NAMAZLARIN BİRLEŞTİRİLMESİ

Sunuş

Giriş

YOLCULUKTA İKİ NAMAZIN CEMEDİLMESİ İLE İLGİLİ HADİSLER

A- Tebuk Seferi Esnasında İki Namazın Cem'i

B- Benû Mustalık Gazvesi Esnasında İki Namazın Cem'i

C- İki, Namazı, İki Vakitten Birisinde Cemetmeyle İlgili Hadisler

Hadisin İsnadları

Hadisin Îsnadları

Hadisin Îsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları

Hadîsin İsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

D- Cem-i Sûri'ye Delâlet Eden Hadisler

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

E- Hem Cem-i Sûrî'ye Hem De Cem-i Hakîkî'ye Hamledilmesi Mümkün Olan Hadisler

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadı

F- Rasûlullah'm Yolculuklarda İki Namazı Cemetme Ve Aksi Olma.K Üzere Her İki Şekilde De Tatbik Ettiğini Gösteren Bir Hadis

G- İki Namazın Cemedilmesiyle İlgili Olup "Yolculuğun Süratli Olması" Kaydı Bulunan Hadisler

Hadisin İsnadları

H- İki Namazın Yolculukta Cemedilmesiyle İlgili Olup, "Yolculuğun Süratli Olması" Kaydı Zikredilmeyen Hadisler

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

İKÂMET HÂLİNDE NAMAZLARIN CEMEDİLMESİYLE İLGİLİ HADİSLER

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadları:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin Îsnadları

Hadîsin İsnadları

Hadisin İsnadları:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadı:

Hadisin İsnadları

CEM İLE İLGİLİ ŞİA RİVAYETLERİ

A- Ashabın Namazların Cemedilmesiyle İlgili Görüş Ve Tatbikatları

B- Tabiun'un Namazların Cemedilmesiyle İlgili Görüş Ve Tatbikatları

10- ed-Dahhâk b. Muzâhim

11- el-Hasen el-Basrî

12- el-Evzaî (Tebeu't-Tabi'îriden)

İKİ NAMAZIN CEM'EDİLMESİYLE İLGİLİ HADİSLERİN ŞERHLERİ

NAMAZLARIN CEMEDİLMESİ MESELESİYLE İLGİLİ UMUMİ MÜLAHAZALAR

El-Aynî

Ez-Zurkânî

İbn Kudâme (Muvaffakuddin):

İbn Rüşd

YOLCULUKTA VE İKÂMET HALİNDE İKİ NAMAZIN CEM'EDİLMESİYLE İLGİLİ DELİLLERİN MÜNAKAŞASI

CEM'İN CAİZ OLMASI İÇİN YOLCULUĞUN SÜRATLİ VE YORUCU OLMASI ŞARTI

Yolcunun Ancak Yol Almak İstediği Zaman İki Namazı Cem'etmesi Caizdir, Aksi Takdirde Caiz Değildir,

Cem'in Caiz Olabilmesi İçin Yolculuk Sevab (Veya Mubah) Olmalıdır, Görüşü İbn Rüşd Şöyle Demektedir:

Yolculukta Cem-i Takdim Caiz Değildir, Görüşü

Mukîm İken İki Namazın Cemedilmesi

İKİ NAMAZIN CEMEDİLMESİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

A- Yolculukta Namazları Cem'etmekle İlgili Hükümler

B- Mukîm İken Namazları Cemetmekle İlgili Hükümler

C- Gerek Mukîm İken, Gerek Yolculuktaki Cem' Konusunda Müşterek Hükümler

SONUÇ

Kaynakça

A- Hadis Kaynakları

NAMAZLARIN BİRLEŞTİRİLMESİ

 

Sunuş

 

Sizlere sunulan bu eser, aslında doktora semineri olarak yapılmış bir çalışmadır. Namazların birleştirilerek kılınabileceğini ilk olarak 1970'li yıllarda fakültemizde talebe iken, bir vaiz efendinin vaazında duymuştum. O zamanlar -memleketim olan- Manisa'da vaizlik yapan değerli insan Ömer Temizel bir vaazında, bilhassa yolculuk esnasında Şafiî mezhebini taklid ederek bizim de öğle ile ikindiyi yine aynı şekil­de akşam ile yatsıyı cemederek birarada kılabileceğimizi söylemişti. Sık sık Ankara ile Manisa arasında seyahat eden ve namaz konusunda zaman zaman bazı sıkıntılarla karşılaşan bir talebe olarak o zaman bu konu benim epey ilgimi çekmişti. Tabii muhterem Ömer Temizel hocaefendi bu vaazı üzerine bizim katı muhafazakar kesimlerce -herhal­de başka bir mezhebin taklid edilmesini önerdiği için olsa gerek-"Vahhabî" olmakla damgalanmaya çalışıldı, ama ben de dahil onu se­venler bu haksız ve çirkin ithama karşı çıkmakta tereddüt etmedik.

Velhasıl talebelik yıllarında zihnimi işgal eden bu konuyu, daha sonra Allah nasip edip de doktora yapmaya başlayınca, bir doktora semineri olarak incelemeyi arzu ettim ve sonuçta, bu çalışma ortaya çıktı. Daha sonra bu çalışmada vardığım sonuçları, 1982 yılında İstanbul'da yapılan II. İslâm ilimleri Kongresi'nde bir tebliğ olarak sundum ve Prof. Dr. Ziya Kavakçı ve Prof. Dr. Hayreddin Karaman başta olmak üzere, bilhassa fıkıhçı hocalarımız tarafından takdirle karşılandım. Bu surette varılan sonuçları bir anlamda test etmiş de oldum. Ancak bununla da yetinmeyerek Diyanet İşleri Başkanlığı Din işleri Yüksek Kurulu Üyelerinin de görüşlerini almak istedim. O zaman kurul bugünkü statü ve yapıda olmayıp birkaç üyeden ibaret­ti ve ben sanıyorum şimdi de bu kuanun üyesi olan İrfan Yücel ho­camızla görüşmüştüm. O da varılan sonuçlara bir itirazı olmadığını ifade etmişti. Vardığım sonuçların sağlıklı olduğunu bu şekilde, bir­kaç testten de geçirince, bu çalışmanın yayımlanmasında yarar ola­bileceğini düşündüm. Zira başta kendim ve aile fertlerim olmak üzere birçok müslümanın namazları vaktinde kılma konusunda zaman zaman birtakım sıkıntılarla karşılaştıklarını, ya bizzat yaşıyor ve gö­rüyor, ya da duyuyordum. Öte yandan bu semineri bitirdiğimde bir­çok hocamızın ilgisini çekmiş, bazıları bu çalışmadan kendileri için de bir nüsha istemişlerdi. İlginç olan bir husus, bu konu fakültede gündeme bu suretle gelince, birçok hocamızın -diğer mezhepleri taklid suretiyle de olsa- namazların cem' edilerek kılınmasını zaten uyguladıklarını ifade etmeleri oldu. Ben ise bu çalışmayla böyle bir taklide dahi gerek kalmaksızın Hanefilerin de bu hususta diğer mez­heplerle beraber hareket edebileceğini göstermeyi amaçlamıştım. Her şeye rağmen hem bu katkımı diğer insanlarla paylaşmak, hem de böyle bir ruhsatı ihtiyacı olanların istifadesine sunmak için bu ça­lışmayı yayımlamaya iyice niyetlendim. Bu niyetimi danışmanım olan sayın hocam Prof. Dr. Talat Koçyigit'e açtım. Ancak o, toplumu­muz için nispeten yeni sayılacak olan namazların cemedilip (öğle-ikindi, akşam-yatsı) birarada kılınması görüşünün bazı yanlış anla­malara yol açabileceği; yine bu hususun bazılarınca istismar veya dejenere edilebileceği konusundaki endişelerini dile getirdi. Bu ko­nuda kendisine o zaman hak vermiştim. Zira ülkede çoğunluğun tâ­bi olduğu Hanefî mezhebi mensupları yaklaşık oniki asırdan beri sa­dece Arafat ve Müzdelife'de namazları cemetmeye alışmış iken, biri­nin çıkıp yolculukta ve ikamet halinde de öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarının cemedilerek beraber kılınabileceğini ileri sürme­si, -Hanefî mezhebinin esaslarına uygunluğu ilmi olarak gösterilse bile- bir takım yanlış anlama ve karışıklıklara yol açabilirdi. Bu dü­şüncelerle yaptığım bu çalışmanın neşredilmesi fikrinden vazgeçtim. Aradan yaklaşık 17-18 sene geçti. Namazların (öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı'nın) birleştirilerek kılınmasına dair ruhsatın bilin­mesine insanımızın gerçekten ihtiyacı olduğunu gösteren pek çok durumla karşılaştım, pek çok münasebetle bu konuyla ilgili sorula­rın muhatabı oldum. Bir çoğumuzun da şu veya bu şekilde bu ruh­satı zaten uygulamakta olduğunu gördüm, duydum. Ama öğrenci­lerimize de bu çalışmanın Hadis ile ilgili yönünden zaman zaman bahsediyordum. Onlar insanımıza sağlıklı Îslâm'î bilgiyi sunacak öncüler olduğundan, bu konuda onları daha fazla bilgilendirme­nin uygun olacağını düşündüm. Bu amaçla bu çalışmayı yeniden bilgisayarda yazdırıp teksir veya ders notu olarak öğrencilerimizin istifadesine sunmaya karar verdim. Ancak Ankara Okulu Yayınları'nın kıymetli sahibi, eşi az bulunur titiz yayıncı, arkadaşım Lütfi Sever bu çalışmanın kitap olarak yayınlanmasının daha iyi olacağı­nı, bunun da sanıldığı gibi çok büyük bir maddî külfet gerektirme­yeceğini söyleyince, teklifini kabul etmekte tereddüt etmedim; zira bu suretle hem öğrencilerimizin hem de diğer insanlarımızın bu çalışmadan istifadesi mümkün olacaktı. İşte böylece elinizdeki eser -ki kendi nüsham da dahil diğer nüshaları kaybolduğu için sa­dece kütüphanemizde tek nüshası kalmıştı- kütüphanemizin rafla­rından çıkıp, sizlerin ellerine ulaşacak hale geldi.

Bir takım özürler ve zaruretler karşısında öğleyle ikindi ve ak­şamla yatsı namazlarının birtakım şartlara da riayet ederek, birarada kılınabilmesine imkân tanıyan bu ruhsatın Hanefîler tarafından niçin asırlarca kabul edilmediğini ağırlıklı olarak ele alan bu çalışma; sa­dece bu ruhsatı kabul etmeyen Hanefi fıkhında bir hükmün değişti­rilmesini amaçlamış değildir. Bundan da öte yapılan bu çalışmanın amacı, Hadis ve Fıkhı aynı oranda ilgilendiren bu ve benzeri konula­rın nasıl ele alınması gerektiği hususunda örnek bir çalışma sunabil­mektir. Eser incelendiğinde görülecektir ki, bu konuyu çözüme ka­vuşturmak için 300'den fazla hadisin toplanması gerekmiştir. Hadis­ler derlenirken de sadece matbu olan kaynaklarla yetinilmemiş, bir öğrencinin maddî imkânları dahilinde ulaşması mümkün olan bazı elyazması halindeki hadis kaynaklarına da inilmeye çalışılmıştır. Bu surette temelde hadis ile ilgili olan namazların cemedilmesi gibi son derece dar bir konuda bile, kaynaklardaki bütün hadislerin biraraya getirilmesi ve bunun için matbu kaynaklarla yetinilmeyip, elyazması kaynaklara da inilmesi gerektiğine dikkat çekilmek istenmiştir. Hatta gerektiğinde Sünnî kaynakların dışındaki -bizim de bu eserde yaptı­ğımız üzere- Şiî ve varsa Haricî (İbadî) kaynaklara da başvurmaktan geri kalınmaması icabettiği de gösterilmek istenmiştir.

Diğer bir husus, bu konuyla ilgili birkaç hadisle yetinmenin ne kadar yanlış olduğu, bilakis konuyla ilgili ulaşılabilen bütün hadis­leri biraraya getirip, konularına ve alt konularına göre tasnif etme­nin, birçok meselenin ve ihtilafın çözümünü kolaylaştırdığı bu ça­lışmada açıkça görülecektir. Dolayısıyla bugün Hadisle ilgili en ba­sit bir konuda bile görüş beyan edebilmek için aylar sürebilecek ciddi çalışmalara girişmeyi göze almak gerektiğini, aksi takdirde birkaç hadise bakarak verilecek bir hükmün son derece yanıltıcı olacağını da burada hatırlatmak isteriz.

Öte yandan bu çalışma şunu da göstermiştir ki, herhangi bir mezhebin tarih boyunca oluşmuş olan görüşlerini nihai hüküm gibi algılayıp onların değişmezliğini kabul etmek son derece hatalı bir tutumdur, Gerçi bu hükümlerin değişmez olduğu açıkça söylenmemektedir; ancak sözle söylenmese de fiiliyatta durum budur. Zira Hanefî mezhebinin ilk imamları olan Ebû Hanife ve ashabı namazla­rın cem'i ile ilgili hadisleri kendilerince haklı görünen çeşitli gerekçe ve tevillerle uygulama mevkiine koymamışlar, cemi sadece Arafatve Müzdelife'ye hasretmişlerdir. Ne yazık ki, daha sonra günümüze kadar gelen bütün Hanefî ulemâsı, bu görüşü sadece tekrarlamakla yetinmiş, ilk imamların gerekçe ve tevillerini sorgulama cihetine gi­dememiştir. Halbuki İmam-ı Azam Ebû Hanife'nin fıkıh anlayışına bağlılık, onun görüşlerini tekrarlamakla değil, bilakis onun metodu­nu, yöntemini, hepsinden önemlisi Allah ve Rasulu dışında herkesin görüşlerinin sorgulanabileceğini açıkça ilan eden, onun eleştirel zihniyetini ve düşünce dinamizmini benimsemekle olabilir. Bu ya­pılmadığı içindir ki, sadece pek çok örnekten birisi olan namazların cemedilerek birarada kılınması konusunda kurucu imamların görüşlerinin sorgulanması ve yapılacak incelemenin sonuçlarına göre, hem de yine mezhebin usulü çerçevesinde kalarak, mezhebin o gö­rüşünün değiştirilmesi cihetine -şimdiye kadar- gidilememiştir. Bu çalışma işte bu konuda bizleri bir zihniyet değişikliğine de davet et­mekte, dinamik ve eleştirel bir fıkıh anlayışına çağırmaktadır.

Ve nihayet bu çalışma hem hadisi hem de fıkhı ilgilendiren bu ve benzeri konularda, her iki disipline de eşit düzeyde önem verilmesi gerektiğini de göstermektedir. Diğer bir deyişle bugün bir Îslâm hu­kukçusu bir hadisçi gibi hadisler konusunda uzmanlaşmak, bir hadisçi de bir fikıhçı gibi hem usûlü hem de furu'u ileri düzeyde bilmek duru­mundadır. Bu ise İslâmî ilimler alanında artık disiplinler arası çalışma yöntemini benimsemenin zorunlu hale geldiğine işaret etmektedir.

İlk bölümlerin büyük ölçüde nakillerden ibaret olması sebebiy­le kitap biraz sıkıcı görünebilir. Ancak asırlarca değişmeden devam eden bir görüşün artık değiştirilmesini teklif ederken, neye dayan­dığımızın açıkça ortaya konması gerekir. Ayrıca okuyucunun ikna olabilmesi için de, yüzlerce hadisin mevcudiyeti, bu hadisler konusunda sarihlerin açıklamaları ve bu konuda tarih boyunca çeşitli mezheplere mensup İslâm âlimlerinin görüşleri gözler önüne seril­mek durumundadır. Görünüşte biraz sıkıcı olsa da bunların yapıl­ması gerekiyordu. Diğer yandan konuyla ilgili malzemenin biraraya toplanmış olması sebebiyle, elinizdeki eser, bu konuda başka çalışmalar için kaynaklık görevi de görebilecektir.

Doktora semineri olarak yıllarca önce hazırladığımız bu çalış­mada hiçbir değişiklik yapmadık. Dolayısıyla gerek içeriği gerek konunun işlenişi ve üslûp açısından bazı hatalara rastlanacak olur­sa, bu bizim bir talebe olarak o zamanki acemiliğimize verilmelidir. Bu mütevazi çalışmamızın sadece bir fıkhî hükmün değil, bir zihniyetin değişmesine katkıda bulunması dileğiyle.

  1. Hayri Kırbaşoğlu 1 Haziran 1997 Ankara[1]

 

Giriş

 

Hadis ve Fıkıh kitaplarında söz konusu edilmiş, bu hususta fakih ve muhaddislerin görüşlerinin tesbit edilmiş olduğu, "Yol­culukta ve ikâmet halinde iki namazın cemedilmesi" konusunu günümüzde tekrar ele alışımızın iki âmili vardır:

Birisi: Bu meselenin, memleketimizde de söz konusu edilmesi ve münakaşalara yol açması

İkincisi: Müslümanların, içinde yaşadığımız asrın şartları altın­da, bu konuda tesbit edilecek bir ruhsat'a ihtiyaç hissetmeleri.

Cem konusunda en toleranslı hükümlere sahip olan Hanbelî mezhebi başta olmak üzere Şafiî ve Mâlikî mezhepleri -teferruat­taki değişik hükümlerle beraber- yolculukta ve ikâmet halinde cem'e cevaz verirlerken, Hanefîlerin -Arafat ve Müzdelife dışın­da- iki namazın cemedilmesi kapısını tamamen kapatmış olmala­rı, konunun umûmî plandan çıkıp, Hanefîler açısından cem mese­lesinin tekrar ele alınışı ve Hanefîlerin bu konudaki itirazlarının ve delillerinin incelenmesi şeklinde bir mahiyet kazanmasına se­bep olmuştur. Bunun neticesi olarak da Hanefîlerin delillerini te­ker teker ele almak gerekiyordu.

Cem'i reddederlerken Hanefîlerin başlıca iki esasa dayandıkla­rı görülmektedir.

Birinci itirazları usûl-i fıkh ile ilgilidir: Cem konusundaki hadis­ler âhâd'dır, namaz vakitleri ise tevatüren sabit olmuştur, bina­enaleyh âhâd haberlerle mütevatir haberler tahsis edilemez.

İkinci itirazları, bu konudaki hadislerin mütevatir olarak sabit olan namaz vakitleriyle çatışmasını önlemek gayesiyle, cem'e dair hadisleri cem-i sûrî'ye hamletmeleridir.

Birinci itirazda, cem konusundaki hadislerin râvî adedi bakımından değerlendirilmesi, ikinci itirazda da, bu hadislerin lafızla­rının tevili rol oynamaktadır. Bu sebeple ilk olarak yapılacak işin, bu konuda toplayabildiğimiz bütün hadisleri toplayarak, onların râvî adedi bakımından değerlendirilmeleri olduğu ortaya çıktı. Araştırmamızın birinci kısmında, cem ile ilgili hadis metinleri -senedleriyle birlikte- yer almaktadır. Hadisler, aynı mânâdakiler biraraya getirilerek, mümkün mertebe belli gruplar halinde tasnif edilmeye çalışıldı. Aynı konudaki hadisler içinden en geniş ve taf­silatlı ve aynı zamanda delâleti en vazıh olanının metninin tercü­mesi, diğerlerinin ise sadece senedi zikredildi. Her bir hadisin kaynaklardaki yerleri gösterildi.

Meseleyi Sünnî fıkıh mezhepleri açısından tedkik ettiğimizden, Şiâ'nın bu husustaki görüşünü belirten rivayetleri sadece malumat kabilinden zikrettik.

Daha sonra, Ashab ve Tâbiûn'un bu meseledeki görüş ve tat­bikatlarına dair toplayabildiğimiz bilgileri de naklettik.

Cem konusundaki hadislerin anlaşılmasındaki farklılıklar ve lafızların mânâlandırılmalarındaki anlaşmazlıklar bu meselede büyük rol oynadığından, zikrettiğimiz hadislerin elimizde mevcud şerhlerine müracaat edilmesinde fayda bulunduğu mülahazasıyla, cem konusundaki hadislerin şerhlerine de yer verdik.

Seminerimizin esas kısmı olan üçüncü kısımda, topladığımız bu malzemenin ışığı altında, cem konusundaki delillerin münaka­şa ve müzakeresine giriştik. Cem'in leh ve aleyhindeki delilleri münakaşa ederken bir delili kendimiz cevaplandırmak yerine, başka bir âlimin itirazı ile çürüttük veya o âlimin delili ile desteklettirdik. Buna genellikle riayet etmeye çalıştıksa da, kendi görü­şümüzü de ortaya koymamız zarurî bir hale geldiğinde veya muhtemel bazı itirazları ortaya atıp cevaplandırmaya çalıştığımız­da, bundan da geri kalmadık.

Cem ile ilgili çeşitli meseleleri müzakere edip, neticeye vardık­tan sonra, cem'in ne şekilde tatbik edileceğine dair hükümleri nak­lettik. Hanefîler şimdiye kadar ikâmet halinde ve yolculukta cem'i kabul etmediklerinden, bunun ahkâmıyla ilgilenmemeleri tabiîdir. Bu sebeple, bu konuda Hanbelî, Mâliki ve Şafiî fıkıh kitaplarına müracaatla cem'in ahkâmıyla ilgili hükümleri derlemeye çalıştık.

Netice, ikâmet halinde ve yolculukta cem konusunda Hanefîlerin diğer mezheplerden ayrılmasına gerek olmadığı, Hanefîlerce de cem'in kabulüne bir mani bulunmadığı kanaatine vardık. Böy­lelikle, cem konusunda -teferruattaki ayrılıklarla birlikte- dört mezhebin ve Hadis ehlinin görüş birliğini temini mümkün oldu.

Bu çalışmamız boyunca sık sık kullandığımız cem ile ilgili bazı tabirlere gelince bunlar:

"Cem-i suri" veya "cem-i fi'li": Birinci namazı ilk vaktin en son anında, ikinci namazıda ikinci vaktin ilk anında kılmak.

"Cem-i vakti" veya "cem-i hakiki": Cemedilecek olan iki namazın bu iki vakitten birisi içerisinde kılınması,demektir.

Bu çalışmamızla Resulullah'ın (sav) ümmetine tanıdığı bu ruhsat ve kolaylığın Hanifelece de cem'in kabulune bir mani bulunmadığını ortaya koyarak daha geniş bir tatbikat sahası bulunmasına hizmet etmiş olursak bu Cenab-ı Hakkın lütf ve inayetinin esri olacaktır.

Mehmed Hayri Kırbaşoğlu Ankara 1979 [2]

 

YOLCULUKTA İKİ NAMAZIN CEMEDİLMESİ İLE İLGİLİ HADİSLER

 

A- Tebuk Seferi Esnasında İki Namazın Cem'i

 

Muâz b. Cebel anlatıyor:

Tebuk senesi Rasûlullah ile beraber yola çıktık. Rasûlullah öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı na­mazlarını cemediyordu. Bir gün namazı tehir etti, sonra dışarı çık­tı ve öğle ile ikindiyi cemederek kıldırdı, sonra girdi. Sonra tekrar çıktı ve akşam ile yatsıyı cemederek kıldırdı. Sonra şöyle buyur­du:

"İnşâallah yarın Tebuk kaynağına varacaksınız. Güneş yük­selmeden oraya varmayın. Oraya varanlar, ben gelinceye kadar suya dokunmasın."

Oraya vardığımızda iki kişinin bizden önce gelmiş olduğunu ve suyun azar azar akmakta olduğunu gördük. Rasûlullah onlara, suya dokunup dokunmadıklarını sordu, onlar da, "Evet (dokun­duk)" dediler.

Rasûlullah da onlara ağır sözler söyledi, sonra in­sanlar elleriyle azar azar su alıp bir kab içerisine topladılar. Sonra Rasûlullah bu kabtaki su ile yüzünü ve ellerini yıkadı ve bu su­yu kaynağa döktü. Bunun üzerine kaynağın suyu çoğaldı, insanlar da su ihtiyaçlarını giderdiler. Sonra Rasûlullah şöyle buyurdu:

"Ey Muâz, eğer ömrün olursa, yakında buraların hep bahçelerle dolduğunu göreceksin." [3]

 

Hadisin İsnatları

 

1- Mâlik - Dâvud b. el-Husayn - el-A'rac - Ebû Hurayra [4].

2- Mâlik - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî -Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vasile " Muâz b. Cebel. [5]

3- eş-Şâfiî - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vasile - Muâz b. Cebele. [6]

4- Abdurrazzak - Mâlik - Dâvud b. el-Husayn - el-A'rac - Ebû Hurayra [7].

5- Abdurrazzak - Sufyân es-Sevrî - Ebu'z-Zubeyr - Ebû't-Tufeyl Âmir b. Vasile - Muâz b. Cebel [8].

6- Abdurrazzak - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Ebû't-Tufeyl Âmir b. Vasile - Muâz b. Cebel [9].

7-  İbn Ebî Şeybe - Ail b. Mushir - İbn Ebî Leylâ - Atâ - Câbir [10] (Muhtasar).

8- İbn Ebî Şeybe - Vekî' - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tu­feyl Âmir b. Vasile - Muâz b. Cebel [11] (Muhtasar).

9- Ahmed b. Hanbel - Abdurrazzak - Sufyân ve Ebû Ahmed -Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz b. Cebel [12] (Muhta­sar).

10- Ahmed b. Hanbel - Hammad b. Halid - Hişam b. Sa'd -Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz b. Cebel [13] (Lafızdaki az bir farkla muhtasar olarak).

11- Ahmed b. Hanbel - Vekî' - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [14] (Muhtasar).

12- Ahmed b. Hanbel - Abdurrahman b. Mehdî - Mâlik -Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vasile -Muâz [15].

13- Ahmed b. Hanbel - Ravh - Mâlik b. Enes - Ebu'z-Zubeyr -Ebu't-Tufeyl - Muâz" [16].

14-  ed-Darimî - Ebû Ali el-Hanefî - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vasile - Muâz [17].

15- Müslim - Ahmed b. Abdillah b. Yûnus - Zuheyr - Ebu'z-Zu­beyr - Ebu't-Tufeyl Âmir - Muâz [18].

16- Ebû Dâvud es-Sicistânî - el-Ka'nabî - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vasile - Muâz [19] (Muhtasar).

17- Kurra b. Halici - Ebu'z-Zubeyr [20].

18- İbn Mâce - Ali b. Muhammed - Vekî' - Sufyân - Ebu'z-Zu­beyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [21] (Muhtasar).

19- en-Nesâî - Muhammed b. Seleme ve el-Hâris b. Miskîn -İbn el-Kâsım - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muaz [22] (Muhtasar).

20-  et-Tahavî - Yûnus - İbn Vehb - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr -Ebu't-Tufeyl - Muâz [23].

21- İbn Hıbbân - Ömer b, Saîd - Ahmed b. Ebîbekr - Mâlik -Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [24].

22- el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen b. el-Fâdi el-Kattân - Ahmed b. Osman - el-Abbâb b. Muhammed - Osman b. Ömer b. Fâris - (H) - el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Ali b. Abdillah İbrahim el-Hâşimî -Ebû Amr Osman b. Ahmed b. Abdillah ed-Dakkâk (İbn es-Semmâk) - Ebû Ali el-Hasan b. Mukrim b. Hassan el-Bezzâr - Osman b. Ömer - Sufyân - Amr b. Dînâr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [25] - Osman b. Ömer bu rivayetinde teferrüd etmiştir.

23-  İbn Huzeyme - Yûnus b. Abdi'1-A'lâ - İbn Vehb - Mâlik -Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [26].

24- (22 no'lu hadisi) Osman b. Ömer'den başkaları - Suyân -Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz tarikiyle rivayet etmişlerdir [27].

25- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız ve Ebû Saîd b. Ebî Ömer - Ebu'l-Abbâs el-Esamm - Useyd b. Âsim - el-Huseyn b. Hafs - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz[28].

26- el-Beyhakî - Ebû Zekeriyyâ b. Ebî İshak el-Muzekkî -Ebu'l-Abbâs Muhammed b. Ya'kûb - er-Râbî b. Süleyman - eş-Şâfiî - Mâlik - (H) - el-Beyhakî - Ebû Ali er-Rûzbârî - Ebûbekr b. Dâse - Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - el-Ka'nabî - Mâlik - Ebu'z-Zu­beyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [29].

27-  el-Beyhakî - Ebû Ali er-Rûzbârî - Ebûbekr b. Dâse - Ebû Dâvud - Yezîd b. Hâlid b. Abdülah b. Mevheb er-Remlî - el-Mufaddal b. Fadâle - el-Leys b. Sa'd - Hişâm b. Sa'd - Ebu'z-Zubeyr -Ebu't-Tufeyl - Muâz b. Cebel [30].

28- Muâz b. Cebd'den: "Tebuk gazvesinde Rasûlullah ile birlik­te çıktık. Öğleyi son vaktinde, ikindiyi ilk vaktinde kıldırarak na­mazları cemediyordu. Sonra yola devam ediyor, akşamı son, yatsıyı da ilk vaktinde kılarak cemediyordu. Sonra "Yarın inşâallah Tebuk kaynağına varacağız... ilah.) dedi. et-Taberanî bunu el-Evsat'ında rivayet etmiş ve "Bunu Ebû Sevbân'dan yalnız Gusn b. İsmail rivayet etti" demiştir. Muhammed b. Gâlib de bununla teferrüd etmiştir [31].

Muâz b. Cebel şöyle demiştir:

Rasûlullah (sav) çıkmış olduğu bir gazvede -ki bu Tebuk gazvesiydi- öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemediyor­du. (Hadisi Muâz'dan rivayet eden Ebu't-Tufeyl) şöyle dedi:

"Muâz'a Rasûlullah (sav)'ın böyle yapmasındaki gaye nedir? diye sor­dum, "Ümmetine zorluk olmasın diye" cevabını verdi.

(Hadisin lafzı Ebû Dâvud et-Tayâlisî'ye aittir.) [32]

 

Hadîsin İsnadları

 

29-  Ebû Dâvud et-Tayâlisî - Kurra b. Hâlid - Ebu'z-Zubeyr -Ebu't-Tufeyl - Muâz [33].

30- Ahmed b. Hanbel - Abdurrahman - Kurra b. Hâlid - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [34].

31-  Müslim - Yahya - Hâlid b. el-Hâris - Kurra b. Hâlid -Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [35].

32- Müslim - Yahya b. Habîb el-Hârisî - Hâlid b. el-Hâris -Kurra b. Hâlid - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [36].

33- İbn Huzeyme - Ya'kûb b. İbrahim ed-Devrakî - Abdurrah­man b. Mehdî - Kurra - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz" [37].

34- İbn Huzeyme - Ya'kûb ed-Devrakî - Abdurrahman - Kurra - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [38].

35- Ebû Avâne - Yezîd b. Sinan - Abdurrahman b. Mehdî - (H) - Ebû Avâne - Yûnus b. Habîb - Ebû Dâvud (et-Tayâlisî) - Kurra b. Hâlid - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [39].

36- Ebû Avâne - Yezîd b. Sinan - Abdurrahman - Ebû Amir el-Kâdî [el-Akadî?] - Kurra b. Hâlid - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr İbn Abbas [40]

37-  Ebû Avâne - er-Râbî' b. Süleyman - Yahya b. es-Sellâm -Ebû Avâne - Yûnus b. Habîb - Ebû Dâvud (et-Tayâlisî) - Kurra-Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abfoâs [41] (Muhtasar).

38- et-Tahavî - Yezîd b. Sinan - Abdurrahman b. Mehdî - Kur­ra - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [42].

39- el-Beyhakî - Muhammed b. Abdillah el-Hâfız - Ebul-Velîd el-Fakih - Cafer b. Ahmed b. Nasr el-Hâfız - Yahya b. Habîb b. Arâbî' - Hâlid b. el-Hâris - Kurra - (H) - el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed b. Ömer el-Mukrî - Ebû Muhammed İsmail b. Ali el-Hutabî - Abdullah b. Ahmed - Ubeydillah b. Muâz - Muâz b. Muâz - Kurra - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [43].

 

B- Benû Mustalık Gazvesi Esnasında İki Namazın Cem'i

 

Abdullah b. Amr b. el-As şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) Benî Mustalık gazvesinde iki namazı cemetti." (Hadisin lafzı İbn Ebî Şeybe'nindir). Ebu'z-Zubeyr'den:

"Câbir'e:

'"Rasûlullah (sav) akşam ile yatsıyı cemettî mi? diye sor­dum.' 'Evet Benî Mustalık gazvesinde çıktığımızda' cevabını verdi." [44]

 

Hadisin İsnadları

 

40- İbn Ebî Şeybe - Ebû Hâlid et-Ahmed - Haccâc - Amr b. Şuayb - Muhammed b. Abdillah b. Amr b. el-As - Abdullah b. Amr b. el-As [45].

41- Ahmed b. Hanbel - İbn Sumeyr - Haccâc - Amr b. Şuayb -Muhammed b. Abdillah b. Amr b. el-As - Abdullah b. Amr b. el-As [46].

42- Ahmed b. Hanbel - Musa - İbn Lehîa - Ebu'z-Zubeyr - Câbir [47].

43- Ahmed b. Hanbel - Nasr b. Bâb - Haccâc - Amr b. Şuayb -Muhammed b. Abdillah b. Amr b. el-As - Abdullah b. Amr b. el-As [48].

 

C- İki, Namazı, İki Vakitten Birisinde Cemetmeyle İlgili Hadisler

 

Muâz b. Cebel'den:

"Tebuk gazvesinde idi. Rasûlullah güneş zeval vaktine erişme­den önce yola çıkarsa öğle namazını ikindi namazına bitiştirip cemederek kıldırırdı. Güneşin zeval vaktinden sonra yola çıktığı takdirde ise öğle ile ikindiyi cemederek kıldırır sonra hareket ederdi. Akşam namazının vakti girmeden yola çıktığı zaman, ak­şam namazını yatsı namazıyla birlikte kıldırasıya kadar tehir ederdi. Akşam namazı vakti girdikten sonra yola çıkarsa yatsıyı öne alır ve akşam ile birlikte kıldırırdı."

(Hadisin lafzı Ebû Dâvud es-Sicistânî'ye aittir.)

Ebû Dâvud; "Bu hadisi bir tek Kuteybe rivayet etmiştir." demiştir. [49]

 

Hadisin İsnadları

 

44-  Ahmed b. Hanbel - Kuteybe b. Saîd - Leys - Yezîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz b. Cebel [50].

45-  Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Kuteybe b. Saîd - el-Leys - Ye­zîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz [51].

46- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Yezîd b. Hâlid b. Yezîd b. Abdil­lah b. Mevheb er-Remlî el-Hemedânî - el-Mufaddal b. Fadâle ve el-Leys b. Sa'd - Hişâm b. Sa'd - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [52].

47- (46 no'lu hadis) Hişâm b. Urve - Huseyn b. Abdillah - Kurayb - İbn Abbâs tarikiyle de rivayet edilmiştir [53].

48- İbn Hıbbân - el-Hasen b. Sufyân - Kuteybe b. Saîd - el-Leys - Yezîd b. ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz [54].

49- ed-Dârakutnî - Muhammed b. Yahya b. Mirdâs es-Sulemî -Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Yezîd b. Hâlid b. Yezîd b. Abdillah b. Mevheb er-Remil - el-Mufaddal b. Fadâle - el-Leys b. Sa'd - Hişâm b. Sa'd - Ebu'z-Zubeyr- Ebu't-Tufeyl - Muâz [55].

50- ed-Dârakutnî - Muhammed b. İsmail el-Fârisî - İsmail el- Fârisî - Cafer b. Muhammed el-Kalânisî - Yezîd b. Mevheb - el-Leys - Hişâm b. Sa'd - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz [56].

51- ed-Dârakutnî - Abdulbâkî b. Kânî - Abdullah b. Muham­med b. Ali el-Belhî - Kuteybe - (H) - ed-Dârakutnî - Muhammed b. Yahya b. Mirdâs - Ebû Dâvud (e.s-Sicistânî) - Kuteybe b. Saîd -el-Leys - Yezîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz [57].

52- ed-Dârakutnî - Abdulbâkî b. Kânî - Abdullah b. Muham­med b. Ali el-Belhî - Ebûbekr el-A yen - Ali b. el-Medînî - Ahmed b. Hanbel - Kuteybe b. Saîd - el-Leys - Yezîd b. Ebî Habîb -Ebu't-Tufeyl - Muâz [58].

53- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız - Ebûbekr Muhammed b. Ahmed b. Bâlûye - Mûsâ b. Harun - Kuteybe - (Pf) - el-Beyha­kî - Ebü Abdillah - Abdullah b. Muhammed b. Mûsâ el-Ka'bî -Muhammed b. Eyyûb - Kuteybe b. Saîd es-Sakafî - el-Leys - Ye­zîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz b. Cebel [59].

Leys - Yezîd tarikinden rivayette Kuteybe teferrüd etmiştir.

Hadis sahih ve mahfuzdur.

Nâfi şöyle demiştir:

İbn Ömer ile birlikte Mekke'den yola çıktık. Beraberinde Hafs b. Âsim b. Ömer ve Musâhık b. Amr b. Hıdâş vardı. Bu sırada gü­neş battı ve o ikisinden birisi "Namaz" dedi, o ise buna ses çıkar­madı. Sonra diğeri "Namaz!" dedi, ona da ses çıkarmadı, Nâfi dedi ki:

Ben de ona "Namaz!" dedim; "Ben Rasûlullah'ı gördüm, yolculu­ğa çıktığında acelesi varsa bu iki namazı cemederdi. Ben de ikisini (akşam ve yatsıyı) cemetmek istiyorum." cevabını verdi. (Nâfi') Bir kaç mil yol aldık, sonra (hayvanından indi) ve namazı kıldırdı.

Yahya şöyle demiştir:

"Nâfi bu hadisi bana başka bir defa ri­vayet ettiğinde ise şöyle dedi:

"Gecenin dörtte birine yakın bir müddet yol aldık, sonra indi ve namaz kıl(dır)dı."

(Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir.)

Nâfi şöyle demiştir:

Abdullah b. Ömer, Hafs b. Âsim ve Musâhık b. Amr ile bera­berdim. Güneş batınca İbn Ömer'e "Namaz!" denildi, o yine yola devam etti. Tekrar "Namaz!" denildi, bunun üzerine "Rasûlullah yola çıktığında acelesi varsa bu namazı (akşam) tehir ederdi. Ben de onu tehir etmek istiyorum." dedi. (Nâfi') Gecenin yarısı veya yarısına yakın bir müddet yola devam ettik. Sonra (hayvanından) indi ve namazı kıl(dır)dı.

(Hadisin bu lafzı İbn Huzeyme'ye aittir.) [60]

 

Hadisin Îsnadları

 

54- Abdurrazzak - Abdulaziz b.  Ebî Ravvâd - Nâfi - İbn Ömer [61].

55- Abdurrazzak - İbn Cureyc - Nâfi' - İbn Ömer [62].

56- Abdurrazzak - Ma'mer - Eyyûb ve Mûsâ b. Ukbe - Nâfi' - İbn Ömer [63].

57- Ahmed b. Hanbel - İsmail - Eyyûb - Nâfi - İbn Ömer [64]".

58- el-Buharî - Alî b. Abdillah - Sufyân - ez-Zuhrî - Salim - İbn ers [65].

59- el-Buharî - Sam b. Ebî Meryem - Muhammed b. Ca'fer - Zeyd b. Eşlem - İbn Ömer [66]".

60- Ebû Dâvud (es-Sicİstânî) - Süleyman b. Dâvud el-Atekî -Hammâd - Eyyûb - Nâfi' - İbn Ömer [67]".

61- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Muhammed b. Ubeydillah el-Muhâribî - Muhammed b. Fudayl - Fudayl b. Ğazvân - Nâfi' - İbn Ömer [68].

62- (61 no'lu hadis) İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer tarikiyle de rivayet edilmiştir:

Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - İbrahim b. Mûsâ er-Râzî - İsâ - İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer [69] ve,

63- (61 no'lu hadis) Abdullah b. el-Alâ - Nâfi' - İbn Ömer tari­kiyle de rivayet edilmiştik [70].

64- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Abdulmelik b. Şuayb - İbn Vehb - el-Leys - Rabî'a - Abdullah b. Dînâr - İbn Ömer [71].

65- (64 no'lu hadis) Âsim b, Muhammed - (Âsım'ın) kardeşi -Salim - İbn Ömer [72] ve

66- İbn Ebî Necîh - İsmail b. Abdirrahman b. Zueyb - İbn Ömer [73] tarikiyle de rivayet edilmiştir.

67- Ahmed b. Hanbel - Yezîd - Yahya - Nâfi' - İbn Ömer [74].

68- Ahmed b. Hanbel - Abdurrazzak - İbn Cureyc - Nâfi' - İbn Ömer [75].

69- en-Nesâî - Muhammed b. Abdillah b. Bez? - Yezîd b. Zuray' - Kesîr b. Kâravendâ - Salim b. Abdillah - İbn Ömer [76].

70- en-Nesâî - Abde b. Abdirrahim - İbn Şumeyl - Kesîr b. Kâ­ravendâ - Salim b. Abdillah - İbn Ömer [77].

71- en-Nesâî - Mahmud b. Hâlid - ef-Velîd - İbn Câbir - Nâfi' -İbn Ömer [78].

72- en-Nesâî - Kuteybe b. Saîd - el-Attâf - Nâfi' - İbn Ömer [79].

73- Ebû Avâne - Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Suleyman b. Dâ­vud el-Atekî - Hammâd - Eyyûb - Nâfi' - İbn Ömer[80].

74- İbn Huzeyme - Muhammed b. el-Alâ b. Kurayb ve Abdul­lah b. Saîd el-Eşecc - Ebû Hâlid - Yahya b. Saîd - Nâfi' - İbn Ömer [81].

75- et-Tahavî - Yezîd b. Sinan ve Fehd - Abdullah b. Salih - el-Leys - Nâfi' - Abdullah b. Ömer [82].

76- et-Tahavî - İbn Merzûk - Ârim b. el-Fadl - Hammâd b. Zeyd - Eyyûb - Nâfi' - İbn Ömer [83].

77- et-Tahavî - Fehd - el-Hımmânî - Abdullah b. el-Mubârek -Usâme b. Zeyd - Nâfi' - İbn Ömer [84].

78- et-Tahavî - Râbî' el-Müezzin - Bişr b. Bekr - İbn Câbir -Nâfi1 - İbn Ömer [85].

79- et-Tahavî - Yezîd b. Sinan - Ebû Âmir el-Akâdî - el-Attâf b. Hâlid el-Mahzûmî - Nâfi' - İbn Ömer[86].

80- ed-Dârakutnî - Ebû Muhammed b. Sa'd ve Ebûbekr en-Neysâbûrî - el-Abbâs b. el-Velîd b. Mezyed el-Uzrî - el-Velîd b. Mezyed - Ömer b. Muhammed b. Zeyd - Nâfi' - İbn Ömer [87]. (İs­nadı sahihtir).

81- ed-Dârakutnî - Ebûbekr en-Neysâbûrî - el-Abbâs b. el-Ve­lîd - el-Velîd b. Mezyed - İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer [88].

82- ed-Dârakutnî - Muhammed b. Yahya b. Mirdâs - Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - İbrahim b. Mûsâ - İsâ b. Yûnus - İbn Câbir -Nâfi' - İbn Ömer [89].

83- el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed el-Mukrî - el-Hasen Muhammed b. İshak - Yûsuf b. Ya'kûb el-Kâdî - Süleyman b. Harb - Hammâd b. Zeyd - Eyyûb - Nâfi' - İbn Ömer [90].

84- (82 no'lu hadis) el-Beyhakî - Ma'mer - Eyyûb ve Mûsâ b. Ukbe - Nâfi' - İbn Ömer tarikiyle de rivayet edilmiştir [91].

85- (82 no'lu hadis) el-Beyhakî - Yezîd b. Hârûn - Yahya b. Saîd el-Ansârî - Nâfi' - İbn Ömer tarikiyle de rivayet edilmiştir [92].

86- el-Beyhakî - Ebûbekr b. el-Hâris el-Fâkih - Ali b. Ömer el-Hâfız - Ebû Muhammed b. Sa'd ve Ebûbekr en-Neysâbûrî - el-Abbâs b. el-Velîd b. Mezyed el-Uzrî - el-Velîd b. Mezyed el-Uzrî -Ömer b. Muhammed b. Zeyd - Nâfi' - İbn Ömer [93].

87- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız ve Ebûbekr b. el-Hasen el-Kâdî - Ebu'l-Abbâs Muhammed b. Ya'kûb - el-Abbâs b. el-Velîd b. Mezyed - el-Velîd b. Mezyed - İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer [94].

İbn Abbâs'dan:

(İbn Abbâs) "Size Rasûlullah (sav)'ın yolculukta nasıl namaz kıldığını anlatayım mı?" dedi. Biz de "Evet (anlat)" dedik. İbn Abbâs da şöyle dedi: "Eğer (yolculuk sırasında) konaklamış ve o es­nada güneş de zeval vaktine gelmişse (hayvanına) binmeden ön­ce öğle ile ikindi namazlarını cemederdi. Şayet konakladığı sırada henüz güneş zeval vaktine erişmemişse, yola devam eder, ikindi vakti olunca (hayvanından) iner ve öğle ile ikindiyi cemederdi. (Aynı şekilde) eğer konakladığı sırada akşam namazının vakti gir­miş ise akşam ile yatsı namazlarını cemederdi. Konakladığı sırada akşam namazının vakti girmemişse yola devam eder, yatsı vakti girince iner ve ikisini cemederdi." (Hadisin lafzı Abdurrazzak'a aittir.) [95]

 

Hadisin Îsnadları

 

88- Abdurrazzak - İbn Cureyc - Huseyn b. Abdillah b. Abbâs -İkrime ve Kurayb - İbn Abbâs [96].

Bu hadisi zikrettikten sonra Abdurrazzak şöyle demiştir:

"el-Mikdâm bana şöyle dedi:

"Biz bu hadisi İbn Cureyc'den işitmedik. Bunu senden başkası da rivayet etmedi."

89- ed-Dârakutnî - Ebûbekr en-Neysâbûrî - el-Hasen b. Yahya el-Curcânî - Abdurrazzak - İbn Cureyc - Huseyn b. Abdillah b. Ubeydillah b. Abbâs - İkrime ve Kurayb - İbn Abbâs [97].

90- (89 no'lu hadis) Haccâc - İbn Cureyc - Huseyn - Kurayb -İbn Abbâs tarikiyle [98] ve,

91- Osman b. Ömer - İbn Cureyc - Huseyn - İkrime - İbn Ab­bâs tarikiyle de rivayet edilmiştir [99]".

92- Yine (89 no'lu hadis) Abdulmecîd - İbn Cureyc - Hişâm b. Urve - Huseyn - Kurayb - İbn Abbâs'dan rivayet edilmiştir [100].

(89-90-91-92) no'lu senedlerin râvîlerinin hepsi de sikadırlar. Hadisin illeti sadece Huseyn b. Abdillah'tan ileri gelmektedir. Tirmizî'nin hadisin Hasen olduğunu söylediği nakledilirse de bu mutâbaat cihetiyledir. Bu husus İbn el-Arâbî'nin gözünden kaçmış ve hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Fakat hadisin başka isnadları da vardır. Bunlar:

93- Yahya b. Abdilhamid el-Hımmânî Mtısnedinde Ebû Hâlid el-Ahmer - el-Haccâc - el-Hakem -Miksem - İbn Abbâs tarikiyle ve:

94- el-Kâdî İsmail (b. İshak)  "el-Ahkâm'ında. İsmail b.  Ebî Uveys - kardeşi (Abdulhamid b. Ebî Uveys) - Süleyman b. Bilâl -Hişâm b. Urve - Kurayb - İbn Abbâs tarikiyle tahriç etmişlerdir [101].

95- el-Beyhakî - Ebu'l-Huseyn b. Ali Muharnmed b. Abdillah b. Bişrân el-Adl - Ebû Cafer Muhammed b. Amr er-Razzâz - Abdul­lah b. Ravh - Osman b. Ömer - İbn Cureyc - Huseyn - İkrime -İbn Abbas [102].

96- el-Beyhakî - Ebûbekr b. el-Hâris el-Fakih - Ali b. Ömer el-Hâfız - Ebûbekr en-Neysâbûrî - el-Hasen b. Yahya el-Curcânî -Abdurrazzak - İbn Cureyc - Huseyn b. Abdillah b. Ubeydillah b. Abbâs - İkrime ve Kurayb - İbn Abbâs [103].

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Size Rasûlullah'ın yolculukta nasıl namaz kıl(dır)dığını anlata­yım mı? Eğer konakladığı esnada güneş zeval vaktine erişmişse, zeval vakti içerisinde öğle ile ikindiyi cemederdi. Güneşin zeval vaktine erişmesinden önce hareket etmişse, öğle namazını ikindi­nin vaktinde ikindi ile birlikte kıldırıncaya kadar tehir ederdi.

(Kurayb) "Zannedersem (İbn Abbâs) akşam ile yatsı namazla­rı hakkında da böyle söylemişti" demiştir.[104]

 

Hadisin İsnadı:

 

97- eş-Şâfiî - İbn Ebî Yahya - Huseyn b. Abdillah b. Ubeydil­lah b. Abbâs - Kurayb - İbn Abbâs [105].

Enes b. Mâlik şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) güneşin zevali vaktinden önce hareket eder­se öğleyi ikindi vaktine tehir eder sonra (hayvanından) iner ve iki namazı cemederdi. Şayet hareket etmeden önce güneş zeval vak­tine erişmişse, öğle namazını kıldırır ve sonra yola devam ederdi.

(Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir.)

Ebû Dâvud es-Sicistânî'nin rivayetinde ise "... ve akşam nama­zını da şafak kaybolunca yatsı ile birlikte cemetmek üzere tehir ederdi" İlavesi vardır. [106]

 

Hadisin İsnadları

 

98- Ahmed b. Hanbel - Kuteybe b. Saîd - el-Mufaddal b. Fadâ-le - Ukayl - İbn Şihâb (ez-Zuhrî) - Enes b. Mâlik[107]"

99- Ahmed b. Hanbel - Yahya b. Gaylân - el-Mufaddal b. Fadâle - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [108].

100- el-Buharî - Hassan el-Vâsıtî - el-Mufaddal b. Fadâle -Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [109].

101- el-Buharî - Kuteybe b. Saîd - el-Mufaddal b. Fadâle -Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [110],

102- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Kuteybe ve İbn Vehb - el-Mu­faddal b. Fadâle - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [111].

103- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Ya'kûb b. Sufyân - Ebû Yûsuf el-Fârîsî - Yezîd b. Mevheb ve Ebû Zeyd b. Ebi'1-Ğumr - (H) -Ebû Avâne - Ebû Umeyye- Yahya b. Gaylân - Ebû Dâvud es-Siczî (es-Sicistânî) - Kuteybe ve İbn Vehb - el-Mufaddal b. Fadâle -Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik" [112].

104- ed-Dârakutnî - el-Huseyn b. İsmail - el-Fadl b. Sehl -Yahya b. Gaylân - el-Mufaddal b. Fadâle - Ukayl - İbn Şihâb -Enes b. Mâlik [113]

105- el-Beyhakî - Muhammed b. Abdillah el-Hâfız - Ebu'l-Abbâs Muhammed b. Ya'kûb - Muhammed b. İshak es-Sağanî - Hassan b. Abdillah - el-Mufaddal b. Fadâle - (H) - el-Beyhakî - Ebû Ali er-Rûzbârî - Ebûbekr b. Dâse - Ebû Dâvud - Kuteybe ve İbn Vehb -el-Mufaddal b. Fadâle - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [114]"

106- Taberanî bu hadisi Enes b. Mâlik'den "el-Evsar"ından ri­vayet etmiştir. Râvîleri sika'dırlar [115].

Enes b. Mâlik'den:

"Rasûlullah (sav) süratle yol almak istediğinde öğle namazını ikindinin ilk vaktine tehir eder ve iki namazı cemederdi. Akşam namazını da şafak kaybolunca yatsı ile cemedesiye kadar tehir ederdi.

(Hadisin lafzı Ebû Avâne'nindir.) [116]

 

Hadisin İsnadları

 

107- Müslim - Muhammed b. el-Musennâ - Yahya b. Ubeydillah - Nâfi' - İbn Ömer [117],

108- Müslim - Ebû Tâhir ve Amr b. Sevvâd - İbn Vehb - Câbir b. İsmail - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [118]".

109- Müslim - Harmele b. Yahya - İbn Vehb - Yûnus - İbn Şi­hâb - Salim b. Abdillah - İbn Ömer [119].

110- en-Nesâî - Amr b. Osman - Bakıyye - İbn Ebî Hamze -(H) - en-Nesâî - Ahmed b. Muhammed b. el-Muğîra - Osman (La­fız Osman'ındır) - Şuayb - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer' [120].

111- en-Nesâî - Amr b. Sevvâd b. el-Esved b. Amr - İbn Vehb - Câbir b. İsmail - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [121].

112- Ebû Avâne - Yûnus b. Abdi'1-Alâ ve Ebû Ubeydillah - İbn Vehb - Câbir b. İsmail - Ukayl b. Hâlid - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [122].

113- et-Tahavî - Yûnus - İbn Vehb - Câbir - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [123]".

114- el-Beyhaks - Ebû Abdillah el-Hâfız ve Ebûbekr Ahmed b. el-Hasen  el-Kâdî ve  başkaları  -  Ebu'l-Abbâs  Muhammed b. Ya'kûb - Bahr b. Nasr - İbn Vehb - Câbir b. İsmail - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [124]

115- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız ve Ebû Saîd b, Ebî Amr - Ebû Muhammed Ahmed b. Abdillah el-Muzenî - Ali b. Mu­hammed b. İsâ - Ebu'l-Yemân - Şuayb b. Ebî Hamze - ez-Zuhrî -Salim - Abdullah b. Ömer".

Abdullah b. Dînâr şöyle demiştir:

"Ben Abdullah b. Ömer ile beraber İken güneş battı, fakat yo­la devam ettik. Akşam olduğunu görünce (ona) "Namaz!" dedik.

O yine şafak kayholasıya ve yıldızlar ortaya çıkıncaya kadar yola devam etti. Sonra (hayvanından) indi ve iki namazı cemederek kıldırdı. Sonra da:

"Süratle yol aldığı zaman Rasûlullah (sav)'ın benim gibi namaz kıldırdığını gördüm" dedi. Yani iki namazı gece olduktan sonra cemettiğini söyledi.

İsmail b. Abdirrahman b. Zueyb, İbn Ömer'in namazları şafak kaybolduktan sonra cemettiğini söylemiştir. [125]

 

Hadisin İsnadları

 

116- Ebû Dâvud - Abdulmelik b. Şuayb - İbn Vehb - el-Leys -Rabî'a - Abdullah b. Dînâr - Abdullah b. Ömer [126],

117- el-Beyhakî - Ebu'l-Huseyn Muhammed b. el-Huseyn b. el-Fadl el-Kattân - Abdullah b. Cafer b. Deresteveyh - Ya'kûb b. Sufyân - Ebû Salih ve İbn Bukeyr - el-Leys b. Sa'd - Rabî'a b. Ebî Abdirrahman - Abdullah b. Dînâr - Abdullah b. Ömer [127].

İbn Ebî Zueyb el-Esedî şöyle demiştir:

"İbn Ömer ile birlikte Hımâ'ya doğru yola çıktık. Bu sırada gü­neş battı. Fakat biz ona (hayvanından) in de namaz kılalım" de­meye çekindik. Ufkun beyazlığı ve yatsının karanlığı gidince (hayvanından) indi ve üç rekat (akşam namazı) kıldırdı, sonra se­lâm verdi, sonra iki rekat (yatsı namazı) kıldırdı. Sonra bize dön­dü ve "Rasûlullah (sav)'ın bu şekilde yaptığını gördüm." dedi."

(Hadisin lafzı eş-Şâfiî'nindir.) [128]

 

Hadisin İsnadları

 

118- eş-Şâfiî - Sufyân b. Uyeyne - İbn Ebî Necîh - İsmail b. Abdirrahman (İbn ebî Zueyb) el-Esedî - İbn Ömer[129].

119- el-Humeydî - Sufyân - İbn ebî Necîh - İsmail b. Abdirrah­man b. Zueyb el-Esedî - İbn Ömer [130],

120- el-Beyhakî - Ebû Zekeriyyâ b. Ebî İshak el-Muzekkî -Ebu'l-Abbâs Muhammed b. Ya'kûb - er-Râbî' b. Süleyman - eş-Şâfiî - Sufyân b. Uyeyne - (H) - el-Beyhakî - Ebû Muhammed Ce­nah b. Nezîr b. Cenah el-Kâdî - Ebû Cafer Muhammed b. Ali b. Duhaym - Ahmed b. Hâzim - el-Fadl b. Dukeyn - İbn Uyeyne -İbn Ebî Necîh - İsmail b. Abdirrahman b. Zueyb - İbn Ömer [131].

Esed b. Abdiluzzâ kabilesinden İsmail b. Abdirrahman b. Zueyb şöyle demiştir.

"İbn Ömer ile Hımâ'ya doğru yola çıktık. Güneş batınca ona "Namaz" kılmıyor muyuz?) demekten çekindik. Ufkun beyazlığı ve yatsının karanlığı gidince indi ve önce üç sonra da iki rekat olarak bize namazı kıldırdı ve bize dönerek:

"Rasûlullah (sav)'ın bu şekilde yaptığını gördüm." dedi."

(Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir.) [132]

 

Hadisin İsnadları

 

121- Ahmed b. Hanbel - Sufyân - İbn Ebî Necîh - İsmail b. Ab­dirrahman b. Zueyb - İbn Ömer [133].

122- en-Nesât - İshak b. İbrahim - Sufyân - İbn Ebî Necîh - İs­mail b. Abdirrahman - İbn Ömer [134].

123-  et-Tahavî - Fehd - el-Hımmânî - İbn Uyeyne - İbn Ebî Necîh - İsmail b. Abdirrahman - İbn Ömer [135].

 

İbn Ömer akşam ve yatsı namazlarını şafak kaybolduktan sonra cemederdi. O, Rasûlullah (sav)'m bu iki namazı süratle yol aldığı zaman cemettiğini söylemiştir. [136]

 

Hadisin İsnadı:

 

124- Ahmed b. Hanbel - İshak b. Yûnus el-Ezrak - Ubeydullah b. Ömer - Nâfi' - İbn Ömer [137].

Nâfi'den:

İbn Ömer süratle yol aldığı zaman, şafak kaybolduktan sonra akşam ve yatsı namazlarını cemeder ve "Süratle yol aldığı zaman Rasûlullah (sav) akşam ve yatsı namazlarını cemederdi" derdi. [138]

 

Hadisin İsnadı

 

125- Müslim - Muhammed b. el-Musennâ - Yahya b. Ubeydillah - Nâfi - İbn Ömer [139].

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Rasûlullah yolculuğa çıkar da süratle yol alınsa, güneş zeval vaktine erişmeden yola çıkmışsa ikindinin ilk vakti girinceye ka­dar öğleyi tehir eder, sonra (hayvanından) iner ve iki namazı cemederek kıldırırdı. (Keza) akşam namazını da şafak'ın kayboldu­ğu belli olasıya kadar tehir eder, sonra iner ve akşam ile yatsı na­mazlarını cemederek kıldırırdı.[140]

 

Hadisin İsnadı:

 

126- Bunu et Taberânî "el-Evsat"ında, rivayet etmiştir. Râvîleri arasında Ebû Ma'şer Necîh vardır. Hakkında çok şeyler söylen­miştir. Bazıları onun sika olduğunu söylemiştir.

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Güneş zeval vaktine erişmişse, Rasûlullah (sav) öğle ve ikindiyi cemederek kıldırırdı. Şayet zeval vaktinden önce hareket etmişse öğleyi tehir eder ve ikindi vaktinde (İkindiyle beraber) kıldırırdı."[141]

 

Hadisin İsnadla

 

127- ed-Dârakutnî - Muhammed b. el-Kâsım b. Zekeriyyâ el-Muharibî - Ebû Saîd el-Eşecc - Ebû Hâlid el-Ahmer - İbn Aclân -Huseyn b. Abdillah - İkrime - İbn Abbâs [142].

128- ed-Dârakutnî - el-Abbâs b. Abdissemî el-Haşimî - el-Huseyn b. el-Heysem b. Mâhân - Ebu'r-Râbf - Hâlid b. Abdisselâm -Mûsâ b. Rabî'a - İbn el-Hâd - Huseyn b. Abdillah - İkrime - İbn Abbâs [143].

129- el-Beyhakî - Ebû Amr el-Edîb - Ebûbekr el-İsmâilî - Cafer el-Firyâbî - İshak b. Râhaveyh - Şebâbe b. Sevvâr - el-Leys b. Sa'd - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlike [144].

Enes b. Mâlik'den:

Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman, öğleyi ikindinin ilk vaktine tehir eder ve ikisini cemederdi. Akşamı da tehir eder ve şafak kaybolduğu zaman yatsı ile birlikte (cemederek) kıldırırdı.

 (Hadisin lafzı Müslim'indir.) [145]

 

Hadisin İsnadları

 

130- Müslim - Ebû Tâhir ve Amr b. Sevvâd - İbn Vehb - Câbir b. İsmail - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [146].

131- Ebû Avâne - Yûnus b. Abdi'1-A'lâ ve Ebû Ubeydillah -İbn Vehb - Câbir b. İsmail - Ukayl b. Hâlid - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [147].

132- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız ve Ebûbekr Ahmed b. el-Hasen  el-Kâdî ve  başkaları  -  Ebu'l-Abbâs  Muhammedi  b. Ya'kûb - Bahr b. Nasr - İbn Vehb - Câbir b. İsmail - Ukayl - İbn Şihâb - Enes b. Mâlik [148].

Enes b. Mâlik'den:

"Rasûlullah (sav) yolculukta iki namazı cemetmek istediği za­man ikindinin ilk vakti giresiye kadar öğleyi tehir eder, sonra iki­sini cemederdi.

(Hadisin lafzı Müslim'indir.) [149]

 

Hadîsin İsnadları

 

133- Müslim - Amr en-Nâkıd - Şebâbe b. Sevvâr el-Medâyinî -el-Leys - Ukayl b. Hâlid - ez-Zuhrî - Enes b. Mâlik [150].

134- Ebû Avâne - İsâ b. Ahmed el-Belhî - Şebâbe b. Sevvâr -el-Leys - Ukayl - İbn Şihâb - Enes [151].

135- ed-Dârakutnî - el-Huseyn b. İsmail - el-Hasen b. Muhammed b. es-Sabbâh - Şebâbe - el-Leys - Ukayl - İbn Şihâb - Enes [152].

136- ed-Dârakutnî - Ali b. Muhammed el-Mısrî - Hâşim b. Yû­nus el-Kassâr - Abdullah b. Salih - el-Mufaddal ve el-Leys ve İbn Lehîa - Ukayl - İbn Şihâb - Enes [153].

137- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız - Ali b. Ömer b. Mehdî el-Hâfız - el-Huseyn b. İsmail - el-Hasen b. Muhammed b. es-Sabbâh - Şebâbe - el-Leys b. Sa'd- Ukayl - İbn Şihâb - Enes [154].

Nâfi'den:

"Mekke'de iken İbn Ömer'e, (hanımı) Safiyye'nin durumunun ağır olduğu haber verildi. Bunun üzerine güneş batıp yıldızlar or­taya çıkasıya kadar yol aldı ve "Rasûlullah (sav) acele bir iş için yola çıktığında, bu iki (akşam ve yatsı) namazını cemederdi," de­di ve yoluna devam etti. Nihayet şafak kaybolunca (hayvanın­dan) indi ve iki namazı cemettî. [155]

 

Hadisin İsnadı:

 

138- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Süleyman b. Dâvud el-Atekî -Hammâd - Eyyûb - Nâfi' - İbn Ömer'den [156]:

Nafi'den:

"İbn Ömer (hanımı) Safiyye'nin durumunun ağır olduğu habe­rini aldı ve o gece üç gecelik yolu katetti. Akşam vakti giresiye kadar yoluna devam etti. Ben ona:

"Namaz(ı kılalım)" dedim. Ce­vap vermedi ve karanlık basıncaya kadar yola devam etti. Bunun üzerine oğlu Salim veya başka birisi "Akşam oldu (artık) namazı kıl(dır)" dedi. Bunun üzerine İbn Ömer:

"Rasûlullah (sav) acele bir iş için yola çıktığında bu iki namazı cemederdi. Ben de bu iki namazı cemedeceğini, yola devam edin" dedi ve yola devam etti. Şafak kaybolunca (hayvanından) indi ve iki namazı cemetti.

(Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir.) [157]

 

Hadisin İsnadları

 

139- Ahmed b. Hanbel - İsmail - Eyyûb - Nâfi' - İbn Ömer [158].

140- el-Buharî - Saîd b. Ebî Meryem - Muhammed b. Cafer -Zeyd b. Eşlem - (babası) Eşlem - İbn Ömer [159].

141- el-Beyhakî - Ebû Amr el-Edîb - Ebûbekr el-İsmâilî - Mûsâ b. el-Abbâs - es-Sağanî ve Ali b. el-Muğîra - Saîd b. Ebî Meryem -Muhammed b. Ca'fer - Zeyd b. Eşlem - Eşlem - İbn Ömer [160].

Abdullah b. Ömer'in mevlası Nâfi'den:

"İbn Ömer Mekke'den yola çıktı ve (hanımı) Safiyye binti Ebî Ubeyd'in (hasta olduğu) haberi geldi. Bunun üzerine süratini artirdi, güneş batınca beraberindekilerden birisi "namazd kılalım)" dedi. Cevap vermedi ve bir müddet daha yola devam etti. Bu de­fa (diğer) arkadaşı tekrar "namazd kılalım)" dedi, yine aldırmadı. Bunun üzerine o arkadaşı İbn Ömer'e (ilk olarak) namazı hatırla­tana "O böyle davranması ile ilgili, benim bilmediğim birşey bili­yor" dedi.

İbn Ömer yola devam etti ve şafak kaybolduktan bir müddet sonra (hayvanından) indi ve kamet getirdi. İbn Ömer yol­culukta namaz için nida etmiyor (ezan okumuyor) du. en-Neysâ-bûrî "... yolculukta namazlar için..." demiştir. -İbn Ömer akşam ile yatsı namazlarını cemederek kıldırdı ve sonra:

"Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman, şafak kaybolduktan bir müddet sonra akşam ile yatsı namazlarını cemederdi." dedi.

İbn Ömer yolculuk esnasında hayvanı üzerinde ve hayvanı ne istikâmete dönerse o cihete doğru namazını kılardı. Bu suretle onlara, Rasûlullah (sav)'ın da böyle yapmış olduğunu belirtmek istiyordu." (Hadisin lafzı ed-Dârakutnî'nindir.) [161]

 

Hadisin İsnadları

 

142- ed-Dârakutnî - Ebû Muhammed b. Saîd ve Ebûbekir en-Neysâbûrî - el-Abbâs b. el-Velîd b. Mezyed el-Uzrî -el-Velîd b. Mezyed - Ömer b. Muhammed b. Zeyd - Nâfi' - İbn Ömer [162].

143- ed-Dârakutnî - Ebû Muhammed b. Saîd - Ubeydullah b. Sa'd - Amcası (Ya'kûb) - Âsım b. Muhammed - Kardeşi Ömer b. Muhammed - Nâfi' - Salim - İbn Ömer [163].

144- el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Muhammed b. el-Huseyn el-Alevî - Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed b. el-Hasen el-Hâfız -Muhammed b. Yahya ez-Zuhlî - Hammâd b. Mes'ade - Ubeydullah b. Ömer - Nâfi' - Abdullah b. Ömer [164].

145-  el-Beyhakî - Ebûbekr b. el-Hâris el-Fakîh - Ali b. Ömer el-Hâfız - Ebû Muhammed b. Saîd en-Neysâbûrî - el-Abbâs b. el-Velîd b. Mezyed el-Uzrî - el-Velîd b. Mezyed - Ömer b. Muham­med b. Zeyd - Nâfi' - Abdullah b. Ömer [165].

İbn Ömer şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman akşam ve yatsı na­mazlarını cemederdi.

 (Nâfi'den) rivayet edenlerin ikisinin rivayetlerinde, "... (akşam ve yatsıyı) gecenin dörtte birine kadar tehir ederdi." denmiştir. (Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir.) [166]

 

Hadisin İsnadları

 

146- Ahmed b. Hanbel - Abdurrazzak - Sufyân - Yahya -Ubeydullah b. Ömer ve Mûsâ b. Ukbe - Nâfi' - İbn Ömer [167].

147- ed-Dârakutnî - Ebû Muhammed b. Saîd - Abdu'1-A'lâ b. Vâsıl - (H) - ed-Dârakutnî - Ebûbekr en-Neysâbûrî - Abdullah b. Muhammed b. Şâkir - Yahya b. Âdem - Sufyân es-Sevrî - Ubey­dullah b. Ömer - Mûsâ b. Ukbe ve Yahya b. Saîd - Nâfi' - İbn Ömer [168]. İsnad sahihtir.

148- ed-Dârakutnî - İbn ebî Dâvud - Muhammed b. Âsım -Yahya b. Âdem - Sufyân - Mûsâ b. Ukbe ve Yahya b. Saîd - Nâfi' - İbn Ömer [169].

 

D- Cem-i Sûri'ye Delâlet Eden Hadisler

 

Nâfi' şöyle demiştir:

"İbn Ömer ile birlikte onun bir arazisine gitmek üzere yola çık­tık. Bu sırada birisi geldi ve "(Hanımınız) Safiyye binti Ebî Ubeyd ağır hastadır (son nefesini vermeden önce) yetişmeye bak" dedi.

Bunun üzerine süratle yola çıktı. Yanında Kureyş'ten bir adam vardı.

Güneş battığı halde namazı kıldırmadı. Halbuki benim bildi­ğim o, namazlarını vaktinde kılardı. Geciktiğini görünce "Allah hayrını versin, namaz (kılmayacak mıyız?)" dedim.

Bana baktı ve sonra yoluna devam etti. Şafağın son vakti olunca (hayvanından) indi ve akşam namazını kıl(dır)dı. Sonra şafak kaybolunca yatsı için kamet getirdi ve bize namazı kıldırdı, sonra bize dönerek "Sü­ratle yol aldığı zaman Rasûlullah (sav) böyle yapardı." dedi.

(Hadisin lafzı en-Nesâî'nindir.) [170]

 

Hadisin İsnadları

 

149- en-Nesâî - Mahmud b. Hâlid - el-Velîd - İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer [171].

150- ed-Dârakutnî - Ebûbekr en-Neysâbûrî - el-Abbâs b. el-Velîd b. Mezyed - el-Velîd b. Mezyed - İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer [172].

151- ed-Dârakutnî - Muhammed b. Yahya b. Mirdâs - Ebû Dâ-vud (es-Sicistânî) - İbrahim b. Mûsâ (b. Yezîd.) - İsâ b. Yûnus -İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer [173].

152- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfiz ve Ebûbekr b. el-Hasen el-Kâdî - Ebu'l-Abbâs Muhammed b. Ya'kûb - el-Abbâs b. el-Velîd b. Mezyed - el-Velîd b. Mezyed - İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer [174].

Nâfi' Ve Abdullah B. Vâkıd'dan:

"İbn Ömer'in müezzini "namaz (ı kılalım!)" deyince ona, "yürü yürü!" dedi. Şafak kaybolmadan önce (hayvanından) indi ve ak­şam namazını kıldırdı. Sonra şafak kayboluncaya kadar bekledi ve yatsıyı kıldırdı. Sonra:

"Rasûlullah (sav) acelesi olduğu zaman benim yaptığım gibi yapardı" dedi. İbn Ömer o gün ve gecesinde üç günlük yol katetti." [175]

 

Hadisin İsnadları

 

153- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Muhammed b. Ubeydillah el-Muhâribî - Muhammed b. Fudayl - Fudayl (b. Ğazvân) - Nâfi' -İbn Ömer [176].

154- Ebû Dâvud - İbrahim b. Mûsâ er-Râzî - İsâ - İbn Câbir - Nâfi' - İbn Ömer. Bu hadisi Abdullah b. el-A'lâ' da Nâfi'den rivayet etmiştir [177].

155- ed-Dârakutnî - el-Huseyn b. İsmail - Yusuf b. Mûsâ - Vekî' ve Cerîr b. Abdilhâmid (Lafız Vekî'e aittir) - el-Fudayl b. Ğaz­vân - Nâfi' - İbn Ömer [178].

156- ed-Dârakutnî - Muhammed b. Nuh el-Cundi sabûrî - Ha­run b. İshak - Muhammed b. Fudayl - (H) - ed-Dârakutnî - Mu­hammed b. Yahya b. Mirdâs - Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Muham­med b. Ubeyd el-Muhâribî - Muhammed b. Fudayl - Fudayl b. Ğazvân - Nâfi' ve Abdullah b. Vâkıd - İbn Ömer [179].

Nâfi'den:

İbn Ömer ile Mekke'den yola çıktık. (Hanımının haberinin geldi­ği) o gece, akşam vakti girinceye kadar yol aldık ve onun namazı unuttuğunu zannederek ona namazı hatırlattık, aldırmadı ve nere­deyse şafağın kaybolacağı esnada (hayvanından) indi ve (akşamı) kıldırdı. Sonra şafak kayboldu ve yatsıyı kıldı. Sonra bize döndü ve "Süratle yol aldığımız zaman Rasûlullah ile böyle yapardık." dedi. (Hadisin lafzı en-Nesâî'nindir.) [180]

 

Hadisin İsnadları

 

157- en-Nesâî - Kuteybe b. Saîd - el-Attâf - Nâfi' - İbn Ömer [181].

158- et-Tahavî - Yezîd b. Sinan - Ebû Âmir el-Akadî - el-Attâf b. Hâlid el-Mahzûmî - Nâfi' - İbn Ömer [182].

159- ed-Dârakutnî - el-Huseyn b. İsmail - Ahmed b. Mansûrî -İbn ebî Meryem - Attâf b. Hâlid - Nâfi' - İbn Ömer[183].

Salim, Abdullah b. Ömer'den şöyle nakletmektedir:

"Süratle yol aldığı zaman Rasûlullah (sav)'ın, yatsı ile cemedesiye kadar akşam namazını tehir ettiğini gördüm."

Salim şöyle demiştir:

"Abdullah (b. Ömer) de süratle yol aldığı zaman böyle yapar­dı:

Akşam için kamet getirir ve üç rekat kılar, sonra selâm verir, biraz bekler ve yatsı için kamet getirip iki rekat olarak (yatsıyı) kılar sonra selâm verirdi. Ne akşam ile yatsı arasında ne da yatsı'dan sonra nafile kılardı. Geceleyin nafile kılıncaya kadar (baş­ka) nafile kılmazdı.

(Hadisin lafzı el-Buharî'ye aittir.) [184]

 

Hadisin İsnadları

 

160- el-Buharî - Ebu'l-Yeman - Şuayb - ez-Zuhrî - Salim - Ab­dullah b. Ömer [185].

161- Müslim - Harmele b. Yahya - İbn Vehb - Yûnus - İbn Şihâb - Salim b. Abdillah - Abdullah b. Ömer [186].

162- Ebû Avâne - Ebû Eyyûb el-Behranî - Yezid b. Abdirabbih - Muhammed b. Harb - ez-Zubeydî - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [187]. (Değişik lafızlarla).

163- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız ve Ebû Saîd b. Ebî Amr - Ebû Muhammed Ahmed b. Abdillah el-Muzenî - Ali b. Mu­hammed b. İsâ - Ebu'l-Yemân - Şuayb b. ebî Hamze - ez-Zuhrî - Salim - Abdullah b. Ömer[188].

el-Huzey'den:

"Rasûlullah (sav) yolculuk esnasında iken öğleyi tehir etti, ikindiyi de öne alıp ikisini cemetti. Keza akşamı tehir, yatsıyı da öne alarak ikisini cemedip kıldırdı." [189]

 

Hadisin İsnadı:

 

164- Ebû Dâvud (et-Tayâlisî) - Şu'be - Ebû Kays - el-Huzeyl [190].

Ömer b. Ali'den:

"Hz.Ali yolculukta önce akşamı kıldırır, sonra yatsı vaktini bekler ve akşamın arkasından yatsıyı kıldırır ve 'Rasûlullah (sav)'ın böyle yaptığını gördüm' derdi." [191]

 

Hadisin İsnadı:

 

165- İbn Ebî Şeybe - Ebû Usâme - Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali - Babası (Muhammed) - Dedesi (Ömer b. Ali) - Ali [192].

Ömer b. Ali'den:

"Hz. Ali yola devam eder, güneş batıp-karanlık çökünce (hay­vanından) iner, akşamı kıldırır, arkasından da yatsıyı kıldırır ve:

"Rasûlullah (sav)'ın böyle yaptığını gördüm." derdi." [193]

 

Hadisin İsnadı:

 

166- Abdullah b. Ahmed b. Hanbel - İbn Ebî Şeybe - Ebû Usâ­me - Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali - Babası (Muham­med) - Dedesi (Ömer b. Ali) - Ali (b. Ebî Talib) [194].

Hz.Âişe'den (ra):

"Rasûlullah (sav) yolculukta iken, öğleyi tehir, ikindiyi ta'cil; akşamı tehir, yatsıyı ta'cil ederdi.

(Hadisin lafzı İbn Ebî Şeybe'ye aittir.) [195]

 

Hadisin İsnadları

167- İbn Ebî Şeybe - Vekî' - Muğîra b. Ziyad - Atâ - Âişe[196].

168- et-Tahavî - Fehd - el-Hasen b. Bişr - el-Muâfî b. İmrân -Muğîra b. Ziyad el-Mavsılî - Atâ b. Ebî Rabâh - Âişe [197].

Ebû Saîd el-Hudrî'den:

"Rasûlullah (sav) öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı cemetti:

Akşamı tehir ve yatsıyı ta'cil etti ve ikisini birlikte kıl(dır)dı." [198]

 

Hadisin İsnadı:

 

169- et-Taberanî bunu "el-Evsat"ında rivayet etmiş ve Muham­med b. Abdilvahhab el-Harisî'nin teferrüd ettiğini söylemiştir, el-Bezzâr da "Rasûlullah (sav) yolculukta iki namazı cemederdî" şeklinde muhtasar olarak rivayet etmiş ve "Ebû Saîd el-Hudrî' ha­disinin bildiğimiz yegâne tariki budur" demiştir. Muhammed b. Abdilvahhab sika ve ibadetle meşhurdur. Ben (el-Heysemî) derim ki:

Diğer râvîleri sikadırlar. " [199]

Abdullah İbn Mes'ud'dan:

"Rasûlullah (sav) akşam ile yatsıyı cemederdi. Akşamı son anı­na kadar tehir, yatsıyı da ilk anına kadar ta'cil ederdi." [200]

 

Hadisin İsnadı:

 

170- et-Taberanî bunu "el-Mu'cemu'l-Kebîr"inde rivayet etmiş­tir. İsnadında Ebû Mâlik en-Nahaî vardır ki, zayıftır [201].

Enes B. Mâlik'den:

"Enes yolculukta iki namazı cemetmek isterse öğleyi son anı­na tehir eder ve öyle kılardı, ikindiyi de ilk anında kılardı. Akşamı son anında, ikindiyi de ilk anında kılar ve "Rasûlullah (sav) yolcu­lukta iki namazı bu şekilde cemederdi" derdi." [202]

 

Hadisin İsnadı:

 

171- Bu hadisi el-Bezzâr rivayet etmiştir. Hadisin isnadında İbn İshak vardır ve sikadır. Lakin mudellisdir [203].

 

E- Hem Cem-i Sûrî'ye Hem De Cem-i Hakîkî'ye Hamledilmesi Mümkün Olan Hadisler

 

Nâfi'den:

İbn Ömer iki namazı sadece bir kere cemetmiştir. Kendisine (hanımı) Safiyye binti Ebî Ubeyd'in hasta olduğu haberi geldi. İkindi namazını kıldıktan sonra yola çıktı ve yüklerini atarak sü­ratle yol almaya başladı. Akşam vakti oluncaya kadar yola devam etti. Arkadaşlarından birisi kendisine namazı hatırlattı, fakat ona bir cevap vermedi. Sonra diğeri hatırlattı, ona da cevap vermedi. Sonra üçüncüsü de (namazı) hatırlatınca:

"Ben süratle yol aldığı zaman Rasülullah (sav)'ın iki namazı cemedinceye kadar bu (ak­şam) namazı(nı) tehir ettiğini gördüm" dedi. (Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir.) [204]

 

Hadisin İsnadları

 

172- Ahmed b. Hanbel - Abdurrazzak - İbn Cureyc - Nâfi' - İbn Ömer [205].

Kesîr B. Kâravendâ'dan:

Salim b. Abdillah'a babasının yolculukta ne şekilde namaz kıldı­ğını (yani) yolculukta namazlarını cemedip etmediğini sordum, (şöyle) dedi:

Safiyye binti Ebî Ubeyd onun hanımıydı. O sırada ken­disine aid bir tarlada bulunan (kocası) İbn Ömer'e şöyle bir mektup geldi:

"Ben dünyadaki günlerimin sonuncusunu, ahirettekilerin de il­kini yaşıyorum.." Bunun üzerine (hayvanına) bindi ve (hanımına) yetişmek için süratle yol almaya başladı. Öğle vakti olunca müezzin ona:

"Ey Ebû Abdirrahman namaz(ı kılalım)" dedi.

Ona aldırmadı. İki namazın arası bir vakit olunca (hayvanından) indi ve "'Kamet getir, selâm verdiğinde tekrar getir." dedi.

Sonra namazları kıldırdı. Sonra güneş batasıya kadar yola devam etti.

"Güneş batınca" müez­zin, "Namaz" dedi.

"Öğle ve ikindi namazlarında yaptığın gibi yap(acağız)" cevabını verdi ve yoluna devam etti. Yıldızlar (iyice ortaya çıkıp) karmakarışık bir halde görününce indi ve müezzine:

"Kamet getir, selâm verdiğim zaman tekrar kamet getir" dedi ve namazları kıldırdı. Sonra bize dönüp: "Rasülullah (sav) 'birinizin ye­tişememekten korktuğu bir iş olur (da süratle yol almak mecburiye­tinde kalır)sa, namaz(lar)ını bu şekilde kılsın' buyurdu." dedi. [206]

 

Hadisin İsnadları

 

173- en-Nesâî - Muhammed b. Abdillah b. Bezî - Yezid b. Zuray - Kesîr b. Kârevendâ - Salim - İbn Ömer [207].

174- en-Nesâî - Abde b. Abdirrahim - İbn Şumeyl - Kesîr b. Kârevendâ - Salim - İbn Ömer [208].

Ebû Kılâbe -merfu olarak- İbn Abbâs'dan rivayette şöyle demiştir:

"(Rasülullah (sav)) bir konak yerine varır ve orada mola ver­mek isterse öğleyi, öğle ile ikindiyi cemedinceye kadar tehir eder­di. Eğer müsait bir konak yeri bulamazsa bir konak yerine varıp öğle ile ikindiyi cemedinceye kadar öğleyi tehir ederdi." [209]

 

Hadisin İsnadları

 

175- Ahmed b. Hanbel - Yûnus ve Hasen b. Mûsâ - Hammâd b. Zeyd - Eyyûb - Ebû Kılâbe - İbn Abbâs [210].

176- el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Ali b. Ahmed b. Abdan - Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr - İsmail b. İshak - Süleyman b. Harb - Ham­mâd b. Zeyd - Eyyûb - Ebû Kılâbe - İbn Abbâs [211].

Ali (b. Ebî Talib) şöyle demiştir:

"Rasülullah (sav) güneşin zeval vaktinden önce yola çıkarsa öğle ile ikindiyi cemeder; şayet yola devam ederse öğleyi tehir, ikindiyi ts'cil eder, sonra ikisini cemederdi." [212]

 

Hadisin İsnadı

 

177- ed-Dârakutnî - Ahmed b. Muhammed b. Saîd - el-Munzir b. Muhammed - Babası (Muhammed) - Muhammed b. el-Huseyn b. Ali b. el-Huseyn - el-Huseyn b. Ali b. el-Huseyn - Ali b. el-Hu­seyn - el-Huseyn -

Ali (b. Ebt Talib) [213].

el-Munzir b. Muhammed b. el-Munzir babası Muhammed'den rivayet etmekte, o da babası et-Munzir'den, o da Muhammed b. el-Huseyn'den rivayet etmektedir. Bu hadis Ehl-i Beyt'in rivâyetlerindendir. İsnadında ise bilinmeyen bir râvî vardır. el-Munzir b. Muhammed el-Kâbûsî hakkında ed-Dârakutnî "Meçhuldür." de­miştir. (ed-Dârakutnî: 1/391 (Hamişinde)). [214]

 

F- Rasûlullah'm Yolculuklarda İki Namazı Cemetme Ve Aksi Olma.K Üzere Her İki Şekilde De Tatbik Ettiğini Gösteren Bir Hadis

 

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) bir yerde konakladığında güneş zeval vakti­ne erişirse, ikindiyi (de) kılmadan yola çıkmazdı. Eğer zeval vak­tinden önce yola çıkmışsa her namazı kendi vaktinde kıldırırdı." [215]

 

Hadisin İsnadı:

 

178- ed-Dârakutnî - Ebû Ali İsmail b. Muhammed es-Saffâr - Ab­bâs ed-Dûrî - Abdullah b. Ebî Bedr ed-Dûrî - Yahya b. el-Yemân -Muhammed b. Aclân - el-Huseyn b. Abdillah - İklime - İbn Abbâs [216].

 

G- İki Namazın Cemedilmesiyle İlgili Olup "Yolculuğun Süratli Olması" Kaydı Bulunan Hadisler

 

Abdullah b. Ömer şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman akşam ile yatsı namazlarını cemederdi."

(Hadisin lafzı Mâlik'İndir.)[217]

 

Hadisin İsnadları

 

179- Mâlik b. Enes - Nâfi - Abdullah b. Ömer [218].

180- Abdurrazzak - Ma'mer - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [219].

181-  Abdurrazzak - İbn Uyeyne - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [220].

182- el-Humeydî - Sufyân - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [221].

183-  İbn Ebî Şeybe - Ebûbekr - İbn Uyeyne - ez-Zuhrî - Salim - Abdullah b. Ömer [222].

184- Ahmed b. Hanbel - İshak b. Yûnus el-Ezrak - Ubeydullah b. Ömer - Nâfi" - İbn Ömer [223].

185-  Ahmed b. Hanbel - Abdurrahman - Mâlik - Nâfi' - İbn Ömer [224].

186-  Ahmed b. Hanbel - Sufyân - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [225].

187- Ahmed b. Hanbel - Yahya b. Saîd - Ubeyduflah b. Ömer - Nâfi' - İbn Ömer [226].

188-  Ahmed b. Hanbel - Abdurrazzak - Sufyân - Yahya ve Ubeydullah b. Ömer ve Mûsâ b. Ukbe - Nâfi' - İbn Ömer [227].

189- Ahmed b. Hanbel - Muhammed b. Ubeyd - Ubeydullah b. Ömer - Nâfi' - İbn Ömer [228].

190- Ahmed b. Hanbel - Vekî' - (Abdullah b. Ömer b. Hafs) el-Umerî - Nâfi' - İbn Ömer [229].

191-  Ahmed b. Hanbel - Abdurrazzak - Ma'mer - ez-Zuhrî -Salim - Abdullah b. Ömer [230].

192-  el-Buharî - Ebu'l-Yemân - Şuayb - ez-Zuhrî - Salim - Ab­dullah b. Ömer [231].

193- Muslini - Yahya b. Yahya - Mâlik - Nâfi' - İbn Ömer [232].

194- Müslim - Yahya b. Yahya ve Kuteybe b. Saîd ve Ebûbekr İbn Ebî Şeybe ve Amr en-Nâkıd - İbn Uyeyne. Amr (en-Nâkıd) -İbn Uyeyne - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [233].

195- ed-Dârimî - Muhammed b. Yûsuf - İbn Uyeyne - ez-Zuhrî - Safim - Abdullah b. Ömer [234].

196- en-Nesâî - Kuteybe b. Saîd - Mâlik - Nâfi' - İbn Ömer [235].

197-  en-Nesâî - İ.shak b. İbrahim - Abdurrazzak - Ma'mer -Mûsâ b. Ukbe - Nâfi' - İbn Ömer [236].

198- en-Nesâî - Muhammed b. Mansur - Sufyân - ez-Zuhrî -Salim - İbn Ömer [237].

199- İbn Huzeyme - Abdulcebbar b. el-A'lâ' - Sufyân - ez-Zuh­rî - Salim - Abdullah b. Ömer [238].

200- İbn Huzeyme - Ya'kûb ed-Devrakî - Saîd b. Abdirrahman ve Yahya b. Hakim - Sufyân -ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [239].

201- Ebû Avâne - es-Sulemî - Abdurrazzak - Ma'mer - ez-Zuh­rî - Salim - İbn Ömer [240].

202- Ebû Avâne - Ebu'l-Hasen el-Meymunî ve Ammâr b. Raca' - Muhammed b. Ubeyd - Ubeydullah b. Ömer - Nâfi' - İbn Ömer [241].

203- Ebû Avâne - Yahya el-Kattân - Ubeydullah b. Ömer [242].

204- Ebû Avâne - el-Abbas b. el-Velîd el-Uzrî - el-Velîd -Ömer b. Muhammed - Nâfi' - İbn Ömer [243].

205- Ebû Avâne - ed-Dakîkî - Yezid b. Harun - Yahya b. Saîd - Nâfi' - İbn Ömer [244].

206- Ebû Avâne - Ebû Eyyûb el-Behranî - Yezîd b. Abdirabbih - Muhammed b. Harb - ez-Zubeydî - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [245].

207- Yûnus - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [246].

208- et-Tahavî - Yûnus - İbn Vehb - Mâlik - Nâfi' - İbn Ömer [247].

209- et-Tahavî - Fehd - el-Hımmanî - İbn Uyeyne - ez-Zuhrî -Salim - İbn Ömer [248].

210- et-Tahavî - İbn ebî Dâvud - Musedded - Yahya - Abdul­lah - Nâfi' - İbn Ömer [249].

211- ed-Dârakutnî - Ebû Muhammed b. Saîd - Abdu'1-Alâ b. Vâsıl - (H) - ed-Dârakutnî - Ebûbekr en-Neysâbûrî - Abdullah b. Muhammed b. Şakir - Yahya b. Âdem - Sufyân es-Sevrî - Ubey­dullah b, Ömer ve Mûsâ b. Ukbe ve Yahya b. Saîd - Nâfi' - İbn Ömer [250]. Senedi sahihtir.

212- ed-Dârakutnî - el-Huseyn b. İsmail - Yûsuf b. Mûsâ - Vekî' ve Cerîr b. Abdilhamid (Lafız Vekî'in) - el-Fudayl b. Ğazvân -Nâfi' - İbn Ömer [251].

213- ed-Dârakutnî - Muhammed b. Nuh el-Cundisâburî - Ha­run b. İshak - Muhammed b. Fudayl - (H) - ed-Dârakutnî - Mu­hammed b. Yahya b. Mirdâs - Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Muhammed b. Ubeyd el-Muhâribî - Muhammed b. Fudayl - el-Fudayl b. Ğazvân - Nâfi' ve Abdullah b. Vâkıd - İbn Ömer [252].

214- el-Beyhakî - Ebû Muhammed Abdullah b. Yûsuf el-İsbehanî - Ebû Saîd b. el-Arabî' - el-Hasen b. Muhammed ez-Za'ferânî - Sufyân - ez-Zuhrî - Salim - İbn Ömer [253].

215- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız - Ebû Ali el-Hâfız - Ali b. el-Huseyn es-Saffâr - Yahya b. Yahya - Mâlik - Nâfi' - Abdullah b. Ömer [254]

216- el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Muhammed b. el-Huseyn el-Alevî - Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed b. el-Hasen el-Hâfız -Muhammed b. Yahya ez-Zuhlî - Hammâd b. Mes'ade - Ubeydul­lah b. Ömer - Nâfi' - İbn Ömer[255].

217- el-Beyhakî - Muhammed b. Abdillah el-Hâfız - Ebu'1-Fadl b. İbrahim - Ahmed b. Seleme - Muhammed b. Beşşâr ve Muham­med b. el-Musennâ - Yahya. b. el-Musennâ - Yahya b. Saîd - Ubeydullah - Nâfi' - İbn Ömer[256].

218- et-Taberanî - Abdullah b. Amr'dan,   "el-Mu'ccmu'l-Evsâf"ında rivayet etmiştir. İsnadındaki Abdulkerim b. Ebi'l-Muhânk zayıf bir râvîdir [257].

219- et-Taberanî, İbn Abbâs'dan "el-Mu'cemu'l-Evsit"ında. ri­vayet etmiştir. İsnadındaki Ebû Ma'şer Necîh hakkında söz söyle­yenler de vardır, sika olduğunu söyleyenler de! [258]

 

H- İki Namazın Yolculukta Cemedilmesiyle İlgili Olup, "Yol­culuğun Süratli Olması" Kaydı Zikredilmeyen Hadisler

 

Enes b. Mâlik şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) yolculukta öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemederdi. (Hadisin lafzı Abdurrazzak'ındır.) [259]

 

Hadisin İsnadları

 

220- Abdurrazzak - Ma'mer - Yahya b. ebî Kesîr - Hafs b. Ubeydillah b. Enes - Enes b. Mâlik [260].

221- Abdurrazzak - Ma'mer - Yahya b. ebî Kesîr - İkrime - Ra­sûlullah (sav)'dan [261]. (Sadece öğle ve ikindi zikrediliyor.)

222- İbn ebî Şeybe - Vekî'- Sufyân - Ebû Kays - Huzeyl b. Şurahbil el-Evdî [262].

223- İbn ebî Şeybe - Bekr b. Abdirrahman - İsâ b. el-Muhtâr -İbn Ebî Leylâ - Ebû Kays - Huzeyl - Abdullah b. Mes'ud [263]".

224- Ahmed b. Hanbel - İsmail - el-Leys - Tavus - İbn Abbâs [264].

225- Ahmed b. Hanbel - Muhammed b. Fudayl - Zeyd - Atâ -İbn Abbâs [265].

226- Ahmed b. Hanbel - Yezîd - el-Haccâc - el-Hakem - Miksem - İbn Abbâs (ve Saîd b. Cubeyr) [266].

227- Ahmed b. Hanbel - Yezîd - el-Haccâc - Amr b. Şuayb -Babası (Muhammed b. Abdillah b. Amr b. el-As) - Dedesi (Abdul­lah b. Amr el-As) [267].

228- Ahmed b. Hanbel - Abdussamed - Harb b. Şeddâd - Yah­ya - Hafs b. Ubeydillah b. Enes - Enes b. Mâlik [268].

229-  el-Buharî - İbrahim b. Tahmân - el-Huseyn el-Muallim -Yahya b. Ebî Kesîr - İkrime - İbn Abbâs [269].

Abdullah b. Mes'ud'dan:

"Rasûlullah (sav) yolculukta iki namazı cemetti." [270]

 

Hadisin İsnadı:

 

230- İbn Ebî Şeybe - Bekr b. Abdirrahman - İsâ b. el-Muhtâr -İbn Ebî Leylâ - Ebû Kays - Huzeyl - Abdullah b. Mes'ud [271].

İbn Ömer'den:

"Rasûlullah (sav) yolculukta akşam ile yatsı namazını sadece bir defa cemetti. [272]

 

Hadisin İsnadı:

 

231- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Kuteybe - Abdullah b. Nâfi -Ebû Mevdud - Süleyman b. Ebî Yahya - İbn Ömer[273].

Câbir'den (ra):

"Rasûlullah (sav) Mekke'de iken güneş battı ve iki namazı Şe­rif (mevkiin)de cemetti." [274]

 

Hadisin İsnadları:

 

232- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Ahmed b. Salih - Yahya b. Mu­hammed el-Cârî - Abdulaziz b. Muhammed - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr - Câbir [275].

233- et-Tahavî - Ali b. Abdirrahman - Nuaym b. Hammâd -Abdulaziz b. Muhammed ed-Derâverdî - Mâlik b. Enes - Ebu'z-Zubeyr - Câbir [276].

234- el-Beyhakî - Ebû Ali er-Ruzbarî - Ebûbekr b. Dase - Ebû Dâvud - Ahmed b. Salih - Yahya b. Muhammed el-Cârî - Abdula­ziz b. Muhammed - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr - Câbir [277].

235- el-Hımmanî - Abdulaziz ve el-Eclâh - Ebu'z-Zubeyr kana­lıyla da rivayet edilmiştir [278].

236- en-Nesâî - el-Muemmel b. İhâb - Yahya b. Muhammed el-Cârî - Abdulaziz b. Muhammed - Mâlik b. Enes - Ebu'z-Zubeyr- Cabir [279].

İbn Abbâs'dan (ra):

"Rasûlullah (sav) yolculukta iki namazı, öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı, ne kendisi düşmanın peşinde ne de düşman ken­disinin peşinde olmadığı halde cemediyordu," [280]

 

Hadisin İsnadı:

 

237- Abdurrazzak - Muhammed b. Raşid - Abdulkerim b. Ebî Umeyye - Atâ ve Mucahid - İbn Abbâs [281].

İbn Abbâs'dan (ra):

"Rasûlullah (sav) yolculuk esnasında, acelesi olmadığı, kendi­sini düşman takip etmediği ve korkmayı gerektirecek (tehlikeli) bir durum da olmadığı halde, yolculuk esnasında akşam ve yatsı namazlarını cemederdi.[282]

 

Hadisin İsnadı:

 

238- İbn Mâce - Muhriz b. Seleme el-Adenî - Abdulaziz b. Ebî Hâzim - İbrahim b. İsmail - Abdutkerim - Mucahid ve Saîd b. Cubeyr ve Atâ b. Ebî Rabâh ve Tavus - İbn Abbâs [283].

 

İKÂMET HÂLİNDE NAMAZLARIN CEMEDİLMESİYLE İLGİLİ HADİSLER

 

Abdullah b. Abbâs'dan:

"Rasûlullah (sav) korkulacak (tehlikeli) bir durum olmadığı, yolculukta da bulunmadığı halde, (mu­kim iken) öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemederek kıl(dır)dı."

(Hadisin lafzı Mâlik b. Enes'indir.) [284]

 

Hadisin İsnadları

 

239- Mâlik b. Enes - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Saîd b. Cubeyr -Abdullah b. Abbâs [285].

240- Müslim - Yahya b. Yahya - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [286].

241- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - el-Ka'nabî - Mâlik - Ebu'z-Zu­beyr el-Mekkî - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbas [287].

242-  en-Nesâî - Kuteybe - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cu­beyr - İbn Abbâs [288].

243-  İbn Huzeyme - Yûnus b. Abdi'1-A'lâ - İbn Vehb - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [289].

244- Ebû Avâne - Yûnus b. Abdi'1-A'lâ - İbn Vehb - Mâlik - (H) - Ebû Avâne - es-Sağanî - Abdullah b. Yûsuf - Mâlik - Ebu'z-Zu­beyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [290].

245- et-Tahavî - Yûnus - İbn Vehb - Mâlik - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [291].

246- et-Tahavî - Yezid b. Sinan - Abdurrahman b. Mehdî -Kurra - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [292].

247- et-Tahavî - Ebû Bişr er-Rakkî - Haccâc - İbn Cureyc -Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [293].

248- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız ve Ebû Zekeriyyâ b. ebî İshak el-Muzekkî ve başkaları - Ebu'l-Abbâs Muhammed b. Ya'kûb - er-Rabî' b. Süleyman - eş-Şâfiî - Mâlik - (H) - el-Beyhakî

"Ebu'l-Hasen Ali b. Ahmed b. Abdan - Ahmed b, Ubeyd es-Saffâr

"İsmail b. İshak el-Kâdî - Abdullah b. Mesleme b. Ka'nab - Mâlik b. Enes - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [294].

249- el-Beyhakî - Muhammed b. Abdillah el-Hâfız - Ebû Ali el-Huseyn b. Ali el-Hâfız - Ali b. el-Huseyn es-Saffâr - Yahya b. Yahya

"Mâlik - Ebu'z-Zubeyr el-Mekkî - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [295].

İbn Abbâs'dan:

"Rasûlullah (sav) Medine'de, yolculuk ve korkulacak (tehlikeli) bir durum bulunmadığı halde, öğle ve ikindi namazlarını cemetti.

Ben (saîd b. Cubeyr) İbn Abbâs'a:

"Niye böyle yaptı dersin?" dedim. "Ümmetinden hiç kimseyi zora koşmak istemedi(ğî için)" cevabını verdi."

(Hadisin lafzı Abdurrazzak'ındır.) [296]

 

Hadisin İsnadları

 

250- Abdurrazzak -es-Sevrî - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr -İbn Abbâs [297].

251- el-Humeydî - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr -İbn Abbas [298].

252- Müslim - Ahmed b. Yûnus ve Avn b. Sellâm (birlikte) - Zuheyr. Ahmed b. Yûnus - Zuheyr - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [299].

253- Ebû Avâne - Ebu'l-Abbâs el-Ğazzî ve Muhammed b. İs­hak es-Siczî - el-Firyabî - (H) - Ebû Avâne - Ebû Kılâbe - Ebû Nuaym - (el-Firyabî ve Ebû Nuaym) - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr -Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [300],

254- el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfız - Ebûbekr b. İshak -Cafer b. Muâz - Ahmed b. Yûnus - Zuheyr - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [301].

255- el-Beyhakî - Ebu'l-Huseyn b. el-Fadl el-Kattân - Ebû Sehl b. Ziyad el-Kattân - İsmail b. İshak el-Kâdî - Haccâc b. Minhâl - Hammâd b. Seleme - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [302].

Ebû Hurayra şöyle demiştir:

"Rasûlullah korkulacak (tehlikeli) bir durum olmadığı halde Medine'de iki namazı cemetti." [303]

 

Hadisin İsnadı:

 

256- Bunu el-Bezzâr rivayet etmiştir. İsnadında zayıf bir râvî olan Osman b. Hâlid el-Emevî vardır [304].

Câbir b. Abdillah şöyle demiştir:

"Korkulacak (tehlikeli) bir durum veya hastalık mevzuu bahis olmadığı halde ruhsat (kolaylık) olması için Rasûlullah (sav) Me­dine'de öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemetti. [305]

 

Hadisin İsnadı:

 

257- et-Tahavî - Muhammed b. Huzeyme ve İbn Ebî Dâvud ve İmran b. Mûsâ et-Taî - er-Rabî1 b. Yahya el-Eşnanî - Sufyân es-Sevrî - Muhammed b. el-Munkedir - Câbir b. Abdillah [306].

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemetti.

Ben (Saîd b. Cubeyr):

"Böyle yapmaktan maksadı ne idi?" de­dim. "Ümmetini zora koşmamak istedi" cevabını verdi." [307]

 

Hadisin İsnadları

 

258- Ebû Dâvud (et-Tayalîsî) - Kurca b. Hâlid - Ebu'z-Zubeyr -Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [308].

259- el-Beyhakî - Ebu'l-Kâsım el-Hurfî - Ali b. Muhammed b. ez-Zubeyr el-Kufî - İbrahim b. İshak - Cafer b. Avn - Hişam b. Sa'd- Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - Abdullah b. Abbâs [309].

el-Beyhakî'nin rivayetinin lafızları et-Tayalisî'nin rivayetinin lafızlarıyla aynıdır. Yalnız el-Beyhakî'nin rivayetinde:

"... Medi­ne'de..." ziyadesi vardır.

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) ile beraber sekiz rekatı (öğle ve ikindiyi) birlikte, yedi rekatı (akşam ile yatsıyı) da birlikte kıldım" dedi. Ben (Saîd b. Cubeyr) İbn Abbâs'a "Niçin böyle yaptı?" dedim. "Ümmetine zorluk olmasın dîye" cevabını verdi.

(Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir.) [310]

 

Hadisin İsnadları

 

260- Ahmed b. Hanbel - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cu­beyr - İbn Abbâs [311].

261- İbn Huzeyme - Abdulcebbar b, el-Alâ - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [312]. (Değişik lafızlarla.)

262- İbn Huzeyme - el-Mahzûmî - Sufyân - Ebu'z-Zubeyr - Sa­îd b. Cubeyr - İbn Abbâs [313].

263- el-Beyhakî - Muhammed b. el-Huseyn b. el-Fadl el-Kattân - Ahmed b. Muhammed b. Abdillah b. Ziyad el-Kattân - İsma­il el-Kâdî - Ali b. el-Medinî - Sufyân - Amr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbas [314].

İbn Abbâs'dan:

"Rasûlullah (sav) Medine'de yedi rekatı (akşam ile yatsıyı) bir­likte, sekiz rekatı (öğle ile ikindiyi) birlikte kıl(dır)dı." (Hadisin lafzı Ebû Dâvud et-Tayalisî'nindir.) [315]

 

Hadisin İsnadları:

 

264- Ebû Dâvud (et-Tayalisî) - Hammâd b. Seleme - Amr - Câ­bir - İbn Abbâs [316].

265- el-Buharî - Âdem- Şu'be - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd -İbn Abbâs [317]. (Medine zikredilmiyor.)

266- Ebû Avâne - es-Sağânî - Ebu'n-Nadr - Şu'be - (H) - Ebû Avâne - Yezid b. Abdissamed - Adem b. Ebî İyâs - Şu'be - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [318].

267- et-Tahavî - Yûnus - Esed - Şu'be - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [319].

Abdullah b. Ömer'den (ra):

"Rasûlullah (sav) yolcu (seferî) olmayıp mukîm iken öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını bize cemederek kıldırırdı." deyince, birisi İbn Ömer'e:

"Rasûlullah (sav) bunu niçin yaptı der­sin?" dedi. "Ümmetinden bir kimse cemetmek isterse, 'ona güçlük olmasın diye" cevabını verdi." [320]

 

Hadisin İsnadı:

 

268- Abdurrazzak - İbn Cureyc - Amr b. Şuayb - İbn Ömer [321].

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) yolculukta ve mukîm iken öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemetti." [322]

 

Hadisin İsnadı:

 

269- Ahmed b. Hanbel - İsmail - el-Leys - Tavus - İbn Abbas [323].

 

Saîd b. Cubeyr'den:

"İbn Abbâs meşguliyet sebebiyle öğle ile ikindi namazlarını cemetmiş ve Rasûlullah (sav)'la birlikte Medine'de öğle ve İkindi namazlarını beraber kıldığını iddia etmiştir."[324]

 

Hadisin İsnadı:

 

270-  Ebû Dâvud (et-Tayalisî) - Habib b. Amr b. Herim - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [325].

"İbn Abbâs Basra'da öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı, iki namaz arasında fasıla vermeksizin kılmış, bunu meşguliyet sebe­biyle yapmış ve Medine'de Rasûlullah (sav) ile beraber öğle ile ikindi namazlarını, aralarında fasıla vermeksizin (cemederek) kıl­dığını iddia etmiştir." [326]

 

Hadisin İsnadı:

 

271- en-Nesâî - Ebû Âsim Huşeyş b. Asram - Hıbbân b. Hilal -Habîb b. Ebî Habîb - Amr b. Herim - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [327].

Abdullah b. Şakîk anlatıyor:

"(Bir gün) İbn Abbâs, ikindiden sonra bize bir konuşma yaptı ve (konuşması) güneş batıp yıldızlar ortaya çıkıncaya kadar uzayınca insanlar kendisine namazı hatırlatmaya başladılar. Tam bu sırada Temîm oğullarından lafını sakınmaz birisi geldi ve "Namaz namaz" deyip, o da namazı hatırlatınca, İbn Abbâs:

"Anasız kala­sı, sünneti bana mı öğretiyorsun?" dedi ve ilave etti:

"Ben Rasûlullah'ın öğleyle ikindiyi ve akşamla yatsıyı cemettîğini gördüm."

Abdullah b. Şakîk devam ederek şöyle demiştir:

"İbn Abbâs'ın bu sözüne içim yatmadı ve Ebû Hurayra'ya gi­dip onun söylediklerinin doğaı olup olmadığını sordum. İbn Ab­bâs'ın dediklerini tasdik etti." (Hadisin lafzı Müslim'indir.) [328]

 

Hadisin İsnadları

 

272- Ebû Dâvud (et-Tayalisî) - Hammâd b. Zeyd - ez-Zubeyr b. el-Hırrît el-Kâdî - Abdullah b. Şakîk el-Ukaylî - İbn Abbas [329].

273- İbn ebî Şeybe - Vekt - İmran b. Hudeyr - Abdullah b. Şa­kîk el-Ukaylî - İbn Abbâs [330]. (Muhtasar)

274- Ahmed b. Hanbel - Yûnus - Hammâd b. Zeyd - ez-Zu­beyr b. el-Hırrît - Abdullah b. Şakîk - İbn Abbâs [331]

275- Ahmed b. Hanbel - Yezid - İmran b. Hudeyr ve Muâz -Abdullah b. Şakîk - İbn Abbâs [332].

276- Müslim - Ebu'r-Rabî' ez-Zehranî - Hammâd - ez-Zubeyr b. el-Hırrît - Abdullah b. Şakîk - İbn Abbâs [333].

277- Müslim - İbn Ebî Ömer - Vekî' - İmran b. Hudeyr - Ab­dullah b. Şakîk - el-Ukaylî - İbn Abbâs [334].

278- Ebû Avâne - Yûnus b. Habîb - Ebû Dâvud (et-Tayalisî) -(H) - Ebû Avâne - Ebû Umeyye - Süleyman b. Harb el-Kavârîrî -Hammâd b. Zeyd - ez-Zubeyr b. el-Hırrît - Abdullah b. Şakîk -İbn Abbâs [335].

279- et-Tahavî - Muhammed b. Huzeyme - Haccâc - Hammâd - İmran b. Hudeyr - Abdullah b. Şakîk - İbn Abbâs [336]. (Muhtasar)

280- el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed el-Mukrî - el-Hasen b. Muhammed b. İshak - Yûsuf b. Ya'kûb - Ebu'r-Rabî' ve Muhammed b.  Ebîbekr (Lafız Ebu'r-Rabî'indir) - Hammâd b. Zeyd - ez-Zubeyr b. el-Hırrît - Abdullah b. Şakîk - İbn Abbâs [337].

281- el-Beyhakî - Ebûbekr b. el-Hasen el-Kâdî - Hacib b. Ah­med - Abdullah b. Haşim - Vekî' - (H) - Ebû Abdillah el-Hâfız -Ebu'l-Hasen Muhammed b. el-Hasen b. Mansur - Harun b. Yûsuf b. Ziyad - İbn Ebî Ömer - Vekî' - İmran b. Hudayr - Abdullah b. Şakîk el-Ukaylî - İbn Abbâs [338].

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) ile birlikte Medine'de sekiz ve yedi rekatı birlikte kıldım. Öğleyi tehir, ikindiyi ta'cil ve akşamı tehir, yatsıyı da ta'cil etti." [339]

 

Hadisin İsnadı:

 

282-  en-Nesâî - Kuteybe - Sufyân - Amr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbas [340]

 

Abdulmelik b. Alkâme, Ebû Alkâme es-Sakafî'den:

"Sakîf heyeti Rasûlullah (sav)'a geldiler ve kendisine bir hedi­ye takdim ettiler. Rasûlullah (sav):

"(Bu) sadaka mı, hediye mi? Çünkü sadakayla Allah'ın rızası, hediye ile ise Rasûl(ün)ün rızası ve ihtiyaçların giderilmesi istenir" dedi. (Sonra) heyet (Rasûlullah (sav)a) soru sormaya başladılar ve durmadan sordukları (ve va­kit geçtiği) için öğle namazını ikindiyle birlikte kıldılar. [341]

 

Hadisin İsnadı:

 

283-  Ebû Dâvud (et-Tayalisî) - Ebûbekr el-Hannât - Yahya b. Hân b. Urve b. Ka'âs - Ebû Huzeyfe - Abdulmelik b. Alkâme -Ebû Alkâme es-Sakafî [342].

İbn Abbâs'dan:

"Rasûlullah (sav) Medine'de öğle ve ikindiyi sekiz rekat olarak (cemederek), akşam ile yatsıyı da yedi rekat olarak (cemederek) kıldırdı." (Lafız el-Buharînindir.) [343]

 

Hadisin Îsnadları

 

284- el-Buharî - Ebu'n-Nu'mân - Hammâd b. Zeyd - Amr b. Dî-nâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [344].

285- Müslim - Ebu'r-Rab? ez-Zehranî - Hammâd b. Zeyd - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [345].

286- Ebû Dâvud (es-Sicîstânî) - Süleyman b. Harb ve Musedded - Hammâd b. Zeyd - (H) - Müslim - Amr b, Avn - Hammâd b. Zeyd - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [346].

287- el-Beyhakî - Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed el-Mukrî - el-Hasen b. Muhammed b. İshak - Yûsuf b. Ya'kûb - Süleyman b. Harb - (H) - el-Beyhakî - Ebû Abdillah el-Hâfiz - Muhammed b. Ya'kûb - Yahya b. Muhammed b. Yahya - Musedded ve Ebu'r-Rabî' - Hammâd b. Zeyd - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbas [347].

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Medine'de Rasûlullah (sav)'ın arkasında sekiz rekatı (öğle ve ikindiyi) birlikte, yedi rekatı (akşam ve yatsı) da birlikte kıldım."

İbn Cureyc Ebırş-Şa'sâ' (Câbir b. Zeyd)'e "Bana kalırsa Rasû­lullah (sav) öğleyi azıcık tehir etmiş, ikindiyi de azıcık öne almış (ve bu şekilde cemetmiş) olmalı" dedim. Ebu'ş-Şa'sâ' "bana kalır­sa da öyle" dedi.

(Hadisin lafzı Abdurrazzak'a aittir.) [348]

 

Hadîsin İsnadları

 

288- Abdurrazzak - İbn Cureyc ve Ma'mer - Amr b. Dînâr -Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [349].

289- el-Humeydî - Sufyân - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [350].

290- İbn Ebî Şeyhe - İbn Uyeyne - Amr b. Dînâr - Câbir - İbn Abbâs [351].

291- Müslim - Ebûbekr b. Ebî Şeybe - Sufyân b. Uyeyne - Amr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [352].

292- en-Nesâî - Muhammed b. Abdi'1-A'lâ - Hâlid - İbn Cureyc - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [353].

293- Ebû Avâne - es-Sağânî - Abdulvahhab - Atâ - İbn Cureyc - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [354].

294- et-Tahavî - İsmail b. Yahya - Muhammed b. İdris - Sufyân - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [355].

295- el-Beyhakî - Ebû Amr el-Edîb - Ebûbekr el-İsmail'î - Cafer el-Firyabî - Ebûbekr ve Osman - Sufyân b. Uyeyne - el-Bey­hakî - Ebû Muhammed b. Ziyad el-Adl - Ahmed b. Mukrim el-Birtî (el-Yezenî) - Ali b. el-Medinî - Sufyân - Amr b. Dînâr - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [356].

İbn Abbâs şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) Medine'de iken mukîm olduğu ve yağmur yağmadığı bir durumda, öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazla­rını cemetti.

Sâlih şöyle demiştir:

İbn Abbâs'a Rasûlullah (sav)'ın niçin böy­le yapmış olabileceğini sordum:

"Ümmetine genişlik ve kolaylık olması için yaptığını zannederim." dedi.

(Hadisin lafzı Abdurrazzak'ındır.) [357]

 

Hadisin İsnadları:

 

296- Abdurrazzak - Dâvud b. Kays - Salih (Mevlâ et-Tev'eme) -  İbn Abbas [358]

297- İbn Ebî Şeybe - Vekî' - Dâvud b. Kays el-Ferrâ - Salih - İbn Abbâs [359]. (Burada "... korku ve yağmur olmadığı..." denmektedir.

298-  Ahmed b. Hanbel - Yahya - Şu'be - Katâde - Câbir b. Zeyd - İbn Abbâs [360]. (Değişik lafızlarla).

299- Ahmed b. Hanbel - Vekî' - el-A'meş - Habîb b. Ebî Sabit -Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [361].

300- Ahmed b. Hanbel - Yahya - Dâvud - Salih - İbn Abbâs [362].

301-  Müslim - Ebûbekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Kurayb - Ebû Muaviye - (H) - Müslim - Ebû Kurayb - Ebû Saîd el-Eşecc - Vekî -  el-A'meş - Habîb b. Ebî Sabit - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [363].

302- Ebû Dâvud (es-Sicistânî) - Osman b. Ebî Şeybe - Ebû Muaviye - el-A'meş - Habîb - Saîd b. Cureyc - İbn Abbâs [364].

303-  et-Tirmizî - Hennâd - Ebû Muaviye - el-A'meş - Habîb b. Ebî Sabit - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [365].

304- Bu hadisle ilgili, Ebû Hurayra'dan gelen bir rivayet de vardır [366].

305- en-Nesâî - Muhammed b. Abdulaziz b. ebî Rizme (Gazvân) - el-Fadl b. Mûsâ - el-A'meş - Habîb b. ebî Sabit - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [367].

306- Ebû Avâne - es-Sağânî - Kurayb - Assam - el-A'meş - Ha­bîb - Saîd - İbn Abbâs [368].

307- et-Tahavî - Rabf el-Cizî - Abdullah b. Mesleme el-Ka'nabî - Dâvud b. Kays el-Ferrâ - Salih - İbn Abbâs [369].

308- el-Beyhakî - Ebûbekr Ahmed b. el-Huseyn el-Kâdî - Hacib b. Ahmed et-Tûsî - Abdullah b. Hişam - Vekî' - el-A'meş - (H) - el-Beyhakî - Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mukrî - el-Hasen b. Muhammed b. İshak - Yûsuf b. Ya'kûb el-Kâdî - Ebû Mûsâ -Ebû Muaviye - Muhammed b. Ebîbekr - Vekî' - el-A'meş - Habîb b. ebî Sabit - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs [370].

Abdullah b. Mes'ud şöyle demiştir:

"Ra.sûlullah (sav) öğle ile ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemetti. Kendisine bunun hikmeti soruldu.

"Bunu, ümmetime me­şakkat vermemek için yaptım." dedi." [371]

 

Hadisin İsnadı:

 

309- Bu hadisi et-Taberanî "el-Mu'cemu'l-Kebîr ve el-Mu'ce-mu'1-Evsât'ında rivayet etmiştir. İsnadında Abdullah b. Abdilkuddus vardır. İbn Maîn ve en-Nesâî onun zayıf olduğunu söylemiş­lerdir. İbn Hıbbân onun sika olduğunu söylemiştir. el-Buharî "Sadûk'tur, lâkin zayıf râvîlerden rivayette bulunur." demiştir.

Ben (el-Heysemî) derim ki:

Bu hadis el-A'meş'den de rivayet edilmiştir. el-A'meş ise sikadır [372].

İki Namazın Ne Kadar Müddetle Cemedilebileceğine Dair Bir Hadis İbn Abbâs'dan:

"Rasûlullah (sav) Hayber'de altı ay ikâmet etti, öğleyle ikindi­yi, akşamla yatsıyı cemederek kıldırıyordu." [373]

 

Hadisin İsnadı:

 

310- et-Taberanî "el-Mucemu'l-Evsât'ında rivayet etmiştir. İsna­dında Hafs b. Ömer el-Cuddî vardır. ez-Zehebî onun munkeru'I-hadis olduğunu söylemiştir. (Bkz. Mizanu'l-İ'tidal: 1/567, nu: 2157) [374]

İki Namazın Özürsüz Cemedilmesinin Büyük Bir Günah Olduğunu Bildiren Hadisler

Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

"Her kim özürsüz olarak iki namazı cemederek kılarsa büyük günahlardan birini işlemiş olur." (Hadisin lafzı et-Tirmizî'nindir.) [375]

 

Hadisin İsnadları

 

311- et-Tirmizî - Ebû Seleme Yahya b. Halef el-Basrî - el-Mu'temir b. Süleyman - Süleyman b. Tarhan et-Teymî - Haneş -İkrime - İbn Abbâs - Rasûlullah (sav) [376].

312- ed-Dârakutnî - Abdulvahhab b. İsâ b. ebî Hayye ve Ahmed b. el-Huseyn b. el-Cuneyd - Ya'kûb b. İbrahim - el-Mu'temir b. Süleyman - Süleyman b. Tarhan et-Teymî - Haneş - İkrime -İbn Abbâs - Rasûlullah (sav) [377]

313- el-Hâkim en-Neysâbûrî - Yezid b. Ali b. Yûnus el-Huzâî -Muhammed b. Abdillah el-Hadramî - Bekr b. Selef ve Suveyd b. Saîd - el-Mu'temir b. Süleyman - Süleyman b. Tarhan et-Teymî -Haneş - İkrime - İbn Abbâs - Rasûlullah (sav) [378].

314- el-Beyhakî - Ebu'l-Huseyn Ali b. Muhammed b. Abdillah b. Bişran el-Adl - İsmail b. Muhammed es-Saffâr - Ubeyd b. Abdil-vahid b. Şurayk - Nuaym b. Hammâd - (H) - el-Beyhakî - Ebû Abdiilah el-Hâfız - Ali b. İsâ el-Hirî - İbrahim b. Ebî Talib -Ya'kûb b. İbrahim - el-Mu'temir b. Süleyman - Süleyman b. Tar­han et-Teymî - Haneş - İkrime - İbn Abbâs - Rasûlullah (sav) [379].

Ebû Katâde'den:

"Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

"Uyku sebebiyle bir na­mazı vaktinden geçirmek kusur değildir. Kusur ancak, uyanık ol­duğu halde (bilerek) bir namazın vaktini, diğer namaz vaktine kadar tehir etmektir. "[380]

 

CEM İLE İLGİLİ ŞİA RİVAYETLERİ

 

Ebû Abdillah şöyle demiştir:

"Rasûlullah (sav) hiçbir sebep (özür) yokken cemaatle, öğle ve ikindi namazlarını güneş zeval vaktine erdiğinde kıldırdı. Akşam ve yatsı namazlarını da cemaatle, hiçbir sebep yok iken, şafak kaybolmadan önce kıl­dırdı. Bunu sadece, vakit bakımından ümmetine genişlik olsun diye yaptı." [381]

Cafer şöyle demiştir:

"Karanlık veya yağmurlu bir gece olduğu zaman Rasûlullah (sav) akşam namazını kıldırır, sonra bîr nafile kılacak kadar bek­ler, ardından müezzini kamet getirir ve yatsı namazını da kıldırır ve dağılırlardı. [382]

Cafer'den, o da babası (Ali b. Ebî Talib)ndan:

"Yağmurlu bir gece olduğu zaman Rasûlullah (sav) akşamı te­hir, yatsıyı da ta'cil eder ve ikisini birlikte kıldırır ve:

"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" derdi," [383]

Ebû Abdullah'dan:

"Rasûlullah (sav) yolculukta olup, acelesi de olursa öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemederdi."

Ebû Abdillah şöyle demiştir:

"Yolculukta yatsı namazının şafak kaybolmadan önce kılınmasında bir beis yoktur." [384]

İshak b. Ammâr şöyle demiştir:

"Ebû Abdillah'a "Mukîm iken akşam ve yatsı namazlarını sebep (veya özür) olmadığı halde şafak kaybolmadan önce cemediyoruz (ne dersin?)" dedim.

"(Bun­da) bir beis yok." Buyurdu [385].

Ebû Cafer şöyle demiştir:

"Yolcu olduğun zaman öğle namazı­nı ikindi vakti giresiye kadar tehir edip de önce öğleyi sonra da ikindiyi kılmanda, aynı şekilde akşamı tehir ederek son vaktinde kılıp, sonra iki rekat (nafile) kılarak daha sonra da yatsıyı kılman­da bir beis yoktur." [386]

Ebû Abdillah şöyle demiştir:

"Seferde herhangi bir namazı vaktinin dışında kılmanda bir mahzur yoktur." [387]

 

A- Ashabın Namazların Cemedilmesiyle İlgili Görüş Ve Tatbikatları

 

1- Abdullah B. El- Abbâs (Ra.)

 

  • Atâ şöyle demiştir:

"İbn Abbâs Taif'den yola çıktı. Akşam namazını tehir etti, son­ra (hayvanından) indi ve akşam ile yatsı namazlarını cemetti." [388]

  • İbn Abbâs şöyle demiştir:

"İnsanlar (ashab) seferde olur da konaklayacak bir yer bulamaz­larsa buluncaya kadar yola devam ederlerdi ve namazı biraz tehir ederler, sonra (hayvanlarından) inerek iki namazı cemederlerdi. Ko­naklayacak bir yer bulmakta gecikirlerse, yine böyle yaparlardı [389].

  • Atâ'dan:

İbn Abbâs, arazisinden ayrıldığı zaman akşam ve yatsı na­mazlarını cemetti. Onun cem edişi şöyleydi:

Öğle namazını tehir, ikindiyi ta'cil eder, sonra ikisini cemederdi. Akşamı da tehir edip yatsıyı ta'cil eder ve ikisini cemederdi [390].

  • İbn Abbâs şöyle demiştir;

Yol almakta iken bir konak yerine yaklaşırsanız, bir konak ye­rine rastlayıncaya kadar yola devam edin. (Konakladığınızda) iki namazı cemedersiniz. Eğer konakladıysanız, aceleniz de varsa, iki namazı cemedin, sonra yola devam edin [391].

  • Abdullah b. Abbâs şöyle demiştir:

"Biz, yolculukta öğle ve ikindi namazlarını cemederdik. [392]

  • Câbir b. Zeyd İbn Abbâ.s'ın yolculukta iki namazı cemettiğini ve bunun sünnet olduğunu söylediğini rivayet etmiştir[393].

 

2- Ömer B. El-Hattâb (Ra.)

 

  • Ömer b.  el-Hattab (Küfe valisi bulunan) Ebû Mûsâ el-Eş'ârî'ye "Malumun olsun ki -özür hariç- iki namazı cemetmek büyük günahlardandır." diye yazmıştır[394].
  • Ebu'l-Aliye, Ömer b. el-Hattab'ın "Özürsüz olarak iki nama­zı cemetmek büyük günahlardandır" dediğini rivayet etmiştir"[395].

İmam eş-Şâfiî, bunun Hz.Ömer'den sabit olmadığını ve bu ha­berin mürsel olduğunu söylemiştir. Çünkü Ebu'l-Aliye Hz.Ömer'­den hadis işitmemiştir.

Bu haber ikinci bir tarikten de rivayet edilmiştir. Burada Hz.Ömer'den rivayet eden râvî Ebû Katâde el-Adevî'dir ki, Hz.Ömer'e erişmiştir. Bu rivayetin lafzı ise şöyledir:

"Hz.Ömer âmil'ine "Üç şey büyük günahlardandır:

Özür hariç iki namazı cemetmek... ilah) diye yazdı."

el-Beyhakî Ebû Katâde el-Adevî'nin Hz.Ömer'e eriştiğini ve şayet Hz.Ömer âmiline bu mektubu yazarken görmüş ise, o tak­dirde bu haberin mevsul olacağını, aksi takdirde bu haberin (İmam eş-Şâfiî'nin mürsel dediği) haberle birleşince kuvvet kaza­nacağını söylemektedir [396].

 

3- Abdullah B. Ömer (Ra.)

 

  • Nâfi'den:

Emirler (el-Umera) yağmurlu havada akşamla yatsı namazlarını cemederlerse, Abdullah b. Ömer de onlarla beraber cemederdi [397].

  • Raca b. Hayve'den:

Raca b. Hayve Nâfi'e: "İbn Ömer yağmurlu bir gecede insan­larla beraber iki namazı cemeder miydi?" diye sormuş. Nâfi de:

"Evet cemederdi" cevabını vermiştir [398].

  • Nâfi'den:

Medine halkı yağmurlu gecede, akşamla yatsı namazlarını cemederdi. İbn Ömer de onlarla birlikte cemeder ve onların böyle yapmalarına ses çıkarmazdı [399].

 

4- Ebû Mûsâ El-Eş'âri (Ra.)

 

  • Ebû Mûsâ, "Özürsüz olarak iki namazı cemetmek büyük gü­nahlardandır." demiştir[400].
  • Ebû Mûsâ el-Eş'ârî'nin, yolculukta öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemettiği rivayet edilmiştir[401].

 

5- Sa'd B. Ebî Vakkâs

 

Ebû Osman en-Nehdî anlatıyor.

Sa'd b. Ebî Vakkas ile birlikte Kûfe'den (hacc için) Mekke'ye gitmek üzere yolculuk ettim. (Yola çıktığımızda) Sa'd, öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemetmeye başladı. Öğle (ve akşam) namazlarını biraz tehir ediyor, ikindi (ve yatsı) na­mazlarını ise biraz ta'cil ediyor ve bu şekilde cemediyordu. Niha­yet (bü şekilde) Mekke'ye vardık [402].

 

6- En-Nu'mân B, Beşîr (Ra.)

 

Ebû Hafs şöyle demiştir:

en-Nu'man b. Beşîr'in akşam ve yatsı namazlarını cernettiğini gördüm [403].

 

7- Abdullah B. Mes'ûd (Ra.)

 

Abdurrahman b. Yezîd şöyle demiştir:

Bir hac yolculuğunda Abdullah b. Mes'ud ile birlikte bulun­dum. Öğle namazını tehir, ikindi namazını ta'cil, akşam namazını tehir, yatsı namazını ta'cil ediyor, sabah namazını da ortalık ağa­rırken kıldırıyordu [404].

 

8- Usâme B. Zeyd Ve Saîd B. Zeyd (Ra.)

 

Ebû Osman en-Nehdî şöyle demiştir:

Saîd b. Zeyd ve Usâme b. Zeyd süratle yol aldıkları zaman öğ­leyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemederlerdi [405].

 

9- Âişe (Ra,)

 

Ummu Zerra'dan:

Hz. Aîşe kadınlara yolculukta namazlarını cemetmelerini em­rederdi [406].

 

B- Tabiun'un Namazların Cemedilmesiyle İlgili Görüş Ve Tatbikatları

 

1- Salim B. Abdillâh B. Ömer

 

  • İbn Şihâb ez-Zuhrî şöyle demiştir:

Salim b. Abdillalra "Yolculukta öğle ve ikindi namazı cemedilir mi?" diye sordum. "Evet, bunda bir beis yoktur. İnsanların Ara­fat'ta kıldıkları namazı görmüyor musun?" cevabını verdi [407].

Muvatta'da da yer alan bu haberle ilgili olarak şârih ez-Zurkanî şöyle demektedir:

"İnsanların Arafat'ta kıldıkları namazı görmüyor musun?" Yani; Arafat'taki öğle ile ikindinin cemi takdim ile kılınışını görmüyor musun? demektir. Salim, cem ile ilgili ihtilaflı hadisleri, üzerinde it­tifak edilen (muttafakun aleyh) Arafat'taki cem'e, her ikisinin ille­tinin yolculuk olduğunu nazar-ı dikkate alarak- kıyas etmiştir [408].

  • Ubeydullah b. Abdirrahman b. Mevheb şöyle demiştir:

Sâlim'e vardım ve "Ey Ebû Ömer, yolculukta iki namazı cemedebilir miyiz?" dedim. "Hayır, ancak süratle yol alman gerekirse (cemedebilirsin)" dedi [409].

  • Amr b. Katâde şöyle demiştir:

Ben Salim b. Abdillah'ın yanında çalışıyordum (onun yanında işçiidim). Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktık. Salim hanımla­rının (kadınlarının) öğleyle ikindiyi cemetmelerini emreder, sonra ben onlarla yola devam ederdim, o konakladığı yerde geri kalırdı. Onun orada ne yaptığını bilmiyorum [410].

 

2- Atâ b. Ebî Rabâh

 

  • Mâlik b. Miğvel şöyle demiştir:

Atâ'ya, yolculukta öğle ve akşam namazlarının tehir edilmesini(n hükmünü) sordum, böyle yapmakta bir beis görmedi [411].

  • İbn Cureyc şöyle demiştir:

Atâ'ya, "Bir kimse iki namazı, iki vaktin birisinde kılsa ölür mu?" diye sordum. "(Olur) zararı yok" dedi [412].

  • Atâ, hasta olan bir kimsenin akşam ve yatsı namazlarını cemedebileceğini söylemiştir[413].

 

3- Mucâhid b. Cebr

 

  • Zeyd b. Usâme şöyle demiştir:

Mücahid'e yolculukta akşam namazının tehir edilip, yatsının ta'cil edilmesini sordum, bir beis görmedi [414].

 

4- Tavus b. Keysân

 

  • İbrahim b. Meysera şöyle demiştir:

Kadının biri Tâvus'a geldi ve "Babam iki namazı cemetmem için beni zorluyor" dedi. Tavus:

"(İki namazı cemetmende) bir beis yok, insanların öğle ve ikindiyi Arafat'ta, akşamla yatsıyı da Müzdelife'de cemetmelerine baksana" diye cevap verdi [415].

  • Tâvus'un oğlu anlatıyor:

Tavus Cened'den, [416] Mekke'ye gelesiye kadar iki namazı cemederdi, O iki namaz arasında ve iki namazı kıldıktan sonra mukîm iken kıldığı (nafileleri de) kılıyordu [417].

 

5- Câbir b, Zeyd

 

  • Abdulcelil b. Atıyye şöyle demiştir:

Câbir b. Zeyd'le beraber yolculuk ettim, Câbir iki namazı cemediyordu [418].

  • İbn Sîrîn'den:

Câbir b. Zeyd iki namazı cemeder ve "Bana göre iki namaz ancak bir özür (emr) sebebiyle cemedilebilir" derdi[419].

6-  Urve b. ez-Zubeyr

7- Saîd b. el-Museyyib

8- Ebûbekr b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hişâm b. el-Muğîra el-Mahzûmî

9- Ömer b. Abdilazîz Mûsâ b. Ukbe anlatıyor:

Ömer b. Abdilaziz yağmur olduğu zaman akşam ve yatsı na­mazlarını cemederdi. Saîd b. el-Museyyib, Urve b. ez-Zubeyr, Ebûbekr b. Abdirrahman ve o zamanın önde gelen ulemâsı onun arkasında namazı kılarlar ve onun cemetmesine itiraz etmezler­di [420].

  • Hişâm b. Urve şöyle demiştir:

Babası Urve b. ez-Zubeyr, Saîd b. el-Museyyib, Ebûbekr b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hişâm b. el-Muğîra el-Mahzumî yağ­murlu gecede akşam ve yatsı namazlarını cemederlerdî de (o za­manın ulemâsından) itiraz eden olmazdı [421].

Ömer b. Abdilaziz'e göre, şiddetli fırtınayla birlikte karanlık da bulunursa (akşam ve yatsı) iki namaz cemedilebilir [422].

Abdurrahman b. Harmele anlatıyor:

Bir adam Saîd b. el-Museyyib'e geldi ve "Ben deve çobanıyım, akşam olunca akşam namazını kılıyorum, sonra bana bir rehavet basıyor ve uyuyakalıyorum, yatsı namazını kılamıyorum." dedi. Saîd:

"Yatsı namazını kılmadan uyuma, eğer (kılmadan) uyumak­tan korkarsan akşam ve yatsı namazlarını cemederek kıl." Dedi [423].

  • Ubeyy b. Abdillah şöyle demiştir:

Ömer b, Abdilaziz bize "özür hariç, iki namazın cemedilmemesine dair" bir yazı gönderdi [424].

 

10- ed-Dahhâk b. Muzâhim

 

Cuveybir, ed-Dahhâk'ın, dilerse hasta bir kimsenin iki na­mazı cemederek kılabileceğini söylediğini nakletmiştik[425].

 

11- el-Hasen el-Basrî

 

Hasen-i Basri'ye yolculukta iki namazın cemedilmesinden so­ruldu. Hasen, bir özür hariç iki namazın cemedilmesini sevmez­di [426].

 

12- el-Evzaî (Tebeu't-Tabi'îriden)

 

  • el-Evzaî şöyle demiştir:

Iraklılar'ın da, Hicazlılar'ın da beş görüşünden kaçınıp onları terketmek lazımdır, (...) Hicazlılar'ın bu beş görüşünden birisi de "özürsüz olarak iki namazın cemedilebileceği görüşüdür." [427]

13- Zeyd b. Eşlem

14- Rabîa b. EbîAbdirrahmân (Rabî'atu'r-Re'y)

15- Muhammed b. el-Muhmedir

16- Ebû'z-Zinâd

  • Abdulaziz b. Muhammed ed-Derâverdî anlatıyor.

Zeyd b. Eşlem, Rabî'a b. Ebî Abdirrahmân, Muhammed b. el-Munkedir ve Ebu'z-Zinâd, (Halife) el-Velîd'e gitmek üzere kendi emsali ulema ile birlikte yola çıkmışlardı. Halife onları, bir mese­lede kendilerine fetva sormak için çağırıyordu. Onlar (yolculukla­rı esnasında) öğleyle ikindiyi, güneş zeval vaktine erişince ceme­derek kılıyorlardı [428].

 

İKİ NAMAZIN CEM'EDİLMESİYLE İLGİLİ HADİSLERİN ŞERHLERİ

 

İki No'lu Hadisin Şerhi

"Muâz b. Cebel anlatıyor:

Tebuk senesi Rasûlullah (sav) ile beraber yola çıktık, Rasûlullah (sav) öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemediyordu. Bir gün namazı tehir et­ti, sonra dışarı çıktı ve öğle ile ikindiyi cemederek kıldırdı, sonra girdi. Sonra tekrar çıktı ve akşam ile yatsıyı cemederek kıldırdı..."

ez-Zurkanî şöyle demiştir:

el-Bacî bunun cem-i te'hir olduğunu söylemiştir.

Ebû Dâvud (bkz. 45. hadis) Tirmizî, Ahmed b. Hanbel (bkz. 44. hadis), İbn Hıbbân (bkz. 48. hadis) tarafından (el-Leys - Yezîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz) tarikiyle bunu destekleyen bir hadis rivayet edilmiştir. Lakin Kuteybe bunu el-Leys'den rivayette teferrüd ettiği için hadisi illetli saymışlardır. el-Hâkim'İn söylediğine göre el-Buharî, bu hadisin Kuteybe'nin rivayetleri arasına sokuştu-rulduğunu söylemiştir. (Bkz. Ma'rife, s. 120-121) Bu hadisin Ebû Davud'a aid (Hişâm b. Sa'd - Ebu'z-Zubeyr - Ebu't-Tufeyl - Muâz) tariki mevcuddur (46. hadis). Hişâm hakkında ihtilaf edilmiştir. Ebu'z-Zubeyr'den rivayette bulunan Sufyân es-Sevrî, Mâlik ve Kurrâ b. Hâlid ve başkaları ona muhalefet etmişler ve rivayetlerin­de cem-i takdimi zikretmemişlerdir. (Bkz. 16. hadis) Cem-i takdimi kabul etmeyenler de bu (16.) hadisle ihticac etmişlerdir. Ahmed b. Hanbel'in Musned inde cem-i takdime dair bir rivayet vardır:

"İbn Abbâs şöyle demiştir:

Rasûlullah konakladığı sırada gü­neş zeval vaktine erişirse öğle ile ikindiyi hareket etmeden önce kıldırdı. Eğer konakladığı sırada zeval vakti girmemişse yola de­vam eder ve ikindi olunca iner ve öğle ile ikindiyi cemederdi."

Bu hadisin senedinde zayıf bir râvî vardır. Fakat bu hadisin bir şahidi vardır ve merfûdur. (Bkz. 95. ve 96. hadisler) el-Beyhakî bunu sika râvîlerle rivayet etmiştir. Ancak merfû olduğu şüphe­lidir. Mahfuz olan onun mevkuf olduğudur. Nitekim el-Beyhakî aynı hadisi, onun İbn Abbâs'da mevkuf olduğunu açıkça ifade eden bir tarikle de rivayet etmiştir.

Ebû Dâvud:

"Cem-i takdime dair kâim (sahih) bir hadis yok­tur" demiştir.

"Bir gün namazı tehir etti, sonra dışarı çıktı ve öğle ile ikindiyi cemederek kıldırdı..." Yani cem-i tehir etti. Bazıları bunu:

"Öğle­nin son anında, ikindinin de ilk anında kılındığını" söyleyerek cem-i sûrî'ye hamletmişlerdir. el-Hattabî, İbn Abdilberr ve başka­ları bu tevili zikrettikten sonra cem-i salâteyn (iki namazı cemetme)nin bir ruhsat olduğunu, şayet cem-i sûrî olsaydı, bunun her namazı vaktinde kılmaktan daha zor olacağını, çünkü vakitlerin başlangıç ve sonlarını, avam halk şöyle dursun, havassın bile pek çoğunun bilemeyeceğini, söyleyerek cevap vermişlerdir.

Cem'in bir ruhsat olduğunun diğer bir delili de, İbn Abbâs'ın "Ümmetine zorluk vermek istemedi" sözüdür. Bunu Müslim de rivayet etmiştir. (Bkz. 252 ve 300. hadisler) Hadislerden açıkça anlaşılan cemin iki namazdan birisinin vaktinde olmasıdır. Cem lafzından akla gelen mânâ budur.

"Sonra girdi, sonra tekrar çıktı ve akşamla yatsıyı cemederek kıldırdı..."

el-Bacî "Bu (cümlenin) muktezası, Rasûlullah (sav)'ın o anda mu­kîm (konaklamış) olup, yol almakta olmamasıdır. Çünkü girme ve çıkma fiilleri ancak çadıra girip çıkma için kullanılır" demiştir. Ge­nellikle bu doğrudur, ancak yolculuğa devam etmek için yola girmek ve namaz kılmak için yoldan çıkmak ve sonra tekrar yola girmek kastedilmiş olabilir. Bu biraz uzak bir ihtimaldir. (Kadı) Iyaz da bu şekilde zikretmiş ve bunun uzak bir ihtimal olduğunu söylemiştir.

İbn Abdilberr:

"Bu hadis, "Ancak yolculuk yorucu ve süratli ol­duğu zaman iki namaz cemedilebîlir" diyenlerin sözüne karşı en açık bir delildir. Bu hadis ihtilafları da ortadan kaldırmaktadır" demiştir.

Bu hadise göre yolcu, yol almakta olsun veya konaklamış ol­sun iki namazı cemedebilir. Bu hadisle Rasûlullah (sav) böyle yap­manın caiz olduğunu açıklamak istemiş gibidir. Bu konuda Rasû­lullah (sav)'ın âdeti genellikle Sahihan (bkz. 100. ve 101. hadisler) ve diğer kitaplardaki "Enes hadisi"nin delâlet ettiği şekildir.

"Rasûlullah (sav) güneşin zeval vaktinden önce hareket ederse öğleyi ikindi vaktine tehir eder, sonra (hayvanından) iner ve iki namazı cemederdi. Şayet hareket etmeden önce güneş zeval vak­tine erişmişse öğle namazını kıldırır sonra yola devam ederdi."

Mâlikîler ve Şâfiîler yolcunun cemi terketmesi efdaldir, demiş­lerdir. İmam Mâlik'den bunun mekruh olduğuna dair rivayet de vardır.

Bu hadisler, Cebrail'in Rasûlullah (sav)'a Rasûlullah (sav)'ın da Bedevi'ye izah ettiği "Namaz vakitleri hadisleri"ni tahsis eder [429].

On Altı No'lu Hadisin Şerhi

el-Hattabî şunları söylemektedir:

"Ben derim ki; Bu hadis Arafat ve Muzdelife dışında iki nama­zın cemedilmesinin caiz olduğunu açıklamaktadır. Yine bu hadis yolcu olup da konaklamış ve yol almakta olmayan kimsenin iki namazı cemetmesinin de caiz olduğunu göstermektedir.

Ulemâ Arafat ve Muzdelife dışında iki namazın cemedilmesinde ihtilaf etmişlerdir. Bazıları "iki namaz cemedilmez ve her na­maz kendi vaktinde kılınır" demiştir. Bu görüş, İbrahim en-Nahaî'den rivayet edilmiştir. (İbrahim) bunu Abdullah b. Mes'ud'un ashabından nakletmiştir. el-Hasen el-Basrî ve Mekhul yolculukta iki namazın cemedilmesini sevmezlerdi.

Re'y ehli "(Rasûlullah (sav)) yolculukta iki namazı cemettiği zaman (şöyle cemederdi); öğleyi son anma tehir eder, ikindiyi de ilk anma ta'cil ederdi. İki namazı, birisinin vakti içinde cemetmezdi" demiş ve Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın bu şekilde cemettiğini rivayet etmişlerdir.

Ulemânın pek çoğu ise, bu konuda rivayet edilen hadislerin zahirine bakarak, ister ikindinin takdimi, isterse öğlenin tehiri su­retiyle olsun iki namazın iki vakitten birisinde cemedilebileceğini söylemişlerdir. Bu, İbn Abbâs, Ata' b. Ebî Rabâh, Salim b. Abdillah, Tavus ve Mucâhid'in görüşüdür. Fukahadan eş-Şâfiî, İshak b. Rahûye bu görüştedirler. Ahmed b. Hanbel böyle yapmakta bir beis olmadığını söylemiştir.

Ben (el-Hattabî) derim ki:

Adı geçenlerin görüşlerinin doğrulu­ğuna delil bu konuda Ebû Davud'un zikrettiği ve İbn Ömer ile Enes'in Rasûlullah (sav)'dan rivayet ettikleri hadislerdir (bkz. 60, 64 ve 104. hadisler) [430].

 

Yirmi Üç No'îu Hadisin Şerhi

 

İbn Huzeyme der ki:

Bu hadiste Rasûlullah (sav)'ın öğleyle ikindiyi ve akşamla yatsı­yı yolculuk esnasında ve cem vaktinde, konaklamış bir halde iken cemettiğini açıklayıp isbat etmektedir. Çünkü "... Bir gün namazı te­hir etti, sonra dışarı çıktı ve öğle ile ikindiyi cemederek kıldırdı, sonra girdi. Sonra tekrar çıktı ve akşam ile yatsıyı cemederek kıldır­dı..." ifadesi onun öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı cemettiğini, her iki vakitte de yol almakta olmadığını gösterir. İbn Ömer'in "Ra­sûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman iki namazı cemederdi" hadi­si bu hadise aykırı değildir. Çünkü İbn Ömer, Rasûlullah (sav)'ın süratle yol aldığı zaman iki namazı cemettiğini görmüş ve sadece gördüğünü haber vermiştir. Muâz b. Cebel de Rasûlullah (sav)'ın konaklamış bir halde iken iki namazı cemettiğini görmüş ve o da gördüğünü haber vermiştir. Yolculuğu esnasında süratle yol alan bir kimsenin iki namazı cemetmesi caizdir. Keza Rasûlullah (sav)'ın yaptığı gibi, bir kimse konaklamış olduğu ve yolculuğun kendisini yorması sözkonusu olmadığı bir halde de iki namazı cemedebilir. Çünkü İbn Ömer:

"Yolculuk süratli (veya yorucu) olmadığı zaman iki namazın cemedilmesi caiz değildir" diye ne Rasûlullah (sav)'a isnaden, ne de kendi görüşü olarak bir şey söylemiştir [431].

 

Elli Sekiz No'lu Hadîsin Şerhi

 

el-Kastallanî bu hadisin şerhi ile ilgili olarak şunları söylemektedir:

"Seferde iki namazı cemedebilmek için yolculuğun süratli ve meşakkatli olmasını şart koşanlar, "Rasûlullah yolculukta akşam ve yatsı namazlarını cemederdi" hadisi (bkz. 229. hadis) mutlak­tır, mukayyed olan, "Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman ak­şam ve yatsı namazlarını cemederdi" hadisi (5. hadis) üzerine hamledilir." demişlerdir.

İbn Battal, "Her râvî gördüğünü rivayet etmiştir, hepsi de sün­nettir." Demiştir [432].

 

Yetmiş Dört No'lu Hadisin Şerhi

 

İbn Huzeyme der ki:

Bu hadis ve İbn Şihab'ın Enes'den rivayet ettiği hadis (bkz. 108, 111, 112, 113. ve 114. hadisler) öğle ve ikindinin, ikindi namazının vaktinde, akşamla yatsının da yatsı vakti içinde, şafağın kaybolmasından sonra cemedilmesinin caiz olduğunu açıklayıp isbat etmektedir. Yoksa Irak ulemâsından bazılarının dediği gibi, öğle ve ikindinin cemedilmesi, öğlenin son anında, ikindi namazı­nın da ikindi vaktinin ilk anında; akşam namazının akşamın son anında, şafak kaybolmadan önce kılınması suretiyle değildir. On­lara göre, yolculukta olsun, mukîm iken olsun her namazın, açık­ladıkları şekilde cemedilmeleri caizdir. Çünkü onlara göre mukî­min bütün namazları, ister o namazın ilk vaktinde, isterse son anında olsun, kılması caizdir [433].

 

Yetmiş Yedi No'lu Hadisin Şerhi

 

"Nâfi'den:

İhn Ömer süratle yol aldı. Yolculuğu esnasında ancak öğle ve ikindi namazı için (hayvanından) indi. Akşam namazım da tehir etti. Tâ ki Salim ona yüksek sesle namazını hatırlattı. İbn Ömer ses çıkarmadı. Nihayet şafak kaybolurken indi ve akşamla yatsıyı cemetti ve: "Süratle yol aldığı zaman Rasûluliah (sav)'m bu şekil­de yaptığını gördüm." dedi.

et-Tahavî bu hadis ile ilgili olarak şöyle demiştir:

Bu hadis, İbn Ömer'in akşam namazı için şafak kaybolmadan önce (hayvanından) indiğini gösterir. Fakat Nâfi'in Eyyûb rivâyetindeki:

"Şafak kaybolduktan sonra..." sözü (Krş. 138. hadis) ile çelişmemesi için burada "şafağın kaybolmasına yakın.,." demek istemiş olması da ihtimal dahilindedir [434].

 

Yetmiş Dokuz No'lu Hadisin Şerhi

 

Nâfi'den:

İhn Ömer ile yola çıktık. Bir müddet yol almıştık ki, hanımı Safiyye'nin dummunun ağır olduğu haberi geldi. Bunun üzerine sü­ratini arttırdı. Nihayet güneş battı ve kendisine namaz hatırlatıldı. İyice akşam olduğu halde hâlâ yola devam ediyordu. Biz onun namazı unutmuş olabileceğini düşündük. Ben tekrar namazı ha­tırlattım, yine aldırmadı. Nihayet neredeyse şafak kaybolacağı za­man (hayvanından) indi ve akşam namazını kıldırdı ve şafak kay­bolduktan sonra da, yatsıyı kıldırdı ve "Süratle yol aldığı zaman Rasûlullah (sav)'la birlikte böyle yapardık." dedi.

et-Tahavî der ki:

Bu hadislerin (76, 77 ve 78. hadisler) hepsi de Nâfi'nin İbn Ömer'in (namaz kılmak için hayvanından) inmesinin gafak'ın kay­bolmasından önce olduğunu naklettiğini göstermektedir. Eyyûb'un Nâfi'den rivayet ettiği:

"Şafak kaybolunca (indi)...'; sözünün "Şafak'ın kaybolmasına yakın indi" şeklinde olmasının da ihtimal da­hilinde olduğunu zikretmiştik. Biz rivayetleri birbirine aykırı olma­yacak şekilde tevil etmeliyiz, aksi şekilde değil. Bu sebeple İbn Ömer'in akşam namazı için (hayvanından) inişinin şafak kaybol­duktan sonra olduğunu ifade eden rivayetleri -İbn Ömer'in inmesi­nin şafak'ın kaybolmasından önce olduğu da zikredildiği için- "Şa­fağın kaybolmasına yakın indi.." şeklinde tevil ederiz.

Eğer İbn Ömer'den gelen rivayetler birbirine zıd kabul edile­cek olursa, o takdirde bu rivayetlerden kabule en uygun olanı İbn Câbir'in rivayetidir. (Bkz. 78. hadis) Çünkü Eyyûb'un hadisin­de Rasûlullah'ın iki namazı cemettiği zikredilmiş ve daha sonra da İbn Ömer'in tatbikatı zikredilmiştir. İbn Câbir'in rivayetinde ise Rasûlullah (sav)'ın nasıl cemettiği zikredilmektedir. Bu bakımdan bu hadis daha (kabule) layıktır.

Eğer, "Enes'den cemin ne şekilde olduğunu açıklayan bir riva­yet vardır, bu da (bkz. 112. hadis):

"Enes b. Mâlik'ten:

Rasûlullah (sav) gündüz süratle yol aldığı zaman öğle ile ikin­diyi, gece yol almak istediği zaman da akşam ile yatsıyı cemederdi. Öğle namazını ikindinin ilk anına kadar tehir eder, öğleyle ikindiyi cemederdi. Akşam namazını da tehir eder ve şafak kay­bolunca yatsı ile akşamı cemederdi" hadisidir ve bu hadis Rasû­lullah (sav)'ın öğle ile ikindiyi ikindi vaktinde kıldırdığını ve onun cemediş şeklinin bu olduğunu gösterir" derlerse, birinci görüşü müdafaa edenlerin lehine olarak "Bu hadisi de, zikrettiğimiz gibi (cem-i sûrî'ye) hamletmemiz mümkündür" denilebilir.

Rasûlullah (sav)'ın cemediş şeklini anlatan ifadelerin Rasûlul­lah (sav)'dan rivayet edilmiş olmayıp ez-Zuhrî'nin sözü olması da muhtemeldir. ez-Zuhrî ekseriya böyle yapar ve kendi sözünü, hadîstenmiş zannını uyandıracak şekilde hadis ile bitiştirirdi. Yahut da "ikindinin ilk anına..." sözünün, "ikindinin ilk anına yakın bir zamana kadar..." şeklinde olması da muhtemeldir [435].

 

Yüz No'lu Hadisin Şerhi

 

Enes b. Mâlik'den:

"Rasûlullah (sav) güneş zeval vaktine erişmeden önce yola çı­karsa öğleyi ikindi vaktine kadar tehir eder, sonra öğleyle ikindiyi cemederdi. Eğer (yola çıkmadan önce) güneş zeval vaktine erişir­se öğle namazını kıldırır, sonra yola çıkardı."

el-Kastallanî bu hadisle ilgili olarak der ki:

Ebû Hanife, cem hadislerini cem-i manevî (cem-i sûrî)ye ham­letmiştir. Yani: Mesela Rasûlullah (sav) öğleyi son anma kadar ge­ciktirmiş ve ikindiyi ilk anında kılmıştır. Bu hadis (bkz. 100. ha­dis) ile "iki namazdan birinin vaktinde, iki namazı cemettiği (öğ­leyi ve ikindi vaktine tehir etti..) denilerek tasrih edilmiştir" diye (Ebû Hanife'ye) cevap verilmiştir [436].

el-Aynî îse aynı hadisle ilgili olarak şöyle demektedir:

Namazların cemedilmesini kabul edenler bu hadis ile "öğle na­mazı vaktinde konaklamış olan bir kimsenin ikindiyi öğleye İlave ederek iki namazı beraber kılması efdaldir. Şayet yol almakta ise efdal olan, eğer ikindi çıkmadan durup öğleyi ve ikindiyi kılabile­ceğine güveniyorsa iki namazı cemetmeye niyet edip öğleyi tehir etmesidir. Fakat her iki (öğle ve ikindi) vakitte de yola devam edecekse, ister cem-i takdim, ister cem-i tehir nasıl isterse namaz­larını o şekilde cemeder. Lakin efdal olan, cem-i takdime muhale­fet eden ulemânın muhalefetinden kurtulmak için öğleyi tehir et­mek ve ikindi ile beraber kılmaktır" diye istidlal etmişlerdir.

İbn Battal şöyle demiştir:

"Ne zaman cemedileceğinde ihtilaf etmişlerdir. Cumhur-ı ulemâ, "Dilerse öğle, dilerse ikindi vaktinde cemeder" demiştir. Sonra İbn Battal Ebû Hanife'nin görüşünü nakletmiş ve:

"Bu, hadislere muhalif bir görüştür." demiştir. Biz (el-Aynî) deriz ki:

Bu konuda altı görüş bulunduğunu zikretmiştik. Ebû Hanife asla hadislere muhalefet etmemiştir. Çünkü o bu görüşü için Kur'an, sünnet ve kıyas ile ihticac etmiş ve cem hadislerini cem-i manevi'ye hamletmiştir. Onun görüşü sayesinde bütün hadislerle amel edilmiş olmaktadır [437].

İbn Hacer de şunları söylemektedir:

"Buharî'ye göre, cem-i tehirin öğle vakti girmezden önce yola çıkan kimseye mahsus olduğuna bu hadis işaret etmektedir:

"... sonra öğleyle ikindiyi cemederdi..." yani ikindi vaktinde cemederdi." [438]

 

Yüz Bir No'lu Hadisin Şerhi (Yüzüncü hadis metninin aynısı)

 

et-Kirmanî der ki:

"İbn Battal şöyle demiştir:

"Ne zaman cemedileceğinde ihtilaf vardır. Cumhur-ı ulemâ dilerse öğle dilerse ikindi vaktinde nama­zı (öğle ve ikindiyi) cemedebilir, demiştir. Ebû Hanife ve ashabı "öğleyi vaktin sonunda kılar, sonra ilk vaktinde ikindiyi kılar. Bu iki vaktin birisinde iki namazı cemetmek ancak Arafat ve Muzdelife'de caizdir" demiştir. Bu, hadislere aykırı bir görüştür. Eğer cem onların dedikleri gibi olsaydı, bu her namazı kendi vaktinde kılmaktan daha meşakkatli olurdu. Çünkü bu vakitlerden sadece birisini gözetmek, iki vaktin başlangıç ve sonunu gözetmekten daha kolaydır. Yine onların dediği gibi olsaydı, ikindi ile akşam ve yatsı ile sabah namazlarının cemedilmesinin de caiz olması ge­rekirdi. Bu ise icmaa muhaliftir. İki namazı, iki vakitten birinde cemetmeye dair en sağlam hadis Muâz hadisidir (ki onu Ebû Dâvud zikretmiştir: 16. hadis) [439].

el-Kastallanî de bu hadisle ilgili olarak şunları söylemiştir:

Bu hadiste ikindi zikredilmemiştir. Cem-i takdime cevaz ver­meyenler bu hadise dayanmışlardır. Ebû Dâvud: "Cem-i takdim konusunda sahih (kâim) bir hadis yoktur" demiştir.

İshak b. Rahûye bu hadisi (Şebâbe b. Sevvâr)dan rivayet et­miş ve "Yola çıkacağı zaman güneş batıya meyletmişse öğle ve ikindiyi cemederek kıldırır sonra yola çıkardı" demiştir. Bunu el-İsmail'i tahric etmiştir. İshak b. Rahûye'nin Şebâbe'den, Cafer el-Firyabînin de İshak b. Rahûye'den rivayette teferrüd etmeleri ha­dise zarar vermez. Çünkü bunların ikisi de meşhur hafızlardır. Cem-i takdime delâlet eden Ebû Dâvud ve et-Tirmizî'nin (el-Leys - Yezîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Enes) tarikiyle rivayet ettik­leri hadis (45."hadis) vardır.

Müslim Rasülullah (sav)'ın Arafat'ta öğleyin, öğle ile ikindiyi cemettiğini rivayet etmiştir. Rasülullah (sav)'ın sadece bu fiili bile rivayet edilmiş olsaydı, yine de yolculukta cem-i takdime dair kuvvetli bir delil olurdu.

Cem-i takdimin üç şartı vardır:

1- Önce öğle sonra ikindi kılınmalıdır. Çünkü vakit öğleye ait­tir. İkindi ona tâbidir. Tâbi metbûdan önce olamaz.

2- Öğle vaktinde ceme niyet etmelidir.

3- Namazların ikisi de birbirini takip etmelidir. Çünkü cem se­bebiyle onlar tek bir namaz olurlar. Rasülullah (sav) da (Ara­fat'ta) Nemire'de namazları cemettiğinde ardarda kılmış ve arada­ki sünnetleri (nafileleri) terketmiştir. (Fakat) az bir fasıla (ceme) zarar vermez.

Cem-i tehir için sadece, öğle vakti çıkmadan önce bir rekatlık vakit kalasıya kadar öğleyi cem-i tehirle kılmaya niyet etmelidir. Eğer öğle namazının vakti çıktığı halde ceme niyet etmemiş olur da, yine iki namazı cemederse günahkâr olur ve öğle namazını kaza olarak kılmış olur [440].

el-Aynî bu hadisle ilgili olarak şu izahatı vermektedir:

Bu (101.) ve bundan önceki (100.) hadisin bab başlıklarından anlaşıldığına göre, el-Buharî cem-i tehirin öğle vakti girmeden ön­ce yola çıkan kimseye mahsus olduğu görüşündedir. Bu ve bun­dan önceki (100. ve 101.) hadiste "ikindi" namazı zikredilmemiş­tir. Meşhur hadis kitaplarında râvî Ukayl'den bu şekilde "ikindi" zikredilmeksizin nakledilmiştir. Bazıları:

"Bu Rasülullah (sav)'ın iki namazı ikindi vaktinde cemetmiş olmasını gerektirir. Nitekim cem-i tehire cevaz vermeyenler de bunu delil göstermişlerdir" demişlerdir. Ben (el-Aynî) derim ki:

Hadisin onların dedikleri şeyi gerektirdiğini kabul etmiyoruz, aksine hadisin muhtevasından anlaşılan şudur ki: Rasülullah (sav) güneş batıya meylettikten sonra yola çıkarsa cemetmez ve öğle na­mazını vaktinde kıldırır sonra hayvanına binerdi; öğlenin akabinde ikindiyi kıldırmazdı. İkindiyi daha sonra kendi vaktinde kıldırırdı. Çünkü asıllar bunu gerektirir. Ebû Davud'un bundan dolayı "cem-i takdime dair sahih (kâim) bir hadis yoktur" dediği nakledilmiştir.

Eğer sen:

"Bu hadisi İshak b. Rahûye, Şebâbe b. Sevvâr - el-Leys - Ukayl - ez-Zuhrî - Enes tarikiyle "Rasûlullah (sav) yola çık­madan güneş batıya meylederse öğle ve ikindiyi cemederek kıldı­rır, sonra yola çıkardı" şeklinde rivayet etmiştir. en-Nevevî bu hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir" dersen:

Ben (el-Aynî) derim ki:

Ebû Dâvud, bu hadisi rivayetinden dolayı İshak b. Rahûye'yi tenkid etmiştir, (enkerahu ala İshak). Bu hadisi el-İsmailî de tahric etmiş ve İshak Şebâbe'den rivayette teferrüd ettiği (tek kaldı­ğı) için hadisin illetli olduğunu söylemiştir. Her ne kadar Şebâbe Ehl-i Sünnet'ten ise de, Zekeriyya b. Yahya es-Sâcî onun Murcie'nin propagandasını yaptığını söylemiştir. İbn Sa'd da onun Murcie'den olduğunu söylemiştir. Bazıları "İshak'ın Şebâbe'den ri­vayette teferrüd etmesi hadise zarar vermez. Çünkü İshak İmam ve Hafızdır. Üstelik buna benzer bir rivayet el-Hâkim'in el-Erbâun'unda mevcuttur. (Bu rivayet şudur):

"Ebu'l-Abbâs - Muhammed b. Ya'kûb - Muhammed b. İshak es-Sağanî - Hassan b. Abdillah - el-Mufaddal b. Fadâie - Ukayl - İbn Şihab - el-Enes'den:

Rasûlullah (sav), güneşin zevali vaktinden önce yola çıkarsa öğ­leyi ikindiye tehir eder ve ikisini cemederdi. Eğer yola çıkmadan önce güneş zeval vaktine erişirse öğle ve ikindi namazlarını kıldı­rır sonra yola çıkardı" demişlerdir. Ben (el-Aynî) derim ki:

Bura­daki '"ikindiyi.." ziyadesinin sübûtu şüphelidir. Hadislerin sahih olup olmadığına hükmetme hususundaki meşhur gevşekliğine rağmen el-Hâkim onu Mustedrek'ine bile almamıştır. el-Buharî Hanefîler aleyhindeki hususları aramadaki gayretine rağmen bu ziyadeyi zikretmemiştir. Eğer, "Bu hadisin başka tarikleri de var­dır, et-Taberanî el-Evsâtında (Muhammed b. İbrahim b. Nasr b. Sender el-İsfehanî - Harun b. Abdillah el-Hammâl - Ya'kûb b. Muhammed ez-Zuhrî - Muhammed b. Sa'dân - İbn Aclan - Abdul­lah b. Fadl - Enes b. Mâlik'den) "Rasûlullah (sav) yola çıkarken yola çıkmadan önce güneş batıya meylederse öğle ve ikindiyi cemederek kıldırırdı. Eğer güneş meyletmezden önce yola çıkarsa, ikindinin ilk vaktinde iki namazı cemederdi. Akşam ve yatsı na­mazlarını da aynı şekilde kıldırırdı" hadisini rivayet etmiş ve Ya'kûb b. Muhammed'in teferrüd ettiğini söylemiştir" dersen, ben (el-Aynî) derim ki:

Ya'kûb b. Muhammed hakkında Ahmed b. Hanbel, Ebû Zur'a, Salih b. Muhammed (Cezera), Yahya b. Maîn "Hadisi zayıftır, de­ğeri yoktur, hadisleri el-Vakıdî'nin hadislerine benzer" demişler­dir [441] . Eğer sen "bu konuda İbn Abbâs'dan rivayet edilen ve Ah­med b. Hanbel'in tahric ettiği:

"Rasûlullah konakladığı sırada gü­neş batıya meylederse yola çıkmadan önce öğle ile ikindiyi ceme­derdi." lafzıyla bir hadis varid olmuştur. Bunu eş-Şâfiî [442] ve el-Beyhakî de rivayet etmişlerdir." dersen, ben (el-Aynî) derim ki:

Hadisin senedinde Huseyn b. Abdillah vardır. Çok zayıf bir râvîdir [443]. Bazıları cem-i takdim konusunda meşhur olan rivayet Ebû Dâvud, et-Tirmizî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hıbbân'ın (el-Leys -Yezîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz) tarikiyle rivayet ettikle­ri hadistir (bkz. 45, 46, 48. hadisler) derler.

Ben (el-Aynî) derim ki:

Ebû Dâvud bu hadisi kabul etmemiş­tir [444]. Hişâm b. Sa'd'a gelince İbn Maîn onun zayıf olduğunu, Ebû Hatim de hadisiyle ihticac edilemeyeceğini, Ahmed b. Hanbel ise "hafız" olmadığını söylemişlerdir [445].

Eğer Ebû Dâvud bu hadisi Kuteybe tarikiyle rivayet etmiştir (bkz. 45. hadis) dersen, ben derim ki:

Ebû Dâvud Kuteybe'nin rivayetinde teferrüd ettiğini söylemiş­tir. Bu sebeple et-Tirmizî bu hadise "Hasen Garib bir hadistir, Ku­teybe bunu rivayette teferrüd etmiştir. Bunu el-Leys'den zikreden bir başka râvî bilinmemektedir" demiştir. Hafız Ebû Saîd b. Yû­nus "Bunu Kuteybe'den başkası rivayet etmemiştir" demiştir. Ku­teybe hataya düşmüştür. Yezîd b. Ebî Habîb yerine Ebu'z-Zubeyr olması gerekirdi, denilmiştir.

el-Hâkim "Hadis mevzudur, Kuteybe b. Saîd sika, itimada şa­yan bir râvîdir. el-Buharî Kuteybe'ye:

"Yezîd b. Ebî Habîb'in Ebu't-Tufeyl'den gelen hadisini el-Leys b. Sa'd'dan kiminle bera­ber yazdın?" demiş Kuteybe de Hâlid el-Medainî ile beraber yaz­dığını söylemiştir. el-Buharî, "Hâlid el-Medainî şeyhlerin hadislerine ilaveler yapardı." demiştir." Demektedir [446].

Hâlid el-Medainî'nin adı Ebu'l-Heysem Hâlid b. el-Kâsım el-Medainî'dir. Metrukü'1-Hadis'dir. İbn Adiy de:

"O el-Leys'den bir çok münker hadis rivayet etmiştir. el-Leys onun bu rivayetlerin­den berîdir" demiştir [447].

İbn Hacer'e gelince, onun bu hadisle ilgili olarak söyledikleri, el-Aynî'nin söylediklerinin hemen hemen aynısıdır, Farklı olarak sadece İshak b. Rahûye'nin cem-i takdime delâlet eden rivâyetiyle ilgili olarak şunları söylemiştir:

el-Hâfız Salahuddin el-Alâl (el-Hâkim'in) el-Erbaîn'nın pek çok nüshasında "ve ikindiyi..."

İlavesi olduğunu ve bu ziyadenin senedinin ceyyid (sağlam) olduğunu söylemiştir [448].

 

Yüz Atmış No'lu Hadisin Şerhi

 

Abdullah b. Ömer şöyle demiştir:

Rasûlullah (sav)'ı gördüm, süratle yol aldığı zaman akşam na­mazını, akşam ile yatsıyı cemedesiye kadar tehir ederdi. (Abdul­lah'ın oğlu) Salim:

"Abdullah da, süratle yol aldığı zaman böyle yapar ve akşam namazı için kamet getirir ve onu üç rekat olarak kıldırır, selâm verir, sonra biraz bekler ve kamet getirerek iki re­kat olarak yatsıyı kıldırır ve selâm verirdi. Ne iki namaz arasında ne de yatsıdan sonra -gece içerisinde nafile kılasıya kadar- nafile kılardı'' demiştir.

İbn Hacer bu hadisle ilgili olarak şunları söylemektedir:

"... Sonra biraz bekler ve kamet getirip (iki rekat olarak) yatsı­yı kıldırır..."

Bu ibarede, iki namaz arasında az bir fasıla bulunduğu isbat edilmektedir. Bunda, hadisleri cem-i sûrî'ye hamledenler için de delil vardır. İmamu'l-Harameyn şöyle demiştir:

"Cem hususunda tevil götürmez hadisler sübût bulmuştur. Cemin mânâ cihetinden delili, Arafat ve Muzdelife'de namazların cemedilmesinden istinbat edilmiştir. Arafat ve Muzdelife'de cemedilmesinin sebebi, Hac menasikiyle meşguliyetinden dolayı hacının ceme olan ihtiyacıdır (Ceme olan ihtiyaç ise) bütün yolculuklarda mevcuttur (...). insaf sahibine aşikârdır ki, cem, kasr'dan daha kolaydır. Çünkü kıldığı iki rekate iki rekat daha ilave etmek yolcu için zor değildir. Ce­min kolaylığı, yolcunun (cemetmediği takdirde) durup (iki ayrı) namaz kılmasının zorluğundandır."

Bu hadisle "Cem sadece yolculuğu meşakkatli (veya süratli ve acele) olana mahsustur" diyenler delil getirmişlerdir [449].

 

Yüz Yetmiş Dokuz No'lu Hadisin Şerhi

 

Abdullah b. Ömer şöyle demiştir:

Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman akşam ve yatsı na­mazlarını cemederdi.

ez-Zurkanî şöyle demektedir:

Buradaki cem cem-i tehirdir. Çünkü el-Buharî'de "... (Rasûlul­lah (sav)) süratle yol aldığı zaman akşam namazını, yatsı ile cemedesiye kadar tehir ederdi..." rivayeti vardır (bkz. 160 hadis). Na­mazların cemedilebilmesi için yolculuğun meşakkatli ve yorucu ol­masını şart koşanlar bu hadise bağlanmışlardır. İbn Abdilberr "İbn Ömer sadece gördüğünü nakletmiştir. Yolculuk süratli ve yorucu olmadıkça cemedemez" dememiştir ki," diye bunu reddetmiştir. Bu hadis Muâz hadisi ile de mütenakız değildir. Çünkü onda ne zamana kadar tehir edildiği belirtilmemiştir. Bunu Müslim'in cem-i tehirin şafak kaybolduktan sonra olduğuna dair rivayeti (107. ha­dis); Abdurrazzak'ın "Akşamı şafak kaybolduktan sonraya tehir et­ti. Öyle ki gecenin bir kısmı geçmişti" rivayeti (56. hadis); el-Buhari'nin "Kitâbu'l-Cihad"daki "Nihayet şafak kaybolduktan sonra (hayvanından) indi ve akşam ile yatsıyı cemederek kıldırdı" riva­yeti (140. hadis); Ebû Davud'un "Şafak kaybolup yıldızlar görüne­siye kadar yola devam etti, sonra (hayvanından) indi ve iki nama­zı cemederek kıldırdı" rivayeti (64. hadis) açıklamaktadır [450].

Bu hadisle ilgili olarak koyduğu konu (bab) başlığında da İbn Huzeyme şöyle demiştir:

"Yolculukta akşamla yatsının cemedilmesine ruhsat tanındığı­na dair bab ve fıkıh ilmini beceremeyenlerden bazılarının bu ha­disi zahiri üzere tevil etmelerinin ve "Cem ancak yolculuk yorucu (ve süratli) olduğu zaman caizdir" demelerinin beyanı." [451]

 

İkiyüz Otuz Dokuz No'lu Hadisin Şerhi

 

Abdullah b. Abbâs şöyle demiştir:

Rasûlullah (sav) korkulacak (tehlikeli) bir durum olmadığı, yolculukta da bulunmadığı halde (mukîm iken) öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemederek kıldırdı.

İmam Mâlik:

"Bana kalırsa Rasûlullah (sav) yağmurdan dolayı cemetmiştir" demiştir.

ez-Zurkanî bu hadisle ilgili olarak şunları söylemiştir:

Medine ulemâsı ile diğer ulemâdan bir cemaat (iki namazın mukîm iken Rasûlullah (sav) tarafından cemedilmesinin sebebi ile ilgili) bu zannında ona (Mâlik'e) muvafakat etmişlerdir. eş-Şâfiî de bunlardandır. Bunu İbn Abdilberr söylemiştir. Fakat Müslim'de ve diğer Sunen'lerde (Habîb b. Ebî Sabit - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs) tarikiyle aynı hadis:

 "Yağmur ve korku olmadığı halde" lafzıyla rivayet edilmiştir.

el-Beyhakî, "önceki rivayet (korku-yolculuk yokken...) cumhu­run rivayetidir ve tercih edilir. İbn Ömer'den ve İbn Abbâs'dan onların yağmur sebebiyle namazlarını cemettiklerini rivayet et­tik [452]. Bu da tevilimizi destekler." Demiştir [453].

 

İki Yüz Kırk Bir No'lu Hadisin Şerhi (Metni İki Yüz Otuz Dokuz No'lu Hadis Metninin Aynısıdır)

 

el-Hattabî der ki:

Ben derim ki:

"Mukîm iken yağmur sebebiyle iki namazın cemedilmesinin caiz olup olmadığında ulemâ ihtilaf etmiştir. Selepden bir cemaat buna cevaz vermiştir. Bu İbn Ömer'den rivayet edilmiş, Saîd b. el-Museyyib, Urve, Ömer b. Abdilaziz, Ebûbekr b. Abdirrahman, Ebû Seleme ve Medine fukahasının hepsi bu­nunla amel etmişlerdir. İmam Mâlik, eş-Şâfii ve Ahmed b. Hanbel de bu görüştedirler. Ancak eş-Şâfii her iki namazın başlangıcında yağmurun yağıyor olması şartını koşmuştur. Ebû Sevr de bu şartı koşmuştur. Bu ikisinden başka bu şartı ileri süren yoktur. İmam Mâlik yağmurlu havada balçık ve karanlık sebebiyle de ceme ce­vaz vermiştir. Bu aynı zamanda Ömer b. Abdilaziz'in de görüşü­dür. el-Evzâî ve Re'y ehli, yağmurlu havada her namaz (her za­man olduğu gibi) kendi vaktinde kılınır, demişlerdir." [454]

 

İki Yüz Kırk Üç No'lu Hadisin Şerhi

 

İbn Huzeyme bu hadis ile ilgili olarak, mukîm iken yağmur ha­ricinde iki namazı cemetmenin caiz olmadığı hususunda ulemânın ittifak halinde olduğunu söylemiş, İbn Huzeyme'nin "Sahih"inin muhakkiki olan Muhammed Mustafa el-A'zamî de onun bu sözü­ne şöyle bir not düşmüştür:

Ben derim ki:

"Bu hüküm, musannif (İbn Huzeyme)nin ilminin ihâtâ edebil­diği seviyeye göredir. Yoksa Seleften bazıları yağmur özrü dışın­da da iki namazı cemetmenin caiz olduğunu söylemişlerdir. (...) Bizzat İbn Abbâs'ın da Basra'da meşguliyet sebebiyle iki namazı cemettiği sabittir." [455]

 

İki Yüz Seksen Dört No'lu Hadisin Şerhi

 

İbn Abbâs şöyle demiştir:

Rasûlullah (sav) Medine'de (öğle ve ikindiyi) sekiz rekat olarak (cemederek), (akşam ile yatsıyı da) yedi rekat olarak kıldırdı."

Eyyûh (es-Sahtiyanî): "(Namazları) yağmurlu bir gecede cemetmiş olsa gerek'' dedi. (Cûbir h. Zeyd de cevaben): "Mümkün­dür " demiştir.

el-Aynî bu hadisi şerhederken şöyle demiştir:

"Hadisteki "yedi"den murad akşam ve yatsı, "sekiz"den murad da öğle ile ikindi namazlarıdır. Buradaki cem şu şekildedir: (Rasûlullah (sav)) akşam namazını kıldırıp bitirdiğinde yatsı namazının vakti girdi. Aynı şekilde öğle namazını da son anına kadar geciktir­di ve öğle namazını kıldırıp bitirdiği ve öğlenin vakti çıktığı zaman ikindinin vakti girdi. İşte bizim ashabımızın (Hanefîlerin) kabul et­tikleri cem bu şekildeki cem-i fiilî'dir, vaktî bir cem değildir. Denil­miştir ki, L'el-Buharî bu hadis için koyduğu babda iki vaktin müşte­rek olduğunu (yani iki namazın, birisinin vaktinde cemedildiğini) kabul edenlerin görüşlerini isbat etmek istemiştir". Ben (el-Aynî) derim ki ''Biz bunu kabul etmiyoruz, çünkü öğlenin ikindiye tehi­rinden [456] bu mânâ çıkmaz ve bu şekilde anlaşılması zaruri değildir." Bu hadisten çıkarılan hükümler:

Ulemâ bu hadise dair pek çok şey söylemişlerdir. Kimisi bu­nun bir özür sebebiyle olduğunu söylemiştir. Nitekim bunu İmam Mâlikin rivayeti (239- hadis) teyid etmektedir.

el-Hattabî şöyle demiştir:

Mukîm iken yağmurdan dolayı iki namazı cemetmenin caiz olup olmadığı hususunda ulemâ ihtilaf etmiştir. Seleften bir cemaat buna cevaz vermiştir. Bu görüş İbn Ömer'den rivayet edilmiş, Urve b. ez-Zubeyr, İbn el-Museyyib, Ömer b. Abdilaziz, Ebûbekr b. Abdirrahman, Ebû Seleme ve bü­tün Medine fukahası bununla amel etmişlerdir. Mâlik, eş-Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel de bu görüştedirler. Ancak eş-Şâfiî her iki na­mazın başlangıcında yağmurun yağıyor olmasını şart koşmuştur. Ebû Sevr de bu şartı koşmuştur. Bu ikisinden başka bu şartı ileri süren yoktur. İmam Mâlik buna çamur ve karanlık olduğu zaman cevaz verirdi. Bu aynı zamanda Ömer b. Abdilaziz'in görüşüdür. el-Evzâî ve Ehl-i Re'y yağmurlu havada her namaz kendi vaktin­de kılınır, demişlerdir.

Ben (el-Aynî) derim ki:

Başka bir rivayetteki "(Rasûlullah (sav)) korku ve yağmur olmadığı halde iki namazı cemetti" sözü bu tevili reddeder.

Kimisi de "Bu, bulutlu bir gündeydi (Rasûlullah (sav)) öğleyi kıl­dırdı, sonra hava açıldı ve ikindi vaktinin girmiş olduğu anlaşıldı ve bunun üzerine ikindiyi de kıldırdı" diye tevil etmişlerdir. Bu bâtıldır. Her ne kadar bu öğle ve ikindi için son derece uzakta olsa, bir ihti­mal ise de, akşam ve yatsı için böyle bir ihtimal söz konusu olamaz. Bazıları da:

"Bu, yağmur veya ona benzer bir mazeretten do­layı idi" diye tevil etmişlerdir. en-Nevevî bunun Ahmed b. Hanbel'in ve Şâfiîlerden Kadı Huseyn'in görüşü olduğunu söylemiştir. el-Hattabî, el-Mutevellî ve Şâfiîlerden er-Rûyanî bu görüştedirler. Hadisin zahirinin tevili konusunda tercih edilen görüş budur. Çünkü bundaki meşakkat yağmurun kinden daha fazladır.

Ben derim ki:

Bu da zayıf bir tevildir. Çünkü hadisin zahirine muhaliftir. Onun "yağmur" mazeretiyle takyid edilmesi tercih-i bila muraccih ve tahsis-i bîla muhassısdır, bu da bâtıldır.

Bu husustaki tevillerin en güzel ve kabule en yakın olanı şudur:

"Rasûlullah (sav) öğleyi en son anına kadar tehir etmiş ve öğ­leyi kıldırmış, namazını bitirdiğinde ikindi vakti girmiş ve sonra da onu kıldırmıştır." el-Buharî ve Müslim'in rivayet ettiği, Abdul­lah b. Mes'ud'un:

"Rasûlullah (sav)'ın hiçbir namazı vakti dışında kıldırdığını görmedim. Ancak Muzdelife'de hariç, Rasûlullah (sav) akşam ile yatsı namazını Muzdelife'de kıldırdı ve ertesi günün sa­bah namazını da vaktinden önce kıldırdı" hadisi [457] bu tevilimizi teyid ve diğerlerini de iptal etmektedir. Ayrıca bu hadis, mukîm iken veya yolculukta veya bu ikisinin dışında olsun, öğle ile ikin­di ve akşam ile yatsı namazlarını cemetmenin cevazına delâlet eden bütün hadislerin tatbik edilmelerini ortadan kaldırmaktadır. Eğer dersen ki:

"İbn Ömer süratle yol aldığı zaman akşam ile yat­sıyı şafak kaybolduktan sonra cemetti" [458] hadisi, namazların iki vakitten birinde cemedilmesine açıkça delâlet etmektedir. en-Ne­vevî, bu hadis Hanefîlerin "Cemden murad öğle namazını öğle vaktinin son anında, ikindiyi de ilk anında kılmaktır" tevilini ibtal eder, demiştir [459] . Enes'in: "Güneş zeval vaktine girmeden önce yola çıkarsa öğleyi ikindiye tehir eder, sonra (hayvanından) iner ve iki namazı cemederdi" hadisi [460] de öğle ile ikindi namazlarının ikindi vaktinde cemedildiğine sarih bir şekilde delâlet etmek­tedir. Diğer bir rivayet de şudur:

"(Rasûlullah (sav)) yolculukta iki namazı cemetmek istediği zaman öğleyi, ikindinin ilk vakti girin­ceye kadar tehir eder, sonra öğle ile ikindiyi birlikte kıldırırdı" [461] ve "akşamı şafak kaybolasıya kadar tehir eder, sonra akşamla yatsıyı cemederdi."[462] Ben derim ki:

Birincisinin cevabı şudur:

Şafak, sahabenin âlimlerinin ve di­ğer asırlardaki ulemânın ihtilaf ettikleri gibi kızıl ve beyaz şafak olmak üzere iki çeşittir. Rasûlullah'ın akşam ile yatsıyı kızıl şafa­ğın kaybolmasından sonra kılmış olması muhtemeldir. Bu durum­da akşam namazı "Şafaktan murad beyaz şafaktır" diyenlere göre vaktinde kılınmış olmaktadır. "Şafaktan kasıd kızıl şafaktır," di­yenlere göre de yatsı namazı, vaktinde kılınmış olmaktadır ve mutlak olarak onun akşam ile yatsıyı şafak kaybolduktan sonra cemettiği söylenmiştir. Aslında Rasûlullah (sav) şafağın izahındaki iki görüşe nazaran her bir namazı vaktinde kılmıştır. Bu, bana açılan feyz-i ilâhînin eseri (olan bir hal şekli)dir. Bu izah ile Hanefîlerin mezkur hadise dair tevillerinin bâtıl olduğunu söyleyen­lerin görüşü de ibtal edilmiş oluyor.

İkinciye cevab:

"Öğleyi ikindi vaktine tehir etti" sözünün mânâ­sı, "öğle namazını öğle vaktinin ikindi vaktine erişen son kısmına kadar tehir etti ve öğleyi son anında kıldırdı, sonra onun ardından ikindiyi, ikindinin ilk vaktinde kıldırdı" demektir. Buna "iki namazı cemetti" denilebilir. Lakin bu fiilî bir cemdir, vaktî bir cem değildir.

Üçüncüye cevab:

Bilindiği üzere ikindinin ilk vakti ihtilaflı bir meseledir. Bu da, ya herşeyin gölgesinin kendisinin bir veya iki misli olmasıyla olur. Bu takdirde o (sav) öğleyi, herşeyin gölgesi kendisinin bir misli uzunlukta oluncaya kadar tehir etmiş, sonra onu kılmış, arkasından da ikindiyi kılmış ve öğlenin son vaktinin, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olmasıyla tahakkuk ettiğini kabul edenin görüşüne göre öğleyi vaktinde kılmış ve ikindi vak­tinin herşeyin gölgesinin kendisinin iki misli olmasıyla başladığını kabul edenin görüşüne göre de ikindi vaktinde kılmış olur. Böyle yapanın iki namazı ikindinin ilk vaktinde cemettiğini söylemek yanlış olmaz. Bu durumda o kimse, ikindi vaktinin başlangıcına dair ihtilafa göre, her bir namazı vaktinde kılmış olur. Kolaylığa ihtiyacı olan yolcuya ilaveten mukîmin de böyle yapması caizdir.

Eğer dersen ki; el-Beyhakî "Seferde iki namazın cemi" babında İbn Ömer'in şafak kayboluncaya kadar yola devam ettiğini, sonra inip iki namazı cemettiğini rivayet etmiş [463] ve ardından (başka bir hadiste) "Akşam namazını şafak'ın kaybolmasından ve gecenin bir kısmının geçmesinden sonraya tehir etti, sonra indi ve akşamla yat­sıyı cemetti" denmiştir. Bunu Ebû Dâvud da rivayet etmiştir [464].

Ben derim ki:

el-Beyhakî bunun senedini zikretmemiştir, ki zikretseydi ona göre davranırdık [465] en-Nesâî ise bunun aksini rivayet etmektedir [466].

Eğer sen:

el-Beyhakî bunu (Yezîd b. Harun Yahya b. Saîd el-Ansarî - Nâfî') tarikiyle onun, takriben gecenin dörtte birine yakın yol aldıklarını, sonra inip namazlarını kıldıklarını söylediğini, riva­yet etmiştir, dersen [467] ben derim ki: Hilafiyat'ta, Yezîd b. Harun'un hadisinin mezkur senedini zikretmiştir. Onun lafzı "Birkaç mil yol aldık, sonra (hay­vanından) indi ve namazı kıldırdı" şeklindedir [468]. Yahya:

"Bana bu hadisi Nâfi' başka bir defa tahdis ettiğinde "gecenin dörtte biri geçesiye kadar yol aldık, sonra indi ve namazı kıldırdı" şeklinde rivayet etti" demiştir. Hadisin lafzı görüldüğü gibi muzdaribdir. İki şekilde rivayet edildiği halde el-Beyhakî es-Sunen'inde gayesi­ne uygun olanını zikretmekle yetinmiştir.

İmamlardan bir grup, bu hadisin zahirine bakarak, ihtiyaç anında fakat âdet edinmemek şartıyla, mukîm iken iki namazı cemetmenin cevazına kail olmuşlardır. Bu görüşte olanlar İbn Şîrîn, Rabîa, Eşheb, İbn el-Munzir, el-Kaffâlu'1-Kebîr'dir. el-Hattabî bu­nu bir grup hadisçiden nakletmiş ve Müslim'in rivayetinde bulu­nan [469] "İbn Abbâs'a, Rasûlullah (sav)'ın niçin böyle yaptığı so­rulduğunda "ümmetine zorluk olmasın diye" cevabını verdi" zi­yadesi ile onların lehine delil getirmiştir [470] .

en-Nesâî ve Müslim'deki hadislerde İbn Abbâs'ın mukîm iken iki namazı cemetmeye sebep olarak gösterdiği: "Ümmetine zor­luk olmasın diye" hükmünü fukahanın çoğu kabul etmemektedir.

et-Tirmizî, "Bu kitabıma, İbn Abbâs'ın Medine'de korku ve vağmur olmaksızın iki namazı cennetliğine dair hadisiyim, içki içen kimsenin dördüncü defa tekrar içki içtiğinde öldürüleceğine dair hadis hariç, ulemânın amel etmeyi terkettiği bir hadis koymadım " demiştir [471]. Bunu et-Taberanî de tahriç etmiştir. el-Buharî ve Müs­lim'in İbn Mes'ud'dan rivayet ettikleri "Rasûlullah (sav)'ın bir na­mazı vakti dışında kıldırdığını görmedim" hadisi, bu hadisleri reddetmektedir [472].

İbn Hacer de bu hadisle ilgili olarak şunları söylemiştir:

"Bu hadiste yağmur ihtimalinin bulunduğu hususuna gelince:

Bunu bu hadisi tahriç ettikten sonra Mâlik b. Enes söylemiştir. Hadisi Ebu'z-Zubeyr - Saîd b. Cubeyr - İbn Abbâs'tan aynı şekil­de rivayet etmiş "Medine'de" sözü yerine "korku ve yolculuk yok­ken" demiş ve Mâlik: "Belki bunun sebebi yağmur olabilir" de­mişse de, Müslim ve Sünen musannifleri bu hadisi "Korku ve yağ­mur yok iken" lafzıyla rivayet etmiş [473] ve bu suretle ceme sebep olarak [Korku-yağmur-yokuluk'un] gösterilmesi imkânsız olmuş­tur. Bazı ulemâ bu cemin sebebinin hastalık olduğunu söylemiş ve en-Nevevî de bunu desteklemiştir. Bu ise söz götürür. Çünkü Rasûlullah (sav)'ın iki namazı cemetmesinin sebebi hastalık gibi bîr arız sebebiyle olsaydı, ona (Rasûlullah (sav)'a) ancak kendi­sinde bu özür bulunan (hastalar) uyabilirdi. Zahirden anlaşılan odur ki, Rasûlullah (sav) namazı ashabıyla birlikte cemetmiştir. İbn Abbâs da rivayetinde bunu tasrih etmiştir. en-Nevevî şöyle demiştir:

Ulemâdan bazıları bunu "hava bulutluydu, öğleyi kıldır­dı, sonra bulut açıldı ve ikindinin vaktinin girmiş olduğu anlaşıldı, ikindiyi de kıldırdı" diye tevil etmişlerdir. Bu bâtıldır, çünkü öğle ve ikindi için son derece az bir ihtimal olsa bile, akşam ve yatsı için böyle bir ihtimal söz konusu değildir. Kimisi de "Bu cem öğ­leyi son anma tehir ve ikindiyi ilk anına tacil şeklinde sûrî bir cemdir" demiştir. Bu zayıf ve bâtıl bir ihtimaldir. Çünkü herhangi bir ihtimale imkân vermeyen hadisin zahirine muhaliftir."

en-Nevevî'nin zayıf gördüğü bu ihtimali el-Kurtubî makul kar­şılamış ve ondan öncekilerden İmamu'l-Harameyn de bunu tercih etmiştir. Kudemâ'dan İbn el-Macişûn ve et-Tahavî de bunu kabul etmişlerdir.

İbn Seyyidi'n-Nas "el-Buhari ve Müslim'in rivayetinde Amr b. Dînâr, İbn Abbâs'dan rivayet eden Câbir b. Zeyd'e bunun öğleyi tehir, ikindiyi de tacil ve akşamı tehir, yatsıyı tacil suretiyle oldu­ğunu zannettiğini söylemiş ve Câbir b. Zeyd de bu zannında ona muvafakat etmiştir." Ziyadesi [474] sebebiyle bu görüşü desteklemiştir. Çünkü hadisten ne kastedildiğini en iyi onu rivayet eden bilir.

İbn Hacer der ki:

Lakin râvî bunu kesinlikle ifade etmemiştir. Hatta onun bu görüşü devamlı da olmamıştır. Eyyûb'un ona söylediği sözü ve cemin yağmur mazereti dolayısıyla olmasını tecviz edişi daha önce zikredilmişti [475]. Hadisin hiç bir rivayetinde cemin vak­tinden bahsedilmemesi, cem-i sûrîyi destekler. Onun kayıtsız şartsız olması İhtimaline gelince, bu özürsüz olarak namazların tayin edil­miş olan vakitlerinin geçirilmesi demektir. Namazın vaktini geçir­meyi gerektirmeyecek bir şekilde cem edilmesi ihtimali ile farklı ha­dislerin arası cemedilebilir. Cem-i sûrî evladır -Allahu A'lem.

İmamlardan bir grup, bu hadisin zahirini kabul etmiş ve -âdet edinmemek şartıyla bir zaruret anında mukîm iken de iki nama­zın cemedilmesini caiz görmüşlerdir.

İbn Şîrîn, Rabîa, Eşheb, İbn el-Munzir, el-Kaffal, el-Kebîr bu görüştedir. el-Hattabî de bir grup hadisçiden bunu nakletmiş ve onları desteklemek için Müslim'de bu hadiste bulunan "Ben Abbâs'a:

"Niçin böyle yaptı?" dedim. "Ümmetinden kimseyi zora koşmamak için" dedi, ziyadesiyle is­tidlalde bulunmuştur.

en-Nesâî'de ise "İbn Abbâs Basra'da öğleyle ikindiyi ve ak­şamla yatsıyı aralarında bir fasıla bulunmaksızın cemetti, bunu meşguliyeti sebebiyle yaptı" rivayeti [476] ve İbn Abbâs'ın böyle na­maz kılmayı Rasûlullah (sav)'a isnadı mevcuddur. O ikindi nama­zından sonra yıldızlar görününceye kadar konuşma yapmış, sonra akşamla yatsıyı cemetmiştir.

Cemin kayıtsız şartsız caiz olduğu kabul edildiği takdirde İbn Abbâs'ın:

"Ümmetine zorluk olmaması" gayesi aşikâr olur. Buradaki gibi zorluğun kaldırılmasıyla ilgili başka rivayetler de vardır. İbn Mes'ud'dan merfû olarak et-Taberanî tahric etmiştir ve lafzı şöyledir:

"Rasûlullah öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemetti. Ken­disine bunun hikmeti soruldu. "Bunu, ümmetime meşakkat verme­mek için yaptım" dedi." [477] Burada Rasûlullah (sav)'ın zorluğun kaldırılmasını murad etmesi, hadisin cem-i sûrîye hamledilmesine engel teşkil eder. Çünkü cem-i sûrîyi gözetmek zorluktan hâli değildir [478].

 

Üç Yüz Bir No'lu Hadisin Şerhi

 

İbn Abbâs şöyle demiştir.

Rasûlullah (sav) Medine'de iken korku ve yağmur olmadığı halde öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemetti.

İbn Abbâs'a "Ondan maksadı neydi?" denildi. "Ümmetine me­şakkat vermek istemedi" cevabını verdi.

El-Hattabî bu hadisle ilgili olarak şöyle demektedir

"Ben derim ki bu, fukahanin ekserisinin kabul etmediği bir ha­distir. İsnadı sağlamdır (ceyyid). Ancak İbn Habîb hakkında söz söylenmiştir. İbn el-Munzir bu hadisi kabul eder ve bu görüşü pek çok hadisçiden naklederdi. Ebûbekr el-Kaffal'ın bu görüşü Ebû İshak el-Mervezî'den naklettiğini işittim.

İbn el-Munzir "Buradaki hadisi herhangi bir özre hamletmek için bir sebep yoktur. Çünkü İbn Abbâs bu hadisteki cemin illeti­ni haber vermiştir, o da "Ümmetine meşakkat olmasın" diyedir.

İbn Sîrîn'in bir ihtiyaç veya başka bir şey için iki namazın cemedilmesinde -bunu âdet edinmemek şartıyla- bir beis görmediği rivayet edilmiştir.

Ben derim ki:

Bazıları bu hadisi, hastalık halinde cemedilmiştir, dîye tevil etmişlerdir. Bunda hastaya kolaylık ve onu meşakkatten kurtarma vardır. Hadisin bu şekilde tevili özrü olmayan sağlıklı bir kimsenin özürsüz ve meşakkatsiz olarak iki namazı cemetmesine cevaz vermekten daha uygundur.

Ulemâ bu konuda ihtilaf etmiştir. Atâ', hasta olan bir kimsenin iki namazı cemetmesine cevaz vermiştir. Mâlik ve Ahmed b. Hanbel de bu görüştedirler.

Re'y ehli hastanın iki namazı cem-i sûrî olmak şartı ile cemet­mesine cevaz vermiştir. eş-Şâfiî buna cevaz vermemiş, -mukîm iken- sadece yağmur sebebiyle cemedilebileceğini söylemiştir [479].

 

Üç Yüz İki No'lu Hadisin Şerhi (Metni Üç Yüz Birinci Hadisin Aynıdır.)

 

et-Tirmizî bu hadisle ilgili olarak şöyle demiştir:

Bu kitabımda topladığım bütün hadisler, amel olunan hadisler­dir ve ulemânın bir kısmı bu hadisleri kabul etmişlerdir. Ancak iki hadis -İbn Abbâs'ın Rasûlullah (sav)'ın korku veya yağmur olma­dığı halde öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemettiğine dair rivâyetiyle; içki içen kimsenin dördüncü defa tekrar içki içti­ğinde öldürüleceğine dair Rasûlullah (sav)'ın emri ile ilgili hadis-bundan müstesnadır. Kitabda her iki hadisin illetini açıkladık [480].

Sunenu't-Tirmizî'yi neşreden Ahmed Muhammed Şâkir et-Tirmizî'nin yukarıda naklettiğimiz sözlerini zikrettikten sonra şöyle demiştir:

Burada et-Tirmizî İbn Abbâs hadisinin illetini açıklamamıştır. Ancak bu hadise aykırı düşen Haneş tarikiyle rivayet edilen bir hadisi zikretmiş ve Haneş sebebiyle hadisin zayıf olduğunu söyle­miştir. Fakat hadisle amel edildiğini söylemiş ve bazı ulemânın görüşlerini de nakletmiştir. en-Nevevî Müslim Şerhi'nde et-Tirmizî'yi reddetmiş ve şöyle demiştir: [481]

et-Tirmizî'nin içki içen kimsenin cezasıyla ilgili hadis hakkında söyledikleri doğrudur. Bu hadis mensuhdur ve bunun mensuh ol­duğuna icmâ delâlet etmektedir. İbn Abbâs'ın hadisine gelince ulemâ bu hadisle amel etmeyi terketmekte icmâ etmiş değildir. Bilakis ulemâ bu hadisle ilgili olarak çeşitli görüşlere sahiptirler. Kimisi bunun yağmur sebebiyle olduğunu söylemişlerdir, mütekaddimünun önde gelenlerinden bir cemaatın bu görüşte olduğu meşhurdur. Bu görüş diğer bir rivayetteki "korku ve yağmur ol­madığı halde..." lafzı sebebiyle zayıftır. Kimisi de "Bu bulutlu bir havadaydı, öğle namazını kıldırdı, sonra hava açıldı ve ikindi vaktinin girmiş olduğu anlaşıldı ve ikindi namazını da kıldırdı" demiştir ki, bu da aynı şekilde bâtıldır. Çünkü öğle ile ikindi na­mazları için son derece zayıf bir ihtimal olsa da, akşam ve yatsı namazları için böyle bir ihtimal söz konusu olamaz.

Kimisi de "öğleyi son anma tehir etti ve öğle namazını kıldır­dı, öğle namazını bitirince ikindinin vakti girdi ve sonra da ikindi­yi kıldırdı ve böylece namazları cem suretinde olmuş oldu" diye tevil etmiştir. Bu da zayıf veya bâtıldır. Çünkü bu tevil hadisin za­hirine tamamen muhaliftir. İbn Abbâs'ın konuşması esnasındaki tatbikatı ve yaptığının doğruluğunu isbat için haclisie istidlal etme­si ve Ebû Hurayra'nın onu tasdik etmesi ve onun böyle yapması­na karşı çıkmaması, bu tevili açık bir şekilde reddetmektedir.

Kimisi de:

"Bu hadis hastalık veya ona benzer bir özür sebe­biyle cemedildiğine hamledilir" demişlerdir. Bu Ahmed b. Hanbel ve ashabımız (Şâfiîler)dan Kadı Huseyn'in görüşüdür. el-Hattabî, el-Mutevellî ve ashabımız (Şâfiîler)dan er-Rûyanî de bu görüşte­dirler. Hadisin zahiri ve İbn Abbâs'ın tatbikatı ve Ebû Huray­ra'nın onu tasdik etmesi nazar-ı itibara alındığında, bu hadisin te­vili için "hastalık" özrü tercih edilir.

İmamlardan bir grup mukîm iken ihtiyaç anında iki namazın cemedilmesine cevaz vermişler, ancak bunu âdet edinmemeyi şart koşmuşlardır. Bu İbn Şîrîn ve Mâlikilerden Eşheb'in görüşü­dür. el-Hattabî bunu el-Kaffal ve Şâfiîlerden eş-Şâşî el-Kebîr, Ebû İshak el-Mervezî ve hadisçilerden bir cemaatdan rivayet etmiştir. İbn el-Munzir de bu görüşü tercih etmiştir. İbn Abbâs'ın "Ümme­tine meşakkat vermek istemedi" sözünün zahiri ve İbn Abbâs'ın hadisteki cemin illeti olarak hastalık veya başka bir şeyi ileri sür­memesi, bu görüşü desteklemektedir.

-Vallahu a'lem- [482]

"RasûluIlah Medine'de iken korku ve yağmur olmadığı halde öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemetti" hadisiyle il­gili olarak ibn Huzeyme şunları söylemiştir:

"Iraklıların RasûluIIah'ın korku ve yağmur olmadığı halde iki namazı cemettiğine dair rivayetlerine gelince, bu bir galat ve se­hivdir."

İbn Huzeyme'nin Sahilimi neşreden Muhammed Mustafa el-A'zamî bu sözle ilgili olarak düştüğü dipnotta şöyle demiştir:

"Ben derim ki:

Bilakis galat esas müellif (İbn Huzeyme)den gelmektedir. Nasıl öyle olmasın ki, onun galat zannettiği şey, ge­rek İbn Abbâs ve gerek başka sahabeden dört tarikle rivayet edilmiştir [483] (...)

Ben derim ki:

Bu dört tarikten kimisi katî olarak sahih, kimisi şüphesiz istişhad edilebilecek bir hadistir. Rasûlullah (sav)'ın bu ceminin yağmur sebebiyle olmadığı açıkça görüldüğüne göre, İmam Mâlik'in ve onun görüşünü destekleyen, musannif İbn Hu­zeyme'nin bu hadislere muhalif olan görüşlerinin merdud olduğu bedihidir. Onların ikisinin bu tariklere muttali olmadıklarını, hatta birkaçına dahi muttali olmadıklarını zannetmek mümkündür. On­lar hakkındaki bu tahmini garipsememek gerekir. Çünkü ikisinin zamanında hadislerin bütün lafızları henüz tamamen toplanmış değildi. Agaripsenmesi gereken, bu iki imamdan asırlarca sonra yaşamış olan bazı Şâfii fakihlerinin Sahîh-i Müslim'e ve bazen Ebû Avâne'nin Sahitvine muttali oldukları halde, bu iki imamı taklid etmeleridir.

Hafız (İbn Hacer) "Telhisu'l-Habir"inde şöyle demiştir: (Tenbih):

"Îmamu'l-Harameyn "en-Nihaye"de "yağmur"un nefyinin ha­disin metninde varid olmadığını iddia etmiştir. Bu onun diğerleri bir yana, meşhur hadis kitaplarına bile müracaat etmediğini gös­terir." [484]

"Yağmur" özrünü ortadan kaldıran bu rivayetle ilgili olarak el-Kasttdlanî de şöyle demektedir:

"el-Muhimmat'da şöyle denmiştir:

"Rasûlullah (sav) Medine'de korku ve yağmur olmadığı halde iki namazı cemetti" hadisinin zahiri, hastalık sebebiyle cemedildiğine mütemayildir. Bunun eş-Şâfiî'den nakledildiğini tesbit etmeyi başardım. Muhtasaru'l-Muzenî'de -ki bu hoş bir muhtasardır, el-Muzenî ona "Nihayetu'l-İhtisar fi kavli ;Ustaz eş-Şâfiî" adını ver­miştir.- bu şekilde zikredilmiş ve "eş-Şâfiî, sefer, yağmur ve hasta­lıktan dolayı iki namazı cemetmek caizdir, dedi." demiştir. İbare bu şekildedir." [485]

es-Suyutî de es-Subkî, el-Bulkînî ve el-Esnevî'nin bu hadisteki cemin hastalık sebebiyle olduğunu söylediklerini, kendisinin de bunu tercih ettiğini söylemiştir [486].

Sahih-Buharî'deki "Ata' (b. Ebî Rabâh) hasta olan kimse, ak­şam ile yatsı namazlarını cemedebilir" demiştir." Taliki [487] ile ilgili olarak söylenenler:

el-Kastallanî şöyle demiştir;

"Atâ' b. Ebî Rabâh "hasta olan kimse akşam ile yatsı namazla­rını cemedebilir" demiştir. Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahûye ve Şâfiîlerden bazıları bir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın bunu kabul etmişlerdir. Mâlik b. Enes bir şartla buna cevaz vermiştir.

eş-Şâfıt ve ashabından meşhur olan görüş, bunun caiz olma­masıdır. er-Ravda'da "Şafiî mezhebinde maruf olan, hastalık ve balçık çamurdan dolayı cemin caiz olmasıdır" denmiştir. Ashabımız (Şâfiîler)dan bir grup ulemâ "hastalık ve balçık çamur sebe­biyle cem caizdir" demişlerdir. el-Hattabî ve Kadı Huseyn bu gö­rüştedirler. er-Rûyanî de bu görüşe muvafakat etmiştir [488].

el-Aynî de şöyle demektedir:

"Bu taliki Musannef İnde Abdurrazzak (İbn Cureyc-Atâ') tari­kiyle mevsul olarak zikretmiştir [489]. Ahmed b. Hanbel, İshak b. Ra­hûye ve Şâfiîlerden bazıları da bu görüştedirler. Bu, akşam ile yatsının vaktinin bir olduğunu kabul edenlere göredir. İyaz "iki namazı iki vaktin birisinde cemetmek bazen sünnet bazen ruhsat olur. Sünnet'e gelince:

Arafat ve Muzdelife'de cemetmek sünnet­tir. Ruhsat'a gelince:

Yolculukta, hastalık ve yağmur dolayısıyla cemetmektir. Rasûlullah (sav)'ın Cebrail'in imametinde namaz kılması hadisini kabul edenler ceme cevaz vermezler. Cemin tahsis olduğunu kabul edenler, bu konuda varid olan hadislere istina­den yolculukta cemi caiz gördüler ve hastayı da ona kıyas ettiler. Biz deriz ki:

Yolculuğun meşakkatinden dolayı yolcunun cemetmesi mubah olunca, hastalıktan dolayı cemin mubah olması daha uygundur. Nitekim Allah da orucu bozmak ve teyemmüm konu­sunda onlara ruhsat tanınması bakımından yolcu ile hastayı birarada zikretmiştir. Yağmur dolayısıyla ceme gelince, Mâlikî mezhe­binde meşhur olan görüşe göre, sadece akşam ve yatsı namazları için caizdir. İmam Mâlik'den:

"Sadece Rasûlullah (sav)'ın Mescide Nebevi's)inde cemetmek caizdir" diye şazz bir görüş de vardır. Muhalif mezhep ise, öğle ve ikindi ile akşam ve yatsı namazları­nın yağmur dolayısıyla cemedilmesidir." Demiştir [490].

İbn Hacer da bu talik ile ilgili olarak der ki:

"Atâ'nın sözüne gelince, Abdurrazzak Musannef İnde (İbn Cu­reyc-Atâ') tarikiyle vasletmiştir. Ulemâ hastanın yolcu gibi iki na­mazı cemedip cemedemeyeceğinde ihtilaf etmişlerdir. Bunda has­ta olan kimseye rıfk ile muamele söz konusudur. Ahmed b. Han­bel, İshak b. Rahûye, bunu kayıtsız şartsız caiz gördüler. Şâfiîler­den bazıları da bunu kabul etmişlerdir. Mâlik b. Enes de şartlı olarak caiz görmüştür. eş-Şâfiî'den ve Şâfiîlerden meşhur olan bu­nun caiz olmamasıdır. Bu konuda ashabdan herhangi bir şey nak­ledildiğini görmedim." [491]

 

NAMAZLARIN CEMEDİLMESİ MESELESİYLE İLGİLİ UMUMİ MÜLAHAZALAR

 

El-Aynî

 

Ahmed b. Hanbel, eş-Şâfiî ve İshak b. Rahûye yolculukta öğle ile ikindi ve akşam ile yatsının, iki vakitten birisinde cemedilmesine cevaz vermişlerdir. İbn Battal şöyle demiştir:

"Cumhur ulemâ yolcunun öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemetmesi mutlak olarak caizdir" demişlerdir.

Şeyhimiz Zeynuddin şöyle demiştir:

"Bu meselede altı görüş vardır:

  1. Görüş:İbn Battal'ın dediği gibi cemin caiz olmasıdır. Bu gö­rüş Ali b. Ebî Tâlib, Sa'd b. Ebî Vakkâs, Saîd b. Zeyd, Usâme b. Zeyd, Muâz b. Cebel, Ebû Mûsâ, Abdullah b. Ömer, İbn Abbâs gibi sahabeden rivayet olunmuştur. Tabiûndan da Atâ' b. Ebî Rabâh, Tavus, Mucâhid, İkrime, Câbir, Rabîatu'r-Re'y, Ebu'z-Zinâd, Muhammed b. el-Munkedir, Safvan b. Suleym gibi ulemâ bu gö­rüştedirler. İmamlardan eş-Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Ra­hûye, Sufyân es-Sevrî, Ebû Sevr, İbn el-Munzir; Mâlikîlerden Eşheb bu görüştedirler. İbn Kudâme bunu Mâlik'den rivayet etmiş­se de meşhur olan İmam Mâlik'in cemi yolculuğun yorucu ve sü­ratli olması şartına bağlamasıdır.

2- Görüş: Cem sadece yolculuk süratli ve meşakkatli olduğu zaman caizdir. Bu görüş Usâme b. Zeyd ve İbn Ömer'den rivayet edilmiştir. İmam Mâlik'den meşhur olan rivayet budur.

3- Görüş: Yolcu yol almak istediği zaman caizdir. Bu Mâlikîler­den İbn Habîb'in görüşüdür. İbnu'l-Arabî şöyle demiştir:

"İbn Habîb'in görüşüne gelince -eş-Şâfiî de bu görüştedir- aslında bizzat (yolculuk) yol katetmek içindir."

4- Görüş: Cemetmek mekruhtur, İbn el-Arabî "Bu Mısır ulemâ­sının Mâlik'den rivayetidir" demiştir.

5- Görüş: Cem-i tehir caizdir, cem-i takdim caiz değildir. Bu İbn Hazm'ın görüşüdür [492].

6- Görüş: Yolculuk sebebiyle cem hiçbir şekilde caiz değildir. Sadece Arafat ve Muzdelife'de caizdir. Bu, el-Hasen, İbn Şîrîn, İb­rahim en-Nahaî, el-Esved, Ebû Hanife ve ashabının görüşüdür. İbn el-Kâsım bunu Mâlik'den rivayet etmiş ve bunu tercih etmiş­tir. "et-Telvih"de şöyle demiştir:

"Ebû Hanife ve ashabı bu iki ma­kam (Arafat ve Muzdelife) haricinde ceme cevaz vermemişlerdir. Bu İbn Mes'ud'un ve İbn Şeddâd'ın 'Delâilu'l-Ahkâm'da naklettiği­ne göre Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın görüşüdür. Ebû Davud'un rivayeti­ne göre İbn Şîrîn de bu görüştedir. İbn Şîrîn, Câbir b. Zeyd, Mekhul, Amr b. Dînâr, es-Sevrî, el-Esved ve ashabı, Ömer b. Abdulaziz, Salim, el-Leys b. Sa'd da bu görüştedirler.

Telvîh sahibi de şöyle demiştir:

en-Nevevî'nin "Ebû Yûsuf ve Muhammed Ebû Hanife'ye muhalefet etmişlerdir ve onların görü­şü eş-Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel'in görüşü ile aynıdır" sözüne ge­lince, el-Gâyc fî Şerhi'l-Hidaye müellifi bunu reddetmiş ve aslının olmadığını söylemiştir. Ben derim ki:

Mesele onun dediği gibidir. Hanefi ulemâsı, bu üç imamımızın durumunu en iyi onlar bilir."

Arafat ve Muzdelife dışında iki namazın cemedildiğini gösteren hadislerin cevabı ve et-Tahavî'nin Şerhu Maâni'l-Assi'daki izahla­rının hülasası, bunun sûrî bir cem (öğleyi son vaktinde ikindiyi ilk vaktinde kılarak yapılan cem) olmasıdır. Nitekim İbn Abbâs'ın Ra­sûlullah (sav)'ın korku ve yağmur olmaksızın Medine'de öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemederek kıldırdığına dair ri­vayeti bunu desteklemektedir. Çünkü ne Hanefîler ne de diğerleri bunu kabul etmemişlerdir. Bu da buradaki cemin cem-i sûrî oldu­ğunu gösterir. Eğer "Müslim'in rivâyetindeki lafızda:

"İbn Ömer sü­ratli gittiği zaman yolculukta akşam ve yatsı namazlarını şafak kaybolduktan sonra cemederdi" denmektedir. Bu ise namazları iki vaktin birisinde cemetmeye açıkça delâlet etmektedir. en-Nevevî de "Bu hadis, Hanefîler'in cemden murad öğleyi son, ikindiyi de ilk vaktine alıp cemetmektir, şeklindeki tevillerini de ibtal eder" demektedir" dersen; ben derim ki:

Şafak iki kısımdır... [493]

Hanefîler'in tevilini reddetmek için el-Hattabî şöyle demiştir:

"Namazları, cemetmek bir ruhsattır. Eğer cem onların dedikleri gibi olsaydı, bu her namazı kendi vaktinde kılmaktan daha me­şakkatli olurdu. Çünkü vakitlerin başlangıç ve sonlarını avam bir yana, havassın bile pek çoğu bilemez."

İbn Kudâme de şöyle demiştir:

Eğer cem, bu şekilde sûrî bîr cem olsaydı, ikindi ile akşam ve yatsı ile sabah namazlarının cemedilmesinin de caiz olması gere­kirdi. Halbuki böyle yapmanın haram olduğuna dair ümmet ara­sında ihtilaf yoktur. Hadis ile yukarıda geçtiği şekilde (vaktî, haki­ki bir cem şeklinde) amel etmek, Rasûlullah (sav)'ın hadislerinin o şekilde hamledilmekten masun olduğu böyle bir tekellüften da­ha makul bir anlayıştır.

Ben (el-Aynî) derim ki:

Cemin bir ruhsat olduğunu biz de kabul ediyoruz. Fakat bir haber-i vahid, kati bir ayet olan "Hâfizû ala's-Salâvâti" ayetiyle [494] çatış­masın diye biz bunu cem-i sûrî'ye hamlettik. Ayetin mânâsı:

"Na­mazları vaktinde kılın" demektir. Allahu Taala da "Şüphe yok ki namaz, müminler için vakitleri belli bir farzdır." Buyurmuştur [495]. Bi­zim görüşümüz vasıtasıyla hem ayete, hem de haber-i vahide uyul­muş olmaktadır. Onların görüşü ise ayetle amel etmeyi terketmeyi gerektirir. Onların "cem-i salât bir ruhsattır" sözleri gereğince, mu­kîm iken yağmur ve korku sebebiyle iki namazın cemedilmesine cevaz vermeleri gerekir. Halbuki onlar buna cevaz vermediler. İbn Abbâs'ın:

"Rasûlullah (sav) Medine'de korku ve yağmur yokken öğleyle ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemetti." hadisini merdud tevillerle tevil etmişlerdir. Bizim kabul ettiğimiz görüşe göre hem Kur'an ile hem de bu konuda vârid olan bütün hadislerle, te­villere lüzum kalmadan amel etmek mümkün olmaktadır.

el-Hattabî'nin:

"Çünkü vakitlerin başlangıç ve sonlarını avam bir yana..." sözüne gelince, kabule şayan değildir. Çünkü namaz di­nin en önemli konularından birisidir. Kâmil bir müslüman, dininin en önemli konularıyla ilgili hususları nasıl bilmemezük edebilir?

Bu söylediklerimizle İbn Kudâme'ye de cevap verilmiş olmak­tadır. Onun ikindi-akşam ve yatsı-sabah namazlarını cemetmeyi kıyas etmesi bâtıldır [496].

 

Ez-Zurkânî

 

Müslim'de "RasûluIIah (sav) Arafat'ta öğle ile ikindiyi öğle vak­tinde cemetti" hadisi yer almaktadır. Bu konuda sadece Rasûlullah (sav)'ın bu fiili rivayet edilmiş olsaydı bile, yolculukta cem-i takdimin ve yorucu ve süratli olmasa bile yolculukta namazın cemedilmesinin cevazı konusunda en kuvvetli bir delil olurdu.

Sahabe, Tabiûn'un pek çoğu, es-Sevrî, meşhur olan rivayette Mâlik, eş-Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İshak, Eşheb bu görüştedirler. el-Leys ve Mâlik -Mudevvene'de- "Bu (iki namazın cemi) yolculu­ğu süratli ve meşakkatli olan kimseye mahsustur" demiştir. Cem konaklamış olana değil de yol almakta olana mahsustur, denilmiş­tir. Bunu İbn Habîb söylemiştir, "özür sahibine mahsustur" da de­nilmiştir. Cem-i tehir caizdir, cem-i takdim caiz değildir, diyenler de vardır. Bu Mâlik ve Ahmed'den rivayet edilmiş, İbn Hazm da bunu tercih etmiştir. Bazıları "Cem Arafat ve Muzddile hariç hiçbir suretle caiz değildir" demişlerdir. Bu el-Hasen el-Basrî, en-Nahaî, Ebû Hanife ve iki talebesinin görüşüdür. en-Nevevî iki talebesinin Ebû Hanife'ye muhalif olduklarını söylemiş, es-Serud Şerhu'1-Hidaye'de bunu reddetmiştir. Tabii mezhebini o daha iyi bilir.

(Hanefiler) bu hadislerin cem-i sûrî'ye delâlet ettiğini söyleye­rek cevap verdiler.

İmamu'l-Harameyn, cem hususunda tevil edilmesi mümkün olmayan hadislerin varid olduğunu söylemiştir. Cemin mânâ cihe­tinden delili Arafat ve Muzdelile'deki cemden yapılan istinbattır. Arafat ve Muzdelife'deki cemin sebebi, hac menasikiyle meşguli­yetten dolayı buna olan ihtiyaçtır. Bu mânâ (ihtiyaç) ise bütün yolculuklarda mevcuddur. Namazların kısaltılması ve orucu boz­maya cevaz verilmesi gibi ruhsatlar hac yolculuğuyla kayıtlanmamıştır. İnsaf sahibi birine aşikârdır ki, cem, kasrdan daha kolay­dır. Çünkü namaza kalkan birinin iki rekat kılıp, iki rekat daha kılması zor değildir [497].

 

İbn Kudâme (Muvaffakuddin):

 

Mesele:

"Yolcu olan bir kimse, öğle vakti girince yola çıkmak isterse öğle namazını kılar ve yola çıkar. Sonra ikindi vakti girin­ce ikindiyi kılar. Akşam ve yatsı da bu şekildedir. Eğer yola çıkmış bulunur da öğle (veya akşamı) ikindi (veya yatsı) namazı vaktine tehir etmek isterse, bu caizdir."

Konunun hülasası şudur:

Yolculukta iki namazı, iki vakitten birinde cemetmek ilim ehlinin ekseriyetine göre caizdir: Bu görüş şu kimselerden rivayet edilmiştir: Saîd b. Zeyd, Sa'd b. Ebî Vakkâs, Usâme, Muâz b. Cebel, Ebû Mûsâ, İbn Abbâs, İbn Ömer: (Tabİûndan) Tavus, Mucâhid, İkrime ve Mâlik, Sufyân es-Sevrî, eş-Şâfiî, İshak b. Rahûye, Ebû Sevr ve İbn el-Munzir.

Süleyman b. Ebî Zurayk b. Hukeym'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Rabîa, Ebu'z-Zinâd, Muhammed b. el-Munkedir, Safvan b. Suleym ve Medine'nin meşayıhı şehrimize (Eyle şehrine) [498] uğradılar, biz de onların kaldıkları yere gittik. Yolculuktan yorul­muşlardı. Güneş zeval vaktine erişince öğleyle ikindiyi cemederek kılmışlardı. Sonra Mescid'e gittik ve Zurayk b. Hukaym'in öğ­le namazını kıldırmakta olduğunu gördük."

el-Hasen el-Basrî, Re'y Ehli ve İbn Şîrîn "Cem ancak Arefe gü­nü Arafat'ta ve Muzdelife'de akşam caizdir" demiştir. İbn el-Kâsım'ın Mâlik'den rivayet edip tercih ettiği görüş de budur. Bu gö­rüşte olanlar namaz vakitlerinin tevatürle sabit olduğunu ve onla­rı haber-i vahid ile terketmenin caiz olamayacağını söyleyerek delil getirmişlerdir.

Bizim (Hanbelîlerin) lehine olan deliller şunlardır:

(Burada İbn Kudâme şu hadisleri zikretmektedir:

Bkz. 98. 107-109. ve 179- vd. hadisler)

Muâz b. Cebel ile İbn Abbâs da cemi rivayet etmişlerdir. On­ların hadislerini ileride zikredeceğiz.

Cemi caiz görmeyenlerin "Mütevatir haberleri (âhâd haberler­le) terkedemeyiz" sözlerine şöyle cevap veririz:

Biz mütevatir haberleri terketmiyoruz, tahsis ediyoruz. Mütevatirin sahih bir hadisle tahsisi icma ile caizdir. Kur'an'ın haber-i vahidle tahsis edilmesi icma ile caizdir, Sünnet'in sünnetle tahsisi ise evleviyetle caizdir. Bu husus son derece açıktır.

Eğer: "Hadis ve haberlerdeki cem, ilk namazı vaktinin son anında, ikinci namazı da vaktinin ilk anında kılmaktır" denilirse, biz deriz ki:

"Bu iki bakımdan fasiddir. Birisi:

İleride zikredeceği­miz üzere Rasûlullah'ın iki namazı, iki vaktin birisinde cemettiği sarih bir şekilde zikredilmiştir. Enes'in "(RasûluIIah (sav)) öğleyi ikindi vaktine tehir etti. Sonra inip iki namazı cemetti. Akşam na­mazını da tehir eder ve şafak kaybolunca akşamla yatsıyı cemederdi." [499] hadisiyle bu tevil bâtıl otur. İkincisi: Cem bir ruhsattır. Eğer onların dedikleri gibi olsaydı, bu her namazı vaktinde kılmaktan daha zor ve sıkıntılı olurdu. Çünkü her namazı vaktinde kılmak, bi­rinci namaz vaktinde sadece bir namaz kılacak şekilde iki vaktin başlangıç ve sonlarını gözetmekten daha kolaydır. Bunu iyice dü­şünen herkes, meselenin bizim dediğimiz şekilde olduğunu görür. Eğer cem, dedikleri şekilde olsaydı, o zaman ikindi ile akşam ve yatsı ile sabah namazlarının cemedilmesi de caiz olurdu. Böyle bir cemin haram olduğuna dair, ünımet arasında bir ihtilaf yoktur. Ha­dis ile yukarıda geçtiği şekilde amel etmek, Allah kelâmının hamledilmekten böyle bir tekellüfden daha uygun bir anlayıştır.

Bu takdirde el-Esram'in Ahmed b. Hanbel'den rivayet ettiği -bu görüş Sa'd b. Ebî Vakkâs, İbn Ömer ve İkrime'den rivayet edilmiştir. "İlk namazı ikindinin vaktine tehir eder, sonra ikisini cemeder" sözünün, zikrettiğimiz iki haberden birisi ile amel et­mek olduğu anlaşılır.

Ahmed b. Hanbel'den ikinci namazın, birinci namazın vaktine alınmasının caiz olduğu görüşü de rivayet edilmiştir. Sahih olan budur ve Hanbelîlerin ekserisi bu görüştedirler. el-Kâdî:

"Birincisi faziletli ve müstehabdır. Eğer iki namazı cem-i takdimle kılmak isterse, yol almakta olsun, konaklamış bulunsun veya namazları kısaltmaya engel olmayan bir ikâmet ile mukîm olsun, bu câizdir."demiştir. Bu Atâ'nın ve Medine ulemâsının çoğunluğunun eş-Şâfiî, İshak ve İbn el-Munzir'in görüşüdür. Onların delilleri şunlar­dır: (Burada 45. ve 88. hadisi zikretmektedir.)

Siyer âlimleri, Tebuk gazvesinin H. 9- senede olduğunu söy­lemişlerdir. Bu hadiste:

"Ancak, yolculuk süratli ve yorucu oldu­ğu zaman iki namaz cemedilebilir" diyenlere karşı delillerin en açığı ve hüccetlerin en kuvvetlisi mevcuddur. Çünkü Rasûlullah (sav) (2. hadisde) yol alırken değil, konakladığı esnada çadırın­da otururken, çıkıyor iki namazı cemederek kıldırtıyor, sonra çadıra dönüyordu. Bu hadis sabit olduğu, hükmü açık ve murazadan salim olduğu için onunla amel etmek gereklilik kazanır. Çünkü cem, kasr (namazı kısaltma) ve mesh gibi yolculuk ruh­satlarından biridir ve fiilî yolculuk durumuna hasredilmemiştir. Fakat efdal olan cem-i tehirdir. Çünkü bu, ihtiyatlı olmak ve cem konusundaki görüşler arasındaki ihtilaftan kurtulmak ve hadislerin hepsiyle amel etmek demektir. [500]

 

İbn Rüşd

 

"Ceme gelince, bununla ilgili üç mesele vardır:

1) Cevazı me­selesi,

2) Cemin şekli,

3) Cemi mubah kılan şeyler.

Cevazı Meselesine Gelince:

Öğle ile ikindinin öğle vaktinde Arafat'ta ve akşam ile yatsı namazlarının yatsı vaktinde Muzdelife'de cemedilmesinin sünnet olduğunda ulemâ müttefiktir. Ancak bu iki yerin dışında namazların cemedilmesi hususunda ihtilaf et­mişlerdir. Cumhur ulemâ, cemin caiz olduğu şartlarda ihtilaf et­melerine rağmen, ceme cevaz vermemişlerdir. Ebû Hanife ve as­habı cemi mutlak olarak caiz görmemişlerdir. Ulemânın ihtilafa düşmesinin birinci sebebi, cem konusunda varid olan hadis ve haberlerin tevili ve bu haberlerden cemin cevazına istidlalde bu­lunma konusundaki ihtilaflarıdır. Çünkü bu konudaki haberlerin hepsi de fiillerden ibarettir, sözlü değildir. Fiillerin ihtimallerle karşı karşıya gelme imkânı ise lafız ve sözlerden kat kat daha fazladır. İkincisi bazı haberlerin sahih olup olmadığı konusundaki ihtilaflarıdır. Üçüncüsü, bu meselede kıyas yapmanın caiz olup olmadığı hususundaki ihtilaflarıdır. Gördüğün gibi sebepler üçtür. Tevilinde ihtilaf ettikleri hadislere gelince: (Burada 98-106, l60-l6l, 239-249. hadisleri zikrediyor) cemin caiz olduğunu kabul edenler bu hadisleri "öğleyi ikindi vaktine tehir ediyor ve ikisini cemediyordu" diyerek tevil etmişlerdir. Kûfeliler (Hanefîler) ise "öğle namazını son anında kıldırdı, ikindiyi de ilk anında kıldır­dı" diyerek tevil etmişlerdir. Bu tevillere göre İbn Abbâs'ın (kor­ku ve yolculuk olmadığı halde namazların cemine dair) hadisi de doğru olur. Çünkü mukîm iken özürsüz olarak iki namazı iki vak­tin birinde cemetmenin caiz olmamasına dair icma mün'akid ol­muştur. Kûfeliler tevilleri için İbn Mes'ud'un "Rasûlullah (sav) Arafat'ta, cemettiği öğleyle ikindi ve Muzdelife'de cemettiği akşamla yatsı namazı dışında asla hiçbir namazı vakti haricinde kılmamıştır" hadisiyle de delil getirmişlerdir. Yine şöyle demişlerdir:

Bu hadislerin gerek bizim tevil ettiğimiz gerek sizin tevil ettiğiniz şekilde olması mümkündür. Fakat namaz vakitleri ve onların açıkça tayini sahih bir şekilde sabittir. Çeşitli şekillerde anlaşılma­sı mümkün olan haber için, sabit olan bir asıl (esas)ı terketmek caiz olamaz.

Sahih Olup Olmadığı Konusunda İhtilaf Ettikleri Haberlere Gelince: (Burada 2 no'lu hadisi zikretmektedir.) Bu hadis sahih ise, diğer hadislerden daha açık bir şekilde cemin caiz olduğuna delâlet eder. Çünkü hadisin zahirine göre yatsıyı akşam vaktine almıştır.

Fakat hu husus katî bir şekilde ifade edilmediği için ve râvînin lafzı ihtimalli olduğu için onların "Akşamı son anma tehir etti, yat­sıyı da ilk anında kıldırdı" demeleri de mümkündür.

Bu Konuda Kıyasın Caiz Olup Olmadığı Meselesine Gelince: Bura­daki kıyas, yolculuktaki namazların, Arafat ve Muzdelife'deki na­mazlara ilhak edilmesidir. Yani bu iki yerdeki namaza kıyas ede­rek ceme cevaz verilmesidir. Bu Salim b. Abdillah (b. Ömer)'in mezhebidir. Lakin ibadetlerde kıyas yapmak zayıftır. Cemin ceva­zına dair mevcut ihtilaf sebeplerinden birisi de budur.

İkinci Mesele, Cemin Ne Şekilde Olduğudur: Yolculukta cemi kabul edenler bu konuda ihtilaf etmişlerdir. Kimisi: "Tercih edilen öğlenin ikindi vaktine tehir edilmesi, akşamın da yatsı vaktine te­hir edilmesidir. İki namazı, birinci vakitte cemetmek de caizdir. Bu Mâlik'den gelen rivayetlerden biri budur. Kimisi de cem-i takdim ile cem-i tehir arasında fark görmezler. eş-Şâfiî ve -Medineli ulemânın rivayetine göre- Mâlik bu görüştedir. (...)

Üçüncü Mesele, Cemi Mubah Kılan Sebeplerdir: Cemi kabul edenler, yolculuğun bu sebeplerden biri olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. Onlar mukîm iken namazların cemedilmesinde ve ce­mi mubah kılan yolculuğun şartlarında ise ihtilaf etmişlerdir. Ki­misi yolculuk nasıl olursa olsun, onu cemin mubah olması için bir sebep olarak kabul eder, kimisi de yolculuğun belli bir şekilde ol­masını şart koşar. Bu şartı koşan, İbn el-Kâsım'ın rivayetine göre İmam Mâlik'dir. Mâlik "Bir kimse ancak yolculuğu yorucu ve sü­ratli olduğu zaman iki namazı cemedebilir" demiştir. Kimisi de böyle bir şart koşmamıştır. eş-Şâfiî ve diğer bir rivayette Mâlik bu görüştedirler. Bu şartı koşanlar İbn Ömer'in "Rasûlullah süratle yol aldığı zaman..." sözünü nazar-ı itibara almış, böyle bir şart koşmayanlar da, böyle bir şart zikredilmemiş olan diğer hadisleri nazar-ı itibara almışlardır. Cemin caiz olduğu yolculuğun ne çeşit bir yolculuk olduğunda da ihtilaf edilmiştir. Kimisi, "Bu hac ve sa­vaş gibi sevap bir yolculuktur" demiştir. İbn el-Kâsım'ın rivayeti­nin zahiri budur. Kimisi de "Bu ma'siyyet için yapılan bir sefer de­ğil, mubah olan bir yolculuktur" demiştir. Bu eş-Şâfii'nin görüşü ve Medineliler'in Mâlik'den rivayetlerinin zahiridir. Bu konuda ih­tilaf etmelerinin sebebi, namazın kısaltılması caiz olan yolculuk ihtilaflarındaki sebebin aynısıdır. (...)

İkâmet halinde özürsüz olarak namazların cemedilmeine ge­lince, Mâlik ve fukahanın ekserisi bunu caiz görmezler. Ehl-i Za­hir'den bir cemaat ve Mâlikîlerden Eşheb bunu caiz görmüşlerdir.

Buradaki ihtilafın sebebi de İbn Abbâs hadisinin anlaşılmasındaki ihtilaflarıdır. Kimisi bunun yağmur sebebiyle olduğunu söylemiş­tir. Mâlik bu görüştedir. Kimisi hadisin umûmunu mutlak olarak kabul etmiştir. Nitekim Müslim bir rivayetinde "yağmur" ihtimalini de ortadan kaldırmıştır. Ehl-i Zahir bunu kabul etmişlerdir. İkâ­met halinde yağmur sebebiyle ceme gelince eş-Şâfıî gece olsun gündüz olsun buna cevaz vermiştir. Mâlik gündüz olursa cevaz vermemiş, gece olursa caiz görmüştür. Mâlik yağmur dışında bal­çık sebebiyle de akşam ve yatsının cemedilmesini caiz görür, eş-Şâfiî Mâlik'in gece-gündüz ayırımını kabul etmemiştir. Çünkü Mâ­lik hadisi rivayet etmiş ve hadisin umûmunu kıyasta tahsis etmiş­tir. Mâlik İbn Abbâs'ın "Rasûlullah (sav) yolculuk ve korku yokken öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemetti" hadisi hakkında "Bana kalırsa bunun sebebi yağmur olabilir" demiştir. Mâlik hadisin umûmunu almamış, tahsisini de kabul etmemiş, bi­lakis hadisin bir kısmını reddetmiş, bir kısmını da tevil etmiştir. Bu ise icma ile caiz değildir. İmam Mâlik "öğle ile ikindiyi cemet­ti" kısmını kabul etmemiş, "Akşamla yatsıyı cemetti" kısmını ka­bul etmiş ve bunu da tevil etmiş (ve yağmur sebebiyle olduğunu söylemiş)tir. Bana kalırsa Mâlik (Medine'nin) tatbikatı bu hadisin bir kısmına muarız olduğu için o kısmını reddetmiş, muarız olma­yan kısmını kabul etmiştir. O kısım da mukîm iken akşamla yatsı namazlarının cemedilmesidir. İbn Ömer'den rivayet edildiğine gö­re o, ümerâ akşamla yatsı namazlarını cemettiği zaman onlarla beraber cemederdi. Lakin (Medine'nin) tatbikatının şer'î bir delil olması şüphelidir. Mâliki ulemâsının mütekaddim olanları Medi­ne'nin amelini icma sayarlar ki, bu doğru değildir. Çünkü mevzii icmalarla ihticac edilemez. Medine ulemâsının muteahhirinî ise Medine'nin amelini mütevatir nakiller kabilinden addederler ve bu hususta Medineliler'in kuşaktan kuşağa nakledegeldikleri şey­lerden sa' denilen ölçeğin mikdarı ve benzeri şeyleri delil getirir­ler. Amel (tatbikat) sadece bir fiildir, fiil ise söz ile beraber olma­dıkça tevatür ifade edemez. Çünkü tevatürün yolu haberdir, amel değil. Fiillerin tevatür ifade etmesi zor, hatta imkânsızdır. Bana kalırsa en doğrusu bunun Ebû Hanife'nin "Umûmî Belva" dediği türden olmasıdır. (...)

Hasta olan kimsenin mukîm iken iki namazı cemetmesine ge­lince İmam Mâlik, şayet hasta bayılmaktan korkarsa veya hastalı­ğı ishal ise onun cemetmesini mubah kılmıştır. İmam eş-Şâfiî bu­na cevaz vermemiştir. Bu konudaki ihtilafların sebebi, yolculuktaki cemin illeti olan meşakkatin başka durumlar için de geçerli olup olmayacağındaki ihtilaftır. Bu illetin başka durumlarda da geçerli olduğunu kabul edenler, hastanın cemetmesini evleviyetle kabul ederler. Çünkü hastanın her namazı vaktinde kılması, yol­cunun her namazı vaktinde kılmasından daha zordur. Bu illetin sadece yolculuğa mahsus olduğunu söyleyenler ise, hastanın ce­metmesini caiz görmemişlerdir [501].

 

YOLCULUKTA VE İKÂMET HALİNDE İKİ NAMAZIN CEM'EDİLMESİYLE İLGİLİ DELİLLERİN MÜNAKAŞASI

 

İki namazın cemedilmesiyle ilgili hadis metinlerini, ashab ve tabiûn ulemâsının konuyla ilgili tatbikat ve görüşlerini, sarihlerin ve fukahanın bu hadis ve haberlerle ilgili görüşlerini görmüş bu­lunuyoruz. Buraya kadar olan kısım, meselenin incelenmesi için gerekli malzemeyi teşkil etmektedir. Bu kısımda ise, verdiğimiz malzemeyi kullanarak, cem taraftarlarıyla, cemin aleyhinde olan­ların delillerini, birbirlerine olan itiraz ve cevaplarını inceleyerek bir neticeye varmaya çalışacağız. Cemin aleyhinde olanlar, yalnız Hanefilerden ibaret değilse de, bu grubun temsilcileri durumunda olanlar onlardır. Cemin aleyhindeki delilleri ve ceme taraftar olanlara yaptıkları itirazları genellikle onların eserlerinden elde ettiğimizden, konuyu bir bakıma Hanefîlerle onların dışında ka­lanların delillerinin münakaşası ve tahlili şeklinde vazetmemiz hatalı bir davranış olarak kabul edilmemelidir.

Cem ile ilgili temel problem, cemin sûrî bir cem mi, yoksa vaktî bir cem mi olduğudur. Cem ile ilgili diğer problemler hemen hemen bu problemin hal şekline bağlı olduğundan, öncelikle bu meselenin halline çalışacağız. Meseleyi sistemli bir şekilde incele­yebilmek için, Hanefîlerin cem-i sûrîyi müdafaa meyanında serdettikleri delilleri maddeler halinde zikredip, muhalif görüşe sahip olan ulemânın bu delillere verdikleri cevapları da nakledeceğiz. Konuyu incelerken gözden geçirdiğimiz eserlerde bulunmayan, fakat akla gelmesi muhtemel farazi itirazları da ortaya atıp, ce­vaplarını bulmaya çalışacağız:

1- Hanefîlerin cemin sûrî olduğunu iddia ederken dayandıkları delillerin en kuvvetlisi "Malum olan namazları muhafaza ediniz  (beş vakit namazı dikkatle gözetip, vaktinde edaya devam edi­niz.)" [502] ayetidir.

Bu konuda dayandıkları diğer bir ayet de "Namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur." [503] ayetidir. el-Aynî şöyle demektedir:

"Cemin bir ruhsat olduğunu biz de kabul ediyoruz. Fakat bir haber-i âhâd, katî bir ayet olan "malum olan namazları (beş vakit namazı) muhafaza ediniz" ayeti ile çatışmasın diye biz bunu cem-i sûrîye hamlettik. Ayetin manâsı "namazları vaktinde kılın" demektir. Allahu Taala bir de "Şüphe yok kî namaz, mü'minler için vakitleri belli bir farzdır" buyurmuştur. Bizim görüşümüz sa­yesinde hem ayete hem de haber-i vahide uyulmuş olmaktadır. Onların görüşü ise ayetle amel etmeyi terketmeyi gerektirir. [504]

es-Serahsî de bu iki ayeti "Bizim delilimiz ise..." diyerek zik­retmiştir [505].

Görüldüğü gibi burada, usûl ile ilgili bir konu olan "Mütevatir haberlerin âhâd haberlerle tahsisi" söz konusudur.

Başta Şâfiîler olmak üzere, Hanefi'lerin dışındaki diğer mez­hepler mütevatir haberlerin âhâd haberlerle tahsis edilebileceği görüşündedir. Hatta Muvaffakuddin İbn Kudâme bu şekildeki bir tahsisin caiz olduğuna dair icma bulunduğunu söyleyerek şöyle demektedir:

"Cemi caiz görmeyenlerin, mütevatir haberleri âhâd haberlerle terkedemeyiz." sözlerine şöyle cevap veririz:

"Biz mütevatir ha­berleri terketmiyoruz, tahsis ediyoruz. Mütevatirin sahih bir ha­disle tahsisi icma ile caizdir..."[506]

Hanefîlerin usûl kitapları gözden geçirildiğinde mütevatir ha­berlerin âhâd haberlerle tahsisine ilk bakışta cevaz vermedikleri görülmektedir. Ancak meseleye biraz daha tafsil edildiğinde Ha­nefîlerin de mütevatir haberlerin âhâd haberlerle tahsis edilmesi­ne cevaz verdikleri görülmektedir. Fakat bunun bir şartı vardır; O da, herhangi bir mütevatir haberin, âhâd haberden önce, baş­ka bir mütevatir veya meşhur bir haberle tahsis edilmiş olmasıdır. Mütevatir bir haber başka bir mütevatir veya meşhur bir haberle tahsis edildikten sonra, o mütevatir haberin delâleti kafi olmaktan çıkıp zannî olmakta ve bu sebeple artık âhâd haberlerle de tahsis edilebilmektedir.

Molla Fenarî ismiyle meşhur Şemsuddin Muhammed b. Hamza b. Muhammed el-Fenarî bu konuda şöyle demektedir:

"... Altıncısı: Kur'an'ın mütevatir haberle tahsisinin ittifakla caiz olduğu gibi, haber-i vahidle tahsisinin caiz olduğuna dairdir. Bu görüş dört mezhep İmamına nisbet edilmektedir. Lakin bazı (Hanefîlere) göre meşhur haberle tahsisi mutlak olarak caiz, diğer (âhâd) haberlerle ise, tahsisten sonra caizdir..." [507]

"et-Telvih"de de bu görüşü destekleyen şu satırlara yer veril­mektedir:

"... Yani tahsisten sonra âmm'ın delâletinin katiliği kalmadığın­dan mütevatir olan Kur'an ve Sünnet'in gerek malum gerek meç­hul bir muhassıs ile tahsisinden sonra, haber-i vâhid veya kıyasla (ikinci olarak) tahsis edilmesi icma ile caizdir..." [508]

Muasır hukukçu Muhammed Ebû Zehra da şöyle demektedir:

"Tahsis edilen bir ayeti artık bir delil zannî bile olsa tekrar tahsis edebilir." [509]

Hanefîlerin delil olarak zikrettikleri ayetlerin "Arafat ve Muzdelife'deki ceme dair" mütevatir haberlerle zira namazların Arafat ve Muzdelife'de cem'edilerek kılınması hususu -Kur'an'da yer al­mamaktadır- tahsis edildiğini gözönüne aldığımız takdirde, bu ayetlerin delâletlerinin de katı olmaktan çıkıp zannî olduklarını ve ceme dair âhâd haberlerle tahsis edilebileceğini ve bunun Hanefî­lerin usûle dair kaidelerinin gereği olduğunu söyleyebiliriz.

el-Aynî'nin "Cemin bir ruhsat olduğunu biz de kabul ediyoruz. Fakat bir haber-i vâhid, katî bir ayet olan [510] ayetiyle çatışmasın diye..." sözündeki cem ile ilgili haberlerin haber-i vâhid olduğuna gelince:

Cemi müdafaa eden ulemâ, kendilerince mütevatir bir haberin haber-i âhâd ile tahsisini caiz gördüklerinden, bu konudaki ha­berlerin âhâd mı, mütevatir veya meşhur mu olduğu üzerinde durmamışlar ve "mütevatir haberlerin âhad haberlerle tahsisi ca­izdir" diyerek Hanefîlere cevap vermişlerdir. Fakat biz, meseleyi özellikle Hanefi'ler açısından incelediğimizden cem konusundaki haberlerin isnadları bakımından da değerlendirmesini yapmak mecburiyetindeyiz.

Araştırmamız esnasında gözden geçirdiğimiz eserlerde, ulemâ­dan hiçbirisi hadislerin sened bakımından değerlendirilmesine te­mas etmemiş, sadece el-Kirmanî bu konudaki hadislerin âhâd de­ğil müstefiz olduğunu söylemiştir [511].

Fakat biz, cem konusuyla ilgili olarak derlemiş bulunduğumuz hadislerin senedlerini tedkik edip, her tabakadaki râvî sayısını tesbit ettiğimizde gördük ki, bu konudaki hadisler müstefiz değil meşhurdur [512].

Ceme dair topladığımız üçyüz küsur hadisin râvîlerinin dökü­münü yaptığımızda bu hadisleri rivayet eden:

  1. Sahabe sayısının: 12
  2. Tabaka râvî sayısının: 31

III.  Tabaka râvî sayısının: 47

Olduğu görülmektedir. Bu neticeye dayanarak cem konusun­daki hadislerin meşhur olduğunu söyleyebiliriz.

Böyle olunca el-Aynî'nin mütevatir haberleri âhâd haberlerle tahsis edemeyiz, sözüne de cevap verilmiş olmaktadır. Bu konu­daki hadisler meşhur olunca, Hanefîlerin usûl kaidelerine uygun olarak mütevatir olan mezkur ayetlerin bu hadislerle tahsisi de caiz olur.

(44. hadisten 148. hadise kadar ve) "iki namazı, iki vakitten birisinde cemetmeyle ilgili hadisler" başlığı altında toplamış oldu­ğumuz hadisler -bunlar içerisinde bilhassa 88-97 ve 126. hadisler-açık bir şekilde cemin sûrî bir cem olmayıp, iki namazın iki vakit­ten birinde cemedildiğine delâlet etmektedir.

Yukarıdaki mütâlâalar da gözönüne alınarak cem-i vaktî (ve­ya cem-i hakikî)nin Hanefîlerce de kabul edilmesinde bir mani bulunmadığı anlaşılır.

2- Cem-i sûrîyi müdafaa ve cem-i vaktîyi reddetmek için el-Aynî'nin zikrettiği diğer bir delil şudur:

"Abdullah b. Mes'ud:

"Rasülullah (sav)'ın hiçbir namazı vakti dışında kıldırdığını görmedim. Ancak Muzdelife'de hariç. Rasülul­lah akşam ile yatsı namazını Muzdelife'de (cemederek) kıldırdı ve ertesi gün, sabah namazını da vaktinden önce kıldırdı" [513] hadisi, bu (cem-i sûrîye dair) tevilimizi teyid ve (cem-i vaktîye dair) diğerlerini de iptal etmektedir. Ve bu hadis, mukîm iken olsun yol­culukta olsun veya bu ikisinin dışında olsun, öğle ile ikindi ve ak­şam ile yatsı namazlarının cemedilmesinin cevazına delâlet eden bütün hadislerin tatbik edilmelerini ortadan kaldırmaktadır."[514]

el-Aynî'nin bu itirazına şöyle cevap vermek mümkündür:

Ab­dullah b. Mes'ud Rasûlullah (sav)'ın sadece Muzdelife'de iki na­mazı cemettiğini görmüş olabilir.

Muhammed Zahid e-Kevseri'nin bu hadisi zikrettikten sonra "İbn Mes'ud'un fıkıh ilmindeki yeri ve Rasûlullah (sav)'a olan mülazemeti malumdur. Eğer cem bizim ashabımızın (Hanefîlerin) dediği gibi olmasaydı, onun (cem ile ilgili hadislerden) bu derece habersiz kalması mümkün olmazdı" [515] demesi, cem konusunda cemin iki vakitten birisinde yapıldığına açıkça delâlet eden hadis­leri reddetmek için yeterli bir sebep değildir. Çünkü Rasûlullah (sav)'ın iki namazı, iki vakitten birisinde cemettiğini gören pek çok sahabe mevcuttur. Bir yanda Abdullah b. Mes'ud görmedim diyor, öte yandan pek çok sahabî gördüm demektedir. Bu durum­da hangisinin hadisi kabul edilecektir. Bu konu ile ilgili olarak İmam el-Buharî şöyle demektedir:

"İki kişi, bir rivayette bulunur da birisi, "Onun (şöyle) yaptığı­nı gördüm" diğeri ise "Onun (öyle) yaptığını görmedim" derse:

"Gördüğünü söyleyen vak'aya şahiddir. Yapmadı diyen ise onun yapmadığına şahid değildir. Çünkü onun "yaptığını" hıfzetmemiştir. İşte bunun gibi Bilal "Rasûlullah'ın Kabe'nin içinde namaz kıl­dığını gördüm" demiş, el-Fadl b. Abbâs ise "kılmadı" demiş ve ulemâ Bilal'ın sözünü kabul etmişlerdir. Çünkü o vak'aya şahid­dir. Bu yüzden ulemâ o fiili görmeyen kimsenin "kılmadı" demesi­ne iltifat etmemişlerdir." [516]

İmam el-Buhari'nin bu açıklaması gereğince Rasûlullah (sav)'ın iki namazı iki vakitten birisinde cemettiğini rivayet eden­lerin rivayetlerinin İbn Mes'ud'un rivayetine tercih edileceği ko­layca anlaşılır.

eş-Şevkanî ise İbn Mes'ud'un bu hadisiyle ilgili olarak şöyle demiştir:

"İbn Mes'ud'un cemin mutlak olduğunu nefyederek bunu Muzdelife'de ceme hasredişi, bunun yanında Medine'de iki namazın cemedilmesine dair hadislerin râvîlerinden olması [517] Medine'de­ki cemin sûrî olduğuna delâlet eder. Eğer hakikî bir cem olsaydı, İbn Mes'ud'un iki rivayetinin birbirine aykırı olması gerekirdi."[518] Buna şöyle cevap vermek mümkündür:

Cem ile ilgili olarak cem-i sûrîye açıkça delâlet eden hadisler de vardır. Hatta Rasûlullah (sav)'ın aynı yolculukta bazı namazları cemettiğini bazılarını da vaktinde kıldırdığını gösteren rivayetler de vardır [519].

Rasûlullah (sav)'dan her iki şekilde ceme dair hadislerin riva­yet edilmiş olması, Rasûlullah (sav)'ın bazen bu şekilde bazen de diğer şekilde namazları kıl(dır)dığına delâlet eder. İbn Mes'ud da Rasûlullah (sav)'ın cem-i sûrî ile cemettiğine şahid olmuş olabilir. Bu suretle eş-Şevkanî'nin "İbn Mes'ud'un iki rivayetinin birbirine aykırı olması gerekeceğine dair" sözüne de cevap verilmiş olur.

3- Cem-i hakikî aleyhindeki delillerden bir diğeri ise "özürsüz iki namazı cemetmenin büyük günahlardan biri olduğunu" bildi­ren hadislerdir. (310-313- hadisler)

Bu hadisin Hanefîlerin delili olduğunu ez-Zeylal "Nasbu'r-Râye"sinde zikretmiştir [520].

Hadisi et-Tirmizî, ed-Dârakutnî, el-Hâkim ve el-Beyhakî tahriç etmiştir. et-Tirmizî hadisin senedindeki "Hanes., Ebû Ali er-Rahabî"nin zayıf olduğunu, Ahmed b. Hanbel ve başkalarının da onun zayıf olduğunu söylediklerini nakletmiştîr [521].

el-Ukaylî onun bu rivayetini zikretmiş ve "Oun bu rivayeti kabu­le şayan değildir. Bunu ondan başkasının rivayet ettiği bilinmemek­tedir. Bu hadisin aslı da yoktur. İbn Abbâs'tan Rasûlullah (sav)'ın öğleyle ikindiyi cemettıği sahih bir şekilde sabittir" demiştir [522].

Bu hadisi delil olarak zikreden ez-Zeylaînin kendisi de hadi­sin sıhhatine tam kani olmamış olmalı ki, râvî "Haneş" aleyhinde­ki hadis imamlarının sözlerini nakletmiş ve bu hadisle ilgili kendi kanaatini zikretmemekle, bu hususta onlara tâbi olduğunu göster­mek istemiş gibidir [523].

Haneş hakkında el-Hâkim "Sikadır" demişse de ez-Zehebî onun bu sözünü reddetmiştir [524].

Hadis sened bakımından sahih bile olsa, yine de cemin aleyhi­ne bir delil teşkil etmezdi. Çünkü hadiste "özürsüz olarak..." den­mektedir. Halbuki yolculuk, hastalık, yağmur gibi namazları cemetmeyi mubah kılan şeyler birer özürdür. Bu sebeple hadis ce­min aleyhine bir delil olamaz.

Nitekim İmam eş-Şâfiî de Ömer b. el-Hattab'dan rivayet edi­len, onun:

"Özürsüz iki namazı cemetmek büyük günahlardan­dır" sözü hakkında:

"Yolculuk ve yağmur da özürdür" demek suretiyle cevap ver­miş ve sözün Hz.Ömer'e nisbetini reddetmiştir [525].

4- et-Tahavî ve Muhammed Zâhid el-Kevserî akşam ve yatsı namazlarının şafak kaybolduktan sonra cemedildiğini ifade eden rivayetlerde [526] geçen "Şafak kaybolduktan sonra..." sözüyle "Şafak'ın kaybolmasına yakın..." denmek istenmiş olması ihtimal da­hilindedir, diyerek cem-i hakikîye delâlet eden bu hadisleri tevil etmişlerdir [527] .

Bu şekilde bir tevile şiddetle karşı çıkan İbn Hazm buna şöyle cevap vermiştir:

"İbn Hazm der ki:

Sika bir râvî "şafak kaybolduktan sonra..." dediği halde, bir kimsenin kalkıp "Şafak kaybolmasından önce" demek istemiştir demesi, haya ve verâ sahibi bir kimsenin hafife alamayacağı bir cüretkârlıktır. Her kim böyle bir tevil yoluna sa­parsa, kelimelerin mânâlarını tahrif eden ve (Kur'an'da geçen) "el-Cibt, et-Tâğut ve Sığırın boğazlanması" kelimelerini, kendileri­ne izafesi daha layık olan mânâlarla tefsir eden Rafizîlerle aynı yolu seçmiş olur. Bu, şeriatın tamamının ve bütün aklî bilgilerin iptali demektir. Bu beladan Allah'a sığınırız [528].

İbn Hazm'ın bu sözleriyle el-Aynî'nin:

"Öğleyi ikindi vaktine tehir etti" sözüyle ilgili olarak yaptığı, benzer bir tevile de cevap verilmiş olmaktadır [529].

5- "Öğle namazının ikindi namazının ilk vaktine tehir edildiği­ne dair rivayetlerin izahında el-Aynî şöyle demektedir:

"Bilindiği üzere ikindinin ilk vakti ihtilaflı bir meseledir. Bu da herşeyin gölgesinin kendisinin bir veya iki misli olmasıyla olur. Bu takdirde O (sav) öğleyi, herşeyin gölgesi kendisinin bir misli uzunlukta oluncaya kadar tehir etmiş, sonra onu kılmış, arkasın­dan da ikindiyi kılmış ve öğlenin son vaktinin, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olmasıyla tahakkuk ettiğini kabul edenin görü­şüne göre, öğleyi ikindide kılmış ve yine ikindinin vaktinin herşe­yin gölgesinin iki misli olmasıyla başladığını kabul edenin görüşü­ne göre de ikindiyi vaktinde kılmış olur."[530]

Buna da şöyle cevap verilebilir:

Eğer öğle ve ikindi namazları bu şekilde kılınacak olursa, öğlenin son vaktinin, herşeyin gölge­sini kendisinin bir misli olmasıyla tahakkuk ettiğini kabul edenle­re göre, öğle namazı kaza olarak kılınmış olacaktır. Bu takdirde bir namaz hem kaza hem de edâ olabilmektedir ki, bunun imkân­sızlığı ortadadır.

6- "Akşam ve yatsı namazlarının şafak kaybolduktan sonra cemedildiğini ifade eden rivayetlerde [531] geçen "Şafak kaybolduktan sonra..." sözüne dair et-Tahavî ve Muhammed Zâhid el-Kevserî'nin tevillerine İbn Hazm'ın verdiği cevabı az önce zikretmiştik. el-Aynî ise meseleyi başka bir açıdan ele almış ve şöyle de­miştir:

Şafak, sahabenin ve ulemâsının ve diğer asırlardaki ulemânın ihtilaf ettikleri gibi kızıl ve beyaz şafak olmak üzere iki çeşittir. Rasûlullah (sav)'ın akşam ile yatsıyı, kızıl şafağın kaybolmasından sonra kılmış olması muhtemeldir. Bu durumda "Akşam namazı, şa­faktan murad beyaz şafaktır, diyenlere göre vaktinde kılınmış olmaktadır. Şafaktan murad kızıl şafaktır, diyenlere göre de yatsı na­mazı vaktinde kılınmış demektir. Mutlak olarak O'nun akşam ile yatsıyı şafak kaybolduktan sonra cemettiği söylenmiştir. Aslında Rasûlullah (sav) şafak'ın izahındaki iki görüşe nazaran her bir namazı vaktinde kılmıştır. Bu, bana açılan feyz-i ilâhînin eseri (olan bir hal şekli)dir. Bu izah ile Hanefîlerin mezkur hadise dair tevillerinin bâ­tıl olduğunu söyleyenlerin görüşü de iptal edilmiş oluyor." [532]

Bunun cevabı şudur:

Eğer akşam namazını kızıl şafağın kaybolmasından sonra kıl­dırdığını kabul edersek, bu takdirde yatsı namazı -yatsı namazı beyaz şafağın kaybolmasından sonradır- diyenlerin görüşüne gö­re, vaktinden önce kılınmış ve cem-i takdim yapılmış olur. Yok eğer akşam namazı beyaz şafağın kaybolmasından sonra kılınmışsa, her iki görüşe göre de akşam namazı vakti dışında kılın­mış, yani cem-i tehir yapılmış olur. Her iki görüşe göre hadis, -cem-i takdim veya cem-i tehir suretinde olsun- iki namazın iki va­kitten birisi içerisinde cemedildiğini gösterir.

el-Aynî teviline verilebilecek diğer bir cevap da şudur:

Burada şafağın kaybolmasıyla bir vakit değişikliğine işaret edilmiş olabilir. Nitekim burada şafağın kaybolmasıyla yatsı vak­tinin girdiğine işaret edilmek istenmesi mümkündür. Eğer böyle bir vakit değişikliği söz konusu olmasa, mücerred şafağın kaybol­masını zikretmenin sebebi ne olabilir?

Müfessir Fahruddin er-Râzî'nin [533] ayetinin tefsi­rinde "... ve akşamın vaktinin girişi, güneş kursunun kaybolmasıyla, yatsı vaktinin girmesi de şafağın kaybolmasıyladır" [534] de­mesi ve şafağı mutlak olarak akşam vaktinin çıkışı ve yatsı vakti­nin girişi için zikretmesi de dediklerimizi desteklemektedir. O hal­de bu hadislerde zikredilen şafakdan kasdın yatsı vaktinin baş­langıcına işaret olduğunu söylememiz mümkündür. Böyle olunca akşam ve yatsı namazlarının cem-i tehir ile yatsı vakti içerisinde kılınmış olduğu anlaşılır.

İki namazın iki vaktin birisinde cemedilmesini kabul etmeyen ve cem-i sürîyi müdafaa eden Hanefîlerin delillerini inceledikten sonra, şimdi de cem-i vaktî (cem-i hakikî)yi müdafaa edenlerin delillerini gözden geçirelim:

7- el-Hattabî [535] , İbn Battal [536] , İbn Abdilberr [537] ve Muvaffakud-din İbn Kudâme [538] cem-i hakikîyi müdafaa edip Hanefîlere ce­vap verirlerken şöyle demişlerdir:

"Cem, bir ruhsattır. Şayet cem Hanefîlerin dediği gibi sûrî bir cem olsaydı, bu, her namazı vaktinde kılmaktan daha zor olurdu. Çünkü vakitlerin başlangıç ve sonlarını avam halk şöyle dursun, havassın bile pek çoğu bilemez."

el-Aynî buna şöyle cevap vermektedir:

"el-Hattabî'nin "Çünkü vakitlerin başlangıç ve sonlarını avam bir yana..." sözüne gelince, kabule şayan değildir. Çünkü namaz dinin en önemli konularından biridir. Kâmil bir müslüman dinin en mühim konularıyla ilgili hususları nasıl bilmezlik edebilir?

Bu söylediklerimizle İbn Kudâme'ye de cevap verilmiş olmak­tadır [539].

Burada görüldüğü gibi, el-Hattabî ve diğerleri dinin kolaylık ve ruhsat unsuruna ağırlık vermektedirler. el-Aynî ise azimet ve dinî emirlerle ilgili hususlarda bilgisizliğin mazeret sayılmaması noktasına ehemmiyet vermektedir. Her iki tarafın da haklı olduk­ları noktalar vardır. Birinci grup realist, ikinci grup ise idealist bir tavır içerisindedirler. Her devirde dinî emirlere karşı gevşeklik içerisinde bulunan cahil halk tabakasının ekseriyette bulunduğu gözönüne alınırsa, birinci gruptakiler haklıdırlar. Fakat el-Aynî'nin görüşünün bilhassa bugün için haklı olduğu bir yönü vardır. Çün­kü bugün artık namaz vakitleri hesapla tayin edilmekte olduğun­dan, namaz vakitlerini gösteren bir takvim ve saat gibi iki alete sahip olan herkesin, namaz vakitlerinin başlangıç ve sonlarını gö­zetmesi imkân dahilindedir. Fakat bu, medeniyet şartları içerisin­de geçerli olup, bu şartlar içerisinde bulunmayan kimseler için mezkur zorluk yine carî olacağından, el-Hattabî ve diğerlerinin de tamamen haksız olduklarını söylemek mümkün değildir. el-Ay­nî'nin bu itiraziyla onların cemi müdafaa zımnında ileri sürdükleri bu husus tamamen bertaraf edilmiş olmamaktadır.

8- ez-Zurkanî ve İbn Hacer'in cem-i hakikî lehine delil olmak üzere dikkat çektikleri bîr husus da "Cem" lafzının kullanılışı ile ilgilidir:

"Cemin bir ruhsat olduğunun diğer bir delili de İbn Abbâs'ın "Ümmetine zorluk vermek istemedi" sözüdür. Bunu Müslim de rivayet etmiştir (Bkz. 252 ve 300. hadisler). Hadislerden açıkça anlaşılan cemin iki namazdan birisinin vaktinde olmasıdır. Cem lafzından akla ilk gelen mânâ da budur." [540]

Hakikaten bir kimseye iki namazın cemedilmesinden bahsedilse, o kimsenin bundan anlayacağı ilk mânâ iki namazın, iki va­kitten birisinde cemedilmesi olacaktır. Nitekim cem-i sûrîye delâ­let eden haberlerde genellikle "öğleyi tehir etti, ikindiyi tacil etti veya akşamı tehir, yatsıyı tacil etti..." gibi ibareler yer almaktadır.

Fakat mutlak cem lafzının zikredildiği hadislerin ekserisi cem-i hakikîye delâlet etmektedir. Arafat ve Muzdelife'deki cem-i hakikî için de mutlak olarak "Cem" lafzının kullanılması bu görüşü des­teklemektedir.

9- el-Kastallanî cem-i sûrînin aleyhinde ve cem-i hakikînin le­hinde bir delil olarak:

"Ebû Hanife cem hadislerini cem-i manevî (cem-i sûrî)ye hamletmiştir. Yani, mesela Rasûlullah (sav) öğleyi son anına kadar ge­ciktirmiş ve ikindiyi de ilk anında kılmıştır. Bu hadis ile [541] "iki na­mazdan birinin vaktinde iki namazı cemettiği (öğleyi ikindi vakti­ne tehir etti) denilerek tasrih edilmiştir" diye Ebû Hanife'ye ce­vap verilmiştir [542] demektedir. Ayrıca ceme açıkça delâlet eden ha­dislerin bulunduğunu daha önce zikretmiştik [543].

10- İbn Battal ise cem-i sürt aleyhinde bir delil olarak şunu ile­ri sürmektedir:

"Yine cem onların dediği gibi (sûrî bir cem) olsaydı, ikindi ile akşam ve yatsı ile sabah namazlarının cemedilmesinin de caiz ol­ması gerekirdi. Bu ise icmaya muhaliftir [544].

Aynı itirazı Muvaffakuddin İbn Kudâme de ileri sürmüştür [545].

11- Cem ile ilgili diğer bir delili de İmamu'l-Harameyn zikret­mekte ve şöyle demektedir.

"Cemin mânâ cihetinden delili Arafat ve Muzdelife'de namaz­ların cemedilmesinden istinbat edilmiştir. Arafat ve Muzdelife'de cemin sebebi, hac menasikiyle meşguliyetinden dolayı hacının ce­me olan ihtiyacıdır. Ceme olan ihtiyaç ise bütün yolculuklarda mevcuttur." [546]

el-Kirmanî de bununla ilgili olarak "Cern hadisleriyle Arafat ve Muzdelife'deki cem arasında fark yoktur" demiştir [547].

et-Tahavî bunlara cevap olarak şöyle demiştir:

Eğer bir kimse Arafat ve Muzdelife'deki cemi delil olarak ileri sürerse, ona şöyle denilir:

"Görüyoruz ki onlar "Şayet Arafat'taki İmam öğle namazını di­ğer günlerdeki gibi vaktinde kıldırsa, aynı şeyi akşam ve yatsı namazlarında Muzdelife'de yapsa ve her namazı vaktinde kıldırsa, o imamın günah işlemiş olduğunda icma ermişlerdir.

Fakat aynı şeyi Arafat ve Muzdelife'nin haricinde -gerek seferi olarak gerek mukîm olsun- yapsa günah işlemiş olmaz.

Buradan anlaşılıyor ki, cem hükmü Arafat ve Muzdelife'ye mahsustur. Arafat ve Muzdelife dışındakilerin hükmü de, onun hükmünün hilafına olacaktır. [548]

Abdullah b. Ömer'in oğlu Salim de Arafat ve Muzdelife'deki cemi diğer zaman ve mekanlardaki cem için bir sebep kabul et­miştir.

İbn Rüşd, Salim b. Abdillah b. Ömer'in bu kıyasıyla ilgili ola­rak şöyle demektedir:

"Bu konuda kıyasın caiz olup olmamasına gelince, yolculukta­ki namazların Arafat ve Muzdelife'deki namazlara ilhak edilmesi­dir. Yani bu iki yerdeki namaza kıyas ederek, ceme cevaz veril­mesidir. Bu salim b. Abdillah b. Ömer'in mezhebidir. Lakin iba­detlerde kıyas yapmak zayıf bir yoldur." [549]

Görüldüğü gibi cem taraftarlarının bu delili cevapsız bırakıl­mamıştır. Fakat bu Tabiûn ve diğer devir ulemâsından böyle bir kıyasa başvuranların mevcudiyetini ortadan kaldırmamaktadır.

12- Cem-i sûrî aleyhindeki delillerden birisini de İbn Hacer zikretmiştir:

"(İbn Hacer, bizim 305 no'da kaydettiğimiz hadisi zikrettikten sonra şöyle demiştir):

İkâmet halinde Rasûlullah'ın "Bunu ümme­time meşakkat vermemek için yaptım" demesi ve Rasûlullah'ın zorluğun kaldırılmasını murad etmesi, hadisin cem-i sûrîye hamledilmesine engel teşkil eder. Çünkü cem-i sûrîyi gözetmek zorluk­tan hali değildir." [550]

Cem-i sûrîde her namaz vaktinin başlangıç ve sonlarını gözet­menin bir zorluk olduğu itirazını daha önce de söz konusu etmiş­tik [551]. el-Hattabî'den sonra İbn Hacer'in de aynı şekilde bir itirazda bulunması, ulemânın genellikle bu şekildeki bir cemde zorluk bu­lunduğuna meyyal olduklarını gösterir. Nitekim müfessir Fahruddin er-Râzî de bu kanaatte olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir:

"İkindi namazına gelince, onun vaktinin girip girmediğini ancak, gölgenin durumunun titiz bir şekilde gözlenmesi ve iyice düşünüp taşmılmasıyla anlaşılabilir. İkindinin vaktini bilmek bu de­rece meşakkatli olunca.. [552] Cem-i sûrî ile iki namazın kılınmasın­da meşakkatin istisnaî durumlar hariç daima mevcud bulunduğu­nu daha önce belirtmiştik.

13- Cem-i sûrînin aleyhinde, cem-i hakikînin lehinde olan ve en son zikredeceğimiz delili ise en-Nevevî İbn Abbâs'ın Basra'da mukîm iken meşguliyet sebebiyle iki namazı cemettiğine dair rivâyetle [553] ilgili olarak ileri sürmüştür.

en-Nevevî şöyle demektedir:

"İbn Abbâs'ın Basra'da konuşma yapmasıyla ilgili hadisin cem-i sûrîye tevili bâtıldır. Çünkü bu tevil hadisin zahirine tama­men aykırıdır. İbn Abbâs'ın konuşması esnasındaki tatbikatı ve yaptığının doğruluğunu isbat için hadis ile istidlal etmesi ve Ebû Hurayra'nın onu tasdik etmesi ve onun böyle yapmasına karşı çıkmaması, bu tevili açık bir şekilde reddeder." [554]

Bu açıklamalardan ve her iki tarafın delillerinden münakaşa ve tahlilini yaptıktan sonra cem-i hakikînin Hanefîlerce de kabul edilmesinde bir engel olmadığı görülmektedir. Bunun Hanefîlerin usûle dair kaidelerine de uygun olduğunu görmüştük. Biz burada Hanefîlerin cem-i sûrî şeklindeki tatbikatlarını da reddetmiş olmu­yoruz. Çünkü böyle yapmak bütün mezheplere göre ittifakla câizdir. Zira böyle bir tatbikatta her bir namaz vaktinde kılındığın­dan, buna bir mani yoktur. Burada bizim incelediğimiz husus, Hanefîlerin:

"İki namazın cemedilmesi ancak cem-i sûrî şeklinde olabilir, cem-i hakikî şeklinde olamaz" demeleri ve görüşlerine dair serdettikleri deliller idi.

Netice olarak; Bir kimsenin iki namazı gerek cem-i sûrî şeklin­de gerekse cem-i hakikî şeklinde cemetmesinde -Hanefî mezhebi­ne göre de- bîr mahzur yoktur, böyle bir tatbikat, bu konudaki hadislere de uygundur. Çünkü Rasûlullah (sav) namazlarını her iki şekilde de cemetmiştîr. Buna dair rivayetleri hadislerle ilgili kı­sımda görmek mümkündür. Rasûlullah (sav) bazen cem-i sûrî, bazen de cem-i hakikî şeklinde namazlarını cemetmiştir. Rasûlul­lah'ın bu şekilde bir tatbikatı "Hadislerde tenakuz bulunduğu ne­ticesine varmamızı icab ettirmemelidir. Çünkü Rasûlullah (sav) böyle yapmakla her iki şeklin de caiz olduğunu ümmetine göster­mek istemiştir. Bu bakımdan cem ile ilgili hadislerde tenakuz bu­lunduğundan bahsetmek hiçbir surette caiz ve doğru değildir.

Cemin şekli ve câîz olup olmadığına dair bu kısımdan sonra, yolculukta iki namazın cemedilmesîyle ilgili diğer hususların ince­lenmesine geçebiliriz. [555]

 

CEM'İN CAİZ OLMASI İÇİN YOLCULUĞUN SÜRATLİ VE YORUCU OLMASI ŞARTI

 

Sahabeden İbn Ömer ve Usâme b. Zeyd [556] ile imamlardan Mâ­lik b. Enes [557] yolculukta iki namazı cemetmek için yolculuğun sü­ratli ve yorucu olmasını şart koşmuşlardır. Bunlar İbn Ömer'in Rasûlullah (sav)'ın süratle yol aldığı esnada iki namazı cemettiğini gördüğüne dair rivayetleri [558] kabul etmişlerdir.

Ulemâdan el-Bacî, [559] İbn Abdilberr, [560] ez-Zurkanî,[561] el-Hattabî [562] ve İbn Huzeyme, [563] Muâz b. Cebel'in rivayet et­tiği ve Tebük seferi esnasında Rasûlullah (sav)'ın konakladığı sı­rada iki namazı cemettiğine dair rivayeti delil alarak, yorucu ol­masa da yolculukta iki namazı cemetmenin caiz olduğunu söyle­mişlerdir.

İbn Huzeyme şöyle demiştir:

"İbn Ömer'in "Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman iki na­mazı cemederdi" hadisi, bu hadise (yani 23 ve 1-23- hadislere) aykırı değildir. Çünkü İbn Ömer, Rasûlullah'ın süratle yol aldığı zaman iki namazı cemettiğini görmüş ve sadece gördüğünü riva­yet etmiştir. Muâz b. Cebel de Rasûlullah (sav)'ın konaklamış bir halde iken iki namazı cemettiğini görmüş ve o da gördüğünü ha­ber vermiştir. Yolculuğu esnasında süratle yol alan bir kimsenin iki namazı cemetmesi caizdir. Keza Rasûlullah (sav)'ın yaptığı gi­bi, bir kimse konaklamış iken ve yolculuğun kendisini yorması söz konusu olmadığı bir halde de iki namazı cemedebilir. Çünkü İbn Ömer "Yolculuk süratli (veya yorucu) olmadığı zaman iki namazın cemedilmesi caiz değildir" diye, ne Rasûlullah (sav)'a isnaden ne de kendi görüşü olarak bir şey söylemiştir [564].

İbn Abdilberr de "İbn Ömer sadece gördüğünü nakletmiştir. Yolculuk süratli ve yorucu olmadıkça cemetmek caiz değildir" dememiştir ki" [565] diyerek yolculukta cem için yolculuğun süratli ve yorucu olmasını şart koşanlara cevap vermiştir.

Muvaffakuddin İbn Kudâme de bu hususta şöyle demiştir:

"(Rasûlullah (sav)'ın Tebük seferi esnasında konaklamış iken iki namazı cemettiğine dair) bu hadiste "ancak yolculuk süratli ve yorucu olduğu zaman iki namaz birarada kılınabilir" diyenlere karşı delillerin en açığı ve hüccetlerin en kuvvetlisi mevcuddur." [566]

Yolculukta iki namazı cemedebilmek için yolculuğun süratli ve meşakkatli olmasını şart koşanlar "Rasûlullah (sav) yolculukta akşam ve yatsı namazlarını cemederdi" hadisi (229. hadis) mut­laktır, mukayyed olan bu hadis, Rasûlullah (sav) süratle yol aldığı zaman akşam ve yatsı namazlarını cemederdi" hadisi (Bkz. 58. hadis) üzerine hamledilir demişlerse de [567] Tebuk gazvesi esnasında Rasûlullah'ın konaklamış bir halde iken iki namazı cemettiğine dair rivayet onların bu iddialarını reddetmektedir.

Netice: İbn Battal'ın "Her râvî gördüğünü nakletmiştir. Hepsi de sünnettir."[568] dediği gibi süratli olsun veya olmasın, yolculukta iki namazı cemetmek caizdir. [569]

 

Yolcunun Ancak Yol Almak İstediği Zaman İki Namazı Cem'etmesi Caizdir, Aksi Takdirde Caiz Değildir, Görüşü

 

Bu görüşü Mâlikîlerden İbn Habîb ileri sürmüştür. İbn el-Arabî "İbn Habîb'in görüşüne gelince -eş-Şâfiî de bu görüştedir [570] as­lında bizzat yolculuğun kendisi zaten yol katetmek içindir"[571] di­yerek buna cevap vermiştir. [572]

 

Cem'in Caiz Olabilmesi İçin Yolculuk Sevab (Veya Mubah) Olmalıdır, Görüşü İbn Rüşd Şöyle Demektedir:

 

"Cemin caiz olduğu yolculuğun ne çeşit bir yolculuk olduğun­da da ihtilaf edilmiştir. Kimisi "Bu hac ve savaş (cihad) gibi sevab olan bir yolculuktur" demiştir. İbn el-Kâsım'ın rivayetinin zahiri budur. Kimisi de bu bir masiyyet için yapılan yolculuk değil, mu­bah olan bir yolculuktur" demiştir. Bu eş-Şâfiî'nin görüşü ve Medînelilerin Mâlik'den rivayetlerinin zahiridir. Bu konuda ihtilaf et­melerinin sebebi, namazın kısaltılmasının caiz olduğu yolculuk konusundaki ihtilaflarındaki sebebin aynısıdır." [573]

Hanefîler yolculukta namazı kısaltabilmek için, sevab veya mu­bah bir yolculuk olması şartını koşmadıklarından ve günaha vesile olacak olan bir yolculukta da namazların kısaltılmasına cevaz ver­diklerinden, buna kıyasla Hanefi'lere göre yolculuk ister sevab, is­terse mubah isterse günaha vesile olacak bir yolculuk olsun, her türlü yolculukta cemin caiz olduğunu söylememiz mümkündür. [574]

 

Yolculukta Cem-i Takdim Caiz Değildir, Görüşü

 

Ulemâdan bazıları yolculukta cem-i takdim caiz değildir, de­mişlerdir. Onlar bu hususta, şayet öğle vakti girdikten sonra yola çıkarsa Rasûlullah (sav)'ın öğle namazını kıl(dır)ıp yola çıktığına dair rivayetlere dayanmışlardır [575]. Fakat Rasûlullah'ın öğle vakti girdikten sonra yola çıkacağı zaman öğle ve ikindi namazlarını cem-i takdimle kıldırdığına delâlet eden hadisler de vardır. Ancak ulemâ bu hadislerin senedlerindeki bazı râvîlerden dolayı bu ri­vayetleri kabul etmemişlerdir.

Cem-i takdime delâlet eden bu rivayetlerden birisinin senedin­de Kuteybe b. Saîd vardır [576]. Ebû Dâvud Kuteybe'nin bu rivayetin­de teferrüd ettiğini söylemiştir [577].

el-Hâkim, Kuteybe b. Saîd'in bu rivayeti hakkında "mevzudur" demiştir. el-Hâkim İmam el-Buharî'nin Kuteybe'ye "Yezîd b. Ebî Habîb'in Ebu't-Tufeyl'den gelen hadisini el-Leys b. Sa'd'dan ki­minle beraber yazdım" dediğini, Kuteybe'nin "Hâlid el-Medainî ile beraber yazdığını" söylemesi üzerine el-Buharî'nin:

"Hâlid el-Medainî şeyhlerinden hadîslerine ilaveler yapardı" dediğini de nak­letmektedir [578].

ez-Zurkanî [579] ve el-Aynî [580] de Kuteybe'nin bu rivayetinden bah­sederlerken İmam el-Buharî'nin bu sözünü zikretmişler ve bunu hadisin illetli sayılıp reddedilmesi için bir sebep olarak kabul et­mişlerdir. İbn Hazm da Kuteybe'nin bu hadisini zikrettikten son­ra, İmam el-Buharî'nin bu sözünü zikretmiştir. İbn Hazm'ın el-Muhalla'sını tahkik etmiş olan Ahmed Muhammed Şakir İmam el-Buharî'nin bu sözüne cevap vermeye çalışarak, hadisin sahih ol­duğunu müdafaa etmek üzere şöyle demiştir:

"Hâlîd el-Kâsım el-Medainî, Ebu'l-Heysem, sika değildir [581]. La­kin Kuteybe bu hadisi ondan rivayet ettiğini söylemiş midir? Ya­hut Kuteybe bu hadisi el-Leys'den yazmış, kendisiyle beraber Hâ­lid de yazmıştır! Bundan ne çıkar... Sika bir râvî şeyhinden işittiği bir hadisi yazıyor, kendisiyle beraber herhangi birisi de aynı ha­disi yazıyor. Kendisiyle beraber zayıf bir râvî rivayet etti diye si­ka bir râvînin sakıt olması doğru olur mu? [582]

Kuteybe'nin bu hadisini destekleyen bir rivayet de Huseyn b. Abdillah kanalından gelmektedir [583].

Bu rivayet de, râvî Huseyn b. Abdillah sebebiyle zayıf adde­dilmiştir. Fakat Huseyn b. Abdillah'ın zayıf bir râvî olarak kabul edilmesi hususunda hadis imamları aynı görüşte değildirler [584].

Cem-i takdime dair diğer bir rivayet de Hişam b. Sa'd kanalıy­la gelmektedir. Aynı şekilde bu rivayet de Hişam sebebiyle red­dedilmiştir [585].

Cem-i takdime dair İshak b. Rahûye'nin rivayet ettiği bir hadis daha vardır. Bu hadis ise, İshak Şebabe'den rivayette teferrüd et­tiği için illetli sayılmışsa da bazıları Hafız ve İmam olduğu için İshak'ın teferrüdünün zarar vermeyeceğini söylemişlerdir. en-Nevevî de bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir [586].

Cem-i takdime dair, birisi Yahya b. Abdilhamid el-Hımmânî'nin "el-Musned"inde, diğeri de el-Kâdî İsmail b. İshak'ın "el-Ahkânı'ında tahriç ettikleri iki rivayet daha vardır [587].

Bütün bu tarikler çeşitli sebeplerle zayıf oldukları söylenerek reddedilmiştir. Aslında bu hadislerin değerlendirilmesinde ulemâ­nın görüşleri değişiktir. Bu rivayetlerden birine bir imam sahih derken, diğeri onu zayıf addetmektedir. Fakat ne olursa olsun bu rivayet hakkında söylenenlerin, bu hadisleri reddetmek için kâfi olduğunu söylemek mümkün değildir.

el-Kastallanî ise, "Bu rivayetlerin hiçbiri olmasa bile, Rasûlullah (sav)'ın Arafat'ta öğleyin, öğle ile ikindiyi cemettiğine dair fiili, yolculukta cem-i takdime dair kuvvetli bir delil olurdu", diyerek cem-i takdimi müdafaa etmiştir. [588]

Ulemânın pek çoğu ise, bu konuda rivayet edilen hadislerin zahirine bakarak, ister ikindinin isterse öğlenin tehiri suretiyle ol­sun, iki namazın iki vakitten birisinde cemedilebileceğini söyle­mişlerdir. Bu, İbn Abbâs, Atâ b. Ebî Rabah, Salim b. Abdillah, Ta­vus ve Mucâhid'in görüşüdür. Fukahadan eş-Şâfiî, İshak b. Rahûye bu görüştedirler. Ahmed b. Hanbel, böyle yapmakla bir beis olmadığını söylemiştir [589].

İbn Battal ise "Cumhur ulemâ "Dilerse öğle dilerse ikindi vak­tinde cemeder" görüşündedir", demektedir [590].

Netice:

Cem-i takdime dair rivayetler hakkında bazı hadis ule­mâsı çeşitli sebeplerle onların reddedilmesi görüşünü ileri sürmüşlerse de, Fukaha bu hadisleri kabul etmiş olmalıdırlar ki, bir çok ulemâ cem-i takdime cevaz vermişlerdir. Bir kimse dilerse bu ulemânın görüşlerine dayanarak, cem-i takdim lehindeki hadisle­rin sahih olduğunu söyleyip, onları kabul edenlere tâbi olarak iki namazı cem-i takdim üzere kılabilir. Fakat bazıları "Lakin efdal olan, cem-i tehir etmek ve ikindi ile beraber (cem-i tehir ederek) kılmaktır" demişlerdir [591].

Not:

Burada Cuma ile ikindi namazının cem-i takdim ile kılına­bileceğini, fakat cem-i tehirle kılmanın caiz olmadığını belirtmeliyiz. Çünkü cem-i tehir için Cuma namazının vaktinden tehir edilmesi gerekir ki, Cuma vaktinin bu şekilde ikindi vaktine tehiri caiz olma­dığından, Cuma ile ikindi ancak cem-i takdim ile kılınabilir [592].

 

Mukîm İken İki Namazın Cemedilmesi

 

Yolculukta iki namazın cemedilmesi ile ilgili hadisleri, bunlar hakkında fukahanın ve hadis ulemâsının görüşlerini, cemin ne şe­kilde olduğunu, gerek sûrî, gerek hakikî cemi müdafaa edenlerin delillerinin münakaşasını, yolculukta cem ile ilgili diğer meseleleri gözden geçirdikten sonra, mukîm iken iki namazın cemedilmesi konusuna gelelim:

Rasûlullah (sav)'ın Medine'de mukîm iken, korkulu bir durum veya yağmurlu bir hava da bulunmadığı halde öğleyle ikindi ve akşamla yatsı namazlarını cemederek kıldırdığına dair hadisler mevcuttur. Bazı ulemâ bu hadislerin [593] zahirini kabul etmek iste­memiş ve çeşitli şekillerde tevil etmişlerdir. Bu tevilleri kısaca maddeler halinde verecek ve bu tevillere yapılan itirazları da zik­redeceğiz.

Yağmur İhtimali:

Başta İmam Mâlik olmak üzere bir grup ule­mâ, Rasûlullah (sav)'ın Medine'de iki namazı cemederek kıldırmasının sebebinin yağmur olabileceği ihtimali üzerinde durmuş­lardır. Fakat İbn Hacer bu hadisin "korku ve yağmur yok iken..." şeklinde de rivayet edildiğini [594] ve bu sebeple bu hadisteki ceme sebep olarak (Yolculuk-Korku-Yağmur) gösterilmesinin imkânsız olduğunu söyleyerek buna cevap vermiştir [595].

Hastalık ihtimali:

Bazı ulemâ bu cemin sebebinin hastalık ol­duğunu söylemiş ve en-Nevevî de bunu desteklemiştir.

İbn Hacer bu şekildeki bir tevili de reddederek şöyle demiştir:

"Bu (tevil) ise söz götürür, çünkü Rasûlullah (sav)'ın iki nama­zı cemetmesinin sebebi hastalık gibi bir arız sebebiyle olsaydı, Rasûlullah (sav)'a ancak, kendisinde bu özür bulunan (hastalar) uyabilirdi. Halbuki zahirden anlaşıldığına göre Rasûlullah (sav) namazı ashabıyla birlikte cemetmiştir. İbn Abbâs da rivayetinde bunu tasrih etmiştir [596].

Havanın kapalı olması ihtimali:

en-Nevevî şöyle demiştir. "Ulemâdan bazıları bunu 'Hava bulutluydu, öğleyi kıldırdı, sonra bulut açıldı ve ikindinin vaktinin girmiş olduğu anlaşıldı, ikindiyi de kıldırdı' diye tevil etmişlerdir. Bu bâtıldır, çünkü öğle ve ikindi için son derece az bir ihtimal olsa bile, akşam ve yatsı için böyle bir ihtimal söz konusu değildir." [597]

Cem-i sûrî ihtimali:

Bazıları da bu hadisteki cemin cem-i sûrî olması ihtimali üzerinde durmuşlardır. en-Nevevî hadisin zahirine muhalif olduğu için bu görüşü reddetmiştir [598].

İbn Seyyidi'n-Nâs "el-Buharî ve Müslim'in rivayetinde Amr b. Dînâr, İbn Abbâs'dan rivayet eden Câbir b. Zeyd'e bunun öğleyi tehir ikindiyi tacil ve akşamı tehir yatsıyı da tacil suretiyle olduğu­nu söylemiş ve Câbir b. Zeyd de bu zannında ona muvafakat et­miştir" ziyadesi [599] sebebiyle bu görüşü desteklemiştir. Çünkü hadisi rivayet eden onun maksadının ne olduğunu en iyi bilebilir, demek­tedir. İbn Hacer ise buna şöyle cevap vermiştir:

"Lakin râvî bu ih­timali kesinlikle ifade etmemiştir. Hatta onun bu görüşü devamlı da olmamıştır. Eyyub'un ona söylediği sözü ve cemin yağmur ma­zereti dolayısıyla olmasını tecviz edişi daha önce geçmişti." [600]

İbn Hacer devamla şöyle demiştir:

"Hadisin hiçbir rivayetinde cemin vaktinden bahsedilmemesi cem-i sûrîyi destekler. Onun kayıtsız şartsız olması ihtimaline gelince, bu özürsüz olarak na­mazların, tayin edilmiş vakitlerinin geçirilmesi demektir. Namaz­ların vakitlerinin geçirilmesini gerektirmeyecek bir şekilde ceme­dilmesi ihtimali ile farklı hadislerin arası cemedilebilir. Cem-i sûrî evladır -Allahu Âlem- [601].

Mukîm iken bir ihtiyaç sebebiyle iki namazın cemedilmesi:

İbn Abbâs'ın Basra'da öğleyle ikindiyi ve akşamla yatsıyı, aralarında fasıla bulunmaksızın cemedip, bunu meşguliyet sebebiyle yaptığı­na dair rivayet [602] ve bu şekilde namazı kılmayı İbn Abbâs'ın Rasû­lullah (sav)'a isnad edişi (Rasûlullah (sav)'ın bu şekilde namaz kıl­dırdığını söylemesi) sebebiyle ulemâdan bazıları bu hadisin zahiri­ni kabul ederek -âdet edinmemek şartıyla- bir zaruret anında mu­kîm iken iki namazın cemedilmesini caiz görmüşlerdir.

İbn Şîrîn, Rabîa, Eşheb, İbn el-Munzir, el-Kaffâlu'1-Kebîr, Ebû İshak ve el-Mervezî bu görüştedirler [603].

İbn Hacer Rasûlullah (sav)'ın bu şekildeki tatbikatının sebebi­nin "Ümmetine zorluk vermemesi" oluşunun, bu görüşü desteklediğini ve Rasûlultah (sav)'ın böyle yapmakla zorluğun kaldırılma­sını murad etmesinin bu hadislerin cem-i sûrîye hamletmeye en­gel teşkil ettiğini, çünkü cem-i sûrî için vakitleri gözetmenin zor­luk ve meşakkatten hâli olamayacağını söyleyerek bu görüşü des­teklemiştir [604].

en-Nevevî de hadislerin zahirinin bu görüşü desteklediğini söylemektedir [605].

İbn el-Munzir "Bu hadislerin herhangi bir özre hamledilmesi için hiçbir sebep yoktur. Çünkü İbn Abbâs, bu hadîslerdeki ce­min illetini haber vermiştir. O da "Ümmetine meşakkat olmasın diye"dir, demiştir [606].

Mukîm iken iki namazın cemedilmesiyle ilgili görüşler ve bu konudaki ulemânın izahları için mukîm iken cem ile ilgili hadisle­rin şerhlerine müracaat edilebilir [607].

Netice:

Mukîm iken iki namazın cemedilmesinin yağmur-bulut-hastalık-cem-i sûrî gibi sebeplerden dolayı olduğunu söyleyen ulemâ yanında, bir ihtiyaç ve meşguliyet sebebiyle de mukîm iken iki namazın cemeditebileceğini söyleyenler vardır.

Çamur-karanlık-şiddetli rüzgâr ve soğuk sebebiyle iki nama­zın cemedilmesi:

Cem ile ilgili hadislerde, çamur, karanlık, rüzgâr ve soğuktan bahis yoktur. Fukaha yağmur özrüne kıyasen mezkur durumlarda da iki namazın cemedilebileceğini söylemişlerdir. Mezheplerin bu konudaki görüşlerine ileride cem ile ilgili hüküm­ler kısmında temas edilecektir. [608]

 

İKİ NAMAZIN CEMEDİLMESİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

 

Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri, yolculukta ve ikâmet halinde namazları bir arada kılmanın bir ruhsat olduğu, namazların kı­saltılması gibi "şart" olmadığı hususunda müttefiktirler. Bir kimse yolculukta veya mukîm iken dilerse cemeder dilemezse cemetmez. İttifak ettikleri ikinci husus, ikâmet halinde olsun, yolculukta olsun cem-i sûrî'nin cem-i hakikîden efdal olduğudur.

Yatsı ile sabah, sabah ile öğle namazlarının cemedilmesi de it­tifakla caiz değildir. [609]

 

A- Yolculukta Namazları Cem'etmekle İlgili Hükümler

 

1- Cemi mubah kılan yolculuğun uzunluğu: Şafiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre cemi mubah kılan mesafe, namazları kısaltmayı mubah kılan yolculuktur. (es-Seferu't-Tavil), İmam Mâlik ve eş-Şâfiîden kısa yolculukta da namazları cemetmenin câîz olduğu ri­vayeti vardır. Hanbelîlerden İbn Teymiyye, cem için uzun yolcu­luktan başka sebepler de bulunduğunu ileri sürerek, kısa mesafe­de de iki namazın cemedilebileceği görüşünü tercih etmiş ve bu görüşün diğerinden daha kuvvetli olduğunu söylemiştir [610].

Hanefî mezhebinde de namazlar ancak uzun yolculukta kısaltıldığı için, Hanefîlerin birinci görüşe uymaları mezheplerine daha uygundur.

2- Yolculuğun şekli: Cemin mubah olması için yolculuğun sürat­li olması şartını yalnız Mâlikîler koşmuştur. Bu yolculuk isterse Hac yolculuğu olsun, bu şart câridir. Yolculuğun acele olması da mücerred mesafe katetmek için değil, yetişememe korkusu bulunan, ma­lı, hanımı vs. ile ilgili bir şeye yetişmek için olmalıdır. Yolculuğu bu şekilde acele ve yorucu olmayan, iki namazı cemedemez [611].

Mâlikîlerin ileri sürdüğü bu şart erkeğe mahsustur. Kadın yol­cu acelesi olmasa, birşeye yetişememe korkusu olmasa bile iki namazı cemedebilir [612].

Bu şartı müdafaa edenlerin ve aksini ileri sürenlerin delillerini da­ha önce incelemiştik. Bugünkü nakil vasıtalarının durumu gözönüne alındığında, yolcunun acele etmesi veya süratini artırması genelde kendi elinde olmadığından, aksi görüşü müdafaa edenlerin dedikleri­ni kabul etmek, zamanımızın şartlarına da uygun görünmektedir.

3- Yolculuğun gayesi: Mâliki ve Şâfiîlere göre namazları cemedebilmek için, yolculuğun meşru olması şartı vardır. Gayr-ı meşru bir yolculukta cem caiz değildir [613].

Hanbellier böyle bir şart koşmamışlardır. Hanbelîlerin bu gö­rüşü, gayr-ı meşru bir yolculukta da namazların kısaltılabileceğini söyleyen Haneklerin görüşüne de uygundur. Hanefîler bu görüşü tercih edebilirler.

4- Yolculuk vasıtası: Yalnız Mâlikîlere göre yolculuğun kara­dan olması şartı vardır. Onlara göre deniz yolculuğunda acele et­mek kişinin elinde değildir. Bu sebeple deniz yolculuğunda cem caiz değildir [614]. Böyle bir şart koşmayan Hanbelî ve Şâfiîlerin görü­şü zamanımız şartlarına daha uygundur. Binaenaleyh bir kimse­nin kara, hava, deniz veya demir yolu ile yapılan yolculuklarda iki namazı cemedebilmesinin caiz olduğu söylenebilir.

5- Mâliki, Şafiî ve Hanbelîlere göre yolculukta hem cem-i tak­dim, hem de cem-i tehir caizdir [615]. Fakat Şâfiîlere göre cem-i tak­dim konusundaki ihtilaflardan kurtulmak için cem-i tehir efdaldir [616].

6- Yolculukta namazları cemetmek ile ilgili çeşitli konular: Yolcu öğleyle ikindiyi ikindi vaktinde cemetmek isterse, öğle na­mazına başlayıp namazı fasid olsa, sonra ikindiyi kılsa, ikindi ca­iz olur. Çünkü ikindi kendi vakti içinde, münferiden kılınsaydı ca­iz olacaktı. İkindiden sonra öğleyi tekrar kılar [617].

Cem-i takdimde yolculuğun, ikinci namaza başlayasıya kadar devam etmesi kâfi görülmüş, cem-i tehirde ise bu kâfi görülmemiş ve iki namaz tamam olup bitesiye kadar yolculuğun devam etmesi şart koşulmuştur. Çünkü öğlenin vakti ikindinin vakti değildir. An­cak yolculukta ikindinin de vakti sayılır. İkindiye başladığında bu vakit mevcut olduğundan, cem hasıl olur, ikindi vaktine gelince, öğleyi bu vakitte kılmak, yolculuk ve diğer özürler sebebiyle olur [618].

 

B- Mukîm İken Namazları Cemetmekle İlgili Hükümler

 

1- Yağmur, kar ve dolu sebebiyle cem: Hanbelî ve Mâlikîlere göre ikâmet halinde yağmur sebebiyle akşam ve yatsının cemedilmesi câizdir [619]. İmam eş-Şâfiî'ye göre öğleyle ikindiyi cemetmek de caizdir [620]. Yağmur sebebiyle yalnız cem-i takdim caizdir, cem-i tehir caiz değildir. [621]

Cem; mubah kılan yağmur:

Bu, elbiseleri ıslatan ve dışarı çıkınca zorluk ve meşakkate sebep olan yağmurdur. Çisenti ve elbiseyi ıs­latmayan hafif yağmur cemi mubah kılmaz. Kar, dolu ve hafif yağ­murla gelen soğuk rüzgâr da yağmur hükmündedir [622]. Şâfiîlere göre kar ve dolu elbiseyi ıslatmalıdır. Aksi takdirde yağmur hükmünde olmaz. Kar ve dolu zarar verecek irilikte olursa cem caiz otur [623].

Bir kimse yağmurlu havada akşam namazını (evinde) kılsa, sonra mescide gelse ve cemaatın yatsıyı kıldıklarını görse, (akşam vakti içinde) yatsıyı kılmak istese, İmam Mâlik'e göre caiz değil­dir. Çünkü insanlar, kendilerine kolaylık olsun diye namazlarını cemetmişlerdir. Bu kimse ise onlarla birlikte (akşam) namazı kıl­madığı için yatsı vaktini bekler ve yatsıyı vaktinde kılar [624].

Cemaatin akşamı kılıp yatsıyı kılmadıklarını görse, akşamı evin­de yalnız kılmış olsa, yatsıyı onlarla kılmasında bir beis yoktur [625].

Muhtemel bîr yağmur, yağan yağmur gibidir. Bu yağmurun ce­mi caiz kılacak vasıfta olup olmadığı karineyle bilinebilir [626].

Muhtemel bir yağmur sebebiyle iki namaz cemedilse, sonra yağmur yağmasa, vakit içerisinde namazları tekrar edâ edilir [627].

Yağmur sebebiyle cem için yağmurun cem esnasında devamı şarttır. Eğer iki namazdan birini kılarken yağmur kesilirse diğer namazı cemedemez. Birinci namazı yağmur yağıyorken -mesela öğleyi- kılsa, sonra yine yağmur yağıyorken ikindiye başlasa ve (namazı bitirmeden) yağmur kesilse, namaza devam eder [628].

Bir kimse öğleyi yağmur yokken kılsa, sonra yağmur yağsa ikindiyi cemederek kılamaz. Çünkü öğleyi, öğleyle ikindiyi cemetme ruhsatını kazanmadan önce kılmıştır. Keza akşam namazı başladıktan sonra yağmur başlasa, yine namazları cemedemez.

Yağmur sadece iki namaz arasında kesilse, yine namazlarını cemedebilir. Çünkü bu namazların vakti, onların başlama vaktidir [629].

Yağmur dolayısıyla cem konusunda bütün beldeler müsavidir. Çünkü yağmurdan ıslanma her yerde eziyettir [630].

Akşam namazına durmadan önce yağmur kesilse, cem caiz olmaz [631].

Kadınların ve düşkünlerin camiye bitişik bir evden imama uyarak iki namazı cemetmeleri caiz değildir. Caiz olduğunu söyle­yenler de vardır [632].

Medrese ve türbelerde oturup hizmet edenler için cem caiz değildir. Çünkü bulundukları yerden çıkmaya ihtiyaçları yoktur. Ancak sayıları kalabalık olursa cemedebilirler [633].

Yağmurun yağıp yağmadığını kesin olarak bilmek gerekir. Hatta ilk namazı bitirdiğinde "Bak bakalım yağmur kesilmiş mi, kesilmemiş mi?" dese, cemin sebebi olan yağmur hakkındaki şüp­hesinden dolayı cem bâtıl olur. Bunun aksi (bâtıl olmadığı) da söylenmiştir. Birinci görüş daha sağlamdır [634].

Yağmur yokken bir kimse mescide gelse ve yağmur yağsa, yi­ne namazları cemedebilir. Çünkü şayet gidip tekrar ikindi (veya yatsı) için cemaate gelmesi gerekecektir ki, bu onun için meşak­kattir. Yahut mescidde oturup ikindi namazını beklemesi gerekir ki, bu da meşakkattir [635].

Mescide giden yol üzerinde saçak varsa, o kimsenin namazları cemedip edemeyeceği hususunda iki görüş vardır. Caiz diyenler, umumî bir özür olan yağmurun, bu özre ihtiyacı olmayanlara da şa­mil olacağını kabul ederler. Caiz olmadığını söyleyenlere göre cemin sebebi meşakkattir, meşakkat ortadan kalkarsa cem de kalkar [636].

Bir kimse evinde tek başına veya cemaatle bir namazı kılsa veya mescidde tek başına kılsa, meşakkat kalktığından namazla­rını cemedemez [637].

Yağmur sebebiyle cuma ile ikindinin cemedilmesi caizdir [638].

2- Balçık ve karanlık sebebiyle cem: Hanbelî mezhebinde caizdir ve değildir şeklinde iki görüş var­dır. İbn Kudâme, balçık ve karanlık sebebiyle cemin caiz olduğu görüşünü kabul eder [639]. Mâlikîlere göre sadece balçık sebebiyle cem ihtilaflıdır. Meşhur olan görüşe göre caiz değildir [640].

Şâfiîlere göre balçık sebebiyle cem caiz değildir. Fakat Şâfiîlerden bunu caiz görenler de vardır [641].

Mescide giden yolu üzerinde çamur bulunmayan, yolunda ça­mur bulunana tâbi olarak namazları cemedebilir [642].

3- Karanlıkla birlikte bulunan şiddetli rüzgâr ve soğuk nede­niyle cem: Sadece karanlık sebebiyle cem Mâliki mezhebinde ittifakla ca­iz değildir [643].

Şafiî ve Mâlikîlere göre şiddetli fırtına ile birlikte bulunan ka­ranlık sebebiyle cem caiz değildir [644].

Hanbelî mezhebinde caiz ve değil şeklinde iki görüş vardır [645].

4- Hastalık sebebiyle cem: Şâfiîlere göre caiz değildir [646]. Hanbelî ve Mâlikîlere göre caizdir [647].

Mâlikîler ve Hanbelîler, cem etmek namazları ayrı ayrı kılmak­tan daha kolay gelirse, hastanın cemetmesine cevaz verirler [648].

Hanbelîlere göre cemi mubah kılan hastalık her namaz vak­tinde namazı kılana ânz olan meşakkat, zaaf ve halsizliktir [649].

Hanbelîlerle Mâlikîlere göre cemi mubah kılan hastalıklar "Şuuru­nu kaybetme korkusu [650], ishal, [651] bayılma korkusu, titremeli sıtma, baş dönmesi [652], istihaze, idrarını tutamama ve benzeri [653] hastalıklardır.

Hastalık sebebiyle bir kimse cem-i takdim suretiyle iki namazı cemederek kılsa, sonra ikindi namazının vaktinde hastalık geçse, ikindi namazını vakti içinde dilerse (tekrar) kılar dilerse kılmaz [654].

Hasta cem takdimle cem-i tehir arasında muhayyerdir [655].

5- Korku sebebiyle cem: Bunun caiz oluşunun hikmeti, bundaki meşakkatin, sefer, yağ­mur ve hastalığın meşakkatinden daha fazla oluşudur[656].

6- Mezkur özürler dışında ihtiyaç ve meşguliyet sebebiyle cem: Şâfiîler yağmur dışında cem için özür kabul etmedikleri daha önce geçmişti [657].

Mâlikîler bu konudaki hadisleri yağmur ihtimaliyle tevil ettik­lerinden, bu konuya temas etmemişlerdir.

İbn Kudâme, yukarıdaki özürler dışında cemin caiz olmadığını söylemektedir [658].

İbn Teymiyye, Ahmed b. Hanbel'in meşguliyet sebebiyle ceme cevaz verdiğini, Kadı Ebû Ya'lâ'nın bu meşguliyetin, cuma ve ce­maatı terketmeyî mubah kılacak bir özür olduğunu söylediğini nakletmiştir. İbn Teymiyye'nin nakline göre Muvaffakuddin İbn Kudâme bu özürleri şöyle açıklamıştır:

"Yolcu kafileyi kaçırmaktan korkarsa, soğuğun şiddetinden korkarsa, kendisine uyku basar da namazı kaçıracağından korkarsa, ve­receği bir şey bulunmadığı için borçlunun alacağını istemesinden kor­karsa, ihtiyacı da olduğu sırada bir yemek veya yiyecek bulursa, ken­disini küçük veya büyük abdest sıkıştırırsa, bir yakınının ölmesinden korkarsa, karanlık bir gece olur, yollar da yağmurlu olursa, iki nama­zı cemedebilir. Çünkü Ahmed b. Hanbel'e ve Kadı Ebû Ya'lâ'nın gö­rüşlerine göre, bu kimselerin iki namazı cemetmeleri mubahtır [659].

Hanbelîlerin bu hükmünün suistimal edilmesinden, işin çığırın­dan çıkarılıp, namaz vakitlerinin adeta üçe indirilmesinden endişe edilebilir. Nitekim bu endişe ilk asırlardan beri daima var ola gel­miş olmalı ki, ihtiyaç sebebiyle ceme cevaz veren bazı ulemâ, bu­nu âdet edinmeme şartını koşmuştur [660].

Bu şekilde ceme hakikaten ihtiyacı olup olmadığını değerlen­direcek olan müslüman ferdin kendisidir. Ferd Allah'a karşı me­suldür. Ceme ihtiyacı olmadığını bildiği halde iki namazı cem eden bir kimsenin ancak kendisini aldatmış olacağı bedihidir. Bu konuda ölçü, kişilerin din anlayışındaki titizlik ve ciddiyettir. [661]

 

C- Gerek Mukîm İken, Gerek Yolculuktaki Cem' Konusunda Müşterek Hükümler

 

1- Yağmur, karanlık, balçık, kar, dolu gibi umumî mazeretler sebebiyle cem, sadece namazları cemaatle kılmak isteyenler içindir. Evinde kılanlar -cemaatle bile kılsa- bu özürlerinden dolayı namazları cemedemez.

2- Muvalat: İki namazın birbiri ardından, fasıla verilmeksizin kılınmasıdır. Bu Hanbelî, Mâliki ve Şafiî mezheplerinde cemin şartlarından biridir [662]. Böyle bir şartın ileri sürülmesinin sebebi cemden anlaşılan mânânın, iki namazın birbiri ardından veya bir­birine yakın kılınması anlamına gelmesidir.

İki farz namaz arasında kılınacak nafile namaz, Mâliki ve Hanbelîlere göre ceme zarar vermez [663]. İmam Şafiî'ye ve Hanbelîlerdekî diğer bir görüşe göre, arada farzdan başka bîr namaz kı­larsa iki namazı cemedemez [664].

Şâfiîler ve Hanbelîler meseleyi tafsil etmişlerdir:

Onlara göre, bu şekilde muvalat, ancak cem-i takdimde şarttır, cem-i tehir için böyle bir şart söz konusu değildir. Cem-i tehirde, birinci namazı kıldıktan sonra, ikincisini ara vererek daha sonra kılabilir [665].

Hanbelî ve Şâfiîlere göre fasılanın uzunluk ve kısalığı örf ile bilinir, şeriat bu konuda bir ölçü koymadığından, bu hususta örfe tâbi olunur [666].

Genellikle, abdest, teyemmüm, az konuşma ve benzerleri, az bir fasıla sayılır ve ceme zarar vermez. Uyku, baygınlık, dalgınlık, çok konuşma ve uzun bir meşguliyet sebebiyle cem bâtıl olur [667]. (Bu durumda) ikinci namazı vaktinde kılar.

İki namaz arasında fasıla uzadı mı diye tereddüt etse, kısa za­manda hatırlayamazsa cem imkânsız hale gelir. Çünkü cem bir ruhsattır ve ancak yakın ile amel edilir [668].

Fasılayı uzatmadığı için, iki namaz arasında şükür ve tilavet secdesi yapılabilir [669].

Bir kimse öğleyi vaktinde kılsa, sonra onu iade etmek istese, ikindi ile birlikte cemetmek üzere onu ikindi vaktine tehir etmesi caizdir [670].

Vitir namazı yatsı kılındıktan sonra (akşam ile cemedildikten sonra) kılınır. Çünkü vitir yatsıya tâbidir [671].

3- Niyet: Hanbelîler cem İçin niyetin şart olup olmadığında iki görüşe sahiptirler. Bir görüşe göre şart, diğer bir görüşe göre şart değildir [672]. İbn Teymiyye ise, bu konudaki hadislerde buna dair bir şey bulunmadığı için niyet şartını kabul etmemiştir [673].

Şâfiîler'e göre ise, cemedebilmek için birinci namazı bitirip, selâm vermeden önce ceme niyet etmelidir [674]. Fakat el-Muzenî, namazı bitirip, ceme engel teşkil etmeyecek bir müddet içerisinde ceme niyet ederse cemin caiz olduğunu söylemiştir [675].

4-  Vakit: Havanın bulutlu olması ve benzer durumlarda cemedilen namazların durumu, diğer namazlar gibidir: Vaktinden önce iki namazın cemedildiğî anlaşılırsa namazlar yeniden kılınır, vak­tinden sonra kılınırlarsa kaza olurlar [676].

5- Cem-i takdimin şartları:

a- Önce birinci namaz kılınmalıdır. Çünkü vakit onundur. İkinci namaz ona tâbidir. Sıhhat bakımından da ikincisi birincisi­ne tâbidir. Birincisi fasid olsa, ikinci kılınmış olmaz, nafile olur.

b- Ceme niyet etmek.

c- İki namaz arasını uzun bir müddet ayırmamak.

d- İkinci namazı kılıncaya kadar yolculuğun devam etmesi.

Cem-i tehir için ilk üç şart gerekli değildir [677].

6- Namazların cem edilerek kılınış şekli:

a- Yolculukta: Konakladığı zaman konakladığı yerde namazlarını cemeden yolcu, insanların namaz için toplanmalarını beklemeyecekse, namazların ikisi için de ezan okumaz, sadece kamet getirir. Eğer insanların toplanmalarını bekleyecekse ilk namaz için ezan okur, sonra her iki namaz için kamet getirir. İkinci namaz için ezan okumaz. İkinci namaz için ezan okunacağı görüşü de vardır [678].

b- Mukîm iken: Mukîm iken akşam vakti girince minareden yüksek sesle ezan okunur. Sonra mendub olarak üç rekat kılına­cak veya bir koyun sağılacak bir müddet beklenir. Sonra kamet getirilir ve akşam namazı kılınır. Sonra mescidin sahanlığında ha­fif sesle yatsı ezanı okunur. Yatsı namazı için kamet getirilir ve fa­sıla vermeden yatsı kılınır [679].

 

SONUÇ

 

İki namazın cemedilmesiyle ilgili bu araştırmamızda, konunun bir neticeye bağlanması yanında, hadis ve fıkıh tarihiyle ilgili mühim bir kaç husus da ortaya çıkmıştır.

Hadis tarihiyle ilgili olanı şudur:

Hadislerin râvî adedi bakımın­dan değerlendirilmesinde, geçmişte verilen hükümlerden daha de­ğişik neticelere varılabilmektedir. Çünkü cem konusuyla ilgili ha­disler Hanefîler ve diğerleri tarafından âhâd olarak kabul edilegelmiş, daha sonraları bu konudaki hadislerin âhâd değil müstefiz ol­duğu ortaya konmuş ve son olarak, hadislerin senedlerindeki râvîlerin sayımıyla elde ettiğimiz neticeye göre, bu konudaki hadisle­rin meşhur derecesine varmış olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun izahı kolaydır. Çünkü geçmiş asırlarda, eldeki imkân ve vasıtalar, zamanımızdakilere kıyasen oldukça mahdut olduğundan, bir fakih veya muhaddisin, bir konudaki hadisin dünyada mevcud bütün tarikle­rini toplama şansı, şimdi bizim sahip olduğumuzdan daha azdı.

Bu hususu gözönüne alarak, hadis ile ilgili araştırmalarda bu noktayı gözden uzak tutmamak gerekir.

Bu konuyla ilgili olarak, bazı İmamların, bazı hadisleri görüp işitme imkânını elde edememiş oldukları da müşahade edilmiştir. İmam Mâlik ve İbn Huzeyme'nin, ikâmet halinde iki namazın cemedilmesinin sebebinin yağmur olabileceğini söylemeleri, onların "yağmur" ihtimalini ortadan kaldıran rivayetlere muttali olma imkânına sahip olamadıklarını gösterir. Ancak onlardan sonraki asır­larda "yağmur" ihtimalini ortadan kaldıran hadisler de hadis kitap­larında yer almıştır.

Fıkıh ile ilgili olarak da şunu söyleyebiliriz:

Bu konuyu işlerken Hanefîlerin âhâd haberlerin mütevatir haberleri tahsis edemeyece­ği görüşünü müdafaa ederek, ceme karşı çıktıklarını gördük. Hanefî ulemâsının delil olarak kullanageldikleri bu kaidenin, tafsil edildiğinde, işin böyle olmadığı ve bir mütevatirin diğer bir mütevatirle tahsisinden sonra onun ikinci olarak âhâd haberlerle de tah­sisinin mümkün olduğu ortaya çıktı.

Sonuç olarak pek çok sahabe ve tabiîn ulemâsı yanında Mâliki, Şafiî ve Hanbel"i mezhepleri ile birlikte Hanefi'lerin de öğle ile ikin­di ve akşam ile yatsı namazlarını, yolculukta olsun ikâmet halinde olsun -gerekli şartlar gerçekleştiğinde- cem'ederek bir arada kıl­malarının mümkün olduğu görülmektedir. Bu sonuç aynı zamanda namazların birleştirilerek kılınması konusunda sünnî dört mezhep ile Şiâ arasında da bir ittifakın sağlanabileceğini de göstermektedir. [680]

 

Kaynakça

 

1- Abdurrezzak b. Hemmam, el-Musannef, (Thk: Habîburrahman A'zamî) Beyrut, 1390/1970

2- el-Ayni, Bedruddin Ebû Muhammed Mahmud b. Ahmed, Umdetu'l-Kari Şerhu Sahihi'I-Buhari, İdaretu't-Tıbaati'l-Muniriyye, Mısır, tarihsiz.

3- el-Azimâbâdi, Avnu'l-Ma'bud Şerhi Sunen-i Ebi Davud, Neşr: Muhammed Abdulmuhsin, Medine 1389/1969.

4- el-Beyhaki, Celil Ebû Bekir Ahmed b. el-Huseyin b. Ali, es-Sunenu'1-Kubra, Matbaatu Meclisi'l-Daireti'l Maarif, Hindistan, 1344.

5- el-Buhari, Muhammed b. İsmail, es-Sahih, İstanbul, tarihsiz.

  1. ed-Darimi, Ebû Muhammed b. Abdullah b. Behram, es-Sunen, Daru'1-Fikr, Beyrut,Tarihsiz.

7- Ebu Avâne, Yakub b. İshak, el-Musned, Daru'l-Mearif, beyrut, Tarihsiz.

  1. Ebu Davud, Süleyman b. Eş'as es-Sicistani, es-Sunen, İstanbul, Tarihsiz.

9- İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Said, el-Muhalla, İdaretu't-Tıbaati'l-Muniriyye, Mısır, 1347.

  1. İbn Humam, Kemaluddin Muhammed b. Abditvahid b. Abdilhamid b. Mes'ud, Fethu'l-Kndir, Matbaatul-Meymune, Mısır, Tarihsiz.
  2. İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekir el-Kufi, Kîtibu'l-Musannef fi'I-Ehadis ve'l-Asar, Daru's-Selefiyye, Bombay, 1402/1981.

12- İbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalânî, Fethu'1-Bâri bi Şerhi Sahihi'l-Buharî, Suudi Arabistan, Tarihsiz.

  1. İbn Huzeyme, Muhammed b. İshak, es-Sahih, el-Mektebetu'l-İslamî, Beyrut, 1975.
  2. İbn Kudame, Ebû Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Muhammed el-Makdîsî, el-Muğnî, Mektebetu'r-Riyadı'l-Hadîse, Riyad, 1401/1981.
  3. İbn Mace, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid el-Kazvînî, es-Sunen, (Thk: Muham­med Fuad Abdulbaki b.y.y. 1395/1975.
  4. İbn Manzur, Lisanu'l-Amb, Beyrut, Tarihsiz.
  5. İbn Ruşd, Ebû'l-Velîd Muhammed b. Ahmed, Bidayetu'l-Muctehid ve Nihayetu'l-Muktesid, Kahraman Yay. İstanbul, 1985-
  6. İbn Teymiyye, Ahmed, Mecmu'u Fetâvâ, Mektebetu'l-Maârif, b.y.y. Tarihsiz.
  7. el-Kâsânî, Alauddin Ebû Bekr b. Mes'ud, Bedâiu's-Sanâi fi Tertibî'ş-Şenâi', Daru'l-Kutubi'l-İlmîyye, Beyrut, 1406/1986.
  8. Malik b. Enes, el-Mudevvenelu'l-Kubra, Daru Sadr, Beyrut, Tarihsiz.
  9. Mevdudi, Ebû'1-A'la, Meseleler ve Çözümleri, (ÇeviYusuf Karaca) İstanbul, 1990.
  10. el-Mergınani, Burhanu'd-Dîn Ali b. Ebi Bekr, el-Hidaye Şerhu Bidayeti'I-Mubtedî,Matbaatu'l-Hayriyye, 1326
  11. Müslim b. Haccac en-Neysaburî, es-Sahîh, Daru'l-Hadis, Kahire, Tarihsiz.
  12. en-Nesâi, Ahmed b. Şuayb, Sunenu'n-Nesai hi Şerhi'l-Hafız Celaleddin es-Suyuti,Mısır, Tarihsiz.
  13. en-Nevevi, Yahya b. Şeref, Şerhu Sahihi Müslim, Beyrut, 1392/1972
  14. en-Neysaburî, Hakim Ebû Abdillah, el-Mustedrek ale'Sahihayn, Beyrut, Tarihsiz.
  15. es-Serahsî, Şemsuddin, Kilabu'l-Mebsut, Daru'l-Maarif, Beyrut, 1398/1978.
  16. eş-Şevkanî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Neylu'I-Evtar min Ehadisi Seyyidi'l-Ahbar Şerhi Muntahı'l-Ahhur, Daru'l-Kalem, Beyrut, Tarihsiz.
  17. eş-Şîrazî, Ebû İshak İbrahim b. Ali b. Yusuf el-Fiaizâbâdî, el-Muhezzeb, Mısır, Ta­rihsiz.
  18. et-Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. Serve, el-Câmiu's-Suhîh, (Thk: Ahmed Muham­med Şakir) Kahire, 1356/1937.[681]

 

A- Hadis Kaynakları

 

  1. Abdurrazzak (Ebûbekir) b. Hemmam es-San'ânî (126-211/743-826), el-Musannaf(1-11), Beyrut (1390-1392/1970-1972)
  2. Ahmed b. Hanbel (164-241/780-855), el-Musned (1-6) Mısır (1313/1895), ofset baskı Ebû Avâne, Ya'kûb b. İshak el-İsferayinî (ö. 316/928), el-Musned (1-5-?) Haydara-bad (l362-1386/1943-1966)
  3. el-Beyhakî, Ebûbekr, Ahmed b. el-Huseyn (384-458/994-1065), Kicabu's-Sunenu'l-Kebiri-10) Haydarabad (1344-1355/1925-1936)
  4. el-Buharî, Muhammed b. İsmail (194-256/809-869), el-Câmiul-Musnedu's-Sahîhu'l-Muhtasar min Umûri Resûlullah ve Sunenihi ve Eyyânvhi (1-9) Mısır 1311-1312/1893-1894
  5. el-Buharî, Muhammed b. İsmail (194-256/809-869), Kunatu'l-Ayneyn  (Tenvîru'l-Ayneyn) bi-Rat'i'l-Yedeyn   fi's-Sakît,  Mısır1320/1902 (Hayru'l-Kelâm'ın kenarında)
  6. ed-Dârakutnî, Ali b. Ömer (306-385/918-995), es-Sunen (1-4) Mısır 1388/1966, (vebi zeylihi "et-Ta'liku'1-Muğnîala'd-Dârakutnî")
  7. ed-Dârimî, Ebû Muhammed, Abdullah b. Abdirrahman b. el-Fadl b. Behram (180-255/796-868), es-Sunen (1-2) Neşr: Ahmed Muhammed Dehman
  8. Ebû Dâvud, Süleyman b. Dâvud b. el-Cârud et-Tayâlisî (131-203/748-818), el-Musned (1-2), (Minhatu'l-Ma'bud fî Tertibi Musnedi't-Tayâlisî Ebî Dâvud) Mısır 1372/1952
  9. Ebû Dâvud, Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistanî (202-275/817-888), es-Sunen, (1-4),Neşreden: Muhammed Muhyiddin Abdulhamid
  10. İbn Hacer, et-Askalânî (773-852/1371-1448), el-MataIibu'l-Âliye bi Zevîüdil-Musnedi's-Semaniye (1-4) Kuveyt (1393/1973)
  11. el-Hâkim en-Neysaburî (321-405/933-1014), el-Mustedrek ala's-Sahihayn (1-4)Haydarabad (1355-1342/1917-1924)
  12. el-Heysemî (el-Heytemî), Nuruddin, Ali b. Ebîbekr (735-807/1334-1404) Mecmau'z-Zevaid ve Menbau'l-Fevâid (.1-10) Beyrut, 1982
  13. İbn Hıbbân, Muhammed, Ebû Hacim el-Busti (274-354/887-965), el-Musnedu's-Sahih ala't-Takâsîm ve'l-Envâ min gayri vucûdi kafin fî esanîdiha la subûte cerhin fînakıtiha (Sahîhu İbn Hıbbân) Fatih Millet Kütüphanesi, Feyzullah Efendi Kısmı, no: 524
  14. el-Humeydî, Ebûbekir, Abdullah b. ez-Zııbeyr (ö. 219/834) el-Musned (1-2) Hay­dar dabad
  15. İbn Huzeyme, Ebûbekr, Muhammet! b. İshak en-Neysaburî (223-311/837-923),es-Sahih (1-4) Beyrut (1391/1971)
  16. İbn Mâce, Muhammed b. Yezîd, Ebû Abdillah el-Kazvinî (ö. 283/896), es-Sunen(1-2), Neşreden;
  17. Muhammed Fuad Abdulbaki Mâlik b. Enes (89-179/707-795), d-Muvatta (1-2) Mısır (1370/1951), Neşreden:
  18. Muhammed Fuad Abdulbaki  Müslim  b. el-Haccac  el-Kuşeyrî  (ö. 261/874), el-Câmiu's-Sahih (1-5)  Beyrut

(1375/1956), Neşreden:

  1. Muhammed Fuad Abdulbaki en-Nesâî, Ebû Abdirrahman, Ahmed b. Şuayb (215-303/830-915), es-Sunen (bi-Şerhi's-Suyût?) (Mısır, 1930 ofseti)
  2. İbn Ebî Şeybe, Ebûbekr (Ö. 235/849), el-Musannef (1-15) Haydarabad (1967-1983)
  3. 21. eş-Şâfiî, Muhammed b. İdris (150-204/767-819), el-Musned Beyrut, 1951 ofset baskı

et-Tahavî, Ebû Cafer, Ahmed b, Muhammed b. Seleme el-Ezdî (237-321/851-933), Şerhu Maani'I-A'sar (1-4) Mısır (1388/1968)

  1. et-Tirmizî, Muhammed b. İsâ (ö. 279/892), el-Câmiu's-Sahih (1-5) Mısır (1356-1395/1937-1975), Neşreden: Ahmed Muhammed Şakir-Muhammed FuadAbdulbaki-İbrâhim Atve Ivaz
  2. ez-Zeylaî, Ebû Muhammed Abdullah b. Yûsuf (ö. 762/1360) Nashu'r-Raye li-Ehadisi'i-Hidâye (1-4) Beyrut (1393/1973) (Maa Hasiyeti "Buğyeti'l-Elmaî fiTahrici'z-Zeylâî)

II- Hadis Şerhleri

  1. el-Aynî, Bedruddin (Ebû Muhammed) Mahmud b. Ahmed (762-855/1360-1451),Umdetul-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buharî(1-U) İstanbul (1508/1890)
  2. İbn Hacer, el-Askalânî (773-852/1371-1448), Fethu'1-Bârî Şerhu Sahihil-Buharî (1-13) Mısır (1300/1882), ofset baskı
  3. el-Hattabî, Ebû Süleyman, Hamd b. Muhammed b. İbrahim b. Hattâb el-Bustî (ö.388/998), Maâlimu's-Sunen   Şerhu Süneni Ebî Dâvud  (1-4) Halep (1352/1933)
  4. el-Kastallanî, Ebu'l-Abbâs, Ahmed b. Muhammed b. Ebîbekr el-Hâtib, Şihabuddin(851-923/1448-1517)   İrşadu's-Sâri Şerhu Sahihi'l-Buharî  (1-10) Mısır (1307/1889)
  5. el-Kirmanî, Şemsuddin Muhammed b. Yûsuf b. Ali (ö. 786/1384) Şerhu Sahihil'-Buhari (el-Musemma "el-Kevâkibu'd-Derarî") (1-25) Mısır (1358/1939)
  6. en-Nevevî, Ebû Zekeriyya, Yahya b. Şeref (631-676/1233-1277), Şerhu'l-İmam en-Nevevî ala Müslim (1-18), Mısır (1349/1930)
  7. ez-Zurkanî, Muhammed b. Abdilbaki b. Yûsuf b. Ahmed b. Ulvan (ö. 1122/1710),Şerhu'l-Muvatta, (1-4) Mısır (?)

III- Fıkıh Kitapları

A-Şafiî Fıkhı

  1. el-Muzenî, Ebû İbrahim, İsmail b. Yahya (175-265/791-877), Muhtasaru'I-Muzenî,Mısır 1393/1973 (VIII. cildde "el-Umnf den sonra)
  2. er-Ramlî, Şemsuddin, Muhammed b. Ebi'i-Abbâs, Ahmed b. Hamza, Şihabuddin (ö. 1004/1595), Nihâyetu'l-Muhtac İla Şerh fi-Minhac (1-8), Mısır (1357/1938)
  3. eş-Şâfiî, Muhammed b. İdris (150-204/767-819), el-Umm (1-8), Mısır 1393/1973, (Ofset)
  4. eş-Şebramellisî, Ebu'z-Ziyâ, Nuruddin Ali b. Ali, Haşiye (1-8), Mısır 1357/1938 (Nihâyetu'l-Muhtac'ın kenarında)

B-Mâliki Fıkhı

  1. el-Adevî, Ali (ö. ?) Hasiyetim ala Şerhi Ebî'Abdillah, Muhammed b. Abdillah el-Harafa(l-4) Mısır 1307-1889 (Şerhin kenarında)
  2. el-Haraşî, Ebû Abdillah, Muhammed b. Abdillah (ö. 1102/1690), Şerhu'I-Haraşîala'l-Muhtasari'I-CelîI li'I-İmam Ebi'z-Ziyâ Halil b. İshak el-Cenedî(1-4), Mısır (1307-1889)
  3. Mâlik b. Enes (89-179/707-795), el-Mudevvenetu'1-Kubrâ (Sahnûn rivayeti) (1-6),Mısır 1323, ofset baskı

C- Hanbelî Fıkhı

  1. İbn Kudâme, Muvaffakuddin, Ebû Muhammed, Abdullah b. Ahmed b. Muhammed (ö. 620/1223), el-Muğnî(l-W Beyrut (1392-1972)

D-Hanefî Fıkhı

  1. es-Serahsî, Ebûbekr Muhammed b. Ahmed, Şemsu'I-Eimme (ö. 483/1090), el-Mebsut (1-30), Mısır 1331, ofset baskı

E- Zahirî Fıkhı

  1. İbn Hazm, Ali b. Ahmed b. Saîd, Ebû Muhammed (ö. 456/1063), el-Muhammed (1-13), Mısır (1387/1967)

F- Şîa Hadisi ve Fıkhı

  1. el-Kuleynî, Muhammed b. Ya'kûb b. İshak er-Râzî, Ebû Cafer (ö. 328/939), el-Furû mine'l-Kâfî (1-7), Tahran (1391/1971) .
  2. el-Usûlmine'l-Kâfi(.l-2) Tahran (1388/1968) el-Kumınî, Muhammed b. Ali b. el-Huseyn b. Babûye, Ebû Cafer (ö. 381/991), Fakîhu men la Yahduruhu'l-Fakih (1-4), Tahran (1390/1970)
  3. et-Tûsî, Muhammed b. el-Hasen, Ebû Cafer (ö. 460/1067), el-İstibsâr fitna Uhtulifemine'l'Ahbârd-4), Tahran (1390/1970)

et-Tûsî, Muhammed Tehzibu'l-Ahkâm fi Şerhi'l-Mukni'a (1-10), Tahran (1390/1970) Ebû Zehra, Muhammed,

IV- Usûl-i Flkh

  1. el-Fenarî, Muhammed b. Hamze b. Muhammed, Şemsuddin (751-834/1350-1430),Fusûlu'l-Bedayi fî Usûli'ş-Şerayi', İstanbul (1289/1872)
  2. et-Taftazânî, Mes'ud b. Ömer, Sa'duddin (ö. 792/1300), et-Telvih fî Keşfi Hakayıkı't-Tenkih, İstanbul (1310/1892)

V- Usûl-i Hadis

  1. el-Hâkim, en-Neysabûrî (321-405/933-1014), Ma'rifutu Ulûmi't-Hadis, Beyrut(1397/1977), (Haydarabad baskısının ofseti)
  2. Koçyiğit, Prof. Dr.Talat,  Hadis  Usûlü (İlimi  Mustalahi'l-Hadis), Ankara  1975,A.Ü.İ.F. Yayınları, no: 129[682]

 

 

[1] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 9-12.

[2] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 13-15.

[3] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 17.

[4] Muvatta, 9 Kasru's-Salât 1, Hadis no; 1 (1/143).

[5] A.y- Hadis no; 2 (I/I43-144)

[6] eş-Şâfıî (Musned), s. 343-344, el-Umm: 1/77

[7] Abdurrazzak: 11/545, Hadis no: 4397

[8] A.y. Hadis no: 4398

[9] Abdurrazzak: 11/545, 546, Hadis no: 4399

[10] İbn Ebî Şeybe: 11/456

[11] A.y.

[12] Hanbel: V/230

[13] Hanbel: V/233

[14] Hanbel; V/236

[15] Hanbel: V/238

[16] A.y.

[17] Darimî: 1/356 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn).

[18] Müslim, 6 Salâtu'l-Musâfirîn, 6, Hadis no: 52 (1/490).

[19] Ebû Dâvud: (11/4-5, Hadis no: 1206 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn).

[20] Ebû Dâvud: 11/6, Hadis no: 1210

[21] İbn Mâce: 5 İkâmetu's-Salât, 74, Hadis no: 1070 (1/340).

[22] en-Nesâî: 1/285 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu) fihi'l-Musaî'ir Beyne'z-Zuhrî ve'l-Asr).

[23] et-Tahavî: 1/160 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn, keyfe huvel).

[24] İbn Hıbbân: Varak 41a.

[25] el-Beyhakî: 111/162 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn fi's-Sefer).

[26] İbn Huzeyme; Bab 376, Hadis no: 968 (11/82-83)

[27] el-Beyhakî: III/162.

[28] el-Beyhakî: III/162.

[29] A.y.

[30] el-Beyhakî: III/162-163

[31] el-Heysemî: 11/160 M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 17-20.

[32] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 20.

[33] et-Tayâlisî: 1/126, Hadîs no:. 595 (Bab; Meşruiyyeti'1-Cem beyne's-Salâteyn fi'sSefer).

[34] Hanbel: V/228-229

[35] Müslim, 6 Salâtu'1-Musafirin, 6, Hadis no: 53 (1/490).

[36] Müslim, 6 Salâtu'l-Musâflrîn, 6, Hadis no: 51 (1/490)

[37] İbn Huzeyme: Bab 376, Hadis no: 966 (11/81-82)

[38] İbn Huzeyme: Bab 376, Hadis no: 967 (11/82).

[39] Ebû Avâne; 11/384 (Zikru Haberi İbn Abbâs ve Muâz ani'n-Nebiyyi (sav) fi cemihi beyne's-Salâteyni fi's-Sefer)

[40] A.y.

[41] A.y.

[42] et-Tahavî; I/l60 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn, keyfe huve?)

[43] el-Beyhakî: 111/167. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 20-21.

[44] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 21.

[45] İbn Ebî Şeybe: 11/458 Bab: men kale, "Yecmeu'l-Musâfir beyne's Salâteyn"

[46] Hanbel: 11/179-180

[47] Hanbel: 111/348

[48] Hanbe!: 11/204. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 21-22.

[49] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 22.

[50] Hanbel; V/241-242

[51] Ebû Dâvud: II/7, Hadis no: 1220 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[52] Ebû Dâvud: 11/5, Hadis no: 1208 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[53] Ebû Dâvud: 11/5, Hadis no: 1208 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[54] İbn Hıbbân: Varak 40a-40b

[55] ed-Dârakutnî'. 1/392, Hadis no: 13, (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[56] ed-Dârakutnî: 1/392, Hadis no: 14, (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[57] ed-Dârakutnî: 1/392-393, Hadis no: 15, (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn.)

[58] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no: 16, (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[59] el-Beyhakî: 11/163.

[60] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 23-24.

[61] Abdurrazzak: 11/546, Hadis no: 4400

[62] Abdurrazzak: 11/547, Hadis no: 4401

[63] Abdurrazzak: 11/547, Hadis no: 4402.

[64] Hanbel: 11/51

[65] el-Buharî. 18, Ebvatu't-Taksir 13, (11/46)

[66] el-Buharî, 56, Cihad ve Siyer 136, (1V/58).

[67] Ebû Dâvud: 11/5, Hadis no; 1207 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[68] Ebû Dâvud: 11/6, Hadis no: 1212 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[69] Ebû Dâvud: II/6, Hadis no: 1213 (A.y.)

[70] A.y

[71] Ebû Dâvud: 11/7, Hadis no: 1217 (A.y.)

[72] Ebû Dâvud: II/7, Hadis no: 1217.

[73] Ebû Dâvud: II/7, Hadis no: 1217.

[74] Hanbel: 11/77

[75] Hanbel: 11/150

[76] en-Nesâî: 1/285-286 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-Musâfir beyne'z-Zuhrî ve'1-asri, beyanu zalik).

[77] en-Nesâî: 1/288-289 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-Musâfir beyne'1-Mağribi ve'l-lşâ')

[78] en-Nesâî: 1/287-288 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-Musâfir beyne'l-Mağribi ve'l-lşâ')

[79] en-Nesâî: 1/288 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-Musâfir beyne'l-Mağribi ve'l-Işâ)

[80] Ebû Avâne: 11/380-381 (Muhtasar)

[81] İbn Huzeyme, Bab 377, Hadis no; 970 (II/84).

[82] et-Tahavî; 1/161, Hadis no: 11

[83] et-Tahavî: 1/162, Hadis no: 18.

[84] et-Tahavî: 1/163, Hadis no: 20

[85] et-Tahavî: 1/163, Hadis no: 21

[86] et-Tahavî: 1/163, Hadis no; 22

[87] ed-Dârakutnî: 1/390, Hadis no: 8 (Bab: el-Cem' beyne's-Salâteyn)

[88] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no: 19.

[89] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no: 20

[90] el-Beyhakî: llI/159 (Bab; el-Cem' beyne's-Saiâteyn fi's-Sefer)

[91] A.y.

[92] A.y.

[93] A.y.

[94] A.y. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 24-26.

[95] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 26-27.

[96] Abdurrazzak: 1I/548-549, Hadis no: 4405

[97] ed-Dârakutnî: 1/388-389 (Bab: el-Cem' beyne's-Salâteyn)

[98] A.y.

[99] A.y.

[100] A.y.

[101] ed-Dârakutnî: 1/389 (Hamişinde)

[102] el-Beyhakî: I11/163

[103] A.y. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 27-28.

[104] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 28.

[105] eş-Şâfiî (Musned): s. 351. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 28.

[106] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 28.

[107] Hanbel: III/247

[108] A.y

[109] el-Buharî, 18, Ebvatu't-Taksir, 15 (11/46-47).

[110] el-Buharî, 18, Ebvatu't-Taksir, l6 (11/47) ; Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 46 (1/489)

[111] Ebû Dâvud: 11/7, Hadis no; 1218; en-Nesâî: 1/229

[112] Ebû Avâne: 11/382-383

[113] ed-Dârakutnî: 1/390, Hadis no: 6

[114] el-Beyhakî: III/l6l

[115] el-Heysemî: 11/160. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 29.

[116] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 29-30.

[117] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 43 (1/488)

[118] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 48 (1/489)

[119] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 45 (1/489)

[120] en-Nesâî: 1/287 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-Musâfiri beyne'l-mağribi ve'l, Işâ')

[121] en-Nesâî: 1/287

[122] Ebû Avâne: 11/382 (Beyanu vechi'1-Cem).

[123] et-Tahavî; 1/164, Hadis no: 23

[124] el-Beyhakî; III/I61 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn fi's-sefer)

[125] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 30-31.

[126] Ebû Dâvud: II/7. Hadis no; 1217

[127] el-Beyhakî: III/160. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 31.

[128] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 31.

[129] eş-Şâfiî: (Musned), s. 344, el-Umm: 1/77

[130] el-Humeydî: II/299-300, Hadis no: 680

[131] 120 el-Beyhakî: III/l6l. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 31.

[132] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 32.

[133] Hanbel; 11/12

[134] en-Nesâî: 1/286-287 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-musâfir beyne'1-mağribt ve'l-ışâ')

[135] et-Tahavî: 1/161, Hadîs no: 14 M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 32.

[136] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 32.

[137] Hanbel; 11/4.

  1. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 32.

[138] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 32.

[139] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirin 5, Hadis no: 43 (1/488)

  1. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 32.

[140] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 33.

[141] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 33.

[142] ed-Dârakutnî: 1/389, Hadis no: 2

[143] ed-Dârakutnî: 1/389, Hadis no: 4

[144] el-Beyhakî: 111/162

[145] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 33.

[146] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 48 (1/489).

[147] Ebû Avâne; 11/382 (Beyânu vechi'1-cetn beyne'z-zuhrî ve'l-asr).

[148] el-Beyhakî: III/16

[149] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 34.

[150] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 47 (1/489).

[151] Ebû Avâne: II/382 (Beyânu vechi'1-Cem).

[152] el-Beyhakî: III/161

[153] ed-Dârakutnî: 1/389-390, Hadis no: 5.

[154] ed-Dârakutnî: 1/390, Hadis no: 7.

[155] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 35.

[156] Ebû Dâvud: II/5, Hadis no: 1207, (Babı el-Cem beyne's-Salâteyn)

[157] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 35.

[158] Hanbel: II/51

[159] el-Buharî, 26, Ebvâbu'1-Umra 20 (III/8); el-Buharî, 56, el-Cihad ve's-Siyer 136 (IV/58)

[160] el-Beyhakî: III/l60

[161] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 35-36.

[162] ed-Dârakutnî: 1/390, Hadis no: 8

[163] ed-Dârakutnî: 1/390, Hadis no: 9

[164] el-Beyhakî: III/159

[165] A.y.

[166] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 36-37.

[167] Hanbel: II/80

[168] ed-Dârakutnî: 1/392, Hadis no: 11

[169] ed-Dârakutnî: 1/392, Hadis no: 12. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 37.

[170] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 37.

[171] en-Nesâî: 1/287-288 (Bab; el-Vakt ellezi yecmeu fihi'1-mu safir beynel-mağribi ve'l-Işâ')

[172] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no; 19

[173] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no: 20

[174] el-Beyhakî: III/160

[175] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 38.

[176] Ebû Dâvud: II/6, Hadis no: 1212

[177] Ebû Dâvud: II/6, Hadis no: 1213

[178] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no: 17

[179] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no:18

[180] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 39.

[181] en-Nesâî: 1/288 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-musâfir beyne'l-mağribi ve'lşa)

[182] et-Tahavî: 1/163, Hadis no: 22

[183] ed-Dârakutnî: 1/393-394, Hadis no: 21

[184] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 39.

[185] el-Buharî, 18, Ebvabu't-Taksir 14 (II/46)

[186] Müslim, 6, Salâtu't-Musâfirîn 5, Hadis no: 45 (1/489)

[187] Ebû Avâne: 11/381 (Beyânu ibahati'1-Cem beyne's-Salâteyn fi's-Sefer ve'd-Delil ala...)

[188] el-Beyhakî; III/165. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 39-40.

[189] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 40.

[190] et-Tayâlisî: 1/126, Hadis no: 594

[191] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 40.

[192] İbn Ebî Şeybe: 11/458

[193] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 40.

[194] Hanbel: 1/136. Bu hadis, Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah'ın "el-Müsned"e yaptığı ilavelerdendir. Abdullah b. Muhammed b. Ömer'in sika olduğunu İbn Hıbbân zikretmiştir. Onun babası Muhammed b. Ömer'in de sika olduğunu İbn Hıbbân söylemiştir. Dedesi Ömer b. Ali'ye gelince, el-İclî onun da sika ol­duğunu söylemiştir. (ed-Dârakutnî: 1/391-392 -Hamişinde)

[195] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 41.

[196] İbn Ebî Şeybe: 11/457 (Bab: Men kale "Yecmeu'l-musâfir beyne's-Salâteyn fi's-Sefer)

[197] et-Tahavî: 1/164, Hadis no: 24 (Burada "acele (ta'cil) etti" fiili yerine "kaddame" fiili kullanılmıştır.)

[198] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 41.

[199] Mecmeu'z-Zevâid: 11/159

[200] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 41.

[201] A.y.

[202] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 42.

[203] Mecmeu'z-Zevâid: II/160. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002:42.

[204] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 42.

[205] Hanbel: II/150; Abdurrazzak: II/547, Hadis no: 4401

 

[206] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 42-43.

[207] en-Nesâî: I/285 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-musâfir heyne'z-zuhrî vel-asr)

[208] en-Nesâî: 1/288-289 (Bab: el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-musâfir beyne'l-mağribi ve'l-işâ')

[209] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 43.

[210] Hanbel: 1/244

[211] el-Beyhakî: III/165

[212] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 43.

[213] ed-Dârakutnî; 1/391, Hadis no: 10

[214] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 44.

[215] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 44.

[216] ed-Dârakutnî: 1/389, Hadis no: 3. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 44.

[217] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 44.

[218] Muvatta, 9, Kasru's-Salât 1, Hadis no: 3 (1/144)

[219] Abdurrazzak: 11/544, Hadis no: 4392

[220] Abdurrazzak: 11/544, Hadis no: 4393

[221] el-Humeydî; 1/278, Hadis no: 616

[222] İbn Ebî Şeybe: 11/456

[223] Hanbel: II/4

[224] Hanbel: II/7, 63

[225] Hanbel: II/8

[226] Hanbel: II/4

[227] Hanbel: II/80

[228] Hanbel: II/102

[229] Hanbel: II/106

[230] Hanbel: II/148

[231] el-Buharî, 18, Ebvabu't-Taksir 14 (11/46)

[232] Müslim. 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 42 (1/488)

[233] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 44 (1/488)

[234] ed-Dârimî: 1/356-357 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[235] en-Nesâî: 1/289 (Bab: el-Hâl elleti yücmeu fiha beyne's-Salâteyn)

[236] en-Nesâî: 1/289

[237] A.y.

[238] İbn Huzeyme: Bab: 375, Hadis no: 964 (11/81)

[239] İbn Huzeyme: Bab: 375, Hadis no: 964 (11/81)

[240] Ebû Avâne; 11/380 (Beyanu İbahati'1-Cem beyne'.s-Salâteyn fi's-sefer ve'd-delil ala-..)

[241] Ebû Avâne: 11/381

[242] A.y

[243] A.y

[244] A.y

[245] A.y

[246] A.y

[247] et-Tahavî: 1/161, Hadis no: 12

[248] et-Tahavî: I/161, Hadis no: 13

[249] et-Tahavî: 1/162, Hadis no: 19

[250] ed-Dârakutnî: 1/391-392, Hadis no: 11 (Bab: el-Cem beyne's-Salâteyn)

[251] ed-Dârakutnî; 1/393, Hadis no: 17

[252] ed-Dârakutnî: 1/393, Hadis no: 18

[253] el-Beyhakî: III/159 (Bab: el-Cem' beyne's-Salâteyn fi's-Sefer)

[254] A.y.

[255] A.y.

[256] A.y.

[257] Mecmeu'z-Zevâid; 11/158 (Bab: el-Cem' beyne's-Salâteyn fi's-sefer)

[258] Mecmeu'z-Zevâid: 11/159-160 (Bab: el-Cem' beyne's-Salâteyn fi's-sefer). M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 44-48.

[259] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 48.

[260] Abdurrazzak: 11/544-545, Hadis no: 4395

[261] Abdurrazzak: 11/545, Hadis no: 4396

[262] İbn ebî Şeybe: 11/457 (Bab: Men kale "yecmeu'l-musâfir beyne's-Salâteyn")

[263] İbn ebî Şeybe: 11/458 (Bab: Men kale "yecmeu'l-musâfir beyne's-Salâteyn")

[264] Hanbel; 1/360

[265] Hanbel; 1/217

[266] Hanbel; 1/351

[267] Hanbel: 1/180-181

[268] Hanbel: III/151

[269] el-Buharî: 18, Ebvabu't-Taksir 13 (11/46)

[270] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 49.

[271] İbn Ebî Şeybe: 11/458, el-Matalib: 1/179, Hadis no: 642

[272] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 49.

[273] Ebû Dâvud: II/5, Hadis no: 1209 (Bab: el-Cem' beyne's-Salâteyn)

[274] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 49.

[275] Ebû Dâvud: II/7, Hadis no: 1215

[276] et-Tahavî: 1/161, Hadis no: 16

[277] el-Beyhakî: III/164

[278] A.y.

[279] en-Nesâî: 1/287 (Bab: el-Vakt ellezî yecme'u fihi'l-musâfîr beyne'l-mağribi ve'l-Işâ')

[280] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 50.

[281] Abdurrazzak: II/548, Hadis no: 4404

[282] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 50.

[283] İbn Mâce, 5, İkâmetu's-Salât 74, Hadis no: 1069 (1/340).

  1. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 50.

[284] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 51.

[285] Muvatta, 9, Kasru's-Sulât 1, Hadis no: 4 (1/144)

[286] Müslim, 6, Salâtu'I-Musâfirîn 5, Hadis no: 49 (1/489)

[287] Ebû Dâvud: 31/6, Hadis no: 1210

[288] en-Nesâî: 1/290 (el-Cem' beyne's-Salâteyn fi'1-Hadar)

[289] İbn Huzeyme: Bab, 378, Hadis no; 972 (1/85)

[290] Ebû Avâne: 11/384

[291] et-Tahavî: 1/160, Hadis no; 6

[292] et-Tahavî: 1/160, Hadis no: 7

[293] et-Tahavî 1/160, Hadis no: 8

[294] el-Beyhakî: III/166

[295] A.y.

[296] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 52.

[297] Abdurrazzak: 11/555, Hadis no: 4435

[298] el-Humeydî: 1/223, Hadis no: 471 (akşam ve yatsının cemedilmesi de zikrediliyor)

[299] Muslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 5, Hadis no: 50 (1/490)

[300] Ebû Avâne: 11/384-385

[301] el-Beyhakî: III/166

[302] A.y.

[303] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 53.

[304] Mecmeu'z-Zevâid: 11/161.

[305] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 53.

[306] et-Tahavî: 1/161, Hadis no; 15

[307] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 53.

[308] et-Tayalisî; 1/127, Hadis no: 599

[309] el-Beyhakî: III/167

[310] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 54.

[311] Hanbel: 1/349

[312] İbn Huzeyme: Bab, 378, Hadis no: 971 (11/85).

[313] A.y.

[314] el-Beyhakî: III/166

[315] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 54.

[316] et-Tayalisî: 1/127, Hadis no: 600

[317] el-Buharî, 9, Mevakitu's-Salât 18 (1/115)

[318] Ebû Avâne: 11/385

[319] et-Tahavî: 1/160, Hadis no: 4

[320] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 55.

[321] Abdurrazzak: II/556, Hadis no: 4437

[322] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 55.

[323] Hanbel: 1/360. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 55.

[324] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 55.

[325] et-Tayalisî: 1/126, Hadis no: 596

[326] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 56.

[327] en-Nesâî: 1/286 (el-Vakt ellezi yecmeu fihi'l-mukîm)

[328] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 56.

[329] et-Tayalisî: 1/127, Hadis no: 598

[330] İbn Ebî Şeybe: II/456. Burada râvî tarafından yapılmış olması muhtemel olan "Seferde... Ccemettiğini)" ilavesi vardır

[331] Hanbel: 1/251

[332] Hanbel: 1/351. Hadisin isnadında bir karışıklık olduğu anlaşılıyor. Çünkü isna­dın doğrusu "Muâz-İmran b. Hudeyr-Abdullah..." şeklinde olmalıdır

[333] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 6, Hadis no: 57 (1/491).

[334] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 6, Hadis no: 58 (1/492)

[335] Ebû Avâne: 11/386

[336] et-Tahavî: 1/161, Hadis no: 10 (Muhtasar)

[337] el-Beyhakî: III/168

[338] A.y

[339] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 56-57.

[340] en-Nesâî: 1/230

  1. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 57.

[341] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 58.

[342] et-Tayalisî: 1/126-127, Hadis no: 597 (Bab: Mâ câe fi'l-cem' beyne's-Salâteyn fi'l-Hazar li hacetin). İbn Hacer, el-Bûsîrî'den naklen bu isnadın zayıf olduğunu söylemektedir. (el-Matâlib: 1/78 (dipnot)). Abdulmelik b. Alkâme'nin tabiî oldu­ğunu ve isnadda düşmüş olan bir isim olduğunu da ez-Zehebî söylemektedir. (Bkz. Tecrîdu Esmâi's-Sahâbe: 1/359, no: 3821)

[343] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 58.

[344] el-Buharî, 9, Mevâkitu's-Salât 12 (1/114)

[345] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 6, Hadis no: 56 (1/491)

[346] Ebû Dâvud: II/6, hadis no; 1214

[347] el-Beyhakî: III/167-168

[348] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 59.

[349] Abdurrazzak: 11/555, Hadis no: 4436

[350] el-Humeydî: 1/222, Hadis no: 470

[351] İbn Ebî Şeybe: 11/456

[352] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 6, Hadis no: 55 (I/491)

[353] en-Nesâî: 1/290 (Muhtasar).

[354] Ebû Avâne: II/385-386 (Biraz değişik lafızlarla)

[355] et-Tahavî: 1/160, Hadis no: 5.

[356] el-Beyhakî: 1II/168.

[357] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 60.

[358] Abdurrazzak: 11/559, Hadis no: 4434

[359] İbn Ebî Şeybe: 11/456

[360] Hanbel: 1/223

[361] Hanbel: 1/354. (Burada da "... korku ve yağmur olmadığı halde..." denilmiştir.)

[362] Hanbel: 1/346

[363] Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 6, Hadis no: 54 (1/490-491)

[364] Ebû Dâvud: II/6, Hadis no; 1211

[365] Tirmizî, Ebvabu's-Salât 138, Hadis no: 187 (1/354-355)

[366] A.y.

[367] en-Nesâî: 1/290 (el-Cem'u beynes-Salâteyni f'i'l-Haclar)

[368] Ebû Avâne: 11/385

[369] et-Tahavî: I/l60, Hadis no: 9

[370] el-Beyhakî: III/167

[371] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 61.

[372] Mecmeu'z-Zevâid: II/l6l

[373] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002:61.

[374] A.y

[375] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 61-62.

[376] et-Tirmizî, Ebvabu's-Salât 138, Hadis no: 188 (1/356).

[377] ed-Dârakutnî: 1/395, Hadis no: 5.

[378] el-Hâkim: 1/275 (Bab: ez-Zecr ani'1-cem beyne's-Salâteyn bila uzr)

[379] el-Beyhakî: III/169

[380] Müslim, 5, Mesâcid 55, Hadis no: 311 (1/473). Ebû Dâvud: 1/121, Hadis no: 441 ve 1/119, Hadis no: 437. en-Nesâî: 1/294 (Bab: fî men name an salütin). el-Tirmizî: Ebvatu's-Salât 130, Hadis no: 177 (1/334). İbn Mâce; Salât 10, Hadis no: 698 (1/228). Hanbel: V/298, 305. et-Tahavî: 1/265. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 62.

[381] el-İstibsâr: 1/271, no: 42 (981).

[382] el-İstibsâr; 1/271, no: 46 (985)

[383] el-İstibsâr: 1/267, no: 27 (966).

[384] Tehzibu'l-Ahkâm: III/233, no: 118 (609); el-Furu1: 01/431, no: 3.

[385] el-İstibsâr; 1/272, no: 43 (982).

[386] Tehzibu'l-Ahkâm: 111/234, no: 122 (613).

[387] Tehzibu'l-Ahkâm: III/235, no: 125 (.616). M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 63-64.

[388] İbn Ebî Şeybe-. 11/457

[389] Abdurrazzak: II/550, no: 4412

[390] Abdurrazzak: 11/549, no: 4409

[391] el-Beyhakî: 111/165

[392] Abdurrazzak: 11/549, no: 4408

[393] el-Beyhakî: III/105. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 64-65.

[394] Abdurrazzak: II/552, no: 4422; el-Malalib: 1/179, no: 644

[395] İbn Ebî Şeyhe: 11/549; el-Beyhakî: 111/169

[396] el-Beyhakî: III/169. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 65.

[397] Muvatta 9, Kasru's-Salât 1, no; 5 (1/145).

[398] Abdurrazzak: II/556, no; 4438; el-Beyhakî: III/168

[399] Abdurrazzak: II/557, no: 4441. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 65-66.

[400] İbn Ebî Şeybe; II/459

[401] İbn Ebî Şeybe: 11/457. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 66.

[402] Abdurrazzak: 11/549, no: 4406; İbn Ebî Şeybe: 11/457; et-Tahavî: 1/166, no: 29 (Değişik lafızla). M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 66.

[403] el-Matalib: 1/179, no: 643. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 66.

[404] et-Tahavî: 1/166, no: 30. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 66.

[405] Abdurrazzak: II/549, no: 4407 (Değişik lafızla) İbn Ebî Şeyhe: 11/457-458 (De­ğişik lafızla) el-Beyhakî: III/165. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 67.

[406] Abdurrazzak: 11/551, no: 4416. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 67.

[407] Muvatta 9, Kasru's-Salât 1, no: 6 (1/145); Abdurrazzak: 11/550, no: 4414; el-Beyhakî: III/165

[408] ez-Zurkanî: 1/295

[409] İbn Ebî Şeybe: 11/459

[410] Abdurrazzak: 11/550, no: 4413. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 67-68.

[411] İbn Ebî Şeybe: 11/458.

[412] Abdurrazzak: 11/549-550, no: 4410.

[413] el-Buharî, 9, Mevâkitu's-Salât 18 (1/114). M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 68.

[414] İbn Ebî Şeybe: 11/458. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 68.

[415] Abdurrazzak: 11/550-551, no: 4415

[416] el-Cened Yemen'de bir beldenin ismidir

[417] Abdurrazzak: 11/550, no; 4411. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 68.

[418] İbn Ebî Şeybe: 11/457

[419] İbn Ebî Şeybe; 11/459. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 68-69.

[420] el-Beyhakî: III/l68-l69

[421] A.y.

[422] el-Aynî: 11/537; el-Adevî: 1/424

[423] İbn Ebî Şeybe: 11/459-460.

[424] İbn Ebî Şeybe: 11/458-459. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 69-70.

[425] İbn Ebî Şeybe: 11/460. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 70.

[426] İbn Ebî Şeybe; 11/459. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 70.

[427] Ma'rife, s. 65. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 70.

[428] el-Beyhakî: III/165-166. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 70.

[429] ez-Zurkanî; 1/291-292

 

[430] Maalimu's-Sunen; 1/262-263. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 73.

[431] İbn Huzeyme: II/83. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 74.

[432] İrşâd: 1/288. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 74.

[433] İbn Huzeyme: 11/84. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 74-75.

[434] Et- Tahavi: 1/163. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 75.

[435] et-Tahavî: 1/163-164. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 75-76.

[436] İrşâd; 1/289.

[437] el-Aynî: 111/573

[438] Fethu'1-Bârî: 11/479. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 77-78.

[439] el-Kirmânî; VI/176

[440] İrşâd: 1/289-290

[441] Bkz. Tehzib: XI/396-398

[442] Bkz. 97. hadis

[443] Bkz. Tehzib: II/341-342.

[444] Bunun nerede zikredildiğini tesbit edemedik.

[445] Bkz. Tehzib, 39-41 (zikri geçen râvîler hakkında el-Aynî'nin hep menfî olan şeyleri zikrettiği görülmektedir. Fakat bu râvîler hakkındaki kanaati müsbet olan imamlar da mevcuddur. Zikrettiğimiz kaynaklar gözden geçirildiğinde bu husus anlaşılmaktadır.)

[446] Bkz. Ma'rife: s. 120-121

[447] el-Aynî: 111/573-574

[448] Fethu'1-Bârî: II/480. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 78-82.

[449] Fethu'1-Bârî: II/479. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 82.

[450] ez-Zurkanî: 1/293-294

[451] İbn Huzeyme: 11/81, bab: 375. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 82-83.

[452] İbn Ömer ve İbn Abbâs'ın yağmur sebebiyle iki namazı cemettiklerine dair riva­yetler için bkz. (el-Beyhakî: 111/168).

[453] Bkz. A.g.e., 111/167. ez-Zurkanî: 1/294. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 83-84.

[454] Maalimu's-Sunen: 1/265. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 84.

[455] İbn Huzeyme: 11/85 ve dipnotu. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 84.

[456] el-Buharî'nîn bu hadisin başına koyduğu bab başlığı şu şekildedir: "Bâbu te'hiri'z-Zuhri ile'l-Asr".

[457] Müslim, 15, el-Hacc 48, Hadis no; 292 (1289) (II/938)

[458] Müslim, 6, Salâtu'1-Musafirin 5, Hadis no: 43 (1/489).

[459] en-Nevevî: V/314

[460] Bkz. 98-106. hadisler.

[461] Bkz. 133-137-hadisler

[462] Krş. 107-115. hadisler

[463] el-Beyhakî: III/159

[464] Krş. Ebû Dâvud: II/7, Hadis no: 1217

[465] Bkz. 146-147-148. hadislerin İsnadları vardır

[466] Bkz. 196-197-198. hadisler

[467] el-Beyhakî: 111/159

[468] Hanbel: 11/77

[469] Muslim, 6, Salâtu'l-Musafirîn 6, Hadis no: 50 (1/490).

[470] en-Nesâî: I/290, Müslim: A.y.

[471] et-Tirmizî'nin bu sözü ileride ele alınacaktır

[472] el-Aynî: 11/536-538.

[473] Bkz. 298-304. hadisler.

[474] Bkz. Müslim, 6, Salâtu'l-Musâfirîn 6, Hadis no: 55 (1/491)

[475] Bkz. Buharî, 9, Mevakîtu's-Salât 12 (1/114).

[476] en-Nesâî: 1/230

[477] Bkz. 308. hadis

[478] Fethu'l-Bâri: 11/19-20. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 85-91.

[479] Maalimu's-Sunen: 1/266. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 91.

[480] et-Tirmizî: 51, İlel (V/736)

[481] et-Tirmizî: 1/357, 1. dipnot

[482] en-Nevevî- V/218-219

[483] Burada el-A'zamî'nin sözlerine ilave etmemiz gerekir ki: "Yağmur..." şartını nefyeden hadislerin sayısı dörtten de fazladır. Nitekim biz bu hadislerin onüç (13)ünü tesbit etmiş bulunuyoruz. (Bkz. 296-307. hadisler)

[484] İbn Huzeyme: 11/86-87 (Dipnot).

[485] el-Kastallanî: 1/488

[486] Tenvir: 1/162

[487] Buharî, 9, Mevakîtu's-Salât 18 (1/114)

[488] el-Kastallanî: 1/488

[489] Biz bunu Abdurrazzak'in el-Musannef'inde bulamadık

[490] el-Aynî: II/564

[491] Fethu'1-Bârî; 11/34. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 91-95.

[492] İbn Hazm'ın cem konusuyla ilgili görüşleri ileride nakledilecektir.

[493] Bundan sonraki izahat, 141. sahifedeki şafak ile ilgili izahatın aynısıdır.

[494] el-Bakara: 2/238

[495] en-Nisâ: 4/103

[496] el-Aynî: 11/567-569. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 97-99.

[497] ez-Zurkânî: 1/295. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 100.

[498] Kalzum denizi kıyısında bir şehir

[499] Bkz. 102. hadis

[500] el-Muğnî: 11/112-113. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 100-102.

[501] Bidâyetu'l-Muctehtd: 1/174-178. (Bazı yerleri, lüzum görülmediğinden terceme edilmemiştir.) M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 103-106.

[502] el-Bakara: 2/238

[503] en-Nisâ: 4/103

[504] Bkz. s, 155

[505] el-Mebsût: 1/149

[506] Bkz. s. 157-158

[507] Fusûlu'l-Bedayi; 11/125

[508] et-Telvih: 1/87

[509] İslâm Hukuk Metodolojisi (Fıkıh Usûlü), s. 162

[510] el-Bakara: 2/238

[511] el-Kirmanî: VI/174

[512] Meşhur ve müstefiz'in aynı olduğunu söyleyenler olduğu gibi, ikisini birbirin­den ayıranlar da vardır. (Bkz. Hadis Usûlü, s. 124-125, no: 74-75.)

[513] Müslim, 15, el-Hacc 48, Hadis no: 292 (1289) (11/938)

[514] Bkz. s. 140

[515] en-Nuket, s. 39

[516] Raful Yedeyn, s. 7.

[517] Bkz. 308. hadis

[518] Neylu'l-Evtar: III/246

[519] Bkz. 178. hadis

[520] Nasbu'r-Râye: 11/193-194.

[521] et-Tirmizî; 1/356, Hadis no; 188

[522] el-Ukaylî'nin bu sözü ve "Haneş" hakkında hadis imamlarının görüşleri için (Bkz. Tehzibu't-Tehzib: 11/364-365)

[523] Bkz. Nasbu'r-Râye: II/193-194

[524] el-Hâkim: 1/275 (ve Hamişinde ez-Zehebî'nin reddi).

[525] Bkz. el-Beyhakî; III/169

[526] Bkz. 116, 125 ve 142-145. hadisler

[527] Bkz. s. 126-127 ve en-Nuket, s. 40

[528] el-Muhalla: III/235

[529] el-Aynî'nin bu tevili için bkz. s. 129

[530] Bkz. s. 129.

[531] Bkz. 116-125 ve 142-145. hadisler

[532] Bkz. s. 141

[533] Bakara: 2/238

[534] Mefâhitu'1-Gayb: 11/417

[535] Maalimu's-Sunen: 1/264

[536] Bkz. s. 130

[537] Bkz. s. 123

[538] Bkz. s. 158

[539] Bkz. s. 155

[540] Bkz. s. 122 ve Fethu'1-Bârî: 11/477.

[541] el-Kastallanî'nin şerhi sadedinde bulunduğu (100. hadis)

[542] İrşâd: 1/289

[543] Bkz. s. 171

[544] Bkz. s, 130

[545] Bkz. s. 158

[546] Bkz. s. 135

[547] el-Kirmanî- VI/174

[548] et-Tahavî: I/166

[549] Bkz. s. 160

[550] Bkz. s. 146

[551] Bkz. s. 177, no: 7.

[552] Mefâtihu'l-Gayb: 11/417

[553] Bkz. s. 272-281 hadisler.

[554] Bkz. s. 148.

[555] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 107-120.

[556] el-Aynî, hocası Zeynuddin'den naklen (Bkz. s. 153)

[557] el-Mudevvene: 11/116-117.

[558] "Bkz. (54-87), (107-117), (124-126), (130-132), (138-141), (142-148), (149-163), (172-174), (179-219) no'lu hadisler

[559] Bkz. s. 122

[560] Bkz. s. 123

[561] Bkz. s. 123

[562] Bkz. s. 123

[563] Bkz. s. 125

[564] Bkz. s. 125

[565] Bkz. s. 136

[566] Bkz. s. 159

[567] Bkz. s. 125

[568] Bkz. s. 125

[569] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 121-122.

[570] Şafiî fıkhına dair eserlerde bu konuyla ilgili kısımda ve bizzat eş-Şâfiî'nin eser­lerinde, kendisine böyle bir görüş izafe edildiğini göremedik. Bunu İbn el-Arabî rivayet etmektedir. (Bkz. s. 141, el-Aynî İbn el-Arabî'den naklen)

[571] Bkz. s. 153

[572] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 122.

[573] Bkz. s. 161

[574] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 123.

[575] Bkz. (98-106. hadisler)

[576] Senedinde Kuteybe b. Saîd'in bulunduğu cem-i takdime dair rivayetler şunlar­dır: (bkz. 44, 45, 51, 52 ve 53. hadisler)

[577] Bkz- 45. hadisi zikrettikten sonra

[578] Ma'rife, s. 120-121; ayrıca bkz. s. 121

[579] Bkz.s. 121

[580] Bkz. s. 134

[581] Hâlid b. el-Medainî için (Bkz. s. 134 ve Mizanu'l-İ'tidal: 1/637-638)

[582] el-Muhalla: III/228. dipnot: 3. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 123-126.

[583] Bkz. 47, 88-92, 127 ve 128. hadisler

[584] Bkz. Tehzibu't-Tehzib: 11/341-342

[585] Bkz. Tehzibu't-Tehzib: 50/39-41

[586] Bkz. s. 132. İshak b. Rahûye'nin rivayeti için bkz. 129- hadis

[587] Bkz. 93 ve 94- hadisler

[588] Bkz. s. 131

[589] Bkz. s. 124

[590] Bkz. s. 129

[591] Bkz. 129

[592] İrşad: 1/287

[593] Bkz. 239-308. hadisler

[594] Bkz. 296-304. hadisler. Bu hadislerle ilgili olarak (Bkz. s. 146-152)

[595] Bkz. s. 144

[596] Bkz. 260-263, 268, 270, 271, 282, 288 ve 295. hadisler

[597] Bkz. s. 144.

[598] Bkz. s. 144.

[599] Bkz. 288-295- hadisler

[600] Bkz. s. 145 (Eyyub'un sözünü tecviz edişi için bkz. el-Buharî, 9, Mevâkitu's- Salât 1 (1/114)

[601] Bkz. s. 145

[602] Bkz. en-Nesâî: 1/286 (el-Vakt ellezî yectneu fihi'l-Mukîm)

[603] Bkz. s. 145, 146, 149

[604] Bkz. s. 146

[605] Bkz. s. 149

[606] Bkz. s. 146

[607] Bkz. s. 137-152

[608] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 126-128.

[609] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 129.

[610] el-Mugnî: 11/116, el-Umm: 1/77, el-Haraşî: 1/421, Nihâye; 11/261, Mecmu: XX/36l, XXIl/292, XXIV/14

[611] el-Mudevvene; 11/116, Haraşî: 1/422

[612] el-Adevî: 1/422.

[613] el-Haraşî: 1/421, Nihâye: 11/261

[614] el-Adevî: 1/421-422

[615] el-Haraşî: 1/421, el-Umm: 1/77

[616] Nihâye: 11/262

[617] el-Umm: 1/78

[618] Nihâye: II/268. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 129-130.

[619] el-Muğnî; 11/116, el-Mudevvene: 11/115, el-Haraşî; 11/424

[620] el-Umm: 1/76

[621] el-Umm: 1/76, Nihâye: 11/268

[622] el-Muğnî: 11/119, Nihâye: 11/268, el-Haraşî: 1/424

[623] Nihâye: II/269

[624] el-Mudevvene: 11/115

[625] A.y.

[626] el-Haraşî: 1/424

[627] A.y.

[628] el-Umm: 1/76, el-Haraşî: 1/426

[629] el-Umm: 1/76, el-Haraşî: 1/426

[630] Aynı yerler

[631] el-Haraşî: 1/426

[632] A.y.

[633] A.y.

[634] Nihâye; 11/268-269

[635] Nihâye: II/270

[636] el-Muğnî: 11/119, Nihâye; 11/269

[637] Nihâye: II/269

[638] Nihâye: II/268

[639] el-Muğnî: 11/118

[640] el-Mudevvene: 1/115, el-Adevî: 1/424

[641] Nihâye: II/270

[642] el-Adevî: 1/424

[643] A.y

[644] el-Adevî: 1/424, Nihâye: II/270.

[645] el-Muğnî; 11/118-119

[646] Nihâye: 11/270. (Şâfiîlerden buna cevaz verenler vardır.)

[647] el-Muğnî: 11/119, el-Mudevvene: 11/116.

[648] Mecmu; XXI/457, el-Mudevvene: 11/116

[649] el-Muğnî: II/120

[650] el-Mudevvene: 11/116.

[651] el-Adevî: 1/422.

[652] el-Haraşî: 1/423

[653] el-Muğnî: 11/120.

[654] el-Haraşî: 1/423-424

[655] el-Muğnî: II/120

[656] el-Adevî: 1/421

[657] Bkz. Nihâye: II/270

[658] el-Muğni: II/121

[659] Mecmu': XXIV/14

[660] Bkz. 8. 178

[661] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 131-134.

[662] el-Muğnî: ll/122, el-Umm: 1/79, el-Haraşî: 1/425

[663] el-Muğnî: 11/122, el-Haraşî: 1/425

[664] el-Umm: 1/79, el-Muğnî: 11/122-123

[665] el-Muğnî: 11/123, el-Umm: 1/79

[666] el-Muğnî: 11/122, Nihâye: 11/264

[667] el-Muğnî: II/122, el-Umm: 1/79

[668] Şebramellisi: 11/264

[669] A.e., II/265

[670] A.y

[671] el-Muğnî: 11/124

[672] el-Muğnî: 11/122

[673] Mecmu': XX1I/291, XX1V/51

[674] el-Umm: 1/79

[675] Muhtasar, s. 25, Krş. Nihâye: II/263

[676] el-Umm: 1/78-79

[677] Nihâye: 11/263-266

[678] el-Umm: 1/87

[679] el-Haraşî: 1/424. M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 134-136.

[680] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 137-138.

[681] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002: 178.

[682] M. Hayri Kırbaşoğlu, Namazların Birleştirilmesi, İlahiyat Yayınları Ankara 2002:179-181.