Önsöz

İslâm'ın Başlıca Özellikleri

İslâm, Hayatın Bütününü Kaplayan

Bir Sistemdir

İslâm'ın Şartları

İmanın Şartları

"Dua, İbadetin Ta Kendisidir"

Allah Nerede?

Allah Arş'ın Üstündedir

İshâm'ı Bozân Şeyler

Sakın Büyücüleri Doğrulama!

Allah'tan Başkasına Yemin Etme!

Bu Hadislerden İstifâde Edilenler

Kaderi Özür Olarak İleri Sürme

Namazın Önemi Ve Onu Terk Etmek

Abdestve Namazı Öğrenelim

Namaz İle İlgili Bilgiler

Namazla İlgili Hadisler'

Cuma Namazı Da, Cemaat Namazı Da Vacibdir.

Cuma Ve Cemaat Namazının Fazileti

Cuma Namazını Nasıl Kılarım?

Güneş Ve Ay Tutulması Namazı

Cenaze Namazını Nasıl Kılarız?

Ölümden İbret Almak

Bayram Namazları

Hadislerden İstifade Edilenler

Kurban Kesmek

Yağmur Duası

Namaz Kılan Kişinin Önünden Geçme!

Oruç Ve Faydâsı

Ramazanda Yapman Gereken Vazifeler

Hac Ve Umrehakkında Bilgiler

Umrede Yapılacâk Ameller

Hacda Yapılacak Ameller

Hac Ve Umre İle İlgili Edepler

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Mescidiyle İlgili Edepler

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Ahlâki

Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem'in Edebi

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Davet Ve Cihadı

Rasûlullah Sâllalahu Aleyhi Ve Sellem'i Sevmek Ve On'a Uymak

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ' Hakkında Hadisler

Çocuklarımızı Nasıl Terbiye Edelim?

Çocukları Harama Karşı Uyarmak '

Başörtüsü Ve Örtünme

Cihad Ve Cesaret

Ana-Babaya İyilikte Bulunmak

Büyük Günahlar

Büyük Günahların Çeşitleri

1- Akîdede Büyük Günahlar:

2- Kul Hakkında Büyük Günahlar:

3- Malda Büyük Günah:

4- İbadetlerde Büyük Günah:

5- Aile ve Nesepte Büyük Günah:

6- Büyük Günahtan Tevbe Etmek:

Sünnete Uyun, Bid'at Çıkarmayın

Bid'atlerin Çeşitleri Çoktur.

Sadaka'llahu'l-Azim Demek

İyiliği Emredip Kötülüğe Engel Olmak

İyiliği Emredip Kötülüğe Engel Olmanın Yolları

Emri Bil Ma'ruf Yapmanın Şartları

Hoş Olmayan Kötü İşler

Çarşıya Giriş Duasın

Allah Yolunda Cihad

Düşmana Karşı Galip Gelmenin Yolları

Her Müslümanın Bir Vasiyeti Olmalı

Dinen Yasak Olan Şeyler

Sakalı Bırakmak Vacibdir

Şarkı Ve Müziğin İslâm'daki Hükmü

Şarkı Ve Müziğin Zerarları

Vücuda Şiş Sokmak

Günümüzde Şarkı Ve Müzik

Kadınların Cilveli Konuşması

Islık Çalmak Ve El Çırpmak

Şarkı Ve Müzik Dinlemek İnsanda Nifak Oluşturur

Şarkı Ve Müziğin İlacı

Şarkıdan Sayırmayanlar

İslam'da Resim Ve

Heykelin Hükmü

Resimve Heykelin Zararları

Resim, Heykel Gibi Midir

Caiz Olan Resim Ve Heykeller

Sigara Haram Mıdır?

Müctehid İmamlar Hadisle Amel Etmiştir

Dört Mezhep İmamının Hadisle Amel Etme Konusunda Sözleri

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'ın Hadisleriyle Amel Ediniz

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem   Size Ne Verdiyse Onu Alınız!

Kardeş Olun Ey Allah'ın Kulları

Müslüman Kişi Hakkında Hadisler

İslamın Kadına Verdiği Değer

Batılıların İslam Hakkındaki Sözleri

İslâm'a Giren Amerikalı Anlatıyor

İslâm'ı Seçen Amerikalı Bayan

Hacer İslam'a Davet Ediyor

Yusuf İslam'ın Müslüman Olduktan Sonraki Açıklamaları

İstihare Duası

Şifa Duaları

Sefer Duası

Kabul Olunan Dualar

Kayıp Duası

Kur'an-I Kerım'den Dualar

Önsöz

 

Hamd, ancak Allah içindir. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüklerinden O'na sığını­rız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yok­tur. Kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.

Tek olan ve hiçbir ortağı bulunmayan Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in O'nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet ederim.

Bu kitap, Mekke ve Cidde'de birçok kereler ba­sılmıştır. Aynı zamanda Cezayir, Kuveyt ve Ürdün'de de basılmıştır. İnşallah Mısır ve Lübnan'da da bası­lacaktır. Bu kitap okuyucular tarafından çok beğenil­miştir. Nitekim onlardan bana gelen birçok mektup-

larda bu kitaptan istemektedirler. Çünkü kitabın için­de her Müslüman'ı ilgilendiren değişik konular genel ve özet olarak bulunmakta ve anlatımı da herkesin anlayacağı şekilde kolaydır.

Allah Teala'dan bu kitabı, kendi rızasına uygun olarak onu okuyan herkese faydalı kılmasını dilerim. O, duaları işiten ve karşılığını verendir.

Muhammed b. Cemil Ziynû[1]

 

İslâm'ın Başlıca Özellikleri

 

1- İslâm dini tevhid dinidir. Bu yüzden tek olan yaratıcının varlığına inanmak, aklı olan her insanın kabul edeceği şeydir. Bu yaratıcı ayrıca kurban, adak ve dua gibi ibadetlerin sadece kendisine yapıl­masını hak eden ilâhtır. Çünkü Rasululiah sallailahu aleyhi ve sellem: "Dua, ibadetin ta kendisidir" diye buyurmuştur.[2]

Bu yüzden Allah'tan başkasına dua edip yal­varmak asla caiz değildir.                                          

2- İslâm birleştirici bir dindir, ayrımcılık yap­maz. İslâm'a göre bütün peygamberler insanların hayatlarını düzenlemek ve onların kurtuluşu için gönderilmiştir. Muhammed sallaflahu aleyhi ve sel­lem de onların sonuncusudur. O'nun şeraiti Allah'ın emri ile kendinden önceki şeraitlerin (Yahudilik ve Hıristiyanlık) hükmünü yürürlükten kaldırmıştır. Allah O'nunla insanları, sonradan değiştirilmiş bozuk din-

lerden kurtarıp, hiçbir şekilde değişikliğe uğramayan ve herkese eşit muamelede bulunan İslâm dinine katması için göndermiştir.

3-  İslâm dinini öğrenmek çok kolaydır. Çünkü İslâm'da bozuk inanç ve hurafeler yoktur. Her zaman ve mekânda uygulanabilen tek din İslâm'dır.

4- İslâm madde ve ruhu tam olarak birbirinden ayırmaz. Aksine hayata bu ikisinden oluşan bir bütün olarak bakar ve birini alıp diğerini ihmal etmez.

5-  İslâm, Müslümanlar arasında kardeşlik ve ruh birliğini sağlamlaştırır. Irk ve bölge farklılığını ka-bui etmez. Nitekim Kur'an'da şöyle buyurulmuştur:

"Sizin Allah katında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır."

6-  İslâm'da ne dini hakir gören diktatörlük, ne de kabullenilmesi zor görüşleri tasdik etmek yoktur. İslâm'da her insan Kur'an ve hadisleri okur, selefin görüşlerini alır ve sonra bunu hayatında uygular.

(Bu kısım Yusuf el-Kardavî'nin "İslâm'ın Başlıca Özellikleri" adlı kitabından alınmıştır.) [3]

 

İslâm, Hayatın Bütününü Kaplayan

Bir Sistemdir              

 

1- İslâm, insan hayatının ekonomik, siyasi, kül­türel ve sosyal alanlarındaki bütün problemlerini çö­zerek ona doğru yolu gösteren bir sistemdir.

2-  İslâm, insan hayatını düzene koyar. Bundaki temel unsur, vakti düzenlemesidir. Müslümani dünya ve ahiret hayatında başarılı kılan tek amil İslâm'dır.

3- İslâm, dini kanunları uygulamadan önce itika-dî düşünceye öncelik verir. Nitekim Rasûlullah salial-lahu aleyhi ve sellem Mekke'de önce tevhidî düşünce üzerinde durmuş, Medine'ye hicret ettikten sonra İs­lâm Devleti'ni kurarak dinî hükümleri uygulamıştır.

4-  İslâm, ilim öğrenmeye davet eder ve fayda­lı ilmin gelişmesine destek verir. Nitekim Müslüman­lar daha Ortaçağ'da İbn Heysem, Beyrûnî ve diğer­leri gibi modern ilimlerde mütehassıs olmaya başla­mışlardı bile.

5-  İslâm, dolandırıcılık ve fahiş fiyatla kazanılan malı değil, doğru yoldan kazanılan malı helal sa­yar ve helal yoldan kazanılan maldan fakirlere ver­meyi ve Allah yolunda harcamayı teşvik eder. Ka­nunlarını Allah'ın koyduğu şeraitten alan İslâm üm­meti içinde sosyal adalet ancak bu şekilde gerçekle­şir. Nitekim hadiste şöyle geçmektedir: "En iyi mal, kişinin helal yoldan kazandığı maldır."[4]

6-  İslâm, cihad ve özgürlük dinidir. İslâm, her müslumana malıyla ve maneviyatıyla dine yardımcı olmasını farz kılar. İslâm bir özgürlük dinidir ve her müslümanın İslâm gölgesinde hür ve mutlu olarak yaşamasını, bu dünyaya karşılık ahiret hayatını ter­cih etmesini ister.

7-  İslâm, sabit ve donuk fikri ortadan kaldırır. İslâm'da, dinî kurallara aykırı olmamak şartıyla hür düşünce yapısını geliştirme ve fikir üretme vardır. Bid'at, hurafe ve uydurma hadisler İslâm'ın temiz gü­zelliğini çirkinleştirmiş, Müslümanların yeni fikirler üreterek ilerlemelerine engel olmuştur.

(Bu kısım Yusuf el-Kardavî'nin "İslâm'ın Başlıca Özellikleri91 adlı kitabından alınmıştır.) [5]

 

İslâm'ın Şartları

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyuruyor:

"İslâm beş şey üzerine bina olmuştur:

1-  Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muham-med'in O'nun rasulü olduğuna tanıklık etmek: Al­lah'tan başka hakkıyla ibadet edilen bir ilâh yoktur ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun dinini tebliğ etmek için gönderilmiştir.

2-  Namaz kılmak: Şartlarını ve vaciplerini yeri­ne getirerek huşu içinde kılmak

3- Zekât vermek: 85 gram altın veya buna eş­değer paraya sahip olan her müslümanın, üzerinden bir yıl geçtikten sonra bunların % 2,5'unu vermesi. Bunun dışında nakit olmayan diğer mal çeşitlerinin değişik oranlarda zekatı vardır.

4- Haccetmek: Para, sağlık ve güvenlik açısın­dan oraya gitmeye yol bulan herkes içindir.[6]

5- Ramazan orucunu tutmak: İmsak vaktinde niyet ederek, güneş batmcaya kadar yemek ve iç­mekten, cinsi münasebetten ve bütün orucu bozan şeylerden kaçınmak." [7]

 

İmanın Şartları

 

1- Allah'a iman: İbadetinde, sıfat ve kanun ko-yuculuğunda O'nun tek olduğuna inanmak.

2-  Meleklere iman: Onlar nurdan yaratılmış var­lıklar olup Allah'ın emirlerini yerine getirirler.

3-  Kitaplara iman: Bu kitaplar, Tevrat, İncil, Ze­bur ve bunların en üstünü olan Kur'an'dır.

4-  Rasûllere iman: Onların ilki Nuh aleyhisse-lam, sonuncuları da Muhammed sallailahu aleyhi ve sellem'dir.[8]

5- Ahiret gününe iman: İnsanların hesaplarının görüleceği kıyamet günüdür.[9]

6- Hayır ve şerri ile kadere iman: Hayır ve şerri | ile kadere razı olmak. Çünkü bu, Allah'ın takdiri ve hikmeti ile olmuştur. [10]

 

"Dua, İbadetin Ta Kendisidir"

 

Tirmizî'nin rivayet ettiği bu sahih hadis, duanın sadece Allah'a yapılan önemli bir ibadet olduğunu gösterir. Bu anlamda Allah'tan ayrı olarak bir pey-f gambere veya bir evliyaya namaz kılmak caiz olma­dığı gibi yine bir peygamber veya evliyaya dua edi­lerek onlardan yardım istenmez.

1-  Bir Müslüman'ın niyetinde Allah'ın yardım ettiğine inanarak: "Medet yâ Rasûlallah, yardım eyle ey evliya zat!" demesi, Allah'tan başkasına yapılan dua ve ibadettir. Bunun örneği Allah'a şirk koşan şu adamın sözüne benzer: "Benim niyetim Allah'ın tek bir ilâh olduğudur." Bu söz kabul edilemez. Çünkü onun bu sözü niyetine terstir. Niyet olan inanç ile ağızdan çıkan sözün birbirine uyması gerekir. Yoksa bu, şirk veya inkâr olur ki, bunu da Allah ancak tev-be ettikten sonra bağışlar.

2-  Eğer bir Müslüman: "Benim niyetimde o peygamber veya evliya beni Allah'a ulaştıran birer aracıdır. Nasıl ki ben, bir padişahın huzuruna aracı olmaksızın çıkamıyorsam, aynı şekilde aracı olma­dan Allah'ın huzuruna da çıkamam" derse, yaratıcı olan Allah'ı, zalim olabilen bir padişaha benzetmiş olur ki bu benzetme de küfürdür. Zira Allah Teala za­tını, sıfatlarını ve fiillerini mahlukata benzetmekten beri kılarak şöyle buyurmaktadır:

"O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.   

Şura: 11

Bu âyete göre Allah'ı mahlukata benzetmek şirk ve küfürdür. Peki nasıl oluyor da Allah'ı zalim olabilen bir insana benzetiyorlar? Allah o zalimlerin söyledikleri şeylerden münezzehtir, son derece yü­cedir ve uludur.

3- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem za­manında yaşayan müşrikler de Allah'ın yaratıcı ve rı-zık veren olduğuna iman ediyor bununla birlikte, fa­kat Allah'a yaklaşmak için put şeklinde canlandırdık­ları evliyaları aracı kılıp onlara dua ediyor ve onlar­dan yardım istiyorlardı. Allah ise onların bu aracılığı­na razı olmuyor, aksine bunun küfür olduğunu onlara şöyle buyurarak belirtiyordu:

"O'nu bırakıp kendileri bir takım dostlar edinen­ler: 'Onlara sadece bizi Allah'a yakınlaştırsınlar diye kulluk ediyoruz' derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düş­tükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphe­siz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola ilet­mez."

Zümer: 3

Oysa Allah kullarına yakındır, onların dualarını işitir. Bunun için bir aracıya ihtiyacı yoktur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

"Kullarım sana, beni sorarlarsa: Ben çok yakı­nım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm.

Bakara: 186

4- Cahiiiyye dönemindeki müşrikler ancak zor durumda kaldıklarında tek olan Allah'a dua ederler­di:

"Her yerden onlara dalgalar hücum eder ve on­lar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Al­lah'a yalvarırlar."

Yunus: 22

Mutlu ve dertsiz oldukları zamanlarda ise putlar­la temsil ettikleri evliyalara yalvarmaktaydılar. İşte bu yüzden Kur'an onların kafir olduklarını belirtmektedir.

Günümüzde iyi hallerinde de zor durumlarında da Allah'tan ayrı olarak peygamber ve salih kimsele­re dua edip yalvaran ve yardım isteyerek medet uman bazı Müslümanlara ne demeli!!? Onlar Allah'ın şu âyetini okumuyorlar mı?:

"Allah 7 bırakıp da kıyamet gününe kadar kendi­sine cevap vermeyecek şeylere yalvarandan daha sa­pık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarmaların­dan habersizdirler. İnsanlar bir araya toplandıkları za­man da, yalvardıklanna düşman kesilirler ve onlara yaptıkları ibadetleri inkâr ederler."

Ahkâf: 5-6

5- İnsanların bir çoğu Kur'an'da zikri geçen müşriklerin taştan putlara yalvararak dua ettiklerini zannederler. Oysa bu yanlıştır. Çünkü Kur'an'da adı geçen o putlar, daha önce hayatta yaşamış salifo kimselerdir.

Buhârî, "Dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakma­yın; hele Ved'den, Suvâ'dan, Yeğus'tan, Ye'ûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin" (Nuh: 23) âyeti hakkın­da İbn Abbas radıyallahu anh'ın şöyle dediğini riva­yet ediyor: "Bu isimler Nuh (as)'in kavminde yaşa­mış saiih kimselerin adlarıdır. Bu kimseler ölünce, Şeytan onlara oturdukları meclislerine putlar dikme­lerini fısıldamış ve onlar da bu putlara bu isimleri vermişlerdi. Böyle yaptılar. Önceleri onlara ibadet et­miyorlardı. Daha sonra gelen nesillerde İlim ortadan kalkınca bunlara ibadet etmeye başladılar."

6- Allah Teala, peygamber ve evliyalara dua ederek yardım isteyenlerin yaptıklarını reddederek şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Allah'ı bırakıp da ilâh olduğunu ileri sür­düklerinize istediğiniz kadar yalvann. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilir­ler. Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine hangi­si daha yakın olacak diye vesile ararlar; O'nun rahme­tini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır."                                                    

İsra: 56-57

İbn Kesîr bu âyetin tefsiri hakkında özet olarak şöyle diyor: Bu âyet Allah'tan ayrı olarak cinlere iba­det eden ve onlara dua ederek yardım isteyen bir grup insan hakkında inmiştir. Bu cinler daha sonra Müslüman olmuştur. Başka bir görüşe göre bu âyet insanlar içinde İsa (as) ve meleklere ibadet eden bir grup hakkında inmiştir.

Bu âyet Allah'ın dışında bir başkasından, ister peygamber olsun ister evliya, dua ederek yardım is­temeyi reddetmektedir.

7- Bazı insanlar, Allah'tan başkasından yardım istemeyi caiz sayarak şöyle diyorlar: "Gerçekte ken­disinden yardım istenilen sadece Allah'tır. Peygam­ber veya evliyadan yardım istemek, aynı: "Bana ilaç şifa verdi", "Beni doktor iyileştirdi" demek gibi mecaz anlamındadır."

Bu söz Kur'an'da bulunan İbrahim aleyhisse-lam'ın şu sözü ife reddedilir:

"Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur. Beni yediren ve içiren O'dur. Hastalandığım za­man bana şifa veren O'dur."

Şuarâ: 78-80

Bu âyetlerin hepsinde hidayet, rızık ve şifayı verenin sadece Allah olduğu bilinsin diye "O" zamiri ayrı nazil olarak vurguda bulunulmuştur. İlaç şifa için bir sebeptir, yoksa şifa veren değildir.

8- İnsanlardan çoğu ölü kişiden yardım iste­mek ile hayatta yaşayan kişiden yardım istemeyi ayırt edememektedir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Diriler ile ölüler bir olmaz."

Fâtır: 22

"Kendi tarafından olan, düşmana karşı ondan yardım istedi."

Kasas:15

Buradaki ikinci ayet düşmanına karşı korun­mak için Musa aleyhisselam'dan yardım isteyen kişi­yi anlatmaktadır. Musa hayattadır ve ona yardım et­miştir. Ayetin devamıysa şöyledir:

"Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu."

Ölülerden yardım istemeye gelince, bu kesin­likle caiz değildir. Çünkü ölü kimse kendisinden yar­dım isteyeni işitemez. Eğer işitse bile acizliğinden dolayı yardım edemez. Nitekim Allah Teâlâ şöyle bu­yurmaktadır:

"Eğer onlara yalvanrsaniz sizin yalvanmanızı işitmezler. İşitseler bile size cevap veremezler. Kıya­met günü de sizin ortak koşmanızı reddederler?"

 Fâtır: 14

(Bu âyet ölülerden yardım istemenin şirk oldu­ğunu açıkça beyân etmektedir.)

 Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ın yanısıra yalvardıkları putlar hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltilecekler!-ni de bilmezler."

Nahl: 20-21

9- Sahih hadislerde geçtiğine göre, insanlar kı­yamet günü peygamberlere gelip şefaatçi olmalarını isteyecekler. En sonunda Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip kurtulmaları için şefaatçi olmasını isteyecekler. O da: "Bana şefaat etme hakkı verilmiştir" diyerek yüce arşın altında secdeye kapa­nacak ve Allah'tan hesabın çabuk görülüp insanla­rın kurtulmalarını İsteyecektir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den iste­nilen bu şefaat, O'nun diri olup insanlarla konuştuğu bu durumda olacaktır.

10- Diri kimseden yardım istemekle ölü kimse­den yardım istemek arasındaki farkı gösteren en bü­yük delil, kuraklık anında Hz. Ömer'in yaptığı şeydir. O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in amcası Abbas'tan kendileri için dua etmesini istemiş, ama o an ahireîe intikal etmiş durumda bulunan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den yardım istememiştir.

11-  Tevessül ve istiğase arasında büyük fark olmasına rağmen ilim iddiasında bulunan bazı kişiler tevessülü istiğase gibi görmektedirler. Oysa doğru olan tevessül, Allah'a yaklaşmak için kendi yaptığı ameli vasıta edinmektir. Şöyle denildiği gibi: "Al­lah'ım, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selîem'e olan sevgimiz sebebiyle bizi zor durumdan kurtar." İstiğa­se ise Allah dışında başkasından yardım istemektir.

Şöyle denildiği gibi: "Ya Rasulullah, bizi zordurum-dan kurtar." Bu kişinin kendi ameli olan Rasulullah sevgisi ile tevessül etmesidir. Ancak kendisi ile hiçbir ilişiği olmayan ve kendi fiillerinden biri olamayacak bir şeyi vasıta edinerek Allah'a dua edemez. Bu sö-zü söylemek caiz değildir, büyük şirktir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vere­meyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o tak­dirde sen mutlaka zalimlerden olursun."

Yunus: 106

(Ayette geçen zalimlerden kasıt, müşriklerdir.)

"De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam. De ki: Doğrusu ben kendi ba­şıma size ne zarar verme, ne de fayda sağlama gücü­ne sahibim."

Cin: 20-21

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurmaktadır: "Bir şey istediğinde yalnız Allah'tan is­te, yardım istediğinde de yalnız O'ndan iste."

Tirmizî rivayet etmiş ve hasen-sahih demiştir. [11]

 

Allah Nerede?

 

Bizi yaratan Allah, kalbimiz ile dua ve namazı­mız ile O'na daha iyi yöneielim diye, kendisinin nere­de olduğunu bilmemizi bize şart koşmuştur. Kim Rabbinin nerede olduğunu bilmezse, ibadet edeceği yönü bilmeyen başıboş birisi gibi kalır ve ibadetini hakkıyla yerine getiremez.

Allah'ın uluvv (üstte olma, yukarda, yüksekler­de, yücelerde bulunma) sıfatı, Kur'an ve sahih ha­dislerde gelen işitme, görme, kelâm, nuzû! gibi diğer tüm sıfatlarını içine alır. Çünkü kurtuluşa eren toplu­luk olan Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat selefin akidesine göre Allah Teâlâ kitabında kendisini, Rasulü de ha­dislerinde O'nu bize nasıl anlattı ise onlara tevile (aslî mânâlarından uzaklaştırıp değiştirerek), tatile (geçersiz kılarak), teşbihe (kullarına benzetme) kaç­madan, olduğu gibi iman etmek gerekir.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir."

Şuarâ:11

Sıfatlar hakkında bilgi böyle olduğuna göre, Allah'ın uluvv sıfatı, O'nun zatını ifade eder. Dolayı­sıyla Allah'ın varlığına iman ettiğimiz gibi, O'nun bu sıfatına da iman etmemiz gerekir. Nitekim İmam Ma­lik rahmetullahi aleyh, kendisine: "Rahman, Arş'a is­tiva etti/tahta kuruldu."(Taha: 5) âyetinin mânâsı so­rulduğunda şöyle cevap vermiştir: "İstiva bilinen bir şeydir. Fakat nasıl olduğu anlaşılamaz. Buna iman etmek ise vaciptir."

Ey müslüman kardeşim, İmam Malikin bu sö­züne bir bak! O, istivaya, yani uluvv (üstte olma) sı­fatına imanı her müslümana vacip kılıyor. Fakat bu­nun nasıl olduğunun meçhul olduğunu ve Allah'tan başka kimsenin bilmediğini bize anlatıyor.

Her kim, Kur'an'da ve hadislerde bulunan Al­lah'ın sıfatlarından bir sıfatı, meselâ uluvv sıfatı ve O'nun gökte olduğunu inkâr ederse, bunun delili olan âyeti ve hadisi inkâr etmiş olur. Çünkü bu sıfat­lar Allah'ın kemâlini ve yüceliğini ifade eder. Bunları Allah'ın zatından ayırmak asla caiz değildir.

Müslümanların birçoğunun akidesini bozan fel­sefeden etkilenerek bu sıfatları aslî mânâlarından uzaklaştırıp değiştiren sonradan gelen ve kendini ilme nisbet eden bazı kişiler, Allah'ın kemâlini ifade eden bu sıfatları geçersiz kılma çabaları onları en doğru, en sağlam ve en güvenilir yol olan selefin yolundan ayır­mıştır. Şu sözü söyleyen ne güzel söylemiş:

Her hayır, selefin yoluna uymaktadır. Bütün serler ise halefin bid'atlarındadır.[12]

Bu konunun özeti: Allah'ın Kur'an'da ve sahih hadislerde geçen her sıfatına iman etmek vaciptir. Bu sıfatları ayırarak bazısına iman edip, bazısını gerçek mânâsından uzaklaştırıp değiştirmek asla caiz değildir. Allah'ın işiten ve gören olduğuna ve başka hiçbir şeyin bunlara benzemediğine iman eden kişi, Allah'ın gökte olduğuna da iman etmelidir. (Yani kendi azametine yakışır ve benzerinin olmaya­cağı şekilde semanın üstünde olmasına.)

Çünkü bu sıfatların hepsi Allah'ın zatının ke­mâlini ifade etmektedir. Allah Kur'an'da bu sıfatlarla kendisini tanımlamış, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve seîlem de hadislerde bunları açıklamıştır. Fıtrat-ı seîm ve aklı da bunu te'yid etmektedir. İmam Buhâ-î'nin hocası Nuaym b. Hammad şöyle diyor: "Kim Mlah'ı mahlûkata benzetirse kafir olur. Kim Allah'ın (endisni vasfettiği sıfatı kabul etmezse kafir olur. Al-ah'ın kendisini vasfettiği ve Rasulü'nün de açıkladı­ğı bu sıfatlar teşbih değildir." [13]

 

Allah Arş'ın Üstündedir

 

Kur'an-ı Kerim, sahih hadisler, doğru düşünen akıl ve selîm fıtrat buna delildir.                                

1- Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Rahman, arşa istiva ett/"(Taha: 5) (Buhârî'de tabiînden nakledildi­ğine göre istiva, 'yükseldi, üstte oldu' mânâsındadır.

2-  Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Gökte olanın, sizi yere batınvermeyeceğinden emin misiniz?" İbn

Cevzî'nin tefsirinde geçtiğine göre İbn Abbas, gökte olanın, Allah olduğunu söylemiştir.

3- Şöyle buyuruyor:

"Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar."

Nahl:50

4-  İsa (as) hakkında şöyle buyuruyor: "Bilakis Allah, onu kendi katına yükseltmiştir." (Nisa: 158) (Yani Allah, onu semaya kaldırmıştır.)

5-   Şöyle  buyuruyor:   "O, göklerde olan Al­lah'tır..." (En1"am: 3)

İbn Kesîr bu âyetin tefsirinde şöyle diyor: "Bü­tün müfessirler ittifak etmişler ve şöyle demişlerdir: "Biz, 'Allah her yerdedir' diyen Cehmİyye gibi deme­yiz. Allah onların söyledikleri şeylerden münezzehtir, son derece yücedir, uludur."

"Nerede olsanız, O sizinle beraberdir." (Hadid: 4) âyetinin mânâsına gelince; bu âyetin mânâsı: Ne­rede olursanız O sizi gözetir, amellerinize şahit olur, hepiniz O'nun bilgisi dahilinde, görmesi ve işitmesi altında eşitsinizdir.

6- Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiğine göre Mi­raç gecesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ye­di kat semanın üzerine çıkarılmış, Allah ile konuş­muş ve kendisine beş vakit namaz farz kılınmıştır.

7-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Ben semada olan Allah'ın emin olduğum halde, siz benden emin değil misiniz?"[14]

8-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Siz yerdekilere merhamet edin ki gökte olan Allah da size merhamet etsin."

Tirmizî rivayet etmiş ve Hasen-Sahih demiştir.

9-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cariJ yeye sorarak: "Allah nerede?" dedi. Cariye: "Gökte­dir." dedi. Rasûlullah: "Ben kimim?" dedi. Cariye: "Sen Allah'ın Rasûlü'sün" dedi. Rasûlullah: "Onu âzâd edin, o bin mü'minedir" buyurdu.[15]

10-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöy­le buyuruyor: "Arş su üzerindedir. Allah da arşın üze­rindedir, sizin yaptıklarınızı da bilir."[16]

11-  Ebu Bekir radıyallahu anh şöyle diyor: "Kim Allah'a ibadet ediyorsa, muhakkak Allah gökte­dir. Diridir, ölmez."[17]

12-  Abdullah  b.  Mubarek'e şöyle soruldu: "Rabbimizi nasıl tanırız?" Şöyle dedi: "Allah, kulların­dan ayrı olarak gökte arş üzerindedir." Yani: Allah zatıyla arşın üzerindedir. Kullarından ayrıdır. Yarat­tıklarından hiç kimse O'nun bu üstünlüğüne erişe­mez.

13- Dört mezhep imamı, Allah'ın arş üzerinde bulunduğu ve yaratılmışlardan hiç kimsenin O'na benzemediği hususlarında ittifak etmişlerdir.[18]

14- Namaz kılan kişi secdede: "Subhâne Rabi-ye'l-A'lâ: Yüce ve üstte olan Rabbimi tenzih ederim" demektedir. Dua ederken de ellerini yukarıya doğru açar.

15-  Küçük çocuklara: "Allah nerede?" diye so­rulduğunda, yaratılıştan gelen özellikle: "Allah sema­dadır" derler.

16-  Doğru düşünen akıl Allah'ın gökte olduğu­nu kabul eder. Eğer her yerde olsa idi, bunu Rasû-lullah sallallahu aleyhi ve sellem bildirir, sahabeye de öğretirdi. Ayrıca çöp ve necaset olan yerlerin var olduğu da bilinmelidir. Allah onların söyledikleri şey­lerden münezzehtir, son derece yücedir, uludur.

17-  Allah'ın zatıyla her yerde bizimle beraber] olduğunu söylemek, bir çok Allah olduğu fikrini çağ­rıştırır. Çünkü mekânlar çok ve çeşitlidir.

Allah'ın zatı tek olup birden fazla olmayacağı­na göre, Allah'ın her yerde olduğu görüşü baîıl olur.

Allah'ın gökte arş üzerinde olduğu kesindir. Onun ilmi her yerdedir. Nerede olursak olalım, O bi­zimle beraberdir. Bizi görür ve sesimizi duyar. [19]      

 

İshâm'ı Bozân Şeyler

 

Müslüman bir kişi İslâmını bozan şeylerden,: herhangi birini dahi yaparsa şirk koşmuş olur, amel­leri boşa gider ve neticede ebedi ateşe girer. Allah' onun bu günahını, ancak bir şartla affeder, o da öl-; meden önce sadık bir şekilde tevbe etmesidir.

1- Allah'tan başkasına dua etmek, yardım iste-i mek. Örneğin; peygamberlere, ölmüş evliyalara ve-; ya yaşayan ancak uzakta bulunan kişilere dua edip yardım istemek gibi. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle

buyurmaktadır:

"Allah'ın yanışım sana fayda veya zarar vere-, meyecek şeylere yalvarma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun."

Yunus:106

(Zalimlerden kasıt, müşriklerdir.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim Allah'tan başkasını kendisine dua

ettiği bir ilah edinerek ölürse cehenneme girer."[20]

2- Kalbin Allah'ı ibadetler ile birlemeyi hoş kar­şılamaması. Sadece Allah'a dua etmekten, O'ndan yardım istemekten nefret etmesi. Peygamber veya ölmüş evliyalara yalvardiğmda ve onlardan yardım istediğinde kalbin mutlu olması. Bu konuda Allah Te­âlâ şöyle buyuruyor:

"Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inan­mayanların kalplerini sıkıntı basar. Ama Allah'tan baş­kası anıldığı zaman hemen yüzleri güler."

Zümer: 45

3- Yatırlara ve evliyalara kurban kesmek. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes."

Kevser: 2

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Allah kendisinden başkasına kurban ke­sene lanet eder."[21]

4- Allah'tan başkası adına ibadet için ve yakın­lığı kazanmak için adak adamak.

Adak sadece Allah'a adanır. Bu konuda Allah İTeâlâ şöyle buyuruyor:

"Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım."

AMİmran:35

5-  İbadet ve Allah'a yaklaşmak amacıyla kabir etrafında dönmek. Tavaf sadece Kabe etrafında ya­pılır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"O Eski Ev'i (Kabe'yi) tavaf etsinler."

Hac: 29

6-  Allah'tan başkasına güvenmek ve tevekkül etmek. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Eğer Allah'a teslim olduysanız, sadece O'na güvenip dayanın."

Yunus:84

7-  Krallara, büyük kişilere veya ölülere ibadet niyetiyle rüku ve secde etmek. Çünkü rüku ve secde yalnız Allah'a yapılır.

8-  Dinde bilinmesi mecburi olan İslâm'ın veya imanın şartlarından birini inkâr etmek.

9- İslam dinini veya İslâm'ın ibadet, ceza, eko­nomi ve yaşam tarzı olaraqk emrettiği şeylerden bi­rini çirkin görmek ve beğenmemek.

Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini beğenme­meleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmış­tır."

Muhammed: 9

10- Kur'an, hadis veya İslâmî hükümlerde alay etmek. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"De ki: "Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberleriyle mi alay ediyorsunuz? Boşuna özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz." 

Tevbe: 65

11 - Kur'an'dan veya hadisten inkâr edince din­den çıkmaya sebep olan bir şeyi şüpheye düşmeden kesin olarak inkâr etmek.

12-  Allah'a ve Rasulü'ne sövmek, dine lanet etmek, bunlarla alay etmek veya tenkid etmek.

13-  Kur'an ve sünnette bulunan Allah'ın isim, sıfat ve fiillerinden herhangi birini bilerek inkâr et­mek.

14- Allah'ın göndermiş olduğu peygamberleri­nin aralarını ayırarak hepsine iman etmemek. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız."

15-  İslâm hükümlerinin geçerli olduğuna inan­mamak ve Allah'ın indirdiği ile hüküm vermemek. Al­lah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kim Allah'ın indirdiği hükümler ile hükmet­mezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir."

 Mâide: 44

16- İslâm'ın hükmüne razı olmamak, onun hü­kümleri dışında hükümlere başvurmak veya İslâm'ın hükmüne karşı gönlünde bir sıkıntı duymak. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: 38

"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hsusunda seni hakem kılıp sonra da ver­diğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manâsıyla kabullenmedikçe iman etmiş ol­mazlar. "    

Nisa: 65

17- Allah'tan başkasını yasamada yetkili gör­mek. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:           

"Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var?"

Şura: 21

18- Allah'ın helâl kıldığını haram, haram kıldı­ğını helâl saymak.(Zina, içki, faiz) Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Allah ticareti helâl, faizi haram kılmıştır."      

Bakara: 275

19- Dini yıkan akımlara inanmak. Meselâ: Ko­münizm, Masonluk, sosyalizim, marksizim ve Irkçılık 9ibi. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden böyle bir din, asla kabul edilmeyecek ve\ o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır."

Âl-i İmran: 35i

20- İslâm'dan çıkıp başka bir dine girmek. Al-'] ah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak! ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de\ boşa gider."           

Bakara: 217?

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu-] /uruyor: "Sizden kim dinini değiştirirse, onu öldürün."[22]

21-Yahudi, hıristiyan ve dinsizlere yardımcı ol-; mak, müslümanlara karşı onlarla işbirliği yapmak. Mlah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Mü'minler mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost ^dinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah katın­da hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır."

Âl-i İmrân: 28

22-  Allah'ın varlığını inkâr eden ve Hz. Mu-hammed sallallahu aleyhi ve sellem'e inanmayan ateistleri, yahudi ve hırıstiyanları kâfir olarak görme­mek. Çünkü Allah onları tekfir ederek şöyle buyurdu:

"Ehl-i Kitab ve müşriklerden olan inkarcılar, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşinde­dirler."

Beyyine: 6

23- Vahdet-i vücud inancına sahip olan bazı aşırı tasavvufçuların: "Allah bütün varlıkların içinde­dir." Şeklindeki sözleri. Nitekim onların şeyh-i ekber-leri şöyle diyor:

Köpek ve domuz da bizim ilâhımızdır Kilisedeki papaz da Allah'tır.              

Onların lideri Hallac-ı Mansur ise: " Ene'l-Hakk: Ben Allah'ım" demiş, alimler de onun kâfir ol­duğuna hüküm vererek boynunu vurmuşlardır.

24-  Din ile dünya işlerinin ayrı olduğuna, dün­yaya ait işlere dinin karışamayacağına inanmak. Çünkü İslâm'da demokrasi yoktur. Böyle bir şey Kur'an'ı ve hadisi inkâr etmek olur.

25-  Bazı tasavvufçulann: "Allah, evliyadan ku-tub olanlara bu dünyanın idaresini vermiştir" sözünü söylemeleri. Bu söz şirktir, âyete terstir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Göklerin ve yerin idaresi Allah'ındır."

Zümer: 63

26-   İslâm'ı bozan bu şeyler, abdesti bozan şeyler gibidir. Eğer Müslüman birisi bu maddelerden birini yaparsa hemen onu terk edip, Allah'a tevbe et­meli ve İslâm'ını yenilemelidir. Yoksa işlediği ameller boşa gider ve ebedî cehenneme girer. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Yemin olsun ki, eğer Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun."

Zümer: 65

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de bize daima şu duayı okumamızı öğretmiştir:[23]

"Allah'ım! Bilerek şirk koşmaktan sana sığınırız. Bilmediklerimiz için de senden bağışlanma dileriz." [24]

 

Sakın Büyücüleri Doğrulama!

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim bir büyücüye veya falcıya gider de dediği şeyleri tasdik ederse, Muhammed'e indirileni inkâr etmiş olur."

Ahmed: Sahih hadis

Yıldız falına bakanlar bakanları, sihirbazları, kâhinleri, gizli şeyleri bildiğini iddia edenlerin söyle­diği şeyleri tasdik etmek haramdır. Çünkü bütün bunlar, yalnızca Allah'ın bildiği şeylerdir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Kalplerde olanı yalnızca Allah bilir." 

Hadid: 6

"De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kim­se gaybı bilemez."

Nemi: 65

Yalancı büyücülerin doğruya isabet eden söz­leri tahmin veya tesadüften başka bir şey değildir. O sözlerin çoğu şeytanların yalanlarıdır ve onlarla an­cak ahmak insanları kandırmaktadırlar. Eğer o büyü­cüler gerçekten gizli şeyleri biliyorlarsa, yeraltındaki define ve hazineleri çıkarırlardı. Ama parasız kalıp fakir duruma düşenler, insanların paralarını almak için bu yolları seçmektedirler. Eğer doğru söylüyor-larsa bize Yahudilerin gizli planlarını haber versinler, biz de onları gafil avlayalım.  [25]

 

Allah'tan Başkasına Yemin Etme!

 

1-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Babalarınız üzerine yemin etmeyin. Kim Allah için yemin ederse onu tutsun. Kim Allah adına bir işe yemin ederse, o işe razı olsun. Kim de Al­lah'tan razı olmazsa Allah'ın dininden değildir."

İbn Mâce: Sahih hadis. Bak: Sahihu'l-Câmi', 7124

2-  Rasûlullah sallaliahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Babalarınız ve analarınız üzerine yemin etmeyin, putlara da yemin etmeyin. Yalan yere değil, sadece doğru sözlü olarak yemin edin.

Ebû Dâvûd: Sahih hadis. Bak: Sahihu'l-Câmi', 7126.

3-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve seilem şöyle buyuruyor: "Kim Allah'tan başkasına yemin ederse, şirk koşmuş olur."

Ahmed: Sahih hadis.

4-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim hakim önünde yalan yere yemin ederde, müslüman kişinin malını kandırarak almış olursa Allah onu gazaba gelmiş olarak karşılar."

Buhârî, Müslim.

5-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:  "Kim  bir şeyi  yapmayacağına' yemin eder, sonra da o şeyin iyi bir şey olduğunu görürse, yeminini bozarak keffaretini versin ve o şeyi yapsın."[26]

6-  Rasûİullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim yemin ederken "inşaallah" derse, is­ter o yemini tutar, isterse keffaretini vermeden bo­zar."

Nesâî: Sahih hadis. Bak: Sahihu'l-Câmi', 6082.

7- Abdullah b. Mes'ud radıyallahu anh şöyle diyor: "Allah adına yalan yere yemin etmem, başka­sı adına doğru yemin etmemden daha iyidir."

8- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yuruyor: "Sizden kim Lât ve Uzza adına yemin etmişse, "Lâ ilahe illallah" desin. Sizden kim arkadaşına: "Gel se­ninle iddialaşalım" derse, hemen sadaka versin."[27]

9- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyie buyuruyor: "Kim İslam'dan başka birdin adına yalan yere yemin ederse, o dine girmiş olur."[28]

Mânâsı: Müslüman birisinin: "Eğer şöyle ya­parsa Yahudi olsun" demesidir. Eğer bunun değeri­ne inanırsa, söyleyen kimse kâfir olur. Yok eğer keli­meyi kastederek söylemişse o zaman bakılır: Eğer o dinden olmasını istemişse kâfir olur, çünkü küfrü is­temek küfürdür. Eğer başka şeyi istemişse kâfir ol­maz. (Bak: Fethu'l-Bârî, 11/539) [29]      

 

Bu Hadislerden İstifâde Edilenler  

 

1- Allah'tan başkası adına, mesela, Peygam­ber, Kabe, ana-bab, soy-sop, şeref, evliyalar gibi ya­ratılmışlara yemin etmek haramdır. Bu yemin, küçük şirktir. Çünkü bu yemini ettiğinde Allah'a verilmesi gereken değeri başkasına vermiş olur. Aynı zaman­da bu yemin büyük günahlardandır. Terk etmek ve tevbe etmek gerekir. Bazen bu yemin büyük şirk ola­bilir. Bu ise yemin eden kişi, yemin ettiği evliyanı giz­li gücü olup kendisini hesaba çekeceğine inanırsa olur. Çünkü, o evliyanın fayda ve zarar vereceği konusunda Allah'a eş koşmuş olur.

2- Allah'tan başkası adına yapılan yemin, dinî yemin değildir. Yerine getirmek veya keffaret vermek gerekmez.

3- Kim akrabadan alâkayı kesmeye veya günah işlemeye yemin ederse, bu yeminini bozar ve keffaret öder. Yemin keffareti ise âyette şöyle açık­lanmıştır:

"Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren ye­minlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bile­rek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut da bir köle âzâd etmek. Bunları bulamayan, üç gün oruç tutmalıdır. Ye­min ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte bu­dur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size âyetlerini böyle açıklıyor; umulur ki şükredersiniz."

Mâide: 89

4- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Kim İslâm'dan başka bir din adına yemin ederse, o dine girmiş olur" hadisi hakkında İmam Nevevî şunlan söylüyor: "Bu hadis, günah olan yeminin naram olduğunu sert bir şekilde beyan etmektedir." İs­lâm'dan başka bir din adına yemin etmek şöyle söy­lemektir: "Eğer şöyle şöyle olursa, o kişi Yahudi ve­ya Hıristiyan olsun." [30]                                        

 

Kaderi Özür Olarak İleri Sürme

 

' Her müslüman, hayır ve şerrin Allah'ın bilgisi ve isteği doğrultusunda gerçekleştiğine inanması gerekir. Fakat hayır ve şerr olan ameli kul kendisi se­çer. Yine kulun emir ve yasaklara dikkat etmesi ge­rekir. Allah'a isyan ederek: "Allah böyle istemiş" de­mesi caiz değildir. Nitekim Allah Teâlâ insanlara doğ­ru ve yanlış yolu beyan etmeleri için peygamberler göndermiş, ilâhî kitaplar yollamış, bunnula birlikte in­sana akıl ve düşünme özelliği de vermiş ve ona hi­dayet yolunu göstermiştir.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:                  

"Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör."

İnsan: 3

Eğer kişi namazı terkeder veya içki içerse, Al­lah'ın emrine karşı geldiği için cezalandırılmayı hak eder. Bundan dolayı tevbe etmeli ve pişman olmalı­dır. Kaderi bahane edemez.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Al­lah'a göre kolaydır."

Hadid: 22[31]

 

Namazın Önemi Ve Onu Terk Etmek

 

1- Allah Teala şöyle buyuruyor:

"Namazlarını terk etmezler, kılarlar. İşte bunlar, Cennetlerde ağırlanırlar."

Meâric: 34-35

2- Allah Teâlâ buyuruyor:

"Namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan e kötülükten alıkoyar."

Ankebut: 45

3- Allah Teâlâ buyuruyor:

"Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar na­mazlarını ciddiye almazlar."

Mâûn: 4-5

(Yani: Gafil olurlar, özürsüz olarak vaktinden geç kılarak ciddiye almazlar.)

4- Allah Teâla buyuruyor:

"Gerçekten mü'minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler."

Mü'niınûn: 1-2

5- Allah Teâlâ buyuruyor:                  

"Onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı zayi ettiler; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler."

Meryem: 59

6-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Sizden birinizin kapısının önünden akan bir nehir olsa, o kişi günde beş kerre o sudan yıkan-sa, hiç o kişinin üzerinde kir kalır mı?" Sahabe: "Ha­yır, hiç kir kalmaz" dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: İşte beş vakit namaz da öyledir. Al­lah onunla günahları yok eder."[32]

7-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Bizimle onlar arasındaki fark namazdır. Kim onu terk ederse kâfir olur." [33]

8- Rasûluliah sallaliahu aleyhi ve seliem şöyle buyuruyordır."

"Kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terk var[34]

 

Abdestve Namazı Öğrenelim

 

Abdest: Kollarını dirseklerine kadar sıyır ve "Bismillah" de.

1- Ellerini üç kere su ile yıka, ağzını üç kere su ile çalkala, burnuna üç kere su çek.

2- Yüzünü üç kere yıka, kollarını sağdan baş­layarak dirseklerine kadar üç kere yıka.

3-  Başını tamamıyla ve kulaklarınla birlikte mesh et.

4-  Ayaklarını sağdan başlayarak topuklarına kadar üç kere yıka.

Teyemmüm: Eğer su bulamazsan yüzünü ve ellerini toprakla mesh et.

Namaz: "Sabah namazı iki rekattir." (Niyetini di­linle söylemezsin.)                                :

1- Kıbleye döneriz, ellerimizi omuzlarımıza (bazen de kulaklarımıza) kadar kaldırarak "Allahu Ekber" deriz.                                     

2- Sağ eümizi sol elimizin üstünde göğsümüze koyarız ve Subhane'yi okuruz: "SubhânekeAllahüm-me ve bihamdik ve tebârekesmuk ve teâîâ ceddük velâ ilahe ğayruk." (Hadislerde bulunan başka du­alarda okunabilir.)                 

 Birinci rekâta başlarız:

İçimizden "Eûzü billahi mine'ş-şeytâni'r-racîm Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm" deriz. Sonra Fatiha suresini okuruz: "Elhamdu lillâhi rabbi'l-âlemîn. Er-Rahmâni'r-Rahîm. Mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'bu-du ve iyyâke nesteîn. İhdine's-sırâta'l-mustakîm. Sı-râta'llezîne en'amte aleyhim. Ğayri'l-mağdûbi aley­him velâ'd-dâllîn." (Âmin)

Bundan sonra besmele çeker ve bir sure oku­ruz. Meselâ İhlâs suresini: "Kul hüve'llâhu ahad. Al-lahu's-samed. Lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehu küfüven ehad."

-  Tekbir getirerek ellerimizi kaldırır ve rükû ederiz. Rukûda ellerimizi diz kapaklarımızın üzerine koyarız ve üç kere: "Subhâne Rabbiye'l-azîm" deriz.

-  Rukûdan doğrulurken ellerimizi, dizlerimizi, burunla birlikte alnımızı yere koyar, ayak parmak a-rımızı yerden kaldırmayarak dik olarak kıbleye doğ­ru tutarız ve üç kere: "Subhâne Rabbiye'l-aİâ" deriz.

-  Tekbir getirerek başımızı secdeden kaldırır, ellerimizi dizlerimizin üzerine koyup, oturur vaziyette dururken: "Rabbi'ğfir lî, ve'rhamnî, ve'hdinî, ve âfinî ve'rzuknî" deriz.

- Tekbir getirerek tekrar secde ederiz ve üç ke­re: "Subhâne Rabbiye'l-A'lâ" deriz.

- Tekbir getirip sağ ayağımız dikili, sol ayağı­mız yaygın vaziyette biraz oturduktan sonra ikinci rek'aîa kalkarız. (Bu oturuşa istirahat oturuşu denir.)

 İkinci rek'ata başlarız:

-  Eûzü besmele çekerek önce Fatiha suresini, sonra da kısa bir sûre okuruz. , - Birinci rek'atta yaptığımız gibi rükû eder, sec­de yaparız. Sonra oturur, sağ elimizi yumruk gibi sı­karak işaret parmağımızı kaldırır ve "Et-Tahiyyâtü lil­lâhi ve's-salevâtü ve't-tayyibât. Es-Selâmu ayieyke eyyühe'n-Nebiyyu ve rahmetu'llhahi ve berekâtüh. Es-Selâmu aleynâ ve aiâ ibâdillâhi's-sâlihîn. Eşhedüen lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh" deriz.

-  Arkasından salevâttan okuruz: "Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrahim. İnneke Ha-mîdun Mecîd." "Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrahim. İnneke Hamîdun Mecîd."

- Sonra şu duayı ederiz: "Allâhümme innî eûzü bike min azâbi cehennem ve min azâbi'l-kabri, ve min fitneti'l-mahyâ ve'l-memât. Ve min fitneti'l-Mesî-hi'd-Deccâl."

-  Başımızı sağa ve sola döndürerek her sefe­rinde: "es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi" diyerek selâm verir ve namazımızı bitiririz. [35]

 

Namaz İle İlgili Bilgiler

 

1-  İlk sünnet farzdan önce kılınır. Son sünnet farzdan sonra kılınır.

2-  Acele etme ve namazda sağa-sola bakma, sadece secde yerine bak.

3- İmamı duymuyorsan içinden oku. Sesli oku­nan namazlarda imamın sektelerinde (sustuğu yer^ lerde) sen de Fatiha'yı oku.

4~ Cuma namazının farzı 2 rekattır. Camide imam hutbe verdikten sonra kılınır.

5-  Akşam namazının farzı 3 rekattır. Önce 2 rekat kıl ve otur. Ettehıyyatü'yü okuduktan sonra el­lerini omuz hizasına kadar kaldırarak ayağa kalk ve bu üçüncü rekatta sadece Fatiha'yı oku ve namazı­nı tamamla.

6-  Öğie, ikindi ve yatsı namazlarının farzları 4'er rekattır.

7- Vitr namazı 3 rekattır. 2 rekat kılar selam veririz. Sonra 1 rerak kılar ve selam veririz. Kunut du­alarını rüku etmeden önce okuruz: "Allahümme'hdi-nî fîmen hedeyte. Ve âfinî fîmen âfeyte. Ve tevellenî fîmen tevelleyte. Ve bârik lî fîmâ âteyte. Ve kînî şer-ra mâ kadayte. Feinneke takdî velâ yukdâ aleyke ve innehu lâ yezillu men vâleyte velâ ye'izzu men âdey-te. Tebârekte rabbenâ ve te'âleyt."[36]

8- İmama rükuda yetişsen bile tekbir getir ve ;. namaza gir. Bu durumda bu rekatı kılmış sayılırsın.         

9- Eğer birden fazla rekatı imamla kılamamış isen  namazı  sonuna kadar imamla beraber kıl. İmamla birlikte selam verme, kalk ve kalan rekatları tamamla.

10- Namazı hızlı kılma, çünkü bu namazı bo­zar. Nitekim Rasûluilah sallaliahu aleyhi ve seilem çok hızlı namaz kılan bir adam görmüş ve ona: "Dön, namazını tekrar kıl, senin kıldığın namaz ol­madı" demiştir. Adam: "Ya Rasûluilah, bana öğret, nasıl kılayım?" dedi. Rasûlallah sallaliahu aleyhi ve seilem:"... Tam olarak duracak şekilde rüku et. Son­ra dümdüz duracak şekilde dikil. Sonra tam olacak

şekilde secde et. Sonra tam olarak otur..." dedi.[37]

11-   Eğer namazın vaciblerinden birini terk edersen, mesela ilk oturuşta oturmazsan veya kıldı­ğın rekat sayısını karıştırırsan kesin olarak biloiğin en az sayı üzerine namazını tamamla ve namazın sonunda iki secde yap ve selam ver. Buna sehiv (ya­nılma) secdesi denir.

12-  Namaz kıarken fazla gereksiz hareketler­de bulunma. Çünkü bu, huşuyu bozar. Belki de se­bepsiz yere ve çokça yapılırsa namazı bozabilir.

13-Yatsı namazının en son kılınma vakti gece yarısı olan saat 24.00'tür. Vitir namazı ise imsak vak­tine kadar kılınır. [38]

 

Namazla İlgili Hadisler'

 

"Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, o şe-kildiftıamaz kılınız."[39]

"Sizden kim mescide girerse, oturmadan önce iki rek'at namaz kılsın." (Bu namaza tahiyyetü'l-mes-cid namazı denir.)[40]

"Kabirlerin üzerine ptçirmayınız ve onlara doğru namaz kılmayınız."[41]  

"Kamet getirildi^rtde, fâ?z namazCTân başka namaz kılınmaz."[42]        

"Bana, namaz kılarken elbisenin kenarlarını kıvırmamam emredildi."  [43]                    

"Saflarınızı düz ve sık tutunuz." Enes radıyal-!ahu anh: "Bizden birisi, namazdaomuzunu arkada­şının omuzuna, ayaklarını da ayaklarına birleştirirdi" demiştir.[44]

"Namaza geç kaldığınızda koşarak gelmeyin. Sakin bir şekilde yürüyün. Yetişebildiğinizi kılın. Yeti­şemediklerinizi tamamlarsınız."[45]

"Tam olarak duracak şekilde rüku et, sonra dümdüz duracak şekilde dikil, sonra tam olacak şe­kilde secde et."[46]

""Secde ettiğinde ellerini yere düz koy, ayakla­rını da dik tut."[47]

"Ben size imam olduğumda, benden önce rü­ku ve secde yapmayın."[48]

"Kulun kıyamette ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer namazı sağlam olursa diğer ameller) de sağlam olur. Eğer namazı bozuk olursa diğer amelleri de bozuk olur."[49]

 

Cuma Namazı Da, Cemaat Namazı Da Vacibdir.

 

Cuma namazı ve cemaatle namaz kılmak va-cibtir. Bununla ilgili deliller şunlardır:       

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:        

"Ey iman edenler! Cuma günü ezanla namaza çağrıldığı zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilmiş olsaydınız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır."

Cuma: 9

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim tembellikle üç Cuma'yı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler."[50]

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Vallahi, namazın kılınmasını emretme­ye, sonra namaza gelmeyenlerin evlerini bulup onlar içinde iken yakmaya niyetlenmiştim." [51]    

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Ezanı duyup da özürsüz olarak camiye gelmeyenin namazı yoktur." (Özür, düşman korkusu veya hastalıktır.)[52]

Âmâ birisi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-le'm'e gelerek: "Yâ Rasûlullah, beni camiye götüre­cek bir yardımcım yok. Evde kılmam için bana izin var mı?" dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona izin verdi. Sonra onu çağırdı ve: "Namaz için ezanı duyuyor musun?" dedi. O da: "Evet" dedi. Ra­sûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Öyleyse icabet et" dedi.[53]

Abdullah b. Mes'ud radıyallahu anh şöyle de­miştir: "Kim yarın Allah ile mutlu bir şekilde karşılaş­mak istiyorsa, ezan okunduğunda bu beş vakit na­mazı cemaatle kılsın. Allah sizin peygamberinize hi­dayet yollarını emretmiştir. Bu beş vakit namaz da hidayet yollarındandır. Eğer siz onları filan kişi gibi evlerinizde kılarsanız peygamberinizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terk   [54]                                                                     

ederseniz sapıtırsınız. İçimizden, münafık ve özürlü olan hasta dışında kimsenin cemaat namazından ayrıldığını görmedim. Vallahi, koltuklarının altından iki kişiyle taşınan bir adam getirilir, safa durdurulur­du." [55]       

 

 Cuma Ve Cemaat Namazının Fazileti

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim gusül abdesti alır, Cuma namazına gider, kılabildiği kadar namaz kılar, sonra imam hut­besini bitirene kadar konuşmaz ve farz namazı kılar­sa, diğer Cuma'ya kadar olan günahları affedilir. Bu­na üç gün daha ilave edilir. Kim hutbe anında çakıl taşlan ile oynarsa, boş işte bulunmuştur."[56]

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yuruyor: "Kim Cuma günü gusül abdesti alır da cami­ye ilk vaktinde giderse bir deve kurban etmiş olur. Kim ikinci vaktinde giderse bir sığır kurban etmiş olur. kim üçüncü vaktinde giderse boynuzlu bir koç kurban et­miş olur. Kim dördüncü vaktinde giderse bir tavuk ta-sadduk etmiş olur. kim beşinci vaktinde giderse bir yumurta tasadduk etmiş olur. imam hutbeye çıkınca melekler, onu dinlemek için hazır bulunurlar.[57]

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, sanki gece yarısına kadar namaz kılmış gibi olur. Kim sabah namazını cemaatle kılarsa sanki bütün gece namaz kılmış gibi olur."[58]

"Kişinin cemaatle namaz kılması, evde kılma­sından daha sevaptır. Camide namaz kılmasında 20 küsur derece daha fazla sevap vardır. Bu şekilde, sizden kim güzelce abdest alır, sonra sadece namaz kılmak için camiye giderse attığı her adım için bir gü­nahı silinir. Bu şekilde camiye girdiğinde namaza başlamış halde sayılır.[59] Sizden birisi namaz kıldığı yerde bulunduğu veya konuşup abdestini bozmadığı sürece melekler ona dua ederler ve şöyle derler: "Al­lah'ım, ona merhamet et, Allah'ım, onu bağışla, Al­lah'ım onun tevbesini kabul et." [60]

 

Cuma Namazını Nasıl Kılarım?

 

-   Gusül abdesti alırım, tırnaklarımı keserim. fâüzel koku sürer, güzel elbisemi giyerim.

-  Kesinlikle soğan ve sarımsak yemem. Sigara da içmem. Dişlerimi misvak veya diş macunu ile te­mizlerim.

-  Camiye girdiğimde, imam hutbede de olsa iki rekat tahiyyetü'I-mescid namazını kılarım. Çünkü Rasûiullah sailallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur­maktadır: "Sizden birisi Cuma namazında imam hut­bede iken camiye girerse, oturmadan önce hafif iki rekat namaz kılsın."[61]

-  Hutbeyi dinlemek için otururum ve hiç ses çı­karmam.

- - İmama uyarak iki rekat Cuma'nın farzını kıla­rı

-  Cuma'nın son sünnetini 4 rekat olarak camide kılarım, evde isem 2 rekat namaz kılarım.

-  Cuma günü Rasûiullah sallaliahu aleyhi Ve sellem'e salât ve selâmı çokça getiririm.

-  Cuma günü kabul edilen duayı elde etmeye çalışırım. Zira Rasûiullah sallaliahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Cuma günü öyle bir vakit vardır ki, Müslüman kişi o vakit dua ederse istediği şeyi Al­lah ona verir."[62]

 

Güneş Ve Ay Tutulması Namazı

 

Aişe radıyallahu anh şöyle demiştir: "Rasûlul-lah sallallahu aleyhi ve seilem'in zamanında güneş tutuldu. Müezzine, insanları toplaması için emir ver­di ve kendisi namaza durdu. İki rekatli, dört rükulu ve dört secdeli bir namaz kıldı.[63]                 

Hz. Aişe radıyallahu anh şöyle demiştir: "Ra-sûlullah sallallahu aleyhi ve seilem'in zamanında gü­neş tutuldu. Kalktı insanlara namaz kıldırdı. Uzunca okudu. Sonra rüku etti, rükuu uzattı. Sonra başını kaldırdı öncekinden az olmak üzere uzunca bir oku­yuşta bulundu. Sonra tekrar rüku etti ve ilk rukusun-dan daha kısa olan uzun bir rüku yaptı. Sonra iki secde yaptı. Sonra ikinci rekata kalktı. Bu rekatlarda ilk rekatta yaptıklarını yaptı ve selâm verdi. Güneş açılmıştı. İnsanlara bir hutbe irad ederek şöyle bu­yurdu: "Muhakkak güneş ve ay Allah'ın âyetlerinden-dir. Hiçbir kimsenin ölümü veya yaşamı için tutulmazlar. Eğer onların tutulduğunu görürseniz, bu du­rum bitinceye kadar namaz kılın..." Başka bir riva­yette ise şöyle geçer: "Eğer onların tutulduğunu gö­rürseniz Allah'a dua edin, zikredin, derhal namaza koşun, sadaka verin. Ey Muhammed ümmeti! Erkek veya kadın bir kulunun zina edişinden dolayı Allah kadar kıskanç hiçbir kimse yoktur. Ey Muhammed ümmeti! Eğer benim bildiğimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız. Ben Rabbim'in emrini sizlere iletmek­le görevimi yerine getirdim, öyle değil mi?"  [64]           

 

Cenaze Namazını Nasıl Kılarız?

 

Niyetimizi dil ile söylemeksizin 4 tekbir ile kıla-

-  İlk tekbirden sonra eûzü besmele çeker ve Fatiha Sûresi'ni okuruz.

-  İkinci tekbirden sonra Allahümme sallı ve Al-lahümme barik dualarını okuruz.

-  Üçüncü tekbirden sonra Rasûlullah sallailahu aleyhi ve sellem'den gelen şu duayı ölüye okuruz: "Allahümme'ğfir lehu ve'rhamhu ve âfihi va'fu anhu, ve ekrim nuzulehu, ve vessi' mudhalehu, ve'ğsilhu bı'l-mâi ve's-selci ve'l-bered, ve nakkıhi mine'l-hatâyâ kemâ yunakkis sevbi'l-ebyazi mine'd-denes. Ve ebdil-hu dâren hayran rnin dârihi ve ehlen hayran min ehli­ni. Ve zevcen hayran min zevcini. Ve edhılhu'l-cenne-te ve aizhu min azabi'l-kabri ve min azabi'n-nâr"[65]

  • Dördüncü tekbirden sonra, sağa selâm veri-[66]

 

Ölümden İbret Almak 

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:    "

"Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecek­tir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metamdan başka bir şey değildir."

Âli İmran: 185

Şair diyor ki:

Kesin gelecek olan şey için yükünü hazırla Kul için ölümün belirli bir vakti vardır. Hayatta iken günahların için tevbe et Mezara yatmadan önce önlemini al Yükünü almadan gidersen pişman olursun Seni huzura çağırdıklarında zorluk çekersin Hazırlığını yapan insanların yanında  Senin yükün olmasın, buna razı mısın? [67]

 

Bayram Namazları

 

 "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ra­mazan ve Kurban bayramlarında namazgaha gider ve yaptığı ilk şey bayram namazını kıldırmak olur­du."^

'".» Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Bayram namazının ilk rekatında 7 tekbir, ikinci rekatında 5 tekbir vardır. Her iki rekatta da tek­birlerden sonra kıraat vardır."[68]

- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Rama­zan ve Kurban bayram namazlarında hayırlı şeyleri görsünler ve müslümanların dualarına katılsınlar di-^e kölelerin, genç kızların ve hayızlı kadınların da lamazgâha çıkmalarını bize emrederdi. Ancak ha-'izlı kadınlar namaz kılmazlardı. Ben (Ümmü Atiy-re): [69]"Ya Rasûlallah! Kadınlardan birinin giyecek elbi-lesi yoksa ne yapar?" dedim. Rasûlullah: "Kızkardesinin elbiselerinden birini giysin" dedi. [70]

 

Hadislerden İstifade Edilenler

 

-  Bayram namazları cemaatle kılınır ve iki re­kattır. Birinci rekatın başında 7 tekbir, ikinci rekatın başında 5 tekbir alınır. Sonra imam Fatiha Sûresi'ni ve ardından bir sûre okur.

-  Bayram namazları, şehir yakınlarında bir yer olan namazgahta kılınır. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaz için oraya gider, beraberin­de çocuklar, genç kızlar ve hatta hayız özürü olan kadınlar da giderdi. İbn Hacer, Fethu'l-Bârî'de şöyle diyor: "bayram günü namazgaha çıkmak gerekir. Eğer çıkmaya engel bir durum olursa o zaman na­maz camide kılınır." [71]

 

Kurban Kesmek

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kurban bayramında şöyle demiştir: "Bugün ilk yapacağınız iş, önce namaz kılmak, sonra dönüp kurban kes­mektir. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize uy­muştur. Kim de hayvanını namazdan önce keserse bu, kurban olmaz. Onun çilesine yedirdiği et olur." [72]                                                          

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle fiuyuruyor: "Ey insanlar! Her eve kurban düşer."

Ahmed ve diğerleri rivayet etmiş, İbn Hacer de Fethu'l-Bârî'de desteklemiştir. - Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim gücü yeterde kurban kesmezse, bi­zim camimize yaklaşmasın."

İbn Mâce, Hakim, el-Elbânî Câmi'de sahihlemiştir. [73]

 

Yağmur Duası

 

- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem na­mazgaha çıkmış ve yağmur yağması için dua etmiş­tir. Sonra kıbleye yönelmiş ve iki rekat namaz kılmış­tır. Elbisesini ters çevirerek sağını soluna giymiştir.

Buhâri (Duadan önce de namaz kılmak caizdir.)

- Enes b. Malik radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Ömer b. Hattab radıyallahu anh yağ­mur yağmayıp kuraklık olduğunda Abbas'tan yağ­mur duası yapmasını istemiş ve şöyle demiştir: "Al­lah'ım! Eğer kuraklık olursa biz, Senin Nebi'n ile Sa­na tevessülde bulunurduk, Sen de bize yağmur gön­derirdin. Şimdi Sana Nebi'nin amcası ile tevessülde bulunuyoruz. Bize yağmur ver." Ve onlara yağmur gönderilmiştir.[74]

Bu hadis, Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sel- hayatta iken sahabenin yağmur yağması için dua etmesini O'ndan istediklerini, ama O öldükten sonra O'ndan bunun için dua etmesini istemedikleri­ni gösterir. Bunun yerine onlar, o an hayatta olan amcası Abbas'tan dua etmesini istiyorlar ve O da on­lara dua ediyor. İşte bu meşru bir tevessül şeklidir. [75]

 

Namaz Kılan Kişinin Önünden Geçme!

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Eğer namaz kılanın önünden geçen, yüklendiği günahın ne olduğunu bilseydi, 40 bekle­mesi, onun için namaz kılanın önünden geçmesin­den daha hayırlıdır." Ebu Nadr diyor ki: "Bilmiyorum, 40 gün Müslim, yoksa 40 ay mı, yoksa 40 sene mi demişti." [76]                                                 

İbn Huzeyme'de gelen rivayette ise 40 bahar şeklindedir. İbn Hacer bu rivayetin sahih olduğunu söylemiştir.

Bu hadise göre namaz kılanın secde yapacağı yerin önünden geçmek günahtır ve ahirette cezası vardır. Namaz kılanın önünden geçen kişi bunun ne kadar günah olduğunu bilseydi 40 sene beklerdi. An­cak hadisten çıkan sonuca göre namaz kılanın sec­de ettiği yerin uzağından geçilirse hiçbir günah yok­tur. Çünkü hadiste secde edenin ellerini koyduğu yer anlaşılır. Ayrıca namaz kılanın önüne bir engel koy­ması gerekir ki oradan geçen, bunu anlayıp dikkatli olsun. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: "Sizden birisi namaz kılarken insanlara karşı  bir sütre edindiğinde birisi onun önünden geçmek isterse ona engel olsun. Yine de geçmek isterse dövüşsün ve ona engel olsun. Çün­kü o şeytandır."[77]

Buhârî'nin rivayet ettiği namaz kılanın önün­den geçen kişiye engel olma hadisi genel anlamda Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî'yi de içerir. Çün­kü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisi söylediğinde ya Mekke'de ya da Medine'de bulunu­yordu. Bunun delili şunlardır:

1- Buhârî (1/129) da: "Namaz kılan, önünden geçene engel olur" başlığı altında şunu kaydediyor: İbn Ömer namazda teşehhüd anında önünden ge­çen kişiye engel olmuştur. O Kabe'de iken şöyle de­miştir; "Eğer yine de geçmek isterse ona engel ol." İbn Hacer Fethu'l-Bârî'de şöyle diyor: "Özellikle Ka­be'nin zikredilmesi, orada devamlı izdiham olduğun-82

dan dolayı önden geçenin bağışlanacağının düşü­nülmemesi içindir. Buhârî'nin hocası Ebu Nuaym kendi kitabında İbn Ömer'den gelen bu eseri Kabe ile ilişkilendirmiştir."

2-  Sünen-i Ebû Dâvûd'da geçen şu hadis ise ravileri içinde meçhul kişi olduğundan sahih değildir: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i Kabe'de Be­nî Selim kapısının yanında, insanlar önünden geçer­ken namaz kılarken gördüm. Önünde sütre yoktu."

İbn Hacer, Fethu'l-Bârî'de bu hadisin illetli ol­duğunu söylüyor.

3-  Buhârî'de "Mekke ve diğer yerlerde sütre edinme" başlığı altında Ebu Cuheyfe şöyie diyor: "Rasûlullah sallailahu aleyhi ve sellem Batha'da (Mekke'de bir yer) öğle ve ikindi namazlarını iki rekat kıldığında önüne asasını sütre olarak dikti."

Özet olarak: Bu sahih hadislerde geçtiği üzere namaz kılan kişi eğer önüne engel koymuşsa ister Harem'de, ister başka yerde secde ettiği yerden geçmek haramdır, günahtır. Ama eğer geçecek kişi çok zor durumda ise geçmesi caiz olur. [78]

 

Oruç Ve Faydâsı

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenleri Oruç sizden önce gelip geç­miş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz."

Bakara: 183 Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Oruç kalkandır." (Cehennem ateşinden korur.)[79]

Ey müslüman kardeşim! Ramazan orucunu tutmak bir ibadettir ve pek çok faydaları vardır. Bu faydalar şunlardır:

- Oruç, mideyi uzun ve devamlı olan görevin­den rahata kavuşturarak hazmı kolaylaştırır. Fazla ki-bları eritir ve vücudu güçlendirir. Ayrıca bir çok hasta-ık için de faydalıdır. Oruç, sigara alışkanlığı olanları sigaradan uzaklaştırır ve terk etmelerine sebep olur.

-  Oruç ruhu güzelleştirir. Onu hayır işlerrjeye, düzene, itaate ve sabra alıştırır.                         '

-  Oruçlu kişi, kendisi ile diğer oruç tutan kar­deşleri arasında eşitliği hisseder. Çünkü onlarla bir­likte oruç tutmakta ve onlarla birlikte iftar etmektedir. Böylece İslami birliğin bir bütün olduğunu hisseder. Açlığın ne demek olduğunu, aç ve muhtaç olan kar­deşlerinin ne durumda olduğunu anlar.

-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

1-  "Her kim inanarak ve sevabını umarak, Ra­mazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."[80]

2- "Her kim Ramazan orucunun tutar, ardından Şevval ayından da altı gün oruç tutarsa, bütün sene oruç tutmuş gibi olur."[81]

3- Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan uma­rak, Ramazan ayını kıyamla [82](teravih namazlarını kı­larak) geçirirse geçmiş günahları bağışlanır. [83]

 

Ramazanda Yapman Gereken Vazifeler

 

Müslüman kardeşim, her şeyden önce şunu bilmemiz gerekir: Allah"Teâlâ kendisine ibadet etme­miz için Ramazan orucunu bize farz kılmıştır. Öyley­se aşağıda gelen şu şeyleri yap ki tuttuğun oruç ka­bul ve faydalı olsun.

-  Namazını bırakmadan devam et. Çünkü bir­çok oruç tutan kişi dinin direği ve terki küfür olan na­mazı ihmal etmektedir.

-  Güzel ahlâk sahibi ol. Oruçlu olduğunu göz önünde tutarak, küfretmekten, küfre götüren amel­lerden ve insanlara kötü davranmaktan sakın. Zira :oruç ruhu güzelleştirip asla ahlâkı kötüleştirmez. Kü-,für amelleri ise müslümanı dinden çıkarır.

- Orucunun bozulmamasını istiyorsan şaka dahi olsa boş ve kötü söz söyleme. Rasûlullah sal-lallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisini unutma:

"Sizden biriniz oruçlu olduğu gün kötü söz söy­lemesin ve bağırıp çağırmasın. Eğer bir kimse ona  söver veya onunla kavga ederse ona: "Ben oruçlu­yum, ben oruçluyum" desin."[84]

-  Kanser ve damar tıkanıklığı gibi hastalıklara sebep olan sigarayı bırakma konusunda oruç tutma­yı fırsat bil. Kuvvetli irade sahibi ol. Gündüz oruçlu iken sigarayı nasıl bırakıyorsan, gece de bırakmaya çalış. Böylece sağlığın düzelecek. Paran da çoğala­caktır.

-  İftar ederken çok yemek hazırlayarak israfta bulunma. Bu senin hem sağlığını bozar, hem de oruçtan alacağın faydayı yok eder.

-  Oruç ile bağdaşmayan ve ahlâkını bozma­ması için sinemaya gitme ve televizyon seyretme.

-  Sahuru ve sabah namazını kaçırmamak için geç vakitlere kadar geceleme. Sabahleyin erkenden işe gitmen gerekir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hususta şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ım, ümmetimden erken kalkanları bere­ketli kıl."[85]

-  Yakın akrabana ve ihtiyaç sahiplerine verdi­ğin sadakayı artır. Akrabalarını ziyaret et, küskünleri barıştır.

-  Allah'ı zikretmeyi, Kur'an okumayı ve dinle­meyi,   onun   mânâsını   iyi   anlamayı   fazlalaştır. Kur'an'la amel et. Ramazan vaazlarını dinlemek için camide hazır bulun. Ayrıca Ramazan'm son on günü camide itikafa girmek sünnettir.

-  Hükümlerini öğrenmek için oruçtan bahse­den bir kitap oku. Böylece unutarak yiyip içmenin orucu bozmadığını, geceleyin cünüb olmanın oruca engel olmadığını, ama namaz kılmak ve temiz olmak için mutlaka gusül etmenin gerekli olduğunu öğren­miş olursun.

- Orucunu muhafaza et. Gücü yeten çocukları­nı da oruca alıştır. Özürsüz olarak oruç bozmamaya dikkat et. Kim kasıtlı olarak bir günlük orucunu bd-zarsa, o gün için kaza orucu tutar ve samimi bir tevbe eder.

Kim Ramazan'da oruçlu iken hanımıyla cinsel münasebette bulunursa, gücüne göre sırayla yap­ması gereken kefareti verir. Kefaret ise, köle.âzâd etmesi gücü yetmezse iki ay aralıksız oruç tutması gücü yetmezse altmış fakiri duyurmasıdır.

- Müslüman kardeşim! Ramazan orucunu tut­mamaktan veya insanların önünde açıktan yiyip iç­mekten sakın. Zira oruç tutmamak, açıkça Allah'a karşı gelmek, İslâm'ı hafife almak ve insanlar arasın­da utanmaz olmak demektir.

Şunu bil ki, oruç tutmayanın bayram yapmaya hakkı yoktur. Çünkü bayram, orucun tamamlanması ve bu ibadetin kabulü sebebiyle duyulan büyük bir sevinçtir. [86]

 

Hac Ve Umrehakkında Bilgiler

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"

"Yoluna güç yetirenlerin o evi (Kabe) haccetme-si, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır."

Âli İmran: 97

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Bir umre, İkinci umreye kadar aralarında olan günahlara kefarettir. Kabul olunan haccın mü­kâfatı ise ancak cennettir."[87]

-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Kim hac yapar ve onda kadına yaklaş­maz ve günah da işlemezse, anasından yeni doğ­muş gibi günahsız döner."[88]

-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Hac ibadetini benden alınız."

-  Seni getirip götürecek kadar paran olursa hac ibadetini yapmak için yapacağın masrafların hac için gerekli olan harcamalarla ilgisi yoktur. Allah bu­nu bir özür olarak kabul etmez. Hastalanmadan ve­ya fakirleşmeden ya da Allah'a günahkâr olarak öl­meden önce hac ibadetini yapmak için acele et. Çünkü hac, İslâm'ın şartlarından olup onun dünyada ve ahirette pek çok faydalan vardır.

-  Umre ve hac için harcanan paranın helal ol­ması gerekir.  Yoksa Allah Teâlâ o ibadeti kabul et­mez.

-  Kadının hac veya başka bir yere yanında mahremi  olmadan gitmesi  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisinden dolayı haramdır: "Kadın, yanında mahremi olmadan yolculuğa çıka­maz."[89]

-  Dargın olduğun kişi ile barış, borcun varsa öde. Ailene; süs, araba, yiyecek ve kesilen hayvan­lar hakkında fazla israf etmemelerini vasiyet et. Nite­kim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:[90]

"Yiyihİz, içiniz, ama israf etmeyiniz.

A'raf: 31

- Hac müslümanlar için adeta büyük bir konfe­ranstır. Birbirleri ile tanışıp sevinirler. Problemlerini halletmek için yardımlaşırlar. Haccin dinî ve dünyevî yararlarını görürler.

-   Sorun ve dertlerin çözümünde yalnız Al­lah'tan yardım istenilebileceğini ve yalnız O'na dua edilip başkasına asla dua edilmeyeceği bilmen gere­ken önemli meseledir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle bu­yuruyor:

"De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam."

Cin: 20

-  Umre yapmak senenin her vaktinde caizdir. Ancak özellikle Ramazan ayında yapmak daha iyi­dir. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Ramazan'da yapılan umre, hacca denktir."[91]

-  Kabe'de kılınan namaz, başka yerde kılınan namazdan yüzbin kat daha değerlidir. Nitekim Rasû­lullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram ha­riç, diğer mescidlerde kılınan bin namaza eşittir."[92]

Yine şöyle buyuruyor: "Mescid-i Haram'de kılı­nan bir namaz, benim mescidimde kılınan yüz na­maza eşittir."[93]

Bu ecrin matematiksel hesabı ise şöyledir: 1000 x 100 = 100 000 (yüzbin) namaz[94]

- Temettü haccını yapman senin için daha iyi­dir. O da önce umre yapıp ihramdan çıkman, hac za­manı tekrar ihrama girmendir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Ey Muhammed ailesi! Sizden kim hac yaparsa temettü haccına niyet etsin." [95]

 

Umrede Yapılacâk Ameller

 

1- İhrama girmek: Mikat[96] yerine gelindiğinde ih-] ram elbisesini giy ve şöyie niyet et: "Lebbeyk Alla-I hümme bi-umre". Sonra sesini telbiye getirerek yük-j selt: Lebbeyk Aliahümme lebbeyk...

2- Tavaf etmek: Mekke'ye varınca Kabe'ye git.; Haceru'l-Esved'den: "Bismillah! Allahu ekber" diye-; rek başla ve Kabe'yi 7 kere tavaf et. Eğer gücün ye-; terse Haceru'l-Esved'i öp veya sağ elinle ona işaret et. Her dönüşte, eğer gücün yeterse öpmeden ve işaret etmeden Rüknü'l-Yemânî ve Haceru'l-Esved arasında şu duayı oku: "Rabbena âtinâ fi'd-dünya haseneten ve fi'l-âhirati haseneten ve kına azâbe'n-nâr." Tavafını bitirdikten sonra Makam-ı İbrahim'in arkasında iki rekat namaz kıl. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlâs Sûrelerini oku.

3- Sa'y yapmak: Safa tepesine çık, kıbleye dön ve ellerini semaya açarak şu âyeti oku: "İnne's-Sa^â veİ-Mervete min şeâirillâh." Peşinden: "Ebdeu bimâ bedee'llâh" hadisini söyle. Üç kere tekbir getirip işa­ret etmeden üç kere şöyie söyle: "Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehu'l-mülkü ve lehu'l-hamdu ve Hüve alâ külli şey'in kadîr. Lâ ilahe illallâhu vah-deh, enceze va'deh ve nasara abdeh ve hezime'l-ahzâbe vahdeh."

Bu sözü Safa ile Merve arasında başka du­alarla birlikte devamlı tekrarla. İki yeşil çizgi arasına geldiğinde koşar adımla yürü. Sa'y, gidiş bir, dönüş bir olmak üzere yedi keredir.

4- Tıraş olmak: Saçının hepsini tıraş et veya her yerinden olmak üzere kısalt. Kadın ise saçını azıcık kısaltır. [97]                  

 

Hacda Yapılacak Ameller

 

İhrama girmek, Mina'da gecelemek, Arafat'ta vakfe, Müzdelife'de gecelemek, cemreleri taşlama, kurban, tıraş, tavaf, sa'y, bayram günleri Mina'da ge­celemek.

Temettü Haccı: Halaylarında ihrama girip um­re yaptıktan sonra ihramdan çıkmak, sonra Zilhic-ce'nin 8. günü hac için tekrar ihrama girmektir. En kolay ve en efdal hac, bu hacdır. Bu yüzden Rasû-lullah sallallahu aleyhi ve sellem, sahabeden Kıran ve İfrad haccına niyet edenlere şöyle buyurmuştur: "Sizden kim beraberinde kurbanlık hayvan getirme-mişse, haccını bozsun ve umre yaparak Temettü'ye çevirsin."[98]

1- Mekke'de iken Zilhicce ayının 8. günü oldu­ğunda ihrama girerek: "LebbeykAllahümme haccen" de. Minâ'ya git. Öğle, ikindi ve yatsı namazlarını vak­tinde kısaltarak iki rekat, akşamı ise üç rekat olarakkıl. Sabah namazını iki rekat kılmak İçin orada gece­le.

2- Zilhicce'nin 9. günü güneş doğduktan sonra Arafat'a git. Öğle ile ikindi namazlarını öğlenin vak­tinde, bir ezan ve iki kametle sünnetlerini kılmadan kısaltarak kıl. Yalnız Arafat sınırları içinde olduğun­dan emin ol. Çünkü Arafat vakfesi haccın temel şart-larındandır. Tek olan Allah'a dua et ve bol bol telbiye getir. Eğer oruçlu isen orucunu boz.                     

3-  Güneş battıktan sonra sakin bir halde Ara­fat'tan Müzdelife'ye in. Akşam ile yatsı namazını yat-smın vaktinde bir ezan ve iki kametle Meş'ariİ-Ha-ram'da kıl ve orada Allah'ı bol bol zikret.

Zayıflar (yaşlılar, kadın ve çocuklar) için ge|ce yarısından sonra Müzdelife'den ayrılmalarına ikin verilir.                                                                     

4- Bayramın birinci günü güneş doğmadan ön­ce Müzdelife'den Mina'ya çık. Güneş doğduktan sonra 7 küçük taşı tekbir getirerek büyük cemreye at ve taşların çember içine düştüğünden emin ol. Eğer içine düşmemişse düşmeyen taş için tekrar at. Taş­lar geceye kadar da atılabilir.

5- Kurban Bayramı günleri içinde kurbanını Mi-na veya Mette'de kesip derisini yüz. Etinden ye, fa­kirlere de yedir. Şayet kurban kesecek paran yoksa, üç günü hacda, geri kalan yedi günü evine ve ailene döndükten sonra olmak üzere on gün oruç tut. Ka­dınlar da kurban kesme veya oruç tutma hususunda aynı erkekler gibidir. Bu, sadece temettü haccına ni­yet edenler için vardır.

6- Saçının hepsini traş et veya her taraftan kı­salt. Traş daha sevaptır. Sonra elbiseni giy. Böylece hanımın hariç herşey sana hela! olur.

7- Mekke'ye git. Kabe etrafında yedi tavaf, Sa­fa ve Merve arasında da yedi sa'y yap. Böylece sa­na haram olan hanımın da helal olur. Bu tavafı bay­ramın son gününe kadar da erteleyebilirsin.

8- Daha sonra Bayram günleri Minâ'ya dön, orada gecelemek vacibdir. Küçük cemreden başla­mak üzere orta cemreye, sonra da büyük cemreye üç gün öğleden sonra tekbir getirerek yedişer taş at. Taşlamanın vakti geceye kadar devam eder. İkinci gün taş atıp ayrılanların işi biter. İsteyen kalıp üçün­cü gün de atabilir. Küçük ve orta şeytanı taşladıktan sonra elleri kaldırıp durarak dua etmek sünnettir, ka­dınlardan zayıf olanlar, yaşlılar ve hastalarla küçük olanların taş atma hususunda vekil tayin etmeleri ca­izdir. Ayrıca özür sahiplerinin geciktirdikleri taşları ikinci ve üçüncü gün atmaları caizdir.

9- Veda tavafı vacibdir. Geri dönüş yolculuğu ise veda tavafından sonradır. Veda tavafının veya şeytan taşlamanın veya Mina'da gecelemenin terk edilmesi halinde ceza olarak kurban kesmek gerekir. [99]

 

Hac Ve Umre İle İlgili Edepler

 

1- Haccını Allah için İhlaslı bir şekilde yap ve şöyle de: "Ey Allah'ım, bu hacci içinde riya ve göste­rişin olmadığı bir hac kıl".[100]

2-  Bilgili ve ilim ehli insanlarla arkadaşlık edip onlara hizmet et. Komşularının eziyetlerine karşı sa­bırlı ol ve onlara katlan.

3-  Sigara içmekten ve satışını yapmaktan ka­çın. Zira sigara sağlığa, çevrendekilere ve cebe za­rarlıdır. Sigara haramdır onu içen Allah'a asi olur.

4-  Her namazdan önce misvak kullan. Ayrıca hediye olarak da ülkene misvak, zemzem ve hurma götür. Çünkü bu konuda sahih hadisler vardır.

5-  Kadınlara sürtünüp dokunmaktan ve onlara bakmaktan kendini koru. Kendi hanımlarını da er­keklerden koru.

6- Namaz kılanların kafalarının üstlerinden at-lio layarak onlara eziyet verme. Bulduğun en yakın ye­re otur.

7-  Harem dahi olsa namaz kılanların önünden geçme. Çünkü bu, şeytanın işidir.

8- Namazlarını kılarken acele etme. Duvar, in­san sırtı veya korkulukları kendine sütre yaparak na­maz kıl. İmamın sütresİ cemaatin sütresi yerine ge­çer.

9-  Tavaf ederken, sa'y yaparken, cemreleri taşlarken hep etrafındaki insanlara karşı iyi davran, önceliği onlara ver.

10- Allah'ın dışında ölülere dua ederek onlar­dan yardım isteme. Zira bu, yaptığın hac ve umrenin ve diğer tüm amellerin boşa gitmesine sebep olan şirkin ta kendisidir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Andolsun eğer Allah'a şirk koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun.

Zümer: 65[101]

 

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Mescidiyle İlgili Edepler

 

1- Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sellem'in mescidine girerken sağ ayağınla gir ve şöyle söyle: "Bismillahi ve's-selâmu alâ Rasulillah. Allahüm-me'ftah lî ebvâbe rahmetik."

2- İki rekat tahiyyetü'l-mescid namazı kıl ve Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sellem'e ve iki arka­daşına (Ebu Bekir ve Ömer) şöyle selam ver: "Eşse-lâmu aleyke yâ Rasulallah, esselâmu aleyke yâ Ebâ Bekr, esselâmu aleyke yâ Umer." Sonra dua etmek için kıbleye dön ve Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisini hatırla:

"Bir şey istediğinde yalnız Allah'tan iste, yar­dım istediğinde de yalnız O'ndan iste."[102]

3- Rasûlullah saNallahu aleyhi ve sellem'in mescidini ziyaret ve O'na selam vermek müstehab-dır. Yoksa haccın sağlam ve tam olmasının bu ziyaret ve selamla hiçbir alakası yoktur. Ayrıca bu ziya­retin ve selamın belli bir vakti yoktur.

4-   Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sellem'in kabrinin demirlerini ve duvarlarını tutmaktan ve onla­rı öpmekten sakın. Bütün bunlar bid'aîtir.

5-  Mescid-i Nebevi'yi terk ederken geri geri çıkmak, delili olmayan bir bid'attir.

6-  Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisinde belirttiği gibi O'na salat ve selamı çokça getir:

"Kim bana bir salat getirirse, Allah ona on sa-lat/rahmet eder."[103]

7-  Medine'de ayrıca Bakî Mezarlığı ve Uhud Şehidliği'ni ziyaret etmek müstehabdır. Ama yedi mescidler ibadet maksadıyla ziyaret edilmez.

8-  Medine'ye yapılan yolculuğun esas gayesi Mescid-i Nebevî'yi ziyaret etmektir. Daha sonra Ra­sûlullah sailallahu aleyhi ve sellem'e selam verilir. Çünkü orada kılınan bir namaz, diğer camilerde kılı­nan bin namaza eşittir.[104]

Daha sonra Kubâ Mescidi'ne ziyarete gideriz. Zira Rasûlullah sailailahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yuruyor:

"Kim evinde güzelce temizlenerek Kubâ Mes­cidi'ne namaz kılmak için gelirse ona tam bir umre ecri verilir." [105]

 

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Ahlâki

 

O'nun ahlâkı Kur'an id. Bir şeye kızacak olsa Kur'an üslubu ile kızar, bir şeye razı olacak ise Kur'an'ın üslubu ile razı olurdu. Hiçbir zaman kendi­si için kızmaz ve intikam almazdı. Eğer Allah'a olan saygı ihlal edilirse, o zaman Allah için kızardı.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanla­rın en doğru sözlü olanı idi. Verdiği sözü tutardı. Yu­muşak huyluydu, toplum içinde uyumlu birisi idi. Edep ve haya konusunda bakire kızlardan daha edepliydi. Başını önüne eğerek yürürdü. Çoğunlukla görüşünü düşünerek söylerdi. Kötü söz söylemez, lanet etmezdi. Kötülüğü kötülükle karşılamaz, affe­der ve kusuru görmezlikten gelirdi.

Kim kendisinden bir şey istese onu geri çevir­mezdi, yoksa tatlı söz söylerdi. Kaba ve katı birisi değildi. Kimsenin sözünü kesmez, ancak haksızlık yaptığı zaman ona engel olur veya karşı çıkardı.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem komşu­sunu gözetir, misafirine ikramda bulunurdu. Allah'ı anmadığı hiçbir vakit geçirmezdi. İyimser olmayı ve bir şeyi hayra yormayı sever, kötümserlik ve uğur­suzluktan hoşlanmazdı. İki şey arasında seçim yap­mak zorunda kalırsa kolay olanı seçerdi. Üzgün ola­nı sevindirir, zulüm görenlere yardım ederdi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabe­sini sever, onları gözetir ve onlarla istişarede bulu­nurdu. Onlardan kim hasta olursa onu ziyaret eder, gözükmeyenleri arar sorardı, ölenlerin arkasından duada bulunurdu. Özür sahibinin özrünü kabul eder­di. Onun yanında güçlü ve güçsüz, adaleti karşısın­da eşitti. Bir söz konuştuğu zaman dinleyenler sözü­nü sayacak şekilde tane tane konuşurdu.

Şaka yaparken bile yalan söz söylemezdi. [106]

 

Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem'in Edebi

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en merhametli ve şefkatlisi idi. Arkadaşlarına karşı çok cömertti. Bir mecliste otururken dostlarına yer verirdi. Karşılaştığı kişiye selam verir, tokalaştığı zaman da karşısındaki kişi elini çekmeden elini çekmezdi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, insanla­rın en mütevazi ve alçak gönüllü olanı idi. Kendisi dolu bulduğu meclisin en son yerine oturur, böyle ya­pılmasını emreder, başkalarının yerlerinden kalkıp kendisine yer vermesini istemezdi. Yanına birisi gel­diğinde o kişi kalkamadan önce O da kalkmazdı. An­cak acele işi olursa o kişiden izin İsteyerek kalkardı.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisi için ayağa kalkılmasından hoşlanmazdı.[107] Nitekim Enes b. Malik radıyallahu anh şöyle demektedir:

"Dostları Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-lem'i çok severlerdi. Kendisi için ayağa kalkılmasını sevmediğini bildiklerinden, O gelince ayağa kalk­mazlardı."[108]

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kişiyi, onun sevmediği şekilde karşılamazdı. Hastaları zi­yaret ederdi. Fakirleri sever, onlarla oturur, cenaze­lerine katılırdı. Fakiri, fakirliğinden dolayı hor gör­mez; kabiie reisine de reisliğinden dolayı hürmet et­mezdi. Az dahi olsa nimete şükrederdi. Hiçbir yeme­ği beğenmezlik etmez, hoşuna giden yemeği yer, hoşuna gitmeyeni bırakırdı. Yemeğe ve içmeye baş­lamadan önce besmele çeker, sağıyla yer bitirince de şükrederdi.

Güzel kokuyu severdi. Soğan, sarımsak ve benzeri şeyleri kötü kokusundan dolayı sevmezdi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hac yapmış ve şöyle demiştir:

"Allah'ım, içinde riya ve gösteriş olmayan bir hacca niyet ettim."[109]      

Sahabe arasında otururken Rasûlullah sallal­lahu aleyhi ve sellem'in ayrı birisi olduğu fark edil­mezdi. Bedevî birisi onların yanına gelince: "İçinizde Muhammed kimdir?" diye sorardı. En çok sevdiği el­bise, baldırlarının yarısına kadar uzanan gömlek idi. Yiyecek ve giyecekte israf etmezdi. Takke ve sarık giyerdi. Sağ eline orta ile küçük parmağın arasında­ki parmağa gümüşten bir yüzük takardı. Sakalı uzun ve gür idi. [110]                                                    

 

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Davet Ve Cihadı

 

Allah Teâlâ  Rasulü  Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i âlemlere rahmet olarak gönder- | mistir. O da Arapları ve bütün insanları, bu dünyada ve ahirette kendilerini kurtaracak ve onları mutlu edecek şeye davet etmiştir. İlk davet ettiği şey, Al­lah'a tek olarak ibadet etmektir. Bu ibadet çeşitlerin­de birisi de sadece Allah'a dua edip O'ndan yardım istemektir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"De ki: Ben ancak Rabbim'e yafvanrım ve O'na kimseyi ortak koşmam."

Cin: 20

Müşrikler O'nun bu davetini kendi inançlarına zıt olduğu için kabul etmediler ve babalarının dinini taklide devam ettiler. Böyle de kalmayıp, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i sihirbaz ve deli olmakla suçladılar. Oysa daha önce O'nun "Sadıku'l-Emin" olduğunu söylüyorlardı.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kavmi­nin kendisine yaptığı eziyetlere Rabbi'nin şu âyetle­rinden dolayı sabretti:

"Artık Rabbin'in hükmüne boyun eğip sabret, onlardan hiçbir kâfire veya günahkâra boyun eğme!"

İnsan: 24

Mekke'de 13 sene insanları tevhide davet ede­rek kendisine uyanlarla birlikte işkence ve eziyetlere katlandı. Sonra sahabeyle birlikte adalet, sevgi ve eşitlik üzerine yeni bir toplum oluşturmak için Medi­ne'ye hicret etti. Allah Teâlâ kendisine mucizelerle yardım etti. En büyük mucizesi tevhid, ilim, cihad ve güzel ahlâka çağıran Kur'an-ı Kerim'dir.

Krallara mektuplar yazarak onları İslâm'a da­vet etti. Bizans kralı Heraklius'a şöyle yazdı: "Müslü­man ol, kurtul. Allah sana iki kere ecir versin... Ey ehl-i kitab, sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze gelin: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimi­mizi rabler edinmesin..." (Yani helal ve haram say­dıkları şeylerde rahiplere uymayalım.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem müşrik­lerle ve yahudilerle savaş yaptı ve onları yendi. Ken­disi yaklaşık 20 savaşa katıldı. Ayrıca, İslâm'ı yay­sınlar ve cihad etsinler; insanları zulüm ve kölelikten kurtarıp hürriyetlerine kavuştursunlar diye sahabeyi de birçok seriyye ile gönderdi. Onlara savaştan ön­ce insanları tevhid dinine davet etmelerini öğretti. [111]

 

Rasûlullah Sâllalahu Aleyhi Ve Sellem'i Sevmek Ve On'a Uymak

 

(   Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"(Ey Muhammed onlara) De ki: Eğer Allah'ı se­viyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve gü­nahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir."

Âli İmran: 31

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Sizden kim beni, babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmaz."[112]

Kuşkusuz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-lem'de üstün ahlâk, cesaret ve cömertlik gibi vasıflar bir arada toplanmıştır. O'nu ilk gören, heybetinden ve ihtişamından çekinir, sonra O'nunla dost olup tanıyınca çok severdi. Şüphesiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem peygamberlik görevini yerine getir­miş, ümmetine nasihat etmiş, insanları tek söz altın­da toplamış, sahabeyle beraber olanların kalplerini fethetmiştir. Ayrıca insanları insana kul olmaktan kurtarıp, Allah'a kul yapmak için cihad ederek ülke­leri fethetmiştir.

Onlar bize bu dini, bid'at ve hurafelerden arın­mış olarak ekleme ve çıkarmalara ihtiyaç duymadan tam olarak ulaştırmışlardır.                      

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzeriniz­deki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İs­lâm'ı seçtim."

Maide: 3

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Ben üstün ahlâkı tamamlamak için gönderil­dim."

Hakim sahihlemiş, Zehebî de ona muvafakat etmiştir..

İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ahlâkı bu idi. Ey aziz kardeşim! Bu ahlaka sarıldığı­nız zaman onu gerçekten sevenlerden olursunuz.

"Andolsun ki, Rasûlullah'ta sizin için güzel bir örnek vardır."

Ahzab: 21

Bilin ki, Allah'ı ve Rasulü'nü gerçekten sev­mek, Allah'ın kitabı Kur'an ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sahih hadisleri ile amel etmekle olur. hüküm için bu ikisine müracaat ederek, onların getirdiği tevhide bağlanarak ve başkasının sözünü o ikisinin önüne geçirmeden olur. Allah Teâlâ şöyle bu­yuruyor:

"Ey iman edenler! Allah'ın ve Rasulü'nün önü­ne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işiten­dir, bilendir."

Hucurat: 1

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i sevme­nin bir alâmeti de O'nun daveti olan tevhidi sevmek ve uygulamak, yine tevhidi anlatan kişileri sevmek ve onları aşağılayan, alay eden, kötü ve çirkin lâkap­lar takmamaktır.                                             

Allah'ım, sen bizi Rabulü'nü sevip O'na uyan, şefaatine nail olan ve O'nun ahlakıyla ahlâklananlar-dan eyle (âmin). [113]

 

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ' Hakkında Hadisler

 

1- "Ben size, yapıştığınızda asla sapıtmayaca­ğınız iki şey bırakıyorum: Allah'ın kitabı ve Peygam­berin sünneti."

Hakim: et-Elbâni sahihlemiştir.

2- "Sizin üzerinize düşen benim sünnetime ve doğru yola yönlendiren Hulefa-i Raşidin'in sünnetine uymanızdır."[114]

3- "Ey kızım Fatıma! Benim malımdan istediği­ni al. Ama Allah'ın huzurunda benim sana hiçbir fay­dam olmaz.[115]"                     

4-  "Kim bana itaat ederse Allah'a itaat eder, kim bana karşı gelirse Allah'a karşı gelmiş olur."[116]

5- "Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı övdükleri gibi beni övmekte aşırıya kaçmayın. Ben ancak bir kulum. Bana "Allah'ın kulu ve elçisi" deyin."[117]

6-  "Allah, peygamberlerinin kabirlerini mescid edinen yahudileri katletsin."v

7-  "Kim benim söylemediğim bir sözü benim adıma uydurursa, cehennemdeki yerini hazırlasın."[118]

8-   "Ben (mahrem olan) kadınlarla tokalaş­mam."[119]

9- "Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, ben­den1 değildir."[120]

10-"Allah'ım, faydasız ilimden sana sığınırım." [121]

 

Çocuklarımızı Nasıl Terbiye Edelim?

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten RGİrİfyunuz."

Tahrim:6

Ana-baba, öğretmen ve toplumun bütünü yeni yetişen nesli iyi terbiye etme konusunda sorumlu­durlar. Eğer o nesli iyi yetiştirirlerse, hem kendileri, hem de o nesil bu dünyada ve ahirette mutlu olurlar. Ama eğer onları ihmal ederler de iyi yetistirmezlerse o nesil asi bir nesil olur ve ana-babasına ahirette he­sap sorulur. Nitekim hadiste şöyle geçmektedir:

"Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz sü­rüden sorumlusunuz."[122]

Oyleyse, Rasûlullah saltallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisinden dolayı müjdeler olsun sana ey evlâdını iyi yetiştiren kişi:

"Allah'ın senin elinle bir kişiye hidayet verme­si, senin için kırmızı develerden daha hayırlıdır."[123]

Ey evlâdını iyi yetiştiren ana-baba, şu hadisten rdplayı müjdeler olsun sana:

"İnsan öldüğünde şu üç şey dışında ameli ke­silir: Sadaka-i cariye, kendisinden faydalanılan ilim, kendisine dua eden salih bir evlâd."[124]

Her şeyden önce ana-babanın kendisini dü­zeltmesi gerekir. Senin yaptığın iyi şeyleri onlar da yapacak, senin terk ettiğin kötü şeyleri onlar da terk edecektir. Çocukların terbiyesindeki en iyi metot, ana-babanın onların önünde iyi davranışlarda bulun­masıdır. Bu yüzden ana-babanın şu noktalara dikkat etmesi gerekir:

1- Çocuğa: "Lâ ilahe illallah Muhammedu'r Ra-sûlullah" kelimesini söyletmek. Büyümeye başlayın­ca da bu kelimenin mânâsının: "Hakkıyla kendisine ibadet edilen sadece Allah'tır" olduğunu öğretmek.

2-  Çocuğun kalbine Allah ve iman sevgisini aşılamak. Çünkü bizi yaratan, bize rızık veren ve bi­ze yardım eden, eşi ve ortağı olmayan Allah'tır. İşte bu yüzden sadece kendisine ibadet edilen Allah'tır.

3-  Çocuklara cenneti sevdirmek. Cennete an­cak namaz kılan, oruç tutan, ana-babasına itaat eden ve Allah'ın razı olduğu ameli işleyenler girer. Yine çocukları cehennem ile korkutmak. Oraya na­mazı terk eden, ana-babasına asi olan, Allah'ın razı olmadığı ameli işleyen, şeriat dışındaki kanunlara uyan, insanların malını yalan ve sahtekârlıkla yiyen ve faiz alanlar girer.

4-  Çocuklara bir şey istediklerinde sadece Al­lah'tan istemelerini ve O'ndan yardım dilemelerini öğretmek. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğlu Abdullah b. Abbas'a şöyle demiştir:

"Bir şey istediğinde yalnız Allah'tan iste, yar­dım istediğinde de yalnız O'ndan iste."

Tirmizî rivayet etmiş, Hasen-sahîh demiştir. [125]

 

Çocuklara Namaz Eğitimi

 

Çocuklara daha küçükken namazı öğretir­sek, onlar büyüyünce de namaza devam ederler. Zi­ra sahih bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve .= sellem şöyle buyurmaktadır;

"Yedi yaşında iken çocuklarınıza namaz kılmalarını emredin. On yaşında iken kılmazlarsa dövün ve yataklarını ayırın."[126]

Namaz eğitimi onlara abdest aldırarak ve on­ların önünde namaz kılarak ve onları camiye götür­mekle olur. içinde bütün ailenin öğreneceği şekilde namazın nasıl kılındığını gösteren kitapları okuyup okutmakla olur. Ana-baba ve öğretmene düşen gö­rev budur. Eğer görevimizi tam olarak yapmazsak Allah bunun hesabını sorar.

2- Çocuklara Kur'an-ı Kerim öğretmeliyiz. Ön­celikle Fatiha Sûresi'ni ve kısa sûreleri öğretmeliyiz. Namaz için Ettahiyyatü... duasını öğretmeliyiz. Eğer onlara tecvid, Kur'an, hadis öğretecek bir hoca tutar­sak çok daha iyi olur.

3- Çocukları Cuma ve cemaat namazlarına alıştırmalıyız. Bunu yaparken eğer hata ederlerse onlara bağırmayıp yumuşak davranmalıyız. Yoksa namazdan soğurlar, biz de bundan dolayı günaha gi­reriz. Kendimizi onların yerine koyup bizim de ço­cukken oyun oynadığımızı düşünürsek onları daha iyi anlarız. [127]

 

Çocukları Harama Karşı Uyarmak '

 

1- Çocuklarımızı küfre götüren söz ve ameller­den, sövmekten, lanet etmek ve çirkin söz söyle­mekten sakındırmalıyız. Küfre götüren söz ve amel­lerin haramhğını ve insanı ateşe sokacağını güzel bir dille onlara anlatmalıyız. Ayrıca biz de onların önünde ağzımızdan çıkan sözlere dikkat etmeliyiz ki, ancak bu şekilde onlara güzel örnek olabilelim.

2-  Eğlenmek için dahi olsa çocuklarımızı şans oyunlarına karşı uyarmalıyız. Mesela, şans oyunları ve tavla gibi. Çünkü bunlar ileride çocuklarımızı ku­mara alıştırabilir. Ve bunun sonucunda da düşman­lık ortaya çıkar. Ayrıca bu onların kişiliklerine, para­larına zarar verir, vakitlerinin boşa gitmesine ve na­mazları kaçırmalarına neden olur.

3-  Çocuklarımızın açık-saçık gazete ve dergi­leri okumalarına engel olmalıyız. Faydalı olmayan çizgi romanları ve buna benzer aşk hikayelerini de yasaklamalıyız. Aynı şekilde onların edep ve ahlâklarını bozan sinama ve televizyon programlarını izle­melerine engel olmalıyız.

4- Çocuklarımızın sigara içmelerine engel ol­malıyız. Onlara bütün doktorların sigaranın zararlı olduğunu söylediklerini, kansere ve diş çürümelerine sebep olduğunu, kokusunun kötü olup ciğerleri bitir­diğini anlatmalıyız. Hiçbir faydası olmadığından do­layı sigara içmenin ve satmanın haram olduğunu an­latmalıyız. Onlara sigara yerine meyve ve kuru ye­miş gibi yiyecekler yemelerini tavsiye etmeliyiz.

5- Çocuklarımızı her yönden doğru söz ve davranışlara alıştırmalıyız. Onlara şaka dahi yapsak yalan söylememeiiyiz. Söz verdiğimizde sözümüzü tutmalıyız. Nitekim hadiste şöyle geçmektedir:

"Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, emanet edil­diğinde hıyanetlik eder."[128]

6-  Rüşvet, faiz, aldatma ve hırsızlıktan para kazanıp çocuklarımıza bu haram paradan yedirme-meliyiz. Bu, onların söz dinlemez, asi ve hırçın oimalarına neden olmaktadır.            

7-  Çocuklarımıza beddua etmemeliyiz. Çünkü iyi de olsa, kötü de olsa kabul edilir. Belki bu dua on­ların daha çok kötü olmalarına neden olur. biz yine de onlara, "Allah seni ıslah etsin" demeliyiz.

8- Onların Allah'a şirk koşmalarını yasaklama-lıyız. Onlardan birisi de Allah'tan başkasına dua ede­rek yardım istemektir. Oysa onlarda fayda ve zarar veremeyen yaratıklardır. Allah Teâlâ şöyle buyuru­yor:

"Allah'ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeye­cek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun." (Yani müşrikler­den olursun.)

Yunus: 106[129]

 

Başörtüsü Ve Örtünme

 

1- Kız çocuklarını küçük yaştan itibaren başör­tüsünü alıştırmalıyız ki büyüyünce de başlarını ört­sünler. Onlara kısa elbise veya pantolon giydirme-meliyiz. Çünkü bu onların erkeklere ve kafirlere ben­zemesi demektir. Ayrıca gençlerin fitneye düşmeleri­ne sebep olmaktadır. Kız çocuklarının yedi yaşında iken başlarını örtmeliyiz. Buluğ çağma erdiklerinde ise siyah çarşaf giydirip yüzlerine de peçe örtmeliyiz. Bu şekilde onların ırz ve namuslarını korumuş olu­ruz. Nitekim Kur'an mümin kadınlaı örtünmeye çağı­rarak şöyle seslenmektedir:

"Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkla­rında) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle."

Ahzab:59

Yine kadınların açık-saçık cilveli dolaşmalarını da şöyle yasaklıyor:

"Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın."

Ahzab:33

2- Çocuklarımıza erkeklerin erkek elbisesi, kızların kız elbisesi giymelerini; yabancıların giydiği dar pantolon gibi elbiseleri giymemelerini ve buna benzer davranışları anlatmalıyız. Zira sahih bir ha­diste şöyle geçmektedir:

"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem erkek­lerden kadınlara benzeyenlere, kadınlardan da er­keklere benzeyenlere lanet etti. Yine erkeklerden ka­dın gibi hareket edenlerle, kadınlardan erkek gibi davrananlara lanet etti."[130]

Başka bir hadiste şöyle buyuruyor: "Kimbir kavme benzerse, onlardan olur."[131]

 

Edeb Ve Ahlak

 

1-  Çocuklarımıza sağdan başlamayı öğretme­liyiz. Bir şeyi alırken ve verirken, yerken ve içerken, yazı yazarken, misafire ikram ederken hep sağdan başlamayı onlara alıştırmalıyız. Ayrıca her işe baş­larken, özellikle yerken ve içerken oturmayı besme­le çekmeyi, bitirdikten sonra da "Elhamdülillah" de­meyi onlara öğretmeliyiz.

2- Temiz olmayı, tırnakları kesmeyi, yemekten önce ve sonra elleri yıkamayı, tuvalet adabını, te­mizliği, su İle istincayı, küçük abdesti üzerine sıçrat­maktan korunmayı onlara öğretmeliyiz.

3-  Bunları anlatırken yumuşak bir dille herke­sin önünde değil,  ayrıca başbaşa konuşmalıyız. Eğer inatlaşırlarsa üç günü geçmemek şartı İle on­larla bu konuyu konuşmamalıyız.

4-  Ezan okununca susmayı, ezanı müezzin­den sonra tekrar etmeyi, bitirince salât ve selâm ge­tirip ezan duasını okumayı öğretmeliyiz: "Allahümme rabbe hazihi'd-da'veti't-tâmmeti ve's-salâti'l-kâime, âti Muhammedeni'l-vesİlete ve'l-fazîlete, ve'b'ashu mekâmen mahmûdeni'llezî ve'adteh."

5-  Eğer mümkünse her çocuğu tek olarak ya­tağında veya ayrı yorganların altında yatıralım.   En uygunu erkek çocuklara ayrı oda, kız çocuklara ayrı oda hazırlayalım. Çünkü bu hem ahlak hem de sağ­lıklarını korumak açısından oldukça önemlidir.

6-  Onları çöpleri sokaklara atmamaya, eğer yolda bir pislik varsa onu kaldırmaya alıştırmalıyız.

7- Onları kötü arkadaşlardan sakındıralım. Ba­şıboş bir şekilde sokaklarda dolaşmaktan koruyalım. Gittikleri yerleri takip edelim.

8-  Evde, sokakta ve sınıfta ve her karşılaşma­da çocuklara şu şekilde selam vermeyi öğretelim ve "Esselâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtuhu" öğretelim.

9- Çocuklara, komşulara karşı iyi davranmala­rını, onlara eziyet etmemelerini anlatmalıyız.

10- Çocuklara misafiri iyi karşılamalarını, onla­ra saygı göstererek hizmet etmelerini öğretmeliyiz. [132]

 

Cihad Ve Cesaret

 

1- Aile fertlerinin hepsinin bir arada toplanaca­ğı bir oturum düzenlemeliyiz. Ayrıca öğretmenlerde öğrenciler için böyle bir oturum düzenlemelidirler. İç­lerinden birisi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-lem'in ve ashabının hayatını anlatan bir kitabı oku­sun, diğerleri de onu dinlesin. Bu şekilde O'nun ce­saretli bir komutan olduğu öğrenilmiş olur. sahabe­den Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve Muaviye -Allah onların hepsinden razı olsun- bir çok ülkeleri nasıl fethedip bizlerin hidayetine vesile oldukları bilinmiş olur.  imanlarıyla, savaşlarla,  Kur'an ve sünnetle amel etmeleriyle ve yüksek ahlakları ile Allah tarafın­dan onlara yardım edildiği öğrenilmiş olur.

2-  Çocuklarımıza cesaretli olmayı öğretelim. Emri bil ma'ruf ve nehyi anil münker yapmayı, Al­lah'tan başka kimseden korkmamayı öğretelim. On­ları, yalan hikâyelerle, hayaletlerle ve karanlıkla kor­kutmayalım.

3- Çocuklarımıza Yahudilere ve kafirlere karşı Allah yolunda cihad sevgisini aşılamalıyız. Gün ge­lecek, gençlerimiz Filistin'i ve Kudüs'ü Allah'ın izni ile kurtaracaklardır. Bu da İslâmı ve cihadı çok iyi öğ­rendiğimiz zaman olacaktır.

4- Çocuklarımıza İslâmî hikayeleri anlatan eği­tici kitapları satın alıp okutmalıyız. Mesela: Kur'an kıssaları, Peygamberimiz'in siyeri, şemaili ve ahlâkı, sahabe hayatı, Kitap ve sahih sünnetten sahih akide gibi. [133]

 

Ana-Babaya İyilikte Bulunmak

 

Eğer bu dünyada ve ahirette mutlu olmak isti­yorsan aşağıda ki tavsiyeleri uygula:

1-  Ana-babanla edepli bir şekilde konuş, onla­ra öf bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.

2-  Günah işlemeyi emretmedikçe onların sö­züne devamlı itaat et. Unutma ki Allah'a isyanda, ya­ratılmışlara itaat yoktur.

3-  Daima onlara güler yüz göster, yüzünü on­lardan çevirme. Kaşları çatık şekilde kızgın olarak onlara bakma.

4- Onların malını ve şerefini koru. Onların izni olmadan mallarından bir şey alma.

5-  Onlar söylemese desen onları mutlu eden şeyleri yap. Mesela hizmet et, ev ihtiyaçlarını al, ilim öğrenmeye çalış.

6- Bütün işlerinde onlara danış. Onların görüşierine karşı gelirsen özür dile.

7-  Onlar sana seslendiklerinde güler yüzle: "Buyur anne, buyur baba" diye karşılık ver.

8- Onlar hayatta iken veya öldükten sonra da­hi onların arkadaş ve akrabalarına saygılı davran.

9-  Onlarla münakaşa etme. Onlar hatalı olsa bile, doğru olanı onlara edepli bir şekilde anlatmaya, çalış.

10-  Onlara karşı inat etme, sesini yükseltme. Onlar konuşurken sen sus ve dinle. Onlara karşı ter-ıbiyeli ol. Anne babana saygından dolayı diğer kar­ideslerini üzme.

11 - Onlar yanına gelince ayağa kalk ve ellerini öp.

12- Annene ev işlerinde yardımcı ol. Babana da yardım etmede gecikme.

13- Önemli bir iş dahi olsa onlar izin vermedik­çe uzak yolculuğa çıkma. Yolculuğa mutlaka çıkman gerekiyorsa özür beyan et. Yolculukta da onlarla iliş­kini kesme.

14- Özellikle uyku ve dinlenme zamanı izinsiz onların odasına girme.

15-  Sigaraya müptela isen bile, onların yanın­da sigara içme.

16-  Onlardan önce yemek yeme, onlara ye­mek esnasında ikramda bulun.

17-  Onlara yalan söyleme. Eğer onlar bir şey yapar da senin hoşuna gitmese de onları ayıplama.

18-  Hanımını ve çocuklarını onlardan üstün tutma. Herşeyden önce onların rızasını elde et. Zira ana-babanın rızası Allah'ın rızası, ana-babanın öf­kesi, Allah'ın öfkesidir.

19- Kibirli bir şekilde onlardan daha yüksek yer­de oturma, onların yanında ayaklarını uzatarak yatma.

20-  Kendini çok önemli bir mevkide bulunsan-da babana nisbet etmekten kibirlenme. Onların iyilik­lerini inkar etmekten veya sözlerinle onlara eziyet et­mekten sakın.

21-  Ana-babana harcama yapmada onları şi-kayetlendirecek kadar cimri davranma. Bu, çok ayıp bir şeydir. Yoksa sen de çocuklarında aynı şeyi gö­rürsün. Nasıl davranırsan, sana da öyle davranılır.

22- Onları çokça ziyaret et ve onlara hediyeler ver. Çocuklarını göz önüne alarak, onlar seni yetiş­tirdikleri ve yoruldukları için onlara teşekkür et.

23-  İnsanlar içinde en çok saygı göstemen ge­reken önce annen, sonra da babandır. Unutma ki cennet anaların ayaklan altındadır.

24- Ana-babaya asi olmaktan kork. Yoksa bu dünyada ve ahirette mutsuz olursun, çocukların da sana aynı şekilde davranır.

25- Onlardan bir şey istedin mi güler yüzle is­te, verdiklerinde teşekkür et. Vermezlerse onları ma­zur gör. Çok şeyler de istemeki onları sıkıntıya sok-mayasın.

26-  Eğer gücün yetiyorsa kendi ihtiyaçların için kendin çalış, babana yük olma. Onlara da yardımcı ol.

27- Ana-babanın üzerinde büyük bir hakkı var­dır. Hanımının da üzerinde hakkı vardır. Hepsinin hakkını vermeye çalış. Eğer onlar arasında anlaş­mazlık olursa güzel bir şekilde aralarını bul. Her iki tarafa da gizlice hediyeler ver.

28-  Eğer hanımınla tartışırlarsa, hanımın haklı ise güzel bir şekilde ondan taraf olduğunu, ama on­ların rızasını da kazanman gerektiğini ona anlat.

29-  Evlenme ve boşanma konusunda ana-ba-banla anlaşamazsan şeriat mahkemesine başvur. En iyi yol budur.

30-  Ana-babanın iyi veya kötü duası kabul olur. Beddualarını almaktan sakın.

31-  İnsanlarla iyi geçin, onlara sövme. Kim başkasına söverse, onlar da ona söver. Zira bir ha­diste şöyle buyuruîmaktadır:

"Kişinin anne-babasına sövmesi büyük günah­tır. O başkasının babasına söver, karşısındaki de onun babasına, o başkasının anasına söver, karşı­sındaki de onun anasına söver."[134]

32-  Onlar hayatta iken ziyaret ettiğin gibi, öl­dükten sonra da mezarlarını ziyaret et. Onlar adına hayır işle ve onlara şu şekilde çok çok dua et; "Rab-bim, beni ve ana-babamı bağışla", "Rabbim, küçük­lüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişierse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et." [135]

 

Büyük Günahlar    

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:        

"Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçı­nırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şe­refli bir yere sokarız."     

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Günahların en büyüğü: Allah'a şirk koş­mak, haksız yere adam öldürmek, ana-babaya asi olmak ve yalancı şahitliktir."[136]

Büyük Günah: Dünyada had cezası uygulanan veya ahirette azabı ve gazabı gerektiren veya Allah , ve Rasulü'nün lanet ettiği bütün günahlardır.

Büyük günahların sayısı: İbn Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir: "Büyük günahlar yediden baş­lar yediyüze kadar çıkar. İstiğfar ile birlikte büyük gü­nah, ısrarla birlikte küçük günah yoktur. Büyük gü­nahların dereceleri de farklıdır." [137]

 

Büyük Günahların Çeşitleri

 

1- Akîdede Büyük Günahlar:

 

Büyük Şirk: İbadet olarak bilinen şeyleri, Al­lah'tan başkası adına yapmaktır. Mesela: Ölülerden yardım istemek, Kabirleri tavaf etmek, ibadeti Al­lah'tan başkasına yöneltmek. Allah'tan başkasına adak adamak ve kurban kesmek

Küçük Şirk: İbadetleri, insanlara iyi görünmek için yapmaktır. Mesela: Riya, şeriat ilimlerini dünya­lık için öğrenmek, anlatılması gereken ilmi gizlemek, hainlik, falcı ve büyücüleri doğrulamak, sihir öğren­mek ve yaptırmak, Allah'tan başkasına yemin etmek (Kabe hakkı için, babası üzetine, şeref, ekmek çarp­sın gibi), müslüman kişiye lanet etmek veya delilsiz tekfir etmek, kafirleri tekfir etmemek, Allah ve Rasu-lü adına yalan uydurmak, Allah'ın azabından emin olmak, ölünün arkasından ağlamak ve dövünmek, kadere isyan, muska ve nazar boncuğu takınmak. [138]

 

2- Kul Hakkında Büyük Günahlar:

 

Haksız yere adam öldürmek, insanı veya hay­vanı ateşte yakmak, eş, öğrenci, hizmetçi, güçsüz kişi ve hayvanlara haddinden fazla yük yükleyerek eziyet vermek, gıybet etmek, söz taşımak, içki gibi sarhoşluk veren şeyleri içmek, zehir içmek, domuz eti yemek, eroin, kokain, tiner gibi zarar veren şeyle­ri kullanmak, zaruret yokken meyyit eti yemek, siga­ra içmek yoluyla kendini yavaşça öldürmek, intihar etmek, haksız yere tartışmak, insanlara zulmetmek ve haklarını vermemek ve reddetmek, alay etmek, müslümanlara lanet etmek, sahabeye sövmek, kibir­lenmek, kendini beğenmek, casusluk yapmak, ha­kim yanında iftira atmak ve yalancı şahitlik, konuşur­ken yalan söylemek, gereksiz yere resim yapmak ve fotoğraf çekmek. Gerekli resim ve fotoğrafların örne­ği pasaport, hüviyet ve ehliyet gibi belgeler İçin gere­ken fotoğraflardır. [139]

 

3- Malda Büyük Günah:

 

Yetim malı yemek, kumar oynamak, şans oyunları, hırsızlık, yol kesmek, mal gasp etmek, rüşvet vermek ve almak, terazide eksik tartmak, mal sa­tarken yalan yere yemin etmek, alış-verişte sahte­kârlık, söz verince yerine getirmemek, yalan yere şahitlik, aldatmak, israf, varisi mirastan mahrum bı­rakmak, gerçekleri söylememek, Allah'ın taksimine razı olmamak, erkeklerin altın takması, pantolonu­nun paçalarını yerde sürümek. [140]               

 

4- İbadetlerde Büyük Günah:

 

Namazı terk etmek veya özürsüz olarak geç vakitte kılmak, zekat vermemek, Ramazan orucunu bozmak, gücü yettiği halde hacca gitmemek, savaş­tan kaçmak, mal, can ve dille yapılan cihadı terk et­mek, Cuma ve cemaat namazını terk etmek, emri bil marufu terk etmek, küçük abdest yaparken sakın­mamak, ilimi ile amel etmemek. [141]

 

5- Aile ve Nesepte Büyük Günah:

 

Zina yapmak, livata, iffetli kadınlara iftira at­mak, kadınların açılıp saçılması, kadınların erkekle­re, erkeklerin kadınlara benzemesi, ana-babaya asi olmak, yakın akraba ziyaretini kesmek, kadının (ha­yız ve nifas gibi) mazeretli olması dışında kocasının isteğini geri çevirmesi, nikahta hülle yapmak.[142] kadı­nın kocasının yaptığı iyiliği az görmesi, bile bile baş­kasının soyundan olduğunu iddia etmek, hanımımı zina yapmasına razı olmak, komşuya eziyet etmekj kaşları almak.  [143]                       

 

6- Büyük Günahtan Tevbe Etmek:

 

Müslüman kardeşim! Eğer büyük günah işle] mişsen hemen onu terk et ve tevbe istiğfarda buiun| Allah'ın şu âyetini oku:

"Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmede/ kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tev\ besidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder. Allal her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.

Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden biri\ ne ölüm gelip çatınca: "Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kâfir olarak ölenler için kabul edilecek tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışadır."

Nisa: 17-18

Soru: Tevbenin kabul olma şartları nelerdir?

Cevap: Tevbenin kabul olma şartları şunlardır:

  1. İhlas: Günahkâr kişinin tevbesi, başka bir şey için değil, sadece Allah için olmalıdır.
  2. Pişman olmak: Günahkâr kişi, yaptığı gü­nahtan dolayı çok pişman olmalıdır.
  3. Terk etmek: Günahkâr kişinin, işlediği güna­hı terk etmesi.
  4. Tekrarlamamak: Günahkâr kişi işlediği gü­nahı tekrar işlememeye azmetmelidir.
  5. İstiğfar: Allah'a karşı işlediği o suçtan dolayı çok tevbe etmelidir.
  6. Helallik dileme: Günah işlediği insanların hakkını iade etmeli ve helallik istemelidir.
  7. Tevbe zamanı: Günahkâr kişi hemen tevbe etmeli, yoksa ölümün ne zaman geleceği bilinmez.

Rasûlullah sallaliahu aleyhi ve sellem şöyle i buyuruyor:[144]

"Allah, kişinin canı boğazına gelmeden önce yaptığı tevbeyi kabul eder." [145]

 

Sünnete Uyun, Bid'at Çıkarmayın

 

_ Eğer dinde çıkartılan bid'atlere engel olmak istersek bazı insanlar şöyle diyebilir: O zaman gözü­ne taktığın gözlük de bid'at!... Buna şöyle cevap ve­ririz: Gözlük takmak dinde olan bir şey değildir. Ak­sine gözlük, dünya icatlarından bir âtetve nimettir. Bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Siz, dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz."[146]

Böyle icatlar iki tarafı keskin bıçak gibidir. Me­sela: Radyo gibi. Eğer radyoda Kur'an, hadis gibi di­ni yayınları dinlersek, bu helaldir. Ama eğer müzik ve boş şeyler dinlersek, o zaman haram olur. çünkü bu, kişinin ahlâkını bozup topluma zarar vermektedir.

_ Dinde çıkarılan bid'at, Kur'an ve sünnette de­lili bulunmayan şeydir. Bu bid'atler din işlerinde ve iba­detlerde olmaktadır. İşte İslâm'ın kabul etmediği ve hakkında sapıklıkla hükmettiği bid'atler bu bid'atlerdir.

1- Allah Teâlâ müşriklerin bid'at çıkarmalarını şu şekilde reddediyor:

"Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var?"

Şura: 21

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Herkim hakkında emrimiz olmayan bir amel ile^Smel ederse, o merduttur." [147] 

3-  Rasûlultah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Sonradan uydurulan şeylerden sakının. Zira her'tıydurulan şey bid'attir. Her bid'at de sapıklıktır."[148]

4-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Allah her bid'at sahibinin tevbesini, o bid'ati bırakmadıkça kabul etmez."[149]

5- İbn Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir: İn­sanlar hoş dahi görse, her bid'at sapıklıktır.

6-  İmam Malik şöyle diyor: "Her kim dinde bir bid'at çıkarır ve onu hoş bir şey olarak görürse, Mu-hammed sallallahu aleyhi ve sellem'in görevine ha­inlik ettiğini iftira etmiş olur. çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzeriniz-deki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İs­lâm'ı seçtim."              

Maide: 3

O gün dinden olmayanlar, bugün de dinden değildir.

7-  İmam Şafiî şöyle diyor: "Kim bir bid'ati hoş görürse onu din olarak kabul etmiş olur. Eğer dinde bir bid'ati hoş görmek caiz olsa idi, bunu ehl-i iman-dan ayrı olarak akılcılar caiz sayardı. Bid'atleri her konuda din olarak kabul etmek caiz olsa idi, her in­san kendine yeni bir din icat ederdi.

8- Hiçbir bid'at ortaya konuimazki onun yerine sünnetten biri yok olmasın.

9- Hasan Basri şöyle diyor: "Bid'at sahibi kişi ile oturma. Yoksa kalbin hastalanır."

10- Huzeyfe radıyallahu anh diyor ki: "Rasûlul-lah sallallahu aleyhi ve sellem'in sahabesinin yap­madığı her ibadeti siz de yapmayın." [150]

 

Bid'atlerin Çeşitleri Çoktur.

 

1- Mevlid kandili ve Miraç kandili gibi kandille­ri kutlamak.

2- Toplu halde zikir çekmek ve def çalıp tarikat-çilerin saldığı gibi hu hu diye oynamak.

3-  Matem düzenlemek ve ölü için mevlid okut­mak. [151]

 

 Sadaka'llahu'l-Azim Demek

 

1- Kur'an okuduktan sonra sadaka'llahu'l azim demek adet olmuştur. Oysa ne Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem'den, ne sahabeden, ne de tabiinden ne de dört imamdan böyle denileceğine dair bir şey nakledilmemiştir.

2- Kur'an okumak ibadettir. Buna bir ilave yap­maksa bid'attir. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

"Herkim hakkında emrimiz olmayan bir amel ile amel ederse, o merduttur."[152]

3- Bu sözün söylenileceğine dair kitap, sünnet ve sahabeden delil yoktur. Bu sonradan gelen insan­ların çıkardığı bir bid'attir.

4-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İbn Mes'ud radıyallahu anh'dan Kur'an dinlemiş ve: "Se­ni onlara şahit olarak göstereceğimiz zaman halleri nice olacak" (Nisa:41) ayetine gelince ona: "sus" demisti. Ama ona: "sadakallahulazim" dememiş veya j demesini emretmemiştir.   [153]

5- Bazı cahil kişiler ve çocuklar onun Kur'an'da bir âyet olduğunu sanmakta ve namazda okumakta­dır. Oysa bu cahil değildir. Çünkü bu kelime Kur'an'dan değildir. Maalesef sûrelerin bitiminde Kur'an'danmış gibi yazılmaktadır.

6-  Hicazın müftüsü Allâme Şeyh Abdullaziz b Bâz rahmetullahi aleyh onun bid'at olduğunu açıkla­mıştır.

7-  "De ki, Allah doğruyu söylemiştir. Öyleyse hakka yönelmiş olarak İbrahim'in dinine uyunuz"

âyetine gelince, bu âyet yahudilerin sözüne cevap olarak söylenmiştir. Çünkü bir önceki âyette: "Artık bundan sonra her kim Allah'a karş, yalan uydurursa" diye geçmektedir.

Ayrıca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu âyeti bildiği halde Kur'an okuduktan sonra söyle­memiştir.

8- Bu bid'at bir sünneti öldürmektedir. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim Kur'an okur­sa okuduktan sonra Allah'a dua etsin" buyurmaktadır.[154]

9- Kur'an okuyan okuduktan sonra Allah'a iste­diği duayı eder. Okuduklarıyla Allah'a tevessülde bu­lunur. Zira Kur'an okuma ibadeti salih ameldir. Bu da onun duasının kabul olmasına sebep olur. Şu duayı okumak güzeldir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:[155]

"Keder ve hüzünle karşılaşan bir kul: Allah'ım, ben senin kulunum. Senin kölen ve cariyenin oğlu­yum. Alnım senin elindedir. Hakkımda verdiğin hük­mün geçmiştir veya gerçekleşen hükmün, adildir. Senden kendini isimlendirdiğin, yaratıklarından biri­ne öğrettiğin ve katındaki gayb ilminde gizlediğin, senin olan her isminle Kur'an'ı kalbimin baharı, gön­lümün nuru, hüznümün dağıtıcısı ve kederimin gide­ricisi kılmanı dilerim" derse, Allah onun hüzün ve ke­derini giderir ve yerine bir ferahlık ve sevinç verir." [156]

 

İyiliği Emredip Kötülüğe Engel Olmak

 

Toplumun düzelmesi, bu iki temel esas üzeri­nedir. Bu iki esas İslâm ümmetinin özelliklerindendir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülüğe engel olur ve Allah'a inanırsınız."

Âli İmran: 110

Eğer iyiliği emretmeyip, kötülüğe engel olmaz­sak toplum bozulur, kötü ahlâk ve davranışlar çoğalır.

İyiliği emredip kötülüğe engel olmak sadece belli kişilere has değildir. Bilakis onu uygulayacak alim olsun, normal vatandaş olsun, kadın-erkek her müslümanın üzerine vacibdir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:[157]

"Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle dü­zeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Zira bu, ima­nın en düşük derecesidir." [158]

 

İyiliği Emredip Kötülüğe Engel Olmanın Yolları

 

1- Cuma ve bayram hutbeleri. Bu hutbelerde imam, insanlara kötülükleri anlatır.

2- Toplantı yapmak, gazete ve dergide maka­leler yazmak ve buralarda toplumun sorunlarını ve alınacak önlemleri anlatmak.

3-  İnsanları ıslah etmek için fikir beyan eden kitaplar yazmak.

4- Vaazlar vermek. Mesela sigara ve insan vü­cuduna verdiği zararları anlatmak.

5-  İki kişi arasında nasihatleşme. Mesela, gizli olarak arkadaşına altın yüzük takmamasını, namazı­nı kılmasını, Allah'tan başkasına dua edip yardım is­tememesini nasihat edebilirsin.

6-  Broşürler hazırlamak. Mesela, namaz, ze­kât, cihad ve büyük günahlar hakkında birkaç sayfa­lık kolay anlaşılan broşürler hazırlanabilir. [159]

 

Emri Bil Ma'ruf Yapmanın Şartları

 

1- Emrederken veya engel olurken insanların onun sözünü kabul etmeleri için onlara yumuşak ve dostça davranmalı. Nitekim Allah Teâlâ Musa ve Ha­run'a şöyle hitap etmektedir:

"Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki aklını başına alır ve korkar."

Taha: 42-43

Eğer küfreden veya söven birisini görürsen ona yumuşak bir dille nasihat et. Öncelikle ona, bu işlere sebep olan şeytandan Allah'a sığınmasını söyle. Sonra bize bol nimetler veren Allah'a şükret­mesini, bu küfrün ona fayda vermeyeceğini, aksine bu yüzden ona ahirette azap edileceğini ve bir an önce bu işten tevbe ve istiğfar etmesini anlat.

2-  Helal ve haramı iyi bilmesi gerekir ki, yanlış yapıp zararlı olmasın.

3- Söylediği şeyleri kendisinin yapması gerekir ki, bu şekilde daha faydalı ve etkili olsun. Zira Allah 154

Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Sizler Kitab'ı okuduğunuz halde, insanlara iyi­liği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Hiç aklet-miyor musunuz?"

Bakara: 44

Ayrıca daha etkili olabilmek için karşıdaki kişi­ye yaptığı hatayı itiraf ettirmelidir.

4- Görevini Allah rızası için samimi olarak yeri­ne getirmeli ve işini bitirdikten sonra muhaliflerine doğru yolu bulabilmesi için ona dua etmelidir. Ayrıca bu onun için ileride Allah katında bir mazeret olabil­sin. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"İçlerinden bir topluluk: "Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dedi. Onlar: "Rabbimize karşı bir özrümüz olsun diye, bir de sakınırlar ümidiy­le öğüt veriyoruz" dediler."

A'raf:164

5-  Bu işi yapan kişinin cesaretli olması, kına­yanlardan çekinmemesi ve Allah'tan başka kimse­den korkmaması gerekir. Ayrıca başına gelecek mu­sibetlere de sabretmesi gerekir.  [160]

 

Hoş Olmayan Kötü İşler

 

1- Camide görülen kötü işler: Camiyi aşın süslemek ve rengârenk boyamak, minarelerini ço­ğaltmak, namaz kılanların önünde yazılı levhalar asılı olması ki bu, namaz kılanların huşuuna engel olmaktadır. Namaz kılanın önünden geçilmesi, otu­ran insanların üzerlerinden atlayarak ilerlemek, ses­li Kur'an okumak ve dua etmek, yüksek sesle konuş­mak namaz kılanları rahatsız etmektedir. Çünkü kendi işitecek şekilde gizli okumak sünnettir. Nitekim hadiste şöyle geçmektedir:

"Sesli Kur'an okuyarak bazınız bazınızı rahat­sız etmesin."[161]

Sesli olarak burun silmek, öksürmek vaizlerin zayıf ve uydurma olduğunu belirtmeksizin mevzu hadis rivayet etmeleri, ezandan önce içinde Allah'tan başkalarından medet dilemenin olduğu uydurma du­ayı okumak, bazı cami cemaatlerinin sigara kokusunun ortalığı kaplaması, kirli ve kokan elbiselerle na­maz kılmak, alış-veriş yapmak, camide hoparlör iie kayıp ilanı yapmak, cenaze ilan etmek, namazda saflar arasında boşluklar bırakmak.       

2- Caddelerde görülen kötü işler: Kadınların sokaklarda açık saçık olarak dolaşmaları, yüksek sesle gülmelerive konuşmaları, erkeklerin kadınların ellerinden tutmaları, şans oyunları satmak, içki sat­mak, reklâm panolarında ahlâkı bozan kadın ve er­kek afişleri, çöpleri yollara atmak, gençlerin kadınla­ra bakmak için toplanmaları, toplu taşıma araçların­da ve diğer bazı mekanlarda kadın erkek karışıklığı.

3- Pazarlarda görülen kötü işler: Allah'tan başkası adına yemin etmek, aldatmaca, müşteriye yalan söylemek, küfretmek ve sövmek, eksik tart­mak, yüksek sesle bağırmak. Yürüme yollarında alışveriş yaparak yolları kesmek.

4- Genel olarak kötü işler: Kötülüğe ve fuhşa yönelten müzik dinlemek, akraba dahi olsa kadın ve erkeklerin karışık olarak bir ortamda oturmaları, du­varlara canlı insan heykel ve resimleri asmak veya masalara biblolar koymak isterse o resim kendisinin veya babasının resmi olsun, yeme ve içmede, giysi­de ve eş eşyalarında israf etmek, yemek artıklarını ve diğer yiyecekleri çöplere dökmek (halbuki bu fa­kirlere verilmelidir, sigara içmek, tavla ve benzeri oyunları oynamak, ana-babaya asi olmak, açık der­gilere bakmak, genellikle çocuklara, evlere, arabala­ra muska ve nazar boncuğu takmak ve bunların kö­tülükleri yok edeceğine, gözdeğmesinden koruyaca­ğına inanmak, sahabeyi küçümsemek, sakal ve ben­zeri İslami şiarlarla alay etmek. [162]

 

Çarşıya Giriş Duasın

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Kim çarşıya girerken: "Lâ ilahe iliallâhu vah-dehu lâ şerike leh. Lehu'l-mülkü ve İehu'İ-hamdü, yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihi'l-hayr, ve hüve alâ külli şey'in kadîr" derse, Allah ona milyon tane iyilik yazar ve milyon tane kötülüğünü si­ler, ona milyon derece verilir ve cennette bir ev inşa edilir."

Ahmed ve diğerleri rivayet etmiş, el-Elbânf de Câmi'de (6107) hasen demiştir. [163]

 

Allah Yolunda Cihad

 

Cihad her müslümana vacibdir. Malile cihad in-fak etmek, beden ile cihad savaşmaktır. Ayrıca dil ve kalem ile cihadı savunmak ve cihada teşviktir.  ; Cihadın çeşitleri;                                 

1- Farz-ı ayn olan cihad: Müslüman ülkeleri iş­gal eden düşmana karşı yapılan cihadtır. Mesela: Fi­listin'i İşgal eden yahudilere karşı yapılan cihad gibi. Gücü yeten Müslümanların yahudileri malları ve canlarıyla mücadele ederek oradan çıkarmaları ge­rekir.

2- Farz-ı kifâye olan cihad: Bazı müslümanların yapmasıyla diğerlerinin üzerinden düşen cihad. Me­sela İslâm davetini başka ülkelere İslami hükümler yerleşene kadar cihad ederek yaymak gibi. Onlar­dan kim müslüman olursa kurtulur. Kim de reddede­rek karşı koyarsa Allah'ın sözü yükselinceye dek sa­vaş yapılır. Bu cihad kıyamete kadar devam eder ve birinci şıktan daha üstündür.

Müslümanlar dünyaya dalıp ziraat ve ticaretle uğraşıp cihadı terk edince zillete düştüler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisi doğrulandı:

"Siz faizli alışveriş yapar, sabanı elinize alır, zi­raata razı olur ve Allah yolunda cihadı terk ederse­niz, Allah zilleti üzerinize bırakır. Bu durumdan da ancak dininize dönmekle kurtulursunuz."[164]

3- Müslüman idarecilere karşı cihad: Bu cihad, ancak onlara ve yardımcılarına nasihat etmekle olur. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yuruyor:

"Din nasihattir." Biz: "Kimin için yâ Rasûlul­lah?" dedik. O: "Allah için, Kitabı için, Rasulü için, müslüman idareciler ve onların hepsi için" dedi.[165]

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Cihadın en üstünü, zalim idarecinin yanında hakkı söylemektir."[166]

«Ht Başımızdaki zalim idarecilerin zulmünden kur­tulmanın tek yolu, onların idaresi altındaki müslü-manların günahlarından tevbe edip, itikadlannı dü­zeltmeleri, kendilerini ve çocuklarını gerçek İslâm üzerine eğitmeleridir. Müslüman yöneticilere onların günahkârlıklarını gerekçe göstererek isyan etmek kesinlikle caiz değildir. Bize emredilen husus dinle­mek ve itaat etmektir. Bu şekilde Allah Teâlâ'nın şu âyeti gerçekleşmiş olur:

"Allah bir kavmi, onlar kendilerini değiştirme­dikleri sürece değiştirmez,"

Ra'd: 11

Doğrusu binayı yapmadan önce onun temelini iyi atmak gerekir. O temel de toplumu oluşturmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Allah, sizlerden iman edip salih amellerde bu­lunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılaca­ğını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağla­yacağını vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler, hiç-162

bir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim in­kâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır."

Nur: 55

4- Kâfir, komünist ve ehl-i kitaba karşı cihad: Bu cihad mal, can ve dil ile olmaktadır. Rasûlullah sal-îaîlahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Malınızla, canınızla ve dilinizle müşriklere karşı cihad ediniz."

Ahmed: Sahih hadis

5- Fasık ve günahkârlara karşı cihad: Bu cihad, el, dil ve kalp ile olmaktadır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle dü­zeltsin. Eğer buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Eğer buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. İş­te bu, imanın en düşük derecesidir."[167]

6- Şeytana karşı cihad: Bu cihad şeytanın ves­veselerine uymamak ve ona karşı gelmekle olur. Al­lah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düş-frıan sayın. O, kendisine uyanları ancak ateş ehlinden Cflmaya çağırır."

Fâtır: 6

7- Nefisle cihad: Bu cihad nefse uymamak ve onu Allah'a itaat ettirip, günahlardan kaçmaya yön­lendirmekle olur. Allah Teâlâ Yusuf (as)'a ilgi duyan vezirin hanımının ağzından şöyle diyor:

"Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder, ancak Rabbim'in acı­yıp koruduğu kişi başka. Şüphesiz Rabbim çok bağış­layan, pek esirgeyendir."

Yusuf: 53

Allah'ım, Sen bizi hakkıyla cihad eden ihlaslı rhücahidlerden eyle! [168]

 

Düşmana Karşı Galip Gelmenin Yolları

 

Mü'minlerin emiri Ömer b. Hattab radıyaliahu anh, İran'ı fethetmek için gönderdiği ordunun komu­tanı Sa'd b. Ebî Vakkas radıyaliahu anh'a şu ahitleş­meyi yazmıştır:

"1-Allah korkusu:

Ben, sana ve senin emrinde olan askerlere her halinizde Allah'a karşı takvalı olmanızı emrediyo­rum. Çünkü takva, düşmanın gücünü kırmada en üs­tün güç ve harp oyunlarının en güçlü tuzağıdır.

2- Günahları terk etmek:

Sana ve senin beraberinde olan askerlere, düşmana karşı kendinizi günahlardan korumanızı emrediyorum. Çünkü askerin günaha düşmesi, düş­mana nisbeten onlara daha endişe vericidir. Müslü­manlar zaferi ancak düşmanlarının, Allah'a isyanları ile kazanırlar. Eğer bu olmasaydı onlara galip gele­mezdik. Çünkü bizim sayımız, onların sayısı kadar değil, hazırlıklarımız da onların hazırlıkları kadar değildir. Eğer biz de günah işlersek, işte o zaman bu onların bizim üzerimizdeki güç üstünlüğü olur. eğer bizim onlara karşı iman üstünlüğümüz olmasa, biz onları kuvvetimizle yenemeyiz.

Unutmayınız ki, Allah yanında sizin her hal ve hareketinizi gözetleyen ve sizin işlediğiniz amelleri bilen melekler vardır. Onlardan utanın ve çekinin ve Allah yolunda olduğumuz halde O'na karşı günah iş­lemeyin. Sakın: "Bizim düşmanımız bizden kötü in­sanlardır, biz hata etsek de bize musallat olamazlar" demeyin. Günah işlemelerinden dolayı İsrailoğulla-rı'na, Mecusilerin galip geldiği gibi, nice kötü kavim­ler vardır ki, kendilerinden iyi olanlara galip gelmiş­lerdir.[169]

3- Allah'tan yardım dilemek:                

ısım. Düşmana karşı galip gelmeyi istediğiniz gibi, [170]kendi nefislerinizi yenmek için de Allah'tan yardım is­teyin. Allah bize de, size de bu zaferi göstersin." [171]

 

Her Müslümanın Bir Vasiyeti Olmalı

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Müslüman bir kişinin başının altında yazılı va­siyeti olmadan üst üste iki gece gecelemesi doğru olmaz." İbn Ömer diyor ki: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadisini duyduktan sonra, ya­nımda vasiyetim yazılı olmadan bir gece dahi geç­memiştir."[172]

1-  Ben  kadar parayla akrabalarıma, kom­şularıma ve fakirlere verilmesini ve dini kitap alınıp dağıtılmasını vasiyet ediyorum. (Bu para malın üçte birini geçemez ve mirasçılara da verilemez.)

2- Ölüm anımda benim yanımda dindar kişiler hazır bulundurulsun ki bana Allah'a karşı hayırlı dü­şüncelerde bulunmamı hatırlatsınlar.

3-  Ölürken bana kelime-i tevhidi söylememi telkin edin. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Ölmek üzere olanlara la ilahe illallah' deme­lerini telkin ediniz."[173]

"Kimin ölürken son sözü La ilahe illallah olursa cennete girer."[174]

4- Ben son nefesimi verdikten sonra başımda hazır bulunanlar bana: "Allah'ım, onu bağışla, onun derecesini yükselt, ona merhamet et..." gibi dualar etsinler.

5-  Akraba ve diğer İnsanlara ölüm haberimin duyurulması için haberciler gönderilsin. Cami imamı da cemaate benim için dua ve istiğfar etmelerini söy­lesin.

6- Borçlarım varsa hemen ödensin. Zira Rasû-lullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Mü'min kişinin ruhu borcu ödeninceye kadar bağlıdır.[175]

Akıllı Müslüman zor duruma düşmemek için borcunu hayatta iken öder.

7-  Cenazeyi taşırken sessiz olunması, namaz kılan cemaatin sayısının çok olması ve samimi ola­rak dua edilmesi.

8-  Defnedildikten sonra ölüye dua edilmesi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ölüyü defnet­tikten sonra başında durmuş ve şöyle demiştir:

"Kardeşinizin bağışlanması için dua ediniz, so­rulara doğru cevap vermesini dileyiniz, zira o şu an sorgulanmaktadır."

Hakim: Sahih hadis.

9-  Ölünün ailesine başsağlığı dilemek. Rasû­lullah sallallahu aleyhi ve sellem, ölenin ailesine şöy­le başsağlığı dilemiştir:

"Aldığı Allah'ındır, verdiği Allah'ındır. Her şey O'nun katında belli bir ecel iledir. Sabret ve karşılığı­nı Allah'tan bekle."[176]

Taziyenin belirli bir vakiti belirli bir zamanı yok­tur. Ölünün akrabaları sabretmeli ve Allah'ın kaderine rıza göstermelidir.   

10- Ölünün yakınları, komşuları ve arkaâaşla-rı ölü evine yemek hazırlamalıdır. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:   [177]

"Cafer ailesine yemek hazırlayın. Zira onların başında meşgul eden bir olay vardır." [178]

 

Dinen Yasak Olan Şeyler

 

1-  Varislerden birine mirastan bir şey vasiyet etmek. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Varise vasiyet yoktur."

Darekutnî rivayet etmiş, el-Elbânî Sahihu'l-Cami'de sahihlemiştir.

2- Ölünün arkasından çok sesli ağlamak, saç­ları yolup, üst baş yırtmak, yanakları dövmek ve si­yah elbise giymek. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Ölü, kendisi için ağlayanlardan dolayı kabrin­de azab görür."  [179] 

3- Gazetelerde, ilan panolarında ve buna ben­zer yerlerde vefat ilanları vermek, çelenk yaptırmak. Çünkü bu bid'attir, onda malın zayi edilmesi ve gay­ri muslimlere benzeme de vardır.

K\m bir kavme benzerse o da onlardandır."[180]

4- Kur'an okutmak için hocaları evlere topla­mak. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu­yuruyor:

"Kur'an'ı okuyun ve onunla amel edin. Onun aracılığı ile yemeyin, para kazanarak dünya malına sahip olmayın."[181]

Bu konuda okuyana para vermek de almak da haramdır. Eğer o parayı ölüler adına fakirlere verir­sek bunun sevabı ölüye ulaşır ve fayda verir.

6- Evde veya camide ölünün ailesine başsağ­lığı dilemek için toplanmak ve yemek yemek. Saha­beden Cerir radıyallahu anh şöyle diyor:

"Biz, defninden sonra başsağlığı dilemek için ölünün evinde toplanıp yemek yemeği yasaklandık."

Ahmed: Sahih hadis.

İmam Şafiî ve Nevevî bunu mekruh saymışlar­dır. Hanefilerden İbn Âbidin, ölü evinde yemek ziya­fetinin mekruh olduğunu yazmaktadır. Çünkü üzüntü anında değil, sevinç anında ziyafet verilir.

Yine Hanefiler'den Bezzâzî'ye göre ölü için ilk gün, üçüncü gün ve haftasında yemek vermek mek­ruhtur. Sene-i devriyesinde kabrinde yemek vermek, Kur'an okuyup hatim etmek de mekruhtur.

7- Ölünün kabrinde Kur'an okumak, mevlit töre­ni düzenlemek. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabe böyle bir şey yapmadığı için caiz değildir.

6- Mezar taşı yaptırmak, üzerine yazı yazmak haramdır. Zira:

"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mezar taşı yapılmasını ve süslenmesini yasaklamıştır."

Tirmizî rivayet etmiş, Hakim sahihlemiş, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.

Ancak kabrin bilinmesi için baş tarafına bir taş koymak müstehabdır. Zira Rasûlullah saîlallahu aleyhi ve sellem Osman b. Maz'un'un kabrine böyle yapmış ve şöyle buyurmuştur:

"Kardeşimin kabrini tanımak ve ailemden ölen­leri buraya defnetmek için böyle yaptım."[182]

 

Sakalı Bırakmak Vacibdir

 

1- Allah Teâlâ, şeytan hakkında şöyle buyuruyor:

"Muhakkak onlara emredeceğim de Allah'ın ya­rattığını değiştirecekler."

Nisa: 119

Sakalı kesmek, şeytana uymak ve Allah'ın yarjattığı şeyi değiştirmektir.

2- Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Peygambersizeneverdiyseonualın,sizeeasakladıysa ondan da sakının.                                                            

Haşr: 7

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sakalı uzatmayı emretmiş, onu kesmeyi yasaklamıştır.

3- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Bıyıklarınızı   kısaltınız,  sakalınızı  uzatınız. lOlecusiiere muhalefet ediniz."[183]

Yani dudaklarınızı aşan bıyıklarınızı kısaltın, sakalınızı uzatarak kafirlere muhalefet edin.

4-  Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"On şey fıtrattandır: Bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, su ile burnu temizle­mek (istinşak), tırnakları kısaltmak..."[184]

Sakalı uzatmak fıtrattan, yani yaratılıştan ge­len bir özelliktir. Onu kesmek haramdır.

5-  "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem er­keklerin kadına benzeyenlerine lanet etmiştir."[185]

Erkek sakalını keserse kadına benzer, bu da Allah'ın lanetine sebep olur.

6-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"... Rabbim bana sakalımı uzatmamı ve bıyığı­mı kısaltmamı emretti." [186]

Sakalı bırakmak Allah ve Rasulü'nün emridir. Öyleyse onu bırakmak vacibdir. Ayrıca sakalı kes­menin yasak olduğuna dair bir çok hadis vardır.

7-  Yanak üzerindeki kılları kesmek caiz değil­dir. Çünkü sözlükte yanak üzerindeki kıllar sakal ola­rak geçmektedir.

8- Tıb ilminin de kabul ettiğine göre sakal, ba­demcikleri güneşe karşı korumaktadır. Ayrıca sakalı kesmenin cilde zararı olmaktadır.

9- Sakal erkeğin süsüdür. Kadınla erkek arasın­daki ayırt edici özelliktir. Günümüzde bazı kadınlar sa­kallı erkekle evlenen bir kadına: "Ben erkek birisiyle evlendim, kadın birisiyle değil" diye cevap vermiştir.

10-  Sakal kesmek hoş olmayan köktü davra­nışlardandır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Sizden kim bir münker/kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzelt­sin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Zi­ra bu, imanın en düşük derecesidir." [187]

Bu hadise göre sakalını kesenlere engel olma­mız gerekir.

11- Sakalını kesen bir adama: "Sen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i seviyor musun?" dedim. O da: "Evet, çok seviyorum" dedi. Ben: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sakalını uzatın" diye bu­yuruyor. O'nu seven insan O'na karşı mı gelir, yoksa O'na uyar mı?" dedim. O: "Uyar" dedi ve sakalını bı­rakmaya söz verdi.

12-  Eğer hanımın senin sakal bırakmana en­gel olursa, ona şöyle söyle:[188]

."Ben Müslüman bir adamım, Rabbim'in emri­ne karşı gelmekten korkarım." Sonra ona güzel bir hediye al ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisini oku: "Allah'a isyan konusunda insana ita­at yoktur." [189]

 

Şarkı Ve Müziğin İslâm'daki Hükmü

 

1- Allalh Teâlâ şöyle buyuruyor: "

"İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi de­lile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla eğlenmek için boş lâfı satın alır.

Lokman: 6

Müfessirlerin çoğuna göre âyetteki boş lâftan kasıt şarkıdır.

İbn Mes'ud: "O şarkıdır" demiştir. Hasan Bas-rî: "Bu âyet şarkı ve nefesli çalgı hakkında inmiştir" demiştir.

2- Allah Teâlâ şeytana hitap ederek şöyle bu­yuruyor:

"Onlardan gücünün yettiği kimseleri sözünle şaşırt."                    

İsra: 64

Yani, şarkı ve çalgı ile. 3- RasCıılullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Ümmetimden öyle topluluklar olacak ki, zina­yı, ipeği, içki ve müzik aletlerini helal sayacaklar."[190]

Yani; Müslümanlar içinden öyle topluluklar ge­lecek ki, zina yapmayı, içki içmeyi, müzik çalmayı helal sayacaklar. Oysa vurarak ve üfleyerek ses ve nağme çıkaran her alet haramdır. Mesela: Ud, ney, davul, def gibi. Hatta zil bile. Zira Rasûlullah sallalia-hu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Zil şeytanın düdüğüdür."[191]

Sesin çirkinliğinden dolayı böyle denilmiştir. Bu hadis, zil sesinin çirkin bir şey olduğunu göster­mektedir. Çünkü insanlar onu Hıristiyanların çanına benzer şekliyle hayvanların boynuna takmaktadırlar. Belki de zil sesi rahatsız bir şey olduğu içindir.

4- İmam Şafii'den "Kitabu'l-Kadâ" da şöyle de­diği naklediliyor: "Şarkı kötü bir eğlencedir. Boş bir 'Şe benzer. Kim çok şarkı söyler ve dinlerse o kişi aptaldır ve şahitliği kabul edilmez.  [192]      

 

Şarkı Ve Müziğin Zerarları

 

İslâm bir şeyi yasaklamışsa, o şeyin mutlaka bir zararı vardır. Şarkı ve müziğin zararı da çoktur. İbn Teymiye onları şöyle sıralıyor:

1- Çalgı âletleri nefsin içkisidir. Onun verdiği sarhoşluk kadehteki içkiden daha etkilidir. Eğer nefis o âletlerin sesiyle sarhoş olursa şirk koşmaya, fuhuş yapmaya ve adam öldürmeye başlar. İşte bu üç şey şarkı ve müzik dinleyen insanlarda çok görülmekte­dir. Buna ıslık çalmak ve alkışta dahildir.

2- Şirk koşmalarına gelince, çünkü onlar müzik söyleyen şarkıcıları Allah'ı sever gibi severler ve hat­ta onlara taparlar.

3- Fuhuş yapmalarına gelince, şarkı zinaya gi­den bir yoldur ve kötü yola düşmenin en büyük se­beplerindendir. Kadın, erkek ve gençler, müzik ve şarkı dinleyerek özgürlüklerinin son haddinde cinsel arzu ve isteklerini ön plana çıkararak zinaya düş­mektedirler. Aynı, içki içenlerde olduğu gibi.

4- Adam öldürmeye gelince, bu da şarkı dinle­meyi ve söylemeyi meslek edineneler arasında çok­ça görülür. Onlar: "Fulan filanı tek başına öldürdü" diyerek, bunu onun kendi gücüyle yaptığını sanmak­tadırlar. Oysa onların hepsinin beraberinde bir şey­tanı vardır. Hangisinin şeytanı kuvvetli ise diğerini öl­dürür.

5- Şarkı ve müzik dinlemek kalbe hiçbir fayda­sı ve bir maslahatı olmadığı gibi, ona zarar veren, onu ifsad edip sapıklığa düşüren bir şeydir. Müziğin ruha verdiği zarar, içkinin bedene verdiği zarardan daha fazladır. Ruhun müzikten aldığı lezzet, vücu­dun içkiden aldığı sarhoşluk lezzetinden daha bü­yüktür.

6- Müziğin dini amaçla ibadet olarak dinleyen­lere şeytanlar oyun oynamaktadır. Onları ateş üze­rinde yürütür, onlardan biri kızgın demiri aiır ve vücu­duna basar. Bunun gibi şeyler. Onlar namaz kılar­ken, Kur'an okurken böyle şeyler yapmazlar. Çünkü bu şeyler imana dayalı dini ibadetlerdir. Şeytanları def eder. Öteki şeyler ise şirk ve bid'at olan şeytani işlerdir." [193]

 

Vücuda Şiş Sokmak

 

Vücuda şiş sokmayı ne Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ne de sahabe yapmamıştır. Eğer böyle bir şeyi yapmak hayırlı olsa idi, onlar bizden önce bunu yaparlardı. Oysa şiş sokmak bid'atçilerin ve sofilerden bazılarının yaptığı bir iştir.

Ben onların böyle bir şey yaptıklarını gözlerim­le gördüm. Onlar ellerinde defler, bir camide toplanıp içinde şarap ve içkiden bahseden ilahiler söylüyor­lardı. Üstelik camide bu tür şeyleri söylemekten de utanmıyorlardı. Sonra çok ses çıkartacak şekilde defleri çalmaya başladılar. Sonra Allah'tan ayrı ola­rak başkalarından yardım istediler. Şeytan onları çıl­dırttı ve içlerinden birisi gömleğini çıkartarak soyun­du ve eline bir şiş aldı, vücuduna sokmaya başladı. Sonra bir başkası bir şişe alıp onu kırdı ve ağzında çiğnemeye başladı. Ben kendi kendime: "Eğer yap­tığı bu şey doğru olsa, böyie yapmaz, gider Müslü­manların topraklarını işgal eden ve çocuklarımızı öl­düren Yahudilerle savaşırdı" dedim.

Onların böyle yapmalarına etraflarında topla­nan şeytanlar yardım etmektedir. Çünkü onlar Al­lah'ın zikrinden yüz çevirip, başkalarından yardım is­teyerek O'na şirk koşmaktadırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Kim Rahman'ı zikretmekten gafil olursa, yanın­dan ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz."

Zuhruf: 36

Allah, onların sapıklıklarını artırsın diye şey­tanları onlara musallat etmektedir. Nitekim şöyle bu­yuruyor:

"De ki: Kim sapıklıkta ise, Allah ona sapıklığını artırması için mühlet versin."      

Meryem: 75

Şeytanların yardım ettiklerine şaşmamak lazım. Zira Süleyman aleyhisselam cinlerden, Belkıs'ın tahtını kendine getirmelerini istemişti. Kur'an'da şöyle geçiyor:

"Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkma­dan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsin, dedi."

Nemi: 39

İbn Batuta gibi Hindistan'a gidenler, vücutları­na şiş sokanların orada bulunan Mecusiler olduğunu görmüşlerdir. Mecusiler ise ateşe tapan kâfirlerdir.

Mesela, velilik ve keramet göstermek değil. Bu, açıkça şarkı ve müzik etrafında toplanan şeytan­ların işidir. Çünkü vücutlarına şiş sokanların çoğu, günah işleyen ve şeyhlerinden medet isteyerek açık­ça Allah'a şirk koşan kimselerdir. Nasıl olur da bun­ların yaptığı, keramet veya evliyalık olur! Allah Teala evliyalar hakkında şöyle buyuruyor:

"Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip de takvaya ermiş olanlardır."

Yunus: 62-63    ,

Veli, sadece Allah'tan yardım dileyen mü'min ve muttaki kişidir, şirk ve günahtan kaçınan kişidir. \ Keramet ona, Allah'tan istemeden bir yardım olarak : gelir, İnsanların önünde meşhur olmak için değil. [194]       

 

Günümüzde Şarkı Ve Müzik

 

Günümüzde şarkı ve müzik en çok düğün ve cemiyetlerde görülmektedir. Radyolarda ise sevgi, aşk, arzu, öpmek, buluşmak, boy, fizik, ölçü, yüz hat­ları gibi gençlenn şehvetlerini etkileyen cinsi konular konuşulmaktadır. Bu şekilde onlar fuhşa ve zinaya teşvik edilerek ahlâkî değerler bozulmaktadır.

Şarkı ve müzik icracıları, sanat adı altında in­sanların paralarını haksız yere alarak kendilerine lüks villalar, arabalar alıp Avrupa ve Amerikalarda ta­til yapmaktadırlar. Onların bu yaşantılarına özenen, şarkı ve ahlâk dışı filmlerini izleyen gençlerin de ah­lâkları bozulmakta ve sanki onları taparcasına sev­mektedirler. Öyle ki 1967 yılında Araplarla Yahudiler arasındaki savaşta radyodan yapılan ilanda şöyle di­yordu: "Öne doğru hücum edin. Sizinle birlikte falan­ca şarkıcı, falanca artist bulunmaktadır..."Ancak Ya­hudilerin önünde yenilmekten kurtulamadılar. Aslın­da şöyle ilan etmesi gerekirdi: "İleri! Allah'ın yardımı sizinledir..." Yine savaştan önce bir bayan şarkıcı, Kahire'de verdiği haftalık konserini, yenerlerse sa­vaştan sonra Tel-Avivrde yapacağını söylüyordu. Oysa Yahudiler savaştan sonra Kudüs'te Ağlama Duvarı'nda savaşı kazandıkları için Allah'a dua edi­yorlardı. [195]

 

Kadınların Cilveli Konuşması

 

Bera b. Malik radıyallahu anh sesi güzel bir sa-habi idi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yol­culuklarında ona marşlar okurdu. Yine böyle bir yol­culuğunda şiir okurken kadınlara yaklaşınca Rasû­lullah sallallahu aleyhi ve sellem ona "Kadınlara dik­kat et, sesini kes" dedi. Hakim rivayet etmiş, Zehebî de ona katılmıştır. Hakim diyor ki: "Rasûluilah sallal­lahu aleyhi ve sellem o kadınların Bera'nın sesini dinlemelerini hoş görmedi."

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem güzel bir sesle söylenen basit bir mırıldanmayla kadınların cil­velenmelerinden korkuyorsa, günümüzdeki açık sa­çık kadınların vücutlarıyla insanların gönüllerini hop­latan şarkılarını dinleseydi acaba nasıl olurdu? [196]

 

Islık Çalmak Ve El Çırpmak

 

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:      

"Onların Kabe yanındaki ıslık çalmai&eel çırp­maktan başka bir şey değildir."                  

Enfal35

Öyleyse ıslık çalmak ve el çarpmaktan sakın­mak gerekir, çünkü bu hem kadınlara benzemek hem de müşriklere ve fasıklara benzemektir. Eğer hoşumuza giden acayip bir şey görürsek "Maşallah" veya "Sübhanallah" diyelim. [197]

 

Şarkı Ve Müzik Dinlemek İnsanda Nifak Oluşturur

 

1-   İbn Mes'ud radıyaliahu anh şöyle diyor: "Şarkı dinlemek tıpkı suyun bitkiyi yetiştirdiği gibi kalpte nifak doğurur. Allah'ı zikretmek ise kalpte iman yeşertir."

2-  İbn Kayyım diyor ki: "Kim şarkı dinlemeye devam ederse hiç haberi olmadan kalbinde nifak oluşur. Böyle bir kişi eğer nifakın ne demek olduğu­nu iyi bilse idi, onun etkisini böyle görürdü. Çünkü kulun kalbinde Kur'an sevgisi ile şarkı sevgisi bir arada bulunmaz. İkisinden biri diğerini kovar. Nite­kim şarkı dinleyenlere Kur'an sesinin ağır geldiğine çoğu kere şahit olmuşuzdur. Ondan sıkılmakta, oku­duklarından faydalanmamakta ve kalpleri titreme-mektedir. Ama şarkı sesini duyduklarında kulak ke­silmekte ve mutlu olmaktadırlar. İşte bu yüzden on­lar şarkı ve müzik dinlemeyi Kur'an dinlemeye tercih ederler. Şarkı ve müzik dinleyip de vaktinde namaza yetişen insan sayısı azdır. Özellikle camide cemaat namazına.

3-  Hanbelî alimi İbn Akil diyor ki: "Hanbelilere göre, eğer şarkı söyleyen na mahrem bir kadın ise, onun sesini dinlemek haramdır."

4- İbn Hazm ise Müslüman bir erkeğin namah­rem bir kadın sesini dinleyip ondan zevk almasının haram olduğunu söylemektedir[198]

 

Şarkı Ve Müziğin İlacı

 

1-  Radyo dinlemekten ve televizyon seyret­mekten uzak durmak. Özellikle şehvet uyandırıcı ve tahrik edici müzikleri dinlememek.

2- Şarkı ve müziğin en büyük ilacı Kur'an din­lemektir. Özellikle Bakara Sûresi'nİ. Çünkü Rasûlul-lah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisinde şöyle buyuruyor: "Şeytan, içinde Bakara Sûresi okunan evden kaçar."[199]

Ayrıca Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönül-lerdekine şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir."                        

Yunus:57

3-  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ha­yatını ve şahsiyetini okumak. Yine sahabenin haya­tını okumak. [200]

 

Şarkıdan Sayırmayanlar

 

1- Bayram günü şarkı söylemek, AiŞe radıyal-lahu anh şöyle diyor:     

"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim yanıma geldiğinde iki tane cariye kız def çalıyor ve şarkı söylüyorlardı. Ebu Bekir radiyallahu anh onları azarladı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "On­ları bırak. Her kavmin bir bayramı vardır. Bugün de bizim bayramımızdır" dedi."  [201]       

2- Düğünde def çalıp şârKi ©öpsmek, Bunun delili şu hadistir:                      ,

"Bu işin haram ile helal arasındaki ayırımı, dü­ğünde def çalmak ve şarkı" Bu ise sadece bayanla­ra özeldir.[202]

3- Çalışırken söylenen İslâmî marşlar. Özellikle içinde dua olanlar. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hendek kazarken çalışanları teşvik,. etmek amacıyla Abdullah b. Revaha'nın söylediği şi­iri söylerdi:

Ahiret yaşamından başka yaşam yoktur   Allah'ım sen Ensar'ı ve Muhacirin'/bağışla. Onlar da şöyle karşılık verirlerdi.                       

Ve  Bizler ki Muhammed'e bey'at ettik                     

Cihad etmek için ölünceye dek. Yine Rasûluilah sallallahu aleyhi ve sellem heffâeği kazarken İbn Revaha'nın şu şiirini söylerdi:

 Eğer Allah olmasaydı hidayet bulamazdık. " Vallahi namaz kılamaz, zekat veremezdik. Bizim üzerimize huzur ve güven indir.

Ayaklarımızı sabit tut eğer düşmanla karşılaşırsak  [203]                                                                   

4- İçinde tevhid olan marşları söylemek. Rasû'ullah sallallahu aleyhi ve sellem sevgisinden, onun , şahsiyetinden bahseden, cihad ve ahlâktan bahseden marşlar. Veya müslümanlar arasında birlik, be­raberlik ve sevgiden bahseden, İslâm'ın güzelliğin­den bahseden topluma faydası olan marşlar.

5- Çalgı aletlerinden sadece defin çalınması­na izin vardır. Onu da sadece düğünlerde kadınlar çalar. Zikir çekerken kullanılması asla caiz değildir. Çünkü ne Rasûlullah sailallahu aleyhi ve sellem ne de ondan sonra sahabe defi bu şekilde kullanma­mıştır. Ancak bazı sofiler onu zikirlerde kullanmayı kendilerine sünnet saymışlardır. Bu bid'attir. Zira Ra­sûlullah sailallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Sonradan uydurulan şeylerden sakının Zira her uydurulan şey bid'attır. Her Bid'atte sapıklıktır."

Tirmizî rivayet etmiş ve hasen sahih demiştir. [204]

 

İslam'da Resim Ve

Heykelin Hükmü

 

İslâm bütün insanları put ve resim ile temsil edilen evliya ve salihlere ibadet etmekten kurtarıp^ tek olan Allah'a ibadet etmeye çağırmaktadır. Bu.rj çağrıda insanların hidayeti için gönderilen bütün $ peygamberlerin tarihi kadar eskidir. Nitekim Allah Te-âlâ şöyle buyuruyor:

"Andolsun ki biz, 'Allah'a ibadet edin ve tağut-tan sakının' diye emretmeleri için her ümmete bir pey­gamber gönderdik."

Nahf: 36

Bu putların isimleri Nuh sûresinde şöyle geç­mektedir:

"Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suva'dan Yeğus'tan, Ye'uk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin!"

Nuh:23

Bu putların yaşamış evliyalar olduğuna dair en büyük delil İbn Abbas'ın Buharî'de geçen şu sözü­dür: "Bu isimler Nuh(as)'m kavminde yaşamış salih kimselerin adlarıdır. Bu kimseler ölünce, şeytan on­ları oturdukları meclislerine putlar dikmelerini fısılda­mış ve onlarda bu putlara bu isimleri vermişlerdi. Böyle yaptılar, önceleri onlara ibadet etmiyorlardı. Daha sonra gelen nesillerde ilim ortadan kalkınca bunlara ibadet etmeye başladılar."

İbn Abbas'ın bu sözü, ölen salih insanların adı­na yapılan heykellerin Allah'tan başkasına ibadet et­mede en büyük sebep olduğunu gösterir.

İnsanların birçoğu, bu heykellere ve özellikle posterlere zamanımızda ibadet edenler olmadığı için onları yapmanın helal olduğunu zannetmektedir­ler. Bu birçok yönden kabul edilemez.

1- Resim ve heykellere asrımızda bile ibadet edilmektedir. Çünkü kiliselerde bulunan İsa ve Mer-yem(as)'a insanlar ibadet etmektedirler. Hatta haçın önünde eğilmektedirler. Ayrıca üzerinde İsa ve Meryem {as)'ın resimleri bulunan demirden heykeller çok paha­lı fiyata satılmakta ve onu alanda evinin bir köşesine asarak ona ibadet etmekte ve saygı göstermektedir.

2-  İnsanlar bu putların önünde şapkalarını çı­karmakta ve çelenkler koymaktadırlar. Mesela Ame­rika'da George Washington, Rusya'da Lenin ve Sta-lin, Fransa'da Napolyon gibi cadde ve meydanlarda-ki heykeller. İnsanlar bu heykellerin önünden geçer­ken saygıyla eğilmektedirler. Heykel dikme fikri bazı Arap ve Müslüman ülkelerde de görülmekte, kafirle­ri taklit ederek caddelere heykeller dikmektedirler. Bu heykellere harcanan paralarla o insanlar adına cami, okul, hastane ve hayır kurumları yapılabilir.

3- Dikilen bu heykellere uzun zaman sonra iba­det edilmeye başlanacaktır. Nitekim Avrupa ve bazı İslam Ülkelerinde bu durum görülmeye başlanmıştır. Bu durum kendilerinden önce Nuh(as)'ın kavminde görülmüştü. Onar salih İnsanların heykellerini diktiler, sonra onlara saygı duyarak ibadet etmeye başladılar.

4- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali ra-dıyallahu anh'a şöyle emretmiştir:

"Kırmadık bir heykel, yerle bir etmedik bir kabir bırakma"

Müslim. İmam Ahmed'deki rivayette şu ilave vardır: "Silmediğin resim bırakma"[205]

 

Resimve Heykelin Zararları

 

İslâm ancak dini, ahlaki ve maddi zararı olan bir şeyi haram kılar. Gerçek Müslüman ise sebep ve illetini bilmese dahi Allah ve Resulünün emrine tes­lim olan kişidir. Resim ve heykelin bir çok zararı var­dır:

1- Dinde ve akidedeki zararı Resim ve heyke­lin insanların inançların, bozduğuna çoğu kere şahit olmuşuzdur. Mesela Hıristiyanlar İsa ve Meryem (as)'ın resimlerine ve haça ibadet etmektedirler. Yine Avrupa devletleri ve Rusya kendi önderlerinin hey­kellerine ibadet etmekte, onların önünde saygı ve sevgiyle başlarını eğmektedirler. Bu yolda onlara ba­zı Arap ve Müslüman ülkelerde uymakta ve kendi devlet başkanlarının  heykellerini dikmektedirler Sonra bazı tarikatlar şeyhlerinin fotoğraflar, önünde namaz kılarak huşu içinde onlardan yardım istemek­te, zikirler çekerek şeyhlerinin kendilerini gözlediğini zannetmektedirler.

Bir de şarkıcıların resimleri vardır ki, onların peşinden giden hayranları taparcasına o resimleri evlerinin duvarlarına asmaktadırlar. 1967 yılında Arap-İsrail savaşında bir radyo spikeri şöyle konuşu­yordu: "Ey askerler ileri! İçinizde sizinle beraber sa­vaşan şarkıcılar da var!..." Oysa şöyle demesi gere­kirdi: "İleri! Allah, yardımıyla sizinle beraberdir...", Savaşın sonu ise yenilgi ile bitti. Çünkü Allah onlar­dan yardımını kesti. O şarkıcıların da onlara faydası olmadı. Belki de yenilginin sebebi, Allah'a asi olan o şarkıcılardı. Keşke Araplar bu yenilgiden ders alsa­lar da, dinlerine dönseler.

2- Resim ve heykellerin gençlerin ahlâkına olan zararları ise anlatmakla bitmez. Cadde ve evle­rin duvarları açık seçik kadınların resimleri ile dolu olduğu görülmektedir. Bu resimlerdeki şarkıcılara aşık olan gençler her türlü günahı işlemekte giyim-kuşamları ve ahlâkları bozulmaktadır. Din, iman, ci-had, Kudüs ve işgal altındaki topraklar aklına hiç gel­memektedir.

Resim ve fotoğraf, özellikle açık saçık kadın fotoğrafı o kadar çok yaygınlaşmıştır ki gazete ve dergilerde, kitap, televizyon, elbise poşetleri üzerin­de dahi açık kadın resimleri vardır. Kadın öylesine küçük düşürülmüştürki erkek ayakkabılarının rek­lamlarında bile artık yer almaktadır. Bir de karikatür resimleri vardır ki, bu resimlerde Allah'ın yarattığı in­san, çok çirkin şekillerde çizilmektedir. Allah, onların çizdiği uzun burunlu, kepçe kulaklı, patlak gözlü bir mahluk yaratmamıştır. Bilakis Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır.

3- Resim ve heykellerin sebep olduğu maddi zarar ise açıkça görülmektedir. Heykel yapmak için milyarlar harcanmaktadır. Yine bir çok insan, at, kö­pek, maymun, fil ve insan şeklinde olan süs eşyala­rını alıp evlerine koymaktadır. Veya aile fotoğrafını ve ölmüş yakınlarının fotoğraflarını evlerine asmak­tadırlar. Bunlara verdikleri o paraları ölü adına fakir­lere verseler, onun sevabı ölüye fayda verirdi. Bir de bundan daha kötüsü onun sevabı ölüye fayda verir­di. Bir de bundan daha kötüsü, adamın hanımıyla çektirdiği düğün fotoğrafını evine asıp başka insan­lara göstermesidir. Sanki hanımı sadece ona ait de­ğil de bütün insanlara aitmiş gibi!! [206] 

 

Resim, Heykel Gibi Midir

 

Bazı insanlar put ve heykellerin sadece Cahili-ye döneminde olduğunu zannetmekte, resimlerin bu yasaklamaya girmediğini söylemektedirler. Bu olduk­ça garip bir anlayıştır. Anlaşılan onlar bu konudaki açık delilleri okumamışlardır. İşte onlardan bazıları:

1- Aişe radıyallahu anh üzerinde resim bulu­nan bir yastık satın almıştı. Rasûlullah sallailahu aleyhi ve sellem onu görünce evin kapısında durdu ve içeri girmedi. Aişe O'nun hoşlanmadığını yüzün­den anladı ve: "Ya Rasûlullah, Allah'a ve Rasulü'ne tevbe ederim, benim günahım nedir?" dedi. O: "Bu yastığın işi ne?" dedi. O: "Yastık olarak kullanmak ve üzerine oturmak için aldım" dedi. Rasûlullah sallaila­hu aleyhi ve sellem: "Bu resimleri yapanlara kıyamet günü azap edilecek ve onlara: Yaptığınız bu resimle­ri diriltin, denilecektir" dedi. Sonra şöyle buyurdu: "İçinde resim olan eve melekler girmez."[207]

2- Rasûlullah sallalfahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Kıyamet günü insanların en çok azap gören­leri Allah'ın yarattığı canlı varlıkların resimlerini ya­panlardır."[208]                                  

3- "Rasûfullah sallallahu aleyhi ve sellem, o re­simleri görünce yok edinceye kadar eve girmedi."[209]

4- "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem evde resim bulundurmayı yasakladı ve [210]kişinin resim yap­masını da nehyetti." [211]

 

Caiz Olan Resim Ve Heykeller

 

1- Ağaç, yıldız, güneş, ay, dağ, taş, deniz, ne­hir ve güzel manzara resimleri ve heykelleri yapmak caizdir. Yine mukaddes beldelerin içinde insan olma­yan resimleri caizdir. Mesela: Kabe, Mescid-i Nebe-vî, Mescid-i Aksa ve diğer bütün camiler.

Süriun delili, İbn Abbas'ın  şu sözüdür: "Eğer mutlakâ'resim yapacaksan, cansız ağaç resmi yap."[212]

2-  Kimlik, ehliyet ve pasaporta konulan resim­ler, mecburi olduğundan caizdir.

3-  Hırsızlık ve cinayet işleyenlerin tanınması ve yakalanması için fotoğraflarının çekilmesi. Yine aynı şekilde bazı ilmi çalışmalar için örneğin tıp ilim­lerinde kullanılmak üzere yapılan resimler caizdir.

4- Kız çocuklarının evde oynaması için paçavra ve bezden yapılan oyuncak bebekler yapmak caizdir. Çünkü ileride anne olunca çocuklarını eğitmeleri için bu gereklidir. Bunun delili Aişe radıyallahu anh'ın şu sözüdür: "Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanında kız çocuklarıyla oynardım." Buharî

Ayrıca çocuklar için ithal oyuncaklar almak caiz değildir. Çünkü bu oyuncaklar açık saçık kadın mode­li şeklinde insan suretinde olup çocukların ahlâkını bozmakta, onlar bu oyuncaklardan, açık saçık giyin­meyi, boyanarak süslenmeyi öğrenir. Buna ilave kafir ve Yahudi devletlerine para kazandırmaktadır.

5- Başı olmayan canlı resimleri yapmak caiz-, dir. Çünkü canlıyı canlı yapan başıdır. Eğer başı ol­mazsa ruhu da olmaz ve aynı cansızlar gibi olur. Ni-5 tekim  Cebrail aleyhisselam  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle buyurmuştur:[213]

"Her heykelin başını kır ki ağaç şekline dön-* sün, üzerinde resim olan her örtüyü kes ve üzerine yaslanan yastık yap." [214]

 

Sigara Haram Mıdır?

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zama­nında sigara yoktu. İslâm dini genel kural olarak vü­cuda zarar veren, başkalarına eziyet eden ve para israfına neden olan her şeyi haram sayar.           

Sigaranın hükmüne dair deliller şunlardır:   

1- Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Onlara temiz şeyleri helal, pis olan eziyet veri­ci Şeyleri haram kılar."

A'raf:157

Sigara vücuda zarar veren pisleydin Kokusu da kötüdür.                            

2- Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:'

"Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın."

Bakara: 195

Sigara, verem ve kanser gibi öldürücü hasta­lıklara sebep olmaktadır.

3-  Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Kendinizi öldürmeyin."

Nisa: 29

Sigara gizli bir intihardır, nsanı farkıijida olma-jdan yavaş yavaş öldürür.           

4- Allah Teâlâ içkinin zararı ^Şıkkında şöyle bu­yuruyor:                                  

"Her ikisinin de günahı faydasından daha bü­küktür."            

Bakara: 219

Sigaranın da zararı faydasından çok daha bü­küktür. Hatta hiç faydası yoktur bile denilebilir.

5- Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Gereksiz yere de israf etme. Zira israf edenler şeytanın kardeşleridir."

İsrâ: 26-27

Sigara içmek israftır israf ise şeytanın amelidir.

6-  Rasûlullah şallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Ne zarar vermek vardır, ne de zarar uğra­mak."[215]

Sigara sahibine zarar verir, çevresindekileri ra­hatsız eder, malıda telef eder.

7-  Rasûlullah şallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Allah, sizin kendi malınızı boş yere harcaya­rak kaybetmenizi hoş karşılamaz."[216]

Sigara içen kişi malını boş yere harcayarak kaybettiğinden dolayı, Allah onu hoş karşılamaz.

8-  Rasûlullah şallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Bütün ümmetim affedilecektir. Günahını açığa vuranlar hariç."[217]          

Sigara içen kişi hadisten de anlaşıldığı gibi gü­nahını açığa vuran kişilerdendir.     

9- Rasûlullah şallallahu aleyhHve sellem şöyle buyuruyor:

"İyi insanla oturan kişi ile kötü insanla oturan kişinin misali; misk satan insan ile, ateşe üfleyen in­sana benzer.

10- Rasû l^ buyuruyor:[218]

Kim soğan veya sarımsak yerse bizden ve njıescidimizden uzak dursun, evinde otursun."

 Sigaranın kokusu soğan ve sarımsaktan daha kötüdür.

11- Birçok alim sigarayı haram saymaktadır. [Eski ilim sahiplerinde] Haram saymayanlar ise onun sebep olduğu kanser hastalığından haberleri olma­yanlardır.

12- Eğer bir insanın kâğıt para yaktığını gör­sek ona: "Ne yapıyorsun, sen deli misin!?" deriz.

Binlerce sigara satın alıp da parasmı yakanlara ya ne demeli! Hem kendi vücuduna, hem de yanında bulunanlara zarar vermektedir. İnsanların temiz ha­valarını sigara dumanıyla rahatsız etmek caiz değil­dir. Sigara içen bir kişiye: "Bu sigara senin iyi amel­lerinden mi sayılır, yoksa kötü amellerinden mi?" di­ye sorsak bize cevap olarak kötü amellerinden oldu­ğunu söyleyecektir.

13- Ey kardeşim! Gel şu sigarayı bırak. Kim Al­lah için bir şeyi bırakırsa Allah ona yardımcı olur. Sabret, Allah sabredenlerle beraberdir. Ezan ve na­mazlardan sonra Allah'a dua et ve şöyle de: "Al­lah'ım, şu sigarayı bana kötü olarak göster. Onu bı­rakmayı bana nasip eyle." [219]

 

Müctehid İmamlar Hadisle Amel Etmiştir

 

Dört mezhep imamı -Allah onlardan razı olsun-her biri kendisine hadis ulaştığı ölçüde ictihadda bu­lunmuştur. Hadisler, onlardan bazılarına ulaşıp, ba­zılarına ulaşmadığı için aralarında farklı görüşler oluşmuştur. Çünkü onların yaşadığı zamanlarda ha­dislerin hepsi toplanıp yazılmamıştı. Hadis hafızları Hicaz, Irak ve Şam gibi birbirlerinden farklı bölgeler­de bulunuyorlardı. Ayrıca bu bölgeler arasında ula­şım da çok zor ve meşakkatli idi. Bu yüzden İmam Şafiî Mısır'a yerleşince orada gördüğü hadislerle fet­va vermiş, daha önce Irak'ta iken verdiği fetvaların­dan vazgeçmiştir.

İmam Şafiî kadına dokunmakla abdestin bozu­lacağını söylerken, İmam Ebu Hanife bozmayacağı­nı söylemektedir. İşte bu durumda Kur'an ve Sünne­te başvurmamız gerekir. Zir Allah Teâlâ şöyle buyu­ruyor:

"Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız, onu Allah'a ve Rasulü'ne götürünüz; bu hem hayırlı, hem de so­nuç bakımından daha güzeldir."                  

Nisa: 59

Çünkü doğrunun birden fazla olması mümkün değildir. Kadına dokunmak hem abdesti bozacak, hem de bozmayacak; böyle olamaz. Biz bu konuda Allah katından inen Kur'an'a ve onu en iyi şekilde açıklayan Rasulü'nün sahih hadislerine uymakla emrolunmuşuzdur. Zira Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Rabbinizden size indirilen Kur'an'a uyun. Onu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!"

A'raf: 3

Bu yüzden, bir müslümanın sahih bir hadisi kendi mezhebine ters diye kabul etmemesi caiz de­ğildir. Dört mezhep imamı sahih hadisle amel edip, ona ters olan her görüşü reddetme konusunda icma etmişlerdir. [220]

 

Dört Mezhep İmamının Hadisle Amel Etme Konusunda Sözleri

 

Şimdi sizlere sunacağımız dört mezhep ima­mının sözleri, hem onları kınayanlara ve küçümse­yenlere bir cevap, hem de onlara uyanlara gerçeği beyan etmektetir.

İmam Ebu Hanife. Bütün insanlar Fıkıh'ta O'nun talebesidir:

1- "Nereden aldığımızı bilmedikçe, hiç kimse­ye bizim görüşümüz ile amel etmesi helal olmaz."

2- "Dayandığım delili bilmeden benim görü­şüm ile fetva vermek haramdır. Biz birer insanız, bu­gün bir söz söyleriz yarın ise ondan vazgeçeriz."

3- Allah'ın kitabına ve Rasulullah'tan gelen ha­bere aykırı bir sözüm olursa onu terk edin.

4-  İbn Âbidin şöyle diyor: "Hadis sahih olduğu zaman, mezhebin görüşü ile çalışsa da onunla amel edilir ve kişinin mezhebi hadisin hükmü olur. Hadis ile amel etmek, mezhep taklitçisi kişiyi Hanefî olmaktan çıkarmaz. Nitekim Ebu Hanife'den şöyle nakle­dilmiştir: "Eğer hadis sahih olursa, benim görüşüm odur."                                                     

İmam Mâlik, Medine'nin İmamı:     

Ben bir beşerim. Doğruyu da bulurum, hata da ederim. Sizler benim görüşlerime bakın. Kur'an ve sünnete uyanı alın, uymayanı bırakın."

"Peygamber hariç her bir kişinin sözünü ister alırsın ister terk edersin."

İmam Şafiî. Ehl-i Beyt'tendir:                  

1 - Hiç kimse yoktur ki Peygamberin bir sünne­ti kendisine gizli kalmamış ve ulaşmamış, {Yani her­kese her hadis ulaşmamış olabilir.) Ben bazen bir söz söylemiş, bir kural tesbit etmişimdir de, o konu­da benim görüşüm hilâfına Peygamber'den nakledi­len bir hadis bulunmuştur. Bu durumlarda benim gö­rüşüm, Peygamberin sözüdür."

2- "Bir kimse için, Peygamber'den nakledilen bir sünnetin açıkça belirlenmesi halinde, onu bir baş­kasının sözünden ötürü terk etmenin helal olmadığı konusunda müslümanlar ittifak halindedirler."

3-  "Benim kitabımda Peygamberin sünnetine aykırı bir şey bulursanız, Peygamber'in sözünü alı­nız, benim görüşüm de odur."

4- Ahmed b. Hanbel'e şöyle demiştir: "Siz ha­disi ve ravileri benden daha iyi bilirsiniz. Hadis sahih olduğu zaman bunu bana bildiriniz ki, ben de onun­la amel edeyim."

5-  "Eğer hadis sahih olursa, benim mezhebim odur."

6- "Hakkında görüş beyan ettiğim herhangi bir meselede hadis alimleri tarafından benim görüşleri­me aykırı bir hadis rivayet edilirse, ben sağlığımda da öldükten sonra da o görüşümden vaz geçerim."

İmam Ahmed b. Hanbel. Ehli sünnetin imamı:

1-  "Beni taklid etme. Mâlik'i, Şafiî'yi, Evzâî'yi ve Sevrî'yi de taklid etme. Sen de onların aldığı kay­naktan a!."

2-  "Kim Rasûlullah'ın hadisini reddederse o, helakin eşiğindedir." [221]

 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'ın Hadisleriyle Amel Ediniz

 

1 - "Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkç&fe-kopmaz ve Müslümanlar onları yener."[222]

2- "Kim Allah'ın adı en üstün olsun diye sava­şırsa, o kişi Allah yolundadır." [223]

3- "Kim Allah'ın azabından insanlara sığınırsa, Allah onu insanların korumasına terk eder."[224]

4- "Kim Allah'tan başkasına dua ederek ölürse cehenneme girer."[225]

5-  "Kim ilmi gizlerse, Allah onun ağzına ateş­ten bir gem vurur."[226]

6- "Kim tavla oynarsa, sanki o, elini domuz ka­nına bulamıştır." [227]

7- "İslâm garib olarak başladı ve yine garib hadönecektir. Ne mutlu o aariblere"[228]

Başka bir rivayette şu şekildedir:

O garibler, insanlar bozulduğunda onları ıslah edenlerdir."[229]

8- "Ne mutlu o gariblere ki onlar, kötü insanlar çoğaldığında, onların içindeki iyi insanlardır."[230]

9- "Allah'a isyanda kullara itaat yoktur.[231]İtaat an­cak maruftadır." [232]

 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem   Size Ne Verdiyse Onu Alınız!

 

1- "Allah, kaşlarını ve kıllarını alarak ve aldıra- değiştirenlere iânet etmiştir."[233]

2- "Örtülü çıplaklara, erkekleri kendilerine meylettiren ve kendileri de onlara meyleden, başları deve hörgücü gibi olan kadınlar cennete giremezler. Orasının kokusunu dahi alamazlar."[234]

3-  "Allah'tan korkun! Helale sarılın, haramdan uzak durun."[235]

4-  "Allah'ı zikrederken kendinize sahip olun. Zira siz ne sağır olana, ne de uzakta bulunana dua ediyorsunuz." [236]

5- "İnsariMr içîhMeh çök belâlara uğrayanlar, önce peygamberler, onlardan sonra da salih kişiler­dir[237]

6- "Gelmeyene git, kötülüğe iyilikle mukabele et, kendi aleyhine bile olsa hakkı söyle."[238]

7- "Dinarın, dirhemin ve giyim kuşamın kölesi­ne yazıklar olsun ki verilirse sevinir verilmezse söy­lenir."[239]

8-  "Yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayın."[240]

9-  "Bu dünyada bir yabancı veya yolcu gibi ol."[241]                                                                              

10- "Bir kişi gelip te başkasını yerinden kaldı-ralfâk yerine oturmasın. Açılıp birbirinize yer verin." [242]

 

Kardeş Olun Ey Allah'ın Kulları  

 

Rasûlullah şallallahu aleyhi ve sellem şöyle

"Birbirinize haset etmeyiniz, birbirinizi kızdıra­cak şeyler yapmayınız, başkalarının konuşmalarını dinlemeyiniz, bencillik yapmayınız, başkalarının ek­sikliklerini araştırmayınız, almayacağınız malın fiya­tını yükseltmeyiniz, birbirinizle alâkanızı kesmeyiniz, birbirinize arkanızı dönüp uzaklaşmayınız. Birbirini­zin yaptığı alışveriş üzerine alışveriş yapmayınız.

Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olunuz ey Al­lah'ın kulları. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, ona yardımı kesmez ve onu küçük görmez.

- Kalbine işaret ederek -: Takva işte buradadır, takva işte buradadır.

Kişinin müslüman kardeşini küçük görmesi, kötülük olarak ona yeter. Müslümanın müslümana kanı, ırzı ve malı haramdır.

Zandan kaçmm. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.[243]

Allah sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz. Fpkat sizin kalplerinize ve amellerinize bakar." [244]

 

Müslüman Kişi Hakkında Hadisler

 

1 - "Müslüman, diğer müslümanların onun dilin­den ve elinden emin oldukları kişidir."[245]

2- "Müslümana sövmek fasıklık, onu öldürmek ise küfürdür."[246]

3~ "Uyluğunu ört. Çünkü kişinin uyluğu avret yeridir:"[247]

4-  "Mü'min kişi iftira atmaz ve lanet okumaz, çirkin ve ahlâksız konuşmaz."[248]

5-  "Kim bize silah çekerse bizden değildir."[249]

"Kim sahtekârlık yaparsa bizden değildir."[250]

6-  "Yumuşaklıktan mahrum olan her hayırdan inahrum olur."[251]     

7-  "Kim insanların kötülüğünden Allah'a sığı­nırsa, Allah kurtarıcı olarak ona yeter. Kim Allah'ın azabından insanlara sığınırsa, Allah onu insanların korumasına terk eder."[252]

8- "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, rüş­vet verene de alana da lanet etmiştir[253]

9-  "Elbisesi ayak bilek kemiğinden aşağıda olan ateştedir."[254]

10-  "Kim müslüman kardeşine kâfir derse, bu söz ikisinden birine döner."[255]

11-  "Münafık birisine "efendim" diyerek saygı gostermeyiniz. Çünkü eğer o sizin efendiniz olursa, Rabbiniz Azze ve Celle'yi kızdırırsınız."[256]

12- "Çocuk, akikasıfia bağlıdır. Yedinci günü akikasi kesilir, ismi koyulu^ye saçı tıraş edilir." [257]

 

İslamın Kadına Verdiği Değer

 

Şüphesiz İslâm dini, yeni nesiller yetiştirdiği ve toplumun düzelmesi ona bağlı olduğu için kadına büyük değer vermiş, her türlü kötülüğe karşı koru­mak için de örtünmeyi ona farz kılmıştır. Örtünme sayesinde  her iki eş arasında sevgi ve bağlılık de­vam etmektedir. Çünkü koca güzel bir kadın gördü­ğünde ondan etkilenmekte ve hanımıyla arası bozul­maktadır. Belki de bu, onların boşanmalarına bile sebep olmaktadır. Kur'an'da örtünme âyeti şu şekil­de geçmektedir:

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına, -bir ihtiyaç için dışarı çıktık­ları zaman- dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur."

Ahzâb:59

1- Dünyaca ünlü kadın lider Uni Bizant şöyle de­miştir: "Çoğu kere, İslâm gölgesindeki kadının diğer sistemlere göre daha çok özgür olduğu fikri aklıma gel­miştir. İslam, tek eşliliği yasaklayan dinlerden daha çok kadının hakkını korumuştur. İslamî öğretiler kadına da­ha adaletli davranmış ve hürriyetini garanti etmiştir. Bu­na karşılık kadın ingiltere'de ancak 20 sene önce mül-kiyyet hakkını elde edebilmiştir. Biz ise İslâm'da kadı­nın bu hakkını daha ilk zamanlarda elde ettiğini gör­mekteyiz. Öyleyse: "İslâm, kadını duygusuz bir madde olarak görür" sözü iftiradan başka bir şey değildir."

2- Yine şöyle diyor: "Kadının toplumsal ve şah­si ihtiyaçlarını gideren ve onu koruyan İslâm'da bir­den fazla evlilik en doğru adil terazide tarttığımızda, onun, kadını sadece şehveti tatmin etme âleti olarak gören ve işi bitince de sokağa atan batılı sistemler­den daha iyi olduğunu görürüz."

3- Bayan müsteşrik Fransivaz Sacon şöyle de­miştir: "Ey doğulu müslüman kadın! Sana erkeklerle eşit haklara sahip olman için seslenerek tatlı sözler söyleyenler, daha önce de bizi bu sözlerle aldattılar."

4-  Fon Hermer ise şöyle demiştir: "Örtü, kadı­na gerekli saygı ve mevkii vermekte ve onu koru-maktadır.Bu yüzden ona özenilir."    [258]

 

Batılıların İslam Hakkındaki Sözleri

 

Filozof Bernard Shaw şöyle diyor: "Ben Mu-hammed'in dinini takdirle karşılıyorum. Bana göre o din, değişen hayatın her safhasına uygunluk göste­ren en güçlü dindir. Her asırda geçerlidir. Ben o kişi­nin hayrete düşüren hayatını araştırdım. Bana göre O kişiye, İsa'ya haksızlık etmeden: "insanlığın kurta­rıcısı" demek gerekir. Ben inanıyorum ki, eğer bugün O'nun gibi birisi tek başına bu dünyayı yönetse idi, barış ve mutluluğa ihtiyacı olan bu dünyanın bütün meselelerini çözmede başarı daima O'ndan yana olurdu.

Benim gözlemime göre, Muhammed'in dini, ileride Avrupa'da kabul edilecektir. Daha bugünden kabul edilmeye başlandı bile." [259]

 

İslâm'a Giren Amerikalı Anlatıyor

 

Amerika Birleşik Devletleri'nde birçok insan yaşamaktadır. Onlardan bir kısmı Müslümanlıkla ve Hıristiyanlıkla veya Budizm yoluyla yeni bir hayat aramaktadır. Yine onlardan birçoğu bin ilâha ihtiyaç duymaktadır. Fakat küçük bir grup, Allah'a giden yo­lun İslâm olduğunu kabul edip Müslüman olmuştur. İşte onlardan birisi şöyle anlatıyor:

İlk önceleri Budizm dinini okuyordum. Birkaç sene sonra Budist din adamı olmayı bile istedim. Fa­kat üniversitede okurken, dinler arasında bir karşı­laştırma yaptım ve İslâm dinine yöneldim. Üniversi­teden mezun olunca Avrupa'ya gittim. Hollanda'da araştırma yaparken, benimle beraber birisi Ürdünlü, diğeri Arnavutluklu iki kişi vardı. Ben bunların etkisiy­le İslâm'a girdim. Ancak önceleri İslâm'ın güzelliği­ne, güncelliğine ve yapıcılığına hiç dikkat etmemiş, sadece Muhammed'in Allah'ın gerçek elçisi olduğu­nu anladım eğer Allah'tan ve Rasûlünden yüz çevi­rirsem, Allah da bana azap eder düşüncesindeydim.

Hayatımın son beş yılının bir kısmını Ameri­ka'da ve bir kısmını Arap ülkelerinde geçirdim. Neti­cede bu dini çok sevdim ve bu dinin insan hayatını kutsal saydığı sonucuna ulaştım.

Ancak İslâm toplumunda gördüklerim, benim İslâm'a olan güvenimi azalttı. Çünkü o toplumlar ve idareciler Amerika'yı ve batı dünyasını taklit etmekte idiler.

Oysa o dönemde Amerika ve Batı âleminde yaşayanların amaç ve hayalleri, yaptıkları işlerle bo­şa çıkmakta, düzen ve sistemleri çökmekte idi.

Arap âleminde yaşayan bir çok kişi, Ameri­ka'ya gidip mutlu olma hayaliyle yaşarken, aynı va­kitte Amerikalılar, devletlerinin her gün kötüye gittiği­ne ve bir gün gelip Amerika'nın mutlaka yıkılacağına inanmaktaydı.

Ama Amerikalı Müslümanların durumuna ge­lince, onlardan İslâm'a yeni girenler çok güçlü bir imanla İslâm'a sarılmaktadırlar. Fakat çoğumuzun bilgi eksikliği var. Çoğu zaman bilgisizlikle İslâm adı­na çok kötü işler yapmaktayız. Yine içimizde az bir grup, diğer kardeşlerini bilgilendirmektedir. Ayrıca diğer İslâmi toplumlardan insanlar Amerika'ya giderek İslâm'ı tebliğ etmekte ve gerçek dini onlara anlat­maktadırlar. Gerçek olan şu ki, İslâm alemindeki bir çok alim gerçek görevini yerine getirmek için Ameri­ka'ya gidip orada irşad ve tebliğ ile uğraşmaktadır.

Son olarak; gelecek on yıl içinde Amerikalı gençlerin İslâm'ı öğrenecekleri kültür merkezlerinin yapılacağını umut ediyorum. Yine o insanların arala­rında güçlü bir dostluğun olacağını ve Allah'a itaat ederek yaşayacaklarını temenni ediyorum. [260]

 

İslâm'ı Seçen Amerikalı Bayan

 

İnsanlığın kurtuluşu için tek çıkar yol İslâm'dır.

Liyamila 28 yaşında Müslüman olan Amerikalı bayanın yeni adı, "Hacer". Kendisi Kolombiya Mizuri Üniversitesi'nde Toplumbilim Bölümü'nde okuyor. Kendisini tatmin edecek gerçeği Amerikan kültürün­de bulamadığı için, iki sene öncesinden başlayarak İslâm dinini derinlemesine araştırmış ve sonunda Müslüman olmaya karar vermiş ve ismini de Hacer olarak değiştirmiş. Dediğine göre Hacer ismi İslâm'a bağladığı için çok seviyormuş.

Hacer şöyle anlatıyor: "Çok uzun zamandan beri zihnimde bu dünyanın ve canlıların oluşumu ile ilgili sorular dolaşırdı. Bu sorular ve düşünceler beni çok sıkıştırmaya başladı. Fakat bu soruların cevap­larını Amerikan kitaplarında bulamıyordum. Ayrıca İslâm diye bir şeyin olduğunu duyuyordum; ama ka­famda onunla ilgili yeterli bir bilgim yoktu ve daha zi­yade onu kadın ile erkeği ayrı tutan bir din, sertlik ve şiddet yanlısı bir din olarak tasarlıyordum. İslâm'ı Öğrenene kadar bu şekilde onun hakikatinden cahil kaldım.

İslâm'ı araştırmaya başladım. İlk önceleri bu iş çok zor oldu. Çünkü İslâm hakkında doğru bilgi ve­recek İngilizce bir kitap bulmam zordu. Zamanla İs-iâm'ı sevdim ve onun adaletli bir din olduğunu ve herkese hakkını verdiğini, her türlü çalışmada kişiye sorumluluk yüklediğini anladım. Bu şekilde zaman ilerledikçe İslâm'ı daha iyi anladım. Bu durum, Allah bana hidayeti nasip edep Müslüman oluncaya kadar böylece devam etti. [261]

 

Hacer İslam'a Davet Ediyor

 

Hacer Müslüman olduktan sonra İslâm'ın ya­yılması için çok ciddi olarak çalıştı. O, yaptığı bu ça­lışmanın İslâm yolunda bir mücadele ve davetini, İs­lâm'ın hakikatini bilmeyen Amerikalılara bir duyuru olarak görmektedir. Çünkü İslâm'ı kötü gösterenler, halkı İslâm'a karşı soğutmaktadırlar.

Önceleri diğer kızlar gibi boş bir hayat yaşayan Hacer, İslâm'a girdikten sonra tamamen değişti. O şimdi tam bir dindar oldu. Şöyle eliyor: "Hedefim İs­lâm uğrunda çalışmak, liberalizme karşı mücadele, kötülüklere engel olmaktır. Edindiğim tecrübeden sonra insanlığın kurtuluşu için tek çıkar yol İslâm'dır.

"Niçin İslâm insanlığın kurtuluşu için tek çıkar yol?" diye Hacer'e sorulduğunda O, şöyle cevap ve­riyor: "Çünkü toplumun sorunlarına cevap sunan tek din İslâm'dır. Günümüzdeki yönetimler ise, ruh ve cesedin isteklerini, onlara tam olarak nüfuz edeme­den dengelemeye çalışan bir hayat sunmaktadır.

Ben İslâm'da, beni yatağımda düşündürerek rahat­sız eden sorunlara tam olarak cevaplar buldum."

Hacer, İslâm'dan bahsederken ne konuştuğu­nu çok iyi bilmekte idi. Bazen Arapça İslâmî terimler de kullanıyordu. O, her haliyle İslâm'ı çok iyi anla­mıştı ve İslâm'ın sadece ibadetlerden oluşan bir din olmadığını anlatıyordu.

O'nun görüşünde cihad, İslâm'da çok önemli idi veya günümüzde Müslümanların en çok ihtiyacı olan şey, cihad idi.

Müslüman olduktan sonra Hacer, yaşayış tar­zını da değiştirdi. Tesettüre büründü ve beş vakit na­mazını vaktinde kılmaya başladı. Kur'an'dan âyetler ezberledi. Ailesinden ve arkadaşlarından tepkiler al­dı. Şöyle diyor; "Bütün o zorlukları kendi inancımla hoş karşıladım. Bu, her Müslümanın karşılaşacağı çok zor bir durum. Bu yolda birçok insana işkence yapıldı ve onlar bu dinden vazgeçmedi. Beni de İs­lâm'dan başka hiçbir şey ilgilendirmiyor."

Hacer'İn çalışmaları din sahasında sınırlı de­ğildi. O, siyasi alanda da hareketli idi. Müslüman Fi­listin halkının hakkının verilmesini istiyordu. Bu yüzden bu konuda toplantılar yapıyor ve Filistin halkına yapılan zulümden bahsediyordu.

O, yüce bir davayı savunuyordu. Beyaz bir Amerikalı kadın, Müslüman bir davetçi oluyor ve Müslüman halkın hakkını savunuyordu. Kendisini dinleyenler olmasa bile O bıkmıyor ve yorulmuyor­du...

İşte O'nun bütün İslâm âlemine ve özellikle Arap âlemine mesajı: "İnsanlığa ışık tutarak yol açan sizler. Mukaddes beldenizde size karşı savaşan İs­rail ve yandaşlarına karşı sakın zayıf duruma düş­meyin. [262]

 

Yusuf İslam'ın Müslüman Olduktan Sonraki Açıklamaları

 

Medine Gazeteis, 5 Ramazan 1400 hicri tarih­li sayısında, Müslüman olarak Yusuf İslâm adını alan dünyaca ünlü pop şarkıcısı Cat Stevens'tan bahse­den bir yazı yayınladı. O yazıda anlatılan bazı baş­lıkları size aktaralım:

1- Müslüman olup müziği bırakınca Batı âiemi şok oldu. Ve nasıl değiştim diye birbirlerine sormaya başladılar. Medyanın çıtı çıkmadı. Ne olduklarını an­lamadım, önceden yaptıkları gibi beni, peşimden so­luyarak hiç takip etmediler. Çünkü dünya medyası­nın idaresi Yahudilerin eli altında bulunmaktadır.

2- Benim Müslüman olmamın nedeni, Mescid-i Aksa'da oturan arkadaşımı ziyaret etmemdir. O da benim semavi dinlere özen gösterdiğimi bildiği için bana bir Arapça ve bir de İngilizce Kur'an hediye et­ti. Tek başıma Kur'an'i başından sonuna kadar oku­dum. Sonra Hz. Muhammed'in hayatını okudum ve O'nun kişiliğinden çok etkilendim. Birbuçuk yıl İs­lâm'ı ilmi olarak inceledim ve İslâm'ın gerçek din ol­duğunu anladım. Ve müslüman olmadan önce her­hangi bir Müslümanla tanışıp onların farklı görüşleri­ni öğrenmeden İslâm'a girdiğim için de Allah'a hamd ettim.

3- Kudüs'e gittim. Müslümanlar beni Mescid-i Aksâ'da görünce çok mutlu oldular. Orada namaz kıldım ve ağladım. Kudüs İslâm âleminin ciğeridir. Eğer orası hasta olursa, bütün İslâm âlemi hasta de­mektir. Eğer orası düzelirse bütün İslâm âlemi düzelir. Öyleyse Kudüs'ü Yahudilerden kurtarmamız ge­rekir.

4- Filistin halkının İslâm'a ve dine sıkı sarılma­ları gerekir. Namazlarını bırakmadan kılmaları gere­kir. Eğer böyle yaparlarsa ben, Allah'ın onlara yar­dım edeceğine inanıyorum.

5- Müslüman olduktan sonra bana, "sigara ha­ramdır" dediler, ben de onu bıraktım. İçkiyi bıraktım. Kadınlarla beraber oturmayı bıraktım. Şarkı ve mü­ziği terk ettim.

6- Tesettürlü bir bayanla evlendim. Kadının gü­zel olması önemli değildir. Esas üstünlük, iman ve fazilettir.

7-  Şu an Arapça öğreniyorum ve Kur'an oku­yorum. O'nun lezzetini tadıyorum ve mânâsını anlı­yorum. Yakında şöhretimi de kullanarak İslâm'ın yü­celiğini anlatan kitaplar yazacağım.

8-   Ben, vaktinde  kılınan  namazı,   İslâm'ın önemli şartlarından sayıyorum. Böyle yapmak, insa­nın dinini korumakta ve devamını sağlamaktadır.s her namazdan sonra büyük bir rahatlık ve huzur hissediyorum.

Evet, Yusuf İslâm İngiltere'de yaşıyor ve İs­lâm'ı tebliğ ediyor. Kendine ait bir camii var. Etrafın­da toplanan Müslümanlar onu destekliyor. Allah onu başarılı kılsın. Allah onun gibi Müslümanların sayısı­nı artırsın. [263]

 

İstihare Duası

 

Cabir b. Abdullah radıyallahu anh'dan gelen ri­vayette şöyle demiştir: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün işler için yapılan istihare duasını, Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi bize öğretti ve şöyle buyurdu: "Sizden biriniz bir işe karar verdiğinde iki rekat namaz kılsın, sonra şöyle desin:

"Allah'ım, sana, senin ilminle istihare ediyo­rum. Kudretinle bana hayır takdir etmeni diliyorum. Senin bol fazlından istiyorum. Sen güç yetirensin; ben ise güç yetiremem. Sen bilirsin, ben ise bilemem. Sen gizli şeyleri hakkıyla bilensin.

Allah'ım, dinim, yaşamamın ve işimin sonucu, tez olması ve geri kalması bakımından eğer bu işi[264] benim için hayır olarak biliyorsan onu bana takdir et ve onu bana kolaylaştır. Sonra onu bana bereketli kıl. Eğer dinim, yaşamım ve işimin sonucu tez olma­sı ve geri kalması bakımından bu işi benim için kötü olarak biliyorsan, bu işi benden çevir, beni de bu iş­ten çevir. Hayır nerede ise onu benim için takdir et. Sonra beni bu işe razı kıl."[265] (Sonra ne istediğini söy­ler, dedi.)[266]

İnsan, aynı ilacı kendi başına içtiği gibi, istiha­re yaptığı Rabbi'nin onu hayra yönelteceğine tam olarak inanarak bu namazı kılar ve duasını eder. Ha­yırlı işin alâmeti, sebeplerin kolaylaşması olarak gö­zükür. Dinde hiçbir dayanağı olmayan istihareden sonra rüya görmek, başkasını kendi yerine istihare yaptırmak gibi bid'at istiharelerden kendini sakın. [267]

 

Şifa Duaları

 

1- Elini, bedeninin ağrıyan yerine koy. Sonra üç kere"bismillah" de. vedi kere"hissettiğim ve çekindiğim şeylerin şerrinden Allah'a ve kudretine sığınırım" de.[268]

Tirmizînm hasen dediği başka bir rivayette şu ilave vardır: "Elini kaldır. Daha sonra aynı duayı tek sayı halinde tekrar oku."

2-"Ey insanların Rabbi olan Allah'ım, sıkıntıyı gi­der ve şifa ver. Sen, şifa verensin, senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa verki hiçbir hastalık bırakmasın."[269]

3-"Her şeytandan, öldürücü nazardan ve her kı­nayan gözün kınamasından Allah'ın eksiksiz kelime­lerine sığınırım."[270]

4- Eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eden kişi, hastanın yanında yedi kere:                  

"Yüce Arş'ın Rabbi olan Ulu Allah'tan sana şifa vermesini dilerim" derse, Allah o hastalığa şifa verir. Hakim sahih demiş, Zehebî de ona katılmıştır.

5- Belâya uğramış birini gören kimse:

"Sana verdiği belâdan beni koruyup sıhhatli kı­lan ve beni, yarattığı şeylerin çoğuna tercih ederek üstün kılan Allah'a hamd olsun" derse, o belâ ona dokunmaz.[271]

6- Cebrail (as), Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve: "Ey Muhammedi Bir rahatsızlığın var mı?" diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Evet" dedi. Cebrail (as) şöyle dedi:

"Allah'ın adıyla; sana eziyet veren her hasta­lıktan, her nefis veya hasetçi gözün şerrinden sana okurum. Allah'ın adıyla sana okurum, Allah sana şi­fa versin."[272]                                  

7- Fatiha, Felak ve Nas Sûrelerini okuyup şifa­yı yalnız Allah'tan iste. Dua ile birlikte ilaç da kullan. Allah'ın izniyle iyileşmek için, fakirlere sadaka ver. [273]

 

Sefer Duası

 

1- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Yolculuğa çıkan kişi, geride bıraktığı kimselere:

"Sizi, emanetleri asla zayi olmayan Allah'a emanet ediyorum" desin.

Ahmed: Hasen hadis

2- Yola çıkan kimseye şöyle dua edilir:

"Allah takvanı artırsın, günahlarını bağışlasın ve bulunduğun yerde, sana hayrı kolaylaştırsın."[274]

3- Arabaya veya uçağa ya da başka bir şeye bindiğin zaman şöyle de:                

"Allah'ın adıyla başlar ve O'na hamd ederim. Bunları bizim hizmetimize veren Allah ne yücedir. Yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Biz, ancak Rab-bimiz'e dönücüleriz.[275]

Allah'a hamd olsun (üç kere), Allah en büyük­tür (üç kere), Ey Allah'ım, sen eksiklikten münezzeh ve yücesin. Ben kendime zulmettim. Sen beni bağış­la. Günahları senden başka bağışlayacak yoktur."

"Ey Allah'ım, bu yolculuğumuzda, senden iyilik ve takvayı, hoşnud olacağın amelleri dileriz. Al­lah'ım, yotculu-ğumuzu bize kolaylaştır ve onun uzaklığını bizim için yakın eyle. Sen yolculukta arka­daş ve çiledeki vekilsin. Allah'ım, yol yorgunluğun­dan, gördüklerimizin üzüntüsünden, aile ve malda meydana gelen değişikliklerin kötülüklennden sana sığınırım."[276]

5- Yolcu, yaptığı seferden döndüğü zaman bu sözleri söylediği gibi, şunları da ekler:[277]

"Dönüp tevbe edenler ve kulluk edenler, ancak Rabbimiz'e hamd edenleriz." [278]

 

Kabul Olunan Dualar

 

1- Herhangi bir işte veya sınavda başarılı, pl-rpak istiyorsan aşağıdaki duayı oku:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir ada­mı şöyle derken işitti:

"Ey Allah'ım, muhakkak ki ben gerçekten senin Allah olman ve senden başka ilah olmadığına, senin doğurmamış ve doğmamış olup, hiçbir denginin bu­lunmaması şeklinde gerçekleşen senin bir olman ve hiçbir şeye muhtaç olmayıp aksine her şeyin sana muhtaç olduğuna şehadetimle senden (hacetimi) is­tiyorum."

Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Nefsim elinde bulunan Allah'a andolsun ki Allah'tan; kendisine onunla dua edildiğinde icabet ettiği ve kendisinden, onunla istendiğinde verdiği, İsm-i Azam'ıyla istedi."[279]

2- Yunus aleyhisselam'ın duası. O, balığın kar­nında iken şöyle dua etmişti:

"Allah'ım, senden başka ilah yoktur. Seni her türlü eksik sıfattan tenzih ederim. Doğrusu ben za­limlerden oldum."[280]

Allah bu dua ile kendisine dua eden Müslüman kişinin duasını boşa çıkarmadan kabul eder. [281]

 

Kayıp Duası

 

İbn Ömer radıyallahu anh'a, "Malı kaybolan ki­şi ne yapmalı?" diye soruldu. Şöyle dedi: "Malı kay­bolan kişi abdest alır ve iki rekat namaz kılar. Teşeh-hüdden sonra şöyle dua eder:

"Allah'ım, sen kaybolan malı geri verensin. Sen kaybolanı bulansın, yoldan sapana doğru yolu bulduransın. Kaybolan malımı kudretinle ve gücünle bana geri ver. Bu, senin bağışın ve lûtfundur."

Beyhakî: Hadise mevkuf demiştir. Hadis hasendir. [282]

 

Kur'an-I Kerım'den Dualar

 

Rabbimiz! Bize katından rahmet ver ve bizim işimizde bir kurtuluş yolu hazırla"  

Kehf:10

"Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahi-rette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru."

Bakara: 201

 "Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalp­lerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lût-fu en bol olan sensin." 

Âli İmran: 6

"Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüp­hesiz ki sen, çok şefkatli ve çok merhametlisin."

Haşr: 10

"Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yönel­dik. Dönüş de ancak sanadır."

Mümtehine: 4

"Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bizden öncekilere yük­lediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler top­luluğuna karşı bize yardım et."

Bakara: 286

"Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için im­tihan kılma. Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar."

Yunus: 85-86

"Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz ar­tık inanıyoruz."                 

Duhan: 12

"Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver ve müsluman olarak canımızı al."

A'raf: 126[283]

 

[1] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 5-6.

[2] Tirmizî: Hasen-Sahih

[3] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 7-8.

[4] Ahmed: Sahih hadis

[5] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 9-10.

[6] Buharı, Müslim

[7] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 11-12.

[8] Rasûl ile Nebi arasındaki fark çoğunlukla; insanlar, hatta ilim sahipleri arasında dahi bilinen şeylerden değildir. Türkçemiz-de her ikisine de tefrik edilmeden "peygamber" denilmektedir. Bu karışıklığın izalesi için bu dipnotun düşülmesi yayınevimiz-ce gerekli görülmüştür. Rasûl yeni bir davet ile görevli kılına­rak gelendir. Bu rasûllerin ilki Sahih-i Buhârî [Kitâbu'î-Tev-hîd/Bâbu Kelâmi'l-lahi mea'l-EnbiyaJ ve Muslimde [Kitâbu'l-İmân/ Bâbu Edna Ehli'l-Cenneti Menzilen] geçen şefaat hadi­sinde sabit olduğu üzere Nuh aleyhisselam'dır. Nebi ise yeni bir davet yüklenerek değil kendisinden önceki Rasûlün dave­tinin yenileyicisi olarak gelen demektir. Adem aîeyhisselam zamanında insanlar zaten tevhid üzere oldukları için o bir ra­sûl değil nebi idi.

[9] Müslim

[10] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 13-14.

[11] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:15-24.

[12] Tahavî Akidesi Şerhi, mam Zehebf el-Uluvv

[13] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 25-28.

[14] Buharı, Müslim

[15] Müslim

[16] Ebû Dâvûd: Hasen hadis

[17] Darimî, "Cehmiyye'ye Reddiye". İsnadı sahih

[18] Bu konuda gerekli delilleri görebilmek için yayınevimizce neş­redilmiş olan "Dört İmamın İtikadı" kitabına bakılabilir.

[19] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:29-33.

[20] Buharı

[21] Müslim

[22] Buhâri

[23] Ahmed: Senedi hasen

[24] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 34-42.

[25] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 43-44.

[26] Müslim

[27] Buhârî, Müslim

[28] Buhârî, Müslim

[29] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 45-47.

[30] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 47-49.

[31] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 50-51.

[32] Buhârî, Müslim

[33] Ahmed ve diğerleri: Sahih hadis

[34] Müslim

Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 52-54.

[35] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 55-58.

[36] Ebû Dâvûd: Sahih senedle.

[37] Buhârî, Müslim

[38] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 59-61.

[39] Buhâri

[40] Buhâri

[41] Müslim

[42] Müslim

[43] Müslim

[44] Buhâri

[45] Buhâri, Müslim

[46] Buhâri

[47] Müslim

[48] Müslim

[49] Taberânî ve Diya el-Makdisf rivayet etmiş  el-Eibânî ve diğerleri sahihlemiştir.

Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 62-64.

[50] Ahmed: Sahih hadis

[51] Buharı

[52] İbn Mâce: Sahih hadis

[53] Müslim

[54] Müslim

[55] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:65-67.

[56] Müslim

[57] Müslim

[58] Müslim

[59] Buhâri, Müslim. Hadis, Müslim'in lâfzıdır.

[60] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 68-69.

[61] Buharı, Müslim.

[62] Buhârî, Müslim.

Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 70-71.

[63] Buharı

[64] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 72-73.

[65] Müslim ve diğerleri

[66] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 74.

[67] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:75.

[68] Ebû Dâvûd: Hasen hadis.

[69] Buharı, Müslim.

[70] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 76-77.

[71] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:77.

[72] Buharı, Müslim.

[73] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 78.

[74] Buhârî

[75] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 79-80.

[76] Buhâri

[77] Buhâri, Müslim

[78] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 81-83.

[79] Buhâri, Müslim

[80] Buhârî, Müslim

[81] Müslim

[82] Buhârî, Müslim.

[83] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 84-85.

[84] Buhârî, Müslim

[85] Ahmed ve Tırmızı: Sahih hadis.

[86] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 86-89.

[87] Buhâri, Müslim

[88] Buhâri, Müslim

[89] Buhâri, Müslim

[90] Müslim

[91] Buharı, Müslim

[92] Müslim

[93] Ahmed: Sahih hadis.

[94] İbn Hıbban. el-Elbâni sahihlemiştir.

[95] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 90-93.

[96] Mikat yerleri: Şam halkı için Cuhfe, Necd halkı İçin Karnu'l-Menâzil, Yemen halkı İçin Yelemlem, Medine halkı için Zu'l-Huleyfe, Irak halkı için Zatu Irk'tır.                                                                      

[97] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 94-95.

[98] Müslim

[99] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 96-99.

[100] Makdisî: Sahih hadis

[101] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:100-101.

[102] Tirmizî rivayet etmiş ve hasen-sahih demiştir.

[103] Müslim

[104] Ahmed: Sahih hadis

[105] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 102-104.

[106] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 105-106.

[107] Ev sahibi, misafirini karşılamak için ayağa kalkabilir. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapmıştır. Yolculııktan gelen kişiye sarılmak İçin ayağa kalkılabilir. Çünkü sa­habe böyle yapmıştır.

[108] Ahmed ve Tirmizî: Sahih hadis.

[109] Makdisî: Sahih hadis

[110] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 107-109.

[111] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 110-112.

[112] Buhârî, Müslim

[113] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 113-116.

[114] Ahmed: Sahih hadis

[115] Buhârî

[116] Buhârî

[117] Buharı

[118] Ahmed: Sahih hadis

[119] Tirmizî: Sahih hadis

[120] Buharı, Müslim

[121] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 117-118.

[122] Buhârî, Müslim

[123] Buharı, Müslim

[124] Müslim

[125] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 119-121.

[126] Ahmed: Sahih hadis

[127] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 122-123.

[128] Buhâri, Müslim

[129] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 124-126.

[130] Buhâri

[131] Ebû Dâvûd: Sahih

Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 127-128.

[132] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 129-130.

[133] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 131-132.

[134] Buhârî, Müslim

[135] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 133-137.

[136] Buhârî, Müslim

[137] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 138.

[138] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 139.

[139] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 140.

[140] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 140-141.

[141] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 141.

[142] İslam'da boşama iki defadır. Üçüncü defa boşama vuku bula-J cak olursa bu geri dönüşü olmayan bir boşanmadır. Üçü defa eşini boşayan erkek eşine ancak o başka birisi ile ev\e\ nip tekrar boşanirsa dönebilir. Bu evliliğin ise rağbet ederekj hilesiz olarak olması ayrıca arada cinsel ilişkinin olmuş olma] sı, sonra hilesiz olarak tekrar isteyerek boşama olması gere-| kir. Bütün bunları hile yoluyla yapmak, hülle diye adlandırılır.

[143] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 141-142.

[144] Tirmizî: Hasen hadis.

[145] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 142-144.

[146] Müslim

[147] Müslim

[148] Tirmizî: Hasen-sahih

[149] Taberâni ve diğerleri: Sahih hadis

[150] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 145-148.

[151] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 148.

[152] Buhârî, Müslim

[153] Buhârî

[154] Tirmizî: Hasen hadis

[155] Ahmed: Sahih hadis

[156] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 149-151.

[157] Müslim

[158] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 152.

[159] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 153.

[160] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:154-155.

[161] Ebû Dâvûd: Sahih hadis

[162] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 156-158.

[163] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 159.

[164] Ahmed: Sahih hadis

[165] Müslim

[166] Ebû Davud ve Tirmizî: Hasen hadis

[167] Müslim

[168] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 160-164.

[169] Tıpkı^bugün yahudilerin Filistin konusunda Araplara galip gel- mesîi'gibi.

[170] İbn Kesir el-Bidâye'de nakletmiştir.

[171] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:165-166.

[172] Buhârî, Müslim

[173] Müslim

[174] Hakim: Hasen Sahih

[175] Ahmed: Sahih hadis

[176] Buhârî

[177] Ebû Dâvûd ve Tirmizi: Hasen Hadis

[178] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 167-170.

[179] Buhârî, Müslim.

[180] Ebû Dâvûd: Sahih

[181] Ahmed: Sahih hadis.

[182] Ebû Dâvûd: Hasen hadis.

Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 171-173.

[183] Müslim

[184] Müslim

[185] Buharı.

[186] Cerir: Hasen hadis.

[187] Müslim

[188] Ahmed: Sahih hadis.

[189] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:174-177.

[190] Buhârî, Ebû Davud: Sahih hadis

[191] Müslim

[192] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 178-179.

[193] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 180-181.

[194] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 182-184.

[195] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 185-186.

[196] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 187.

[197] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 188.

[198] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 189-190.

[199] Müslim

[200] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:191.

[201] Buharî

[202] Ahmed: Sahih hadis. Bu sadece bayanlara hastır.

[203] Buharı, Müslim

[204] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 192-194.

[205] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 195-197.

[206] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 198-200.

[207] Buharı, Müslim

[208] Buhâri, Müslim

[209] Buhârî

[210] Tirmizî rivayet etmiş ve hasen-sahih demiştir.

[211] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 201-202.

[212] Buharı

[213] Ebû Davud: Sahih hadis.

[214] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 202-204.

[215] Ahmed: Sahih hadis.

[216] Buharı, Müslim

[217] Buharî, Müslim

[218] Buhari, Müslim

[219] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:205-209.

[220] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 210-211.

[221] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 212-214.

[222] Müslim

[223] Buhârî

[224] Tirmizî

[225] Buhârî

[226] Ahmed: Sahih hadis

[227] Müslim

[228] Müslim

[229] Ebû Amr ed-Dânî: Sahih hadis

[230] Ahmed: Sahih hadis

[231] Buhârî

[232] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:215-216.

[233] Buhârî, Müslim

[234] Müslim

[235] Hakim: Sahih hadis

[236] Müslim

[237] İbn Mâce: Sahih hadis

[238] İbn Neccâr: Sahih hadîs

[239] Buhâri

[240] Müslim

[241] Buhâri

[242] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 217-218.

[243] Müslim. Buharı daha uzun rivayet etmiştir.

[244] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 219-220.

[245] Buharı, Müslim

[246] Buharı

[247] Ahmed: Sahih hadis

[248] Müslim

[249] Tirmizî: Sahih hadis

[250] Müslim

[251] Müslim

[252] Tirmizî: Sahih hadis

[253] Tirmizî: Sahih hadis

[254] Buhârî

[255] Buhârî

[256] Ahmed: Sahih hadis

[257] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 221-223.

[258] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 224-225.

[259] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 226.

[260] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 227-229.

[261] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 229-230.

[262] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 231-233.

[263] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 233-236.

[264] 2 Evlilik, iş kurma, yolculuk veya başka bir şeyle ilgili haceti­ni söyler.

[265] İstihare duasını kıldığı iki rekattık namazdan sonra okur.

[266] Buharı

[267] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 237-238.

[268] Müslim

[269] Buhâri, Müslim

[270] Buharı

[271] Tirmizî: Hasen hadis

[272] Müslim

[273] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 239-242.

[274] Tirmizî: Hasen hadis

[275] Tirmizî: Hasen sahih demiştir.

[276] Müslim

[277] Müslim

[278] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 243-245.

[279] Ahmed, Ebû Davud: Hadis sahihtir.

[280] Ahmed: Sahih hadis

[281] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 246-247.

[282] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 248.

[283] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi: 249-252.