerinden olduğu üzerinde görüş birliği vardır.
[19] Hadisi Tabarani sağlam bir senetle rivayet etmiştir. Terğîb, C.3, S.373; Feyzü'l-Kadir, C.5, S.428
[20] Bu hadisin metni bulunamamakla birlikte kaynaklarda anlam olarak yer almaktadır.
[21] Bu hadisi Darekutni tek kalan hadisler arasında aktarmıştır. Sahih, Feyzü'l-Kadir, C.3, 5.36
[22] Bu hadisi ibn Adiy Kâmü'de ve Kudâî Hz.Âişe (r.a.) den rivayet etmişlerdir. Ancak hadisi ibn Cevzi uydurma hadisler arasında anmıştır. Feyzü'l-Kadir, C.3, S.363
[23] Bu hadisi ibn Adîy Kâmil'de Hz.Âişe (r.a.)'den rivayet etmiştir. Ancak hadis zayıftır. Feyzü'l-Kadir, C.2, S.291
[24] Bu hadisi Buhari Edep bölümünde, Tabarâni Kebir'de, Beyhakî Sünen'de ve Hâkim Müstedrek'te rivayet etmişlerdir. Feyzü'l-Kadir, C.5, S.360
[25] Bu hadisi ibn Ebi'd-Dünya Ebû Bekre'l-Feresi "İhtiyaçlar: Karşılama" bölümünde ibn Müseyyeb'den Mürset olarak rivayet etmiştir. Feyzü'l-Kadir, C.4, S.3
[26] Bu hadisi Beyhaki, Ebû Saîde'l-Hudri'nin rivayet ettiği hadislerden tahric etmiştir. Darekutni'nin de Câbir'in rivayet ettiği hadisler arasından tahric ettiği benzer bir hadis vardır.
[27] Bu hadisi Ahmed İbn Hanbel Müsned'inde rivayet etmiştir. C.1.S.79, 106
[28] Bu hadisi Beyhaki imanın Bölümleri'nde ve Tabarâni de Ukbe ibn Âmir'den rivayet etmişlerdir. Feyzü'l-Kadir, C.3, S.214
[29] Bu hadisi İmam Ahmed, Müslim, Tirmizi, Nesâi, ibn Mace Süfyan ibn Abdillah e's-Sakafi'den rivayet etmişlerdir ve hadis sahihtir. Feyzü't-Kadir C.4, S.523
[30] Bu hadisi Dârekutnî ve Ebû Bekr ibn Lal, Enes hadislerinden tahric etmişlerdir. Harâitî, Ahlâkın güzelikleri konusunda Ebû Said ve benzerlerinden rivayet etmiştir. Ancak senedinde Salih e'l-Mürri vardır ve hakkında konuşulan biridir.
[31] Bu hadisi Müslim, buluntular konusunda rivayet etmiştir. Hadis no: 18; Ebû Dâvûd, Zekât, 32; Ahmed b. Hanbel, C.3, S.34
[32] Bu hadisi Ahmed ibn Hanbel, Hâkim ve Tabarâni rivayet etmişlerdir.
[33] Bu hadis başından "kaçanlar" kelimesine kadar aynı anlamda Tirmizi'nın Sünen'inde mevcuttur. Bkz. İman, 13,
[34] Bu hadisi Ahmed Müsned'inde, Tabarâni Kebir'de, Beyhaki Şuab'da ibn Amr'dan, yine Tabarâni ibn Amr'dan, ibn Adiy Kâmil'de, ibn Asâkir ibn Abbas'tan, Hasen bir hadis olarak rivayet etmişlerdir. Feyzü'l-Kadir, C.1, S.461
[35] Bu haşinin aslı buradan başka yerde bulunamadı.
[36] Bu hadis Ebû Şüreyh ve Ebu Hüreyre (r.a.) hadislerinden üzerinde ittifak edilen bir hadistir. Ancak sözlerinde ufak bir değişiklik vardır.
[37] İbn Mace'nin Sünen'inde benzen bir hadis yer alır. Hadis şöyledir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: " Bir kimse oruçlu iken yemeğe davet edildiğinde davete icabet etsin, dilerse yer, dilerse yemez.(orucuna devam eder.)" Oruç konusu: bolüm: 47
[38] Bu hadisi Deylemi Müsnedü'l-Firdevs'de Hz.Ati (r.a.) den rivayet eder. Hadisi aktaranlar arasında Hârûn e'l-Hâşimi vardır ve Zehebi bu kimseyi zayıflar arasında zikretmiştir. Darekutni de bu kimsenin isa ibn Mihran'dan daha zayıf olduğunu söyler. Zayıflar arasında yalancıların ve rafizilerin de varlığını bildirir. Feyzü'l-Kadir, C.2, S.285
[39] Bu hadisi Buhari Sahih'inde, Ebu Ya'la Müsned inde Tabarâni Kebir'de, Hakim ..Müstedrek'te ve Beyhakı Şuabü'l-iman'da Yezid ibn Useyd'den nvayet etmiştir. Hadis sahihtir. Feyzü'l-Kadir, C.1, S.176
[40] Ankebut: 29/26
[41] Bu hadis, Ömer ibn Hattab (r.a.)'ın aktardığı: "Davranışlar niyetlere göredir." Hadisinden bir parçadır. Hadis, sıhhatinde görüş birliği olan hadislerdendir. Buhari, iman konusunda vahyin nasıl başladığını açıklayan bölümde, Müslim, Devlet başkanlığı konusunda, (bölüm 45)hadise yer vermişlerdir.
[42] Zuhruf: 43/67
[43] Metin S.60 altı çizili kısma yeniden bak
[44] Haşr: 59/9
[45] Bu hadisi Buharı, İman bahsinde rivayet etmiştir. Bölüm: 7
[46] Bu hadisi Buharı ve Tirmizi Enes ibn Mâlik'ten rivayet etmişlerdir.
[47] Bu hadisi Buharı, beş vakit namaz konusunda Muhammed ibn Münkedir'den mevkuf olarak rivayet etmiştir.
[48] A'râf: 7/199
[49] Bu hadis daha önce geçmişti.
[50] Tevbe: 9/72
[51] Buharı, Deavut: 5, Müslim, Zikir: 17
[52] Müslim, Salat: 44; Bu hadisi dört sünen sahibi de Hz. Âişe' den (r.a,) rivayet etmişlerdir.
[53] Kalem: 4
[54] Şuarâ: 101
[55] Deylemi, Müsnedü't-Firdevs'te Bezzar da benzeri bir eserde İbn Abbas'tan şöyle rivayet etmişlerdir: "Konuğundan hizmet bekleyen ahmaktır." Feyzü'l-Kadir, C.4, S. 13
[56] Hadisi Buhari, Müslim, Sünen sahipleri ve Ahmed, ibn Ömer ve Âişe' den (r.a.) rivayet etmişlerdir. Feyzü'l-Kadir, C. 5, S. 447
[57] A'raf: 7/99
[58] Nahl: 16/90
[59] Hadisi Tirmizi rivayet etmiş ve hakkında Hasen ve Sahihtir demiştir. Terğib ve Terhib, C. 3, S. 425
[60] Hadisi Müslim ve Tirmizi, bir ve sıla bölümünde rivayet etmişlerdir. Müslim; Bölüm 6, Tirmizi; bölüm 24