Giriş
Âlemleri yoktan yaratan ve hepsinin Rabbi olan Allah'a övgüler. Son Peygamber seçilmiş Habibî Hz. Muhammed Mustafa'ya, O'nun aile ve ashabına gönülden selam ve sevgiler..
Bu kitabın öncelikli gayesi; inançlı bir hanımefendinin diniyle mutlu, Allah'ın sayısız lütfüyle neşeli ve sahip olduğu nimetlerle sevinçli olmasını sağlayabilmektir. Bu haliyle o; bir ümit busesi, bir umut meltemi ve bir müjde panltısıdır.
Yüreği daralmış, kaygı ve stresi had safhaya çıkmış ve kedere boğulmuşlara gelince, onlara da huzurlu günlerin yakın olduğunu, her zorluğu bir kolaylığın izlediğini hatırlatan bir müjdecidir. Kitap, bu durumdaki hanım kardeşlerimizin duru akıllarına, temiz kalplerine ve pak ruhlarına yönelen samimi bir hitap olarak şöyle seslenmektedir:
Sabredin, ümitsizliğe kapılmayın, Allah sizinledir, Allah sizin de sıkıntınızı giderecektir. O, bütün kullarını olduğu gibi sizi de koruyacak ve sahipsiz bırakmayacaktır.
Kız kardeşim! Bu kitabı oku. Onun sayfalarında dolaşırken Rabbinİn ayetleri, sevgili Peygamberinin birbirinden güzel hadisleri, anlamlı deyişler, ibret dolu Öyküler, ders alınması gereken tecrübeler ve hayatına yön verecek fikirler bulacaksın.
Emin ol ki bunlar seni saran hüzün bulutlarını dağıtacak, kaygı ve tasaların karanlık hayaletlerini kovacak, korku ve stresin sebep olduğu kabuslarına son verecektir. Bu kitabı içten bir şekilde okuduğunda hafızanın yılların acı tortusundan temizlendiğini, vesvese ve kuruntuların çöplerinden arındığını sen de göreceksin.
Bu kitap seni, sıcak bir bahçeye, bir mutluluk bağına, huzur iklimine, düğün salonlarının sevinçlerine ve saadet cennetlerine taşıyacaktır. Yüce Allah, lütuf ve keremiyle sizi iki cihanda da mesut edecektir. Çünkü O, çok cömert ve hesapsız verendir.
Bu eseri tam anlamıyla bir hazine sandığı yapmaya çalıştım. İçinde bulunan birbirinden güzel mücevher ve takılarla daha da güzelleşebilir, göz kamaştırıcı ve alımlı bir kişilik olabilirsiniz. Bu takılar, altının parıltısından ve gümüşün buğulu zarafetinden çok daha üstün sıfatlara sahiptir. Zaten kitabın bölümlerine de takılardan aldığım isimler verdim: Kolyeler, Gerdanlıklar, Kemerler, İnciler, Yakutlar, Zümrütler, Bilezikler, Elmaslar, Yüzükler, Küpeler, Zincirler, Broşlar ve Pırlantalar.
Böylesi güzel mücevher ve takıların bulunduğu bir sandığın oldukça dünyanın sahte süslerine, değersiz imitasyonlarına, gelip geçici moda ve eğilimlerine ne ihtiyacın olabilir ki? Sen, bu değerli mücevherlerle süslen, hayat panayırında, sevinçli bayram merasimleri ve düğünlerde onları takın. Mutlu gecelerine onlarla renk kat ki Dünyanın En Mutlu Kadım olabil...
Mutluluğa giden yol, bilginin arıtılmasından ve kültürün ayıklanmasından geçer. Bu ise, okuru hayatın gerçeklerinden alıp tamamen hayali, romantik ortamlara taşıyan öykü ve romanlarla olmaz. Bunlarda pembe düşler, insanı sarhoş eden kurgular görebilirsiniz. Fakat bu okumalar, genellikle kişilikte bölünme ve başarısızlıktan başka bir şey üretmez. Hatta yıkıcı depresyona yahut daha tehlikeli durumlara neden olabilirler. Bunlar arasında belki en yıkıcı olanlarıysa Agahta Christie ve benzer tarzda yazanların roman ve Öyküleridir. Bunlar okurlara ihanet, tuzak, çalıp çırpma,, kandırma gibi birçok suçu dolaylı yolla öğreten edebiyat örnekleridir.
Bir defasında "Dünya Romanları" diye bir seriyi incelemiştim. Dünya çapında en çok satan romanlardan, hatta bir bölümü Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış eserlerden oluşan bu
seride öyle büyük hata ve basitliklerle karşılaştım ki anlatamam.
Hiç kuşkusuz dünya edebiyatında çok değerli roman ve öyküler de vardır. Çok ileri roman tekniklerine, anlatım güzelliklerine sahip yapıtları elbette bunlarla bir tutmuyorum. Ernest Hemingvvay'in Yaşlı Adam ve Deniz romanı ve onun gibi erotizmden uzak, ucuz ve bayağı bir dil kullanılmayan değerli çalışmalar her zaman tavsiye edebileceğimiz yapıtlar arasında yer alacaktır.
Seçim yapabilecek bilgi ve kültür birikimine sahip bütün hanımlar, Keylani, Rafii, -bizde Peyami Safa, Kemal Tahir, Afet İlgaz..- gibi yazarların öykü ve romanlarını okuyabilirler. Bu yazarların ortak yönleri; temiz bir dile, aydınlık ve diri bir vicdana, şuurlu bir gayeye sahip olmalarıdır. Bunları hatırlatma ihtiyacı duydum. Çünkü elinizdeki bu kitabı, yabancı tesirlerden, zehirli çarpık fikirlerden ve eser yazmayı sırt edebiyat olarak görenlerin kaygılarından olabildiğince uzak tutmaya çalıştım. Çevrenize dikkatle bakarsanız, bir Öykü, ya da bir romanın etkisinde kalarak yoldan çıkan kimseleri görebilirsiniz. Allah hepinizi böyle bir durumdan korusun.
Sözün kısası; öykülerin en güzelleri hiç kuşkusuz Yüce Kitabımızda vahyedilenler, Efendimizin hayatından ve İslam Ta-rihi'nin aydınlık sayfalarından seçilen sahnelerdir.
Değerli kız kardeşim, hak bildiğin yolda yürümeye devam et. Sahip olduğun din, İnanç ve zengin kültür mirası sayesinde er geç sen de Dünyanın En Mutlu Kadını olacaksın.[1]
YÜZÜK TAŞLARI
Merhaba Sana!
Merhaba! Namazlı, oruçlu, kalbi Allah korkusuyla dolu kardeşim!
Merhaba! Hicap, sadelik, agırbaşhhk ve vakardan ayrılmayan kardeşim!
Merhaba! Bilgili, görgülü ve her zaman öğrenmeye açık yaşayan kardeşim!
Merhaba! Vefakâr, güvenilir, özü sözü doğru ve yardımsever kardeşim!
Merhaba! Sabreden, yılmayan, direncini asla yitirmeyen kardeşim!
Merhaba! Zikreden, şükreden, dilinden dua düşmeyen şuurlu kardeşim!
Merhaba! Hz. Âsiye'yi, Hz. Meryem'i, Hz. Hatice'yi örnek alan kardeşim!
Merhaba! Kahramanlar yetiştiren, yiğitler büyüten kardeşim!
Merhaba! Değerlere arka çıkan, yaşamıyla örnek olan kardeşim!
Merhaba! İffetine düşkün ve haramlardan uzak duran kardeşim! [2]
Evet
Evet! İnsanların yüreğine sevgi ve neşe saçan o güzel tebessümüne!
Evet! Kin ve nefret buzlarını eriterek sağlam dostluklar kuran hoş sözlerine!
Evet! Yoksulu sevindiren, fakirin gönlünü alan, açı doyuran hsanına!
Evet! Kıır'an okumaya, düşünmeye, onunla yaşayıp tevbe edişine!
Evet! Sürekli zikir ve istiğfarına, dilinden duayı eksik etmeyişine!
Evet! Çocuklarını dini duygularla besleyip doğruluk üzere büyütmene!
Evet! Allah'ın emrettiği şekilde edep ve haya dolu vakur tavrına!
Evet! Allah korkusuna sahip, inançlı ve ahlaklı hanımlarla arkadaşlığına!
Evet! Anne babayı sevip saymana, yakınları ve komşularını gözetmene!
Evet! Yararlı okumalara, okuduklarını özümseyip çevreni aydınlatmana! [3]
Hayır!
Hayır! Ömrünü boş yere tüketeceğin çekemezlik ve didişmelere!
Hayır! Parayı sağlık, mutluluk, rahat ve huzura yeğlemeye!
Hayır! Kendini unutup başkalarının hatalarını araştırmaya ve gıybete!
Hayır! Nefsin arzularına boğulup her istediğini ona vermeye!
Hayır! Beden ve çevre temizliğini, güzel kokulan ve titizliği hmale!
Hayır! Haram içeceklere, sigara, nargile ve benzeri çirkin alışkanlıklara!
Hayır! Yaşanmış felaketleri, hata ve kayıpları sürekli hatırlamaya!
Hayır! Ahreti unutup onun için hazırlık yapmayı terke!
Hayır! Parayı haramlarda çarçur etmeye, israfa ve ibadetleri ihmale! [4]
Güller
- Gül: Unutmayın! Rabbiniz bağış dileyeni affeder, tövbekarı bağışlar ve doğru yola döneni her zaman kabul eder.
- Gül: Zayıf ve güçsüzlere merhametli davrandığınızda mesut olur, ihtiyaç sahiplerine verdiğinizde derman bulur, kin ve nefret taşımadığınızda huzurlu olursunuz.
- Gül: İyimser olun, Allah sizinledir. Melekler sürekli sizin için bağışlanma dilerler. Cennet sabırsızlıkla sizi beklemektedir.
- Gül: Rabbinize hüsnü zan besleyerek gözyaşlarınızı silin. O'nun üstünüzdeki nimetlerini düşünerek kaygı ve tasalara son verin.
- Gül: Unutmayın ki dünya hiç kimse için mükemmel değildir. Yeryüzünde her istediğine sahip, tamamen kedersiz insan yoktur.
- Gül: Hurma gibi yüksek, kimseye eziyet etmeyen ve taşlandığında meyve veren biri olun.
- Gül: Üzüntünün kaybedileni geri getirdiğini, tasa ve endişelerin hataları düzelttiğini hiç duydunuz mu? Öyleyse bütün bu üzüntü, tasa ve endişe niye?
- Gül: Felaket ve musibet beklentisine girme. Allah'ın izniyle daima huzur, mutluluk ve iyilik bekle.
- Gül: Yüreğinde kin ve nefrete yer verine. Kötülük edenleri bile geniş yüreklilikle affet.
- Gül: Abdest, gusül, güzel koku, ağız temizliği ve düzenlilik sıkıntı ve kederlerle mücadelede en etkili araçlardır.[5]
Karanfiller
- Karanfil: Arı gibi ol, taze açmış çiçekler ve taze yapraklar arasında dolaş.
- Karanfil: Diğer insanların kusurlarını araştırmaya ve bunları sayıp dökmeye zamanın olmadığını bil.
- Karanfil: Allah'ı yanınızda hissedebildiğinizde kimden korkarsınız? O'nu karşınıza aldığınızda kimden ricacı olabilirsiniz?
- Karanfil: Bugün için hazırlık yapıp çalışmadığınızda yarın da sizin olmayacaktır.
- Karanfil: Haset ateşi, bedeni yiyip tüketir. Aşırı kıskançlık ateşi de öldürücüdür.
- Karanfil: Kavga ve heva ortamlarını sessizce terk et.
- Karanfil: Ahlakınla bahçenin en güzel çiçeği ol.
- Karanfil: Bol iyilik yap, böylece en mutlu insan olabilirsin.
- Karanfil: Halkı Hâlık'a (Yaratan'a), hasetçiyi ölüme, düşmanı unutulmaya bırak.[6]
Kolyeler
Her şey Allah 'tandır.
Birinci Kolye: Zorbalığa Meydan Okuyan Bir Hanım
Kur'an ayetlerine ve Sevgili Peygamberimizin hadislerine baktığınızda Yüce Allah'ın saliha bir hanımı övdüğünü görürsünüz. Rabbimiz o inançlı hanımı överek şöyle buyurmuştur:
"Allah inananlara Firavun'un eşini de örnek gösterdi. Hanij o, şöyle yakarmıştı: 'Rabbim! Bana cennette bir ev yap, beni} Firavun'dan ve onun (kirli) işinden kurtar. Beni zulmeden top-î luluktan da kurtar." [Tahrîm, 11]
İsminin Hz. Asiye olduğunu bildiğimiz bu büyük hanıme-İ fendiyi bir düşünün. Yüce Allah onu, bütün inanan erkek ve: kadınlara canlı bir örnek olarak sunmuştur. O doğru yolu' bulmak ve Allah'ın emrettiği biçimde yaşamak isteyenlerini bayraktarı olmuştur. Ne kadar akıllı bir hanımefendidir o, veî ne kadar olgun. Rabbine komşu olmayı her şeye tercih etmiş, Firavun denen büyük zalimin sarayında izzet ve konfor içinde) yaşamayı reddetmiştir.
Hz. Asiye, Rabbine komşu olabileceği cennet bahçelerinde bir ev isterken, o doğruluk makamında, herkesten ve her şey-1 den güçlü bir Rabbin huzurunda oturmak istemiştir. Gerçekten} büyük bir hanımefendidir. Sahip olduğu doğruluk ve inancın) gücüyle zorba kocasının yüzüne gerçeği haykırmış, bu yüzden işkenceye uğramıştır. Yapılan ağır İşkencelerin sonunda da âlemlerin Rabbine komşu olmuştur. Fakat Rabbinin lütfü bıı-j nunla sınırlı kalmayarak kıyamete dek bütün inançlı erkek vej kadınlara örnek gösterilmiştir.
Yüce Allah bu büyük insanı Kur'an'da ismini belirterek! övmüş, inanç ve cesaretini takdir etmişken hak yoldan sapan zorba kocasını kınamıştır.
Fırtınanın ortasında bile iyimserliği yitirmeyin!
Her zorlukla beraber bir kolaylık bulunur.
İkinci Kolye: Öyle zenginsiniz ki
Sevgili kardeşim, her zorluğun bir kolaylığa gebe olduğunu hiç unutmayın. Dökülen göz yaşlarının ardından bir tebessüm, gecenin ardından aydınlık bir sabah gelecek, kaygı ve lasa bulutlan dağılıp gidecektir. Sıkıntılar gecesi elbette mutlu bir şafakla parçalanacak, güçlükler elbet geçecektir. Allah'ın izniyle hepsinin bir sonu olacaktır.
Size çok büyük sevaplar verildiğini bilin. Dini duygulara sahip sağlam karakterli ve yüksek ahlak sahibi çocuklar yetiştiren bir anne olabilirsiniz. Evlatlarınızı böyle yetiştirdiğinizde, onların sabah akşam size dua edeceklerini unutmayın. Şefkat ve merhamet dolu bir anne olmanız da sizin için büyük bir nimettir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Etenelimizi de sizin gibi bir hanımefendinin doğurduğu unutmayın.
Bayan arkadaşlarınızı hikmetli ve güzel söz ve öğütlerle Allah yoluna çağırabilir, aralarında ahlak zafiyeti olanları geliştirebilirsiniz. Bir hanım, yaşantı ve bilgisiyle onlarca program, vaaz ve dersin yapamadığı etkide bulunabilir. Dinin duyguların, örtünmenin, ahlak ve yardımlaşmanın zayıf okluğu bir semte yerleşen saliha bir hanımefendinin sadece yaşantısı bile dilden dile dolaşan bir vaaza dönüşür ve kısa zamanda o semtin hanımları için güzel bir örnek haline gelir. sen Yarın çiçekler açacak, hüzünler dağılıp acılar dinecektir.
Allah her zorluğun ardından bir kolaylık yaratır.
Üçüncü Kolye: Ümitsizliğe düşmeyecek kadar zenginsiniz
Allah yolunda uğradığınız her sıkıntı ve keder, hata ve günahlarınıza kefaret olacaktır. Efendimizin şu müjdesini daima aklınızda tutun : "Kadın, Rabbine itaat ettiği, beş vakit namazı kıldığı ve namusunu koruduğu takdirde cennete girer."
Başınıza gelen zorluk ve sıkıntılar O'nun lütuf ve insanıyla kolaya erip hafifleyecektir. Hadis-i şerifte anılan hususları göt zettiğiniz takdirde Rabbinizi çok merhametli bulursunuz. Ö sizi dünyada da ahirette de mesut edecektir. Dininizin emir ve yasaklarına bağlı kalın, Allah'ın Kitabına ve Efendimizin sünL netine uyun. Müslüman olduğunuzu ve bunun çok büyük bir şeref olduğunu her zaman hatırlayın. Başka dinlerin hâkim olduğu ülkelerde doğan, Hıristiyan, Yahudi, Budist veya dinsiz hanımların durumunda olmadığınız için şükredin.
Allah sizi Müslüman olarak seçmiş ve Hz. Muhammed'in takipçilerinden kılmıştır. Siz, Hz. Hatice'yi, Hz. Aişe'yi, Hz. Fatıma'yı örnek alan hanımlarsınız. Ne mutlu size ki beş vakit namaz kılıyor, Ramazan ayında oruç tutuyor, imkânınız olduğunda hacca gidiyor, bedeninizi Allah'ın emrettiği biçimde örtüyorsunuz. Allah'ı Rab, İslam'ı din ve Hz. Muhammed'i peygamber olarak seçtiğiniz için ne mutlu size!
Altınınız dininiz, takılarınız ahlakınız ve servetiniz edebinizdir.
Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.
Dördüncü Kolye: İnanan bir hanım, inanmayan bir hanımla bir olmaz
Tek bir hakikati görmek dahi mutlu olmanız için yeterlidir. Bu gerçek, İslam ülkelerindeki kadınlarla başka ülkelerdeki kadınların konumlarındaki farklılıktır. İslam ülkelerinde kadın, inançlı, oruç tutan, namaz kılan, namusunu koruyan, örtünen, eşini dinleyen, Rabbinden korkan, komşularına iyilik eden ve çocuklarına şefkatle yaklaşan bir varlıktır. Ne mutlu kazandığı büyük sevaba, huzur ve mutluluğa.
Hâlbuki diğer birçok ülkede kadın, soyunup dokünen, ticarete sermaye olan, bir anlamda pazarlanan bir metadır. Kendisine değer verilmeyen ucuz bir ma! gibidir. Kadının ne dinine, ne namusuna, ne de şerefine saygt gösterilir.
Bu ikisi arasında bir karşılaştırma yaptığınızda ne kadar şanslı ve mutlu olduğunuzu, değer ve saygınlık bakımından ne kadar üstte olduğunuzu görebilirsiniz.
"Gevşemeyin, üzülmeyin. İnanıyorsanız siz üstün geleceksiniz." [Muhammed, 35]
Herkes bir hayat sürüyor; köşkteki de kulübedeki de.. Önemli olan kimin 'mutlu1 olduğu..
Allah.. Benim Rabbiın, O mı hiçbir ^'arlığı ortak koşmam.
Beşinci Kolye: Tembellik, başarısızlığın arkadaşıdır
Sevgili kardeşim, sana çalışmayı tavsiye ederim. Asla üşengeçlik ve tembelliğe teslim olma. Boş zamanın olmasın. Boş kaldığın zaman hemen kalk ev işiyle uğraş, kitap oku, namaz kıl, el İşi yap, Kur'an oku, faydalı bir sohbet dinle, ya da komşu hanımları davet et, onlarla faydalı konularda sohbet et. Böyle yaptığında yüreğin daralmaz ve mutlu olursun. Boşluğa ve tembelliğe teslim olma. Aksi halde kafan bin bir kuruntuyla dolar, yüreğin daralır ve zihnin bulanır. Bütün bunların İlacı meşgul olmaktır.
Görünümüne özen göster. Zarif ol, evinde güzel koku sürün. Yaşadığını mekânı düzenli ve tertipli tut. Eşine, çocuklarına, kardeşlerine, komşularına ve diğer insanlara güzel ahlak ile yaklaş. İçten bir tebessüm yüzünden eksik olmasın. Bunlar seni ferahlatacaktır.
Günahlardan uzak dur. Günah, insanda keder ve üzüntü doğurur. Özellikle kadınlarda sık görülen günahlara yaklaşma. Süslenip modaya uyma, açılıp saçılma, dedikodu, küfür, gıybet, erkeğin hakkını inkâr ve nankörlük gibi günahlardan sakının. Rabbimizin merhametine nail olan hanımlar dışında birçok kız kardeşimiz bu günahlara bulaşmaktadırlar. Allah'ın gazabından çekinin ve O'ndan gerektiği gibi korkun. Bu, mutluluk ve vicdani huzurun en kısa yoludur.
Kaygılar ardı ardına geldiği, tasa ve endişeler yoğunlaştığı zaman yürekten bir (La ilahe illallah* deyin.
Güzel bir sabır, mutluluk ve başarının anahtarıdır
Altıncı Kolye: Sahip olduklarınız sayesinde milyonlarca kadının üstünde olduğunuzu bilin
Üstünde yaşadığınız şu dünyayı bir düşünün. Milyonlarca insanın beyaz çarşaflı yataklarda belki yıllardır yattıkları hastane odalarını bir düşünün. Bir zamanlar işledikleri bir suçtan dolayı demir parmaklıkların ardına atılan insanları bir düşünün. Hayatlarının ne kadar kederli ve yaşama arzularının ne kadar azalmış olduğunu hayal edin. Ruhsal hastalıklar sebebiyle etrafı telle çevrili akıl hastanelerine girmek zorunda kalmış ve toplumda 'deli' damgası yemiş insanları bir düşünün. Derme çatma barakalarda, karın suyun altında yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan milyonlarca yoksul bulunduğunu iyi bilirsiniz. Tek bir kazada bütün sevdiklerini yitiriveren yüreği yanık kadınları bir hayal edin. Ya da kulağı sağır veya gözü görmez olmuş bir hanımı, el veya ayaklarını kaybetmiş bir genç kızı, yahut kansere yakalanmış bîr kadını düşünün.
Sonra kendinize bakın; çoklarına göre sıhhat ve afiyet, huzur ve güvende olduğunuzu görün. Bu nimetler için Rabbinize hamd edin. Zamanınızı O'nun rızasına aykırı işlerde harcamayın. Değerli saatlerinizi boş, büyük bölümü hayali olaylar işleyen televizyon dizilerinin karşısında heba etmeyin. Unutmayın ki bu tür dizi ve programlar yüreğinize sıkıntı vermekten başka bire yaramayacak, işlerinizi aksatmanıza yol açacaktır. Bunların yerine yararlı sohbet, belgesel, tıbbi programları tercih edin. En azından İslam'ı ve Müslümanları ilgilendiren haberleri seyrederek din kardeşlerinizi tanımaya, acı ve sevinçlerini paylaşmaya çalışın.
Televizyon ve radyo kanallarını dolduran seviyesiz ve bayağı programlardan, dini duyguları rencide eden, vakar ve haya ile bağdaşmayan çirkin propagandadan sakının.
Zalimleri, Allah'tan başka hâkimin bulunmayacağı büyük mahkemeye havale edin.
Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz »o Kara gün kararıp kalmaz
Yedinci Kolye: Cennetteki köşkünüzü burada inşa edin
Şöyle bir bakın, şu sona eren yüzyılda kaç nesil geçmiş? Acaba onlar servetlerini, köşklerini, mevki ve makamlarını yanlarında mı götürmüşler? Altın ve elmaslanyla mı gitmişler? Ahiret yolculuğuna son model otomobilleri, uçaklarıyla mı çıkmışlar? Elbette hayır...
Bilakis elbiseleri tamamen çıkarılmış ve kefen bezlerine sarılarak toprağa verilmişlerdir. Sonra da sorgu başlamıştır: Rab-bin kim? Peygamberin kim? Dinin ne?
Siz siz olun işte o ana hazırlanın. Yitip giden dünya mallan ve fırsatları için zerre kadar üzülüp kederlenmeyin. Çünkü onlar ne kadar kıymetli görünseler de çok ucuzdurlar. Baki kalan yalnız iyi işlerdir. Rabbimiz buyurdu ki:
"Erkek kadın, her kim imanlı olarak salih bir amel işlerse Biz ona güzel bir hayat yaşatırız. Onların ecirlerini de yaptıklarının en güzeliyle ödüllendireceğiz." [Nahl, 97]
Hastalık, türlü müjdeler taşıyan bir mesaj, sıhhat ise, bedeli olatı bir kaftandır.
Her çıkışın bir inişi vardır
Sekizinci Kolye: Yüreğinizi kendi ellerinizle parçalamayın
Zamanınızı öldürüp heba edecek türden uğraşlardan uzak durun. Bu bağlamda, kalitesiz ve açık saçık resimler, hayali ve zararlı fikirler içeren dergiler okumaya zaman ayırmayın. Ahlaki düzeyden yoksun roman ve öykülere okumayın. Dini, sosyal ve uzmanlık dallarına ait dergiler, yapıcı roman ve öyküler, dini bilgilerinizi geliştirecek kitap ve dergiler okuyun. Okuduklarınız insana dünya ve ahiret boyutunda yararlı eserler olsun.
Bazı yazıların insan zihninde kuşkuya, davranışlarında sapma ve çarpıklığa yol açtığı bilinmektedir. Bu nedenledir kî özellikle yabancıların kitaplarından çevrilen, çarpık ve sağlıksız bilgi ve düşünceler içeren ürünlerden uzak durun.
Gaybın anahtarları Allah'ın elindedir. Kaygı ve sıkıntılara son verecek olan da yalnız O'dur. Bu gibi hallerde gönülden dua ile O'na yönelin. Şu duayı dilinizden düşürmeyin:
"Alhhım sıkıntı ve hüzünden, tembellik ve acizlikten, korkaklık ve cimrilikten,, borç altında ezilmekten ve insanların kahrına uğramaktan Sana sığınırım," [Ebu Davud]
Peygamber efendimizin öğrettiği bu duayı, anlamı üzerinde düşünerek tekrarlayın. Yüce Allah sıkıntı ve kederlerinizi er geç giderecektir!
İ rti Her saniye bir teshili, lıer dakika bir düşünce, her saat bir amel içindir.
Dünyanın En Mutlu Kadım Olabilirsiniz
Sıkıntım düşene Ondan başkası yardım edebilir mi?
Dokuzuncu Kolye: Çok cömert bir Rabbiniz olduğunu unutmayın
Her zaman iyilik umun. Rabbİnizin size çok büyük bir sevap hazırladığını bilin. Çünkü O, şöyle buyurmuştur:
"Rableri onların duasını kabul ederek 'Sizden erkek kadın amel eden hiç kimsenin amelini ziyana uğratmam' buyurdu." [Âl-i İmran, 195]
O, erkeklerden olduğu gibi hanımlardan da Övgüyle bahsetmiştir:
"Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin hanımlar.." [Ahzâb, 35] Yüce Allah'ın bu buyrukları, sizin bir elmanın yarısı misali erkeğin yari ve yoldaşı olduğunuzu göstermektedir. Sevap ve ecriniz Allah kalında muhafaza edilmektedir. Evde ve toplum hayatınızda yaptığınız güzel fiiller sizi O'nun rızasına kavuşturacaktır. Bunun için en güzel örnek olmaya, diğer Müslümanları aydınlatan bir ışık ve model olmaya çalışın.
Hayat çizgisi bakımından rıza-i ilahiye erdiği ayetle tescil edilen Hz. Asiye'yi, Hz. Meryem, Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz. Esma ve Hz. Fatıma'yı örnek alın. Onlar ve emsalleri seçilmiş hanımlar, boyun eğmiş mümincler, namazlı ve oruçlu salihalardır. Allah hepsinden razı olsun. Siz de bu yol üzere yürümeye çalışın, onların örnek hayatlarından ibret ve feyiz alın. Böylelikle huzur ve mutluluğa, hayır ve berekete ulaşmanız daha kolay olacaktır.
Bir yetimin gözyaşlarını silin İd rahmeti bol Rabbinizin rızasını ve cennet kÖsldeılni kazanasınız.
Sabah çok yakın değil mi?
Onuncu Kolye: Her halükârda kazanan sizsiniz
Değerli kardeşim kanaat ve tevekkülden ayrılmayın. Bir dara düştüğünüzde, başınıza bir musibet geldiğinde veya hüzünlenmenize yol açacak bir olay olduğunda bunun günahlarınıza kefaret olduğunu bilin. Hatta çocuğunuzu yitir-seniz dahi, onun sizin için Allah katında şefaatçi olacağını unutmayın. Bir sakatlanma veya hastalık halinde, buna karşılık Rabbiniz katında ecir kazanırsınız. Ecriniz, O'nun katında sağlam bir kitapta korunmaktadır.
Açlığın da, hastalığın da, yoksulluğun da kendine göre ecir ve sevabı olacaktır. Bunların hepsi huzur-i ilahide açığa çıkacaktır. O'nun katında hiçbir şey zayi olmaz. Güvenilir bir emanette duruyor gibi, yeri ve saati geldiğinde sahibine iade edilir.
Namaz yürek ferahlığı ve sıkıntılardan kurtulmanın garantili yolııdtır. [7]
Gerdanlıklar
"Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol" [A'râf, 144]
Birinci Gerdanlık: Rabbinin sunduğu nimetleri say
Sabah kalktığınızda, siz nimet içindeyken milyonlarca kadının çaresizlik ve yokluk içinde olduğunu, siz tokken yüz binlerin aç olduğunu, siz hür ve Özgürken on binlerin tutsak veya köle olduğunu, siz sağlık ve esenlikte iken binlercesinin hasta ve bedbaht olduğunu düşünün. Siz huzurlu ve mütebes-sim iken kim bilir kaç kadının gözyaşı döktüğünü, kim bilir kaç annenin yüreğinin acıyla dağlandığını, kaç çocuğun açlıktan ağladığını bir düşünün. Bütün bunları düşünün ve bazen azımsadığınız nimetler sebebiyle Allah'a hamd edin.
Kendi kendinizle açık bir dille konuşun. Hatta sayıları ve rakamları sıralayın. Sahip olduğunuz maddi varlıkları, konfor gereçlerini, servet, güzellik., mesken, çocuklar, bağımsız bir vatan, ışık, hava, su ve besinleri alt alta koyun. Sonra da sevinip mutlu olun ve huzura erin.
Vereceğin birkaç lirayla fakirlerin duasını al, yoksulların sevgisini kazan.
Allah 'in verdiğine rıza gösterirsen, dünyanın en zengin insanı olıirstin
ikinci Gerdanlık: Varlığın azıyla mutlu ol, çoğuyla bedbaht olma
Sayılı yıllardan ibaret olan ömrünüz, neşe, mutluluk, huzur ve kanaatin hâkim olduğu bir ömür olsun. Hırs, tamah ve açgözlülüğe ömrünüzde yer vermeyin. Bunlar sağlık, huzur ve güzelliğinizin can düşmanlarıdır. Her hal ve şartta Allah'tan razı olmaya, kısmetinize kanaat etmeye ve gelecek hakkında daima iyimser olmaya devam edin.
Hayatta çok alımlı ve tez canlı bir kelebek gibi olun; çiçekten çiçeğe konan, bahçeden bahçeye uçan ve hiçbirine bağlanıp kalmayan bir kelebek olun. Ya da çiçeklerin en değerli yerlerini yiyip sindirerek çok değerli bir besin sunan balansı. gibi olun. Bilirsiniz balansı her zaman neşeyle uçar, bir dala konduğunda oraya bağlanıp kalmaz, alacağını alır ve yoluna devam eder. Onun vızıltısında bir müjde tınısı, bir rıza nağmesi vardır. Sanki gökyüzünden, sonsuzluk âleminden inmiş bir melek gibidir.
Allah tövbekarları sever. Çünkü onlar, kendisine dönmüş ve hallerini O'na arz etmişlerdir.
Yüreğimden hüznü gideren Allah'a hatndol-sim..
Üçüncü Gerdanlık: Toprağa değil buluta bakın
Hedefiniz daima yüksek olsun. Her zaman daha iyisini,
daha güzelini yapmaya çalışın. Düşmekten ve aşağılara inmekten sakının. İşlerinizde istikrar ve sürekliliğe özen gösterin. Hayatın dakikalar, hatta saniyelerle ölçüldüğünü unutmayın. Çalışkanlık, sabır ve gayrette karınca gibi olun. Bir hatanız olduğunda hemen geri adım atın ve pişmanlık duyarak tövbe edin.
Bol bol Kur'an okuyun ve ezberleyin. Unuttuğunuzda tekrar ezberleyin. Başarısızlık ve hayal kırıklık duygusuna yenilmeyin. Çünkü son sözün ne olacağını hiç kimse bilemez. Akıl da 'acı son' diye bir olgu tanımaz. Düzeltme ve telafi etme fırsatı her zaman vardır.
İnsan Ömrü vücut gibidir, bir yerini güzelleştirmek için estetik ameliyat yapılabilir. Yine o, restore edilebilecek, hatta yeniden yapılıp farklı bir renge boyanabilecek bir bina gibidir. Bu yüzden başarısızlık ve hay kırıklığı ekolünden uzak durun. Hastalık, ekonomik güçlük, deprem ve benzeri kötü beklentileri zihninizden atın. Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: "Eğer inanıyorsanız yalnız Allah'a tevekkül edin." [Mâide, 23]
Günahı terk etmek cihat, onda ısrar etmek Jiattır.
İnananları müjdele
Dördüncü Gerdanlık: İnançla kurulan bir kufübe, zulümle kurulmuş bir köşkten hayırlıdır
Mütevazı kulübesinde Rabbine kulluk ederek, beş vakit! namazını kılıp orucunu tutarak yaşayan bir hanımefendi, kts-kançlık, fitne ve fesat dolu bir köşkte yaşayan kadından daha mutludur.
Bol bol Kur'an okuyun ve sure ezberleyin. Unuttuklarınızı tekrar ezberleyin. Başarısızlık ve hayal kırıklık duygusuna yenilmeyin. Çünkü son sözün ne olacağını hiç kimse bilemez. Akıl da 'acı son' diye bir olgu tanımaz. Düzeltme ve telafi etme fırsatı her zaman vardır.
İnsan Ömrü vücut gibidir, bir yerini güzelleştirmek için estetik ameliyat yapılabilir. Yine o, restore edilebilecek, hatta yeniden yapılıp farklı bir renge boyanabilecek bir bina gibidir. Bu yüzden başarısızlık ve hay kırıklığı ekolünden uzak durun. Hastalık, ekonomik güçlük, deprem ve benzeri kötü beklentileri zihninizden atın. Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: "Eğer inanıyorsanız yainız Allah'a tevekkül edin." [Mâide, 23]
Günahı terk etmek cihat, onda ısrar inattır.
Ölümsüz olana tevekkül et
Beşinci Gerdanlık: Zamanınızı görev ve sorumluluklarınıza göre planlayın
Boş mu kaldınız, zamanınızı güzel bir kitap ya da faydalı bilgiler anlatılan bir kasetle değerlendirin. Ya okuyun, ya dinleyin. Yahut ruhunuzun derinliklerine işleyecek, vicdanınızı diri tutacak ayetlerin okunduğu Kur'an tilaveti dinleyin, içinizin hidayet ve nurla dolduğunu, kuşku, teslimiyet ve karamsarlıktan eser kalmadığını göreceksiniz. Bazen Sevgili Peygamberimizin güzel sözlerinin yer aldığı bir hadis kitabı alın. O'nun anlamlı ve yol gösterici hadislerini okuyun. Birçok sorununuzun nasıl çözülüverdiğini, sizi sapma ve gevşemeden nasıl koruduğunu görürsünüz. Hadisler, maddi manevi birçok derdinize derman olacaktır.
Unutmayın ki gerçek şifa Kur'an-ı Kerim'in ayetleri ve Allah Resulü'nün hadislerindedir. Manevi huzur inançta, göz aydınlığı namazdadır. Yürek esenliği, halinizden ve Rabbiniz-den hoşnut olmanızda gizlidir. Kanaat kafanızın rahatlığı, tebessüm yüzünüzün güzelliğidir. Örtünmek iffetiniz, zikir iç huzurunuzdur.
Mazlumun âlımdan ve hakkını yediğiniz kişinin gözyaşlarmdan sakının.
Allah'ın verdilderiyle şımanp kaçırdıklarınıza üzülmeyin.
Altıncı Gerdanlık: Bizim mutluluğumuz diğerlerinin mutluluğundan farklıdır
Biri gelip heva ve hevesleri tahrik eden bir müzik türünün, güftesi çirkin bir şarkının, ahlak ve inanç değerlerimizi yıkmaya çalışan bir dizinin, saçma sapan bir tiyatronun, seviyesiz bir derginin veya şaibeli bir filmin mutlu ettiğini' söyleyebilir. Bilin ki o yalan söylemektedir. Çünkü bunların tamamı insanı bedbahtlığa, mutsuzluğa, stres ve bunalıma sürükleyecek, tasa ve üzüntüye düşürecek şeylerdir. Birçok insanın bu yöndeki itirafları kayıt altına alınmıştır.
Sevgili kardeşim, bu tarz bayağı ve gayesiz bir hayattan uzak dur. Hayatın anlamından habersiz, Allah'ın doğru yolundan sapmış bu gibi kimselere kulak asma. Rabbinin Kita-bı'nı, yararlı edebi ve kültürel eserleri oku. Gözlerini yaşartacak gönül sohbetlerine ve zikir halkalarına katıl. Hayatının her anını Allah korkusu ve sevgisiyle geçir. Umulur ki Rabbin günahlarını bağışlayarak ruhunu huzur ve sükûnetle doldurur.
Sağlam bir kalpte şirk, aldatma, kin ve haset gibi duygular barınmaz.
Rtibbinı yüreğimi ferahlat!
Yedinci Gerdanlık: Kurtuluş gemisine bin
Hayatlarını boş ve değersiz işlerle geçirmiş kadın erkek onlarca sanatçı ve oyun eğlenceyle meşgul kimsenin hayat hikâyelerini okudum. Her seferinde kendi kendime "Ah nerede şu Müslümanlar, o inançlı, özü sözü doğru, namazlı oruçlu insanlarımız" derdim.
İnsan ömrü, değersiz ve bayağı işlerle, İhmal ve isyan dolu olarak geçirilecek kadar uzun mudur? Yoksa yaşadığınız şu ömürden başka bir ömre mi sahip olacağınızı düşünüyorsunuz? Bu günlerden başka günlere? Yoksa ölmeyeceğinize dair kesin bir söz mü aldınız? Elbette hayır! Bu gibi düşünceler şeytan işi vesvese, kuruntu ve oyalamalardan başka bir şey değildir.
Siz siz olun, kendinizi sürekli sorgulayın. Nefsinizle her zaman hesaplasın. Hak yol üzerindeki yürüyüşünüze her gün yeni bir kararlılıkla çıkın. Hak otobüsünü kaçırmayın, felah ve kurtuluş gemisinde yerinizi alın.
Akıllı kadın, susuz çölü cimi cimi bir bahçeye döndürebilir.
Dünvcnun En Mutlu Kadını Olabilirsiniz Sıka tının ardından rahatlık gelir
Sekizinci Gerdanlık: Secde mutluluğun'anahtarıdır
Gün defterinizin ilk mutluluk sayfası, günlük programınızın ilk maddesi sabah namazı olsun. Güne sabah namazıyla başlayın. Bu sizi, o günün sonuna kadar Yüce Allah'ın itina ve koruması altına koyacaktır. Akşama kadar O'nun güvencesinde olursunuz. O sizi ağzınızın tadını bozacak şeylerden muhafaza ederken sürekli iyilik ve erdemi gösterecektir. Çirkin işler yapmanıza fırsat vermeyecektir.
Sabah namazıyla başlamayan bir gün, sizin için asla mübarek bir gün olmayacaktır. Çünkü Rabbimiz sabah namazının kılınmadığı bir günü kişi için mutlu ve esin kılmamıştır.
Sabah namazı, ilahî rızaya kabulün alameti, manevi başarı kitabının adı, izzet, zafer ve felah simgesidir. Ne mutlu sabah namazını kılanlara! Müjde sabah namazını iman ve ihlâs ile eda edenlere. Sabah namazı, onu kaçırmayanlar için göz aydınlığı, ihmalkârlar için kaybediş, ziyan ve talihsizliktir!
Kısır tartışma ve ağız dalaşı kalbin neşe ve huzurunu bozar.
Yüreğini açıp ferahlatmadık mı?
Dokuzuncu Gerdanlık: Tarih yazan hanımlar
Şu yaşlı kadıncağız gibi olun ki Haccac-ı Zalim oğlunu hapsedip öldüreceğine dair yemin ettiğinde yüreğindeki iman ve tevekkülle şöyle cevap vermişti: "Yazgısında varsa, sen öldü rmesen de ölecektir!"
Şu İranlı kadıncağız gibi olun ki tavuk kümesinden uzaklaşırken "Rabbim! Kümesimi koru, şüphe yok Sen bekçilerin en hayrrhsısın" diyerek Allah'a güvenini vurgulardı.
Oğlu Abdullah b. Zübeyr'in öldürülüp tahtalara çivilendiğini gördüğü zaman hiç sarsılmadan "Demek bu yiğitin dünyadan ayrılma vakti gelmiş" diyen Hz. Esma binti Ebu Bekir gibi metanetli olun.
Dört oğlunu Allah yolunda şehit verdikten sonra "Beni, yavrularımı uğrunda şehit oiarak ölmekle şereflendiren Allah'a hamd olsun" diyen Hz. Hansa gibi olun.
Bu ve benzeri hanımları ve onların tarihe altın harflerle yazılmış tavırlarını iyi düşünün, ibret alın.
Meltem gibi yumuşak, misk gibi hoş kokulu, dağ gibi sebatkâr olun.
Güçlü olduğumu halde gevşeyip hüzne kapılmayın!" [Al-i Tmran, 139]
Onuncu Gerdanlık: Dünyanın en alımlı hanımı olabilmek için
Güzelliğinizle güneşten daha göz alıcı, ahlakınızla miskten daha temiz, tevazuunuzla dolunaydan daha görkemlisiniz. Güzelliğinizi iman, rızanızı kanaat ve iffetinizi hicap île koruyun.
Gerçek ziynetlerinizin altınlar, gümüşler, pırlantalar olmadığını bilin. Bilakis seher vakti kıldığınız İki rekât namaz, nefsin isteklerine boyun eğmeyerek tuttuğunuz oruç, Allah'tan başka kimsenin bilmediği şekilde verdiğiniz sadaka, hata ve günahlarınız için döktüğünüz gözyaşları, kulluk seccadesinde secdede geçen anlar, şeytanın çirkin fısıltılarını işittiğinizde Allah'tan duyduğunuz hayadır.
Değerli kardeşim, takva elbisesini giyin ki üstünüzdekiler eski moda olsa da dünyanın en güzel hanımı olun, İffet ve vakar şalını sarın ki ayağınız çıplak da olsa dünyanın gozalıcı hanımı olun.
İnkarcı, nankör, günahkâr, ahlaksız, açık saçık ve terbiyesiz kadınlarınla bir hayattan uzak durun. Unutmayın ki onlar cehenneme yakıt olacaklardır: "Ona ancak en bedbaht olanlar girer." [Kalem, 24]
Bulunduğunuz her yerde karanlık olabilir. Size düşen, içinizdeki feneri yakmaktır. [8]
Kemerler
Sabaha çûztığında akşamı bekleme!
Birinci Kemer: Siz değerli insan!
Siz özü sözü doğru Müslüman hanımefendi! Siz Rabbine boyun eğmiş mümine hanım kardeşim! Hurma ağacı gibi kötülükten uzak, rahatsız edilmeyecek bir yükseklikte olun. Taşlandığınızda meyve verin. Yaz kış yem yeşil durun. İnsanlara her zaman faydalı olun. Boş işlerle meşgul olmayacak kadar yukarıda durun. Haya perdenizi yırtacak bayağı ortamlara düşmeyin.
Sözünüz zikir, bakışınız ibret, sükûtunuz fikir olsun. Gerçek huzur ve mutluluğu ancak böyle bulabilirsiniz. Her yerde kabul görür, insanların haklı övgü ve takdirlerine mazhar olursunuz. Yüce Allah da yüreğinizdeki kuşku ve tereddütleri, manevi keder ve sıkıntılarınızı siler. Samimi ve ihlâslı kardeşlerinizin dualarıyla uyur, övgü ve takdirleriyle uyanırsınız.
O zaman bilirsiniz ki gerçek mutluluk; hesap cüzdanında değil, Rabbinize itaatte, yeni takımlar giymede değil halka hizmette, Aziz ve Celil olana layıkıyla kulluk etmektedir.
Kendinizden ümit kesmeyin, değişim her zaman ağır olur. Hayat yolculuğunda Önünüze himmet ve gayretinizi söndürebilecek engeller çıkacaktır. Sizi mağlup etmelerine asla izin vermeyin.
"Bana dua edin ki icabet edeyim." [Mümin,
İkinci Kemer: Nimeti kabul edin ve iyi amaçlarda kullanın
Allah'ın lütfettiği nimetleri O'na itaat ve şükürden ayrılmadan değerlendirin. Örneğin suyu hem için, hem de abdest alın. Güneşin hem ısısından, hem ışığından faydalanın. Ay ışığının hem güzelliğinden zevk alın, hem aydınlanın. Meyveleri derip pınarların suyundan için. Denizleri hayranlıkla seyredip vadilerde yürüyün. İzzet ve bağış sahibi olan Rabbinize hamd edin.
Size lütfettiği tüm bu nimetlerden yararlanın. O'na nankörlük etmekten sakının. "Allah'ın nimetini bilir, sonra da inkâr ederler" [Nahl, 83] buyruğunda kötülenenlerden olmayın. Görmezlik ve nankörlükten sakının. Gülün dikeninden önce güzelliğini görün. Güneşin sıcağından yakınmadan önce ışığından zevk alın. Gecenin karanlığını sitemle anmadan önce huzur ve sükûnetini hatırlayın.
Neden tüm bu karamsar ve kötümser bakış? Nimetleri gayelerinden uzaklaştırmak niye? "Nankörlük ederek Allah'ın nimetlerini değiştirenleri görmedin mi?" [İbrahim, 28]
Sevgili kardeşim, sen Allah nimetlerini şükran ve minnet duygularıyla al ve onlar için sürekli hamdet.
Yanlıştan doğruya dönmek, uzun fakat güzel bir süreçtir.
"Allah'ın rahmetinden limit kesmedin!" [Zümer, 53]
Üçüncü Kemer: Bol istiğfar bol rızk
Bİr hanımefendi yaşadıklarını anlatıyor: Otuz yaşımdayken kocamı kaybettim. Beş çocuğumla yapayalnız kalmıştık. Sanki dünyam kararmıştı. Ağlamaktan gözlerimin kör olmasından korkacak hale gelmiştim. Ağır bir bunalım ve ümitsizlik içindeydim. Çocuklarım henüz küçüktü. Yeterli gelirimiz de yoktu. Eşimin bıraktığı sınırlı parayı çok ölçülü bir şekilde harcıyordum.
Bir gün odamda derin düşünceler içinde otururken radyoyu açtım. O sırada konuşan âlim sevgili Peygamberimizin bir hadisini nakletti: "Allah Resulü (sav) buyurdu ki: Her kim bol istiğfarda bulunursa, Allah onun her tasasına bir ferahlık, her darlığına bir çıkış yaratır."
Bu hadis beni çok etkiledi ve o günden sonra istiğfarı dilimden ve kalbimden düşürmez oldum. Çocuklarıma da sürekli istiğfar etmelerini öğrettim. Altı ay geçmemişti ki eşimden miras kalan arazi üzerine bir proje uygulanması gündeme geldi ve istimlâk bedeli olarak çok büyük paralar aldık.
Oğlum, bulunduğumuz semtin çocukları arasında en başa-rılısıydı. Kur'an'ı tamamen ezberleyip hafız oldu. Herkesin sevip takdir ettiği bir genç olmuştu. Evimiz huzur ve bereket dolmuş, rahat bir hayat sürmeye başlamıştık. Rabbim bana ve çocuklarıma sahip çıkmıştı. Ne sıkıntım kalmıştı, ne kaygı ve stresim. Dünyanın en mutlu kadını olmuştum.
Ümitsizliğe teslim olduğunuzda hiçbir şey öğrenemez, asla mutlu olamazsınız.
Dalalete düşenler dışında hiç kimse Allah'ın rahmetinden ümit kesmez'1 [Hicr, 56]
Dördüncü Kemer: Dua belayı savar
İbadete düşkün temiz ve dürüst bir arkadaşım vardı. Kendisine üç güzel çocuk veren hanımı bir gün kansere yakalandığını öğrendi. Dünya sanki tepesine yıkılmış, her yer bir anda kararmıştı. Ne yapacaklarını bilmez olmuşlardı.
Âlimlerden bir zat, arkadaşıma gece namazına kalkmasını, seher vakti dua ve istiğfarda bulunmasını ve Kur'an okunmuş zemzem suyu ile hanımının yıkanmasını tavsiye etti. Arkadaşım inanç ve ihlâs ile söylenenleri yaptı. Hanımı, onun Kur'an okuduğu zemzem suyu ile bedenini yıkıyor, seherde yan yana dua ediyorlardı. Sabah namazından güneş doğuncaya, akşam namazından yatsıya kadar geçen vakitler, ailenin dua ve istiğfar vakitleri olmuştu. Çok geçmeden Allah hanımına şifa verdi. Teni eskisi gibi sağlıklı, saçları gür oldu. Bu mucizeyi gören kadıncağız, dua ve gece namazını bırakmaz oldu. Yüceler yücesi Allah, derdi verdiği gibi dermanı da vermişti.
Sevgili kız kardeşim, hastalandığınızda tıbbi tedavinin yanında Allah'a daha çok yönelin. Bol bol dua, istiğfar ve tevbede bulunun. Yüce Allah duaya icabet edecek, zorluk ve sıkıntınızı hafifletecektir. "Zorda kalan çağırdığında O'nda başka yetişen mi olur?" [Nemi, 62]
Yaşadığınız günü ve geçmişi şöyle bir düşünün. Hayatın ardı ardma yaşanan tecrübelerden ibaret olduğunu görürsünüz. Asıl olan tüm bu tecrübelerden başarıyla çıkabilmektir.
"Müminlere çok merhametlidir." [Tevbe, 128]
Beşinci Kemer: Yeis ve başarısızlık duygusundan sakının
Tanıdığım bir kadının biricik oğlu hapse düşmüştü. Zavallının gözüne uyku girmez oldu. Zavallı tam bir bunalıma sürüklenmiş, ağlamaktan göz pınarları kurumuştu. Neden sonra Yüce Allah ona merhamet buyurarak, cennet hazinelerinden bir mücevher olan "La havle velâ kuvvete illa billâh" zikrini ilham etti.
Birkaç gün sonra evin kapısı çalındı. Oğlunun çıkışından ümidi kesmiş olan kadıncağızın kalbi sevinçle çarpmaya başladı. Ummadığı bir şey olmuş ve oğlu salıverilmişti. Sevinçten ne yapacağını, Rabbine nasıl şükredeceğini bilemez olmuştu.
İşte işi Allah'a etmenin, ümidi O'na bağlayıp takdirini beklemenin ödülü buydu.
Hanım kardeşim, "La havle velâ kuvvete illâ billâh" zikrini dilinizden düşürmeyin. O, gerçekten mucizevî bir kelimedir. Saadet ve başarının sırrı onda gizlidir. Sıkıntınız olsun, olmasın bu zikri dilinizden düşürmeyin. Sıkıntı ve dertlerinizi, hüzün ve endişelerinizi onunla savın. Yüce Allah'ın yardımının hiç de uzak olmadığını göreceksiniz. Unutmayın ki ardında rahatlama olmayan hiçbir sıkıntı yoktur.
Ümit ipinizin kopmasından ve başarısızlık duygusuna kapılmaktan sakının. Yüce Allah'ın koyduğu kanun asla değişmez. O, zorluğun yanında kolaylık, darlığın yanında bolluk olacağını vaat etmiştir. Rabbiniz hakkında hüsnü zan sahibi olun. Tevekkülünüzü eksik etmeyin. Difeğinizi O'na açın ve rahatlığı O'ndan bekleyin.
Zorlıtk ve sıkıntılarınızı dillendirmeyin. Aksi halde mutlıuııkla aranıza yüksek bir set çekmiş
"Rabbiniz mağfireti geniş olandır" [Necm, 3;
Altıncı Kemer: Eviniz sevgi ve onur krallığıdır
Değerli kardeşim, çok önemli bir işiniz olmadıkça evden ayrılmayın. Eviniz, mutluluğunuzun sırrıdır. Yüce Rabbimizin buyurduğu gibi: "Evlerinizde vakarla oturun." [Ahzâb, 33}
Saadeti evinizde tattığınız gibi onur, izzet ve şerefinizi de en iyi orada muhafaza edebilirsiniz. Kendine değer vermeyen bazı kadınlarsa olur olmaz her şey için evlerinden çıkar, çarşı pazar sürekli dolaşırlar. Bunlar için modayı takip etmek, yeni elbise modelleri görmek, alışveriş merkezlerini dolaşmak, sürekli yeni bir şeyler aramak öncelikli bir uğraştır. Dini bir kaygı, bilgi, görgü ve kültürlerini arttırma gibi gayretleri de yoktur. Genelde müsrif ve hemen her konuda abur cuburu seven tiplerdir.
Olur olmaz bahanelerle evinizi terk etmeyin. Unutmayın kî eviniz sizin sevinç kapınız, huzur ve güven ocağınızdır. İnsanların verebilecekleri zararlardan en iyi korunabileceğiniz yer evin izdir.
Evinizi bir sevgi üniversitesine, hoş ve bereketli bir gelişme merkezine çevirin.
Sıkıntı ve dertlerinizi ancak sohbet ve fîkirle-riyle size yardımcı olabilecek kişilerle paylaşın.
Mümine şaşarım. Çthıkü her İşi ayrı bir hayırdır. [Hadis-i Şerit]
Yedinci Kemer: Gevezeliğe ayıracak zamanınız oi-mamalı!
İhtiınalli konular üzerinde kısır ve faydasız tartışma ve ağız dalaşına girmeyin. Çünkü bu içinize darlık verip canınızı sıkar. Farklı bakış açılarının olabileceği konularda insanları sizin gibi düşünmeye ikna etmek için çaba harcamayın. Israrcı olmadan, sesinizi yükseltmeden sükûnet içinde kendi fikrinizi söyleyip çekilin. Her konuya karışmaktan ve eleştirmekten sakının. Böyle davranmak hem huzurunuzu bozacak, hem de kişiliğinizle ilgili olumsuz bir izlenim uyandıracaktır.
Kendi görüşünüzü hoş ve yumuşak bir üslup ile ifade edin. Bu şekilde kalpleri kazanır, insanları rahatlatırsınız. İnsanlara göz kaş işaretleri yapmak, imalarda bulunmak ve arkalarından çekiştirmek de kalbe hüzün ve keder verir. Bu tür davranmak sevaplarınızı yok edeceği gibi günahınızı arttırıp iç huzurunuzu zedeleyecektir.
Kendi kusurlarınızla meşgul olup onları düzeltmeye çalışmak, başkalarıyla uğraşacak zaman bırakmamalıdır. Yüce Allah bizi masum ve kusursuz yaratmamıştır. Bilakis hepimizin az çok kusur ve günahlarımız vardır. Kendi kusuruyla uğraşmaktan başkalarına bakmaya zaman bulamayanlara ne mutlu!
Çocuğu 3Tüksek bir yerden düşen anne, ağlayıp sızlamakla zaman kaybetmemeli, hemen yaralarını sarmaya başlamalıdır.
Bil ki başına gelecek olan, seni asla ıskalamı vacaktır.
Sekizinci Kemer: İyimser olun, dünya size esenlikleşin
Hayata sevgi ve İyimserlik dolu bakın. Çünkü o, Yüce Allah'n insana armağanıdır. Bizleri yoktan Yaratan'ın bu armağanı neşe ve sevinçle kabul edilmelidir.
Gün ışığını güneş gibi tebessüm ederek karşılayın. Geceyi, bütün vakar ve sessizlİğiyle sükûnet içinde karşılayın. Gündüzü aydınlığıyla aydınlanarak yaşayın. Tatlı suyu bardaklara doldururken dilinizden hamd ve şükür sözcüklerini eksik etmeyin. Havayı, neşe ve sevinçle soluyun. Çiçekleri koklarken bu güzelliği bahşeden Rabbİmizi tespih edin. Yaşadığını kâinatı sürekli ibret gözüyle düşünün. O'nun toprağa gizlediği bereketi alın terinizle ortaya çıkarmaya çalışın.
Bîr çiçek buketinde, yediveren gülün güzelliğinde, meltemin letafetinde, bahçenin hoş kokusunda, güneşin ısısında, ayın geceyi yırtan ışığında hep O'nun varlığını düşünerek sevinin. Sizi ve çevrenizi kuşatan bu nimetleri, Allah'a kulluğunuzu pekiştiren, nimetlerine şükrünüzü arttıran, lütfü ne hamdinizi ziyade eden vesileler olarak görün.
Yaşadığınız sıkıntı ve endişelerin, bu nimetleri görmenizi engelleyerek nankör insanlar olmanıza vesile olmasından sakının. Her şeyi bir Ölçü ve hikmetle yaratan Rabbimiz, bütün bu nimetjj leri kendisine daha İyi kulluk edebilmemiz için yaratmıştır. Nite| kim bir Kur'an ayetinde şöyle buyurmaktadır:
"Ey elçiler! Güzel rızklardan yiyin ve salih amel işleyin.' [Müminun, 51]
İkramın en güzeli, hiçbir şeyi olmayanların sıındu| ğııdnr. Onlar tatlı bir sözün ve tebessümün değerini iyi bil lirler. Hâlbuki niceleri vardır ki bir şey verirken sanki toj kat, atarlar.
"Her kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu yaratır." [Talak, 2]
Dokuzuncu Kemer: Kimse tamamen mutlu ve esenlikte olamaz
Hayatın yüzde yüz lehinize olacağı gibi bir zanna kapılır-sanız hata etmiş olursunuz. Bu, ancak cennette olabilecek bir durumdur. Dünyada ise tamamen görecelidir. Bu âlemde istediklerinizin tümüne ulaşamazsınız. Çünkü dünya, hastalık, kaza, felaket, bela ve imtihanların eksik olmadığı bir yurttur. İyilik ve esenlik günierinde şükredip zorluk ve sıkıntı hallerinde sabredin.
İdealler ve hayaller âleminde yaşamayın. İnsan hayatında hastalık da olacaktır sağlık da, fakirlik de olacaktır zenginlik de, hüzün de olacaktır, mutluluk da.
Ne kusursuz bir koca bulabilirsiniz, ne de hatasız bir arkadaş. Bu asla gerçekleşmeyecek bir beklentidir. Mutlu ve huzurlu yaşamak İstiyorsanız hata, kusur ve olumsuzlukları göz ardı etmeyi öğrenmelisiniz. Çevrenizdeki insanların olabildiğince güzel ve pozitif yönlerini görmeye çalışın.
İnsanlar hakkında hüsnü zan besleyin, hatalarını mazur görmeye çalışın ve hayatta yalnız Allah'a bel bağlayın. Kim olursa olsun insanlar bel bağlamaya ve işleri havale etmeye ehil değildirler: "Onlar Allah'a rağmen seni hiçbir şeyden müstağni kılamazlar." [Meryem, 42]
Hayatınızda karanlık bölgeler oluşmasını kabttl etmeyin. Işık her zaman vardır. Önemli olan doğru düğmeye basmaktır.
"Her kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir v çıkış yolu verir." [Talak, 4]
Onuncu Kemer: Bilgi bahçesine girin
Mutluluğun yollarından biri, dininizi iyi anlayıp özümse-':[ menizdir. Din öğrenimi yüreği ferahlattığı gibi Rabbinizin siz den razı olmasını sağlar. Nitekim sevgili Peygamberimiz fsav) ; buna dikkat çekerek şöyle buyurmuştur:
"Allah bir kimsenin iyiliğini istediğinde onu dinde anlayış sahibi kılar."
Dini bilgi ve görgünüzü arttıracak sade dille yazılmış kitaplar okuyun. Unutmayın ki yapacağınız amellerin en faziletlisi ;. Allah'ın ve Resulü'nün murat ettikleri yüce manaları öğrenmektir. Bu yüzden Kur'an ayetleri üzerinde düşünün ve hanım . arkadaşlarınızla tefsir dersleri düzenleyin. Vakit buldukça yeni ; sureler ezberleyin. Kur'an dinleyin ve öğrendiğiniz ayetlerin gereklerini yapmaya çalışın.
Dini bilmemek kalpte karanlık, yürekte darlıktır. Evinizde küçük de olsa bir kütüphane edinin. Bu kütüphaneyi faydalı kitaplar, cd ve vcd'lerle donatın. Zamanınızı seviyesiz şarkılar dinleyerek, incir çekirdeğini doldurmayan diziler seyrederek heba etmeyin. Her saniyenin hesabının sorulacağını unutmayarak Allah rızasına erdirecek işlerle meşgul olun.
Size güvenen birinin tebessümünü hafife almak, yapabileceğiniz en büyük hatalardandır. [9]
İnciler
"Her kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu verir." [Talak, 2]
Birinci İnci: Dökülen gözyaşlarını ve yaralı kalpleri hatırlayın
Bir edebiyatçı şöyle der:
Hayat felsefenizi, istediğiniz her şeye sahip olmak, her şeyin arzu ettiğiniz gibi gelişmesini beklemek gibi prensiplere dayandırdıysaniz; kaçırdığınız her şey, ulaşamadığınız her amaç için üzülüp strese giren biri olursunuz.
Hâlbuki günlerin garip bir döngüsü olduğunu bilmeli, bazen verip bazen aldığını', bazen güldürüp bazen ağlattığını bilmelisiniz. Sahip olmakla kıvanç duyduğunuz nice şeyler vardır ki, ne olduğunu anlayamadan elinizden çıkıverirler. Bu, hayatın değişmez yasasıdır.
Unutmayın ki bu ve benzeri yasalar, köşk sakinleriyle gecekondu sakinlerini, ya da hasırda yatanlarla kuştüyü yatakta yatanları ayırmaz.
Silin artık gözyaşlarınızı. Zaman denen okun vurduğu ilk insan siz değilsiniz. Başınıza gelen, musibet ve felaketler zincirinin ne ilk halkasıdır, ne de son.
Sürekli günahlarınız üzerinde düşünmeyi bırakın. Asıl onların yerine koyabileceğiniz salih ve güzel işleri düşünün.
Dtıa, musibet ile güçlenir.
İkinci İnci: Sanmayın ki onlar mutlular!
Refah ve lüks içinde yaşayan, ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmayan kadınlara gıptayla bakmayın. Aslında onlar, imrenilecek değil acınacak bir hayat sürmektedirler. Arzu ve şehvetlerin esiri olarak yaşayan, bütün enerjilerini geçici zevkler tatmak için harcayan ve helal haram gözetmeyen bu tiple-, rin hayatlarında imrenecek hiçbir yoktur.
Onlar asla mutlu olamazlar. Sürekli kaygı ve stres çekerle!-. Çünkü Yüce Allah'ın çizdiği yoldan sapan, O'nun yasaklanrjı çiğneyen insanlar mutluluk nedir bilmezler.
Lüks ve şatafat dolu hayat süren bu hanımlara bakıp da mutlu ve müreffeh olduklarını sanmayın. Asla! Derme çatma kulübelerde, kerpiç evlerde yaşayan nice hanım vardır ki gösterişli köşklerde kuş tüyü yataklarda yatan kadınlardan çok daha mutludurlar. Züht sahibi ve ibadetlerini eda eden inançlı bir hanımefendi Allah yolundan sapmış bir kadından her zaman daha mesuttur.
Mutluluk içinizde mevcuttur. Her şey gibi onti da kendinizde arayın.
Allah sizi doğrtı yoldan ayırmasın.
Üçüncü İnci: Yolların en güzeli Allah yoludur
Nedir mutluluk? Zenginlikte midir? Yoksa şan ve şöhrette mi? Bu sorulara birçok cevap verilebilir. Fakat ben sizinle aşağıda anlatacağım hanımın mutluluğunu paylaşmak istiyorum:
Hanımıyla tartışan adam ona şöyle demişti:
-Sana mutsuzluğu tattıracağım! Karısı gayet sakin bir ses tonuyla karşılık verdi:
- Yapamazsın, adam şaşırmıştı:
-Niye ki? Diye sordu. Kadın cevap verdi:
-Mutluluğum paradan sanıyorsan beni parasız bırakabilirsin. Ya da ziynet eşyalarında sanıyorsan hepsini çekip alabilirsin. Fakat benim mutluluğum ne senin, ne de başka İnsanların müdahale edemeyecekleri bir yerde. Benim mutluluğum inancımdadır. Inancımsa kalbimdedir. Ne sen, ne başka birisi kalbim üstünde söz sahibi olamayacağı için mutluluğumu da elimden alamazsın!
İşte gerçek mutluluk budur. İnançla beslenen mutluluk. Mutluluğun bu türü, ancak yüreği, ruhu ve beyni Allah sevgisiyle dolanların hissedebilecekleri bir duygudur. Çünkü mutluluk, tek ve eşsiz olan Yüce Rabbimizin elindedir. Onu ancak dilediği kullarına bağışlar.
Mutluluğa giden tek yol, sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği dini sağlıklı bir şekilde anlamak ve yaşamaktır. Bu yolu Öğrenen kimse için gecekonduda yatmakla, kaldırıma uzanmak arasında fark yoktur. Kebap ile kuru bir ekmek arasında da fark yoktur. Dünyanın en mutkı insanı olması İçin büîün bunların önemi yoktur. Rabbinin yolundan sapanlara gelince, onların hayatları hüzün, servetleri mahrumiyet, bilgileri hüsran ve sonları çaresizliktir. Yaşamak içhı paraya ihtiyaç duyarız. Fakat bu, para için yaşamamız anlamına gelmez.
Allahım! Senden bağış ve esenlik diliyorum!
Dördüncü İnci: Bütün kapılar kapandığında Allah'a sığının
Tanınmış din bilginlerinden İbnİ Cevzi şunu anlatır:
"Bir defasında öyle bunalıp daralmıştım ki ne yapacağımı bilemiyor, içimdeki sıkıntıyı bir türlü atamıyordum. Bütün düşüncem, bu sıkıntı ve bunalımdan çıkmak üzerinde yoğunlaşmıştı. Fakat nafile! Beni bu halden kurtaracak bir yol bulamıyordum. Ben böyle bocalayıp dururken "Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu yaratır" [Talak, 2] ayetiyie karşılaştım. O zaman anladım ki, bütün dert ve sıkıntılardan kurtulmanın yolu Allah korkusu yani takvadır. O günden sonra takvamı geliştirmeye çalıştım. Kurtuluş reçetesini bulmuştum.."
Akıllı insanlar için takva, iyiliklerin anahtarıdır. Unutulmamalıdır ki her ceza, bir hata ve günahın karşılığıdır. Cezanın affı ise, tövbeyle mümkündür. Hayatta yaşadığınız hüzün, keder ve sıkıntıların çoğu işlediğiniz kusur ve günahlardan kaynaklanır. Namazları ihmal, örtünmede gevşeklik, haram işlemek ve benzerleri sıkıntı ve hüzne sebep olurlar.
Allah'ın yolundan sapan herkes bunun bedelini bir şekilde öder. Mutluluk O'nun tarafından nasip edilen bir hal iken O'ndan başkasından nasıl mutluluk dilersiniz? Eğer bütün insanlar mutluluğa sahip olsalardı yeryüzünde ne kederli insan kalırdı, ne yoksul, ne de mahzun.
Gerçekleşmesi ümitsiz şeyleri düşüncenizden uzaklaştırın, başarı üzerinde yoğunlaşın. Böyle yaparsanız asla başarısızlığa düşmezsiniz.
"Ben, kulıumın umduğu yerde durunun. " (Kudsi Hadis)
Beşinci İnci: Her günü bir ömre çevirin
Allah'tan uzaklaşmanın semeresi, sıkıntı ve sorundan başka bir şey olamaz. Zekâ, güç, güzellik ve bilgi gibi ilahi vergiler O'nun yardım ve yol göstermesinin yokluğunda felaket ve bela vesilelerine dönüşür. İşte bu nedenle Yüce Allah insanları kendinden uzaklaşmamaları konusunda ısrarla uyarmış ve bunun vahim akıbetlerinden sak indirmiştir.
Bazen yolda giderken bir aracın üstünüze doğru geldiğini, hakkınız olan yolu gasp ettiğini az kalsın altında ezilerek canınızdan olacağınız gibi olaylar yaşayabilirsiniz. Böyle bir durumda hızla kaçarak o vartadan kurtulmaya çalışmanız gayet normaldir.
Yüce Allah yolundan ayrılan, dini görevlerini ihmal eden ve kalbi katılaşmaya başlayan kullarını bu ve benzeri olaylarla ikaz eder. Onlara esenlik ve kurtuluşu yalnız kendinde aramalarını tavsiye buyurur: "Öyleyse Allah'a kaçın. Muhakkak ben, O'nun tarafından size -gönderilmiş- apaçık bir uyarıcıyım. Allah ile beraber başka İlah tutmayın. Muhakkak ben O'nun tarafından size-gönderilmiş- bîr uyarıcıyım." [Zâriyât, 50]
Bu gibi olaylar, insanın bir anda ayarak kendini yenilemesi, hayatını düzenlemesi ve Rabbiyle daha sağlıklı bir ilişki kurması için anlık dönüş fırsatlarıdır. Şu dua, bu halin en güzel tercümesidir:
"Allahim! Sen Rabbimsin, Senden başka ilah yoktur. Beni yarattın, Senin kulunum. Gücümün yettiği kadar Sana verdiğim söz ve ah itte duruyorum. Yarattığının şerrinden Sana sığınır, verdiğin nimetten dolayı Sana döner, günahımı Sana arz ederim. Beni bağışla. Günahları Senden başkası bağışlamaz."
Bir işte başarısız olduğunuzda sakın ümitsizliğe kapılıp kaygılanmayın. Mutlaka bir çare, bir çıkış yolu bulunacaktır. ilanını kardeşinize tebessümünüz sadakadır.
Altıncı İnci: Kadınlar göğün yıldızları, karanlığın ışıklarıdır
Rabbine karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirdikten sonra eşiyle iyi geçinen, ona karşı gelmekten sakınan sal İha bir Müslüman hanım cihan Peygamberi'nin (sav) övgüsüne mazhar olmuştur.
Efendimiz onları ideal hanımlar olarak anmış, erkeklere bu Özelliklerde hanımlarla evlenmelerini tavsiye etmiştir.
"O'na sorulmuştu;
-Hangi kadınlar daha hayırlıdır? Şöyle buyurdu:
- Yüzüne baktığında kocasını mutlu eden, emrettiğinde sözünden çıkmayan, bedeni ve malı noktasında kocasının isteme-diği bîr tasarrufta bulunmayan, "
"Altın ve gümüşü depolayanlar var ya.," (Tevbe, 34] ayet-/ kerimesi indiği zaman Hz. Ömer, arkasından Hz. Sevban Peygamberimizin yanına geldiler. Geleceğin adil halifesi Hz, Ömer şöyle dedi;
-Ey Allah'ın Elçisi! Bu ayet, sahabene çok ağır geldi. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu:
-Kişinin hazine olarak tutabileceği en hayır/ı şeyi söyleyeyim mı? Safiha hanım. Baktığında onu mutlu eder, emrettiğinde sözünü tutar ve kocası yokken onun -malını ve namusunu- korur."
Allah Resulü (sav) kadının cennete girişini kocasının rıza ve memnuniyetine bağlamıştır. Bu konuda Ümmü Seleme'den şu hadis-i şerif nakledilmiştir:
"Kocası kendinden razı olarak ölen kadın cennete girer."
Sevgili kız kardeşim, mutluluğun yolu işte böyle bir hanım olabilmektir.
İlk safta her zaman bir yer vardır. Yeter ki üstünüze düşenleri layıkıyla yapın.
Dünya dönüyor, bir gün senin de yüzün gülecektir.
Yedinci İnci: Ölüm olsun yeter ki haram olmasın!
Hz. Ömer'in oğlu Abdullah b. Ömer'in naklettiği meşhur bir hadis-i şerif vardır. Hadiste, bir kayanın devrilmesi sonucu mağarada mahsur kalan üç kişinin hali anlatılmaktadır.
Üç arkadaş, kendilerini kurtarması için Yüce Allah'a tevessülde bulunurlar. Bunu da en iyi saydıkları amellerini zikrederek yaparlar. Üç arkadaştan ikincisi şöyle der:
"Allahım! Çok sevdiğim bir jmcakızım vardı ve o istememesine rağmen onunla birlikte olmakta ısrar etmiştim. Bana karşı çıkmaya devam ederken başı dara düşmüş ve kapıma gelmişti. O gün isteğimi kabul etmesi şartıyla yüz yirmi dinai vermeyi teklif etmiştim. O da mecbur kaldığı için kabul etmişti. Fakat baş başa kaldığımızda bana ''Allah'tan kork! Mührü haram ite bozma " dedi... "
Bu genç kız, Allah korkusuyla dolu terbiyeli bir kızdı. Am-caoğlunun gayri meşru arzusuna sonuna kadar direnmişti. İhtiyaç ve mecburiyetten isteğini kabul etmek zorunda kaldığında dahi kendisini nikâh ile almasını istemiş, haram işlememesini, Allah'tan korkmasını hatırlatmıştı. Adam da o anda Allah'tan korkmuş ve tövbekar olmuştu. Bu salih ameli sayesinde mağaranın ağzını tıkayan kaya biraz daha açılmıştı.
Korkularla yaşamaya alıştığınızda bir süre sonra korkırıııız kalmayacaktır.
Hayatınız fikirlerinizin ı'in'iniidür.
Sekizinci inci: Ayetler; doğuşlar
Yüce Allah buyuruyor:
"Allah zorluktan sonra kolaylık kılacaktır." [Talak, 7]
"Ey iman edenler! Sabredin, karşılıklı sabırlasın, sağlam run, Allah'tan korkun, umulur ki felah bulursunuz." [Âl- İmran, 200]
"Sabredenleri müjdele. Onlar kendilerine bir musibet eriştiğinde "Biz Allah'tan geldik Allah'a dönücüyüz" derler." [Bakara, 155]
"O ki umut kesmelerinden sonra yağmuru indirir ve rahmetini yayar." [Şûra, 28]
"Ancak sabredenlere ödülleri hesapsız verilir." [Zümer, 10]
Bir küçük kusurundan dolayı yıllarını balığın midesinde geçiren Zünnûn'un nidası: "Senden başka ilah yoktur, tenzih ederim Seni. Ben zulmedenlerden oldum." [Enbiya, 87]
Görüyorsunuz ya Kur'an sizi mutlu ve huzurlu olmaya çağırıyor. Rabbinize güvenin. Yüreğinize çöken sıkıntılar elbet son bulacaktır. Allah'ın vaadi haktır. Cenab-ı Hak tüm bu mahlûkatı azap etmek için yaratmamıştır. Bilakis onları sınamakta, eğitip terbiye etmektedir. Allah insana, kendi anne babasından bile daha merhametli ve müşfiktir. Bu yüzden merhamet, yakınlık ve rızayı Allah'tan isteyin. Bunun yolu; Allah'ın zikri, şükrü, hamd ü senası, Kitabının tilaveti ve Resulüne uymaktan geçer.
Daima en kötüsüne hazırlıklı ohın. Hediyenin kendinizi daha iyi hissetmeniz olacaktır.
Hz. Muhammedi doğuranın da bir kadın olması hanımlara ö'jiinç olarak yeter.
Dokuzuncu inci: Marifetullah hüzünleri dindirir
Allah.. Güzellerin en Güzeli, kerem sahiplerinin en Kerimi. Kuluna, o istemeden dileğinin katlarca fazlasını veren. Az bir ameli şükür olarak görüp büyüten, irili ufaklı bir çok günahı bağışlayıp silen. Göklerde ve yerde yaşayan tüm varlıklar her gün ve her hallerinde O'ndan niyazda bulunurlar. Hepsinin sesi de O'na ulaşır. İşlerin çokluğu O'nu alıkoymaz. Israrla isteyenlerin dilek ve isteklerinden bıkmaz. Bilakis böyle dua edip isteyenleri daha çok sever.
Kendisinden niyazda bulunulmasını ister. Niyaz edilip istenmediğinde gazap eder. Kulu O'ndan haya etmezken O kulundan haya eder ve kusurlarını örter. Kulun kendisine acımadığı kadar O ona acır. Bütün iyilikleri veren, günahları örten o iken kalpler O'na nasıl muhabbet beslemez? Duaları O'ndan başka kabul eden, zorlukları O'ndan başka gideren, sıkıntılara O'ndan başka son veren, muhtaçlara O'ndan başka yetişen, karşılıksız bağışları O'ndan başka dağıtan mı vardır?
Allah... Verenlerin en Eli açığı, merhamet istenenlerin en Merhametlisi, kapısına varılanların en Cömerdi, başvurulanların en Azizi, tevekkül eden kulunun her şeyine yetişen, kula annesinden bile daha Merhametli, kulunun tövbesine ıssız bir çölde bütün eşyalarıyla kaybolan bineğini bulan kişiden bile daha cok sevinen.
"Allah, iman edenlere Firavun'un Hanımını nüsal verdi." [Tahrîm, 11]
Onuncıı inci: Bereketli gün
Şöyle bir deneme yapın. Bir gün sabah namazını kıldıktan sonra kıbleye dönerek birkaç dakika ya da çeyrek saat huşu içinde oturun. Bol bol zikir ve duada bulunun. Allah'tan hayırlı ve bereketli bir gün niyaz edin. Mutlu, başarılı, krizsiz, sorunsuz, bela ve musibetlerden uzak bir gün isteyin. Bereketlerin yağdığı, hayrı bol, kefareti çok bir gün isteyin. Kedersiz, kaygısız ve tasasız bir gün dileyin. Allah'ın yüce kalından sevinç dilenir, helal rızk dilenir. Böylece bereketli bir gün için gerekli hazırlığı yapmış olursunuz.
Size tavsiyem eğer bir işle meşgulseniz yahut işlerinizi bitirmiş oturuyorsanız bir kaset ve cd koyup Allah'ın Kelamını dinleyin. Güzel sesli ve hisli bir tilavetle okunan ayetleri, huzur, huşu ve ihlâs ile dinlemek kalbinizi her türlü evham ve kaygıdan arındıracak, halen ve zihnen çok daha iyi bir duruma gelmenizi, yüreğinizin ferahlamasını sağlayacaktır.
Yapamayacağınız şeylerle uğraşmayın. Buuttu yerme yapabildiklerinizi daha iyi yapmaya çalışın. Kendinizi daha iyi hissedersiniz. [10]
Yakutlar
Mııthı olma yönündeki kararınız bile mutlu bir deneyim olsun.
"Dikkat edin, Allah'ın yardımı yakındır" [Bakara, 214]
Birinci Yakut: Olgun bir hanım, mutlu bir hayattır
Hanımefendi, akşam eve dönen eşini çok güzel karşılamalı, canı sıkkın veya yorgun gördüğünde bundan etkilenerek kendisi de sıkılmamaiıdır. Bilakis ona sıcak davranmalı, arzu ve isteklerini vakit geçirmeden yerine getirmeye çalışmalıdır. Sıkıntı veya aşırı yorgunluğunun sebebini eve girer girmez sormaya kalkmamalıdır.
Kocası evin içinde giydiği pijama takımını giyip yerine oturduktan sonra muhtemelen kendisi bu sıkıntı ve üzüntüsünün sebebini anlatacaktır. Anlatmaması halinde hanımefendi uygun bir dille ve kendisini düşündüğünü hissettiren bir üslup ile sebebini sorabilir.
Kocasına yardım etmesi mümkünse, bunu hiç tereddüt etmeksizin yapmalıdır. Böyle davrandığı takdirde eşinin sıkıntısını azallmış, sorumluluk yükünü hafifletmiş olacaktır. Erkek de evinde çok değerli bir mücevher, hatta dünyanın en değerli mücevherinin varlığını hissedecektir. .
Bir işi l>itiremcdün diye kendinizi yıpratmayın. Büyüklerin görev ve sorumlu hıkları hiç bitmez!
Allah bir topluluğu sevdiğinde onları sınar.
ikinci Yakut: Bugünü iyi değerlendirmeye bakın
Hayatta mutluluğu yakalayanlardan biri şöyle der:
"En güzel gün, dünyanın bize değil, bizim dünyaya sa-\ h/p olabildiğimiz gündür. O gün arzu ve şehvetlerimiz bi-~yı ze değil biz onlara yön verir, irademize gönüllü ya da gö-ı.( nü/süz boyun eğmelerini sağlarız."
Kendi hayatımda yaşadığım ve asla unutamadığım günler:
4 Nefsime hâkim olup yapıp yapamayacağım şeyler hakkınca kafa yorma zahmetinden kurtulduğum her gün.
% İnsanların bilgisi dışında yapacağım için kimseden Övgü ''alamayacağım bazı hayır işlerini yapıp yapmama tereddüdünden kurtularak onları gönüllü olarak yapabildiğim günler.
Ceplerimin havayla dolu olup da izzet-i nefsimi tehlikeye .atmak durumunda kaldığımda onu paraya tercih ettiğim günler.
İşte bunlar en güzel günlerdir. Maddi nasibi çok az, belki hiç olmayan bu günlerin en güzel hediyesi, nefsime hâkim olduğumu bilmemelir ki bence dünya hayatında bundan değerli bir şey yoktur.
bd Elinizdekiyle mutlu olun ve kanaat edin. Allah'ın takdir ettiği nasibe rıza gösterin. Maddi ve beşeri imkânlarrnıza uymayan hayallerle kafa yormayın.
Allah geçmişte olanları affeder.
Üçüncü Yakut: Baskı gördüğünüz ve haksızlığa uğradığınız düşüncesini terk edin
Bu, kaygı ve endişeleri yenerek hayatın genelinde başarılı olmaya yardım eden eşsiz bir özelliktir. Bu sayede dostluklar ve aile içi mutluluk korunur. Çünkü geniş ufka sahip bir insan, diğer insanların karakterlerini anlayıp değişiklikleri takdir eder.
Kendini başkalarının yerine koyar, tavır ve hareketlerin arkasındaki şartları değerlendirir.
Kaygı ve endişe sahiplerine gelince, şunu bilmeniz gerekir ki geniş ufka sahip insanlar karşılaştıkları durumları anlayışla karşılarlar. Bir musibete uğradıkları veya bir arzuları gerçekleşmediği takdirde hayal kırıklığı yaşamazlar. Çünkü hayatın tabiatı budur. İnsanın ilk anda hoşlanmadığı bir şey onun hakkında hayırlı olabileceği gibi sevindiği bir şey de onun için kötü olabilir. Gerçek hayır ve iyilik, Yüce Allah'ın yazdığındadır.
Geniş ufuk sahipleri bu büyük kâinatın bir parçası olduklarını, kendi paylarına düşen mutluluklar olduğu gibi hüzün ve acıların olduğunu da bilirler. Bu yüzden ne şoke olur, ne de afallayıp kalırlar. Onlar bu tür tepkilerin çok üstündedirler. Bu yüzden baskı ve zulüm altında oldukları gibi bir komplekse kapılmazlar. Bu, daha çok ufku dar kimselerin yaşadıkları bir ruh halidir. Onlar başlarına gelen bir musibet veya kötülüğün yalnız kendilerine geldiğini, insanların kendilerini ezmeye çalıştıklarını, şanslarının her zaman kötü olduğunu düşünürler.
Geniş ufka sahip olanlar bu gibi duygu ve düşüncelerden uzaktırlar. Hayatın tabiatını kavramış kimseler olarak en iyisini yapmak için ellerinden geleni yaptıktan sonra tevekkül ederler.
Bugün mutlu olmaya bakın, yarın değil.
Sabrınızdan ötüıii selam size!
Dördüncü Yakut: Sıkıntının ardından gelen başarı ne kadar da tatlıdır!
Başarıya ulaşmış kişilerden biri şunları anlatır:
"Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Yokluk ve sıkıntı henüz beşikteyken yakama yapışmıştı. Mutfakta verecek hiçbir şeyi olmayan annemden ekmek istemeye utanarak büyüdüm. Çoğu zaman evimizde kuru ekmek bile bulunmazdı. On yaşımda evden ayrıldım. On bir yaşımda çalışmaya başladım. Her yıl bir ay kadar okula giderdim. On bir yıllık ağır ve yoğun çalışmanın ardından bir çift öküzüm ve altı koyunum olmuştu. Bunlardan seksen dört dolar kazandım. Ömrüm boyunca zevklerim için bir kuruş dahi harcamamıştım. Yirmi biı yaşıma kadar kazandığım her kuruşu biriktirerek yaşadım...
Bu onbir yıl esnasında ağır çalışma nedir fazlasıyla görmüştüm. Kimi zaman iş bulabilmek için kilometrelerce yürüdüğüm olmuştu. Yirmi yaşına bastığım ilk ay, öküzlerimle odun çekmek için ormana gittim. Sabahlan gün doğmadan yola çıkar, gün boyunca bu ağır işi yapardım. Akşam vakti döner, getirdiğim odunları satarak ayda altı dolar kazanırdım. Bu dolarlar bana on dördündeki ay gibi parlak ve çekici gelirdi."
Geçmişte hatalar işlemiş olabilirsiniz. Gerekli dersleri aldıktan sonra onları unutmaya çalışın.
De ki Allah, sizi ondan ve bütün sıkıntılardan kurtaracaktır." [En'âm, 64]
Beşinci Yakut: Bulunduğunuz hale uyum sağlayacaksınız
Bir kişi tanıyorum. Cerrahi bir operasyonda ayaklarından biri kesilmişti. Teselli etmek ve geçmiş olsun demek için onu ziyarete gittim. Akıllı ve bilgili bir insandı. İçimden şöyle demek geçiyordu: "İnsanlar senin başarılı bir koşucu olmanı veya iyi bir güreşçi olmanı beklemiyorlar. Senden bekledikleri faydalı ve sağlam fikirler. Allah'a şükür bunu da başarabilecek haldesin."
Yanına oturdum. Bir süre havadan sudan konuştuktan sonra şöyle dedi: "Allah'a ha mel olsun. Kesilen ayağım onlarca yıl bana yoldaşlık etti."
Görüldüğü üzere sağlıklı bir inanç ve bilgi, insan için birçok sakinleştiriciden daha etkili ilaçlardır.
Bilgelerden biri şöyle demiştir: Zihinsel huzur ve rahatlık, ancak en kötü ihtimale teslim olmakla gerçekleşir. Psikolojik açıdan bunun açıklaması; teslim oluşun, insan faaliyetini bütün kayıtlarından bağımsız kılmasıdır.
Hâlbuki binlerce insan acı gerçeğe teslim olmayı reddederek hayatlarını berbat etmektedirler. Bunlar, gerçeği kabullenip kurtarılabilecek olanları kurtarmakla yetinmeyenlerdir. Ümitlerini yeniden yeşertmek yerine geçmişle acı bir mücadeleye girmekte, sonu gelmeyecek huzursuzluklara kapılıp gitmektedirler.
Geçmişin başarısızlıkları için hayıflanmak, çekilmiş acılar için tekrar tekrar ağlamak dinimize göre kısmen inkâr ve kadere isyandır.
Başarısızlık duygusu en acımasız düşmanınız-dn\ Çünkü iç huzurunuzu yok edebilir.
"Sizi işte böyle vasat bir ümmet kıldık [Bakara, 143]
Altıncı Yakut: Bilse bir anneden öğütleri
Bu bölümde Harise kızı Ümâme'nİn tarihe mal olmuş o değerli öğütlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Ümnme bu Öğütleri, gerdek gecesine hazırlanan kızına vermişti:
Sevgi/i kızını doğduğun ortamdan ayrılıyorsun. Yıllarda alıştığın hayat tarzını ardında bırakıyorsun. Bir kadının eşsiz kalabilmesi mümkün olsaydı, hiçbir anne baba dünyanın en değerli varlığı ve sağ kollan olan kızlarını başka bir aileye gelin etmezlerdi. Fakat hikmet-i ilahi gereği kadınlar erkekler için, erkekler de kadınlar için yaratılmışlardır.
Birinci ve ikinci öğüt: Kocana kanaat ile boyun eğ, söz ve emirlerini güzellikle dinle.
Üçüncü ve dördüncü öğüt: Gözüne ve burnuna 'gelen yerlerine dikkat et. Sende bir gün bile nahoş bir manzara görmesin, çirkin bir koku duymasın. Daima güzel görün ve hoş kokulu ol.
Beşinci ve altıncı Öğüt: Uykusuna ve yemeğine dikkat et. Açlık sinirleri kızdırır, uykusuzluk İse öfkeyi kamçılar. Yedinci ve sekizinci öğüt: Kocanın parasını iyi koru, ailesine bak ve saygıda kusur etme. Malına sahip çık, çocuklarına iyi bak.
Dokuzuncu ve onuncu öğüt: Söz ve emirlerine asla karşı gelme. Sırrını yayma. Emrine karşı gelmen canını sıkar, sırrını yayman sana güvenmemesine sebep olur. O üzgünken sakın sevinçli görünme, sevinçliyken üzgün ve bezgin davranma."
Mutluluk sizin elinizdedir. Kesinlikle başka biıinc bağlı değildir
Yarın güneş doğacak vC can mtıtln olacaktır
Yedinci Yakut: Rabbinin rızası için canını feda eden kadın
Bir anlık gaflette nefsine uyup zina eden Cüheyııiyeii kadını duydunuz mu bilmiyorum. Kadıncağız, olayın üstünden bir süre geçtikten sonra Rabbini hatırlamış, tövbe ve istiğfar ile O'na yönelmişti. Ardından Peygamber Efendimize gelmiş, işlediği günaha karşı taşlanmasını talep etmişti. Geldiğinde hamileydi. Efendimize aynen şöyle demişti:
-Ey Allah'ın Elçisi! Ben bir günah işledim, cezamı çekmek istiyorum.
Efendimiz, Ciiheyniyeli'nin velisini çağırttı ve "Ona iyi bak, çocuğunu doğurduğunda bana getir" buyurdu.
Cüheyniyeli çocuğunu doğurup belli bir süre emzirdikten sonra Peygamber Efendimizin huzuruna geldi. Efendimiz giysilerinin sıkıca bağlanmasını emrettikten sonra recm cezasını uygulattı. Vefat ettikten soma cenaze namazını kıldırmak üzere cemaatin Önüne geçince Hz. Öıneı tepki gösterdi:
-Ey Allah'ın Elçisi! Zina etmiş bir kadının namazım nasıl kıldırırsınız!1
Peygamberimiz şu cevabı verdi:
~O öyle bir tövbe etti ki Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilse hepsine yetişirdi. Allah rızası için canını verebilenden daha hayırlı birini söyler misin!
Cüheynryeli'yi böyle bir harekete sevk eden, temizlenip arınma yönündeki güçlü ifadesiydi. O, ahireti dünyaya tercih eden bir hanımdı. Çok güçlü bir imana sahip olmasaydı, elbette taşlanarak öldürülmeyi istemezdi. Biri çıkıp "O, zina etmiş, zina ancak imanı zayıf birinin işleyeceği bir günahtır" diyebilir.
Bu soruya şöyle cevap verebiliriz: İnsanın iradesi zayıf olabilir. Bu yüzden bazı günahlar işleyebilir. İnsan yaratılış itibarıyla zayıf bir varlıktır. Sapması, günah işlemesi mümkündür. Fakat kalbindeki iman tohumu yeşerip ulu bir ağaca dönünce her türlü günah ve sapkınlığın izini silip atarak küllenmiş iman korunu ortaya çıkarır. Cüheyııeli'yi Allah Resu-lü'ne gitmeye sevk eden de işte bu iman tohumuydu. İmanının gücü sayesinde Allah rızası uğrunda canını vermeyi gönüllü işlemişti.
Sürekli sızlanan, yahut arzularına düşkün biri olmamı!
Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz îo Krizin dorıığn, rahatlamanın başlangıcıdır
Sekizinci Yakut: Allah tarafından korunan bir hanım
İskenderiye şehrinin Haçlılar tarafından işgal edildiği döneme ait bir olay anlatılır. Şehrin Müslüman halkından güzel yüzlü zengin bir hanım, hizmetçi ve cariyeleriyie şehirden kaçmakta gecikmişti. Şehri talan eden Haçlılar ellerinde kılıçlar onun evine de girmişlerdi.
Askerlerden biri sordu:
-Değerli eşyalar nerde?
Kadıncağız korku içinde cevap verdi:
-Evde, sandıkların içinde. Bunu söylerken titreyerek değerli eşyaların bulunduğu odayı gösteriyordu.
İçlerinden biri kadına yaklaşarak ''Korkma, sen benim yanımda olacaksın. Ülkemde refah ve lüks içinde yaşayacaksın" dedi. Kadın bu yabancının kendisine aşık olduğunu anlayınca ona yaklaştı ve işveli bir eda ile kulağına fısıldadı:
- Tuvalete gitmek istiyorum.
Adam, onun da kendisini istediğini anlamıştı. Tuvalete gidebileceğini işaret etti. hlaçlı askerleri sandıkları yağmalamakla meşgulken kadın evin kapısında avluya çıktı. Oradan samanlığa girdi. Saman yığınının altını eşerek oraya saklandı..
Haçlılar evi yağmaladıktan sonra kadını aradılar. Onu bir türlü bulamayınca çekip gittiler. Kadın, bu hile İle esarete düşmekten kurtulmuştu. Hizmetçi ve cariyeleri de tavan arasına saklanarak Haçlıların eline düşmemişlerdi.
Kadın olayın ardından şöyle demişti: "Şeref ve dinin selameti, servet ve paradan çok daha hayırlıdır. Servet zaten bu gibi ulvi amaçlar için kullanıldığında anlamlı olur."
Gerçekten de namus ve dini kaybetmektense yoksul kalmak çok daha evladır.
Hayatta şu gerçeği kabııllennielisiiiiz ki karşınıza değiştirme imkânınız olmayan birçok şey çıkacaktır. Bunlara iman ve sabırla tahammül edin.
Anne bir yiğit ocağıdır.
Dokuzuncu Yakut: Tövbeyle dökülen gözyaşı, dünyanın en temiz suyudur
Allah tövbekarları, aklanıp paklananları sever. Kulunun tövbesi, Yüce Allah'ı en çok sevindiren fiillerin başında gelir. Bu sevinci tarif etmek için şöyle bir olay anlatabiliriz:
Uçsuz bucaksız bir çölde seyahat eden bir yolcu düşünün. Su ve yiyeceğini taşıyan binek hayvanı kaybolmuş olsun. Adam, hayvanını aramaktan perişan olmuş halde bir kaktüsün dibinde uyuya kalır. Uyandığında bir de ne görsün! Yitirdiği hayvan karşısında duruyor! Yerinden fırlayıp hayvanına sarılarak haykırır: "Allahım! Sen kulum-sun ben RabbinimÜ" Böyle bir dil sürçmesi elbette aşırı sevinçtendir. Adamcağız ne söylediğini bilmeyecek haldedir.
Yüce Allah tövbe ederek kendine yönelen kullarını gördükçe işte bundan bile çok sevinir ve mümin kullarına şöyle nida eder: "Ey müminler! Hep birlikte Allah'a tövbe edin. Umulur ki felah bulursunuz." [Nıir, 31]
Tövbe, kalbi gözyaşı suyu ve nedamet havlusuyla yıkayıp temizlemektir. Tövbe; yürekte bir yangın, neftse bir titreme, zihinde bir hüzün, gözde bir damla yaştır. Tövbe, doğru yolun başı, kazananların sermayesi, müritlerin ilk adımı, eğrilerin doğruluk anahtarıdır.
Tövbekar yalvarıp yakarır, hıçkırıklarla ağlar. Herkes yatıp ortalık sakinleştiğinde onun yüreği çarpmaya başlar. Bütün insanlar huzur ve güvende olsalar da o korku ve endişe içindedir- Herkes rahat uyurken onun kalp çarpıntısı bir türlü durmaz.
Yüreği mahzun, başı eğik, tüyleri diken diken bir halde Rabbinin huzurunda kıyam durur. İşlediği günahların büyüklüğünü hatırladıkça ürpertisi daha da artar ve buğulanan gözlerinden yaşlar dökülmeye başlar. Ah sesleri hıçkırıklarına karışmıştır. Cehenneme götüren köprüyü gördükten sonra dünya ve içindekilerin hiçbir ağırlığı kalmamıştır gözünde.
Her zaman olumlu ve iyimser düşünün. Bir gün işler kötü gittiğinde bilin ki mutluluk ve sevinç dolu bir günün gelişi yakındır.
O hanımlar Allah 'in koruduğa gaybı korurlar,
Onuncu Yakut: İlk Fedai
O çağın belki en büyük sarayında yaşıyordu. Elinin altında yüzlerce uşak ve halayık vardı. Deyim yerindeyse bir eli yağda diğeri balda lüks dolu bîr hayatı vardı.
Bazılarınızın belki hatırlayacakları gibi Firavun'un hanımı Asiye bn. Müzahim'den söz ediyorum. Fizik olarak zayıf ve tek başına bir kadın. Sarayda huzur ve güven içinde bu hanımın yüreği bir gün iman ışıklarıyla aydınlanmaya başlamıştı, İmanın verdiği ruhtan güç alan Hz. Asiye kocasının başını çektiği cahili-ye düzenine meydan okudu.
Hz. Asiye, aşkın bir bakışa sahipti. Gözleri, içinde yaşadığı sarayı, ipek yastıkları, yaşadığı müreffeh hayatı, sayısını bilmediği halayıkları, hizmetçi ve uşakları görmüyordu. Bu yüzden âlemlerin Rabbi'nin mukaddes Kitabı'nda anılmayı ve örnek gösterilmeyi hak etmişti:
"Allah iman edenlere Firavun'un hanımını örnek gösterdi. Hani o, şöyle demişti: Rabbim. Benim İçin katında cennette bir ev bina et. Beni Firavun'dan ve onun -çirkin- işinden kurtar. Beni zalim topluluktan kurtar." [Tahrîm, 11]
Tefsir bilginleri bu ayet-i kerimenin açıklamasını yaparken şöyle derler: Hz. Asiye, evi değil komşuluğu tercih etmiştir. Bu tavrıyla Efendimiz tarafından da kemale eren hanımlar arasında zikredilmeye layık olmuştur:
"Erkeklerden birçoğu kemale erdi. Kadınlardan ise sadece Firavun'un hanımı Asiye ve Imran kızı Meryem. Aişe'nin diğeı kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir."
İşte İnançlı Asiye! Firavun'un karanlık sarayının hollerini iman nuruyla aydınlatan cesur hanımefendi. Peki, sabır sebat ve Allah'a davet gibi hasletlerle bizim yolumuzu kim aydınlatacak?
Mutluluğun yolu düşüncelerinizi kontrol etmekten geçer. [11]
Zümrütler
Allah 'in rahmeti ihsan sahiplerine çok yakındır.
Birinci Zümrüt :Rabbini veki! kıl, rahat uyu
Fırtınalara yaslandığı, sağından solundan oklar uçuştuğu halde Rabbinin rıza ve kaderini umarak huzur içinde uyuyan, her şeyin Allah'tan geldiğine inandığı için hüzün nedir bilmeyen, peygamberler, veliler, âlimler, anne baba ve samimi dostların kaybı dışında gözlerinden yaş akmayan bütün müminlere, Allah için kaygı ve tasalanan inançlı kimselere sesleniyorum:
Allah ecir ve sevabınızı misliyle versin. Siz O'nun şu buyruğunu en iyi özümseyenlersiniz: "Sabır ve namaz ile yardım isteyin. Muhakkak bu, huşu ehli dışındakilere ağır gelir." [Bakara, 45]
Hz. Ali (kv) şöyle demiştir: "İman açısından sabır, vücut açısından kafa gibidir." Bunu yapabildiğiniz takdirde Firdevs cennetinde ikametle, Adn cennetlerinde Rabbinizin konuğu olmakla miijdelendiğinizi bilin. Bunlar, dünyada gösterdiğiniz sabır ve sebatın, özveri ve fedakârlığın mükâfatıdır. Tebrikler size iman ve sabrınızdan dolayı! Kazananın kim olduğunu göreceksiniz.. Hem de pek yakında! "Sabredenleri müjdele." [Bakara, 155]
Kendinize güvenmeniz, haj'atınıza çok daha fazla anlam katacağınızı ve kazancınızın bol olacağını gösterir.
"Allah, kullarına karşı pek Lütntkârdır." [Şûra, 19]
ikinci Zümrüt: Asıl körlük, kalp körlüğüdür
Çok eski zamanlarda kendisini sevip sayan hanımı, iyi kalpli oğlu ve vefakar dostuyla mutluluk içinde yaşayan köı bir adam vardı. Adamcağızın hayatındaki tek tatsızlık, yaşadığı karanlıktı- En büyük dileği bir gün olsun bu mutlu tabloyu dünya gözüyle görebilmekti.
Günlerden bir gün şehre çok büyük bir doktor geldi. Köı adam, doktorun kapısını ilk çalanlar arasındaydı. Gözlerini tedavi edecek bir ilaç istedi. Büyük doktor, adamcağıza bir göz damlası vererek düzenli biçimde kullanmasını istedi ve şöyle dedi:
-Bir gün ansızın görmeye başlayabilirsin!
Kör adam, ev halkının umutsuz yaklaşımlarına rağmen damlayı kullanmaya başladı. Birkaç gün sonra bahçede otururken aniden gün ışığını gördü. Sevinçten delı'recek gibiydi. '. Diğerlerine haber vermek üzere eve daldı. İçende ne görsün, sevgili karısı, vefakâr dostuyla kucak kucağa onu aldatıyor, Öbür odada oğlunun kendi kasasından izinsiz para aldığım
Adamcağızın dünyası kararmıştı. Gözlerini iyileştiren doktora lanet okuyarak yerden bir çivi aldı ve gözüne hatırdı. C zamana kadar yaşadığı mutlu hayatı sürdürebilmenin başka yolu yoktu!
Psikolojik sorunlar, fiziksel rahatsızlıklardan daha yıkıcıdır.
Asla! Rabbim benimledir. O bana doğru yolu gösterir." [Şuara, 62]
Üçüncü Zümrüt: İntikam mahkemesi kurma! İlk kurbanı sen olursun!
Bazı kimseler, haklarını sonuna kadar almayı önemsemez, çoğu şeyi göz ardı eder, hatta bilinçli olarak aptal gibi davranırlar. Bunlar öz itibarıyla hoş görülü ve İşi kolaydan alan kimselerdir. Fazla inceleyip sık dokumaz, işittikleri sözleri inceden inceye irdelemezler. Kısacası bu gibi konularla kendilerini yormazlar.
Bazıları İse hoşgörü nedir bilmedikleri gibi, haklarından deyim yerindeyse zırnığı bile istemeyi ihmai etmezler. Bu yüzden insanlarla sürekli kavga ve uğraş içinde olur, haklarım tamamen alabilmek İçin didişip dururlar. Bu tiplerin memnun ve mutlu oldukları pek görülmemiştir.
Doğal olarak hoş görülü bir insanın İç huzuru, ferahlık ve sükunete daha yakın olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden çevrelerinde sevilip sayılırlar. Hayal yolculuğunda başarı kapıların! Önlerinde daima açık bulurlar. Allah'ın kullarıyla sürekli mücadele ve tartışma halinde olanlarsa, stres ve endişeden bir türlü kurtulamazlar. Kendilerine söylenen sözleri derinlemesine inceler, karşılaştıkları tavırları analiz etmeye çalışırlar. Ömürlerini bu tür işlerle heba ederler. Bunlar, çevrelerinde sevilmeyen, başarı kapılarını kendi yüzlerine kapayan kimselerdir.
Bizler için en güzel örnek olan Allah Resulü (sav) iki şey arasında serbest bırakıldığı zaman, günah olmaması şartıyla daima kolay olanı seçerdi.
Buyurdu ki: "Allah o kula merhamet etsin ki sattığında hoşgörülü, aldığından hoşgörülü, alacağını isterken hoşgörülüdür."
Sen bugün için çalış. Yanıı olabileceklere kafa yorma.
"Kıır'an'ı sana bedbaht olasın diye indirmedik" [Taha, 2]
Dördüncü Zümrüt: Başarıdaki imtiyaz
Zenginlerden biri anlatıyor:
Dünyan/n en zengin adamlarından biri olduğum için farklılık hissetmiyorum. Mütevazı bir dairede eşimle birlikte yaş/yorun}. İçki ve sigara kullanmıyorum. Dolar milyarderlerinin gazete sayfalarını do/duran hayat tarzlarına, lüks yatlarına, göz alıcı saraylarına, fırtınalı yaşamlarına, çevrelerine dolduran birbirinden güzel kadınlara asla imrenmiyorum. Bu kadınların birkaç milyon dolar tazminatla gönderilebilecek türden kişileı olduklarını biliyorum.
İşime aşığım. Çalıştıkça mutlu oluyorum. Genellikle yemeğimi işyerine götürürüm. Sahip olduğum milyarları düşündükçe aşırı sevindiğim ve mutlu olduğumu sanmayın. Beni en çok mutlu eden, doğup büyüdüğüm şehri (Tokyo), mütevazı cad-deleriyle dünyan/n sanayi ve ticaret başkentlerinden birine dönüştürmeyi başarmamdır. Kısaca söylemem gerekirse benim mutluluğum başarıdadır.
Ağlayıp sızlamak batan gemiyi sudan çıkarmaz!
"Allah kıılıuıa yetmez mi?" [Zümer, 36j
Beşinci Zümrüt: Batının yaşadığı ruhsal çöküş
Mayo Klinik doktorlarından Dr. Haroldsen, Amerika Endüstriyel Kurumlarda Çalışan Doktor ve Operatörler Derneğinde bir brifing vermişti. Dr. Haroldsen'in anlattıklarından bazı bölümler;
"176 işadamı vakası inceledim. Yaşları kırk dört civarındaydı. Vakaların üçte birinde stres ve gerilimin sebep olduğu üç hastalıktan biri vardı: Kalpte düzensizlik, ülser ve yüksek tansiyon. Yaşlan kırk beşi geçer geçmez bu üç hastalıktan bin muhakkak o/taya çık/yor.
Şimdi soruyorum iş hayatındaki başarıyı midesinde derin bir yara, kalp krizi veya yüksek tansiyonla kazanmak ne kadaı akılcıdır? Bütün dünyayı kazanmış olsa dahi bu hastalığın ona ne faydası vardır? Kişi tüm dünyaya sahip bile olsa uyuyacağı bir yatak, yiyeceği üç öğün yemek değil midir? Bu açıdan bakıldığında böyle biriyle toprağı çapalayan işçi arasındaki fark nedir? Muhtemelen işçinin uyku kalitesi ondan çok daha yüksektir. Yediği yemekten aldığı zevk de işadamına göre fazladır."
Dr. W. S. Phares ise her beş kişiden dördünün organik olmayan sebeplerden hastalandığını söylemekledir. Bunların hastalıkları ise, korku, stres, depresyon, öfke ve kişinin kendiyle barışık olmaması gibi ruhsal olaylardan kaynaklanmaktadır.
Geçmişi değiştirenleyiz, geleceği de istediğimiz biçimde şekillendirenleyiz. Değiştirme ve şekillendirme imkânımız olmayan şeyler için bu kadar üzülüp sızlanmak niye?
Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz Sinirlenme, öfkelenme, kızma.
Altıncı Zümrüt: Hayat arkadaşının sıfatları
İnançlı ve saliha bir hanımefendi, ardı arkası gelmeyen istekleriyle eşini sıkıştırmaz. O, Rabbinin kendisine takdir ettiği "" kısmete kanaat eder. Urve, teyzesi Hz. Aişe'den naklediyor: i "Allah'a yemin olsun ki kız kardeşimin oğlu, bizler hilale bakardık, sonra yine hilale bakardık, sonra yine hilale bakar-': d/k. İki ay içinde üç hilal görürdük de Allah Resulü'nün hane-l lerinde ocak yakılmazdı. Urve araya girer:
-Peki teyze, ne yerdiniz? Hz. Aişe -hurma ve suyu kastedecektir.
-iki siyah, diye cevap verir. Yalnız Allah Resulü'nün (sav, '>. Ensar'dan hayvanı olan bazı komşuları vardı. Ara sıra Efendi-; mize süt gönderirler, biz de ondan içerdik."
Hayatın değeri, insanın her anını yaşamasıdır.
Çalışmak ümidi ateşler, başarısızlık beklentisini öldürür
Yedinci Zümrüt: Allah'ın seçimine rıza gösterin
Hatırlarsanız Hz. İbrahim, eşi Hz. Hacer ile henüz emzikli bebek olan oğlu İsmail'i ıssız, üstünde bırakın ağacı ot bile olmayan kurak bir vadide bırakmıştı. Hz. İbrahim ana oğlun yanından ayrılırken eşinin sözleri kulaklarında çınlıyordu:
-Ey İbrahim! Ins cin olmayan bu ıssız vadide bizi kime bırakıp gidiyorsun?
Hz. ibrahim, hanımının bu seslenişine cevap vermeyerek yürümeye devam etti. Hz. Hacer merakla sordu:
-Bunu Allah mı emretti? Hz. İbrahim bu soruyu "Evet" diyerek cevapladı.
O zaman Hz. Hacer, o iman ve ihlâs abidesi hanımefendi Kur'an-ı Kerim'de de geçen şu ifadeyi kullandı: -O bizi ziyan etmez!
Evet, Allah inançlı ve salih kullarını asla ziyan edip sahipsiz bırakmaz. Nitekim Kehf suresinde anlatılan olayda da, çocuklarını aldığı aileye salih bir evlat nasip etmiştir.
Yine O, inançlı bir adamın yetimleri tarafından çıkarılacak hazineyi Hz. Musa'nın arkadaşı Salih Kul Hızır'a muhafaza ettirmiş ve yıkılmakta olan duvarı ördürerek çocuklar büyüyün-ceye kadar sağlam durmasını temin etmiştir. Bu olay da Kehf suresinde anlatılmaktadır.
Geçmişi değiştiremem. Geleceği de bilemem. Öyleyse pişmanlık ve kaygı niye?
Zafer, sabrın melesidir.
Sekizinci Zümrüt: Dünya üzülmeye değmez
Dünya hayatının kısalığını, dünya malının değersizliğini, ahlakının bayağılığını, değişkenlik ve kararsızlığım bilen biri dünya ve ona ait hiçbir şey için üzülmez. Yitirdiği dünyalıklar için pişmanlık duymaz. Siz de kaybettiğiniz veya kaçırdığınız dünyalıklar için üzülüp hayıflanmayın. Çünkü biz Müslümanlar için bir âlem daha vardır. Yaşadığımız âlemden çok daha büyük, çok daha ulvi, çok daha güzel bir âlem; Ahiret âlemi.
Tek ve Eşsiz olan Allah'a kavuşmaya inandığınız için hamd edin. Bu gün birçok Gayr-i Müslim kadın vaat edilmiş-o güne inanmamaktadır. O güne inanan ve o gün için hazırlık yapanlara ne mutlu! O güne inancı yok veya yok denecek kadar az ve dünya işlerine dalıp gitmiş olanlara ise ne yazık!
İman olmadıktan sonra, sarayın, servetin, altının ve paranın ne değeri olabilir ki? Takva olmadıkça mevki ve makamın ne önemi olabilir ki? Mal, mülk ve şöhret mutluluğu satın alabilecek güçte olsaydı, bunlara sahip olanlardan birçoğunun mutsuz ve bedbaht olduklarım görmezdik. Hâlbuki bunların acı ve sorunları sıradan insanlarla kıyas edilmeyecek kadar fazladır.
Dün bir düştü, yaşandı geçti. Yarın güzel bir ümittir. Bugün İse hakikatin ta kendisi! vardır.
Dokuzuncu Zümrüt: Celal Sahibi'nin yaratışındaki güzellik
İnsana ve onun yaratılışındaki eşsiz sanata bir bakın. Farklı renkler, diller, huy ve tabiatlarda oluşuna. Yüce Allah onu ne de güzel yaratmış, en güzel surette terkip etmiştir. "O ki sizi şekillendirdi ve suretinizi pek güzel yaptı." [Tegâbün, 3]
"Ey insan! Seni kerem sahibi Rabbine karşı gurura sevk eden nedir? O ki seni yarattı, sonra düzeltip tesviye etti. Dilediği surette terkip etti." [İnfitâr, 6] "Biz insanı en güzel biçimde yarattık."[İnfitâr, 6İ
Şu gökyüzüne ve ondaki heybete, yıldızlara ve onlardaki çekiciliğe, güneşe ve güzelliğine, ayın parıltısına, uzaya ve akıl almaz genişliğine, yer küreye ve yumurta gibi şekline, onda çıkardığı su ve otlağa, demir atmış dağla bir bakın. Şu denizleri ve ırmakları bir düşünün, geceyi, sabahı, ışığı ve karanlığı. Şu bulutları ve kainattaki eşsiz besteyi bir tefekkür edin. Ondaki uyum ve dengeyi, şu çiçeği, şu gülü, şu taze meyveyi, şu bembeyaz sütü, şu bülbülü, şu sürüngeni, şu arıyı, şu minik kozayı, onların yaratı-[ışındaki sanat ve estetiği, tükenmek bilmeyen güzellik ve huzuru bir düşünün.
"Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı teşbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.
Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor, İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız." [Rum, 17-19]
Hayatın karanlık yönleri üzerinde fazla durmayın, aydınlık yönlerini görmeye çalışın.
"Evlerinde vakar ile otururlar." [Ahzâb, 33]
Onuncu Zümrüt: İnsanlık ve cömertliğin zirvesi
Romalılar bir grup Müslüman hanımı esir almışlardı. Olay, Mansurb. Ammar'a haber verilerek şöyle dendi:
-Müminlerin Emirinİn yanına varsanız da insanları Romalılara karşı sefere teşvik etseniz.
Mansur, bu tavsiyeye uyarak devrin halifesi Harun Reşid'İn meclisine gitti.
Ak saçlı, aksakallı bir pir-i fani olan Mansur Halifenin meclisinde bulunanları cihada özendiren konuşmalar yaptı. O konuşurken, eline içinde mektup bulunan ağzı mühürlü bit torba verildi. Mansur, torbayı açtı ve mektupta yazılanları okumaya başladı:
"Ben, Arap ailelerinden bir hanımım. Romalıların Müslüman hanımlara ettiklerini duydum. Senin de halkı Romalılara karşı cihada teşvik ettiğini Öğrendim. Bunun üzerine en çok değer verdiğim iki şeyimi, saç Örgülerimi kestim ve bu torbayla birlikte ağzı mühürlü olarak gönderdim. Yüce Allah aşkına, onları Allah yolunda cihada çıkan atlardan birinin gemi olarak kullan. Umulur ki Rabbim bunun hürmetine bana merhamet eder."
Mansur bu etkileyici ifadeler karşısında kendini tutamaya-rak ağlamaya başladı. Orada bulunanlar da onunla birlikte ağlıyorlardı. Halife Harun Reşid hemen seferberlik ilan elli ve İslam ordusunun başına geçti. Müslümanlar Romalılar karşısında büyük bir zafer kazandılar.
Geçen için ağlama ki değerli gözyaşlarm boşa gitmesin. Çünkü j'aşanıp geçeni geri getiremezsin. [12]
Bilezikler
"Kalpler yalnız Allah'ın zlkriyle hıızur bıılıır." [Ra'd, 28]
Birinci Bilezik: İnsanlık ve cömertliğin zirvesi
Adam, mescide girdiğinde namaz vakti değildi. İçeride on yaşlarında bir çocuğun huşu ile namaz kıldığını gördü. Namazını bilire/iğinde yanına giderek selam verdi:
-Evlat! Kimin oğlusun?
Çocuğun başı öne eğildi ve yanağına iki damla yaş süzüldü. Sonra başını kaldırarak cevap verdi:
-Ben hem yetim, hem öksüzüm amca. Adamın yüreği sıziamıştı:
-Benim oğlum olur musun? Çocuk sordu:
-Acıktığımda karnımı doyurur musun?
Adam, "Evet" dedi. Çocuk sordu:
-Giysim eskidiğinde yenisini alır mısın?
Adam buna da "Evet" cevabı verdi Çocuk yine sordu:
-Hasta olduğumda bana şifa verebilir misin?
Adam buna "Buna gücüm yetmez evlat" diyerek karşılık verdi. Çocuk sordu:
-Öldüğümde beni diriltebilir misin?
Adam buna da "Hayır, gücüm yetmez" diye cevap verdi.
Çocuk şöyle dedi:
-Öyleyse beni Yaratanıma bırak amca, O bana doğru yolu gösteren, yediren, içirendir. Hastalandığımda şifa verir, hesap günü bağışlamasını dilediğim de O'dur.
Bu cevap üzerine adamcağız sustu ve bir kenara çekildi.
"Allah'a inanıyorum. Hakkıyla tevekkül edene O yeter" diye mırıldanıyordu.
rd Saçlarınızı ne kadar yolsariız, hüzün ve kederle dolsamz da geçmişin bir damlasını bile geri çevire-mezsiniz.
Rahmetim her şeyi kuşattı.
ikinci Bilezik: Mutluluk var! Peki yfi bulabilen?
Hiç kimse, mutluluğu başkasından beklememelidir. Bilakis mutluluğa erebilmek için en ideal olan yolu bulmalıdır. Bizce bu yolun başında dürüst olmak, çalışmayı ve insanları sevmek gelir. Yardımlaşma, bencillikten uzaklaşma, diri bir vicdana sahip olma gibi hasletler de mutluluğun anahtarlarıdır.
Mutluluk aslı astarı olmayan bir hayal değil, apaçık bir gerçektir. Birçok insan bu güzel duyguyu tadarak yaşamaktadır. Hayatta kazandığımız tecrübelerden yeterli dersleri aldığımız takdirde mutlu olmamızın önünde engel yoktur. Hayatın anlamın kavradığımızda özümüzde varolan birçok cevheri açığa çıkarabilir, maddi ve manevi hastalıklarımızdan kurtulabiliriz. Bunun için bilgi, irade ve sabırla birlikle Allah'ın bahşettiği hayatı, isyan ve inkârda bulunmaksızın yaşamamız gerekir.
Bir kadının güzelliğinin en büyük düşmanı, onu erkenden ihtiyarlatan kaygı ve üzüntülerdir.
"Rabbin sana verecek de razı olacaksın." [Duhâ, 5]
Ücüncü Bilezik: Güzel ahlak kalpteki cennettir
İnsanın arkadaşları, onun aynaları gibidir. O dürüst ve güzel ahlak ile davrandığında çevresindekiler de güzel ahlaklı olurlar. Böylece sinirlen sakin, kafası rahat olur ve samimi bir toplulukta yaşadığını hisseder.
Kendisi kötü ahlaklı, kaba saba biri olduğunda çevresindekilerin de kölü ahlaklı ve kaba kimseler olduklarını görür. Çünkü diğer insanlara saygı göstermeyen kişi, asla saygın biri olmayacaktır.
Güzel ahlak sahibi iç huzura daha yakın, kaygı, stres ve endişeden uzak biridir. Her şey bir tarata, güzel ahlak aynı zamanda Önemli bir kulluk ifadesidir. Dinimiz sürekli ahlaka vurgu yapmış ve Müslümanları güzel ahlaklı olmaya davet etmiştir. Yüce Allah buyurdu ki:
"Affedici ol, marufu emret ve cahillerden yüz çevir." [A'râf, 1 99] Sevgili Peygamberi hakkında öd şöyle buyurmuştur:
"Rabbinden bir rahmetle onlara yumuşadın. Eğer kaba, katı kalpli biri olsaydın çevrenden dağılıp giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile ve işi onlara danış. Bir şeye azmettiğinde Allah'a tevekkül et. Muhakkak Allah tevekkül edenleri sever." [Âl-i İmran, 159]
Efendimiz de şöyle buyurmuştur:
"İçinizde bana en sevimli gelenleriniz ahlakça en güzel olanlarınız, alçak gönüllü davranan, kaynaşan ve kaynaştıranlardır. En buğzettiklerim ise kovuculuk eden, dostların arasını açan ve masumlarda kusur arayanlardır."
Kararsızlık, ciddiyetsizlik ve sorun etrafında ümitsizce dolanma gibi davranışlar sinir sistemini çökertir.
Allah her nefse ancak gücünün yeteceğini! ;yüklcr." [Bakara, 286]
Dördüncü Bilezik: Mutluluğun on kuralı
Amerikalı psikolog Dr. Dİcs şöyle der: Mutlu hayat, on boyut-) ,lu bir sanattır;
Sevdiğiniz işi yapın. Eğer bu imkanınız yoksa, boş fi vakitlerinizde sevdiğiniz bir hobiyle meşgul olun.
Sağlığınıza özen gösterin. Mutluluğun Özü budur.
Bu bağlamda yeme içmenizde düzenli olun, spor yapın ve zararlı alışkanlıklardan uzak durun.
İnsanın hayatta bir hedefi olmalıdır. Bu ona enerji ve dinamizm kazandırır.
Hayatı olduğu gibi yaşamak, acısını tatlısını bullenmek.
Bugünü yaşamak. Geçmişte olanlar için pişmanlık duymayı, gelecekte olacaklar için evhamlanmayı bırakmak.
Yapacağı iş veya vereceği karar üzerinde düşünmek. Kendi kararlan sebebiyle uğradığı zarardan dolayı başkalarını kınamamak.
Daima kendinden aşağıda bulunanlara bakarak haline şükretmek.
Her zaman mülebessim ve neşeli olmak, iyimser kimselerle arkadaşlık etmek.
Mutluluğun kokusunu alabilmek için başkalarını mutlu etmeye çalışmak.
Sevinç fırsatlarını iyi değerlendirmek ve bunları mutluluk yolunun zorunlu istasyonları gibi görmek.
Bugünü yaşayın ve ona sıkı sarılın. Bir acı gelmeden onu önleyebilecek tedbirler varsa armaya çalısın.
"O her gün bir iştedir." [Rahman, 29]
Beşinci Bilezik: Hüzün ve kaygıdan Allah'a sığının
Akıllı birinin neşe ve iyimserlik konusunda cimri davranacağını veya inançlı bir insanın karamsarlık ve ümitsizliğe boyun eğeceğini sanmam. Ancak bazen öyle ağır olaylar yaşanır ki kişinin iç huzur ve hoşnutluğuna gölge düşürür. Böylesi durumlarda yapılması gereken, başa gelen halden kurtarması için Allah'a sarılmaktır. Karamsarlık rüzgârına teslim olmak, insan organizmasında genel bir çöküşe yol açar. Bu İse bütün iş ve davranışlara başarısızlık ve gevşeklik mührünü vurur.
Sevgili Peygamberimiz afet ve zorluk anlarında sahabeye sürekli Allah'tan yardım istemeyi öğretirdi. Ebu Saİd el-Hudri anlatıyor:
"Bir gün Allah Resulü (sav) mescide girdi. Ensar'dan Ebu Ümâme adında biri, mescitte oturuyordu. Allah Resulü seslendi:
-Ey Ebu Ümâme! Namaz vakti dışında mescitte ne yapıyorsun?" Ebu Ümâme cevap verdi:
-Borçlarım ve sıkıntılarım elimi ayağımı bağladı ey Allah'ın elçisi.
Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu: -Sana kaygı ve sıkıntılarını yok edecek, borçlarının ödenmesine yardım edecek bir dua öğreteyim mi?
Ebu Ümâme "Evet ey Allah'ın Elçisi" deyince Allah Resulü şöyle buyurdu:
-Sabah akşam şöyle dua edersin: 'Al/ah/m! Kaygı ve hüzünden Sana sığınırını. Acizlik ve tembellikten Sana sığınının. Korkaklık ve cimrilikten Sana sığınırım. Borca batmaktan ve insan/arın baskısından Sana sığınırım."
Ebu Ümâme bilahare şöyle demiştir: Söyleneni yaptım. Bir süre sonra ne kaygım kaldı, ne borcum."
sizin yediklerinizden değil sizi yiyip bitiren şeylerden çıkar.
"Sahip olduğunuz her nimet Allah'tandır."
[Nahl, 53]
Altıncı Bilezik: Hayatın zorluklarına karşı eşine yardım eden kadın
Biyografi kitaplarında an/atılan meşhur olaylardan biridir. Efendimizin sevgili kızı Falıma Zehra bazen günlerce aç kalırdı. İşte o günlerden birinde eşi Hz. Ali yüzü iyice sararmış olan hanımına sordu:
-Ey Eatımal Neyin var, hasta mısın? Fatima cevap verdi:
-Üç gündür evde yiyecek bir şeyimiz yok. Hz. Ali merakla sordu:
-Peki, bana niye söylemedin?
Fatima annemizin cevabına bir bakın:
-Babam, Allah Resulü gerdek gecesi bana şöyle buyurdu: Ey Falıma! Ali sana yiyecek bir şey getirirse ye. Bir şey getirmediğinde ondan isleme!"
Günümüzde ise birçok hanımefendi eşlerinin ceplerini boşaltma konusunda uzmanlaşmış bulunuyorlar. Kocalarında biraz para olduğunu görür görmez hemen olağanüstü hal ilan ediyor, o parayı ele geçirinceye kadar bir türlü durmuyorlar.
Hiç kuşkusuz erkek bu tür taleplere bir defa teslim olsa da, hayat boyunca beyaz bayrak kaldırmayacaktır. Sonuçta tartışma ve ağız dalaşı başlayacak iş, boşanmaya kadar gidebilecek bir geçimsizlik süreci başlayacaktır.
Hayat, kısaltmayı gerektirmeyecek kadar kısadır. Onu daha fazla kısaltmaya çalışmayın.
Başarı, dillerde olmanızdır.
Yedinci Bilezik: Cenneti/k bir hanım Ata b. Ebİ Rebah anlatıyor:
"Bir defasında İbni Abbas bana şöyle demişti:
-Sana cennetlik bîr hanım göstereyim m/7 "Evet" deyince an-"latmaya başlattı:
-5i/ siyahi kadın Efendimize gelmiş ve şöyle demişti:
-Ben sara nöbeti geçiriyorum. O zaman üstüm başım açılı-,,yor. Allah'a dua etseniz de bu halim geçse.
Allah Resulü ona şöyle buyurdu:
-İstersen bu haline sabret, ödülün cennet olsun. İstersen iyileşmen için dua edeyim. Kadın şöyle dedi:
-Sabrı tercih ederim. Yalnız nöbet geçirirken açılmamam için dua buyurun.
Efendimiz de bunun için dua etti."
Allah korkusuyla dolu bu mümin hanım, cenneti kazanabilmek İçin fani hayatta çektiği sara hastalığının devam etmesine razı olmuştu. Günümüzde birçok insan belki anlamakta güçlük çeker ama karlı bir alışveriş yapmıştı. Yaptığı zor tercihle cenneti kazanmıştı. Ama nöbet sırasında vücudunun görünmemesi İçin yine de dua etmesini istemişti. Peki ya şu sokaklarda yan çıplak dolaşan Müslüman hanımlara ne demeli? Haya perdesini yırtmakta birbirleriyle yarışan bu hanımlar için de "Allah ıslah etsin" demekten başka bir şey yapamayız.
so Kaygı ve stresi bırakın. Dert ve sorunlarınıza katlanmaya çalışın. Gerçekleri metanetle göğüsleyin. Yaşamak için bir şeyler yapın.
Yardım, sıktntınispetindcdir. :
Sekizinci Bilezik: Sadaka belayı savar
Sadaka, yürek genişliği ve iç huzurun en büyük araçlarından biridir. Yüce Allah bu dünyada iyilik ve ihsanda bulunanları yürek genişliği, sevinç ve aydınlıkla ödüllendirir.
Az da olsun sadaka verin. Sadaka olarak verdiğiniz hiçbir şeyi az ve değersiz görmeyin. İster bir elma, ister bir çeyrek ekmek, bir yudum su, ister bir kâse yoğurt olsun. Fakir ve yoksula hediye edin. Zorda kalmışa yardım edin. Açları doyurun. Hastaları ziyaret edin. Böyle yaptığınızda Yüce Allah'ın kaygı ve endişelerinizi hafiflettiğini, hüzünlerinizi dindirdiğini göreceksiniz. Sadaka, ancak "İslam Eczanesi"nde bulunan bir ilaçtır.
Adamın biri İmam Abdullah b. Mübarek'e sordu: -Ey Ebu Abdurrahman, Dizimde yedi yıldır geçmeyen bir yara var. Denemediğim tedavi kalmadı. Hiçbiı fayda görmedim. İbni Mübarek şöyle dedi:
-Git ve insanların suya çok ihtiyaç duydukları biı yer bul. Orada bir kuyu kaz. Çıkan suyla birlikte yaranın
da kapanmasını umarım.
Adam söyleneni yaptı. Gerçekten de dizinde bir şey kalmadı.
Değerli kız kardeşim, Efendimin şu hadislerini de unutmayın:
"Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin."
"Sadaka, Rabbimizin gazabını söndürür, kötülüğün etkisini savar."
Kaygı ve stres, boşluğun yoldaştandır.
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim " (Hadis-i şerif)
Dokuzuncu Bilezik: Ruhen güzel olun. Çünkü kâinat güzeldir.
Yıldızların gökyüzündeki serencamı ne ktKİ.ır güzeldir. Biri kalkıp bunun aksini söyleyebilir mi? Yıldızlarla donanmış gökyüzünün güzelliği kalpleri çeken türden, cıvıl cıvıl, sürekli değişen bir güzelliktir. Aslında bütün kâinat sabah akşam ayrı bir güzelliktedir. Güneşin doğuşundan batışına, mehtaplı geceden zifiri karanlık bir geceye kadar hepsinin ayrı bir güzelliği vardır. Gökyüzünün masmavi bir tabak gibi duruşu ne kadar güzelse, yağmur bulutlarıyla dolu hali de bir o kadar güzeldir. Kainat sürekli bir hareket içinde, devinip durmaktadır. Fakat her hali ayrı bir güzellik sunmaktadır.
Şu ufukta tek başına duran yıldız, sanki sevgiyle kırpan bir göz gibi bize bakarak seslenmekte. Şurada duran iki yıldız, kalabalıktan sıyrılmış, fısıldamıyorlar gibi.
Gökyüzüne dağılmış galaksiler, sanki bir festivalde geçit yapan gruplar gibiler. Kimi gece düş kuran, kimi gece bir pırlanta gibi parlarken kimi gece iyice karararak her şeyin fena bulacağını ilham eden ay.
Gözlerin bakmaktan bıkıp usanmadığı, sonuna bir türlü eremediği gökyüzü..
İşte gerçek güzellik! İnsanın yaşamak, bürünmek istediği lahuti güzellik.. O, sözcüklere sığmayan, tarif edilemeyen güzellik...
Calıiliye de\ıindcki kadınlar gibi açılıp saçıl-imarın!
Onuncu Bilezik: Yiğit bir hanım
- Halife Osman b. Affan, Müslüman beldelerini rahatsız eden Romalıları dize getirmek için gönderdiği ordunun başına Hubeyb b. Mesleme et-Fihri'yİ geçirmişti.
Huybeyb'in hanımı da bu orduda görevli mücahitler arasında bulunuyordu. Savaş başlamadan önce ordusunu son kez teftiş etti. Bu sırada hanımı sordu:
Savaş kızışıp ordular birbirine geçince seni nerde bulurum?
Kocası cevap verdi:
- Ya Romalı kumandanın çadırında, ya da cennette inşallah!
Savaş başladığında Hubeyb ve yanındaki mücahitler eşi benzeri görülmemiş bir kahramanlıkla çarpışmaya başladılar. Allah zaferi onlara nasip etti. Hubeyb, hanımını beklemek üzere Romalı komutanın çadırına girdiğinde onu büyük b/ı sürpriz bekliyordu. Yiğit eşi, onu geçmiş ve çadıra daha önce girmişti!
Çalışıp dinamik davrandığınız sürece hayatta zor veya imkânsız diye bir şey yoktur.
Gerçekleri olduğu gibi kabul edin. Hüzün ve kaygıların faydasını gördünüz mü? [13]
Elmaslar
Beni anın ki Ben de sizi anayım." [Bakara, 152
Birinci Elmas: Zamanınızı oyun ve eğlence ile geçirmeyin
Efendimiz sevgili eşi Hz. Aişe'ye şöyle buyurmuştu: "Bit günaha teşebbüs ettiğinde hemen Allah'tan bağışlanma dile ve O'na tövbe et. Kul günahını itiraf ettiğinde Allah tövbesini kabul eder."
Şöyle bir hayal edin: Bütün düşleriniz gerçekleşmiş, istediğiniz her şeye sahip olmuşsunuz. Planladığınız her şeyi gerçekleştirmişsiniz. Sonra bir gün her şeyinizi kaybetmişsiniz. Ne yaparsınız? Elbette acıyla gözyaşı döker, hıçkıra hıçkıra ağlarsınız. Parmaklarınızı ısırır, saçlarınızı yolarsınız. Yitirdiklerinizi bir türlü unutamaz, sürekli düşünürsünüz. Peki ya ömür denen en değerli hazineniz? Çoğu zaman farkına bile varmadığınız..
Ömrünüz, hiçbir maddi değerle ölçülemeyecek kadar kıymetli bir hazinedir. Ömür dediğimiz olgu ise, asıl itibarıyla nefeslerden ibarettir. Çıkan her nefes bir daha göre gelmeyen anı temsil eder. Dünya hayatı dediğimiz bu âlemdeki en değerli sermayeniz işte bu nefeslerdir. O nefesleri iyi değerlendirerek cennet nimetlerinden istediğinizi satın alabilirsiniz. Hal böyle iken onları heba etmek, tövbe ve istiğfarda bulunmaksızın boşa harcamak niye?
Mutluluğun yolu birdir; japamayacağmıız şeylere kafa yormamak!
"Allah size yetecektir." [Bakara, 137]
İkinci Elmas: Mutluluk parayla satın alınamaz
Çoğu kimse mal mülk ve servet kazanmak için gençlik ve sağlıklarını harcadıktan sonra kalan ömürlerini mutluluğa ulaşmak için bunları harcayarak geçirir, fakat yine de bedbahtlıktan başka bir şeye eremezler. Kimileri de yaşlılığın etkisiyle çöktükten sonra servetlerini gençleşmek için harcamalarına rağmen tabiatın ezici gücüne direnemezler.'
Bakın hayattaki bütün dileği para kazanmak olan meşhur bir aktör neler söylüyor:
"Paranın gücüyle dünyanın en mutlu insanı olacağımı ve yüz yıl böyle yaşayabileceğimi düşünüyordum. Parayla bütün di/eklerimi gerçekleştire-bileceğime inanıyordum. Herkes önümde eğilecek, bir dediğim iki olmayacaktı,"
Bu aktör, yirmi yıl çalıştıktan sonra istediğinin katlarca fazlası paraya kavuştu. Ama ne gençliği kalmıştı, ne sağlığı, ne de düşleri. Yakınlarının anlattığına göre'sık sık'ağlar ve şöyle derdi: ''Keşke yüz yil soğan ekm'eVyiyere^ bilet'param olmadığı içintrene hareket halinde atlayarak ya sayarı bir yoksul olsaydım."
Çö.ruldüğü, gib/ı sağlığın .değerini ancak kaybettiğinde anlamış, paranın her şeyi satın alamayacağını çok geç anlamıştı. Mısır'ın en zengin sanatçısı olan aktör, ömrüne sağlıklı bir gün katabilmek için tüm varlığını vermeye hazır hale gelmişti!
Akıllı insan, ömrünü düşmanlık ve dargınlıklarla geçirmez.
Ayız, Karni so"Sabır ve ııaıııaz ile yardım isteyin." [Bakara, 45]
Üçüncü Elmas: Acelecilik ve arsızlık mutsuzluğu besler
Ağırbaşlılık yüksek bir erdem olup insanın heva, öfke ve . aptallık gibi yakışıksız hislerini yatıştırmasını sağlar. Teenni ise işi ağırdan alma, hakkını verme, emin adımlarla ilerleme, acele etmeme, akıl ve hikmetin gereğini yapma gibi anlamlarda kullanılır.
Bu iki haslet, stres ve kaygıya karşı açılan savaşı temsil ederler. Bu ikisinin yokluğu ise, iyiliğin azalması, buna bağlı olarak stres ve endişenin kapıyı çalması anlamına gelir.
Ağırbaşlı kişi, bu sıfatıyla birçok kötülüğü başından savabilir. Çabuk öfkelenip aptalca hareket eden biri ise, işin daha da kötüleşmesine, kaygı ve endişelerin artıp derinleşmelerine neden olur.
Teenni ile hareket eden insan, söyleyip yaptıklarından dolayı pek az pişman olur. Böyle kimseler, sonu'meçhul maceralara atılmazlar. Aceleci 've ahmağa gelince, bunlar sürekli pişmatV olmaya, bir maceradan diğerine atılmaya mahkûmdurlar. Kendine1 ve diğer insanlara* nazile: ve yunıuşaıkuda^rana'n kimse genellikle başarıya ulaşır, sinirleri gevşek, kafası rahat oku,
uı Hanif" ilmimiz Islamiyetıdenezakete, ağırbaşlılık, v;e;teennj-ı ye özendirir. Nitekim Efendimiz'şöyle buyurmuştur:
"Nezaket, bulunduğu her şeyi süsler. Onun olmadığı şeyler ise çirkinlesin"
Hayatımızın mutlu anlarını değersiz şeyler uğruna heba etmemeliyiz.
Allah size dinde zorluk yaratmamıştır.] [Hac, 78]
Dördüncü Elmas: Para kazanma oyununun sonu yoktur
Bewer Brooke anlatıyor:
"Çok para kazandım. Fakat tecrübeyle gördüm ki bu oyuna, yani para kazanma oyununa devam etmek, sonu olmayan tehlikeli bir süreç. Kişinin hem ömrünü, hem mutluluğunu alıp götürüyor. Bu yüzden işimi değiştirip sevdiğim bir iş olan yayıncılığa geçtim. Bu işte fazla para yoktu, fakat mutlu olmamı ve topluma hizmet etmemi sağlıyordu. Bütün işadamlarına tavsiyem, ihtiyaçları kadaı servet yaptıktan sonra para kazanma oyununu bırakarak zevk alacakları uğraşlarla meşgul olmak üzere erkenden emekli olmalarıdır. Yaptıkları iş, hem kendilerine zevk vermeli, hem de topluma yararlı olmalıdır." Servet sahibi biri için varislerine yüklü bir miras bırakmaktan başka bir özellik sözkonusu değildir. Hâlbuki yukarıdaki işadamı gibi insanlar, servetlerini bir kenara koyarak meydana indiklerinde de sırf akıl ve ahlaklanyla ayakta durmayı başarabilirler. Miras olarak bırakılacak servet, varisler için de bir risktir. Çünkü kolay edinilen varlıklar genellikle nimet değil lanete, mutluluk değil çileye sebebiyet verir. Zahmetsiz bir şekilde beslenmeye ve tatmin olmaya alışan kimseler genellikle akıl ve düşünce bakımından gevşek olurlar.
Hayatta 'imkânsız1 diye bir şey olmadığına inanın!
"Ey ateş! ibrahim için serinlik ve esenlik ol." [Enbiya, 69]
Beşinci Elmas: Boşluk, çirkinliğe zemin hazırlar
İşsizlik ye avarelik binlerce, kötülüğe beşiklik eder. Yozlaşma ve çürümeye yol açan virüsler böyle ortamlarda mayalanırlar. Çalışmayı, yaşayanların misyonu olarak kabul edersek işsizleri ölüler sayabiliriz.
Yaşadığımız bu dünya, sonsuz ve çok daha büyük bir âlemin tarlası ise, burada işsiz güçsüz gezenlerin orada hüsran ve kaybedişten başka hasadı olmayacak müflisler olarak diriltilmeleri kadar normal bir şey olamaz.
SevgİÜ Peygamberimiz de sağlık ve boş vakit nimetlerinin değerini bilmeyenleri uyararak şöyle buyurmuştur:
"iki nimet vardır ki insanların çoğu bunlarda aldanmıştir: Sağlık ve boş vakit."
Gerçekten de şu âlemde sağlıklı nice insan vardır ki hedefsiz ve idealsiz bir hayatta bocalar, dururlar. Kendilerini oyalayacak bir İşleri, ömürlerini adayacak bir idealleri yoktur.
İnsan bunun için mi yaratılmıştır dersiniz? Asla! Bakın Rabbİ-miz ne buyuruyor:
"Sİzİ boş yere yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?" [Mümİnun, 115]
Gökler, yer ve bu ikisi arasındakilerin hepsi hak üzere yaratılmıştır. İnsanın görevi işte bu hakikati Öğrenmek ve onunla yaşamaktır.
Sığ arzularının hengâmesine dalanlara gelince, onlar bu hakikatten gafil olarak yaşarlar. Günleri ne kötüdür onların yarınları ne kötü!
Daima başarıyı hayal edin. Unutmayın ki her şey hayalle başlar.
"Ona ummadığı yerden rızk verir." [Talak, 3]
Altıncı Elmas: Sorunsuz, kavgasız, gürültüsüz bir yuva
Genç kadın ağ/ayarak babasına anlatıyordu:
-Babacığım, dün eşimle aramızda bir şey geçti. Ağzımdan kaçan bir kelimeye çok sinirlendi. Söylediğime pişman oldum ve özür diledim. Benimle konuşmayıp yüzünü çevirdi. Memnun edip güldürünceye kadar etrafında dolanıp durdum. Eşimin canını sıktığım için Rabbİmin beni yargılamasından korkuyorum.
Babası şöyle konuştu:
-Yavrum, Allah için söylemem gerekir ki kocan senden gayri memnun bir halde ölsen, hesabın çok ağır olurdu. Sana yıllar önce öğretmiştik. Kocasını kızdıran kadına Tevrat'ta da İnci'cle de Kur'an'da da lanet edilmiştir. Böyle bir kadının hem canı zor çıkacak, hem de mezarı dar olacaktır. Ne mutlu kocası kendinden memnun olarak Rabbine kavuşan hanımlara.
Saliha bir hanım, kocası taralından sevilmek için elinden geleni yapar. Onun ağzının tadını bozmaz
Başarısızlık korkusunu zihninizden atın.
İmanı olmayana giiven olmaz.
Yedinci Elmas: İffet ve haya güzelliğinize güzellik katar
Müminlerin annesi Ümmü Seleme'yle ilgili şu olayı acaba duydunuz mu? Bir gün Peygamber Efendimizin "Her kim giysisinin eteklerini kibirle toplarsa Kıyamet günü Allah ona bakmayacaktır" buyruğunu işitti. Merak ile sordu: "Peki hanımlar eteklerini ne yapacaklar?" Efendimiz "Bir karış salarlar' buyurdu. Ümmü Seleme annemiz "O zaman ayakları gözükür" dedi. Bunun üzerine Efendimiz "Bir arşın uzatsınlar daha fazla değil."
Bu ne duyarlılık ey Ümmü Seleme! Bu ne takva! O ne kibir ehlindendİ, ne de büyüklük taslardı. Tek düşüncesi; Müslüman hanımlarda olması gereken iffet, haya, temizlik ve şeref sıfatlarına halel gelmemesiydi. Saliha hanımların ayakları görülmemeliydi. Bu yüzden elbiselerinin etekleri yere çok yakın olmalıydı. Böylece erkekler, onların ayaklarını göremeyecek, nefislerinde her hangi kayma yaşanmayacaktı.
Hâlbuki günümüz hanımları -Allah'ın rahmetinden nasip alanlar hariç- eteklerini iyice kısaltmakta, bacaklarını gösterme konusunda batılı hemcinsleriyle yarışmaktadırlar. Neredeyse tamamen çıkartacak kadar kısa etekler giymektedirler. Bu açılıp saçılma için de binlerce bahane öne sürınekteler. Bu tür hanımlarla ilgiSi olarak kusurun büyüğünü yanlarında yürüyen kocalarda görmekteyiz. Gaflet denizinde yüzen bu kimseler, maalesef eşlerine yönelen bakışları kıskanmayacak kadar duyarsız hale gelmiştirler.
Az yemek bedeni, az günah nefsi, az endişe kalbi, az konuşmak dili rahatlatır.
Sabırlı kişi her şeyin güzeline ulaşacaktır.
Sekizinci Elmas: Ayrılanlar bir gün kavuşur
Yirmi yılı aşkın bir ayrılıktan sonra Yüce Allah anne kızı bir araya getirmişti. 25 yaşındaki kız, hayatın kendisinden alıp götürdüğü öz annesine yirmi küsur yıl sonra kavuşmuştu. Buluşma yeri Abha eyaletindeki sayfiye merkeziydi. Genç kız, orada balayı için bulunuyordu.
Anne, üç yaşındaki kızını kocasında bırakarak ayrılmıştı. İkinci eşinin görevi gereği farklı şehirlerde yaşaması sebebiyle küçük kızım bir türlü görme fırsatı olmamıştı.
Genç kız, güzel bir yaz günü Abha'daki sayfiye merkezin- de bir hanımla tanıştı. İkili havadan sudan konuşmaya başladılar. Birbirlerini tanımıyorlardı. Anne, evden ayrıldığında küçük ; kızı henüz üç yaşındaydı. Sohbet esnasında kadın genç kadı- nın bir parmağının olmadığın gördü. Merak ile annesini sordu. Genç kadın öz annesi hakkında bildiklerini anlatarak yirmi yıldır görmediğini söyledi. Kadın bunu duyar duymaz yıllardır görmediği ciğer parçasına sarıldı ve yüzüne öpücükler kondurmaya başladı. Yirmi küsur yıllık hasret sona ermiş anne kız, hiç ummadıkları bir yerde buluşmuşlardı.
Mutluluk hakkında düşünmek, zorunlu olarak geçmiş ve gelecek üzerinde düşünmeye yol açar. Mutluluk duygusunu yaralayan da işte budur.
"O huriler sanki yakut ile mercan gibidirler."
[Rahman, 5Q]
Dokuzuncu Elmas: Zaman/ ve mekânı aşan bir Kelime
Hz. Musa Rabbine niyaz ederek şöyle dedi: "Allahım! Bana öyle bir dua öğret ki Sana onunla dua edip yakarayım." Yüce Allah buyurdu: "Ey Musa, 'La ilahe illaNah=Allah'tan başka ilah yoktur' de!" Hz. Musa şaşırmıştı: "Allahım, bu kelime bütün insanların dilindedir." Bunun üzerine Rabbi şöyle buyurdu: "Yedi kat gök ve yerler terazinin bir ketesine, 'La ilahe illallah' diğer kefesine konsa 'La ilahe illallah' yine ağır basardı."
La ilahe illallah.. Parlak nurlara, karanlıkları yırtan ışıklara sahip bir kelime. Bu mukaddes kelime, günah bulutlarını dağıtır. Kişinin iman gücüne bağlı olarak ışık ve aydınlık verir. Onun feyiz ve nurları ancak alemlerin Rabbi tarafından sayılabilecek kadar çoktur.
İnsanlar arasında kimileri vardır ki bu kelimenin nuru kalbinde bir güneş gibi yer etmiştir. Kimilerinin kalbinde ışık saçan bir yıldız gibi, kimilerinde bir meşale, kimilerinde bir fener, kimilerinde ise bir mum gibidir.
La ilahe illallah keskinleşip kuvvetlendikçe şüphe ve tereddütleri yakıp atar.
Müminin mutluluğu Allah Sevgisiyledir. Allah için sevmek emsalsiz bir derinliğe sahiptir. Bunu ancak gerçek müminler bilebilir ve bu sevgiye alternatif tanımazlar.
Kadın en değerli hazine, en nadide mücevherdir.
Onuncu Elmas: Cenneti özleyen kalpler
Salih b. Hay'ın hanımının hikâyesini acaba duymuş muydunuz?
Salih geride hanımı ve iki oğlunu bırakarak vefat etmişti. Çocuklar biraz gelişip serpildiklerinde anneleri onlara ibadet ve taati, gece zikrini öğretmeye başladı.
Kadıncağız oğullarına şöyle nasihat ederdi: -Bizim evimizde hiçbir gece geçmeyecek ki, aramızdan biri uykusuz bulunup zikredip namaz kılıyor olmasın.
Çocuklar sordular:
-Ne yapmamızı istiyorsun anne? Anneleri cevap verdi:
-Geceyi üçe böleceğiz. Her bir parçasında bizden biri uyanık'Oİup Allah'a zikir ve niyazda bulunacak.1
Çocuklar annelerinin bu arzusunu emir bilerek karşılık verdiler:
-Baş üstüne anne!
Yıllar sonra anneleri vefat edince bu kez çocuklar gece ibadetini devam ettirdiler. Çünkü kalpleri ibadet ve kulluk sevgisiyle dolmuştu. Hayatlarının en tatlı anları, gece ibadetinde geçirdikleri vakitlerdi. Annelerinden sonra geceyi ikiye bölmüş, nöbetleşe kalkmaya başlamışlardı. Bazen biri hastalanınca diğeri bütün geceyi ibadetle geçirirdi.
Bizi kuşatan hayat, bütün canlılık ve cıvıltısınla gerçek bir mutluluk çağrısıdir. [14]
Yüzükler
"Allah'ın nimetini saymak isteseniz de sayamazsınız." [İbrahim, 34]
Birinci Yüzük: Kaderin hayır ve şerrine inanmak Yüce Allah buyuruyor:
"Yeryüzünde veya sizinle ilgili yaşanan hiçbir musibet yoktur ki Biz gerçekleştirmeden önce bir kitapta yazılmış olmasın. Muhakkak bu Allah'a kolaydır. Ta ki kaçırdıklarınıza üzülmeyesiniz, size verdiklerine de sevinip şımarmayasıniz. Allah çok övünen, kibirli kimseyi sevmez." [Lokman, 18
"Umulur ki bir şeyden hoşlanmazsınız da o sizin İçin hayırlıdır. Bir şeyi seversiniz de o sizin için kötüdür. Allah bilir. Siz bilmezsiniz." [Bakara, 216
Kaza ve kadere İmânın özellikle felaket anlarında kalp huzuru üzerinde büyük etkisi vardır. Özellikle kişi, Yüce Allah'ın kullarına karşı çok lütufkâr olduğuna ve daima onların kolaylığını istediğine İnandığı zaman bunu gözlemlemek mümkün olur. Kul, O'nun her şeyden haberdar ve hikmet sahibi olduğuna, sabredenlere ecirlerini cömertçe vereceğine inanmalıdır.
İnsan bu inanç ve yaklaşıma sahip olduğu zaman, felaketin hüzün ve kederini bile saadet vesilesi haline getirebilir. Ancak bu, herkesin altından kalkabileceği bir yük değildir.
Acı ve felaketlerin etkilerini hafifletmek için şu adımları atabilirsiniz:
- Yaşanan felaketin çok daha acı ve akıbet bakımından çok daha kötü olabileceğini düşünün.
- Acı ve felaketi çok daha ağır olan kimseleri düşünün.
- Sizin sahip olup başkalarının yoksun kaidığı nimet ve hayırlara bakın.
- Felaket anlarında ortaya çıkabilecek...başarısızlık duygusuna teslim olmayın.
"Zorlukla beraber kolaylık., kolaylıkla beraber zorluk vardır." [İnşirah, 5-6]
Mutluluk mesajlarının en hızlısı, kalpten gelen sıcak bir tebessümdür.
"O sıkıntıyı Allah'tan başka giderecek yoktur." [En'âm, 17]
ikinci Yüzük: Orta yol, her işte en hayır!ısıdır
Mustafa Mahmud şöyle der:
"Mutlu bir insan olduğumu hissediyorum. Çünkü orta yollu biriyim. Gelirim orta karar. Sağlığım orta karar. Geçimim orta karar. Azından olmak üzere her şeyim var. Bunun anlamı motivasyonum çok. Zaten motivasyonlar hayatın kendisidir. Motivasyonlar kalplerimizdedir. Onlar hayatımızın gerçek enerji kaynaklarıdır. Mutluluğumuzu ölçmemizi sağlayan birikim de onlardır.
Bu satırları okuyan kardeşlerimize de orta karar bir hayat bahşetmesi ve az da olsa her şeyi vermesi için Yüce Allah'a için dua ediyorum. Gönülden1 gelen bu duayı kabul buyur Allahım.
Annem felsefeden anlamazdı. Fakat temiz fıtratı sayesinde bu sözleri okumaya gerek kalmadan anlardı. O buna çok basit bir isim koymuştu: Mııhannete muhtaç olmamak. Yani az da olsa her şeye sahip olmak, maneviyat ve gönül zenginliği."
Yalancıktan gülünısemek, çirkin bir nifak halidir.
"Göz aydınlığım namazda kılındı. "(Hadis-i Şerif)
Üçüncü Yüzük: Kötümser kimse, stres ve kederden kurtulamaz
"Üzüm üzüme bakarak kararır" derler. Efendimizin ifadesiyle de "Kişi arkadaşının dini üzeredir." Adı ister arkadaş olsun, ister dost, ister eş; eğer sakin tabiatlı, güleç yüzlü ve iyimser bir İnsansa tüm bu sıfatları arkadaşına da kazandıracaktır.
Somurtkan, bezgin ve kötümser biriyse arkadaşını strese, ümitsizlik ve bunalıma itecektir. Saçtığı kaygı ve stres mikropları er geç yanındakine de bulaşacak, onu da hasta edecektir.
Arkadaşlık sadece insanlarla sınırlı değildir. Kitaplar, bazı radyo ve televizyon programlan da kişiye arkadaşlık edebilirler. Aynı insanlar gibi bunlarda da iyimserler ve kötümserler, huzurlular ve kaygılılar bulunur.
Özellikle kitaplar mevsimler gibidir. İlkbahar gibi olanı da vardır, sonbahar gibisi de. İnsan, iyimser ve ümit telkin eden, mücadele, başarı, güven ve yükseliş dolu hayatı müjdeleyen bir kitap okuduğu zaman kendine büyük bir iyilik etmiş, pencerelerini neşe ve sevinçle dans eden bir ilkbahar bahçesine açmış olur. Bunalım ve kaygı dolu, hayata ve insanlara karşı güvensizlik ve kötümserlik aşılayan bir kitap okuduğu zaman ise aynı olumsuzlukları tehlikeli bir virüs misali kendine de bulaştırmış olur.
Mutluluk yolu önünüzde uzanıp gidiyor. Onu bilgide, güzel işlerde ve erdemli 3Taşamakta arayın.
"Ve Allah onlara sekine (iç huzuru, itmi'nan) indirdi." [Feth, 181
Dördüncü Yüzük: Bezginlik ve öfkeden uzak durun
Hayattan ders almayı başarmış biri anlatıyor:
"Yirmili ve otuzlu yaşlarda sürekli öfkelenen, genelde canı sıkkın ve bezgin biriydim. Oysa hayatın bütün nimetlerinden faydalanıyordum. Böyle davranmamın sebebi, sahip olduğum mutluluğun farkında olmayışımdı. Yaşadığım mutluluğu göre-miyordum. Şimdi altmışlı yılları devirirken yirmili ve otuzlu yaşlarda ne kadar mutlu biri olduğumu çok daha iyi biliyorum. Fakat bu, deyim yerindeyse iş işten geçtikten sonra ulaşılan bir bilgi. Anılar, özlem dolu anılar.. Ah bunları o yıllarda fark edebilseydim, ne kadar güzel olurdu. Gençliğimin baharında, o güzel günlerde can sıkıntısı ve öfkeye yer verir miydim hayatımda. Açılmış mutluluk gülümü yıllarca perdeledim de, şimdi, o solmuş, ben solmuş bir halde farkına vardım onun.
Sevgili okurum size söylüyorum: Mutluluğu hissederek ve gıptayla yaşayın, onu çevrenizdekilerle paylaşın, önünüzde açılan saadet güllerini son yaprağına kadar koklayın. Siz siz olun eksik taraflarınız üzerinde yoğunlaşmayın. Yoksa can sıkıntısı, öfke ve huzursuzluk için kolay bir av olursunuz.
Bugünün değerini bilmezseniz, o da bir gün mazi olacak ve bir zamanlar ne kadar mutlu olduğunuzu düşünürken gözlerinizden yaşlar süzülecek. "
Kadın evi bir cennete çevirebilir. Tabii dayanılmaz bir cehenneme de!
"Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan.." [Mâide, 119]
Beşinci Yüzük: Sorunların çoğu sudan sebeplerden doğar
Pek üzücü ama, milyonları kaygı ve üzüntüye sevk eden şeylerin büyük çoğunluğu sudan sebeplere dayanmaktadır. Bu yüzden kimi zaman ocaklar sönerken, kimi zaman dostluklar bozulmakla, insanlar çaresiz ve ne yapacaklarını bilemez hale gelmektedirler. Dale Carneige böyle basit sebeplerden etkilenerek sert tepkiler göstermenin kötü sonuçları hakkında bakın ne diyor:
''Evlilik hayatındaki çoğu küçük olay erkeklerin de kadınla-rtn da akıllarını başlarından alabilmekte ve milyonlarca aile dramına sebep olmaktadır."
Bu konudaki deneyim sahipleri de aynı hususun altını çizmektedirler. Bakın meslek hayatı boyunca kırk binden fazla boşanma davasına bakan Chicagolu Yargıç Joseph Sabath ne diyor: "Evlilikle ilgili sorunların hemen hepsinin ardında basit, ve sudan sebepleri görürsünüz."
New York Başsavcısı Frank Hogan ise şöyle der:
"Ceza mahkemelerinde görülen davaların yaklaşık yar/si basit ve küçük olay/ara dayanır. Örneğin aile bireyleri arasında yaşanan ağ/z dalaşı, ağızdan kaçan kırıcı bir söz, bir el hareketi ya da sıradan bir alaya alma..
Aslında pek az insan tabiatı itibarıyla kaba kuvvete yatkındır. Ancak kişilik ve onurumuza ardı ardına yönelen darbeler, dünyada çekilen birçok ıstırabın da sebebini oluşturmaktadır."
ilgi ve özene layık olan en büyük nimet, iyiliktir. Onunla dolan bir can mutlu olur.
"Hani siz Rabbinizden yardım dilemiştiniz de O size icabet etmişti." [Enfâl, 9]
Altıncı Yüzük: Dili tutma sanatı
Tarihçiler anlatır:
Yezid b. Muaviye'nin oğlu Halk, Emevi hanedanının azılı düşmanı Abdullah b. Zübeyr hakkında ağır konuşarak cimri bin olduğunu söylemişti. Abdullah'ın kız kardeşi ve hanımı Remle orada bulunuyordu. Başını öne eğerek tek bir laf etmedi. Hafit ona dönerek konuştu:
-Ne oldu, niçin konuşmuyorsun? Söylediğimi doğru bulduğun için mi susuyorsun yoksa cevap vermeye tenezzül mü etmiyorsun?
Remle cevap verdi:
-İkisi de değil. Bana göre kadınlar, erkeklerin arasına girmek için yaratılmamıştır. Onlar sarılıp koklanmak için yaratılmıştır. Siz erkeklerin arasına girmek bize düşer mi?
Bu söz Halil'in çok hoşuna gitmişti. Hemen kalktı ve eşini alnından Öptü.
Efendimiz, eşler arasındaki sırların yayılmasını çok kesin bir dille yasaklamıştı. İmam Ahmed b. Hanbel Esma bn. Yezid'den naklediyor:
"Bir gün Allah Resulü'nün yanında idim. Sahabe kadın erkek oturmuşlardı. Efendimiz şöyle buyurdu:
-Kim bilir, hanımına yaptığını başkalarına anlatan adamlar, ya da kocasıyla yapıp ettiklerini dillendiren kadınlar vardır.
Herkes sus pus oldu. Kimse bir şey diyemedi. Ben konuştum:
-Evet, ey Allah'ın Elçisi, buyurduğunuzu yapan erkekler de var, kadınlar da. O zaman şöyle buyurdu:
-Sakın yapmayın. Çünkü bu, insanların gözü önünde birbirleriyle ilişki kuran şeytanların işine benzer!"
Bazı tefsir âlimleri de, "Saliha hanımlar, boyun eğer ve Allah'ın koruduğu gaybı korurlar" ayet-i kerimesindeki "korurlar" kelimesini, eşleriyle yaşadıklarını saklayıp, bunun gizlilik ve mahremiyetine riayet ederler, şeklinde açıklamışlardır.
Sıkıntı ve sorunlarınızı saymak yerine, sahip olduğunuz nimetleri sayın!
Hayat zaten kısadır. Yersiz kaygılarla ona daha da lusaltnıaym.
Yedinci Yüzük: Kaygı ve stresin ilacı: Namaz
İslamiyet'i kabul eden ilk hanımlar, namazı kulun Rabbi ile bağı olarak görür, huşu ile namaz kılanların kurtuluşa ereceklerine inanırlardı: "Müminler felaha erdiler; onlar ki namazlarında huşuludurlar." [Mümİnun, 2]
Bu inançla geceleri Ailah'a yakarıp huşu içinde dua ve niyaz eder, namaz kılar ve azığın en hayırlısının ahiret azığı olduğunu bilirlerdi.
İslamiyeti diğer insanlara taşıyan en önemli vasıta da namazdır. Namaz sahibine, zorluk ve sıkıntılarla baş etmek için gereken kararlılık ve gücü verir. Gece namazı ise, Yüce Allah'a yapılan ibadetlerin en fazüeîlisidir. Nitekim O, Sevgili Peygamberi'ne şöyle buyurmaktadır:
"Gece de sana mahsus bir nafile ofarak teheccüd namazı kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş makama (Makam-ı Mahmûd) gönderir." [İsrâ, 79]
Enes (ra) anlatıyor:
"Allah Resulü bir gün mescide girdiğinde iki direk arasına gerili bir ip görmüş ve "Bu ip nedir?" diye sormuştu. "Bu ip, Zeynep'in (ra) dediler. Gece yorulduğunda ona tutunuyor" dediler. Efendimiz şöyle buyurdu: Çözün o ipi. Sizden biri gücünü yettiği kadar kılsın. Yorulunca otursun."
Gördüğünüz gibi ilk Hanım Müslümanlar Allah rızasını kazanmak için kendilerine eziyet etme derecesinde çaba harcıyorlardı. Efendimiz her şeyde olduğu gibi bunda da orta yolu tavsiye ederek güçlerinin ötesinde zorlama yapmamalarını istemiştir. O'na göre ibadetin hayırlısı, az da olsa devamlı olandır.
Günümüz hanımları ise gece gündüz dünya işlerine dalmış durumdalar. Gecenin ıssız saatlerinde namaz kılanların sayısı ne kadar da azdır. Allah günümüz hanımlarına da ilk Müslümanların gösterdikleri ihlâs ve samimiyeti nasip etsin.
Samimi iseniz Allah'a güvenin ve tövbe ettiyseniz yarından korkmayın!
Sabır, sıkıntılardan kıwtıütış anahtarıdır.
Sekizinci Yüzük: Başarılı bîr hanımın öğüt/eri
Çağımızda yaşayan başarılı bir hanım kâh gülücük, kâh hıçkırıklarla karışık ciğer parçası kızına şöyle Öğüt vermiştir:
"Yavrum.. Bugün yeni bir hayatın eşiğindesin.. Bu öyle bir hayat ki anne babana yer olmayacak.. Bu yeni hayatında erkek ve kız kardeşlerin de yanında olmayacaklar. Artık başka bir insanın, yanı eşinin yoldaşı olacaksın.. Ve o, sem kendi etinden ve kanından olan insanlarla dahi paylaşmak istemeyecek.
Ona hem eş ol, hem ana... Hayatındaki tek şeyin sen olduğunu, dünyasındaki yegâne varlığı olduğunu ona hissettir. Erkeğin -yani yetişkin bir adamın- büyük bir çocuk olduğunu hep hatırla ve tatlı bir sözcüğün bile onu mutlu etmeye yeteceğini bil. Seninle evlenerek ailesini ve baba ocağını terk ettiğini düşünmesine yol açacak şekilde davranma. Çünkü bu düşünce, senin için kendi anne babasını ve doğup büyüdüğü evi terk ettiği duygusuna kapılmasına yol açacaktır.
Onunla aranızdaki fark, erkek ile kadın arasındaki farktır. Kadın daima ailesi ve doğup büyüdüğü evinin özlemiyle doludur. Fakat yeni hayatında mutlu olabilmek için kendini bu hayata alıştırmalıdır. Kocası, gözeticisi ve çocuklarının babası olan erkekle uyumlu bir ortam oluşturmalıdır. İşte kızım yenin dünyan..
Yavrum, bu senin hem bugünün hem yarınındır.. Sen ve eşin yeni bir aile kuracaksınız.- Sakın yanlış anlama canım! Senden babanı, beni ve kardeşlerini unutmanı istemiyorum. Onlar seni asla unutmayacaklar.. Bir anne ciğer parçasını nasıl unutabilir? Senden bütün istediğim kocanı sevmen, onun için yaşaman ve onunla mutlu bir hayat sürmen...'"'
Hz. Asiye'den sabrı, Hz. Hatice'den vefayı, Hz. Aişe'deiı doğruluğu, Hz. Faüma'dan metaneti alın.
"O hurilere onlardan önce ne insan eli değmiştir, ne de cin." [Rahman, 56]
Dokuzuncu Yüzük: Allah ile kaynaşamayan, hiç kimşeyle kaynaşaınaz
Yüce Allah müminin aşinası, ibadet ehlinin tesellisi, kulun sevgilisidir. O'nunla kaynaşan biri hayatla da kaynaşır ve varlık alemiyle mutlu olur. Geçen günlerden zevk alır. Kalbi rahat, zihni aydın, yüreği ferahtır. Allah sevgisi kalbine kazınmış, ilahi sıfatları vicdanına yerleşmiş, en güzel isimleri göz-bebekleri olmuştur. O, bu isimleri ezberleyip sıfatlarını düşünür. Kalbi her zaman Rahman, Rahim, Hamid, Halim, Latif, Muhsin, Vedûd ve Azim olanın zikriyle meşguldür. Bütün bunlar Rabbiyle daha fazla kaynaşmasını, O yüceler Yücesini daha çok sevmesini ve O, her şeyi Bilen'e daha yakın olmasını sağlar.
Allah'ın kuluna yakın olduğunu bilmek O'nunla kaynaşmayı, yardımıyla mutlu olmayı ve gözetmesiyle sevinmeyi doğurur:
"Kullarım sana Beni sorduklarında -de ki:- Ben çok yakınım ve biri dua ettiğinde icabet ederim." [Bakara, 186]
Allah ile kaynaşmanın oluşabilmesi için sebep ve vasıta gerekmez. Bu, çok zahmetli ve meşakkatli bir şey de değildir. Bilakis kulluk ve teatin, Allah sevgisini tabii bir sonucudur. Allah'a kulluk edip emrine uyan, yasakladıklarından sakınan ve sevgisinde samimi davranan herkes O'nunla kaynaşmanın, O'na yakınlığın tadını alabilir, yakarışıyia mutlu olabilir.
Asıl güzellik ahlak ve edep güzelliği, parlaklık alııl parlaklığıdır.
"Kadınlarla ilgili olarak hajrı ta\rsiye edin.' [Hadis-i Şerif]
Onuncu Yüzük: Bir sabır abidesi; Hz. Esma (ra) Hz. Ebu Bekir'in sevgili kızı Esma, sade, hatta yoksul bir hayata sabrın en güzel Örneğini sunmuş ve eşinin memnuniyetini kazanmayı çoğu şeyin üstünde tutmuş bir hanımefendidir. Bakın bunu kendisi nasıl anlatıyor:
"Zübeyr benimle evlendiğinde atından başka bir şeyi yoktu. Ona bakar, yemini verir, hurma çekirdeğinden yem hazırlardım. Su çeker, hamur yoğurur, Zübeyr'İn çok uzaktaki bahçesinden çekirdek taşırdım. Bir gün yolda Allah Resulü ve bir grup sahabe ile yolum kesişti. Efendimiz beni çağırarak devesini durdurdu. Hayvanı çökerterek beni oturtmak istedi.
Utandım ve Zübeyr'i, onun kıskançlığını hatırladım. Allah Resulü ve beraberindekiler yollarına devam edip gittiler. Eve döndüğümde bu olayı Zübeyr'e anlattım. Şöyle dedi:
-Sırtında çekirdek taşıman, bana Efendimizin terkisine binmenden daha ağır geldi!
Neden sonra Hz Ebu Bekir bir hizmetçi gönderdi de atın bakımından kurtuldum. Babacığım sanki beni azat etmişti!"
Böylesi bir sabrın ödülü olarak o ve eşi sonraları bolluğa kavuştular. Fakat Hz. Esma yoksulluğu olduğu gibi zenginliği de asla önemsememiş, cömert, eli açık ve paylaşmayı seven bir hanımefendi olarak tanınmaya devam etmiştir. Dağıtacak bir şey olduğunda ertesi günü dahi beklemezdi. Nitekim hastalandığında iyileşip sahip olduğu şeyleri dağıtacağı günü sabırsızlıkla beklemiştir. Kızlarına ve hısımlarına her zaman şöyle derdi:
"Allah yolunda harcayın dağıtın. İhtiyacınızdan fazlasını bekletmeyin!"
Müminler için hayat güzeldir. Takva sahipleri için ahire! daha sevimlidir. Gerçek ıımthılar da onlardır! [15]
Küpeler
Kurdukları tuzaklardan dolayı canın sıkılmasın." [Nahl, 1271
Birinci Küpe: Kimdir en Sevgili?
O'nu sevin! Hem de bütün insanlardan daha fazla...
Allah Resulü'nü ne kadar sevdiğinizi hiç düşündünüz mü? Ya da bu sevginin en büyük kanıtının, O'nun emir ve öğütlerini tutup sakındırdığı şeylerden uzaklaşmak olduğunu biliyor musunuz? Duygularınızı şöyle bir yoklayın bakalım..
Sevgi duygularınızı her şeyden ve herkesten önce Allah'a yönlendirin. Sonra sayesinde sapkınlık ve dalaletten kurtulduğumuz Elçisi, Son Peygamber ve Fahri Kâinat olan Efendimiz Hz. Muhammed'e. Cennetteki köşkünüzün en yüksek katlardan birinde olmasını istiyorsanız O'nun şu hadisini hatırdan çıkarmayın:
"Kişi, sevdiğiyle birlikte olacaktır!"
Sevginin en açık delili ve göstergesi, Sevgili'nin yapılmasını istediğini yapmaktır. O'nun emir ve tavsiyelerini kulak ardı edip sünnetini çiğneyen, yolundan yürümeyen biri nasıl böyle bir sevgi iddia edebilir?!
Boş vakitlerinizde O'nun hayatını anlatan siyer kitaplarını alıp okuyun. Yüce ahlak ve erdemlerini görüp birbirinden güzel ve hikmet dolu sözlerini beyninize ve yüreğinize yazın. Sahip olduğu Allah korkusuna ve dünyaya değer vermeyişine ibret gözüyle bakın. Bakın, bakın ki ahlakınız benzeşmeye başlasın...
Hz. Nuh ve Hz. Ltıt'un hanımları ihanetleri yüzünden aşağılandılar. Hz. Asiye ve Hz. Meryem ise inançları sebebiyle saygı gördüler.
"Şüphe yok, Ben yakınım. Bir dua eden Bana dna ettiğinde icabet ederim." [Bakara, 186]
ikinci Küpe: Mutluluğun zenginlik ve yoksullukla ilişkisi yoktur Bernard Shavv şöyle der:
"Yoksulluğu gerçek anlamda tattığımı söyleyemem. Kalemimle para kazanmaya başlamadan önce British Library'de çok büyük bir kütüphaneye sahiptim, Trafaigar Meydanı yakınında en nadide tablolardan oluşan koleksiyon emrimdeydi... Parayla no yapabilirdim; Küba purosu mu içerdim? Hayatta sigara kullanmadım ki! Şampanya mı İçerdim? Alkol de kullanmam ki! Son moda otuz tane takım elbise mi alırdım? Ne için, zenginlerin şatolarında verilen davetlerde boy göstermek için mi? Ben onları ve züppe tavırlarını görmeye dayanamam ki bir de evlerine gideyim! Soylu atlar? Onları çok tehlikeli bulurum. Otomobiller? Beni sıkar.. Şu anda bunların hepsini salın alabilecek param var. Fakat yinede parasız olduğum günlerde satın alabildiğim şeylerden başkasını almıyorum. Beni mutlu eden de bu; parasız günlerimde sıkıntıyla alabildiğim şeyleri rahatça satın alabilmek: Okuyacağım bir kitap, zevkle seyredeceğim bir tablo, yazacağım bir fikir.. Bu arada çok zengin b/ı hayal gücüm olduğunu da söylemeliyim. Hayal/m boyunca yatağıma uzanıp gözler/mi yumarak kendimi görmek istediğim gibi hayal etmek kadar sevdiğim başka bir şey olmadı. Hal böyle olunca Bond Caddesinin vitrinlerinden taşan lüks ve sefahat ne işime yarar ki? " îo Evinizi huzur ve sükunetin hüküm sürdüğü bir cennet yapın.. Gürültü patırtıdan geçilmeyen bir stada çevirmeyin. Sessizlik büyük bir nimettir..
"Rabbinı! Bana katında, cennette bir ev bina et!" [Tahrîm, 11]
Üçüncü Küpe: Allah'tan çok şükredilecek var mıdır?
Mutluluk ve huzurun en güzel ve kolay reçetesi Yüce Allah'a şükretmektir. Çünkü O'na şükrederken sayısız nimetlerini aklınıza getirir, sahip olduklarınızı bir kez daha hissedersiniz. Selef-i salihten bir zat şöyle demiştir:
"Allah'ın üstünüzdeki bilmek istiyorsanız gözlerinizi yumup düşünün!" O'nun bahşettiği işitme, görme, akıl, din, nesil, rızk ve diğer nimetleri hatırlayın.
Bazı hanımlar ellerindekini hor görürler. Hâlbuki başka hanımlar arasındaki yoksul, çaresiz, hasta, sahipsiz ve felaketzede kadınlara bir baksalar, o zaman Allah'ın verdiği nimetlere hamd ederler.
İster kerpiçten, ister sazlardan yapılmış bir evde, ya da çölde bir ağacın gölgesinde oturun. Sahip olduğunuz her şey için Allah'a övgü ve şükranda bulunun. Vücutları, akılları veya çocuklarında rahatsızlık olan milyonlarca kadını düşünün. Siz de onlardan biri olabilirdiniz.. Unutmayın ki her şeyin daha kötüsü vardır.
Acılı insanların yanık ciğerlerine güzel sözle sıı serpin. Çaresizlerin gözyaşlarını sadaka ile silin.
Hiçbir hal, olduğttgibi sürüp gitmez.
Dördüncü Küpe: Mutlu kadın çevresine mutluluk saçar
Orison Swett şöyle der:
Napolyon, İmparatoriçe Josephin ile evlendiği zaman başkomutanlık görevini üstlenme ve büyük fetihlere girişme konusunda iyimser düşüncelere sahipti, josephinln latif üslubu ve tatlı kişiliği, taraftarlarının bağlığını kazanma noktasında onlarca adamın sadakatinden daha güçlü bir etkiye sahipti. Josephin etrafa mutluluk saçar, hizmetçilere bile doğrudan emirler vermezdi. Kendisi bir kadın arkadaşıyla sohbeti sırasında bunu çok güzel açıklamıştı:
-"İstiyorum" kelimesini sadece şöyle bir cümle içinde kullanırım: "Çevremdeki herkesin mutlu olmasını istiyorum."
Kim bilir ingiliz şair de belki şu dizesinde onu kastetmişti: "Mesut ve göz alıcı bir sabah vakti geçti o hanım yoldan" Yayıldı bütün güne, o sabahın şan ve şerefi."
Gerçeği söylemek gerekirse dostum, letafet ve nezaket yalnız bizi değil, çevremizdekileri de mutlu eder. Letafet, sınırsız bir ruh güzelliğidir. Kadın için güzellik neyse, erkek için de letafet odur. Kadın ise onunla güzelliğine güzellikler katar.
Güzelliğini aç kurtlara sergileyen, ziynetlerini şehvet pençelerine bırakan bir kadın mutlu olabilir.
İyi günlerinizde Allah V anın ki, zor günlerinizde de O sizi ansın!
Beşinci Küpe: Rahat olun, kaza ve hederden kaçılmaz
Dail Carneige kaza ve kader inancına karşılık, acı ve felaketler karşısında duyarsızlığı tavsiye etmekte; tıpkı hayvan sürüleri, Ag,-\ç dallan gibi duyarsız!! Biz Müslümanların sahip oldukları ilacı bilmediği için onu mazur görüyoruz. Carneige anlatıyor;
"Bir defasında yaşanması kaçınılmaz bir olayı kabullenmeyi reddetmiştim. Büyük bir aptallık yatığımın farkındaydım. Bu olaya itiraz ettim, onu bir türlü sindiremedim. Aşırı öfkeli bin olmuştum. Gecelerim cehenneme dönmüştü. Psikolojik azapla dolu bir yılın ardından o kaçınılmaz olayı kabul ettim. Hâlbuki onu değiştirmenin imkânsızlığını daha baştan biliyordum. Yapmam gereken şair Walt Hewitman'ın şu dizelerini hatırlamaktı:
Karanlık ve acılarla yüzleşmek ne güzel, Felaketler, dramlar, kınama ve yergilerle. Tıpkı hayvanlar, ağaç dalları gibi..
Ömrümün on iki yılı hayvanların arasında geçmişti. Bu süre boyunca otlak yandığı, yahut kuraklık olduğu veya öküz dostu başka bir ineğe kur yaptığı için üzülüp acı çeken tek biı inek görmemiştim. Hayvanlar karanlığı, felaket ve açlığı gayet sakin ve huzurla göğüslüyorlardı. Bu yüzden de depresyon, ülser gibi dertleri olmuyordu!!"
Daima başarılarınızı ve neşeli anları hatırla-3Tin, musibet ve sıkıntıları unutun!
Vekil o/anık, Ulah yeter
Altıncı Küpe: Söz Ümmü Ammare'de
Nesibe bn. Kâb (Ümmü Ammare) Uhud Savaşını anlatıyor: "Sabahın ilk ışıklarıyla yola çıktım. Su dolu kırbam yanımdaydı. Allah Resulü'nün yanına vardığımda savaş Müslümanların lehinde gidiyordu. Bir süre sonra Müslümanlar yenilerek dağılmaya başlayınca hemen Allah Resulü'nün yanına koştum. Elimde kılıç O'nu savunuyordum. Her yerim yara bere dolmuş/u.
Ashabın Bendimizin yanından dağıldığı bir sırada İbm Kümeye adında bin "Bana Muhammed'i gösterin! O ölmedikçe bana yasamak haram!" diye bağırıyordu. Musab b. Umeyı ile birlikle karşısına çıktım. Omzuma, bir yılda ancak iyileşen bir darbe indirdi. Ben de ona vurdum. Fakat üstünde iki kal zırh olduğu için İşlemiyordu... "
İşte Demlimizin "Uhud günü ne yana dönsem Ümmü Amma/v'nin beni müdafaa ettiğini gördüm" buyurduğu LJmmü Ammare böyle bir hanımdı.
Bağırıp çağırmaktan sakının. Çünkü yorgunluk ve sıkıntım sebep olur. Küfür ve sövgüden de uzak dıınııı. Zira sizi azaba sürükler.
Crüzcl ahlakın onda dokuzu hataları görmezden gelebilmektir.
Yedinci Küpe: iyilik ve ihsan, üzüntüye son verir
Peygamber Etenelimizin Müslüman hanımları cömertliğe teşvik ettiği birçok hadisi mevcuttur. Efendimiz, iyilik ve ihsanda bulunan hanımları değişik vesilelerle övmüş, bu davranışlarını takdirle anmıştır. Fedakârlık, özveri, dost ve arkadaşlara ikramda bulunmak gerçekten mutluluk veren davranışlardır.
Müminlerin annesi Hz. Aişe anlatıyor:
"Bir defasında keçi kesmiştik. Allah Resulü (sav) "Ondan baki kalan bir şey var mı?" diye sordu. Biz de "Kellesi dışında bir şey kalmadı" diye cevap verdik. O şöyle buyurdu: "Demek kellesi dışında her şeyi baki olmuş!"
Efendimiz bu anlamlı sözüyle, ev halkına bir gerçeği hatırlatmak istemişti. O gerçek, "baki kalacak" olanın; evlerinde kalan değil insanlara dağıttıkları olmasıydı. Çünkü mutlakta kalacak olanı yiyip bitirerek ahirette sevabından istifade edemeyeceklerdi. Hâlbuki dağıttıklarının sevabı ahirete kadar "baki" kalacaktı! Bu, Allah rızası için ikram ve harcamada bulunmayı Özendiren hoş bir espridir.
Hz. Aişe annemizin kız kardeşi Esma'nın da bu konuda rivayet ettiği bir hadis vardır. Der ki:
"Allah Resulü (sav) bana şöyle buyurdu: "İntak et (Allah rızası için harca), malını sayıp tutma, Allah da sana nimetlerim sayıp esirger!"
Ne kadar ıızıın sürse de gece biter, acı diner, kriz geçer ve zorluk son btılıır.
Nimet bir gelin, şı'ikiir onun nıihridir.
Sekizinci Küpe: Zararları kâra çevirin Altın öğütler:
Ümidinizi yitirmeyin! Ayağınız sürçüp derin bir çukura düştüğünüzde oradan çok daha güçlü ve metin bir halde çıkarsınız. Allah, sabredenlerin yanındadır.
Üzülmeyin! En yakın dostunuzdan ölümcül bir ok gelip sinenize saplandığında dahi o oku çıkartarak yaranızı iyileştirecek ve sizi hayata döndürüp yüzünüzü güldürecek birini bulursunuz.
Unutun! Özellikle de yarasaların yuva yaptığı o eski hatıra enkazlarına bir daha dönmeyin. Yeni doğan günün ışıklarıyla ufkun ardından gelen bülbül sesine kulak verin.
Bakmayın! Artık sararıp solmuş, harfleri silinmiş, satırları hüzün ve yalnızlık dolu yaprakları karıştırmayı bırakın! Yazdığınız en güzel satırların bunlar olmadığını siz de göreceksiniz. Yazdığınız ve yazacağınız son satırlar da onlar olmayacaktır. Yazdıklarınıza gözü gibi bakanlarla rüzgârın ellerine teslim edenleri birbirinden ayırmalısınız.
Bu satırları birkaç güzel söz gibi görüp geçmeyin. Onlar, bu düşünceleri harfi harfine yaşamış bir kalbin hisleridir. Zamanında düşler kurmuş birinin duygularıyla beslenmiştir.
En güzel nağmelerini kan ağlarken söyleyen hüzünlü balıkçıl gibi olmayın. Bu dünyada kandan gözyaşlarını hak edecek hiçbir şey bulunmadığını unutmayın.
Rüzgâr eken fırtına biçer!
Onlar sanla saklı inciler gibidir
Dokuzuncu Küpe: Vefa çok değerlidir, fakat nerede vefa bilenler
Yüce Rabbimizi en iyi bilen, kaza ve kaderine teslimiyet gösterip hükmüne razı olan Hak tiritlerinin büyüklerinden biri de hiç şüphesiz f iz. Eyüp'tür. Hz. Eyüp vücut sağlığı, serveti ve evladı noktasında çok ağır bir imtihandan geçmiş, iman dolu kalbi dışında hastalıktan nasibini almayan tek bir uzvu kalmamıştı.
Yaşadığı ağır hastalık ve olaylara karşı dünya üzerinde yardım umabileceği tek bir canlı da yoktu. Yalnız hanımı! O değerli insan, taşıdığı iman dolu yüreği sayesinde sevgili kocasına bakmaya devam ediyordu. Parasız kaldığı zamanlarda başkalarının işlerinde ücret karşılığı çalışarak çok sevdiği kocasını doyuruyor, ihtiyaçlarını görüyordu. On sekiz yıl boyunca böyle sürdü gitti. Dile kolay; on sekiz yıl! Çalışmaya gittiği zamanlar dışında sürekli kocasının başucumda bekleyip onunla ilgilenmek.
Hz. Eyüp'ün çilesi nihayet dolmuş ve Rabbine, o merhametlilerin en merhametlisine sağlığı için yakarma vakti gelip çatmıştı: "Muhakkak bana bir sıkıntı değdi. Sen merhamet sahiplerinin en merhametliyisin." [Enbiya, 87]
Rabbi, bu dua bile denemeyecek hali arz edişi bir dua sayarak kabul buyurdu. Ona yerinden kalkarak ayağıyla yere vurmasını emretti. Hz. Eyüp İlahi buyruğu yerine getirdiğinde Allah oracıktan bir pınar kaynattı. Onun suyuyla yıkanmasını emretti. Hz. Eyüp o mübarek pınarın suyuyla yıkandığında tenindeki tüm yaralar geçip iyileşti.
Sonra başka bir yere vurmasını emretti. Oraya vurduğunda Allah bir su gözesi daha peyda etti. Ondan da içmesini buyurdu. İçer içmez bütün İç hastalıkları iyileşti.
Böylelikle hem dış, hem de iç sağlığına kavuşmuştu.
Kaza ve kadere rıza gösterip sabretmenin semeresi işte böyle gelmişti...
İnsan konuştuğu için pişman olabilir. Sustuğu için asla.
Kadın, mutluluk kaynağı, neşe ve sevinç meni-haıdır.
Onuncu Küpe: Gayret. Gayret.
Değerli hanım kardeşim, bütün işlerinizde gayretli olun. Çocuklarınızın terbiyesinde, gündelik işlerinizde, okumalarınızda, namaz ve niyazınızda, zikir ve sadakanızda, evinizin tertibinde çalışma azmi ve gayreti elden bırakmayın. Böyle davrandığınızda kaygı ve evhamların kendiliğinden kaybolup gittiklerini görürsünüz.
İnançlı hanımlar bir yana inançsız kadınlara bir bakın.. İşlerinde nasıl ciddi ve gayretliler. Yersiz ve yanlış inançlarına rağmen nasıl (.h azim ve gayret dolular. İşte bir örnek: Golda Meir. İsrail'in eski başbakanları arasında yer alan bu kadın, yazdığı hatıralarında Müslümanlarla yapılan savaşlarda orduyu nasıl organize ettiğini iftiharla anlatmaktadır. Gerçekten de Golda Meir erkekler arasında bile örneğine fazla rastlanmayacak türden azimli ve gayretli bir liderlik sergilemiştir.
ro Mutluluk bir büyü değildir. Öyle olsaydı bu kadar değerli olmazdı! [16]
Zincirler
Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz
Mııhakkak ki Allah, takva sahipleriyle ve ih san ehliyle birliktedir." [Nahl, 128]
Birinci Zincir: Nefsle mücadelede cesaret
Aşağıda sıralayacağımız soruları akıllı bir hanımefendi olarak cevaplayın:
- Bir gün dönüşü olmayacak bir yolculuğa çıkacağınızı biliyor musunuz? Bu yolculuk için erzakınızı düzdünüz mü?
- Mezarda yalnız kalmamak için yeterince salih amelle arkadaş oldunuz mu?
- Kaç yaşındasın/z? Ne kadar yaşayacağınızı düşünüyorsunuz? Her başlangıcın bir sonu olduğunu ve bu hayat/n da cennet veya cehennemle sona ereceğini bilmiyoı musunuz?
- Melekler canınızı almak için indikleri sırada gaflet ve boşluk içinde olabileceğinizi hiç düşündünüz mü?
- Hayatınızın o son gün ve saatini hiç düşündünüz mü'. Eşten ve aileden kopacağınız o günü? Dost ve arkadaşlardan ayrılacağınız o günü? Yani ölüm anınızı ve can\ vermenin zorluklarını??
Ruhunuz bedeninizi terk ettikten sonra sizi bir gasil haneye! götürürler. Orada yıkanıp kefenlenirsiniz. Sonra camiye götürülürsünüz ve cenazeniz yıkanır. Sonra erkeklerin omuzların-! da taşınırsınız.. Nereye?-
Kabrinize.. Ahiret duraklarının ilkine.. Peki, oranın cenneti bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir| çukur olacağını biliyor musunuz?
Başarısızlığınızdan ders alın.
Umtıdtı kesmelerinden sonra bereketli yağmuru O indim-." [Şûra, 28]
ikinci Zincir: Sakının!
Günah ehli inançsız erkek veya kadınlara benzemeye çalışmaktan sakının. Efendimiz buyurdular ki: "Allah kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet eder."
Rabbinizin gazabına sebep olacak her türlü davranıştan sn-kının. Bunlar ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde men edilmiş fiillerdir. Erkeklere benzemek, yabancı erkeklerle baş başa kalmak., tek başına yolculuk etmek, edepsiz davranmak, açılıp saçılmak.. Bunlar insanı bunalıma sürükleyen, yüreği daraltan, dünya ve ahirette zulmette yol açan hareketlerdir.
Ne üzücüdür ki Allah'ın merhametine nail olan hanımlar hariç Müslüman hanımlar arasında bu fiillerin pek yaygın olduğu görülmektedir.
Güzel olabilmenin yolu, güzel düşünebilmektir.
"Rabbimiz! Günahlarımızı ve Lşimizdeki aşırılığı bağışla." [Âl-i İmran, 147]
Üçüncü Zincir: İyilik sahibine şükran farzdır
Halife Mehdi, esir pazarından satın alarak azat ettiği ve nikahladığı cariye Hayzeran'ın sözünden çıkmazdı. Anne babasını da saraya taşımıştı. Bunca iyilik ve ihsana rağmen Hayzeran öfkelendiği zaman halifenin yüzüne "Senden hiçbir hayır görmedim" diye bağırırdı!
Alınıp satılan bir cariye iken Halife Mutemecl tarafından afı-nıp azat edilen ve sultan yapılan Bermekiyye de böyle idi. Bir seferinde çamurda oynayan cariyeleri görünce, kendi mazisini hatırlamış ve güzel kokularla dolu bir çamur hazırlatarak içinde oynamıştır. O da Hayzeran gibi, öfkelendiği zaman Halifenin yüzüne "Senden ne iyilik gördüm ki" diye haykırırdı. Halife "Çamurdaki günlerini" deyince utanıp susardı.
İstisnaları dışında kadın tabiatı yapılan iyilikleri unutma eğilimlidir. Peygamber Efendimiz buyurdular ki: "Uy kadınlar topluluğu sadakayı bol verin/ Cehennemlik/erin çoğunun sizlerden olduğunu gördüm. 'Niçin ey Allah Resulü?' diye sordular. Buyurdu ki: lez bela okur, çok tenkit eder ve iyiliğe nankörlük edersiniz,"
Allah Resulü (sav) buyurdu ki: "Cehennem bana gösterildi. Biı de ne göreyim çoğunluğu kadınlar. Onlar iyilik ve ihsana nankörlükle karşılık verirler. Onlardan birine bir ömür iyilik etsen, sonra bir gün sevmediği bir tarafınızı görse "Senden hiçbir hayır görmedim " deyiverir."
Kadın tabiatını bilen biri, onların bu tür tepkileriyle karşılaştığında kızmaz, kaygılanıp sinirlenmez. Çünkü o, hanımı için neler yaptığını iyi bilmektedir.
Evlilik hayatında başarılı olan hanını, kocasından övgü ve dua alır. Komşuları taralından sevilir, arkadaşları arasında saygı görürler.
Rahmetim, gazabımı geçmiştir. "
Dördüncü Zincir: Bedeninizden çok ruhunuzla ilgilenmelisiniz
Ömer b. Abrfülaziz hilafeti devrinde bir adamı elbise alması için sekiz dirhem ile pazara göndermişti. Adam pazardan bu parayla alınabilecek bir elbise alıp getirdi. Ömer, elbiseyi ellerken şöyle dedi: Ne kadar da güzel ve yumuşak!
Elbiseyi getiren adam gülümsedi. Ömer "Neden gülümse-din?" diye sordu. Adam cevap verdi:
-Ey müminlerin emiri! Bu vazifeye başlamadan Önce bana ipek bir şal almamı emretmiştiniz. Ben de verdiğiniz bin dirhem ile bir şal alıp getirmiştim. Dokunduğunuzda "Ne kadar sert!" demiştiniz. Hâlbuki bugün sekiz dirhemlik elbiseyi yumuşak buluyorsunuz.
Ömer b. Abdülaziz şöyle dedi:
-Bir elbiseye bin dirhem veren kişide Allah korkusu olacağını sanmam. Şunu bil ki nefsim daima yükselmeyi arzuluyor. Hangi makama erersem daha yükseğini istiyor. Emir oldum hilafet istedi. Halife oldum, şimdi daha yükseğini istiyor: Cenneti.
İnsanları yargılamak bize düşmez. Başkalarının akıbetlerini düşünmek görevimiz değildir.
Sen Allah a olan inancını koni ki, Allah da seni kortısıın!
Beşinci Zincir: İhsan sahibine şükran farzdır
Geçip gidenler ve yaşanıp bitenler için ağlayıp sızlanmanın dövünüp parçalanmanın ne yararı olabilir? Duygu ve düşünceleri zamanın çoktan küllendirdiği olaylara çevirerek acı ve kederlen yeniden yaşamanın ne gibi bir faydası olabilir?
Ellerimizi geçmişe uzatarak yaşanmış kötü olayları değiştirmek ve güzel olaylara dönüştürmek mümkün olabilseydi bu elbette farz olurdu! Hep birlikte geçmişe döner ve yaşanmış kötü olayları değiştirirdik. Daha fazla para kazanır, çok mutlu yaşardık! Ne var ki bu imkansızdır. Yapabileceğimiz tek şey sahip olduğumuz gündüz ve geceleri daha İyi değerlendirmektir.
Nitekim Kur'an-ı Kerim Uhud savaşında şehitlerin başında ağlayan ve sefere çıktıkları için pişmanlık duyanlara şöyle uyarıda bulunmuştur:
"De ki: Eğer siz evlerinizde olsaydınız da ölüm yazılmış olanlara hak vaki olacaktı." [Âl-i İmran, 154]
Şundan emin olun ki mutluluk toprağa gömülmüş bir çiçek gibidir. Henüz açmamış olsa da bir gün mutlaka açacalrtır.
Her kim zikrimden yüz çevirirse onun için dar bir geçim olur." [Taba, 124]
Altıncı Zincir: Musibetler, bereket hazineleridir
Ümmü A!â anlatıyor:
"Hasta idim. Allah Resulü (sav) ziyaretime geldi. Bana, 'Müjde ey Ümmü Alâ! Ateş gümüşün kirini nasıl götürürse, Müslüman'ın hastalığı da onun hata ve günahlarını götürür!' buyurdu."
Tabii ki bunun anlamı, vücutlarımızı mikrop ve hastalık yuvasına çevirip de hata ve günahlarımıza kefaret olması iddiasıyla tedavi yoluna gitmemek değildir. İnançlı insan iyileşmek için ne gerekirse yapar. Fakat diğerlerinden farklı olarak hastalığı sabırla karşılar, acıları Rabbinden gelen müjdeler olarak görür. Çekilen acı ve sıkıntıların, hasenat hanesine yazılan sevaplar olduğunun bilincinde olur. Ümmü Alâ'nın vermek istediği mesaj işte budur.
İnançlı bir hanımefendi, eşi ve çocukları gibi sevdiklerini yitirdiğinde bunu sabır ve metanetle karşılar. Efendimiz tle bu konuda şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ, dünya halkından bit yakınını yitirip sabır ve tevekkül gösteren mümin kulu için cennetten başka bir sevaba razı olmaz."
Bir hanımefendi kocasını yitirdiğinde şunu bilmelidir ki Allah kulunu yanına almıştır. O, kuluna herkesten daha yakın ve daha çok hak sahibidir. Bir kadın, "Ah kocam! Vah yavrum!" diye feryat ederken Allah Teâlâ "Kulum! Onun üzerinde herkesten daha çok hak sahibiyim" buyurur. Unutmamak gerekir ki eş tle emanettir, çocuklar da, kardeşler de, anne babalar da. Hepsi emanettir.
Kufi İr ve çirkin sözden vebadan kaçar gibi kaçın!
Merhametliler, Rahman 'm merhametini gön'irler.
Yedinci Zincir: Yeryüzündeki/ere merhamet edin ki Göklerin Rabbisize merhamet etsin!
Annenin evlatlarına gösterdikleri şefkat ve merhamet, Sevgili Peygamberimizin hadîslerinde açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Anne sevgi ve merhamet duygularının en güzel misali, şefkat ve rahmet kaynağıdır. Yüce Allah onu, çocuklarına sevgi feyizleri taşıran bir pınar olarak yaratmıştır. Anne, çocuklarının huzur ve esenliğini her şeye tercih eden varlıklardır. Yüce Allah'ın kullarına olan sevgi ve merhametine gösterilebilecek en güzel misal de hiç şüphesiz anne sevgisi ve merhametidir.
Büyük Halife Hz. Ömer (ra) anlatıyor: "Allah Rcsulii'ne savaşta esir alınmış bir bebek getirildi. Diğer esirlerin arasından bir kadıncağız hemen koştu ve Efendimize sunulan bebeği alıp emzirmeye başladı. Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: Sizce bu kadın bebeğini ateşe atabilir mi? "Hayır!" dedik. O zaman şöyle buyurdu: İşte Allah, kullarına karşı bu kadının yavrusuna gösterdiğinden daha merhametlidir."
Esaretin aşağıîanmışlığına düşmüş bir kadıncağız düşünün; hüzünlü, kafası dağınık. Belki de kendi yurdunda eşraftan, söz sahibi, saygın bir hanımdı. Dün kocasının evinde sözü dinlenen bir ev hanımı iken, bugün emir altına girecek bir cariye, bir halayığa dönüşmüştü. Bu, insanın aklını başından alabilecek zorluk ve şiddette bir değişimdi. Böyle bir hanımın yüreği acıyla dolar, çevresini görmez hale geiirdi. Fakat yaşadığı hiçbir şey ona ciğer parçasi yavrusunu unutturmamış, gözleri sürekli onu aramıştı. Görür görmez de üstüne atlayarak müşfik sinesine basmış ve sütüyle beslemeye başlamıştı. Böyle bir kadın, yavrusunu asla tehlikeye atmayacak, onu her türlü kötülükten korumaya çalışacak, gerekirse uğrunda kendini feda edecektir.
Çirkin söz, en çok sahibine zarar verir.
Şükiir, beladan korur
Sekizinci Zincir: Güzel dünyayı ancak iyimserler görebilir!
Kış evinizin yolunu kapattığı, kar yığınları her tarafınızı kuşattığı zaman, başka bir şeyi değil BAHARI BEKLEYİN. Temiz havayı almak için pencerelerinizi ardına kadar açın. Şöyle uzaklara doğru baktığınızda kuşların nağmelerinin yolda olduğunu görürsünüz. Altın ipliklerini dalların üzerinden sarkıtan güneşi de görebilirsiniz. Bütün bunlar sizin için yeni bir hayat, yeni bir düş, hepsinden Önemli yeni bir kalp demektir.
Güzel ağaçlar bulmak için çöle gitmeyin. Orada sadece yoklukla karşılaşırsınız. Bahçe ve bağlara gidin. Oralarda sizi gölgeleriyle saracak, meyveleriyle besleyecek, şarkılarıyla coşturacak yüzlerce ağaç bulursunuz.
Dünü ve dün kaybettiklerinizin hesabım yeniden yapmayı bırakın. Ömür, düşen yapraklar misali, günleri geri gelmeyen bir varlıktır. Fakat her bahar yeni yapraklar filizlenir. Siz, göğün önünü perdeleyen taze yapraklara bakın. Toprağa düşen ve artık onun parçası haline gelmiş yapraklarla oyalanmayın.
Dün yitip gitmiş olabilir. Fakat bugün elinizdedir. Bugün de yapraklarını toplayıp giderse, bilin ki yarın sizindir. Dün için üzülmeyin. Çünkü bir daha asla dönmeyecektir. Bugün için de hayıflanmayın. O da yolcudur. GÜZEL BİR YARININ IŞIK SAÇAN GÜNEŞİNİ DÜŞLEYİN.
Yaralayıcı sözlerin yol açtıkları hastalıkları lıa-yal bile edemezsiniz!
Kadınlar crkeldcrin hayat arkadaşlarıdır.
Dokuzuncu Zincir: İyi günde Allah'ı bilip tanıyın ki kara günde sizi tanıyıp kollasın!
Yunus Peygamber, balığın karnına düştüğü zaman, bir yandan denizin, diğer taraftan balığın karnının karanlığı içinde Öyle daralıp sıkışmıştı ki ne yapacağını bilemez hale gelmişti. Sığınabileceği tek kapı, derdini arz edebileceği tek makam vardı; rahmeti geniş ve tövbeleri kabul edici Rabbi! Nitekim o da yakut ve İnci değerinde sözlerle Rabbine yöneldi:
"Karanlıklar içinde nida etti: Senden başka Üah yoktur! Seni teşbih ederim. Muhakkak ben zulmedenlerdendim." [Enbiya, 87}
Rabbi onu bu içli duasına hemen icabet ederek şöyle buyurmuştur:
"Ona icabet ettik ve onu kederden kurtardık. İnananları işte böyle kurtarırız." [Enbiya, 83]
Allah balığa, karnındaki Yunus'u sahile atmasını vahyetti. Yunus Peygamber, bitkin, perişan ve hasta bir halde sahile atıldı. Allah'ın rahmeti onu burada da yalnız bırakmadı. Yüce Allah ona gölge olacak bir ağaç bitirdi. Geniş yaprakları olan bu dalsız ağaç sayesinde sağlığına kavuşup tekrar güçlendi. İyi günde Rabbini bilen kimse, işte kara günde Rabbi tarafından böyle bilinip korunur.
Hayatınıza yön vermedikçe kendinize yön veremezsiniz!
Onuncu Zincir: Dünyanın en yüksek milin!
Ebu Talha, Milhan kızı Ümmü Süleym ile evlenme isteğinde bulundu. Mihir olarak da çok yüksek bir meblağ önerdi. Ancak karşılaştığı sürpriz onu çok şaşırtmış, deyim yerindeyse dili tutulmuştu. Çünkü Ümmü Süleym, teklif ettiği yüksek rakamı reddetmiş ve şöyle demişti:
-Allah'a ortak koşan bir müşrikle evlenmem! Hey Ebu Talha! Taptığın ilahların filan ailenin köleleri tarafından yapıldığını ve kibriti çaktığınızda yanıp kül olduğunu bilmez misin?!
Bu cevap Ebu Talha'nın canım çok sıkmıştı. Ümmü Süleym'in yanından ayrılırken yaşadıklarına inanamıyordu. Ama onu çok sevdiği için ertesi gün yine kapılarını çaldı. Bu defa daha büyük bir mihir teklif etti. Belki bunu kabul eder, evlenmeye razı olurdu. Ama Ümmü Süleym inançlı bir hanımefendiye yakışan bir terbiye ile şöyle karşılık verdi:
-Senin gibisi geri çevrilmez ey Ebu Talha! Fakat sen küfür içindesin. Bense inanmış bir hanımını. Seninle evlenemem!
Ebu Talha kızmıştı:
-Senin değerin nedir?
Ümmü Süleym cevap verdi?
-Değerimle ne kastettin?
-Sarı (altın) ile beyaz (gümüş).
Ümmü Süleym asıl arzusunu dile getirdi:
-Ne sarı isterim senden, ne beyaz. Tek arzum Müslüman olmanclu!
Ebu Talha sordu:
-Bunun için kime gitmem gerek?
-Allah Resulü'ne.
Ebu Talha oradan ayrıldı. Soluğu Allah Resulü'nün yanında aldı. Efendimiz sahabe ile oturuyordu. Onu görünce şöyle buyurdu:
-Ebu Talha geliyor, gözlerinde İslam'ın ışığını görüyor gibiyim!
Elnı Talha yanlarına varıp Ümmü Süleym ile aralarında geçeni anlattı. İslamiyet'i kabul ederek onunla evlendi.
Gerçek izzet arayan ve erdem arayan insanlar için çok güzel bir örnek olan Ümmü Süleym işle böyle bir hanımdı. Onur ve inanç adına yazdığı satırların yüceliğine bir bakın. Bir de Yüce Allah'ın katında kazandığı sevabın büyüklüğünü düşünün. Bıraktığı tatlı ve anlamlı hatıraya bakın, kazandığı büyük ecir ve sevaba. O, hem kendine hem Rabbine karşı dürüst bir insandı. Doğrulara doğruluğun fayda edeceği gün, hiç kuşkusuz Ümmü Süleym çok kazançlı olacaktır. Ne mutlu ona cennet komşuluğu! Ebedi nimetler!
İnsanların size tebessüm etmesini istiyorsanız, önce siz tebessüm edin. [17]
Broşlar
Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz Başına geleni sabırla karşıla!
Birinci Broş: Başarının anahtarları
izzet ve şerefin anahtarı: Allah ve Resulu'ne itaat etmek.
Rızkın anahtarı: Allah'tan korkup bağışlanma dileyerek çalışmak.
Cennetin anahtarı: Tevhit.
İmanın anahtarı: Yüce Allah'ın ayetleri ve yarattıklarını tefekkür etmek.
İyiliğin anahtarı: Doğruluk.
Kalp diriliğinin anahtarı: Kur'an-ı Kerimi düşünmek, seherde yakarmak ve günahları terk etmek.
İlmin anahtarı: Güzel soru sormak ve dikkatle dinlemek.
Zaferin anahtarı: Sabır.
Kurtuluşun anahtarı: Takva.
Nimette bolluğun anahtarı: Şükür.
Ahiret sevgisinin anahtarı: Dünyaya değer vermemek.
İlahi icabetin anahtarı: Dua.
Tebessüm, güneş ışıldarmdan bir ışıktır.
"Rabbimiz! Bize katından bir rahmet bahşet!" [Âl-i îmran, 8J
İkinci Broş: Çilenin ardından gelen başarının tadı
Genç bir hanımefendinin balayım geçirdikten sonra annesine yazdığı mektupları bazı satırlar:
"Anneciğim... Güzel bir halayının ardından bugün evime, esimin hazırladığı küçük yuvamıza döndüm. Bugün yanımda olmanı öyle islerdim ki annc.._ Yeni hayalımda eşimle yaşadığını bu hoş deney/mi seninle paylaşmak ne kadar güzel olurdu. O çok iyi bir insan ve beni seviyor. Ben de onu seviyorum. Memnun etmek için elimden geleni yapıyorum. Öğütlerini bit an bile aklımdan çıkarmadığımdan emin olabilirsin anneciğim. Tavsiyelerini harfiyen uyguluyor, gerdek gecesi kulağıma /ışıldadığın o altın değerindeki nasihatleri kelimesi kelimesine hatırlıyorum.
Hayata ben de senin gibi bak/yorum anneciğim.. En büyük Örneğim sensin. Dünyalar tatlısı babacığıma sen ne yaptıysan, ben de eşime aynını yapmak, onu mutlu etmek istiyorum. Bize tattırdığınız sevgi ve sıcaklığı, hayatın anlamına dair öğrettiklerinizi asla unutmayacağım. Kalbimize ektiğin sevgi tohumlan, her bahar yeniden filizlenip boy verecek anneciğim.
Kapıda bir tıkırtı var.. Sanırım kocam geliyor. Bak geldi bile. Yazdığım mektubu o da okumak istiyor. Anneciğime neleı yazdığımı merak ediyor. Ruhum ve beynimde seninle paylaştığım mutlu anlara o da ortak olmak istiyor. Birkaç satır da o yazmak istiyor anneciğim. Kalemi şimdi ona veriyor, seni, babamı ve kardeşlerimi sevgiyle kucaklıyorum anneciğim... "
Tebessümün maliyeti yokta. Ancak getirişi çoktur.
"Rabbimiz! Kabul buyur. Muhakkak Sen, her şeyi işitir, bilirsin." [Bakara, 127]
Üçüncü Broş: Kaygı, hem ruha, hem de bedene azaptır
Kaygının belki de en kötü yanı, zihinsel yoğunlaşmayı ön-lemesidir. Kaygı seline kapıldığımız zaman zihinlerimiz dağılır. Hâlbuki kendimizi daima en kötü ihtimali göğüslemeye hazırladığımızda, zihinsel olarak sorunları çözmede daha başarılı olabiliriz.
Kaygıyla dolu olduğumuz bir zaman diliminde dikkat çekici işler için motive olmamız mümkün değildir. Zira bunlar birbirlerine zıt duygulardır.
Yaşadığınız anla ilgili kaygılara kapıldığınızda yapmanız gereken hafızanızda geçmişe doğru yolculuk etmek ve geçmişte yaşadığız kaygıları gözden geçirmektir. Böylelikle akıl, bir değil iki tokat yiyecektir. Geçmişte yaşanan kaygıları temsil eden tokat, halen yaşanmakta olan kaygının itadesi olan tokattan daha sert olacaktır. O zaman her insan gibi siz de şuna rahatlıkla hükmedebilirsiniz ki geçmişte yaşadığınız ve başarıyla atlattığınız kaygılar gibisi bir daha olmayacak, olsa dahi onları da atlatacaksınız. Geçmişte yaşanan kaygı ve endişelerin yanında bugünküler pek hatif kalacaktır.
Son olarak şunu da hatırlatmak isteriz ki kaygı ve endişe gibi duygular çalışma anlarınızda değil boş vakitlerde zihninize musallat olur. Böyle anlarda hayal gücü öyle aktif hale gelir ki olmayacak ihtimalleri dahi, sanki olacakmış gibi önünüze koyar. Bunun en güzel ilacı, ciddi işlerle meşgul olmaktır.
Basit şeyler, bazen en akıllı kimseleri dahi cinnetin eşiğine sürükleyebilir.
Hayat dakika ve saniyelerle ölçülür.
Dördüncü Broş: Mutluluğun sırrı, işinizi sevmektir
Dahi, Yüce Allah'ın kendisini yarattığı maksada doğru inanılmaz bir kuvvetle çekilir. O, Yaratıcının kendisine bahşettiği yeteneği er veya geç ortaya koyar. Bulunduğu alanla ilgili olarak şikâyette bulunsa dahi, zevk ve sevinç duyarak yapabileceği tek iş odur. Bu uğurda karşılaştığı zorluklar ne kadar büyük, bu işle hayatını kazanma ve zengin olma ümitleri ne kadar zayıf ve geçmişe dönüp baktıkça başka bir alana girmiş olma yönündeki arzusu ne kadar kuvvetli de olsa, mesleği sebebiyle yaşadığı yokluk ve sıkıntı ne kadar çekilmez de ofsa aldığı karşılık, yani yaptığı işte tattığı zevk ve duyduğu sevinç her şeye bedeldir.
Erkeğin mutluluğu, kadının dudaklarının arasından dökülecek bir kelimede gizlidir.
Hastalandığımda O bana silk verir.
Beşinci Broş: Gerçek kuvvet bilekte değil yürektedir
Hayat adına açlık, yoksulluk ve hastalıktan başka bir bilmeyen bir hanım vardı. İlk kocası, evlendikten kısa süre sonra ölmüştü. İkinci kocası, başka bir kadınla kaçınış ve bir süre sonra metruk bir evde ölü bulunmuştu. Evliliğinden bir çocuğu vardı. Fakat yaşadığı ağır şartlar ve yakasını bırakmayan hastalıklardan dolayı çocuğunu dört yaşında bakımhaneye vermek zorunda kalmıştı.
Sert bir kış günü yaşadığı şehrin sokaklarında dolaşırken ayağı kayarak yere düştü. Düşmenin etkisiyle şuurunu kaybetti. Geçirdiği kaza çok ağır bir omurilik zedelenmesine yol açmıştı. Doktorların tahminleri, kısa sürede ölmesi veya ömür boyu tamamen felçli olarak yaşaması yönündeydi.
Kadıncağız hastanede yattığj günlerden birinde Kutsal Kitabı açtı. -Kendi ifadesiyle- İlahi inayet İncil'in şu ayetini okumasını sağlamıştı: "Hani ona -Hz. İsa- sedye üzerinde yatan bir felçliyi getirmişlerdi. O felçliye şöyle demişti: Kalk, sedyeni al ve evine dön. Felçli o anda kalkarak mekânı terk etti."
Bu ayet, dertli kadına öyle bir iman ve güç vermişti ki kısa sürede yatağından kalktı ve odasında gezinmeye başladı. Yaşadığı manevi tecrübe, felçli kadının kendi kendini iyileştirmesini ve diğer insanların esenliği için mücadele etmesini sağlamıştı.
Dail Carneige şöyle der: "Mary Baker Eddy'i yeni bir mezhebin davetçisi yapan işte bu ilginç deneyimdi. Bu, belki de bir kadın tarafından tebliğ edilen ilk mezhep olmuştu."
Peki, siz ne yapıyorsunuz Müslüman bacılar?
En sağlam kale, saliha bir hamındır..
Kanaat, tükenmez bir hazinedir
Altıncı Broş: Büyük Kadın, felaket ve musibetleri cennete çevirebilen insandır
Dm Talha'nın hanımı, büyük sahabi Ümmii Süleym, yavrusunun kaybına gösterdiği sabırla eşsiz bir örnek sunmuştu. Yüce Allah o büyük hanımın sabrını ödüllendirerek yitirdiği yavrusunun yerine evlatlar bahşetti.
Enes (ra) anlatıyor:
"Ebu Talha'nın küçük oğlu hastaydı. Babası Allah yolunda bir setere çıktı. O seferde İken oğlu vefat elti. Döndüğünde 'Oğlumdan ne haber?' diye sordu. Kocasını acı haberle üzmek istemeyen Ümmü Süleym 'Çok sakin' diye cevap verdi. Sonra ona iltifat etti ve yemeğini hazırlayıp onu rahatlattı. Sabah kalktığında 'Oğlun toprağa verildi' diyerek oğullarının ölümünü haber verdi.
Ebu Talha buna çok kızdı ve gidip durumu Allah Resulü'ne (sav) haber verdi. Efendimiz, 'Dün gece zifafa girdiniz mi?' diye sordu. 'Evet, ey Allah'ın Resulü' dedi. Efendimiz 'Allah/m, ekin/erini bereketli kıl' diye dua etti. Nitekim Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebu Talha bebeği bana vererek 'Onu Allah Resulü'ne götür' dedi. Birkaç da hurma verdi. Efendimiz, bebeği aldı ve 'Yanında bir şey var mı?' diye sordu. 'Evet, hurma' dedim. Hurmayı aldı ve ağzında biraz ezdikten sonra çıkartıp bebeğin ağzına tutup damağına sürdü. Çocuğa Abdullah ismini koydu."
Bir karlını hiçbir şey iffet kadar yüceltmez.
Karanlık, bir gece, doğacak aydınlık bir günün m üjdcc 'isidir.
Yedinci Broş: Zafer sabırla gelir!
"Bera kızı Ümmü Rebi' hakkında nakledilir. Kendisi Be-dir'de şehit düşen Harise b. Süraka'nın annesiydi. Ümmü Rcbî'nin şehit oğlunun durumunu öğrenmek, acısını dindirecek bir şeyler duymak için Peygamber efendimizin yanına geldi.
-Ey Allah'ın Resulü! Bana Harise'yi anlatır mısınız? Eğe/ cennete gittiyse sabredeyim. Yoksa oturup gözyaşı döküp feryat d figan edeyim.
Etenelimiz şöyle buyurdu:
-Hey Hârise'nin Anası! Cennette cennetler vardır. Oğlun Eirdevs-i Âlâ 'ya nail oldu."
Evlat kaybetmek insanın yüreğini yakan, ciğerlerini parçalayan bir acıdır. Çocuğunun cennette olup olmadığım merak ex\en bu kadıncağız da muhtemelen oğluyla cennette buluşacaktır. Çünkü oğlunun şahadetine gösterdiği sabır, onun derecesini ve cennetteki makamım yükseltecek türdendir. Yavrusu cennete gitmemiş olsaydı, ebedi ayrılık için ağlayıp feryat edecekti. Oğlu için başka bir şey yapamazdı. İşte acısını yüreğine gömerek oğluna kavuşma arzusuyla dolan bir hanımefendinin sabrı böyle bir şeydir.
Güzel kadın nadide bir cevherse, erdemli kadın bir hazinedir!
Kadın, batmayan bir güneş gibidir
Sekizinci Broş: Felaketlerde Allah'tan başka sığınağımız yoktur
Dertler üst üste geldiği, sorunlar yığıldığı, yollar iyice daraldığı ve çareler tükendiği anda dillerden son bir çığlık yükselir:
"Yüceler Yücesi Allah'tan başka ilah yoktur! Ulu Arş'ın Rabbi Allah'tan başka ilah yoktur! Göklerin ve yerin Rabbin-den başka ilah yoktur!"
Bu çığlık o Ulu Makam'da cevabını bulur ve yollar genişlemeye, engeller kalkmaya başlar:
"Ona icabet ettik ve onu kederden kurtardık. İnananları işte böyie kurtarırız." [Enbiya, 83]
Hastanın hastalığı şiddetlendiği, bedeni iyice eridiği, rengi sararıp solduğu, doktorların ellerinin bağlandığı, yanaklar titremeye, boğazlar düğümlenmeye başladığı ve hasta kendini ilahi kaderin ellerine bırakarak "Ailahım! Allahım!" diye ya-kardığı anda hastalık belirtileri hatifler. Yürekten yükselen dua kabul edilmiştir:
"Hani Eyüp Rabbine şöyle nida etmişti: Muhakkak bana bir sıkıntı değdi. Sen merhamet sahiplerinin en merhametlisisin. Biz de ona icabet ettik ve onun sıkıntısını giderdik. Katımızdan bir rahmet ve kullara bir hatırlatma olmak üzere ona ailesini ve bir o kadarını daha bahşettik. " [Enbiya, 83]
Bir erkeğin sahil) olabileceği en değerli hazine, vefakâr bir eştir.
Çamları devirmeden!
Dokuzuncu Broş: Zorda kalan dua ettiğinde başka kim icabet eder?
Yüce Allah'ın cömertlik ve kereminin bir eseri de kendisinden ricada bulunan hiç kimseyi hayal kırıklığına uğratmaması, gönülden dua edenleri boş çevirmemesidir. İnsanoğlu O'na ve dergâh-ı izzetine sığınmaya ne kadar muhtaç ise, O'nun kuluna icabet ve yardımı da o kadar gerçektir. O öyle bir kerem ve cömertliğe sahiptir ki zor durumda kalmış gayri Müslimlerin dualarını dahi kabul eder. Yeler ki O'na sığınarak lütuf ve İhsanına güvensinler. Çığlık ve yakarışları yüce dergâhında muhakkak ma kes bulacak, sıkıntıları hafifletilip istekleri yerine getirilecektir.
Ne var ki en ağır zorluklar bile atlatıldıktan sonra ilahi lütuf ve kerem unutulur ve nankör insanlar, kendilerine yapılan güzellik ve iyiliği görmezden gelir, inkâr ederler. Yüce Allah bunu teyit ederek şöyle buyurmuştur: "Gemiye bindiklerinde ih-lâs ile Allah'a dua ederler. Onları selametle karaya ulaştırdığında bir de bakarsınız Allah'a ortak koşuyorlar." [Ankebut, 65]
Allah Teâlâ kendisine dua ettiklerinde muhtaç ve zorda kalmışların dualarını kabul edeceğini birçok vesile ile bildirmiştir. Bu, Hanlığın delillerinden ve Birliğin burhanlarındandır. Fakat çoğu insan bu hakikati düşünüp anlayamaz: "Dua ettiğinde zorda kalmışa kim icabet edip sıkıntısını giderir. O sizi yeryüzünün halifeleri kılarken Allah'tan başka Üah mt tutarsınız? Ne kadar da az düşünüp öğüt alıyorsunuz!" [Nemi, 62]
Kadınnı yeri Öncelikle evidir. Çünkü o, kolaylıkla kırılan narin bir vazo gibidir.
Başkalarını rahatsız etmekten sakının! Yoksa yalnız kalırsınız.
Onuncu Broş: Cimrilik eden, ancak kendine cimrilik etmiş olur
Büyük halife Ömer b. Abdülaziz'in kız kardeşi Ümmü Benîn hakkında anlatılır:
Ümmü Benîn, Müslüman hanımları evine davet eder, onlara güzel elbiseler giydirip altınlar verir ve şöyle derdi:
-Elbiseler size, altınları çevrenizdeki yoksullara dağıtın.
Ümmü Benin bu davranışıyla onları cömertlik ve eli açıklığa alıştırmak isterdi. Sık sık "Yazık cimriliğe! Ant olsun elbise olsa üstüme almaz, yol olsa çiğnemezdim!"
Cömertlik hakkında söylediklerinden: "İçinizde eşyaya hırslı bir topluluk yaratıldı. Benim hırsım ise verip dağıtmayadır. Allah için bağlan sıkılaştırmak ve acıları paylaşmak, açken yenecek güzel bir yemekten, susuzken içilecek serin bir suc\ö^ daha sevimlidir."
Ümmü Benîn'İn Allah yolunda harcamaya ve parasını doğru yerlere vermeye düşkünlüğü o kadar büyüktü ki şöyle derdi: "İyilik ve ihsanda bulunanlar kadar hiç kimseye haset etmedim. Ne yapıp edip iyiliğine ortak olmak isterdim!"
İşte Ümmü Benîn! Hani onun yolundan gi<.tın!rr;
Gerçek mutluluk, bencillikten sıyrılmakta gizlidir. [18]
Pırlantalar
Allah, sabredenlerin ödüllerini hesapsız verir.
Birinci Pırlanta: Siz Müslümansınız; Ne Doğulu, ne Batılı!
İslam nimetiyle tanışmış Müslüman bir Alman hanımefendi bakın neler eliyor:
"Batı'nın fikir akımlarına ve modalarına aldanmayın. Bütün bunlar, bizleri aşamalı olarak dinimizden uzaklaştırarak maddi imkânlarımızı ele geçirmekten başka bir amacı olmayan sahte görüntülerdir.
İslamiyet ve onun getirdiği aile düzeni, kadına çok uygundur. Çünkü kadın, tabiatı gereği evinde olmalıdır, 'Niçin?' diye sorabilirsiniz.
Allah erkeği dayanıklılık, akıl ve fiziksel güç bakımından kadından üstün yaratmıştır. Kadını ise duygusal ve hisli bit varlık olarak yaratmıştır. Kadın, erkeğin sahip olduğu bedensel güçten yoksundur.
Bir yere kadarda erkeğin bu yapısını kabullenmiştir, işte bu yüzden ideal mekânı evidir. Eşini ve çocuklarını seven bir kadın, bir neden olmadıkça evinden çıkmaz ve kesinlikle yabancı erkeklerle aynı ortamı paylaşmaz.
Batılı kadınların % 99'u bulundukları yerlere gelebilmek için benliklerini satmak zorunda kalmışlardır. Büyük bölümünün kalbinde Allah korkusu da yoktur.
Batı dünyasında kadının böylesine yoğun biçimde günlük hayata çıkması, erkeği kadının görevlerini üstlenmeye sevketmiştir. Nitekim birçok erkek evde oturarak temizlik yapmakta, çocuklara bakmakta ve alkol kullanmaktadır. İslamiyet'te erkeğin kadına yardım etmesinin engellenmediğini, bilakis teşvik edildiğini biliyorum. Ama rolleri tamamen değiştirecek derecede değil."
Sen güzel ol ki âlemi güzel göresin!
İşini kolaylaştıracağız." [A'lâ, 8]
İkinci Pırlanta: Evham ve kuruntuları bırakın kendinizi işe verin!
Her hangi bir sorunu çözme sürecine girdiğinizde kendinizi her hangi bir hobi, okuma veya işle meşgul edin. Çünkü böyle bir anda 'meşguliyet' evham ve kuruntuların yerini alır. Yüce Allah hiç kimseye İki kalp vermemiştir. Bunu bir örnekle anlatalım. Mesela çocuğun hastalandığını varsayalım. Böyle bîr durumda anne baba, onu iyileştirmek ellerinden geleni titizlikle uygularlar. Sonra da normal işlerine dönerek, iyileşme sürecini zamana bırakırlar.
Kriz veya sorun ortamına giren bir kimsenin yapabileceği en doğru hareket, geçmişte başından geçen sorunları hatırlamaktır. Özellikle o an yaşadığından daha ağır ve tehlikeli olanları ve Allah'ın inayetiyle onların nasıl hallolduğunıı hatırlamalıdır. Hafızada yapacağı bu yolculuğun ardından tebessüm edecek, kendine güveni gelecektir. Zira geçmişte yaşadıklarım hatırlayınca, o an yaşadığı sorunun da bir şekilde çözüme kavuşup geçeceğine inanacaktır.
İnsan, karşılaştığı sorunun olumlu yönlerini de görmeye çalışmalıdır. Olumsuz yönlerin daha yoğun ve ağır olduğu doğrudur. Fakat bu, olumlu bir şeylerin olmasını engellemez. Konuyla ilgili olarak tanınmış bilgin Ibni Cevzî'nin hoş bir sözünü nakletmek istiyoruz:
"Başına musibet gelen bir kimse, daha ağırının olabileceğim düşünürse sorunun hafiflediğini görecektir. Ayrıca bu musibet sebebiyle kazanacağı sevabı da hayal etmelidir. Daha ağırının olabileceğini düşünerek kârda olduğunu hesap eden ve bir an önce geçmesini dileyen kimsenin işi daha kolaydır. Unutmamak lazımdır ki zorluk anları olmasa, huzur ve esenlik anlarının kıymeti bilinmezdi."
Bilgelerden biri şöyle der: Söylemediğim şeyler için hiç pişman olmadım. Fakat, söylediklerimden birçoğu yüzünden pişman oldum.
"Rabbimiz! Bize hidayet verdikten sonra kalplerimizi kaydırma." [Âf-i İmran, 8]
Üçüncü Pırlanta: Mutluluğun prensipleri
Hırs ve tamah helak eder. Bunların tedavisi için aşağıdaki reçete uygulanmalıdır:
- Geçimde orta yolu tutmak, harcamada ölçülü olmak. Bol keseden harcayan biri kanaatkar olmak bir yana sürekli sıkıntılı ve hırslı olacaktır. Geçimde orta yol, kanaatin temelini oluşturur. "Ayağınızı yorganınıza göre uzatın" sözü bu anlamda çok güzel bir deyimdir.
- Gelecek endişesine kapılmayın. Bunun yerine kısa vadeli düşünün. Sizin için takdir edilmiş rızkın bir şekilde size ulaşacağını bilin.
- Allah korkusu (Takva); Yüce Allah buyuruyor ki: "Her kim Allah'tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır ve ummadığı yerden rızıkiandırır." [Talak, 2]
- Kanaatkârlığın izzet ve onuru koruyacağı, hırs ve tamahın ise kişiyi alçaltıp zillete düşüreceğini bilmelisiniz.
- Peygamberlerin ve salihlerin hayatlarını okuyun, nasıl tevazu ve kanaat sahip olduklarını, her şeyden çok Allah katındaki nimetlere arzulu olduklarını görerek onları örnek alın.
- Dünyevi bakımdan sizden aşağıda olanlara bakın.
Akıllı kimse fikrin faydalarından ümit kesmez, hiçbir şekilde umutsuzluğa kapılmaz, azim ve tefekkürü elden bırakmaz.
"Allah, iman edenleri müdafaa eder." [Hac, 38]
Dördüncü Pırlanta: Bütün ipler koptuğunda Allah'ın ipine sarıl!
İmanla işlenen salih amellerin mükâfatı, dünyada hoş bir hayat sürmektir. Bu hayat bolluk ve refah içinde olabileceği gibi darlık ve fakirlik içinde de olabilir.
Hayatı sadece para güzel kılmaz. Paranın dışında da hayatı güzelleştiren etkenler mevcuttur. İşte onlardan bazıları:
Allah ile bağlantıda olmak, O'na güvenmek, O'nun rıza ve inayetini hissedebilmek.
Sağlık, huzur, kafa rahatlığı, ev huzuru, kalpten seven insanların varlığı.
Salih amellerle mutlu olmak, bu amellerin vicdan ve hayat üzerindeki olumlu tesirlerini görmek.
Görüldüğü gibi tek başına para, hoş ve güzel bir hayat için kesinlikle yeterli değildir. Kalbin Allah ile bağlantılı olması halinde, yetecek kadar maddi bir varlıktan fazlası yük olara dahi görülebilir.
Büyük insanların birçoğu, büyüklüklerini annelerine borçludur.
Allah 'tan haşlia ilah yoktur!
Beşinci Pırlanta: Hiç kimse gerçek müminlerden daha mutlu olamaz!
İslamiyet'in tadına varamamış büyük insanlar ve zenginlerden onlarcasının hayat hikâyelerini okudum. Hemen hepsinin ortak noktası; hayatlarının çileyle noktalanması, gelecekleri lanetle dolarken şanlarının zillete dönüşmesiydi. Şimdi nerede o kimseler? Yığdıkları servetler, yaptırdıkları köşkler, hanlar hanümanlar nerede şimdi? Hepsi bitti mi?
İşledikleri suçlar, yaptıkları sahtekârlıklar ve yaktıkları canlardan dolayı kimi intihar etti, kimi öldürüldü, kimi hapsedildi, kimi mahkemelere çıkarıldı. Hemen hepsi bedbaht oldular. Hâlbuki paranın her şeyi, mutluluğu, sevgiyi, sağlık ve gençliği satın alabileceğini sanmışlardı. Fakat yıllar sonra gerçek mutluluk, sevgi, sağlık ve gençliğin parayla satın alınamayacağını keşfettiler. Evet, çarşı pazardan sahte mutluluklar, anlık sevgiler ve geçici bir sağlık hali satın almaları mümkündü. Ama bütün dünyanın serveti bile bir kalbi satın alamaz, bir yüreğe sevgi tohumları ekemez, esenlik veremezdi.
Bu yüzden şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki hiç kimse Allah'a yürekten inanan insanlardan daha mutlu olamaz. Çünkü onlar Rablerinden gelen bir nur üzeredirler. Kendilerini sorgularlar. Allah'ın emrettiğini yerine getirir, yasakladığından uzak dururlar. Onların Kur'an-ı Kerimdeki sıfatlarını bizzat Rabbi-nizden dinleyiniz:
"Erkek kadın her kim mümin olarak salih bir amel işlerse, ona güzel bir hayat yaşatırız ve onları yaptıklarının en güzeliy-le ödüllendiririz." [Nahl, 97]
Mutlu olmak istemeyen biri mutlu değildir!
Her şey kaza ve kader iledir!
Altıncı Pırlanta: Aşırılık ve israftan uzak bir hayat
Saliha bir Müslüman hanımefendi sofrayı yetecek kadar yemekle hazırlar. Sofrada, artacak kadar yemek bulunmaz. Çünkü bu, israf ve ölçüsüzlük işaretidir. Müslüman hanımefendiler bu konuda Müminlerin Annesi Hz. Aişe'yi örnek alırlar. O şöyle derdi:
"Allah Resulü'nün (sav) sofrasında az ya da çok arpa ekmeği artmazdı."
"Allah Resulü'nün (sav) önünden hiçbir sofra kaldırmadım . ki üstünde yemek artığı kalmış olsun."
Dinimizin sakındırdığı ve israf olarak gördüğü hareketlerden biri de sofrada altın veya gümüş kaplar kullanmaktır. . Ümmii Seleme, Efendimizden şunu nakleder:
"Gümüş bir kapta içen kimse, karnına cehennem ateşi doldurmuş olur."
Müslim'de yer alan bir rivayette ise Allah Resulü'nün (sav) , şu hadisine yer verilmektedir:
"Altın ve gümüş kaptan yiyen veya içen kimse karnına cehennem ateşini doldurmuş olur."
Dinimizin bu konudaki yasağının ne kadar hikmetli olduğu açıktır. Çünkü bu tür kaplar fuzulidir ve yalnız müsriflere yakışırlar. Oysa İslam, inananların alçak gönüllü olmalarını ister. Efendimiz, Yemen'e gönderdiği Muaz b. Cebel'e şöyle buyurmuştur:
"Lükse dalmaktan sakın. Allah'ın kulları lükse dalmazlar."
İçsel çilenize bakmayı bıraktıkça zenginleşirsiniz.
Eleştirilere tahammiillü ol!
Yedinci Pırlanta: İyilik yapmak yüreği ferahlatır
Hz. Aişe anlatıyor:
"Yoksul bir hanım iki kızıyla yanıma gelmişti. Kızlarına birer hurma verdim. Kendisi hurmayı yemek için ağzına kaldıracağı sırada yavrularına tattırdı. Sonra o hurmayı da bölüp kızlarına verdi. Bu hareketi çok hoşuma gitmişti. Durumu Allah Resulü'ne (sav) anlattığımda şöyle buyurdu: "Allah bu fiili sebebiyle ona cenneti farz kılar yahut cehennemden azat eder. "-
Ümmü Seleme Allah Resulü'ne (sav), eşinin diğer hanımından olan çocuklarına yaptığı harcamanın hükmünü merak ederek "Ebu Seleme'nin çocuklarına yaptığım harcama için bana ecir yazılır mı? Onları bu halde bırakamıyorum, kendi çocuklarım gibi görüyorum" demişti.
Ümmü Seleme'nin sahip olduğu İslam fıtratı bu yaptığının doğruluğunu kendisine vahyetmiş, Efendimizin cevabını beklemeden fıtratın gereğini yapmıştı.
İslam her hal ve şartta iyilik, ihsan, şefkat ve merhameti teşvik eder. Çocukların iyi ve dürüst insanlar olarak yetişebil-meleri için gerekli sevgi ve merhamet tohumlarını topluma eker.
Mutlu olun! İşte gerçek mutluluk budur!
Kadın bir göl, bir bülbüldür
Sekizinci Pırlanta: Allah bizi her türlü sıkıntıdan kurtaracaktır
Uçak hayli yüksek bir mesafede hızla ilerlemektedir. Birden arıza göstergesi yanmaya başlar. Motordan sesler gelmektedir. Pilot paniklemeye başlamıştır. Yolcular endişelidir. Yolcu kabininden sesler yükselmektedir. Çığlık atan erkeklerin ağlayan kadınların sesleri çocukların da yüreklerini korkuyla doldurmuştur. Korku herkese hâkim olmuş, kimse ne yapacağını bilemez hale gelmiştir. İşte o an bütün yüreklerden aynı ses yükselmeye başlar: Allahım! Allahım! Bize acı! Ne olur Allahım! Bizi kurtar! Bu çağrılar, ateşlenen yürekleri biraz serinletir, sinirleri biraz olsun yatıştırır ve uçak ağır ağır alçalarak sağ salim karaya iniş yapar.
Annesinin rahminden çıkmak istemeyen bir bebek yüzünden güçleşen bir doğum vakasını düşünün. Anne adayı ölümle burun burunadır. O an sığınılacak tek makam vardır: Âlemlerin Rabbi. Ve acılı anne haykırmaya başlar: Allahım! Allahım! Yardım et Allahım! Hafifleyen sancılar ve Allah'ın yardımıyla dünyaya gözlerini açan bir bebek..
Bir bilgin düşünün ki sorulan bir meseleyle ilgili hükme varamamış. Cevap vermekte zorlanıyor. Ne yapacağını düşünerek alnını secdeye koyuyor ve yakarmaya başlıyor: Allahım! Allahım! Ey İbrahim'e öğreten! Bana da öğret! Ey Süleyman'ı anlayışlı kılan! Bana da anlayış ihsan et! Ve bu dua ile gelen muvaffakiyet ve bulunan cevap.
Ne kadar merhametlisin Allahım!
En mutlu insan, en çok insanı mutlu edendir.
Kadınlar hakkında Allah 'tan korkun!
Dokuzuncu Pırlanta: Gaflet ve dalgınlıktan sakının!
Gaflet ve dalgınlıktan sakının sevgili kız kardeşim. Gaflet, kalbin Allah'ın zikrinden uzaklaşması, namaz ve Kur'an tilavetinin terk edilmesi, faydalı sohbet ve derslerin bırakılmasıdır. Bunlar gafleti besleyen faktörlerdir. Bunu, kalbin katılaşması ve mühürlenmesi izlenir. Artık iyi, iyi gibi, kötü, kötü gibi görülmez olur. Allah'ın dini anlaşılmaz hale gelir. Böylesi kalplere sahip olanJar ise sürekli keder ve buhran içinde katı kalpli insanlar olarak yaşamaya devam ederler. Gafletin dünyevi so-nijcjarı bunlarken bir uhrevi akıbetlerini siz düşünün.
Gafletten ve gafleti besleyen faktörlerden sakının. Diliniz Allah'ın adıyla, tekbir, teşbih, istiğfar ve salât ü selam ile ıslansın. Bunu belli bir zaman ile de sınırlamayın. Otururken, ayaktayken, yatarken sürekli zikirle meşgul olun. İçinizin nasıl mutlulukla dolduğunu göreceksiniz. Bu, zikrin en güzel sonuçlarından biridir: "Dikkat edin! Kalpler Allah'ın zikriyle itmi'nan bulur." [Ra'd, 28]
Gülümsemek için mutlu olmajı beklemeyin. Mutlu olmak için gülümseyin!
Mutluluk beklentisinde olun, bedbahtlık beklentisine girmeyin!
Onuncu Pırlanta: Hayata gülümseyin!
Yüreğiniz gam ve kederle doluyken tebessüm ettiğinizde acınızın biraz ol 2222sun hafiflediğini, bir ferahlık kapısının aralandığını hissedersin iz. Tebessüm etmekte tereddüt göstermeyin. İçinizin tebessümü besleyen bir enerjiyle dolduğunu hissedeceksiniz. İçe kapanmaktan sakının. Çünkü bu, kendinizi bir azap ve elem şişesine tıkamaktır. Hâlbuki tebessümün hiçbir zararı yoktur. Bilakis insanlarla derin dille, kalp diliyle konuşmak çok daha etkilidir. Dudaklarımızdaki tebessümse çok müthiş bir dildir.
Stevan Giessaf "Tebessüm, sosyal bir görevdir" derken çok doğru söylemektedir. İnsanlarla ilişki kurarken, onlara iyi davranmak ve üstlerinde olumlu bir izlenim bırakmak gerekir. Sosyal hayatın, bir takım insani yetenekler gerektirdiğini bilmelisiniz. Bu yeteneklerden biri de insanlara tebessüm edebilmektir. Muhataplarınıza tebessüm ettiğinizde onlara hayatın güzelliğini ve iyimserlik ruhunu bahşedersiniz. Hâlbuki asık ve merhametten sıyrılmış bir ifadeyle baktığınızda onlara bir nevi işkence etmiş, ağızlarının tadını kaçırmış olursunuz. Söyler misiniz başkalarını da kendiniz gibi üzüp canlarını sıkmaya hakkınız var mı?
Zafer, ancak onun düşleyenlere nasip olur. [19]
Son Noktayı Koyarken...
Bu kitabı okuduktan sonra hüzne veda edin, kaygı ve tasayı terk edin. Bezginlik ve can sıkıntısının ağlarını ördüğü mekânlardan uzaklasın. Ümitsizlik ve başarısızlık bulutlarından sıyrılarak iman mihrabına, ilahi ünsiyet kâbesine, kaza ve kadere rtza makamına ulaşın. Böylece yeni fakat mutlu bir hayata, farklı fakat güzel günlere başlayabilirsiniz:
Tereddüt, kaygı ve endişenin olmadığı bir hayata.
Bezginlik, can sıkıntısı ve darlığın olmadığı günlere.
O zaman ümit dağının sırtlarından bir münadinin size şöyle seslendiğini duyacaksınız:
"SİZ DÜNYANIN EN MUTLU KADINISINIZ!" [20]
[1] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 11-13.
[2] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 17.
[3] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 18.
[4] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 19.
[5] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 20.
[6] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 21.
[7] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 23-32.
[8] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 33-43.
[9] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 45-55.
[10] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 57-67.
[11] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 69-79.
[12] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 81-91.
[13] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 93-103.
[14] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 105-115.
[15] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 116-126.
[16] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 127-137.
[17] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 138-149.
[18] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 151-160.
[19] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 161-171.
[20] Ayiz Karni, Dünyanın En Mutlu Kadını Olabilirsiniz, Lale Kitabevi: 172.